Ürdün daha güvensiz bir hale mi geliyor?

Yoksulluğun, işsizliğin ve uyuşturucunun yayılmasının ve toplumsal dejenerasyonun derinleşmesinin nedenlerini ortaya koyan bir kamuoyu yoklaması yapıldı.

Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
TT

Ürdün daha güvensiz bir hale mi geliyor?

Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)
Başkent Amman'da konuşlandırılan polis birimleri. (independent Arabia- Halil Mazravi)

Tarık Dilvani
Ürdünlüler, son yıllarda ülkelerinde artan şiddet ve suç oranlarından endişeliler. Bu endişe, özellikle aile içi cinayetlerinin ardından ölüm cezasının yeniden getirilmesi gibi caydırıcı cezalar için baskı yapan bir kamuoyu oluşmasına sebep oldu.
Ürdün uluslararası platformlarda,  ülkelerini, ateş topuna dönmüş coğrafyanın ortasında, son otuz yılda milyonlarca mültecinin ilgi odağı yapan bir ‘güvenlik vahası’ olarak tanımladı. Daima ‘güvenlik ülkesi’ olarak nitelendirildi.
Ancak bugün, Ürdünlülerin davranışlarında çeşitli sebeplerle meydana gelen ve gözlemci ve sosyologların ‘toplumsal vahşet’ dediği bir değişiklik söz konusu. Resmi istatistikler her 25 dakikada yeni bir cinayetin işlendiğini ortaya koyarken vahşice işlenen cinayet ve suç haberleri olmadan bir gün dahi geçmiyor.

Sosyal ve ahlaki dönüşümler
Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin kamuoyu araştırması, Ürdünlülerin yüzde 38'inden fazlasının Krallığın son beş yıla kıyasla daha az güvenli hale geldiğine inandığını ortaya koydu.
Ürdünlülerin yaklaşık yüzde 76'sı kendilerini ve ailelerini güvende hissetse de yüzde 86’ya tekabül eden büyük çoğunluk ülkee cinayet ve işsizliğin yaygın olduğuna inanıyor.
Aynı kamuoyu araştırmasına göre Ürdünlülerin yüzde 91'i ülkede artan toplumsal şiddetin nedeninin yoksulluk ve işsizliğin yanı sıra gelenek ve göreneklerdeki ahlaki ve sosyal değişimler olduğuna inanıyor. Uyuşturucu kullanımı ve seküler hayat tarzını benimseme de nedenler arasında sayılıyor.
Ürdünlülerin yüzde 63'ü, sosyal medyanın şiddet ve cinayet konularını taraflı bir şekilde ele aldığı ve bunlara çok fazla yer verdiği görüşünde.

Korkunç suçlar
Ürdün son aylarda, başta üniversite öğrencisi İman İrşid'in bir genç tarafından öldürülmesi olmak üzere bir dizi korkunç cinayete sahne oldu. Ülkenin kuzeyindeki er-Remse şehri üç çocuğun darp edildiği şiddet dolu bir suç yaşandı. Daha sonra suçlardaki artışın bir göstergesi olarak aile içi cinayetler ardı ardına geldi.
Cinayetlerin neden yayıldığına ilişkin soruya cevap, Ürdün toplumunun ardı ardına gelen ekonomik, psikolojik ve sosyal baskılar nedeniyle gerilim, endişe ve geçim arayışı ile güne başlayarak daha gergin hale gelmesi olarak verildi.
Gözlemciler son üç yılda Ürdün'de çoğunlukla kadınlara karşı olmak üzere aile suçlarının oranındaki artışı, toplam suç sayısının yüzde 31'ine ulaşmasını endişeyle izliyorlar.

