Irak Başbakanı Sudani, Ürdün’le üst düzey ilişkilerini sürdürmek istiyor

Irak başbakanı ve Ürdün Kralı dün Amman'da (DPA)
Irak başbakanı ve Ürdün Kralı dün Amman'da (DPA)
TT

Irak Başbakanı Sudani, Ürdün’le üst düzey ilişkilerini sürdürmek istiyor

Irak başbakanı ve Ürdün Kralı dün Amman'da (DPA)
Irak başbakanı ve Ürdün Kralı dün Amman'da (DPA)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, hükümetinin kurulması sonrasında yurtdışına yaptığı ilk ziyarette Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Ürdün'deki üst düzey yetkililerle bir araya geldi. Sudani’nin medya ofisi tarafından yapılan açıklamada, söz konusu ziyaretin Kral 2. Abdullah’ın daveti üzerine gerçekleştiğini, Başbakan’ın yakın zamanda Kuveyt ve Fransa'ya ziyarette bulunacağı belirtildi.
Ürdün Kralı 2. Abdullah, Irak'ın güvenliğinin bölgenin güvenlik ve istikrarının temel direği olduğunu vurguladı. Ülkenin resmi haber ajansı PETRA'da yer alan habere göre, söz konusu görüşmede Kral Abdullah iki ülke arasındaki yakın ilişkilerin seviyesinden memnuniyet duyduğunu ifade etti.
Irak’ın bölgesel olarak rolünün önemini vurgu yapan Kral 2. Abdullah, bölgedeki entegrasyon için bir model olarak iki ülke arasındaki işbirliğinin ve Mısır ile üçlü işbirliğinin sürdürülmesinin öneminin de altını çizdi.
Irak’ın Ürdün ile seçkin ilişkileri sürdürme konusundaki istekliliğini ifade eden Sudani ise iki kardeş halkın çıkarına ve bölgenin güvenlik, istikrar ve refahına yansıyacak şekilde çeşitli alanlarda iş birliğinin devam edeceğini vurguladı. Haberde aynı zamanda görüşmelerde iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi, ekonomik işbirliğini artırma ve aralarındaki ortak projeleri tamamlama mekanizmalarının ele alındığı belirtildi.
Irak, Ürdün ve Mısır arasındaki ortak koordinasyon, Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi döneminde başlamış, temelleri ise Başbakan Mustafa el-Kazımi zamanında atılmıştı. Kazımi dönemi sonlarında hükümeti geçici bir hükümete dönüştüğü sırasında Irak ile Ürdün arasındaki elektrik bağlantısı süreci, Irak siyasi çevrelerinde çok fazla eleştiriye yol açmıştı. Bu yöndeki planların tamamlanıp tamamlanmayacağı veya iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirme yönünde başka mekanizmalar üzerinde anlaşılıp anlaşılmayacağı, ziyaret sırasında netleşecek.
Irak, eski rejim döneminden bu yana Ürdün'e petrol tedarik ediyor. 2003'ten sonra hiçbir Irak başbakanı bu anlaşmayı değiştirmek veya iptal etmek için bir adım atmadı. Ancak bu husus Irak siyasi partileri tarafından eleştiri konusu olmaya devam etti. Ziyaretinde Sudani’ye Irak Dışişleri Bakanı ve Anbar Valisi eşlik etti. Siyasi gözlemciler, Anbar Valisi’nin de ziyarette yer almasının Sudani’nin ekonomi ve yatırım sektörünün gelişmesine olan ilgisini ifade ediyor. Irak'ı dış dünyaya bağlayan en önemli sınır kapılarından birinin Irak-Ürdün sınırındaki Trebil Sınır Kapısı olduğu biliniyor.
Şarku'l Avsat'a konuşan hükümet yetkilisi, “İç meseleler için bir platforma sahip olan hükümet, aynı zamanda önemli bir ilkeye dayanan entegre bir dış ilişkiler vizyonuna sahip. Bu, dış ilişkilerin Iraklıların çıkarlarına somut ve pratik bir şekilde yansıması niteliğinde. Sudani, Ürdün'ün Irak'a verdiği önem ve iki ülke arasındaki ilişkilerin derinliği göz önüne alındığında yurtdışı ziyaretlerine Ürdün'den başlamayı seçti. Yakında diğer Arap ülkelerini ve dost bir ülkeyi de ziyaret edecek. Sudan hükümeti, kardeş ve dost ülkelerle ilişkilerin denge esasına dayalı olmasını istiyor. Irak hükümeti, bölgede güvenliği, istikrarı ve refahı artırmak için herkesle iletişime kapı açarak ve çeşitli taraflarla köprüler kurarak Irak'ın bölgedeki öncü rolüne geri dönmesi için hareket ediyor” açıklamalarında bulundu.



