BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü: İki devletli çözüm de dahil Oslo Anlaşmaları’nın dayandığı ilkeler yok oluyor

BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü: İsrailliler ve Filistinliler arasındaki çatışma ‘kaynama noktasına’ ulaştı

BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland (BM)
BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland (BM)
TT

BM Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü: İki devletli çözüm de dahil Oslo Anlaşmaları’nın dayandığı ilkeler yok oluyor

BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland (BM)
BM Orta Doğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland (BM)

Birleşmiş Milletler (BM) Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Tor Wennesland, onlarca yıldır devam eden şiddet, yasadışı yerleşim birimlerinin genişlemesi, müzakerelerin durması ve derinleşen işgalin ardından İsrailliler ve Filistinliler arasındaki çatışmanın yeniden ‘kaynama noktasına’ ulaştığını söyledi.
Wennesland dün New York’ta toplanan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, mevcut durumun iki devletli çözüm de dahil olmak üzere Oslo Anlaşmaları’nın dayandığı ilkelerin yok olmasına yol açtığı konusunda uyardı.
Son aylarda işgal altındaki Batı Şeria ve İsrail’de yaşanan yoğun şiddet olaylarının ciddi acılara yol açtığını dile getiren Wennesland, “Bu, her iki taraftan da sivillere yönelik saldırıları, artan silah kullanımını ve yerleşimcilerle ilgili şiddeti içeriyor” dedi.
Geçtiğimiz hafta Kudüs’te iki İsraillinin ölümüne neden olan bombalı saldırıları ve İsrailli yerleşimcilerin El Halil’de Filistinlilere saldırmasını kınayan Wennesland, sivilleri hedef almanın asla haklı gösterilemeyeceğini ve durdurulması gerektiğini yineledi.
Gazze’deki ‘kırılgan sukunetin’ geçtiğimiz günlerde Filistinli militanların İsrail’e dört roket fırlatması ve İsrail güçlerinin Hamas hedeflerine hava saldırılarına başlamasıyla kesintiye uğradığını vurgulayan Wennesland, “Bir kez daha, militan faaliyetler, kapatmalar, meşru Filistin hükümetinin yokluğu ve umutsuzluğun karışımının her zaman var olan bir tırmanma riski yarattığını hatırlatıyoruz” diye konuştu. 
Çatışmadaki tehlikeli dinamikleri ele almak için kendisi ve ekibinin Filistinli ve İsrailli yetkililerin yanı sıra uluslararası ve bölgesel aktörlerle görüşmeleri sürdürdüğünü ifade eden Wennesland şöyle devam etti;
“Şiddet arttıkça, yerleşim alanlarının genişletilmesi ve kısıtlamalar, yaşayabilir bir Filistin devletinin gelişimi için ekonomi ve fiziksel alan üzerinde baskı oluşturmaya devam ediyor. Birkaç yıl içinde, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki muazzam nüfus artışı, ekonomik, siyasi ve güvenlik durumunu yönetmeyi imkansız hale getirmese de, giderek zorlaştıracak.”
Filistinliler ve İsrailliler arasında hala büyük desteğe sahip olan iki devletli çözüme yönelik acil adımlar atılması çağrısında bulunan Wennesland, “İki taraf arasında kademeli ama somut adımlarla, şu anda bulunduğumuz yer ile çatışmanın BM kararları, uluslararası hukuk ve önceki anlaşmalar temelinde barışçıl bir şekilde çözülmesi için gerekli koşullar arasında bir köprü kurabiliriz” dedi.
Her iki tarafı da, Ürdün’ün özel ve tarihi rolü kapsamında kutsal yerlerde statükonun korunması da dahil yerleşim birimlerinin genişletilmesi veya yasallaştırılması, yıkımlar ve transferler dahil olmak üzere barışı baltalayan tek taraflı adımları durdurmaya çağırdı.
Wennesland, tüm tarafları ve uluslararası toplumu Filistin halkının kurumlarını güçlendirmeye, yönetimi iyileştirmeye ve Filistin Yönetimi’nin mali durumunu desteklemeye çağırdı.
Wennesland, 1967 hatlarının doğusundaki yerleşim yerlerinin hızla genişlemesinin sürtüşme noktalarının artmasına ve çatışmaların şiddetlenmesine yol açtığının altını çizerek, sahayı yeniden şekillendiren coğrafik ve demografik gerçeklerinden uzaklaşmanın mümkün olmadığını vurguladı.



