SDG, Rusya’nın ‘sınır bölgelerini rejim güçlerine bırak ve Türkiye sınırından 30 km uzağa çekil’ önerisini reddetti

Ankara’ya bağlı gruplar, beklenen operasyona hazır olduklarını açıkladı

SDG, Rusya’nın ‘sınır bölgelerini rejim güçlerine bırak ve Türkiye sınırından 30 km uzağa çekil’ önerisini reddetti
TT

SDG, Rusya’nın ‘sınır bölgelerini rejim güçlerine bırak ve Türkiye sınırından 30 km uzağa çekil’ önerisini reddetti

SDG, Rusya’nın ‘sınır bölgelerini rejim güçlerine bırak ve Türkiye sınırından 30 km uzağa çekil’ önerisini reddetti

Türk kuvvetleri, Haseke ve Rakka vilayeti kırsalındaki bombardımanlarının yanı sıra Halep kırsalındaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mevzilerine yönelik hava ve topçu bombardımanını artırdı. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlerinin kontrol noktalarını hedef alan bir kara operasyonu başlatması beklentisiyle SDG ve koalisyon güçlerinden takviyeler gerçekleştirildi. Öte yandan Türk birlikleri, Ankara’ya sadık muhaliflerle birlikte, beklenen kara operasyonu için ortak operasyon odası hazırlıklarını sürdürüyor.
Pazar sabahı Türk kuvvetleri, Suriye sınırına askeri takviye gönderilmesiyle eş zamanlı olarak Halep kırsalında SDG ve rejim mevzilerine bir dizi hava saldırısı düzenledi ve ardından topçu bombardımanı gerçekleştirdi. Minak askeri havaalanı ile Halep kırsalında SDG kontrolünde bulunan Şavarga, el-Malikiyye, Maraanaz ve Maraş köylerine yoğun hava saldırıları düzenlendi.
Bu gelişmeler, Özerk Yönetim ve Kürt güçlerinin bölgelerine yönelik Türk hava saldırılarının durdurulmasından yaklaşık 3 gün sonra gerçekleşti. Öyle ki Türk savaş uçakları, Halep, Haseke ve Rakka’da araçları, askeri noktaları, askeri alanları ve farklı bazı noktaları hedef alan 50 saldırı düzenledi. Saldırı, 19 Kasım’da Kuzey Suriye ve Irak’ta ‘Pençe Kılıç’ hava operasyonunun başlatılmasının ardından 45 kişinin ölümüne ve 34 kişinin yaralanmasına neden oldu.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Türk kuvvetlerinin Halep kırsalında SDG ve rejimin konuşlandığı bölgelere yönelik kara bombardımanının kapsamını genişlettiğini belirtti. SOHR’a göre eş-Şaale, Zvayan, Talal el-Anab, Şeyh İsa köylerine ve Tel Rıfat şehri civarına topçu saldırıları düzenlendi. Halep vilayetinin kuzeybatısındaki Afrin kırsalına bağlı Şaran kasabasında yer alan Tatamriş, el-Şavarga, el-Alkamiya, Maraanaz, Tanb ve el-Malikiyye bölgelerindeki SDG noktalarına da topçu bombardımanı gerçekleştirildi.
Azez kırsalındaki Talal eş-Şam köyünde konuşlu Türk kuvvetleri, Halep’in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat ilçesi çevresini, Şeyh İsa ve Bayluniyeh köylerini ağır top atışlarıyla hedef aldı.
Halep’in kuzey kırsalındaki Kalcerbin üssünde konuşlu Türk kuvvetleri, Halep’in kuzey kırsalındaki Tel Rıfat kenti çevresini ve Şeyh İsa ve Harbel köylerini top atışlarıyla hedef aldı. Öte yandan SDG ve rejim güçleri, Halep’in kuzey kırsalına bağlı Dabık köyündeki bir Türk askeri üssünü hedef aldığını bildirdi
Pazar sabahı erken saatlerde de bir Türk savaş uçağı, Ayn el-Arab’ın (Kobani) batısındaki Tel Carakli’deki rejim güçlerinin askeri bölgelerine ve Safet köyünü bombaladı.
Türk kuvvetleri ayrıca, kendi toprakları içinden Ayn el-Arab’ın batı kırsalındaki Zor Mağar ve Harab Atto köylerindeki SDG mevzilerine de top atışları gerçekleştirdi. Ayrıca Haseke kırsalındaki ez-Zuhayriya ve Harab Rişk köylerine ve Semalka geçidine bir dizi top ve havan mermisi isabet etti. Saldırı, maddi hasara yol açtı. Ayrıca Türk kuvvetleri, Rakka’nın kuzeyindeki Tel Abyad’da bulunan el-Hoşan köyünü ve Halep- Lazkiye (M4) uluslararası otoyolunun çevresini bombaladı.
Türkiye Savunma Bakanlığı, devam eden operasyonlar kapsamında Cuma ve Cumartesi günü Suriye’nin kuzeyinde 12 SDG militanının ve kuzey Irak’ta 10 PKK’lının öldürüldüğünü duyurdu. Açıklamada, Türk ordusunun militanları nerede olurlarsa olsunlar takip edeceği, Suriye’nin kuzeyindeki ve Irak’taki ‘terör’ bölgelerini bombalamaya devam edeceği belirtildi. Twitter üzerinden yapılan açıklamada Suriye’nin kuzeyindeki ve Irak’ın kuzeyindeki bölgelere yönelik topçu bombardımanı görüntüleri de yayınlandı. Ayrıca teröristlerin sığınaklarının hedef alınma faaliyetlerinin devam ettiği de belirtildi. Türk ordusunun bombardımanı, Kuzey Irak’ta PKK’nın açtığı ateş sonucu 6 Türk askerinin ölmesi ve yaralanmasının ardından gelişti.