Doğu Libya hükümetinden Derna Barajı'nın yeniden inşasına ilişkin toplantı

1970'lerde bir Yugoslav şirketi tarafından inşa edilen iki barajın yapım amacı su toplamak değil, Derne'yı sellerden korumaktı. (AFP)
1970'lerde bir Yugoslav şirketi tarafından inşa edilen iki barajın yapım amacı su toplamak değil, Derne'yı sellerden korumaktı. (AFP)
TT

Doğu Libya hükümetinden Derna Barajı'nın yeniden inşasına ilişkin toplantı

1970'lerde bir Yugoslav şirketi tarafından inşa edilen iki barajın yapım amacı su toplamak değil, Derne'yı sellerden korumaktı. (AFP)
1970'lerde bir Yugoslav şirketi tarafından inşa edilen iki barajın yapım amacı su toplamak değil, Derne'yı sellerden korumaktı. (AFP)

Libya Cumhuriyet Savcısı dün, Libya'nın doğusunda binlerce kişinin hayatına mal olan sel felaketiyle ilgili soruşturma kapsamında sekiz yetkili hakkında tutuklama emri çıkardı.

Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan açıklamada, yetkililerin kötü yönetim ve ihmal şüphesiyle tutuklandıkları ve şu an su kaynakları ve baraj yönetiminden sorumlu ofislerde çalıştıkları veya daha önce çalışmış oldukları belirtildi.

Hakkında tutuklama kararı alınanlar arasında, felaketin ardından diğer belediye meclisi üyeleriyle birlikte görevden alınan Derne Belediye Başkanı Abdülmuin el-Gaysi de bulunuyor.

Resmi kaynaklara göre Libya'nın doğusundaki hükümet bugün Derne Barajı'nın yeniden inşası konusunda bir toplantı düzenleyecek.

Libya'da iki hafta önce meydana gelen Daniel fırtınasının yol açtığı sel felaketinde, ülkenin doğusundaki yetkililer tarafından dün akşam açıklanan bilançoya göre en az 3 bin 875 kişi yaşamını yitirdi.

Uluslararası yardım kuruluşlarına göre kayıp insan sayısı on bin veya daha fazla olabilir.

Savcılık, ülkenin baraj tesislerinin yönetiminden sorumlu 16 yetkili hakkında ceza davası açıldığını duyurdu.

Aralarında Derne Su Kaynakları Ofisi Başkanı'nın da bulunduğu yedi tutuklu, kendilerine verilen idari ve mali görevleri kötü yönettikleri, yaptıkları hataların sel felaketine yol açan afetin meydana gelmesinde sorumlulukları bulunduğu, afetlere karşı önlem almayı ihmal ettikleri ve ülkeyi ekonomik zarara uğrattıkları suçlamalarıyla karşı karşıyalar.

Açıklamada belediye başkanıyla ilgili olarak, görevinin yetkilerini kötüye kullandığı ve Derne şehrinin yeniden inşası ve kalkınması için tahsis edilen fonları yönetme görevinin yükümlülüklerinden saptığı belirtildi.

Fırtına özellikle 100 bin nüfuslu ve Akdeniz'e bakan Derne şehrini vurdu. Burada iki barajın çöktü ve önüne çıkan her şeyi sürükleyen seller meydana geldi.

Uluslararası Göç Örgütü'nün son istatistiklerine göre seller 43 binden fazla insanın yerinden olmasına neden oldu.

Soruşturmanın açılmasının ardından Libya Başsavcısı Sıddık es-Sur, yaklaşık bir hafta önce yaptığı açıklamada, Libya'nın doğusundaki kıyı kentini çevreleyen ve bölgeyi vuran kasırganın neden olduğu ani seller sonucu Derne kentinde çöken iki barajda 1998 yılından bu yana çatlaklar olduğunu söyledi.

Derne sakinleri 19 Eylül'de, sel felaketinin yansımalarından sorumlu tuttukları ülkenin doğusundaki yetkililerin hesap vermesini talep eden bir gösteri düzenledi.

2010 yılında bir Türk şirketi iki barajın onarımı için çalışmalara başlamış ancak birkaç ay sonra, 2011 yılında Libya'da devrim patlak verince çalışmalar durdurulmuştu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre Başsavcı 16 Eylül'de yaptığı açıklamada, sorumlularla kararlı bir şekilde mücadele edeceğini vurguladı.

NATO tarafından desteklenen 2011 Devrimi, Muammer Kaddafi'yi devirdi ve Libya o zamandan bu yana ülkenin iki ayrı hükümet tarafından yönetilmesine yol açan çatışmalara sürüklendi.

Birkaç yıl önce doğuda konuşlanan ve Mareşal Halife Hafter liderliğindeki güçler Trablus'u kontrol etmek için bir saldırı başlattı ve bu saldırı 2020'de ateşkesle sona erdi.