Gazze'de 4 gün enkaz altında kalan küçük kız, yanındaki kardeşini Kur'an okuyarak avutmaya çalışmış

Mariya Ahmed Ebu Safi (AA)
Mariya Ahmed Ebu Safi (AA)
TT

Gazze'de 4 gün enkaz altında kalan küçük kız, yanındaki kardeşini Kur'an okuyarak avutmaya çalışmış

Mariya Ahmed Ebu Safi (AA)
Mariya Ahmed Ebu Safi (AA)

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında yıkılan evlerinin enkazından kız kardeşiyle beraber 4 gün sonra kurtarılan Filistinli kız çocuğu Mariya Ahmed Ebu Safi, enkaz altında kardeşini sakinleştirmek için Kur'an-ı Kerim okuduğunu ancak İsrail'in bombalamasından korktuğu için tank seslerini duyunca sesini alçalttığını söyledi.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ne gece boyunca düzenlediği saldırılarda çok sayıda kişi öldü

İsrail’in Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki Deyr el-Belah kentinde yer alan evlerini bombalaması nedeniyle 4 gün kız kardeşiyle beraber enkaz altında kalan Mariya, yaşadıklarını anlattı.

Mariya ve kız kardeşi Lana, kurtarılmalarının ardından Deyr el-Belah’taki Aksa Şehitleri Hastanesi'ne getirildi.

Yorgunluğu ve bitkinliği yüzünden okunan küçük kız, "Taş ve yıkıntıların arasında, oldukça dar bir yerde yiyecek ve içecek olmadan 4 gün kaldım. Kız kardeşimin ayakları yıkıntılara sıkıştı, acıdan çığlık atıyordu. Ayaklarını çıkarana kadar 3 gün o şekilde kaldı." dedi.

(AA)

"Tank seslerini duyunca sesimi alçaltıyordum"

Mariya, acılar içindeki kız kardeşini enkaz altında Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak teselli etmeye çalıştığını ancak Lana’nın acısı arttığında çığlık atmaya başladığını söyledi.

Filistinli kız çocuğu, "İsrail’in bombalamasından korktuğum için Kur’an-ı Kerim okurken tank seslerini duyar duymaz sesimi alçaltıyordum." diye konuştu.

İsrail güçlerinin bazen ateş açtığını duyduklarını belirten Mariya, kardeşinin acıdan uyumakta zorluk çektiğini dile getirdi.

Mariya, "Lana ne zaman annemi, babamı, kardeşlerimi sorsa onu sakinleştirmeye, avutmaya çalışırdım. Her uyuyup uyandığında da annesini soruyordu." dedi.

Kurtarma ekiplerinin gelip önce Lana’yı, sonra kendisini enkazdan çıkardığını söyleyen Mariya, kız kardeşiyle birlikte önce at arabasıyla taşındıklarını, daha sonra bir araçla tedavi gördükleri hastaneye ulaştırıldıklarını aktardı.


İsrail'in Deyr Belah'taki saldırılarında ölen Filistinliler, artık mezarlıklara sığmıyor

İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın toplam 16 bin 248 Filistinli öldürüldü (AA)
İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın toplam 16 bin 248 Filistinli öldürüldü (AA)
TT

İsrail'in Deyr Belah'taki saldırılarında ölen Filistinliler, artık mezarlıklara sığmıyor

İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın toplam 16 bin 248 Filistinli öldürüldü (AA)
İsrail'in abluka altındaki Gazze Şeridi'nde düzenlediği saldırılarda 7 bin 112’si çocuk, 4 bin 885’i kadın toplam 16 bin 248 Filistinli öldürüldü (AA)

AA, Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Deyr Belah kenti şehir mezarlığında yer kalmadığı için 50 kadar cenazeyi toplu mezara gömmek zorunda kalan Filistinlilerin çalışmalarını görüntüledi.

Görüntülerde, kabristanda kalan boş yerlere gençlerin cenazeleri sıralayarak defin işlemlerini yapmaya çalıştıkları görülüyor.

Yaşananları anlatacak başka kelimeler bulmak lazım

Deyr Belah Belediye Başkanı Diyab el-Cerv, yaşadıkları sıkıntıları anlattı.

Ebu Musabbih ailesine ait bir evin hedef alınması sonucu çoğunluğu yerinden edilenlerden oluşan 50 kadar kişinin öldüğünü aktaran Filistinli yetkili, şöyle devam etti:

Mezarlıklarda şehitler için yer kalmadı, cenazeleri toplu mezarlara gömüyoruz. İsrail, Deyr el-Belah kentinin güvenli olduğunu belirterek insanları buraya yönlendirdi. Ancak, bombaları yağdırıp evleri insanların başlarına yıkarak bir katliam gerçekleştirdi.

(AA)

Gazze'de gerçek bir felaket yaşandığını vurgulayan Cerv, "Uzmanlara, ilgililere ve basın mensuplarına sesleniyorum. Felaket, katliam, suç, soykırım gibi kelimeler yaşadıklarımızı anlatamaz oldu. Artık bunlardan daha derin kelimeler bulmaları gerek. Gazze'de ve özellikle Deyr Belah'ta yaşananları kelimelerle anlatmak mümkün değil." dedi.

Kadın ve çocukların suçu ne?

Ensar Deyr Belah Mezarlığı sorumlusu Sadi el-Bereke de belediyenin mezarlığında artık yer kalmadığını belirtti.

Öldürülenlerin sadece kadın ve çocuklardan ibaret olduğunu ifade eden Bereke, "İçlerinde bir tane bile Hamas mensubu yok. Hamas mensuplarını öldürecekse (Netanyahu) öldürsün, bu kadın ve çocuklardan ne istiyor. Kadınları ve çocukları öldürüp, Hamas unsurlarını öldürüyorum diyerek halkını kandırıyor." diye konuştu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, hakkındaki yolsuzluk davalarından kurtulmak için Gazze'ye savaş açtığını söyleyen Bereke, "Bu kişi (Netanyahu) yalancı ve başarısız biridir. İsrail devletini mahvetmiştir." şeklinde konuştu.

(AA)
(AA)

Bereke, Netanyahu'ya seslenerek, "Sen nasıl halkının barış için de yaşamasını istiyorsan biz de topraklarımızda barış içinde yaşamak istiyoruz." dedi.

Göçten ölüme giden süreç

Deyr Belah sakinlerinden Ömer Nasır da Gazze'nin kuzeyinden güneyine göç etmek zorunda kalan Filistinlilerin yaşadığı sıkıntıları aktardı.

Deyr Belah'taki Ebu Hasani Caddesi'nde 5 Aralık'ta katliam işlendiğini ifade eden Nasır, "Bu yerinden edilenlerin direnişle ne alakası var. İsrail onlara kuzeyden göç edin dedi ve buraya geldiler. Ama burada da İsrail'in hedefi oldular. Bu kadınların ve çocukların günahı ne?" diye sordu.

Yerinden edilenlerin hedef alınmasının, İsrail güçlerinin başarısızlığını ortaya koyduğunu savunan Nasır, "Bizler, kanımızın son damlasına kadar direnişin yanındayız. Gazze, Filistin ve Kudüs için direnecek ve fedakarlıkta bulunacak." ifadelerini kullandı.


Mısır’da hükümet yetkililerine yolsuzluk soruşturması

Piyasalara şeker, Mısır Erzak Bakanlığı tarafından sağlanıyor. (Mısır Erzak Bakanlığı)
Piyasalara şeker, Mısır Erzak Bakanlığı tarafından sağlanıyor. (Mısır Erzak Bakanlığı)
TT

Mısır’da hükümet yetkililerine yolsuzluk soruşturması

Piyasalara şeker, Mısır Erzak Bakanlığı tarafından sağlanıyor. (Mısır Erzak Bakanlığı)
Piyasalara şeker, Mısır Erzak Bakanlığı tarafından sağlanıyor. (Mısır Erzak Bakanlığı)

Mısır yargısı dün, savcılığın pirinç ve şeker gibi stratejik mallar için piyasayı manipüle etmek amacıyla yolsuzluk suçları işlemekle suçladığı Mısır Erzak Bakanlığı’nda çalışan hükümet yetkilileri ve bir dizi isme yönelik kapsamlı soruşturmalar yürütüldüğünü duyurdu.

Savcılığın incelemelerine göre davada aralarında Mısır Erzak Bakanlığı yetkililerinin de bulunduğu dokuz sanık yer alıyor. Güvenlik kaynakları, söz konusu isimlerin soruşturma tamamlanana kadar, 15 gün gözaltında tutulacaklarını bildirdi.

Mısır basınında aktarıldığına göre İdari Kontrol Kurumu'ndan bir kaynak, yolsuzluk vakalarından birinin doğrulandığını bildirdi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre konuya dair ilk araştırmalar, Mısır piyasasının son dönemde yaşadığı şeker krizinin arkasında söz konusu sanıkların olduğunu gösteriyor.

Mısır savcılığı, sanıklara yolsuzluk, rüşvet, nüfuzu olumsuz kullanma, kamu parasını israf etme, malları alıkoyma ve stratejik malları tekelleştirmeye yönelik suçlamalar yöneltti.

Mısır hükümeti, piyasalarda şekerin kilo fiyatının 50 liraya yükselmesinin ardından piyasayı kontrol altına almak için harekete geçmişti. Bir doların resmi düzeyde 30,9 Mısır lirası olduğu biliniyor.

Erzak Bakanlığı, yolsuzluk davasının açıklanmasına yönelik yorumda bulunmadı. Mısır Erzak Bakanı Ali el-Museylihi ise dün piyasalara pompalanan şeker oranlarının artırılması ve kilonun sadece 27 pounda satılması yönünde direktif verdi.

Mısır Savcılığı geçtiğimiz günlerde şu açıklamada bulunmuştu:

Bir tüccarın piyasada kıtlık yaratmak amacıyla depolayıp paralel piyasaya yeniden sunduğu, değeri 20 milyon lirayı bulan petrol, pirinç gibi emtianın yanı sıra 590 ton şeker ele geçirildi.

Mısır Endüstrileri Federasyonu Gıda Endüstrisi Odası Şeker Bölümü Başkanı Hasan el-Fendi, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Mısır'ın şeker üretimi, tüketimin en az yüzde 90'ını karşılamaya yetiyor. Dolayısıyla son bir aydır yükselen krizin hiçbir haklı gerekçesi yok” dedi.

Ancak piyasaların sık sık kontrol edilmesi gerektiğini belirten Fendi, özellikle tedarikteki yolsuzluk meselesinin çözülmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde beklentisinin bu yönde olduğuna işaret etti.

Mısır'da resmi verilere göre yerli şeker üretiminin yıllık yaklaşık 2,8 milyon ton. Tüketim oranı ise yıllık 400 bin tonluk bir farkla 3,2 milyon ton tutarında. Hükümet ise bu hususta özel sektörle iş birliği yapıyor ve ithalata güveniyor.

Mısır hükümeti geçtiğimiz mart ayında yurt dışına şeker ihracatını üç ay süreyle yasaklama kararı almıştı. Söz konusu dönemde yapılan resmi açıklamada, öncelikli amacın yerel ihtiyacı karşılamak olduğu belirtilmişti. Hükümetin belirlediği ihracat kontrolleri arasında, ihraç edilen miktarların yerel ihtiyacın üzerinde olması, bunun Erzak ve Ticaret ve Sanayi bakanlıklarının onayıyla yapılması yer alıyor.


Rusya, Libya siyasi sahnesindeki varlığını neden yoğunlaştırıyor?

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
TT

Rusya, Libya siyasi sahnesindeki varlığını neden yoğunlaştırıyor?

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)

Son zamanlarda Rusya'nın Libya siyasi sahnesindeki varlığı ve tüm Libyalı taraflara açılması konusunda çeşitli sorular gündeme geliyor. Bu durum Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala'nın Moskova'yı ziyaret etmesi ve burada bir dizi yetkiliyle görüşmesinin ardından ortaya çıktı. Bunun yanı sıra Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov'un Bingazi'de Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldiği ifade edildi.

