Ürdün daha güvensiz bir hale mi geliyor?

Yoksulluğun, işsizliğin ve uyuşturucunun yayılmasının ve toplumsal dejenerasyonun derinleşmesinin nedenlerini ortaya koyan bir kamuoyu yoklaması yapıldı.

Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
TT

Ürdün daha güvensiz bir hale mi geliyor?

Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)

Tarık Dilvani
Ürdünlüler, son yıllarda ülkelerinde artan şiddet ve suç oranlarından endişeliler. Bu endişe, özellikle aile içi cinayetlerinin ardından ölüm cezasının yeniden getirilmesi gibi caydırıcı cezalar için baskı yapan bir kamuoyu oluşmasına sebep oldu.
Ürdün uluslararası platformlarda,  ülkelerini, ateş topuna dönmüş coğrafyanın ortasında, son otuz yılda milyonlarca mültecinin ilgi odağı yapan bir ‘güvenlik vahası’ olarak tanımladı. Daima ‘güvenlik ülkesi’ olarak nitelendirildi.
Ancak bugün, Ürdünlülerin davranışlarında çeşitli sebeplerle meydana gelen ve gözlemci ve sosyologların ‘toplumsal vahşet’ dediği bir değişiklik söz konusu. Resmi istatistikler her 25 dakikada yeni bir cinayetin işlendiğini ortaya koyarken vahşice işlenen cinayet ve suç haberleri olmadan bir gün dahi geçmiyor.

Sosyal ve ahlaki dönüşümler
Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kamuoyu araştırması, Ürdünlülerin yüzde 38'inden fazlasının Krallığın son beş yıla kıyasla daha az güvenli hale geldiğine inandığını ortaya koydu.
Ürdünlülerin yaklaşık yüzde 76'sı kendilerini ve ailelerini güvende hissetse de yüzde 86’ya tekabül eden büyük çoğunluk ülkee cinayet ve işsizliğin yaygın olduğuna inanıyor.
Aynı kamuoyu araştırmasına göre Ürdünlülerin yüzde 91'i ülkede artan toplumsal şiddetin nedeninin yoksulluk ve işsizliğin yanı sıra gelenek ve göreneklerdeki ahlaki ve sosyal değişimler olduğuna inanıyor. Uyuşturucu kullanımı ve seküler hayat tarzını benimseme de nedenler arasında sayılıyor.
Ürdünlülerin yüzde 63'ü, sosyal medyanın şiddet ve cinayet konularını taraflı bir şekilde ele aldığı ve bunlara çok fazla yer verdiği görüşünde.

Korkunç suçlar
Ürdün son aylarda, başta üniversite öğrencisi İman İrşid'in bir genç tarafından öldürülmesi olmak üzere bir dizi korkunç cinayete sahne oldu. Ülkenin kuzeyindeki er-Remse şehri üç çocuğun darp edildiği şiddet dolu bir suç yaşandı. Daha sonra suçlardaki artışın bir göstergesi olarak aile içi cinayetler ardı ardına geldi.
Cinayetlerin neden yayıldığına ilişkin soruya cevap, Ürdün toplumunun ardı ardına gelen ekonomik, psikolojik ve sosyal baskılar nedeniyle gerilim, endişe ve geçim arayışı ile güne başlayarak daha gergin hale gelmesi olarak verildi.
Gözlemciler son üç yılda Ürdün'de çoğunlukla kadınlara karşı olmak üzere aile suçlarının oranındaki artışı, toplam suç sayısının yüzde 31'ine ulaşmasını endişeyle izliyorlar.

