COP27’de Kayıp ve Zarar Fonu kurulması teklif edildi

Teklifin ayrıntıları BAE’de düzenlenmesi planlanan COP28’de ele alınacak

Mısır’ın Şarm eş-Şeyh bölgesinde COP27’in düzenlendiği ana konferans salonunun girişi (AFP)
Mısır’ın Şarm eş-Şeyh bölgesinde COP27’in düzenlendiği ana konferans salonunun girişi (AFP)
TT

COP27’de Kayıp ve Zarar Fonu kurulması teklif edildi

Mısır’ın Şarm eş-Şeyh bölgesinde COP27’in düzenlendiği ana konferans salonunun girişi (AFP)
Mısır’ın Şarm eş-Şeyh bölgesinde COP27’in düzenlendiği ana konferans salonunun girişi (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı'nda (COP27), yoksul ülkelerin iklim değişikliğinden gördükleri zararın tazmin edileceği bir fon oluşturarak, Kayıp ve Zarar Fonu kurulması konusunda anlaşmaya yaklaşıldı.
Kayıp ve Zarar Fonu kurulması fikri onlarca yıldır dile getirilse de iklim krizinin ortaya çıkmasında tarihsel sorumluluğu en yüksek olan zengin ülkeler bu sorumluluğu yüklenmek zorunda kalmaktan kaçındıklarından daha önce yapılan zirvelerde konu resmi olarak gündeme alınmadı. Dolayısıyla bu konuda anlaşmaya yaklaşılması, iki haftadır devam eden ve yaklaşık 197 üye ülkeyi bir araya getiren COP27 için bir zafer olarak değerlendirildi. Zirve, taraflar arasındaki önemli anlaşmazlıkların giderilmesi ve bu konuda bir anlaşmaya varılması için bir daha uzatılmıştı.
Gelecek yıl Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenmesi planlanan COP28 zirvesinde yoksul ülkelerin alacakları miktarların belirlenmesi planlanıyor.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (İHYK) dün akşam iklim krizi kaynaklı kayıp ve hasarla ilgili yeni bir teklif taslağı yayınladı. Taslakta, fonun ‘iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı savunmasız olan ülkelere’ yardımcı olacağı belirtildi. Taslak, zirvenin son anlarında anlaşmanın imzalanması için çalışan Mısır Cumhurbaşkanlığı’nın ve ABD’nin desteğiyle yayınlandı.
Anlaşmanın duyurulmasından saatler önce, 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği’nden (AB) yetkililer, anlaşmanın küresel gaz emisyonlarına en yüksek katkısı olan ülkelerden emisyon oranlarını azaltmaları için daha sıkı önlemler almalarını isterken küresel ısınmayı durdurma çabalarını ilerletmemeleri halinde müzakerelerden çekilmeye hazır olduklarını söylediler. AB iklim politikası şefi Frans Timmermans, “Kötü bir karar vermektense hiç karar vermemeyi tercih ederiz” ifadelerini kullandı.
Timmermans, bazı ülkelerin, içinde bulunduğumuz on yılda emisyon oranlarının azaltılmasında daha cesur adımlar atılması için bir anlaşmaya varma çabalarına karşı direniş göstermelerinden duyduğu endişeyi dile getirirken söz konusu ülkelerin adını vermekten kaçındı.
Cuma günü sona ermesi beklenen iki haftalık konferansın sonucu, Avrupa’daki savaş ve yükselen enflasyon dünyanın dikkatini dağıtırken bile iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası kararlılığın bir testi olarak görülüyor.
COP27’ye başkanlık eden Mısır’ın Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Cumartesi sabahı ülkelerin halen bazı önemli konularda anlaşamadıkları bir ortamda, tüm tarafları ‘durumu değerlendirmeye ve nihai bir anlaşma üzerinde fikir birliğine varmaya’ çağırdı.
Şukri, zirveden çıkan nihai bir bildirinin son taslak olmadığını, çünkü içerisinde ‘iklim değişikliği kaynaklı kayıpların ve zararların tazminine’ ilişkin düzenlemeleri çözmediğini belirtti. Gelişmekte olan ülkeler, sel, kuraklık ve deniz seviyesinin yükselmesi gibi olayların yaşandığı iklim krizinden kaynaklı zararın tazmin edilmesini istiyorlar.  Bu yüzden konuyla ilgili bir fon kurulması kararlaştırıldı.
Norveç İklim ve Çevre Bakanı Espen Barth Eide, ülkesinin böyle bir fon kurulması konusunda anlaşmaya yaklaşılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Barbados Başbakanı Mia Mottley'nin Özel Elçisi Avinash Persaud, bunu küçük ada uluslarının liderliği ve dünyanın geri kalanının dayanışmasından kaynaklanan ‘insanlık için küçük bir zafer’ olarak nitelendirdi.
Persaud, “Gelecekte bu kayıpları ve iklime yönelik tahribatı sınırlandıracak enerji, ulaşım, tarım gibi alanlardaki dönüşümün arkasındaki çabaları artırmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan AB, yalnızca AB ve ABD gibi iklim krizinin ortaya çıkmasında tarihsel sorumluluğu en yüksek olan Batı ülkeleri yerine Çin gibi emisyon oranları yüksek gelişmekte olan ekonomiler tarafından ortaklaşa finanse edilmesi halinde fonun oluşturulmasını destekledi.
AB’nin sunduğu şartlarının yerine getirilip getirilmeyeceği henüz belli değil ve taslakta, Hindistan’ın AB ve İngiltere tarafından desteklenen, ülkelerin kömürü aşamalı olarak bırakmak yerine tüm fosil yakıtların kullanımını aşamalı olarak sonlandırmasını gerektiren bir öneri yer almadı.
İklim diplomasisi üzerinde güçlü bir etkiye sahip olan ABD’nin İklim Özel Temsilcisi John Kerry'nin Kovid-19 testinin pozitif çıkması, şşleri daha da karmaşıklaştırdı. Kerry’nin Kovid-19’a yakalandığı, Çin, AB, Brezilya ve BAE dahil ülkelerden meslektaşlarıyla - birkaç gün boyunca - ikili görüşmeler yaptıktan sonra ortaya çıktı.
COP27’nin ev sahibi Mısır, mevcut iklim sözleşmeleri ile iklim değişikliğinin feci sonuçlarından kaçınmak için gereken kesintiler arasındaki büyük uçurumu kapatma çabasıyla 2030 yılına emisyon oranlarını azaltma hedeflerini güncellememiş olan ülkelere 2023 yılı sonuna kadar bu güncellemeleri yapmaları çağrısında bulundu.



Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
TT

Lübnan Başbakanı:  İsrail ile barış görüşmelerine henüz başlamadı

Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)
Lübnan Başbakanı Nevvaf  Selam (NNA)

Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam, Çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail ve Lübnan’dan iki sivil temsilcinin katıldığı ateşkesi izleme komitesindeki görüşmelerin henüz “barış müzakeresi” aşamasına gelmediğini belirtti.

Selam, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Ateşkesi İzleme Komitesi, saldırıların durdurulması ilanının uygulanması için bir forumdur. Henüz barış müzakeresi aşamasına gelmedik” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, sivil temsilcinin gönderilmesini, “İsrail ve Lübnan arasında ekonomik iş birliğinin temeli için ilk girişim” olarak nitelendirmişti.

Selam, ekonomik görüşmelerin İsrail ile normalleşme sürecinin bir parçası olacağını ve bunun ancak bir barış anlaşmasını takip etmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı. Ayrıca, iki ülke 2002 Arap Barış Planı’na uyarsa “normalleşmenin ardından barış geleceğini” söyledi, ancak bunun şu an için uzak bir hedef olduğunu kaydetti.

Lübnan Başbakanı, ülkesinin Ateşkesi İzleme Komitesi’nin güney Lübnan’daki Hizbullah’ın silahsızlandırılmasını denetlemesine açık olduğunu da ifade etti. Selam, “Komiteye, herhangi bir endişe veya şüphe durumunda sahada doğrulama yapmaya hazır olduğumuzu ilettik. Denetlemeye açığız” dedi.


Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
TT

Refah’ta tünel çatışması: 4 İsrail askeri yaralandı

İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)
İsrail'in Gazze Şehri'nin doğusunda düzenlediği hava saldırılarının ardından dumanlar yükseliyor (AFP)

İsrail ordusu, bugün  (Çarşamba) yaptığı açıklamada, Gazze’nin güney  doğusundaki Refah’ta bir tünelden çıkan militanlarla yaşanan çatışmada dört İsrail askerinin yaralandığını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, yaralılardan birinin durumunun ciddi, üçünün ise orta derecede olduğu belirtildi. Olay sırasında Golani Tugayı’na bağlı bir keşif birimine militanlar tarafından tünelden ateş açıldığı bildirildi. Yaralı askerler tedavi için tahliye edilirken, ailelerine bilgi verildi.

Yerel medyaya göre en az bir militan öldürüldü ve diğerleri için arama çalışmaları sürüyor. Çatışma, İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde Kızılhaç aracılığıyla bir rehinenin kalıntılarını teslim almasının birkaç saat sonrasında gerçekleşti.

Gazze’deki kaynaklar, Refah’ta topçu ateşi ve silahlı çatışmaların devam ettiğini bildirerek, bölgedeki güvenlik durumunun istikrarsız olduğunu ortaya koydu.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Hamas’ı ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, İsrail’in askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya uygun şekilde karşılık vereceğini vurguladı. Netanyahu, “Hamas ateşkes anlaşmasını ihlal ediyor ve ordumuza yönelik terör faaliyetlerine devam ediyor. İsrail, askerlerimize yönelik herhangi bir saldırıya müsamaha göstermeyecek ve buna göre yanıt verecek” dedi.


Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
TT

Gazze'de kış, çocukluğumdaki mutluluğun hatırasını silip süpürdü

Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)
Deyr el-Balah'ı geçen hafta sular bastı (AP)

Çocukluğumdan beri kışı hep çok sevmişimdir. Kara bulutlar gökyüzünü kapladığında ve yağmur damlaları yere düştüğünde, ailem büyükannem ve büyükbabamın evinde toplanırdı. Dedem ateşi yakarken yanına otururdum, babaannem de çaydanlığı ateşe koyardı. Bizim için kış, bir rahatlık mevsimiydi. Hiç üşümezdik.

Gündüzleri kuzenlerimle birlikte sokaklara yayılan su birikintilerinde yalınayak koşar, yağmur bizi tepeden tırnağa ıslatırken duvarların ve ağaçların ardında gizlenerek ghommemeh (saklambaç) oynardık. Annemin hastalanmadan önce içeri girmemiz için bize bağırdığını hatırlıyorum. Geceleri büyükbabam bize 1960'lardaki seyahatlerinde geçen hikayeleri anlatırdı.

Yaşım ilerledikçe kışları arkadaşlarımla daha fazla zaman geçirmeye ve mezun olduktan sonra peşinden gitmeyi umduğumuz hedeflerimiz ve geleceğe dair hayallerimiz hakkında konuşmaya başladım. Bazen Halid, Mahmud ve ben, Muhammed Hamo'nun evinde buluşurduk, artık o bir ölü; huzur içinde yatsın. Bir ateş yakıp en sevdiğimiz içeceği, yani çayı yanan odunların üzerine koyup kağıt oynardık ya da filmler ve TV dizileri izlerdik.

Evdeyken yağmur damlalarının sesi havayı doldurduğunda veya derslerimden bunaldığımda, yağmuru izlemek ve soğuk rüzgarın tadını çıkarmak için yatak odamın balkonuna çıkardım. O balkondan günbatımını izlemek gibi bir alışkanlığım vardı. Kışın manzarayı daha da harika yapan şey, sahil boyunca dönen göçmen kuşların gökyüzünde kısa süreliğine, güzel desenler çizmesiydi.

İsrail'in Gazze'yi istilası, kışla ilgili tüm güzel duygularımı yok etti. Ailem 13 Ekim 2023'te yataklarına örtecek bir şey ya da kışlık kıyafetlerini yanına almaksızın tahliye edildi. Sonrasında birkaç battaniye satın alabildik. Her birinin bize maliyeti yaklaşık 35 dolar oldu. Küçük biraderim ve ben, tek bir battaniyenin altında örtünmek zorundaydık. Birkaç hafta sonra bir okulun arka bahçesinde uyuyorduk. Kışın rüzgarı acımasızca üzerimizden geçti. Soğuktan titreyerek uyanınca sadece hafif yağmurlar yüzünden battaniyemin sırılsıklam olduğunu gördüm. O günden beri kıştan nefret ediyorum.