Gözlemciler ‘Rusya'nın Libya'ya olan ilgisinin, Moskova yönetiminin Afrika kıtasındaki rolünün her düzeyde güçlendirilmesi çerçevesinde ortaya çıktığını’ düşünüyor. Siyasetçiler, Moskova yönetiminin Libya'daki siyasi krizi çözmek için Doğu ve Batı güçleri arasında bir denge kurmaya çalıştığını belirtseler de Libya'daki Rus etkisinin artmasının Moskova ve Washington arasında derinleşen anlaşmazlık ışığında siyasi arenada daha fazla durgunluğa yol açmasından çekiniyorlar.

Global Initiative kuruluşundan araştırmacı Celal Harşavi’ye göre Rusya, fazla zaman kaybetmeden Washington yönetiminin Ortadoğu'daki çatışmanın gidişatı ve İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaptıklarının yansımalarıyla meşgul olmasının yarattığı boşluktan faydalanarak Libya'daki nüfuzunu genişletmekte gecikmedi. Bu da Washington'u çok zor bir duruma sokuyor. Ancak Harşavi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Moskova'yı şu anda Libya'daki etkisini arttırmaya iten başka faktörlere de dikkati çekti. Bu faktörlerin başında Rusya’nın birkaç ay öncesine kıyasla Ukrayna'daki çatışmayı kaybetmeme duygusu ve aynı anda birden fazla dosyayı yönetme becerisini arttırmak geliyor.

Görsel kaldırıldı.
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter Bingazi'de bir araya geldi. (LUO)

Diğer yandan DYK üyesi Adil Kermus, Takala'nın Moskova ziyaretinin ‘Moskova yönetiminin tutumunda bir değişiklik yaratma konusunda başarılı olma’ ihtimalinden şüphe duyduğunu belirtti. Kermus, bu ziyaretin Libya arenasında Rusya’nın tarafsız bir pozisyon almasının ya da en azından Hafter ile mevcut ilişkilerinde olduğu gibi bir tarafa karşı önyargılı olmamasının yolunu açacağından şüphe duyuyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Kermus, Rusya'nın 2019 ve 2020 yıllarında Hafter güçlerinin başkente doğru ilerlemesini desteklediğini ve şu ana kadar Hafter'le askeri koordinasyonun devam ettiğini söyledi. Bu durum Rusya Savunma Bakan Yardımcısı’nın geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana Bingazi'ye art arda gerçekleştirdiği üç ziyarette ve Hafter'in geçtiğimiz Eylül ayında Rusya'ya yaptığı ziyaret sırasında düzenlenen resmi karşılama töreninde de gözlemlendi.

Kermus'a göre tüm bu göstergeler sadece Rusların kanaatlerini ve ittifaklarını değiştirmenin zorluğuna değil, aynı zamanda Libyalı siyasi ve askeri güçlerin ülkedeki siyasi krizi çözmek için yapacakları her türlü arabuluculuk teklifini reddedecekleri beklentisine de işaret ediyor. Kermus ayrıca, Libya'daki Rus etkisinin artmasının Moskova ve Washington yönetimleri arasında bölge içinde ve ötesinde diğer meselelerle ilgili derinleşen anlaşmazlık ışığında siyasi yolda daha fazla durgunluğa yol açacağından korktuğunu ifade etti.

Aynı bağlamda, Libya Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tekbali, Rusları Libya’ya ve Afrika kıtasına soktuğu için ABD politikalarını suçladı. Tekbali, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington yönetimi, Şubat Devrimi'nin ilk yıllarında Libya'nın batısında yoğunlaşan siyasal İslam hareketi güçlerinin yanında yer aldı ve bu durum muhaliflere Ruslara başvurmaktan başka seçenek bırakmadı. Hafter de sonunda baskı altında kaldığından bunu yaptı” ifadelerini kullandı.

