İranlı protestocular referandum talep ediyor

Avrupa Birliği’nden baskılara karşı İran’a yaptırım kararı

Tahran'da başörtülerini çıkaran lise öğrencileri zafer işareti yapıyor (Twitter)
Tahran'da başörtülerini çıkaran lise öğrencileri zafer işareti yapıyor (Twitter)
TT

İranlı protestocular referandum talep ediyor

Tahran'da başörtülerini çıkaran lise öğrencileri zafer işareti yapıyor (Twitter)
Tahran'da başörtülerini çıkaran lise öğrencileri zafer işareti yapıyor (Twitter)

İran'da rejim karşıtı protesto yürüyüşleri 18. gününde de devam etti, okul öğrencileri üniversite hareketine katıldı. Öğretmenler ve esnaf bazı illerde greve gitti. Avrupa Birliği, ölümlerle sonuçlanan baskılar nedeniyle Tahran'a yaptırım uygulamayı düşündüğünü söyledi. İran İnsan Hakları Örgütü ölü sayısının 153'e yükseldiğini duyurdu.
İran üniversiteleri hala, genç Kürt kadın Mahsa Amini'nin ahlak polisi tarafından alıkonulup gizli bir şekilde öldürülmesinin ardından patlak veren protestolara sahne oluyor. Gösteriler, "Zorunlu başörtüsünün" kaldırılmasını talep etmekten rejimin devrilmesini talep etmeye evrildi. Son günlerde güvenlik önlemleri yoğunlaşırken, sosyal ağlarda dolaşan video kayıtları, üniversite öğrencilerinin Salı günü Tahran, Urumiye, Meşhed, Erdebil, Babil ve Yezd'deki çeşitli üniversite ve bilim merkezlerinde oturma eylemleri düzenlemeye devam ettiğini gösterdi.

İranlı kadın başörtüsü takmadan Özel Kuvvetler Polisinin arkasından yürüyor (Twitter)
Şerif Sanayi ve Teknoloji Üniversitesi'ne Pazar akşamı düzenlenen baskın, öğrencilerin yetkililerin yaklaşımına karşı öfkesini artırdı. Bu durum gösterilere katılan öğrenci sayısını Pazartesi ve Salı günü daha da artırdı. İki yükseköğretim bakanlığının çabaları, iki hafta süren protestolar sırasında tutuklanan tüm öğrencilerin serbest bırakılmasını talep eden öğrenci kalabalığını bastırmayı başaramadı.
Şehrin sokaklarında protesto gösterileri devam etti, kadınlar başörtüsünü çıkardılar. Pazartesi günü geç saatlerde araba kornaları arasında protestocular, Azadi Caddesi ile Ali Şeriati Caddesi'ni trafiğe kapattılar.
Meşhed'deki Firdevsi Üniversitesi öğrencileri şu sloganı attılar: "Referandum! Referandum! Bu halkın sloganı!". Bir video kaydı, Şerif Üniversitesi'ne yönelik saldırıyı kınayan sloganların atıldığını gösterdi. Pazartesi akşamı Meşhed kentindeki protestocular, "İslam Cumhuriyeti'ni istemiyoruz" diyerek seslerini duyurmaya çalıştılar.
Kadınların İran'da eşi benzeri görülmemiş protestoları Pazartesi günü ortaokullara taşındı ve birçok kız başörtülerini çıkardı. Öğrencilerin, ayakları kurucu lider Humeyni'nin fotoğrafına basarken, rejimin günümüzdeki lideri Ali Hamaney'i kınayan sloganları, video kaydıyla yayınlandı. Protestolar erkek liselerine de sıçradı. Kız öğrenciler Salı günü, protestoların sembolü haline gelen "Kadın, Yaşam, Özgürlük" sloganıyla bir önceki günden daha fazla sayıyla sokaklara döküldü. Öğretmenler Sendikası, Twitter hesabından Şiraz ve Kürdistan'da üyelerinin yaptığı grev fotoğraflarını yayınladı. Ayrıca raporlar, İsfahan'da daha fazla esnaf ve dükkan sahibinin grev yaptığına işaret ediyor.