Binlerce aile bizimkine benzeyen deneyimler yaşadı. Birbirine dikilmiş battaniyelerden oluşan derme çatma küçük bir çadırda 14 kişilik ailesiyle birlikte yaşayan 19 yaşındaki İsmail Abed, birkaç kez sırılsıklam halde uyandı. Aile, hava koşullarından biraz uzaklaşıp soluk almak için komşularının çadırına giderdi.

Bana "UNRWA'dan çadır alana kadar ne zaman yağmur yağsa boğuluyorduk" diyen İsmail, bu çadırı da barınağı olmayan başka bir aile grubuyla paylaşmış:

Bu yeni çadır bizi yağmurdan korudu ama rüzgarın getirdiği keskin soğuk, üzerimizi örtmeye yetecek kadar battaniyemizin olmamasıyla birleşince durum gerçekten dayanılmazdı.

Kendi çadırımızda o kadar kalabalıktık ki ısınmak için ateş yakacak yerimiz yoktu. Kışın yemek pişirmek bile daha zordu. İsrail işgali, Gazze Şeridi'ne girmesini engellediği için yemek pişirecek gazımız yoktu. Yemek pişirmek için ateş yaktığımız yerin üstü örtülü değildi, bu yüzden ne zaman yağmur yağsa ateş sönerdi.

Bir çadırda yaşamak, yiyecekleri sıçanlardan ve hamamböceklerinden saklayabileceğimiz bir buzdolabına veya başka bir güvenli yere sahip olmadığımız için her gün yiyecek alışverişine çıkmamız gerektiği anlamına geliyordu. Pazardaki un veya pirinç gibi temel yiyecekleri eve getirmek için bazen yağmurda iki saate yakın yürümek zorunda kalıyorduk.

Gazze'nin kuzeyindeki dostlarımdan Muhammed Ebu el-Mehza, kış boyunca defalarca yerinden edildi. Aralık 2023'te Muhammed'in ailesi, Gazze'nin batısındaki eş-Şati kampından zorunlu bir şekilde tahliye edilince yağmurda yürüyerek Şeyh Rıdvan mahallesine gitti.

Bana "Ben de dahil tüm ailem ertesi gün hastaydı" dedi:

İlaç o kadar az ki iyileşmemiz için 10 günden fazla süre geçmesi gerekti.

23 yaşındaki Usame Adas, eylülde ailesiyle birlikte Gazze'nin kuzeyinden güneyine tahliye edildi. Güneyde kimseyi tanımıyorlardı, bu yüzden denizden yaklaşık 20 metre uzakta bir çadır kurdular. Sahilden gelen rüzgarlar geceleri iliklere işleyen bir soğuktu, bu yüzden aile kuzeye dönebilecekleri günü bekledi.

Ateşkes ilan edildiğinde Usame evine döndü ve dört katlı binalarının tamamen yıkıldığını gördü. Ailesinin dönüşüne hazırlanmak yerine, hemen güneye yürümek zorunda kaldı ve babasından çadırı kurmak için daha iyi bir yer aramasını istedi. Aile hâlâ güvenli bir sığınağa sahip olamadan, yerinden edilmiş bir halde bekliyor. Deyr el-Balah'ın doğusundaki el-Maşala bölgesindeki yeni çadırları onları yağmurdan daha iyi koruyabilse de rüzgar boşluklardan içeri sızıyor. Usame bana "Bu kış nasıl hayatta kalacağımı bilmiyorum" dedi:

Şiddetli yağmurlar henüz başlamadı ama yine de yağmur şimdiden çadırın içine giriyor.

İlk damlanın düşmesinden beri bu mevsimin bitmesi için dua ediyorum. Kış eskiden sıcaklığın, kahkahanın ve geçici güzelliklerin mevsimiydi ancak artık Gazze'de bir korku, mücadele ve tahammül zamanı haline geldi. Kış artık bir direnç hikayesi anlatıyor: Kökünden koparılan hayatları, her şeye rağmen hayatta kalmayı ve bir gün bu mevsimin eski rahatlığını beraberinde getirip Gazze'nin çocuklarının yağmurda tekrar korkmadan yalınayak koşacağı umudunu...

Independent Türkçe