Tekbali, Takala'nın UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile koordineli olarak gerçekleştirdiği ziyaretin, Hafter'i tamamen devre dışı bırakarak Rusya'nın tutumunda radikal bir değişikliğe yol açmasa da, yavaş yavaş Ruslarla iyi ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olabileceğine inanıyor. Tekbali, Rusya'nın kendi çıkarlarını gözeten büyük bir ülke olduğunu ve Libya'nın batı bölgesindeki güçlerle arasındaki ilişkilerin ekonomik iş birliği ortaklıklarıyla desteklenmesi halinde (Takala, Moskova ziyareti sırasında bunun ipuçlarını vermişti) Rusya'nın bu güçlerle ilgili vizyonunun yavaş yavaş değişebileceğini ve bir dereceye kadar ılımlılıkla karakterize edilebileceğini ifade etti.

Tekbali, ‘Moskova'nın Libya arenasındaki tüm taraflara, yani doğuda Hafter'e ve batıda Trablus liderlerine bu kadar açık olmasının yanı sıra eski rejimin destekçilerinin güvenini de kazanmasının, onu Libya ile ilgili herhangi bir masadan ya da uluslararası anlaşmadan kaldırmaya çalışmayı giderek daha da zorlaştıracağına’ işaret etti. Tekbali, kriz dosyasına ilişkin olarak da Washington ile görüş ayrılıklarının devam edeceğini dile getirdi.

Türk akademisyen ve siyasi analist Dr. Muhanned Hafızoğlu ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Takala'nın Moskova ziyaretinden ya da Dibeybe’nin önümüzdeki yılın başlarında yapacağı söylenen ziyaretten, batı bölgesindeki siyasi ve askeri güçlerin en yakın müttefiki olan Türkiye’nin herhangi bir rahatsızlık duymayacağını belirtti. Hafızoğlu, “Ankara yönetimi, Libya Devleti’ni Rusya ile bağlayan ilişkilerin ve çıkarların varlığından haberdardır” dedi.

Hafızoğlu’na göre Batı Libya liderlerinin Moskova ziyaretleri, Rusya'nın rolünü etkisizleştirmek ya da kutuplaştırmaya çalışmaktan ziyade, önümüzdeki dönemde Rus karar mekanizmasının düşüncelerini öğrenme çerçevesine giriyor.


Tunus’ta un krizi fırınlarda uzun kuyruklara neden oldu

Uzun süre kuyrukta bekledikten sonra ekmek alan bir Tunuslu (AFP)
Uzun süre kuyrukta bekledikten sonra ekmek alan bir Tunuslu (AFP)
TT

Tunus’ta un krizi fırınlarda uzun kuyruklara neden oldu

Uzun süre kuyrukta bekledikten sonra ekmek alan bir Tunuslu (AFP)
Uzun süre kuyrukta bekledikten sonra ekmek alan bir Tunuslu (AFP)

Kuraklığın şiddetlenmesi ile tahıl ürünlerinde yaşanan ciddi kıtlığın artması sonucunda Tunus’un başkentinde ve diğer şehirlerinde fırınların önündeki kuyruklar yeniden oluştu. Dün (Çarşamba), rant ekonomisiyle mücadelede faaliyet gösteren Alert örgütü, Tunus’taki tahıl sisteminde, insanların yaygın olarak tükettiği ekmeğin temel malzemesi unun mevcudiyetini tehdit eden bir kriz konusunda uyarıda bulundu. Şarku’l Avsat’ın DPA’dan aktardığına göre özellikle akşam saatlerinde ekmek arayanlar başkentteki çoğu fırının önünde metrelerce kuyruk oluşturuyor. Kuraklığın etkisiyle bu yıl tahıl üretimi bir önceki yıla göre yüzde 60 oranında azalırken, pek çok fırının, ekmek üretiminin iki temel maddesi olan un ve irmiğin piyasada istenilen formda ve yeterli miktarda bulunamıyor. Bu durum, mahallelerdeki ucuz sandviç satıcılarının işine de gölge düşürüyor. Alert, krizi, un üretiminde kullanılan yumuşak buğday başta olmak üzere tahıl ithalatındaki kesintiye bağladı. Bunun Ulusal Tahıl ve Değirmenler Ofisi’nin stoklarında ciddi bir kıtlığa neden olduğunu belirtti. Rusya ve diğer ülkelerden gelen tahıl sevkiyatları sık bir şekilde Tunus limanlarına ulaşıyor ancak fırınlar ve Gıda Tacirleri Odası bu sevkiyatların yavaş boşaltılmasına yönelik şikayetlerde bulunuyor. Bu bağlamda Alert, yetkililerin, sübvansiyonlu ekmek yapımında yumuşak buğdayın yerine irmik yapımında kullanılan sert buğdayı (sübvansiyon sisteminden yararlanan) bazı fırınlara sağlayarak yumuşak buğday kıtlığını önlemeye çalıştıklarını belirtti. Ancak bu çözüm bazı gözlemcilere göre sürdürülebilir bir seçenek değil ve krizi daha da derinleştirebilir.