Bozulan ruh sağlığı ve yaygın silah kullanımı
Adli tıp uzmanı Hani Cehşen, sosyal, ekonomik veya politik nedenlerle aileler, aşiretler veya belirli mahalle sakinleri arasında meydana gelen şiddet eylemlerinin nedenini, yeni bir olgu olan toplumsal şiddete bağlıyor. Cehşen, toplumsal şiddetin yürütme otoritesine, yargıya ve devletin rolüne olan güven eksikliğinin köklü göstergesi olduğuna inanıyor.
Son zamanlarda işlenen suçların ürkütücülüğü, Ürdünlülerin ruh sağlığı hakkında büyük soru işaretleri yaratıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün birkaç yıl önce Şiddet ve Yaralanmaları Önleme Müdürlüğü kurulması yönündeki tavsiyelerine rağmen devlet kurumlarının akıl hastalığı ve rahatsızlığı olan kişilere psikolojik bakım sağlamadığına işaret eden Cehşen, bu konuda ciddi bir ihmal bulunduğunu söylüyor.
Cehşen, ruh sağlığı ile ilgili mevzuatın geliştirilmesi gereğine işaret ederek, şiddet ve bağımlılığın önlenmesine yönelik programlara, ebeveynlik bilinçlendirme programlarına, aile içi şiddetin erken teşhisi ve bu vakalara yönelik acil müdahale hizmetlerine, 18 yaşın altındaki çocukların da dahil edilmesi çağrısında bulunuyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Ürdün İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan istatistikler, ülkedeki ruhsatlı silah sayısının 400 bini aştığını, silah satan lisanslı dükkanların sayısının da 95 olduğunu, dolayısıyla Ürdünlüler arasında büyük bir kontrolsüz silah yayılımı görüldüğünü ortaya koyuyor. Gözlemciler Ürdünlülerin elindeki silah sayısının yaklaşık bir milyon olduğu tahmin ediliyor. Bu da suçların sayısının artmasına ve işlenmesine katkıda bulunuyor.

Zorbalık yılı
Korkunç cinayetlere sahne olan 2021, Salih isimli çocuğun kanun kaçakları tarafından ellerinin kesilip gözünün oyulması olayından sonra  ‘zorbalık ve kanunsuzluk yılı’ olarak adlandırıldı.
Adalet Bakanlığı tarafından yürütülen resmi bir hükümet araştırmasında, Ürdün'de işlenen suç kategorilerini toplumdaki ağırlıkları ve büyüklükleri açısından 24 kategoriye ayrıldı. Bu suçların çoğunun cezaevlerinde bulunan 18 ila 41 yaşları arasındaki genç insanlar tarafından işlendiği tespit edildi.
Çalışmada ayrıca son beş yıl içinde, çoğu başkent Amman'da olmak üzere yaklaşık 1,5 milyon suçun işlendiğine dikkat çekildi.  Ürdün toplumunun geleneksel kırsal toplumdan kentsel topluma dönüşmesinin, aşırı kalabalık ve güçlü akrabalık, soy ve komşuluk ile bağlantılı olmayan yoğun nüfuslu yoksul mahallelerin ortaya çıkmasının, temel hizmetlerin eksikliğinin, suç oranlarının artmasının nedenleri arasında olduğu vurgulandı. Ürdün’de mülteci nüfusunun artması ve işsizlik oranlarının yükselmesi de bu nedenler arasında sayılıyor.
Ancak Ürdün hükümeti, ülkedeki güvenliğin azalmasıyla ilgili tüm eleştirilere, Ürdün'ün güvenlik ve barış açısından Arap dünyasında üçüncü, dünya genelinde 57’inci sırada yer aldığı 2022 Dünya Barış Endeksi'nin sonuçlarıyla yanıt veriyor.
Küresel Barış Endeksi raporu, yerel barış ve güvenlikle ilgili 23 kritere dayanıyor. Bu rapora göre Ürdün, başta suçun toplumda yayılması olan bir dizi güvenlik göstergesindeki konumunun yanı sıra çok yüksek puan aldığı güvenlik ve polis göstergelerindeki konumunu da güçlendirdi.



Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz


Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
TT

Muhammed bin Salman ve eş-Şara Suriye ekonomisini canlandırma çabalarını görüştü

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, geçen şubat ayında Riyad'da Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'yı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman bin Abdulaziz, dün Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'dan telefon aldı.

Prens Muhammed bin Salman ve Ahmed eş -Şara, Suudi Arabistan ve Suriye arasındaki ikili ilişkilerin çeşitli yönlerini ve bu ilişkileri bir dizi alanda güçlendirme fırsatlarını gözden geçirdiler.

İki taraf ayrıca ortak ilgi alanlarına giren konuları ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın pekiştirilmesi ile ekonomik toparlanmanın sağlanması çabalarını görüştü.