Bozulan ruh sağlığı ve yaygın silah kullanımı
Adli tıp uzmanı Hani Cehşen, sosyal, ekonomik veya politik nedenlerle aileler, aşiretler veya belirli mahalle sakinleri arasında meydana gelen şiddet eylemlerinin nedenini, yeni bir olgu olan toplumsal şiddete bağlıyor. Cehşen, toplumsal şiddetin yürütme otoritesine, yargıya ve devletin rolüne olan güven eksikliğinin köklü göstergesi olduğuna inanıyor.
Son zamanlarda işlenen suçların ürkütücülüğü, Ürdünlülerin ruh sağlığı hakkında büyük soru işaretleri yaratıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün birkaç yıl önce Şiddet ve Yaralanmaları Önleme Müdürlüğü kurulması yönündeki tavsiyelerine rağmen devlet kurumlarının akıl hastalığı ve rahatsızlığı olan kişilere psikolojik bakım sağlamadığına işaret eden Cehşen, bu konuda ciddi bir ihmal bulunduğunu söylüyor.
Cehşen, ruh sağlığı ile ilgili mevzuatın geliştirilmesi gereğine işaret ederek, şiddet ve bağımlılığın önlenmesine yönelik programlara, ebeveynlik bilinçlendirme programlarına, aile içi şiddetin erken teşhisi ve bu vakalara yönelik acil müdahale hizmetlerine, 18 yaşın altındaki çocukların da dahil edilmesi çağrısında bulunuyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Ürdün İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistikler, ülkedeki ruhsatlı silah sayısının 400 bini aştığını, silah satan lisanslı dükkanların sayısının da 95 olduğunu, dolayısıyla Ürdünlüler arasında büyük bir kontrolsüz silah yayılımı görüldüğünü ortaya koyuyor. Gözlemciler Ürdünlülerin elindeki silah sayısının yaklaşık bir milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu da suçların sayısının artmasına ve işlenmesine katkıda bulunuyor.

Zorbalık yılı
Korkunç cinayetlere sahne olan 2021, Salih isimli çocuğun kanun kaçakları tarafından ellerinin kesilip gözünün oyulması olayından sonra  ‘zorbalık ve kanunsuzluk yılı’ olarak adlandırıldı.
Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen resmi bir hükümet araştırmasında, Ürdün'de işlenen suç kategorilerini toplumdaki ağırlıkları ve büyüklükleri açısından 24 kategoriye ayrıldı. Bu suçların çoğunun cezaevlerinde bulunan 18 ila 41 yaşları arasındaki genç insanlar tarafından işlendiği tespit edildi.
Çalışmada ayrıca son beş yıl içinde, çoğu başkent Amman'da olmak üzere yaklaşık 1,5 milyon suçun işlendiğine dikkat çekildi.  Ürdün toplumunun geleneksel kırsal toplumdan kentsel topluma dönüşmesinin, aşırı kalabalık ve güçlü akrabalık, soy ve komşuluk ile bağlantılı olmayan yoğun nüfuslu yoksul mahallelerin ortaya çıkmasının, temel hizmetlerin eksikliğinin, suç oranlarının artmasının nedenleri arasında olduğu vurgulandı. Ürdün’de mülteci nüfusunun artması ve işsizlik oranlarının yükselmesi de bu nedenler arasında sayılıyor.
Ancak Ürdün hükümeti, ülkedeki güvenliğin azalmasıyla ilgili tüm eleştirilere, Ürdün'ün güvenlik ve barış açısından Arap dünyasında üçüncü, dünya genelinde 57’inci sırada yer aldığı 2022 Dünya Barış Endeksi'nin sonuçlarıyla yanıt veriyor.
Küresel Barış Endeksi raporu, yerel barış ve güvenlikle ilgili 23 kritere dayanıyor. Bu rapora göre Ürdün, başta suçun toplumda yayılması olan bir dizi güvenlik göstergesindeki konumunun yanı sıra çok yüksek puan aldığı güvenlik ve polis göstergelerindeki konumunu da güçlendirdi.



Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
TT

Bishara Bahbah, Şarku'l Avsat'a konuştu: Gazze anlaşmasının ikinci aşaması önümüzdeki ay

Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)
Gazze şehrinin ez-Zeytun mahallesindeki şiddetli yağmurların ardından, yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlayan geçici bir kampta çamurlu bir sokakta yürüyen Gazzeliler (AFP)

Filistin asıllı Amerikalı arabulucu Bishara Bahbah, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının önümüzdeki ocak ayında hayata geçirileceğini söyledi. Bahbah, bu aşamanın ayın birinci ya da ikinci haftasında başlamasının beklendiğini belirterek, “Gazze Şeridi’ni yönetecek komitenin isimleri hazır. Büyük olasılıkla komitenin başkanlığını Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan üstlenecek” dedi.

fergt
Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, Gazze yönetim komitesinin başına aday gösterildi. (WAFA)

Gazze konusunda Beyaz Saray kulislerine yakınlığını sürdüren Bahbah, dün Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington, Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlama konusunda en yetkin güç olarak gördüğü için uluslararası istikrar gücü içinde Türk askerlerinin yer almasını destekliyor” dedi. Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılması beklenen görüşmenin ikinci aşama açısından belirleyici olacağını belirterek, “ABD bu görüşmede, sürecin önümüzdeki ay başlatılması ve istikrar gücünde Türkiye’nin rolünün netleştirilmesi için baskı yapacak” ifadesini kullandı.

Görev tanımlama toplantısı

Bahbah, salı günü Katar’ın başkenti Doha’da Gazze Şeridi’nde uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasına ilişkin yapılan toplantının ayrıntılarını da paylaştı. Toplantının hedeflerinden birinin, Washington’un katılıma hazır ülkeleri açık ve net biçimde belirlemesi olduğunu söyleyen Bahbah, her ülkenin katkı türünün de netleştirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Bu katkıların asker gönderilmesi, eğitim sağlanması ya da uluslararası güce teknik ve lojistik destek verilmesi gibi başlıkları kapsadığını belirtti.

as
Amerikalı ve İsrailli askerler geçtiğimiz kasım ayında İsrail'in güneyinde bulunan ABD liderliğindeki Sivil-Askeri Koordinasyon Merkezi'nde bir araya geldi. (Reuters)

Bahbah, toplantının ikinci hedefinin bu güçler arasındaki işleyiş mekanizmasının ve komuta zincirinin netleştirilmesi olduğunu söyledi. Bu çerçevede, uluslararası gücün komutasının bir ABD’li general tarafından üstlenilmesine yönelik bir önerinin gündeme geldiğini bildirdi.

Bahbah’a göre görüşmelerde, söz konusu güçlerin konuşlanacağı bölgeler de ele alındı. Bu kapsamda, güçlerin İsrail ile Hamas’ın kontrol alanlarını ayıran sarı hattın dışında mı, içinde mi yoksa hâlihazırda yoğun nüfuslu bölgelerde mi konuşlanacağı ile bu güçlerin finansmanının hangi taraflarca sağlanacağı konuları tartışıldı.

İsrail'in yaklaşımının reddi

Bahbah, olası konuşlanma planının ayrıntılarına ilişkin olarak konunun hâlen tartışıldığını, ancak ‘İsrail’in istediği şekilde bir konuşlanmanın, katılımcı güçlerin temsilcilerinin çok büyük çoğunluğu tarafından reddedildiğini’ söyledi.

Görevlerin niteliğine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Beşara Bahbah, katılımcı ülkelerin çoğunluğunun “silahsızlandırma” gibi bir rol üstlenmek istemediğini vurguladı. Bu ülkelerin, sivilleri korumak amacıyla İsrail güçleri ile yerleşim alanları arasında tampon bir güç olmayı hedeflediğini ifade eden Bahbah, söz konusu güçlerin varlığının nihai amacının “İsrail’in Gazze Şeridi’nden kademeli olarak çekilmesi” olduğunu kaydetti.

sy65
ABD Başkanı Donald Trump'ın planına göre Gazze Şeridi'nden çekilme aşamalarının haritası (Beyaz Saray)

Bahbah, “Bu güçler özellikle silahsızlandırma meselesinde İsrail adına ya da onun yerine bir rol üstlenmeyecek. Nitekim Hamas içindeki bazı liderler bu konuda müzakereye açık olduklarını bana iletti. Ancak güç kullanımı işe yaramaz; zira İsrail iki yıl boyunca hareketi zorla silahsızlandırmayı başaramadı ve hiçbir uluslararası taraf da bunu güç kullanarak başaramaz” dedi.

Türkiye'nin katılımı çok önemli ve Trump da bunun kabul edilmesi için baskı yapıyor

Bahbah, Türkiye’nin olası katılımına ilişkin olarak Ankara’nın rolünü ‘kilit’ olarak niteledi. Türkiye’nin Hamas’a en yakın ülke olduğunu ve silah dosyası konusunda onunla en sağlıklı şekilde uzlaşabilecek aktör konumunda bulunduğunu söyleyen Bahbah, bunun birçok ülke için zor olduğunu vurguladı. Bahbah, “Türk güçlerinin Gazze’de bulunması temel öneme sahip olacak, daha iyi bir istikrar sağlayacak. Washington da bu yönde fikir beyan ediyor” ifadelerini kullandı.

Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump’ın ay sonunda ABD’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapması beklenen görüşmede, Türk güçlerinin kabul edilmesi için Netanyahu’ya baskı uygulamasını beklediğini dile getirdi.

Ancak Bahbah, İsrail’in bazı şartlar öne sürmeye çalışabileceğini, olası uzlaşının Türk güçlerinin niteliği üzerinden şekillenebileceğini belirterek, bu rolün silahlı değil daha çok teknik bir çerçevede tanımlanmasının gündeme gelebileceğini ifade etti. Bahbah, “ABD yönetiminin baskısı belirleyici unsur olacak” dedi.

İkinci aşama taahhütleri

Barış Konseyi’ne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahbah, Trump’ın birçok dünya liderinin bu yapıya katılma isteğinden söz ettiğini aktardı. Ancak Bahbah, bu üyeliğin ‘ücretsiz olmadığını’, konseye katılan ülkelerin finansman sağlama, güvenlik gücü tahsis etme ya da başka yükümlülükler üstlenmek zorunda kalacağını ifade etti.

Konseyde yer alması öngörülen isimlere değinen Bahbah, adaylar arasında ABD’li özel temsilciler Steve Witkoff ve Jared Kushner’ın yanı sıra Birleşik Krallık eski Başbakanı Tony Blair’in de bulunduğunu söyledi. Ayrıca eski ABD Büyükelçisi Richard Grenell ile eski Bulgar diplomat Nikolay Mladenov’un da aday isimler arasında yer aldığını kaydetti.

Gazze Şeridi’nin yönetimine ilişkin olarak Bahbah, Hamas, El Fetih ve Mısır arasında üzerinde uzlaşılan ve teknokratlardan oluşan komiteye üyelik için 42 ismin yer aldığı bir listenin bulunduğunu doğruladı. Bahbah, Filistin Sağlık Bakanı Macid Ebu Ramazan’ın bu komitenin başkanlığını üstlenmesinin muhtemel olduğunu ifade etti.

İkinci aşamaya geçişte yaşanan aksamalara dair değerlendirmelere rağmen ABD’li arabulucu Bahbah, ikinci aşamanın önümüzdeki ocak ayının birinci ya da ikinci haftasında başlatılmasını beklediğini söyledi. Bahbah, bu sürecin, ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında yapılacak zirvenin ardından, askıda kalan dosyaların karara bağlanmasıyla netleşeceğini belirtti. Bahbah, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin bu zirveye katılımına yönelik herhangi bir düzenlemeden haberdar olmadığını da sözlerine ekledi.

cdfrg
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile ABD Başkanı Donald Trump arasında geçtiğimiz ekim ayında Şarm eş-Şeyh'te düzenlenen barış zirvesi sırasında gerçekleşen görüşmeden (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Bahbah, Trump’ın anlaşmanın başarısız olmasına asla izin vermeyeceğini vurgulayarak, “Bu yüzde 100” dedi. Ayrıca, Hamas’ın İsrail’in sürekli ihlallerine rağmen ateşkese bağlı olduğunu belirtti. Bahbah, Hamas’ın, İsrail’in Gazze’deki operasyonları sürdürmek için her türlü bahaneyi aradığını bildiğini ve bu nedenle fırsatı kaçırmamak için daha sabırlı bir tutum sergilediğini ifade etti.


Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda
TT

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Guterres: Husi kontrolünde bulunan bölgelerdeki çalışma ortamı sürdürülemez durumda

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, güneydeki ayrılıkçıların ilerlemesinin ardından Yemen'deki tüm taraflara azami itidal çağrısında bulundu. Bu gelişme, uzun bir sakinlik döneminin ardından on yıldır süren iç savaşı yeniden alevlendirme tehdidi taşıyor.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Guterres, uluslararası örgütün faaliyetlerinin, özellikle Yemen'in başkenti Sana'a ve ülkenin yoğun nüfuslu kuzeybatısı olmak üzere, Husi grubunun kontrolündeki bölgelerde sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

Öte yandan, Yemen Enformasyon, Kültür ve Turizm Bakanı Muammer İryani, bazı medya platformları ve sosyal medya sitelerinde yer alan, geçici başkent Aden limanına gemi giriş izinlerinin askıya alındığı yönündeki haberlerin doğru olmadığını belirterek, bu iddiaların asılsız olduğunu ve ülkedeki ekonomik ve denizcilik ortamını bozmayı amaçlayan söylentiler çerçevesinde kaldığını vurguladı.


Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
TT

Lübnan ordusu ülkenin güneyinde Hizbullah tüneli buldu

Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)
Hizbullah tünelini denetleyen Lübnan Ordusu, Litani Nehri'nin güney bölgesindeki tüneli etkisiz hale getirdi (Lübnan Ordusu Rehberlik Müdürlüğü)

Lübnan basını, Lübnan ordusunun Mekanizma Komitesi’nin talebi üzerine yapılan soruşturma sonucunda, ülkenin güneyindeki Tulin beldesinde Hizbullah tarafından inşa edilen tünellerden birini keşfettiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerde, bu bölgenin daha önce İsrail tarafından bombalandığı belirtildi.

Lübnan ordusu, daha önce de Mekanizma Komitesi ve Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) arasındaki koordinasyon çerçevesinde Mekanizma Komitesi'nin talebi üzerine ve İsrail'in tehdidi sonrasında bazı yerleri ortaya çıkarmıştı. Bu son olay ise geçtiğimiz hafta İsrail'in bir evi bombalamakla tehdit etmesinin ardından Lübnan ordusunun güneydeki Yanuh beldesinde bir binayı kapsamlı bir şekilde aramasının ardından geldi. Yapılan aramada evde herhangi bir silah bulunamadı.

Bu olay, İsrail’in Lübnan’ın güneyinde bombardımanlarına devam ettiği ve çarşamba günü Kefer Kila beldesini hedef alan bir hava saldırısı düzenlediği bir dönemde meydana geldi. Ulusal Haber Ajansı (NNA), saldırının el-Aziziye ve eş-Şahrub beldeleri arasındaki Sari Tepesi’ni hedef aldığını bildirdi, ancak herhangi bir can kaybından bahsetmedi.

Başbakan Yardımcısı Mitri: Lübnan Ordusu sonraki aşamalara geçmeye hazır

Öte yandan Lübnan Başbakan Yardımcısı Tarık Mitri, Mekanizma Komitesi’ni bir tartışma forumu ve anlaşmalara uyumu denetleme ve doğrulama çerçevesi olarak nitelendirdi.

Beyrut'ta düzenlenen Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin sekizinci konferansının ilk oturumunun açılışına katıldığı sırada İsrail'in sık sık tekrarlanan ihlallerine karşın, Lübnan'ın ilk günden itibaren bu anlaşmalara bağlılığını teyit eden Mitri, Hizbullah'ın silahlarına ilişkin olarak “Genelkurmay Başkanı Rudolf Heykel, ordunun kapasitesinin güçlendirilmesiyle başlayan beş aşamalı bir plan önerdi” dedi. Litani Nehri çevresindeki bölgede devlet otoritesinin genişlemesinin kademeli bir ilerleme kaydettiğini ve ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki görevini tamamlamak üzere olduğunu ve sonraki aşamalara geçmeye hazırlandığını vurguladı.

jgıu
Sınır kasabası Alma eş-Şaab'da bir askeri aracın üzerinde duran Lübnan askerleri, 28 Kasım 2025 (Reuters)

Yeniden yapılanma konusunda uluslararası toplumun desteğinin ön koşulu olarak devletin otoritesini tesis etmesini istediğini belirten Mitri, Arap ülkelerinin uluslararası ilişkiler yoluyla destekleyici bir rol oynayacağını umduğunu ifade etti.

Lübnan ve İsrail'den sivillerin katıldığı ikinci oturum

Olay, Lübnan-İsrail müzakerelerinde Lübnan heyetinin başkanı Büyükelçi Simon Kerem'in, aralık ayı başlarında gerçekleşen önceki oturumda İsrailli bir sivil ile birlikte iki ülke arasındaki ilk doğrudan görüşmelerde bulunduktan sonra katılacağı ikinci oturum olacak olan ateşkesin izlenmesinden sorumlu Mekanizma Komitesi'nin 19 Aralık'ta yapılması planlanan yeni oturumundan iki gün önce yaşandı. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, çarşamba günü Kerem ile bir araya geldi ve komitenin yaklaşan toplantısı öncesinde kendisine talimatlarını iletti.

Ateşkes İzleme Komitesi'nde Lübnan, İsrail, Fransa, ABD ve BM yer alıyor. Ateşkes anlaşması, düşmanlıkların durdurulmasını ve Hizbullah'ın Litani Nehri'nin kuzeyine çekilmesini, bunun sonucunda Lübnan genelinde silahsızlandırılmasını ve İsrail ordusunun son savaş sırasında ilerlediği mevzilerden çekilmesini öngörüyor. Ancak İsrail, Lübnan topraklarındaki beş stratejik noktada askeri olarak varlığını sürdürürken, Hizbullah silah bırakmayı reddediyor.