Takviye yarışı
Öte yandan Türkiye ordusu, Halep kırsalındaki Babusselam sınır kapısı aracılığıyla Suriye topraklarına doğru askeri takviyede bulunurken, kuzey ve doğu Suriye bölgeleri çeşitli taraflardan bir takviye yarışına tanık oldu.
Geçtiğimiz Cumartesi günü Kilis sakinleri, 7 gün boyunca sınır kapılarına ve şehirdeki bazı önemli alanlara yaklaşmamaları konusunda uyarıldı. Bu uyarı, kara harekatı başlatma veya Suriye’nin kuzeyindeki Türk operasyonunun kapsamını genişletme olasılığının bir göstergesi olarak kabul edildi.
Diğer taraftan SOHR, Uluslararası Koalisyon’a bağlı kuvvetlerin 100 tırın desteğiyle Irak Kürdistanı’ndaki el-Velid sınır kapısı üzerinden Suriye’nin kuzey ve doğusuna girdiğini ve Haseke’nin güneyindeki Tel Baydar ve Kasrak’taki ABD üslerine ulaştığını açıkladı. Bu çerçevede Suriye’nin kuzeyi ve Irak’taki ‘Pençe-Kılıç’ operasyonuyla bağlantılı olarak bu ay altıncı takviye gerçekleştirildi. SDG lideri Mazlum Abdi’nin Cumartesi günü Türkiye’nin SDG güçlerini hedef alan bir kara operasyonu başlatması halinde Türkiye-Suriye sınırını ateşe verme tehdidinin ardından Haseke vilayetindeki sınır şeridi bölgelerine de askeri takviyeler gönderildi.
SDG, Türk birliklerinin hava saldırılarını önlemek için yıllar önce kurduğu tünel ağıyla Haseke’deki sınır şeridinde bulunan kasaba ve şehirlere cephane, havan topları ve lojistik malzeme taşıdı. Mazlum Abdi, Cumartesi günü Türkiye’nin, Kobani, Münbiç ve Tel Rıfat’a operasyon başlatmaya hazırlandığını ve ABD’nin de bu operasyonu engellemeye yönelik çabalar ortaya koyduğunu dile getirmişti. ABD ve Rusya’nın Türk operasyonuna karşı olduğunu belirten Abdi, Türkiye’nin kararlılığı karşısında uluslararası tepkilerin daha güçlü olması çağrısı yaptı.

Rus önerisi reddedildi
Öte yandan Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Kürt kaynaklar, SDG’nin Cuma günü Kamışlı havaalanında gerçekleştirilen bir toplantıda Rusya’nın ‘Türkiye ile Suriye sınır bölgelerini rejim güçlerine teslim etme’ ve ‘Türkiye sınırından 30 km uzağa çekilme’ önerisini reddettiğini belirtti.
‘Basnews’ internet sitesinin haberine göre, SDG ve Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi (Yekiti) yönetimine yakın bir kaynak görüşmede herhangi bir anlaşmaya varılmadığını dile getirdi. Kaynak ayrıca, SDG’ye ‘kontrolündeki sınır bölgelerini Suriye rejimine devretmesi’ için baskı yapan bir Türk- Rus anlayışı olduğuna dikkati çekti.
Kaynak, SDG lideri Mazlum Abdi ile ABD’nin Kuzey ve Doğu Suriye Özel Temsilcisi Nicholas Grainger arasında bölgedeki son askeri gelişmeler hakkında bir görüşme yapıldığını dile getirdi. Aktarılana göre Grainger, ülkesinin Suriye’nin kuzeyindeki herhangi bir Türk askeri operasyonunu reddettiğini belirtirken, bilgi sahibi bir Kürt kaynağı da Türkiye’nin ABD tarafına bir mesaj ilettiğini ve Suriye’nin kuzeyinde SDG’ye karşı yürüttüğü askeri operasyonları durdurmak için bir dizi koşul öne sürdüğünü söyledi.
Türkiye, ABD ve Rusya’nın tavrını görmezden gelerek, Suriye’nin kuzeyinde kara harekâtını gerçekleştirmekte ısrar ediyor. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçtiğimiz Cumartesi günü yaptığı açıklamada ülkesinin en kısa sürede Suriye’de SDG’ye yönelik kara harekâtını da başlatacağını söyledi.
Öte yandan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Suriye’deki gelişmeler hakkında Rusya ile Türkiye arasında görüş ayrılıkları olduğunu söyledi. Ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyi, bunların diyalog yoluyla çözülmesine izin veriyor. Peskov, 27 Kasım’da yaptığı açıklamada, Soçi’de anlaşma imzalanır imzalanmaz Türkiye ile Suriye konusundaki görüş ayrılıklarının azaldığına dikkati çekti. Peskov, “Türkiye’yle Suriye konusunda görüş ayrılıklarımız var. Daha önce onları Soçi’de çözmeyi ve ortadan kaldırmayı başardık. Hatırladığınız gibi, iki bakanın okuduğu bir belge imzalandı. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını duyduk, bizim temsilcilerimiz de Türkiye'nin yükümlülüklerini yerine getirme durumundan memnun olmadığımızı belirten açıklamalar yaptı” dedi. Kremlin Sözcü, “İlişkilerimizin düzeyi ve siyasi bilgelik, bu tür görüş ayrılıklarını cepheleşme yoluyla değil, uzun ve gergin de olsa müzakereler yoluyla çözmemize izin veriyor” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık iki yıl önce imzalanan Soçi Anlaşması, Suriye’nin kuzeyindeki İdlib vilayetinde saha ve siyasi koşulların şekillenmesinin temelini oluşturdu ve neyin uygulanıp uygulanmadığına dair süregelen bir tartışmayı ateşledi.