Protesto yürüyüşünde bir konteynırın üzerinde dururken başörtüsünü çıkaran kadının fotoğrafı (İran İnsan Hakları Örgütü)

154'ten fazla ölü
İran İçişleri Bakanı Tuğgeneral Ahmed Vahidi, "Kadın, yaşam, özgürlük gibi sloganların arkasında duruyorlar, kadınları savunmak için en korkunç sahneleri hayata geçiriyorlar" dedi ve ekledi: “Kadınların özgürlüğünü başörtülerini çıkarmak ve küstahlık yapmak olarak lanse ediyorlar. Düşmanlarımız, İslam Cumhuriyeti'nin otoritesine saldırmaya çalışıyor ve ülkenin İslami değerlerine değer veren kadınlarında şüphe uyandırmak için sinsice hareket ediyor" dedi.
İran İnsan Hakları Örgütü protestolarda ölenlerin sayısının 154’e ulaştığını belirterek, ölenlerin çoğunluğunun Belucistan, Mazenderan, Gilan ve Batı Azerbaycan eyaletlerinde olduğunu, aralarında dokuz çocuğun da bulunduğunu kaydetti. Örgüt, internet sitesinde "Zahedan kentindeki kanlı Cuma gününde ölü sayısının en az 63 kişiye yükseldiğini" ekledi.
Örgütü başkanı Mahmud Amiri Moghaddam, "İran'da, özellikle Zahidan'daki protestocuların öldürülmesi, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Uluslararası toplum bu suçun takibini yapmak ve İslam Cumhuriyeti'nin yeni suçlar işlemesini engellemekle yükümlüdür" dedi.
Yapılan açıklamalarda, Zahedan'daki ölü sayısının 12 ve 14 yaşlarındaki çocuklar da dahil olmak üzere 82 kişiye ulaştığı belirtildi. Protestoların hızı, geçen hafta Sünni din adamlarının Beluci bir kıza tecavüz eden İran polisi liderinden hesap sorulmasını istemesinin ardından hızlandı.

Hamaney'in konuşmasına resmi destek
Rejim lideri “Rehber” Ali Hamaney, Pazartesi günü ABD ve İsrail'i İran'daki ayaklanmanın arkasında olmakla suçladı ve bunun "önceden planlanmış" olduğunu söyledi. Hamaney, protestocuları Şah rejiminin kalıntıları, İran rejimine muhalif partiler ve ülkedeki etnik azınlık partileriyle ilişkilendirerek "ayrılıkçılar" olarak nitelendirdi. Ayrıca dini lider, siyasi sistem içesinde faaliyet gösteren iç güçleri suçladı ve protestoları destekleyenlere dikkat çekti.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Hamaney'in "son olayların ve ülkeye ve devrime karşı ayaklanmanın nedenleri hakkında herkes için anlaşılır bir analiz sunduğunu" söyledi. İsrail ve ABD'nin, yaptırım ve tehditlerine rağmen İran'ın kaydettiği ilerlemeyi durdurmak için İran'a karşı "komplo kurduğu" suçlamalarını tekrarladı.
İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Galibaf ise, "Rehber'in açıklamaları durumun hassasiyetini ortaya koyuyor" dedi. Galibaf sözlerine devamla, "Bu, düşmanlarla sınır çizmenin son sözü. Halkın görevi bellidir. Düşmanların planlarını bozmak için onlara karşı durmalıyız" diye açıklamada bulundu.
Kurucu İran liderinin torunu Hasan Humeyni, Hamaney'in tutumunu destekleyen bir açıklama yaparak “Hamaney'e hakaret her türlü anlayış ve diyalogu engeller. Siyasete aşina olan herkes, Hamaney'in güvenliğinin ve sağlığının sükunet ve reformla yakından bağlantılı olduğunu bilir” dedi.
Reformist kampla yakın bağları olan Humeyni, "Diyalog mevcut sosyal çıkmazdan kurtulmanın tek yolu. Birbirimizle yaşamaktan başka seçeneğimiz yok. Amaçlarımız aynı olsa da farklı yönelimlerimiz var" diyerek "Sert ve şiddetli sloganların sonuçsuz olduğuna inanıyorum" şeklinde açıklama yaptı.
"İslam Cumhuriyeti devrimini muhafaza etmeyi, ama sorunlarına göz yummamayı" tavsiye eden Humeyni, "yaklaşım ve değerlerde" bir miktar esneklik yapılması çağrısında bulundu. Humeyni Vakfı'nın Cameran web sitesine göre, "Özellikle geçim sorunu ve ekonomik sorunlar olmak üzere çeşitli acılar insanları zorluyor" dedi.
Bu arada İran yargı sözcüsü Mesud Sitayişi, rejim lideri Ali Hamaney'in yetkililerin olaylardan sorumlu tutulması gereğini dile getirmesinden sonraki gün, yetkililerin tutuklular arasında "gruplara ayırma" sürecini başlattığını söyledi. Yargıya bağlı Mizan Ajansı, Sitayişi'den alıntı yaparak şunları söyledi: “Hamaney'in emrettiği gibi, yargı sistemi, farklı seviyelerdeki tutukluları birbirinden ayırmak ve onları suçlarının türü, düşmanlara bağlılığı, amaçları, suç düzeyleri, hatalarının kapsamı ve olay yerindeki rolleri açısından sınıflandırmak zorundadır" diyerek sözlerine devamla, "Bazı medya kuruluşlarının manipülasyonları ve propagandası sonucu olay yerine gitmiş olurlar ve pişmanlık duyarlarsa, gerekli adli tedbirler alınacak ve İslami af kapsamında değerlendirileceklerdir" diye vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın resmi Mehr Haber Ajansı’ndan aktardığı habere göre İran milli futbol takımının eski oyuncusu Ali Kerimi'yi "kargaşanın ana liderlerinden biri" olarak nitelendiren kovuşturma için bir adli not yayınladı ve Kerimi'nin protestolardaki rolüne ilişkin soruşturmanın devam ettiğini belirtti.
Geçen hafta, bazı İranlı milletvekilleri Kerimi'nin mallarına el konulması çağrısında bulundu. Dün yetkililer, ölenlerin yasını tutmak için ellerine siyah kurdeleler bağlayan çok sayıda futbolcuyu çağırdı.
Bir adli yetkiliye göre, sosyal medyada hızla yayılan ve protestoları destekleyici bir şarkı söyledikten sonra tutuklanan şarkıcı Şervin Hacıpur'u kefaletle serbest bıraktı.
Öte yandan, yetkililerin internet alanında uzman 5 kişilik bir grubu tutukladığı bildirildi. Yetkililer, interneti tamamen kesmeden iletişim ağlarına ciddi kısıtlamalar getiriyor ve sosyal medya platformlarını engelliyor.
Gilan ilindeki Devrim Muhafızları Komutanı Tuğgeneral Muhammed Abdullahpur, kuvvetlerinin "ildeki kamu malına zarar veren kargaşaların sorumlularından" en az 106'sını tutukladığını söyledi. Abdullahpur, tutukluları "internet oyunlarından etkilenen" ve "aile sorunları yaşayan, uyuşturucu ve alkol kullanan orta ve alt sınıftan insanların çocukları" olarak değerlendirdi.
Bu, eyaletteki polis şefinin geçen hafta yetkililerin 60'ı kadın 739 kişiyi tutukladığını açıklamasının ardından kuzeydeki Gilan kentiyle ilgili yetkililer tarafından yayınlanan ikinci istatistik.

Bir öğrenci Zahedan kurbanlarıyla ilgili bir pankart açıyor (Twitter)

Batı yaptırım düşünüyor
Tahran, ABD Başkanı Joe Biden'ın protestoların bastırılması nedeniyle Tahran'a yeni yaptırımlar uygulama tehditlerine sert bir şekilde tepki verdi. Biden Pazartesi günü yaptığı açıklamada, "Bu hafta ABD, barışçıl protestoculara karşı şiddet uygulayanlara ek yaptırımlar getirecek" diyerek "İranlı yetkilileri sorumlu tutmaya ve İranlıların özgürce protesto haklarını desteklemeye devam edeceğiz" şeklinde açıklama yaptı. ABD Başkanı, İran'daki göstericilere yönelik yoğun baskılara ilişkin ciddi endişelerini dile getirerek hızlı bir yanıt verme sözü verdi.
Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karine Jean-Pierre gazetecilere verdiği demeçte, İran'daki üniversite öğrencilerinin Amini'nin ölümüyle "haklı bir isyana kalkıştığını" ve baskıların İran'daki gençleri ülkeyi terk etmeye ve "başka yerde onurlu bir hayat ve yaşama fırsatı" aramaya ittiğini aktardı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre, Tahran Salı günü ABD başkanının "ikiyüzlülüğünü" kınayarak, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani'nin Twitter'da şunları söylediğini aktardı: "Her ne kadar ikiyüzlülük, düşünmeyi gerektirmese de, Bay Joe Biden, insani girişimlerde bulunmadan önce ülkesinin insan hakları sicili hakkında biraz düşünse iyi olurdu”.
Kanaani, Biden'ın "İran ulusuna karşı çoklu yaptırımlar konusunda endişelenmesi gerektiğini, herhangi bir ulusa dayattığı yaptırımların insanlığa karşı bir suçun açık bir örneği olduğunu" belirtti.
Kanada, İranlı yetkililere yeni yaptırımlar uygularken, İngiltere Dışişleri Bakanı Pazartesi günü Londra'daki üst düzey İranlı diplomatları çağırdı.
Protestoların bastırılması nedeniyle İran'ın önümüzdeki günlerde Avrupa yaptırımlarıyla karşı karşıya kalması bekleniyor. AB Dış Politika Sorumlusu Josep Borrell, birliğin "protestoların bastırılması sebebiyle İran'a yaptırım uygulamanın düşünüldüğünü" söyledi. Avrupa Parlamentosu'na konuşan Borrell, "Mahsa Amini'nin öldürülmesine tepki olarak yaptırımları uygulayacağız ve İran güvenlik güçlerinin protestoları ele alma şekli de dahil olmak üzere mevcut tüm seçenekleri değerlendirmeye devam edeceğiz" dedi.
Bu bağlamda, Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna Salı günü yaptığı açıklamada, Fransa'nın Avrupa Birliği içinde, İran'daki baskıdan sorumlu olanların mal varlıklarının dondurulması ve seyahat yasaklarının getirilmesi gibi yaptırımları kabul ettirmeye çalıştığını söyledi.
Colonna milletvekillerine, bu uygulamaların "sorumluları hedef alarak baskıya yanıt vermeyi amaçladığını ve İran rejimindeki karar vericiler üzerinde bir etkisi olabileceğini" söyledi.
Reuters'ın, Colonna'dan aktardığına göre, yaptırımların rejim içinde çocuklarını Batı ülkelerinde yaşamaya gönderen kişileri hedef aldığını söyledi.



Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
TT

Suriyeliler ‘geri dönüş hakkını’ kutluyor... Zorla yerinden edilenler en göze çarpan katılımcılar

Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)
Şam pazarında Beşşar Esed ve Hafız Esed'in hicivli resimlerinin bulunduğu çorapların sergilendiği bir tezgâh (DPA)

Şam’ı, Esed rejiminin devrilmesinin üzerinden bir yıl geçtikten ve ülke 8 Aralık 2025’teki ‘kurtuluş’ yıldönümünü anmaya hazırlanırken ziyaret ettiğinizde, kendinizi neredeyse bir ‘bayram’ yaşıyor gibi hissediyorsunuz. Elinizde bir mercek taşıyormuşçasına, detaylarda ve karşılaştırmalarda kayboluyorsunuz. Bu karşılaştırmalar yalnızca geçen yıl dışarıdan gözlemlediklerinizle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda 15 yıllık acı, korku ve farklı kuşakların deneyimlerinden oluşan birikmiş travmalarla da dolu.

‘Bayram’ kelimesi, son günlerde Suriye başkentinde gözlemlenen genel tabloyu özetleyebilir; hazırlıklar, süslemeler ve sevinç kadar, hüzün, işlerin aksaması ve günlük işlerin bayram sonrasına ertelenmesi de bu manzaraya dahil. Basit bir düzenleme talebi dahi genellikle “İnşallah bayramdan sonra” yanıtıyla karşılanıyor.

Karanlık bir dönem sona erdi

Lübnan sınırındaki el-Masna Sınır Kapısı’ndan Şam’a doğru uzanan yol boyunca, kutlama havası daha girişte başlıyor. Yol boyunca asılı büyük pankartlar, ‘Karanlık dönem sona erdi… Ülkenin yüzü aydınlandı’, ‘Omuz omuza, el ele, vatanı inşa ediyoruz’, ‘Tek vatan… Tek halk’ gibi sloganlar taşıyor.

xasdfrg
Şam'da Esed rejiminin devrilmesinin birinci yıldönümü kutlamaları sırasında Suriye bayrağı sallayan bir kız (AP)

Yeni bayrak ve kartal simgesi, eski rejimin boşalttığı askeri bölgelerin duvarlarına, kasaba girişlerine ve Beyrut-Şam yolundaki 4. Tümen karargâhına işlenmiş.

2024 yazında açıklanan bu yeni görsel kimlik, yıkılmış ve yıpranmış bir ülkede “Öncelikli bir konu değil” eleştirilerine maruz kalmış olsa da sahadaki gerçekler bu eleştiriyi tamamen doğrulamıyor. Eski rejimde görsel kimlik, öğrencilerin defterlerinden sınıf tahtalarına, meydanlardaki dev heykellere kadar sistematik biçimde nüfuzun pekiştirilmesini sağlayan merkezi bir araçtı.

Bu nedenle, eski rejim düştüğünde ilk olarak kırılan, parçalanan ve yok edilen şey, onun ikonları ve görsel sembolleriydi. Boşalan bu alan, yeni otoritenin kimliğini yansıtacak şekilde doldurulmalıydı; aksi halde, geçen yılın başında ortaya çıkan bölgesel ve milis kaynaklı rastgelelikler bu boşluğu doldurabilirdi. Bir gözlemci, eski rejimin sembollerini taşıyan banknotlarla işlem yapma ihtiyacı olmasaydı, pek çok kişinin paraları yakacağını alaycı bir dille ifade etti.

Ancak, geçmişle bağları koparma ve yeni dönemi pekiştirme bağlamında, birçok kişi yeni görsel kimliği kıyafet, görünüm ve sosyal davranışlarda da benimsemekte bir adım öteye geçti. Geçen yıl Şam’da uzun saçlı ve tuhaf kıyafetli olarak öne çıkan Heyetu Tahriru’ş Şam (HTŞ) savaşçılarının sakalları kısalmış ve seyrekleşmişken, artık sakallar genel olarak düzenli, hafif ve bıyıkla bütünleşmiş bir şekilde gençler ve erkekler arasında yaygın bir görünüm halini aldı.

Altın kartal simgesi, resmi kıyafetlerin kollarına ve yakalarına takılan düğmeler haline geldi ve sadece devlet memurlarına değil, özel sektörde çalışan ve dönemin stilini benimsemek isteyen genç sivillere de yayıldı.

dfrg
Suriyeliler giyim, görünüş ve sosyal davranışlarında yeni bir ‘görsel kimlik’ benimseme konusunda adım atıyorlar. (AP)

Yeni devlet kurumları, önceki savaşçıları polis ve genel güvenlik başta olmak üzere resmi kanallarına entegre ederken, eski askerlerin kıyafetleri de değişti. Artık gömlek-pantolon ya da milis gruplarına göre kamuflaj yerine, siyah tek tip üniformalar, açık yüzler ve görünmeyen silahlar hâkim.

Bugün Suriye’deki büyük dönüşümler bağlamında belki küçük görünen bu sahne değişikliği, Şamlıların bastırılmış öfkesinin ve yeni yöneticilere karşı duyduğu kaygının bir kısmını emdi. Merkeziyetçi bir ülke olarak Suriye’de, genel başarı Şam sınavı geçilmeden mümkün değil. Ve Şam bugün, tüm zorluklara ve yüksek beklentilere rağmen adeta bir bayram havasında.

Beyaz bayraklar

Yoğun kalabalıklar, herhangi bir yere ulaşmayı neredeyse bir mucizeye dönüştürüyor; beyaz tevhid bayraklarıyla donatılmış geçit törenleri sokaklarda ilerliyor ve öğleden sonra Emevi Meydanı çevresindeki yollar kapanınca, iç sokaklar iyice tıkanıyor. Telefon şebekesi aşırı yük altında. Oteller dolup taşmış durumda; rezervasyonlar, bir zamanlar prestijli ve lüks olan, 1980’lerin sonunda zamanın durduğu o otellerde bile, roket gibi fırlayan fiyatlarla dolu. Bugün bu oteller sadece dönemin tanığı olan harabeler halinde.

