İran rejiminin hedefinde yurt dışından Farsça yayın yapan kanallar var

İran, gösterileri kışkırtmakla suçlananlar listesine yurt dışında Farsça yayın yapan medyayı da ekledi

Tahran'daki protestolardan yeni bir fotoğraf (AP)
Tahran'daki protestolardan yeni bir fotoğraf (AP)
TT

İran rejiminin hedefinde yurt dışından Farsça yayın yapan kanallar var

Tahran'daki protestolardan yeni bir fotoğraf (AP)
Tahran'daki protestolardan yeni bir fotoğraf (AP)

İran rejiminin lideri Ayetullah Ali Hamaney, "İran'daki protesto fotoğraflarının photoshopla üretildiğini ve değiştirildiğini söyleyenler, şimdi tehlikeleri konusunda uyarıyorlar" diyerek, "İran'a silahlarını neden şu ya da bu tarafa sattığını sorarak hesap sormak istiyorlar” sözlerine dikkat çekti.
Şarku’l Avsat’ın İran haber ajansı IRNA’dan aktardığı habere göre Hamaney'in Çarşamba sabahı İmam Humeyni Camii'nde “genç seçkinler ve üst düzey bilimsel yeteneklerden oluşan bir kalabalığı” kabul ederken yaptığı açıklamada:      “Nükleer silah edinme peşinde değiliz, ancak nükleer endüstrinin gelişimi bizim için önemli ve bu alanda önemli başarılar elde ettik” diye belirtti.
Hamaney'in nükleer çalışmalar üzerine konuşması, İranlıların sosyal, finansal, ekonomik, hizmet ve kültürel düzeylerde maruz kaldıkları kötü koşulları iki aydır protesto ettikleri bir zamana denk geliyor.
Tahran'daki bir üniversitede çok sayıda öğrenci İran hükümet sözcüsünü üniversiteye ziyareti sırasında protesto etti. Resmi IRNA haber ajansı, Allame Tabatabai Üniversitesi Hukuk Fakültesi binasının önünde "yaklaşık 90" öğrencinin toplandığını, Ali Bahadıri Cehrumi'nin ise o sırada amfi salonlarından birinde meslektaşlarının önünde konuşma yaptığını bildirdi. Haber ajansı, protestonun niteliğini veya neden yapıldığını belirtmeden öğrencilerin "uygunsuz ve ahlaksız sloganlar" attığını da aktardı. Salondaki konuşmasından sonra Cehrumi protesto yapan öğrencilerin yanına gitti ve onlarla konuştu.
İranlı yetkililer daha önce, ABD liderliğindeki İslam Cumhuriyeti'nin "düşmanlarını", Eylül ortasından bu yana yaşanan "isyanlara" karışmakla suçlamıştı. Şimdi ise hükümet sözcüsü, Tahran'a "baskı yapmaya çalışma" suçlamasına, İran'ın kendisine "düşman" olarak gördüğü "İran dışındaki Farsça yayın yapan televizyon kanallarını" da ekledi.
 Hükümet sözcüsü, "Farsça tek kelime bilmeyen bazı ülkeler, Farsça yayın yapan bir medya kurmak için kendi ceplerinden ödeme yaparak bize baskı kurmaya çalışıyor" dedi.
İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi ise Suudi Arabistan'ı bu televizyon kanallarından bazılarını desteklemekle suçladı. Vahidi, protestolar sırasında tutuklananların birçoğunun "sosyal medya ve televizyon kanallarının, özellikle Suudi Arabistan ve Batı ülkeleri de dahil olmak üzere bölgesel hareketlerle bağlantılı olan ülke ve kurumların yarattığı yanlış havanın etkisi altına girdiklerini söylediğini" belirtti.
Pazartesi günü, Devrim Muhafızları komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami, Suudi Arabistan'ı İran'la bağlantılı medya organları aracılığıyla İran'ın iç işlerine "müdahale etmeye" karşı uyardı. Muhafızların internet sitesi "Saba News" tarafından bildirilenlere göre açıklamada, "Uyarılanlar bu seferlik bağışlandı. Medya aracılığıyla iç işlerimize müdahale ettiniz. Sizi dikkatli olmanız konusunda uyarıyoruz” ifadeleri yer aldı.