O zamandan bu yana Libya, yeniden yapılanmaya çalışmasına izin veren göreceli bir istikrar dönemi yaşadı.

Şiddetli seller

Felaket sonucunda ilk yıkılan, Derne’ye 13 kilometre uzaklıkta bulunan ve rezervuarında 22,5 milyon metreküp (yaklaşık 800 milyon fit küp) su bulunan Ebu Mansur Barajı oldu.

Taşkınlar daha sonra 1,5 milyon metreküp kapasiteli ve kıyı şehrinden sadece bir kilometre uzaklıkta bulunan ikinci barajı yıktı.

Enkaz yüklü sağanak yağışlar şehrin iki yakasını birbirinden ayıran kuru vadiyi etkisi altına aldı.

Libya Başsavcısı daha önce yaptığı açıklamada, 1970'lerde bir Yugoslav şirketi tarafından inşa edilen iki barajın inşa amacının su toplamak değil, Derna'yı sellerden korumak olduğunu söylemişti.

Bir yetkililiğe göre, rejimin yıkılmasından sonra her yıl iki barajın onarımı için bir bütçe ayrıldı. Ancak birbirini izleyen hükümetlerin hiçbiri işe başlamak için inisiyatif almadı.

Libya Denetim Bürosu tarafından 2021 yılında yayınlanan bir raporda yetkililer, iki barajdaki onarım çalışmalarının yeniden başlatılmasındaki ertelemeyi eleştirdi.

Mühendis ve akademisyen Abdülvenis Aşur, Kasım 2022'deki bir çalışmasında, yetkililerin iki barajın bakımına başlamaması halinde Derne’yi bir felaketin beklediğini uyarısında bulunmuştu.


Irak Başbakanı: DEAŞ, Irak devletine yönelik bir tehdit teşkil etmediği için Uluslararası Koalisyona artık ihtiyaç yok

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (Reuters)
TT

Irak Başbakanı: DEAŞ, Irak devletine yönelik bir tehdit teşkil etmediği için Uluslararası Koalisyona artık ihtiyaç yok

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (Reuters)
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani (Reuters)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, DEAŞ’ın artık Irak devletine tehdit oluşturmaması nedeniyle Uluslararası Koalisyon’un varlığına artık gerek olmadığını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın resmi Irak haber ajansı INA’dan aktardığı habere göre, Sudani bugün yaptığı açıklamada, “Bugün DEAŞ, Irak devleti için önemli bir tehdit teşkil etmiyor ve örgüte karşı oluşturulan Uluslararası Koalisyona da artık ihtiyaç yok” dedi.

ABD, ‘Doğal Kararlılık Operasyonu’ adı altında Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı operasyon yürüten, Tümgeneral Matthew McFarlane liderliğindeki Uluslararası Koalisyona liderlik ediyor.

Irak Başbakanı açıklamasında ayrıca, erken seçimlerin Temsilciler Konseyi’nin kendisini feshetmesine bağlı olduğunu ve hükümetin bu tür seçimlere hazır olduğunu söyledi.

Sudani, “Bizim değerlendirmelerimize göre, siyasi güçlerin hükümete güven duyduğu görülüyor” diye ekledi.


Ayn el-Hilve’ye ortak bir Filistin güvenlik gücü konuşlandırıldı

Ayn el-Hilve’deki güvenlik gücü üyelerinin bir fotoğrafı (Ulusal Ajans)
Ayn el-Hilve’deki güvenlik gücü üyelerinin bir fotoğrafı (Ulusal Ajans)
TT

Ayn el-Hilve’ye ortak bir Filistin güvenlik gücü konuşlandırıldı

Ayn el-Hilve’deki güvenlik gücü üyelerinin bir fotoğrafı (Ulusal Ajans)
Ayn el-Hilve’deki güvenlik gücü üyelerinin bir fotoğrafı (Ulusal Ajans)

Güney Lübnan’daki Ayn El-Hilve Filistin mülteci kampındaki çatışmaların sona ermesinden yaklaşık bir buçuk hafta sonra, dün, ortak bir Filistin güvenlik gücü, son çatışmalar sırasında temas hattı haline gelen iki ana bölgeye konuşlandırıldı.

Sosyal medyada yayılan bir videoda, kamptaki Filistin güçlerinden bazı yetkililerin bir mahalleyi gezdiği ve onların arkasında da askeri üniforma giyen bir grup silahlı unsurun olduğu görülüyordu. Ayn el Hilve’deki ortak Filistin güvenlik gücünün komutanı Tümgeneral Mahmud El-Acuri, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, 45 üyenin ve subayın iki bölgeye sorunsuz bir şekilde konuşlandırıldığını söyledi. Filistinli ana gruplara mensup 165 üyenin bulunduğu bu güvenlik gücünün güçlendirildiğini belirtti. Önümüzdeki 48 saat içinde Filistin siyasi güçlerinin bir sonraki adım için yani okullardan çekilme tarihini belirlemek için bir araya gelmesi gerektiğini açıkladı.

Acuri “Bu kişilerin Et-Tiri mahallesine konuşlandırılması yönünde temenniler vardı. Ancak bunun için siyasi bir karar gerekiyor” dedi. Güvenlik gücünün konuşlandırılma sürecine tüm ilgili tarafların yanıt verdiğini vurgulayarak “Yeni bir savaş döngüsüne giden yolu kesme doğrultusunda pratik adımlar attığımızı umuyoruz” ifadelerini kullandı.

Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, kampın bu yaz tanık olduğu ve tekrarlanan çatışmaların ardından ateşkes sağlanması için hummalı bir çaba göstermişti. Kampta Fetih Hareketi ile radikal gruplar arasında çıkan çatışma bir hafta sürmüş ve bu süre zarfında 15 kişi hayatını kaybederken 150’den fazla kişi yaralanmıştı.

İlk çatışmalar ise geçtiğimiz Ağustos ayının başında başlamış ve Fetih liderlerinden birinin de aralarında bulunduğu 13 kişinin pusuya düşürülüp öldürülmesiyle sonuçlanmıştı.

Fetih kaynakları iyimser değil

Ayn el-Hilve içindeki Fetih kaynakları, çatışmaların durdurulmasına yönelik anlaşmanın ikinci aşamasının tamamlanması konusunda pek iyimser görünmüyor. İkinci aşama, radikallerin okulları terk etmesini ve ardından Fetih lideri Tümgeneral Ebu Eşref el-Armuşi’nin katillerinin teslim edilmesini içeriyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, daha önce söylenen iki noktaya güvenlik gücü konuşlandırma adımını ‘gereksiz ayrıntılı bir adım’ olarak nitelendirdiler. Kaynaklar “Çünkü konuşlandırmanın yapıldığı bölgelerde hakimiyet, Fetih’le büyük bir sorunu olmayan Asabetu’l-Ensar’ın elinde (...) Asıl önemli olan şey, okullardan geri çekilmeyi sağlamak ve katilleri teslim etme mevzusunda ilerleme kaydedilmesi” dediler.

Hamas: Doğru yönde atılmış bir adım

Öte yandan, Hamas Hareketi’nin Sözcüsü Cihad Taha, Sputnik’e verdiği demeçte, “Fetih ve Hamas hareketleri de dahil olmak üzere tüm ulusal ve İslami güçleri kapsayan ortak güvenlik gücünün Ayn el-Hilve kampına konuşlandırılması doğru yönde atılmış bir adımdır ve yakın zamanda Meclis Başkanı Nebih Berri’nin arabuluculuğunda mutabakata varılan sürecin sahaya dökülüşünün bir yansımasıdır” ifadelerini kullandı.

Taha “Ortak güç kampın içindeki hassas bölgelerde konuşlanacak. Bunun amacı huzur, istikrar ve güvenliği sağlamak, kampta yerinden edilmiş ve göç etmiş insanların geri dönüşünü teşvik edecek bir sükunet ortamı yaratmak ve son çatışmaların geride bıraktığı tüm mücadelelerin yansımalarını gidermektir” dedi.

Taha ‘şu ana kadar girişimin, Filistin-Filistin koordinasyonu, tüm Filistin ulusal ve İslami bileşenleri arasındaki koordinasyon ve Başkan Berri’nin girişiminin uygulanmasına eşlik eden tüm Lübnanlı resmi ve parti tarafları ile koordinasyon üzerinden kararlaştırıldığı şekilde ilerlediğini’ vurguladı.

Fetih Hareketi, Hamas Hareketi’nin ve diğer grupların da yer aldığı kamptaki en büyük grup sayılıyor. Radikal gruplar kamptaki birçok mahalleyi kendilerine kale olarak görüyor. Lübnan güvenlik güçleri, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Lübnanlı yetkililer arasındaki zımni bir anlaşmaya göre Filistin kamplarına girmiyor. Filistinli gruplar, ortak bir güvenlik gücü aracılığıyla kamplarda bir tür öz güvenlik sağlıyor.


SDG, Suriye’nin doğusundaki Diban kasabasında sokağa çıkma yasağı ilan etti

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Resulayn şehrini gösteren trafik levhası (Şarku’l-Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Resulayn şehrini gösteren trafik levhası (Şarku’l-Avsat)
TT

SDG, Suriye’nin doğusundaki Diban kasabasında sokağa çıkma yasağı ilan etti

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Resulayn şehrini gösteren trafik levhası (Şarku’l-Avsat)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki Resulayn şehrini gösteren trafik levhası (Şarku’l-Avsat)

Suriye Demokratik Güçleri (SDG), ülkenin doğusundaki Deyr-i Zor’un doğu kırsalındaki Diban kasabasında, kendileriyle çatışan silahlı kişilerin ilerlemesini önlemek amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan etti.