Otellerin misafirleri, Suriyeli göçmenler, sivil toplum aktivistlerinin seminer ve atölye çalışmaları katılımcıları, üst düzey yabancı ve diplomatik heyetler, yerel ve uluslararası medya mensupları, tüccar ve müteahhitler, uzak vilayetlerden gelen güvenlik görevlileri ve sadece meraklı olan ve lobiye girebilme fırsatı bulan kişiler arasında değişiyor.

Bu yoğun kalabalığın ortak paydası, bir zamanlar ülkelerine geri dönme umudunu kaybetmiş olmaları ve bugün bunu telafi etmeye çalışmaları. Geçen yıl boyunca bazı aileler, on yıldan uzun süredir sürgünde olan çocuklarını kucaklama şansı buldu; torunlarıyla yüz yüze tanışan büyükler, bazı durumlarda sadece telefon ekranları aracılığıyla tanışabilmişti. Gençler, bir zamanlar tutuklanma veya ölüm tehlikesinden kaçarak ülkeyi terk etmiş, şimdi ise orta yaşa gelmiş olarak gençlik yıllarının yataklarına sıkışmaya çalışıyor.

csdfg
Hama şehrindeki kutlamalar sırasında el-Asi Meydanı'nda toplanan yüzlerce insanın genel görünümü (EPA)

Her bayram günü olduğu gibi, sevinç ve mutluluk duyguları bazı kapıları sadece gözyaşıyla çalıyor. Özellikle harap olmuş bölgelerde yaşayanlar ve kayıp ya da zorla kaybedilmiş yakınları olanlar, bugün sevinçlerini hıçkırıklarla yaşıyor; çünkü yollarının uzun ve zorlu olduğunu biliyorlar. Bu kişiler, bu anmanın en belirgin katılımcıları; her ailede bir kayıp veya kaybolmuş birey bulunuyor ve halen defin ve taziye merasimi için iz veya kalıntı arıyorlar.

Öte yandan, kayıp yakınları, insan hakları örgütleri, iş insanları ve diğer topluluklar, faaliyetlerini ülkelerine taşıyarak başkentte toplantılar düzenledi ve taleplerini dile getirdi. Bu, şüphesiz büyük bir kazanım olarak değerlendiriliyor.

‘Özlemle doluyum’

Her şeyden önce bu kutlama, Suriyelilerin onlarca yıl boyunca mahrum bırakıldığı ‘geri dönüş hakkına’ odaklanıyor; bu hak bazen 2011 devriminden bile önce gündeme gelmişti. İstanbul’da geçirdiği 13 yılın ardından Şam’a dönen kırklı yaşlarındaki bir adam şöyle diyor: “Geri dönüyorum çünkü basitçe özledim. Ailemi, mahallemi ve o zamanlar sevmememe rağmen zorla terk ettiğim hayatımı özledim.”

Bireylerin seçimlerini, ‘yeni Suriye’yi inşa etme’ gibi parlak başlıklar altında siyasi bağlamlara oturtmaya çalışanlara dair konuşurken şu ifadeleri kullandı: “Yurt dışındayken bile ülkem ve insanlarıma çeşitli şekillerde katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Ama bugün geri döndüm çünkü hasret galip geldi. Hasret duygusu, geri dönmek için yeterli bir sebep olmalı. Geri dönme hakkım, yönetimin şekli veya yeni iktidarın performansına duyduğum memnuniyet ya da memnuniyetsizlikten bağımsız olmalı.”

Bu ifade, bugün Suriyelilerin, hem Şam’da hem de uzak vilayetlerde karşılaştığımız insanların halini özetliyor: Halk, fiilen kaderlerini tayin etme hakkını yeniden kazanmalarını kutluyor.