Ankara: İzin almayız
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümetinin sınır dışından başlayarak terörle mücadele operasyonları aracılığıyla Türkiye’nin her köşesini güvenli hale getirmeye kararlı olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumartesi günü Ankara’nın terörle mücadele operasyonları yürütmek için izin istemeyeceğini dile getirdi. Bir televizyon kanalına konuşan Kalın, “Ankara, meydan okumalar ve tehditler konusunu, bunları ortadan kaldıracak daha ortak önlemler almak ve adımlar atmak için müttefikleriyle görüşmeye hazırdır” dedi.
Kalın, terör saldırısı da dahil olmak üzere herhangi bir tehdit olması durumunda Türkiye’nin NATO’daki tüm müttefikleriyle durumu ele aldığını söylerken, “Ortaklardan ortak adımlar bekliyoruz ve bunun olmaması durumunda sorunu kendimiz çözmeye hazırız” şeklinde konuştu.

Ortak operasyon odası
Suriye’nin kuzeybatısındaki muhalif Suriyeli kaynaklar, Ankara yanlısı Suriye Millî Ordusu gruplarının, Suriye’nin kuzey ve kuzeybatısında SDG’ye karşı beklenen bir kara askeri operasyonu için bir ortak operasyon odası çerçevesinde Türk kuvvetleriyle birlikte tüm askeri ve muharebe hazırlıklarını tamamladığını bildirdi.
Türk kuvvetlerinin ve desteklediği Suriyeli muhalif grupların saha verileri ve askeri teçhizatı, Türkiye’nin beklenen kara askeri operasyonunun ilk aşamasının Halep’in kuzeybatısındaki Tel Rıfat ve çevresini, kuzeyindeki Ayn el-Arab (Kobani) ve Münbiç bölgelerini hedef alacağını gösteriyor.
Fırak Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerindeki Türk birlikleri, Ankara’ya sadık Suriyeli muhalif gruplarla ortaklaşa kara harekatı için bir ortak operasyon odası hazırlıklarını sürdürüyor
Diğer taraftan Suriyeli muhalif gruplardan bir askeri kaynak, Pençe- Kılıç olarak adlandırılan hava harekatı kapsamında bir haftayı aşkın bir süredir Suriye topraklarında SDG mevzilerine yoğun hava saldırıları gerçekleştirildiğini belirtti. Harekatın amacının, öncelikle Suriye’nin kuzey ve kuzeydoğusunda Türkiye sınırındaki ‘güvenli bölgenin’ kapsamını genişletmek olduğu biliniyor.
Kaynak, “Geçtiğimiz günlerde Türk Hava Kuvvetleri, Pençe Kılıç Harekâtı kapsamında SDG’ye ait askeri noktalara yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Saldırıda, Tel Rıfat, Minak, el-Malikiyye bölgeleri, Deyri Zor kırsalı ve Haseke’de ondan fazla silah deposunun ve 40’tan fazla askeri tesisin imhasına ek olarak, onlarca örgüt lideri ve üye hayatını kaybetti. Bu yoğun saldırıların, beklenen operasyon sırasında SDG’nin Türk kara kuvvetleri ve Suriyeli muhalif gruplara karşı koyma kabiliyetini zayıflatacağına şüphe yok. Hava harekâtı, Türk Hava Kuvvetleri tarafından Suriye topraklarında gerçekleştirilen türünün ilk örneğidir. Tabi ki harekât, Türkiye ile Rusya arasında ‘Suriye topraklarının 70 kilometre derinliğine ulaşan SDG’ye karşı hava saldırıları düzenlemek üzere’ hava sahasının savaş uçaklarına açılması yönündeki mutabakattan sonra başladı” açıklamasında bulundu.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz