Afrika’da DEAŞ ile El Kaide arasındaki ‘liderlik ve nüfuz’ mücadelesi büyüyor

Somali Eş-Şebab örgütünün unsurları (Reuters-Arşiv)
Somali Eş-Şebab örgütünün unsurları (Reuters-Arşiv)
TT

Afrika’da DEAŞ ile El Kaide arasındaki ‘liderlik ve nüfuz’ mücadelesi büyüyor

Somali Eş-Şebab örgütünün unsurları (Reuters-Arşiv)
Somali Eş-Şebab örgütünün unsurları (Reuters-Arşiv)

Afrika kıtasında geçen ay terör saldırılarında yaşanan artış, kıtada ‘liderlik, nüfuz ve genişleme’ konusunda ‘El Kaide’ ve ‘DEAŞ’ arasındaki çatışmanın ateşlenmesiyle ilgili soruları da yeniden gündeme getirdi.
Köktendincilik konusunda uzman olanlar, “Afrika’da iki örgüt arasındaki nüfuz çatışmasına ideolojik ve metodolojik mücadele eklendi” şeklinde bir yorum yaptı.
DEAŞ ve El Kaide, sahada her zaman rakip radikal örgütler olarak görülüyor. İki örgütten birinin küresel terörizm açısından kaydettiği ilerleme, diğer taraf için kesin bir kayba işaret ediyor.
El-Ezher Aşırılıkla Mücadele Gözlemevi tarafından Mısır’da yapılan bir araştırmaya göre, Afrika’daki terör eylemleri geçen Eylül ayında artarak 54’e ulaştı.
Şarku’l Avsat’a konuşan, terör konularında uzmanlaşmış Mısırlı araştırmacı Ahmed Sultan konuya ilişkin görüşlerini şu ifadelerle anlattı;
“İki örgütün Afrika’da bir planı var ve biraz farklı çalışsalar da operasyonel temel aynı. Örneğin DEAŞ’ın Güney Afrika’dan Mozambik’e ve Orta Afrika bölgesinde (Kongo ve Uganda) genişleme planı var. Tüm bunları Batı Afrika’daki bölgeleriyle entegre etme planı var. Daha sonra, Orta Afrika bölgelerini Sahel ve Sahra bölgelerine bağlayan (DEAŞ emirliklerinin bir hilali) olana kadar genişlemek istiyor. El Kaide’ye gelince, projesi Sahel ve Sahra bölgesinde. Cemaat Nusret el İslam vel Müslimin birçok terör eylemi gerçekleştiriyor ve çok geniş bir faaliyeti var ve Mali’de bir emirlik kurmayı hedefliyor.”
Ahmet Sultan, iki örgüt arasındaki mücadelenin ilk olarak nüfuz edinme konusunda olduğunu belirterek şöyle devam etti;
“İki örgütün her biri gücü, nüfuzu, kaynakları ve savaşçıları tekelleştirmeye çalışıyor. Bu bölgelerde DEAŞ ve El Kaide’ye bağlı örgütler, merkezi örgütlerin son iki yılda verdiği mücadelelerin aynısını yürütüyor ve bu çatışma Afrika’da devam ediyor, çünkü bunun için nedenleri hala var.”
El-Ezher Aşırılıkla Mücadele Gözlemevi’ne göre, Doğu Afrika bölgesi terör eylemlerinin sayısı açısından ilk sırada yer aldı.
Somali ve Mozambik, 92 kişinin öldüğü ve 65 kişinin yaralandığı 27 terör saldırısına sahne olurken, eylem ve yaralı sayısında en büyük payı Somali aldı. Eş-Şebab, 23 saldırı düzenledi. Bunlarda 67 kişi öldü ve 65 kişi yaralandı. Mozambik’te ise 4 saldırı düzenlendi, 25 kişi öldü.
Afrika Sahel bölgesi ise, 12 terör saldırısına tanık oldu ve 62 kişinin öldüğü terör eylemlerinin sayısı açısından ikinci sırada yer aldı.
Burkina Faso’da 11 kişinin öldüğü ve 87 kişinin yaralandığı 7, Mali’de ise 51 kişinin öldüğü 4 saldırı düzenlendi.
Şarku’l Avsat’a konuşan bir diğer isim olan, köktendinci hareketler konusunda araştırmacı Mısırlı Ahmed Ban ise şunları söyledi;
“İki örgüt arasındaki rekabet durmadı ve bu, bazı El Kaide unsurlarının DEAŞ’a geçmesi veya tam tersi durumda da belirgindi ve bu bir rekabet biçimiydi. El Kaide uzaktaki düşmanla savaşmaya odaklanırken, DEAŞ kendi (iddia edilen) devletini inşa etme ve yakın düşmanla savaşma hikayesine sahip. İki kuruluş arasında tekfir meselesi gibi bazı konularda hukuki farklılıkların bulunmasına ek olarak, her iki örgüt de sürekli olarak sahada liderliği ele geçirmeye ve saflarına yeni unsurlar katmaya çalışıyor.”
Ahmed Ban, “Afrika’daki terör saldırılarındaki artış, El Kaide’nin çıkarına olan Somali (Eş-Şebab) hareketinin operasyonel yeteneklerinin yeniden kazanılması ve buna ek olarak DEAŞ’ın Sahel bölgesinde genişlemeye çalışmasından kaynaklanmaktadır” dedi.
Gözlemcilere göre, Sahel bölgesi ülkeleri, özellikle Mali’nin G5 Sahel Gücü’nden çekilmesinden sonra büyük zorluklarla karşı karşıya kaldı.
Sultan, Afrika’daki çatışma dinamiklerinin başka yerlerde biraz farklı olduğunu, çünkü kabile faktörünün örgütsel faktörle örtüştüğünü söyleyerek, şu ifadelerle devam etti;
“İki örgüt arasındaki çatışma, nüfuz arayışıyla bağlantılıdır. El Kaide, Sahel ve Sahra bölgesinde ve kaçakçılık yollarında etkisini sürdürmek istiyor. DEAŞ ise nüfuz mücadelesi ilerledikçe bu finansal kaynakları elde etmek için genişlemek istiyor. Ayrıca iki örgüt arasında ideolojik ve metodolojik bir çatışma söz konusudur. Çünkü Sahel, Sahra ve Batı Afrika’da DEAŞ’a biat eden grup, El Kaide’nin ‘cihatçı’ yaklaşımdan saptığına inanıyor. DEAŞ ve El Kaide’nin, alternatif bir rejim ve Batı Afrika, Sahel ve Sahra’da emirlikler kurmak isteyen silahlı isyanlar olduğunu söyleyebiliriz.”
El-Ezher Aşırılıkla Mücadele Gözlemevi’nin araştırmasına göre, Orta Afrika bölgesi, geçtiğimiz Eylül ayında DEAŞ’ın Orta Afrika’da kendisine bağlı bir örgüt aracılığıyla Kongo’da düzenlediği 10 terör eylemine tanık oldu.
DEAŞ ve Boko Haram faaliyet ve eylemlerinin artmasıyla bilinen Batı Afrika bölgesi ise, 5 terör eylemine maruz kalarak, saldırı sayısı bakımından dördüncü sırada yer aldı.



Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC


Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
TT

Sırbistan'daki protestoların ardından Trump'ın damadı geri adım attı

Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)
Öğrencilerin liderliğindeki aktivistler, Kushner'ın projesini protesto etmişti (AFP)

Sırbistan yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın damadı Jared Kushner'ın otel yapmasına yeşil ışık yaksa da ardından gelen protestolar ve bir bakana açılan dava, Belgrad'daki projenin iptaline neden oldu.

Pazartesi günü bir özel savcı, aralarında Kültür Bakanı Nikola Selaković'in de olduğu 4 kişi hakkında, Kushner'ın projesiyle bağlantılı olarak düzenlediği iddianameyi açıkladı. 

Organize Suçlardan Sorumlu Kamu Başsavcılığı'nın sitesinde yayımlanan açıklamada bu 4 kişinin görevin kötüye kullanılması ve belgede sahtecilikle suçlandığı bildirildi. 

Bunun üzerine Kushner'ın firması Affinity Partners hızlıca bir açıklama yayımlayarak Belgrad'ın merkezindeki otel ve apartman kompleksi projesinin iptal edildiğini duyurdu:

Anlamlı projeler ayrışmaya değil, birleşmeye neden olmalı. Sırbistan ve Belgrad halkına saygı göstererek başvurumuzu geri çekiyoruz.

Kushner'ın iki yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı projenin 1999'daki Kosova Savaşı sırasında NATO'nun bombaladığı bir bölgede yapılması öngörülüyordu.

Lüks otel Trump markasını taşıyacağı için projede Cumhuriyetçi liderin oğulları Eric ve Donald Jr. tarafından yönetilen Trump Organization da yer alıyordu.

Ancak yarım milyar dolarlık proje, bombalanan Yugoslav Halk Ordusu karargahının yer aldığı anıt bölgesinde inşa edileceğinden ülkede büyük tartışma yaratmıştı. 

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, bölgenin kültürel koruma statüsünü geçen yıl kaldırmıştı. Ayrıca Kushner'ın firması Affinity Partners'la 99 yıllığına kira sözleşmesi imzalanmıştı. Bunun ardından ülkede büyük protestolar patlak vermişti. 

Vucic'in liderliğindeki Sırp İlerleme Partisi, çoğunluğu elinde bulundurduğu Parlamento'da geçen ay geçirdiği yasayla inşaatın önünü açmıştı. 

Muhalefetten hükümetin kararına sert tepkiler gelmişti. Merkez sol Özgür ve Adalet Parti'den parlamenter Marinika Tepic, Belgrad'ın "Donald Trump'ı memnun etmek uğruna ülkenin tarihini yok ettiğini" söylemişti. 

44 yaşındaki damat, ilk Trump döneminin aksine ABD yönetiminde yer almayacağını açıklasa da Gazze ve Ukrayna savaşlarındaki müzakerelerde önemli roller üstleniyor. 

Diğer yandan da çoğunlukla Ortadoğu yönetimlerinin fonladığı bir özel sermaye şirketi olan Affinity'nin başında. 

Şirket, dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Electronic Arts'ın (EA) satışında da gündem oldu. 

Önceki aylarda sağlanan 55 milyar dolarlık anlaşmayla EA'i satın alan konsorsiyumda Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu'yla birlikte Affinity Partners ve bir başka özel sermaye şirketi olan Silver Lake de yer alıyor.

Netflix'in satın alması beklenen Warner Bros. için Paramount'un verdiği teklifte de Affinity'nin adı geçiyor. 

Independent Türkçe, New York Times, Wall Street Journal, AP