Siyaset bugün geniş bir alan kaplamıyor gibi görünse de, hükümet kararları, medyanın ve hukuk alanının performansı, polis davranışları, sahil ve Suveyda’daki gelişmeler, fiyat artışları, yoksullukla zenginliğin yan yana varlığı ve cezaevlerinde kaybolan ya da zorla kaybedilen kişilerin dosyalarının görmezden gelinmesi gibi konular her sohbette kendini hissettiren ‘büyük fil’ olmaya devam ediyor. Tüm bu başlıklar ve daha fazlası, sokakta, kafelerde ve restoranlarda yüksek sesle tartışılıyor; sanki artık duvarların kulakları yokmuş gibi... Görüşme yaptığım kişi bu benzetmeye gülerek şöyle diyor: “Gerçekten de duvarların artık kulakları yok. Herkes canının istediğini yapıyor: bireyler, dernekler, bakanlıklar, valiler, hatta Hamidiyye Çarşısı’ndaki polis memuru bile… Sanki herkes yeniden konuşma cesareti bulmuş ve kulaklarını kapatmış durumda.”


Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
TT

Devlete ve Hizbullah'a karşı artan kızgınlık

Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)
Lübnan'ın güneyindeki Mecdal kasabasına perşembe günü İsrail tarafından düzenlenen saldırının ardından kasabadan dumanlar yükseldi (AFP)

Güney Lübnan'ın cephe hattındaki köylerinde düzenlenen protesto ve gösteriler, etkilenenlere tazminat ödenmesindeki gecikme nedeniyle devlete ve Hizbullah'a karşı halkın duyduğu öfkeyi yansıtıyor. Bu durum, birçok kişinin köylerini terk ederek köylerinin dışında yeni bir hayat kurmasına neden oldu.

Bu hamleler, evlerini ve mülklerini kaybettikten sonra hala yerinden edilme deneyimini yaşayan ve İsrail'in neredeyse her gün oraları hedef aldığını ve zamanla hasarın daha da artacağını bilerek henüz yeniden inşa tazminatı alamayan sınır kasabalarındaki sakinlerin trajik yaşamının başlamasından iki yıldan fazla bir süre sonra geliyor.

Bu bağlamda siyasi analist Ali el-Emin, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, bu tür hareketlerin ortaya çıkmasının "normal olduğunu, çünkü köylerin neredeyse terk edildiğini" söylüyor. Emin, "Bu protestoların, halka sırt çevirenlere karşı yapıldığını ve protestocuların, onun (Hizbullah'ın) tutumlarının, meselenin ele alınmasına yönelik her türlü olasılığın ufkunu kapatmaya katkıda bulunduğuna inandıklarını" vurguluyor.


Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz
TT

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Şara: İsrail'e şiddeti ihraç etmeyeceğiz

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün İsrail'in güney Suriye'de silahsızlandırılmış bölge kurulması talebini, ülkesini "tehlikeli bir duruma" sokacağı gerekçesiyle reddetti ve "(Biz) İsrail de dahil olmak üzere şiddet ihraç eden bir ülke olmakla ilgilenmiyoruz" dedi.

Eş-Şara, Doha Forumu'na katılımı sırasında verdiği röportajda, bu yılın başlarında Dürzi ve Alevilerin yaşadığı bölgelerde yaşanan kanlı çatışmalara atıfta bulunarak, "Sahilde ve Süveyda'da işlenen suçların faillerini yargılayacağız" sözü verdi.

Eski Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'in devrilme yıldönümü arifesinde, El-Arabiya/El-Hadath kanalı, devrik cumhurbaşkanını, 2024 yılında gizemli bir şekilde öldürülen danışmanı Luna eş-Şibl ile bir arada olduğu video kayıtları yayınladı. Danışmanıyla birlikte yapılan "Esed kayıtları", güçlerinde savaşan Suriye askerleriyle alay etme, devrik cumhurbaşkanının Şam Guta'sına yönelttiği hakaretler (Guta'ya lanetler yağdırma) ve "Kaplan" lakaplı askeri komutan Süheyl el-Hasan ile Lübnan "Hizbullahı"nı eleştirme gibi ifadeler içeriyor.

Suriyeliler, sızdırılan ses kayıtlarının Esed'in, bir yıl önce muhalif grupların Şam'a girmesi ve rejiminin devrilmesiyle askeri olarak ilk kez düşüş yaşamasının ardından, destekçileri ve Suriye'de ve komşu ülkelerde onunla birlikte savaşanların gözünde ikinci kez düşüş yaşadığına işaret ettiğini düşünüyor.