İsviçre ve yaptırımlar
İsviçre, Tahran'ın 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin öldürülmesiyle patlak veren protestolara yönelik baskılarının ardından İran'a daha sert Avrupa Birliği yaptırımları uygulayıp uygulamama konusunda bir karar aşamasında.
İsviçre Ekonomik İşler, Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, Avrupa Birliği'nin yaptırımları, Mahsa Amini'nin ölümüyle ve göstericileri baskılamayla bağlantılı 11 kişi ve dört kuruluşu kapsayacak şekilde genişlettiğini belirtti. Bakanlık Reuters'e yaptığı açıklamada, "Şu anda ileriki adımları gözden geçirdiğini" ifade etti. Bakanlık, bazı AB dışişleri bakanlarının Pazartesi günü, Tahran'ın Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşına karıştığı kanıtlanırsa İran'a yeni yaptırımlar uygulama fikrinin masaya geleceğini belirterek, "bu adım" İsviçre tarafından da yakından takip edilecek" dedi.
İsviçre, kararını netleştirmek için herhangi bir zaman dilimi belirlemedi. İsviçre Ekonomik İşler, Eğitim ve Araştırma Bakanlığı, AB yaptırımlarını değerlendireceğini söyledi. Karar, Ekonomik İşler Bakanı Guy Parmelin tarafından tek başına veya İsviçre hükümetiyle birlikte verilebilir. İsviçre, nükleer faaliyetleri ve insan hakları ihlalleri nedeniyle İran'a uygulanan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği yaptırımlarından bazılarını zaten kabul etti. Mevcut önlemlere göre İsviçre, silah, nükleer malzeme ve gözetleme ekipmanı ihracatını yasakladı ve hükümet ve Devrim Muhafızları ile bağlantılı bazı İranlıların finansal varlıklarını dondurdu.
Avrupa Birliği dışişleri bakanları, Amini'nin ölümünden sonra protestoları bastırmadaki rolleri nedeniyle "ahlak polisi" başkanı de dahil olmak üzere 11 İranlı ve dört kurumu seyahat yasakları ve mal varlıklarının dondurulması listesine eklemişti.

İranlı sporcunun dönüşü
Öte yandan İranlı kaya tırmanışçısı Elnaz Rakabi, Güney Kore'de düzenlenen Asya Kaya Tırmanma Şampiyonasına başörtüsüz katılmasının getirdiği büyük sesin ardından Çarşamba günü İran'a dönüşünde onlarca vatandaş tarafından bir kahraman gibi karşılandı.
Instagram paylaşımında ve havalimanındaki açıklamalarında, sebep olduğu "endişe" için özür dileyen Rekabi, başı açık bir şekilde yarışmaya katılmasının "kasti" olmadığını vurguladı. Ancak eylemciler, Rekabi'ni açıklamalarının İranlı yetkililerin baskısı altında yapıldığını düşünüyorlar.
Geçen Pazar günü yapılan final yarışında Rekabi, Amini'nin ölümünün ardından İran'da bir aydır devam eden protestolara destek olarak yorumlanan bir hareketle kafasına bandaj koymakla yetindi. Rekabi'nin bu hareketi, İranlı kadınların uluslararası yarışmalara katılırken başlarını tamamen örtmeleri de dahil olmak üzere uymaları gereken kıyafet kurallarının ihlali anlamına geliyordu. Çarşamba günü Tahran'da "İmam Humeyni Uluslararası Havalimanı" önünde toplanan onlarca destekçi, "Elnaz bir kahraman" sloganları atarak bu anı cep telefonlarıyla kayıt altına aldı.
Reformist Şark Gazetesinin yayınladığı bir videoda, gelen yolcu salonunun dışında toplanan düzinelerce insan, sloganlar atıp alkış tuttular. Eylemciler, Rekabi'nin ve diğer sporcu ekibin de içinde olduğunu düşündükleri bir minibüs ve bir arabanın etrafını sardılar.  Eylemciler arasındaki kadınların bir kısmı başörtüsü takmamıştı.
New York merkezli İran İnsan Hakları Örgütü, yaptığı açıklamada şöyle dedi: "Kahrama, başörtü takmayan kadınlar tarafından karşılandı. onun güvenliğiyle ilgili endişe devam ediyor".
Rekabi, siyah bir kapüşonlu ve şapkayla havaalanı binasında görüldü. Ailesi tarafından karşılandıktan sonra resmi basına açıklamalarda bulunan Rekabi,"Yarışma finalindeki atmosfer ve yarışmaya başlamam için beklenmeyen çağrı nedeniyle teknik donanımımla kafam karıştı ve bu da takmam gereken başörtüsünü unutmama neden oldu” dedi.
Rekabi, "İran'a güvenli, sağlıklı ve planlanan programıma uygun olarak döndüm. Yarattığım gerilim için İran halkından özür dilerim" dedi ve "milli takımdan ayrılmaya niyeti olmadığını" vurguladı.
Rekabi'nin açıklamaları, Salı günü Instagram'da paylaştığı ve neden olduğu "endişe" için özür dileyip dış görünüşünün "kasti" bir mana içermediğini vurguladığı yorumlarına benziyordu. Uluslararası Af Örgütü’nün Birleşik Krallık’taki büyükelçisi olan İran asıllı İngiliz aktris Nazanin Boniadi, paylaştığı bir tweetinde "Rekabi’nin, televizyonda yayınlanan itirafları kullanan yetkililer tarafından bu açıklamayı yapmaya zorlandığı açıktır" dedi.
Sürgünde yaşayan önde gelen İranlı gazeteci Maziar Bahari ise havaalanındaki yolcuların yorumlarını "zorla itiraf" olarak nitelendirerek "Gözlerindeki korkuyu görebiliyorsunuz. Kendilerinden söylemeleri istenen şeyleri tekrarlıyorlar" dedi.



Hong Kong'da tartışma yaratan öneri: "Yönetimin karalanması yasaklansın"

Hong Kong Baş Yöneticisi John Lee (Reuters)
Hong Kong Baş Yöneticisi John Lee (Reuters)
TT

Hong Kong'da tartışma yaratan öneri: "Yönetimin karalanması yasaklansın"

Hong Kong Baş Yöneticisi John Lee (Reuters)
Hong Kong Baş Yöneticisi John Lee (Reuters)

Shweta Sharma Muhabir 

Hong Kong'un yasama meclisi, milletvekillerinin yönetimi "karalamasını" yasaklayacak ve Pekin'in kent üzerindeki genel kontrolüne "samimi destek" verilmesini zorunlu kılacak bir dizi yeni etik kural teklif etti.

Sadakati sağlamayı amaçlayan kurallar, bunların ihlali durumunda uzaklaştırmalar ve maaş kesintilerini de içeren 5 aşamalı bir ceza sistemi öngörüyor.

Hong Kong Yasama Konseyi'ne (LegCo) bu hafta sunulan yeni etik kuralların, Meclis Komitesi tarafından incelendikten sonra bir sonraki yasama döneminin başında yürürlüğe girmesi bekleniyor.

Belgeye göre milletvekillerinin görevlerini yerine getirirken "Baş Yönetici'ye" ve Özel İdari Bölge (ÖİB) yönetimine "samimi destek" vermeleri ve yapıcı bir tutum sergilemeleri gerekiyor.

Metinde "Baş Yönetici'nin ve ÖİB yönetiminin görevlerindeki güvenilirliğini kasten karalamamalı; yürütmenin liderliğindeki yönetimin etkinliğini isteyerek zayıflatmamalı ya da baltalamamalılar" diye ekleniyor.

Ayrıca yalnızca Pekin'e ve Çin Komünist Partisi'ne (ÇKP) sadık kişilerin Hong Kong'da kamu görevi üstlenebileceği yönündeki emirlere atıfta bulunarak "Hong Kong'u vatanseverlerin yönetmesi" ilkesinin kapsamlı bir şekilde hayata geçirilmesi çağrısında bulunuyor.

Hong Kong Free Press'e göre LegCo Başkanı Andrew Leung, kuralların milletvekillerinin konuşmasını engellemeyeceğini söyledi ancak "kırmızı çizgiyi aşmamaları" gerektiğine dair onları uyardı.

LegCo yeni kuralları uygulamak için Üyelerin Menfaatleri Komitesi'nin rolünü genişleterek adını "Yasama Konseyi Denetleme Komitesi" olarak değiştirmeyi önerdi.

Yeniden yapılandırılan bu organ, milletvekilleri hakkındaki şikayetleri soruşturma ve disiplin cezaları uygulama yetkisine sahip olacak.

Gözlemciler bu etik kuralların, 2020'de çıkarılan ulusal güvenlik yasasından bu yana siyasi muhalefet üzerindeki denetimi sıkılaştırmak ve yalnızca Pekin yanlısı "vatanseverlerin" Hong Kong'u yönetmesini sağlamak amacıyla yürütülen daha geniş kapsamlı bir baskının parçası olduğunu belirtiyor.

Çin anakarasına sınır dışı edilmeleri öngören bir yasa tasarısına tepki olarak 2019'da patlak veren hükümet karşıtı kitlesel protestoların aylarca sürmesinin ardından Pekin, Haziran 2020'de ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe koyarak muhalefeti etkin bir şekilde susturdu.

O zamandan beri, önde gelen birçok aktivist ya yargılanıyor ya hapse atılıyor, demokrasi yanlısı medya kuruluşları kapatılıyor ve sivil toplum örgütleri dağılıyor veya faaliyetlerini gizlice sürdüyor.

Mart 2021'de Pekin, Hong Kong'u yalnızca "vatanseverlerin" yönetebilmesini sağlamayı amaçlayan bir yasa çıkardı.

Bu reformla yasama meclisindeki demokratik temsil azaldı, seçimlere daha sıkı denetim geldi ve adayları değerlendirmek için Pekin yanlısı bir inceleme komitesi kuruldu.

Hong Kong yönetimi bu değişikliğin kentin istikrarını ve refahını koruyacağını iddia etse de demokrasi yanlısı adayların seçime girmesini fiilen engellediği için uluslararası kamuoyundan geniş çapta eleştiriye maruz kaldı.

 Independent Türkçe, independent.co.uk/asia