Söz konusu silahlı grupların kasabaya saldırmaya çalıştığı yönünde haberler çıkarken, SDG güçleri, militanların ilerleyişini engellemek ve onları takip edebilmek için Diban ve çevre kasabalarda sokağa çıkma yasağı uyguladı.

Diban kasabasındaki yerel kaynaklar, söz konusu silahlı kişilerin, Şam’a bağlı Ulusal Savunma Güçleri’nin üyesi olan milisler olduğunu, bunların Pazar ve Pazartesi gecesi ilçenin dış mahallelerine sızarak, SDG noktalarını hedef aldıklarını söyledi.

Bölge halkı ise, El-Latva, Et-Taimat ve Er-Ramliyye mahallelerinden patlama, top ve mermi sesleri duyduklarını ifade etti.

Deyr-i Zor’un doğu ve kuzey kırsalındaki Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ve askeri güçlerin kontrolündeki birçok bölgede, geçtiğimiz ay Arap aşiretlerine mensup silahlı kişiler ve SDG arasında şiddetli çatışmalar yaşandı.

Söz konusu çatışmalar, 27 Ağustos-8 Eylül tarihleri ​​arasında yaklaşık 10 gün sürdü.

O dönemde SDG Genel Komutanlığı tarafından yapılan açıklamada, Suriye rejimi, İran bağlantılı milisler ve Türkiye’ye yakın Suriyeli gruplar ‘bölge halkı arasında anlaşmazlık yaratmak için Arap aşiretleri’ desteklemekle suçlandı.

SDG ayrıca, söz konusu çatışmalarda kendi saflarından 25 unsur, karşı taraftan 29 milis ve 9 sivilin öldüğü bilgisini de verdi.

Irak sınırındaki Deyr-i Zor’un kontrolü, Suriye’de savaşın başladığı 2011 yılından bu yana bölünmüş durumda.

SDG güçleri ile Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon, Fırat Nehri’nin doğu ve kuzey kıyılarındaki kontrollerini genişletiyor.

İran’a yakın yabancı milislerden oluşan gruplar tarafından desteklenen rejim güçleri ise, nehrin batı ve güney kıyılarını kontrol ediyor.

sc
2018 yılında, Türkiye’ye yakın Suriyeli gruplar bölgenin kontrolünü ele geçirmeden önce, ABD’ye ait bir askeri araç Resulayn’da devriye yapıyor (Şarku'l-Avsat)

Öte yandan, isminin açıklanmasını istemeyen bir Kürt kaynağa göre, Uluslararası Koalisyon güçleri, Türkiye’ye yakın muhalif grupların kontrolündeki Resulayn ilçesi kırsalındaki Mabrouka kasabasına bağlı Umm Calud köyüne düzenlediği çıkarma operasyonunda DEAŞ saflarında faaliyet gösteren iki önemli lideri yakaladı.

Uluslararası Koalisyon tarafından dün yapılan açıklamada da, örgütün iki liderinin, Haseke’nin kuzeyindeki Resulayn yakınlarındaki bir köye düzenlenen çıkarma operasyonu sırasında yakalandığı bilgisi verildi.

Kaynaklar, yakalanan örgüt liderlerinden birinin Ebu Taha el-Iraki lakaplı bir Iraklı olduğunu ve Resulayn kırsalındaki Suluk beldesinde yaşayan bu kişinin, örgütün güvenlik liderleri arasında en öne çıkan isimlerden biri olarak kabul edildiğini söyledi.

Kaynaklara göre, Uluslararası Koalisyon güçlerinin yakaladığı bir diğer kişi ise, yine örgütte üst düzey bir güvenlik lideri olan Ebu Wael el-Fadaani el-Anzi’ydi.

Humus şehrinden yerinden edilmiş biri olan Ebu Wael, Suluk beldesinin Ez-Zaidi köyünde ikamet ediyordu.

Kaynaklar, bu iki kişinin Uluslararası Koalisyon’un arananlar listelerinde yer alan, örgütün en tehlikeli güvenlik liderleri arasında yer aldığını bildirdi.

Ayrıca, SDG güçlerinin ve ona bağlı güvenlik servislerinin, Uluslararası Koalisyon güçleri ve ABD’lilere istihbarat bilgisi sağladığını, söz konusu iki kişinin bulundukları yer hakkında doğru bilgileri toplayıp yakalanmalarını sağladığını da söylediler.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) tarafından geçtiğimiz Cuma günü yapılan açıklamada, SDG güçleriyle birlikte, Ağustos ayında Suriye’nin doğusunda DEAŞ’a karşı 8 operasyon gerçekleştirildiği bilgisi verildi.

CENTCOM, operasyonlarda örgüte bağlı uyuyan hücrelere mensup olduklarından şüphelenilen bir kişinin öldürüldüğü ve diğer 7 kişinin yakalandığını da bildirdi.


Arap ülkelerinden Lahey’de Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırıya tepki

Bir adam elinde Kur’an-ı Kerim tutuyor. (Arşiv-AP)
Bir adam elinde Kur’an-ı Kerim tutuyor. (Arşiv-AP)
TT

Arap ülkelerinden Lahey’de Kur’an-ı Kerim’e yapılan saldırıya tepki

Bir adam elinde Kur’an-ı Kerim tutuyor. (Arşiv-AP)
Bir adam elinde Kur’an-ı Kerim tutuyor. (Arşiv-AP)

Mısır, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dün, Hollanda’nın Lahey kentindeki bir dizi büyükelçiliğin önünde aşırılık yanlısı bir grup tarafından Kur’an-ı Kerim nüshalarının yırtılmasını kınadı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, Mısır’ın Hollanda’daki aşırılık yanlısı eylemlerin tekrarlanmasından duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi. Bakanlık, “Milyonlarca Müslümanın kutsalını ihlal eden kışkırtıcı ve sorumsuz uygulamalar nefret söylemini körüklüyor” açıklamalarında bulundu.

BAE

BAE resmi haber ajansı WAM’da yer alan habere göre, BAE Dışişleri Bakanlığı Hollanda’daki aşırılık yanlılarının Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarını kınadı. Bakanlık, bu konuda Hollanda hükümetini sorumlu davranmaya ve bu taciz edici eylemleri durdurmaya çağırdı.

BAE Dışişleri Bakanlığı, güvenlik ve istikrara yönelik, insani ve ahlaki ilkelere aykırı tüm uygulamaları reddettiğini vurguladı. Nefret söylemi ve aşırılığın, hoşgörü, bir arada yaşama ve barış değerlerini halklar arasında yaymaya çalışan uluslararası çabalarla çeliştiği konusunda uyardı.

El-Ezher’den tepki

Bugün erken saatlerde El-Ezher, Facebook sayfası aracılığıyla Lahey’deki bir dizi büyükelçiliğin önünde İslam’a ve Kur’an’a yönelik saldırıları kınadı.

El-Ezher açıklamasında, “Bu suçların tekrarlanması gösteriyor ki bazı Batılı hükümetler, El-Ezher’in yaymak için çaba gösterdiği dünya barışı ve bir arada yaşama değerlerinin zıddına hareket ediyor. El-Ezher, Batı’nın, halklarının ve tüm dünyanın İslam’ı derinlemesine incelemeye ve bu ülkelerin iddia ettiği ilerleme ve medeniyete yakışır bir anlayışla anlamaya çağırıyor” ifadelerine yer verdi.

Kuveyt

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı da kınamalarını dile getirerek, bu iğrenç ve utanç verici uygulamaların tekrarlanmasına karşı uyarıda bulundu. Bakanlık, uluslararası topluma, yalnızca Müslümanların duygularını alevlendirecek ve ifade özgürlüğü bahanesiyle nefret söylemi yayacak bu tür eylemleri durdurma çağrısını yineledi.

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı X platformundaki açıklamasında, bu tür eylemlerle yüzleşmek için tüm ülkelerin işbirliğinin önemini vurguladı.

Umman

Umman Sultanlığı Dışişleri Bakanlığı da yaşananları kınadı. Bakanlık X platformundaki hesabından yaptığı açıklamada, tekrarlanan provokasyonları şiddetle kınadığının altını çizdi. Bakanlık ayrıca bu tür eylemleri şiddet ve nefrete teşvik olarak nitelendirdi.


Suriye Devlet Başkanı, Çin'de temaslarını sürdürüyor

Beşşar Esed (AA)
Beşşar Esed (AA)
TT

Suriye Devlet Başkanı, Çin'de temaslarını sürdürüyor

Beşşar Esed (AA)
Beşşar Esed (AA)

Xinhua'nın haberine göre Esed, Çin Başbakanı Li Çiang ile görüştü.

Başbakan Li, görüşmede, Çin'in, Suriye'nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü korumasını ve kendi ulusal koşullarına uygun kalkınma yolunu izlemesini desteklediğini, Suriye'nin iç işlerine karışılmasına karşı çıktığını belirtti.

Çin'in Suriye'nin Kuşak ve Yol Girişimi'ne katılımını memnuniyetle karşıladığını ifade eden Li, Suriye'nin yeniden inşasını ve kalkınmasını desteklemeyi sürdüreceklerini, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştireceklerini vurguladı.

Li, Suriye'nin "terörle etkin mücadele edebilmesi için" koordinasyonu güçlendirmeye hazır olduğunu kaydederek, "hegemonyaya karşı koymak" ve uluslararası eşitliği ve adaleti sağlamak için dayanışma çağrısı yaptı.

Esed de, Çin'in Suriye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasına, insani krizin hafifletilmesine katkıları ve depremde yaptığı yardımlar için teşekkür etti.

Çin'in uluslararası ilişkilerde önemli bir rol üstlendiğine ifade eden Esed, Suriye'nin Kuşak ve Yol, Küresel Kalkınma, Küresel Güvenlik ve Küresel Uygarlık girişimlerinin hayata geçirilmesi için birlikte çalışmaya hazır olduğunu dile getirdi.

Suriye Devlet Başkanı Esed, Çin'in Hangcou şehrinde düzenlenen 19. Asya Oyunları'nın açılış törenine katılmış, tören öncesinde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile bir araya gelmişti.

Görüşmede iki lider, Çin ve Suriye arasında "stratejik ortaklık" kurulduğunu duyurmuştu.


Tunus’tan yaşanan trafik kazasında 9 kişi öldü

Tunus’ta daha önce meydana gelen bir kaza. (Arşiv-Reuters)
Tunus’ta daha önce meydana gelen bir kaza. (Arşiv-Reuters)
TT

Tunus’tan yaşanan trafik kazasında 9 kişi öldü

Tunus’ta daha önce meydana gelen bir kaza. (Arşiv-Reuters)
Tunus’ta daha önce meydana gelen bir kaza. (Arşiv-Reuters)

Tunus Sivil Koruma Servisi, 8’i Sahra Altı Afrika’dan gelen göçmen olmak üzere 9 kişinin Tunus’un merkezinde geçtiğimiz Pazar gecesi meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybettiğini duyurdu.

Sivil Koruma Servisi Bölge Müdürü’ne göre Sahra Altı Afrika’dan 5 kişinin de yaralanmasına neden olan kaza, onları taşıyan bir kamyonetin Kayravan’daki Nasrallah ve Menzel Mehiri şehirlerini birbirine bağlayan karayolunda devrilmesiyle meydana geldi.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre bu tür bir kaza Tunus’ta, özellikle birçok işçinin tarlalarda işe gitmek için düşük maliyetli ulaşım araçları kullandığı kırsal alanlarda sık görülüyor.

Yaklaşık 12 milyon nüfusa sahip Tunus, kötü altyapı koşulları, eski arabalar ve dikkatsiz sürücüler nedeniyle yüksek bir yol ölüm oranına sahip.

Tunus Ulusal Trafik Güvenliği Gözlemevi’ne göre, yıl başından bu yana geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,6 artışla 850’den fazla kişi Tunus’ta trafik kazalarında hayatını kaybetti.


Hamduk, BM’yi ‘darbeleri teşvik etmekle’ suçladı

Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk (Getty Images)
Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk (Getty Images)
TT

Hamduk, BM’yi ‘darbeleri teşvik etmekle’ suçladı

Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk (Getty Images)
Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk (Getty Images)

Sudan eski Başbakanı Abdullah Hamduk, Birleşmiş Milletler’in (BM), ordu komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ı 78. BM Genel Kurulu toplantılarına katılmaya davet etmesini protesto etti.

Ocak 2022’de istifa eden Hamduk, bu davetin çok tehlikeli sinyaller gönderdiğini, genellikle Afrika kıtasındaki askeri darbeleri teşvik ettiğini ve Sudan’daki savaşı uzatacağını dile getirdi.

Hamduk, 25 Ekim 2021 tarihinde yaşanan darbede ordu tarafından devrilen Egemenlik Konseyi’nin üyeleri Muhammed Faki Süleyman, Tahir el-Hac ve Muhammed Hasan et-Taayşi ve eski Kabine İşleri Bakanı Halid Ömer Yusuf gibi bazı Bakanlar Kurulu üyeleriyle birlikte BM Genel Sekreteri Anthony Guterres’e bir mektup gönderdi.

Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı mektupta, “Burhan’a yapılan bu davet, Sudan’da demokratik dönüşüm sürecini durdurmuş olan darbeyi reddeden uluslararası tutumlarla çelişiyor” denildi.

Söz konusu mektupta ayrıca şu ifadeler kullanıldı;

Korgeneral Burhan’ın liderliğindeki askeri bileşen, sivil hükümete karşı bir askeri darbeye öncülük etti. Bu da ülkede anayasal çöküşe yol açarak, fiili bir hükümetin ortaya çıkmasına neden oldu. Mevcut savaşın her iki tarafının (ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri) sivil hükümete karşı gerçekleştirdiği darbenin doğrudan sonucu olarak, 15 Nisan’da çatışmaların patlak vermesiyle o hükümet de çöktü

Mektupta, Burhan’ın Sudan’ı temsilen BM Genel Kurulu toplantılarına katılma davetinin, beyan edilen uluslararası tutumlarla çeliştiği de vurgulandı.


Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri 10-12 Aralık’ta yapılacak

Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza (Mısır TV)
Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza (Mısır TV)
TT

Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimleri 10-12 Aralık’ta yapılacak

Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza (Mısır TV)
Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza (Mısır TV)

Mısır Ulusal Seçim Kurulu, 10-12 Aralık tarihleri ​​arasında cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenleneceğini duyurdu.

Ulusal Seçim Kurulu Başkanı Velid Hasan Hamza, bugün başkent Kahire’de düzenlediği basın toplantısında, yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tarihi ve adaylık sürecine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Hamza, cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylıkların açık olduğunu ve adaylar için seçim kampanyasının 9 Kasım’da başlayacağını bildirdi.

Oy verme işlemlerinin yurt dışında 1-3 Aralık tarihleri arasında, yurt içinde ise 10-12 tarihlerinde gerçekleştirileceğini belirten Hamza, “6 yıllık yeni cumhurbaşkanlığı dönemi için adaylık sürecinin açıldığını duyuruyoruz” dedi.

Hamza, cumhurbaşkanı adaylık başvurusunun 5-14 Ekim tarihlerinde yapılabileceğini bildirerek, ilk listenin 16 Ekim’de açıklanacağını, adayların itirazlarının ise 17-18 Ekim tarihlerinde alınacağını ve itirazların 19-21 Ekim tarihlerinde karara bağlanacağını dile getirdi.

Seçim sonuçlarının 18 Aralık’ta açıklanacağını ve Resmi Gazete’de yayımlanacağını ifade eden Hamza, seçimlerin ikinci tura kalması durumunda ise ikinci tur oy verme işlemlerinin yurt dışında 5-7 Ocak 2024, yurt içinde de 8-10 Ocak 2024’te yapılacağını söyledi.

Hamza, seçimlerin ikinci tura kalması durumunda, ikinci tur seçim sonuçlarının 16 Ocak 2024’te açıklanacağı bilgisini de verdi.


Rusya’dan Suriye’nin İdlib kentine hava saldırısı

Rusya’dan Suriye’nin İdlib kentine hava saldırısı
TT

Rusya’dan Suriye’nin İdlib kentine hava saldırısı

Rusya’dan Suriye’nin İdlib kentine hava saldırısı

Suriye’nin Hama kırsalının Sukaylabiyye beldesi yakınlarında iki silahlı insansız hava aracı (SİHA) saldırısı sonucu 2'si çocuk 4 kişi yaralandı. Şarku’l Avsat’a konuşan yerel kaynaklar, bu sabah Hama kırsalında şiddetli bir patlama duyulduğunu ve Sukaylabiyye’nin güneyindeki Celab çiftliğinden duman bulutunun yükseldiğini söyledi.

Öte yandan aktivistlerin bildirdiğine göre, Rus savaş uçaklarının İdlib kırsalındaki el-Haluba köyü ve Hama kırsalındaki el-Ankabi köyü civarına düzenlediği hava saldırılarında ise insan kaybı yaşanmadan iki ev yıkıldı.

Şam rejimine bağlı web sayfaları, saldırının faillerinin kimliğini belirtmeden, "Sukaylabiyye beldesinin şehrinin güneyindeki Aşarena köyü yakınlarındaki askeri noktaları hedef alan bir hava saldırısı yapıldığını bildirdi.

Gab Ovası bölgesi, Hama kırsalındaki muhalif grupların kontrolü altındaki köy ve kasabalardan oluşan Corin kampına konuşlanmış rejim topçularının bombardımanıyla birlikte Rus ve İran keşif uçaklarının yoğun uçuşlarına tanık oluyor.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Rus savaş uçaklarının günün erken saatlerinde 3 hava saldırısı düzenlediğini bildirerek, İdlib'in güney kırsalındaki Gerginliği Azaltma Bölgesi'ndeki el Halube Köyü çevresini hedef alan saldırıda herhangi bir ölü ve yaralının bildirilmediğini aktardı.

SOHR’a göre, bu saldırı Hama'nın batı kırsalındaki Sukaylabiyye yakınlarındaki Celab köyünü hedef aldı. Saldırı, Esed güçlerinin kontrol ettiği bölgelerde bilinmeyen bir uçak tarafından gerçekleştirilen hava saldırısıyla aynı zamana denk geldi.

SOHR, Rus savaş uçaklarının 6 Eylül'de İdlib'in güneyindeki Cebel ez-Zaviye'ye bağlı Fatira köyüne düzenlediği baskınlarda muhalif Ensaru’t-Tevhid grubuna mensup 5 milisin öldürüldüğü, 3 milisin de yaralandığını duyurdu.