Alert, sert buğdayın yumuşak buğdaydan ton başına yaklaşık 100 dolar daha pahalı olduğunu, bunun da ekmeğe yönelik devlet sübvansiyonlarının maliyetini artırdığını, aynı zamanda pazarın ihtiyaç duyduğu irmik arzını da azalttığını belirtti. Tahıl krizi aynı zamanda Tunus’un likidite sıkıntısı çeken kamu maliyesinin zor durumuyla da bağlantılı olarak ortaya çıktı. Ancak, ülkenin 1984’te tanık olduğu en şiddetli halk protestolarının ana nedeni olan un konusunun hassasiyeti nedeniyle, ekmek üretiminin güvence altına alınması hükümetin önceliği olmaya devam ediyor. Eylül ayında hükümet, küresel pazarlardan tahıl tedarikini garanti altına almak için Afrika Kalkınma Bankası’ndan 87 milyon dolar değerinde bir kredi aldı.


Tunus Seçim Kurumu: Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2024’te yapılacak

Tunus Seçim Kurulu Başkanı yaklaşan seçimlere hazırlık toplantısında (Tunus Yüksek Seçim Kurulu)
Tunus Seçim Kurulu Başkanı yaklaşan seçimlere hazırlık toplantısında (Tunus Yüksek Seçim Kurulu)
TT

Tunus Seçim Kurumu: Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2024’te yapılacak

Tunus Seçim Kurulu Başkanı yaklaşan seçimlere hazırlık toplantısında (Tunus Yüksek Seçim Kurulu)
Tunus Seçim Kurulu Başkanı yaklaşan seçimlere hazırlık toplantısında (Tunus Yüksek Seçim Kurulu)

Tunus Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Faruk Buasker dün, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ertelendiğine dair söylentilerin ardından seçimlerin gelecek yıl zamanında yapılacağını doğruladı.

Tunus Temsilciler Meclisi'nin dün Yüksek Seçim Kurumu bütçesinin onaylanacağı oturumunda açıklama yapan Buasker, tüm seçimlerin zamanında yapılacağını ve seçimlerin gerçeklemeden önce gününün aylar öncesinden belirleneceğini aktardı.

Buasker, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde her zaman söylenenin aksine… Kurul’dan hiç kimse bu seçim istasyonunun organizasyonunu sorgulamadı veya organizasyon eksikliğinden bahsetmedi… Bu konuda kanuna ve anayasaya aykırı bir kastın bulunmadığını teyit ederiz. Cumhurbaşkanlığı zamanı yaklaştığında takvim açıklanacak ve seçmenleri davet etme emri çıkarılacak. Kurulu’n seçimleri ertelemeye veya zamanında yapmamaya çalıştığına şüphe olmamalı” ifadelerini kullandı.

Muhalifler, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i, 25 Temmuz 2021'de parlamentoyu feshetme ve kararnameyle yönetme de dahil olmak üzere istisnai tedbirleri onayladıktan sonra anayasal düzene darbe yapmakla suçluyor. İstisnai tedbirleri cumhurbaşkanına geniş yetkiler veren ve Parlamentonun yetkilerini azaltan yeni bir anayasanın kabul edilmesi izledi.


Cezayir Parlamentosu, bağımsızlıktan bu yana en büyük bütçenin onaylanmasını memnuniyetle karşıladı

2023 Mali Kanunu’na ilişkin oylama oturumundan bir kare (Birinci Parlamento Kanadı)
2023 Mali Kanunu’na ilişkin oylama oturumundan bir kare (Birinci Parlamento Kanadı)
TT

Cezayir Parlamentosu, bağımsızlıktan bu yana en büyük bütçenin onaylanmasını memnuniyetle karşıladı

2023 Mali Kanunu’na ilişkin oylama oturumundan bir kare (Birinci Parlamento Kanadı)
2023 Mali Kanunu’na ilişkin oylama oturumundan bir kare (Birinci Parlamento Kanadı)

Dün Cezayirli milletvekilleri, 112 milyar dolar ile Cezayir’in 1962 yılındaki bağımsızlığından bu yana en büyük bütçesini içeren 2024 Mali Kanunu’nun onaylanmasını memnuniyetle karşıladı.

Milletvekili Belahdar Kemal, Arap Dünyası Haber Ajansı’na (AWP) yaptığı açıklamada, “Yaklaşık 112 milyar dolar ile Cezayir’in bağımsızlığından bu yana tanık olduğu en büyük devlet bütçesini tetkik etmeyi başardık” dedi.

Öte yandan milletvekili Beriş Abdulkadir, bu yılki bütçenin ‘ulusal ve uluslararası ekonomik bağlama göre hazırlandığını’ söyleyerek “Olumlu olan şey, bize göre Cezayir’deki genel ekonomik göstergelerin olumlu olması” dedi. Abdulkadir “Nakit rezervinden bahsedecek olursak bunun 73 milyar doların üzerinde olduğunu görüyoruz. Ödemeler dengesine gelince, yaklaşık 6,4 milyar dolarlık olumlu bir miktar görmekteyiz. Ayrıca ihracat hacminde 55 milyar dolara kadar bir artış söz konusu” dedi. Parlamento üyesi Ferhani Beşir ise “Bu kanunun olumlu yönlerinden biri de yeni vergiler getirilmediğinden Cezayir devletinin sosyal statüsünün güçlendirilmiş olmasıdır” dedi. Bu bütçenin büyüklüğü 2023 bütçesinden yüzde 2,7 daha büyük. Beklenen büyüme oranı yüzde 4,2’ye ulaşırken bu oran cari yıl için yüzde 5,3’e ulaştı.


Lübnan bir askerin öldürülmesinin ardından İsrail'i BM Güvenlik Konseyi'ne şikâyet etti

İsrail bombardımanının ardından Güney Lübnan'daki sınır kasabası Mays el-Cebel'de büyük bir yıkım meydana geldi. (AFP)
İsrail bombardımanının ardından Güney Lübnan'daki sınır kasabası Mays el-Cebel'de büyük bir yıkım meydana geldi. (AFP)
TT

Lübnan bir askerin öldürülmesinin ardından İsrail'i BM Güvenlik Konseyi'ne şikâyet etti

İsrail bombardımanının ardından Güney Lübnan'daki sınır kasabası Mays el-Cebel'de büyük bir yıkım meydana geldi. (AFP)
İsrail bombardımanının ardından Güney Lübnan'daki sınır kasabası Mays el-Cebel'de büyük bir yıkım meydana geldi. (AFP)

Lübnan, İsrail ordusunun Lübnan ordusuna ait bir askeri üssü hedef alması sonrası İsrail'i Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne şikâyet etti. Fransa Dışişleri Bakanlığı ise Lübnan ordusuna yönelik saldırıyı kınadı.

Lübnan ordusu, salı günü askeri bir noktanın İsrail bombardımanına maruz kalması sonucu çavuş rütbesindeki bir askerin öldüğünü duyurdu. İsrail ordusu dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, güney Lübnan'daki Lübnan güçlerine zarar veren bir saldırının incelediğini belirtti. Açıklamada, “Saldırının hedefi Lübnan Silahlı Kuvvetleri değildi” ifadesi yer aldı. İsrail ordusu “olayın araştırıldığını” belirterek, bu hadiseden üzüntü duyulduğunu ifade etti.

İsrail ordusu, askerlerinin, Hizbullah'ın kullandığı "bilinen bir fırlatma alanı ve gözlem noktasından" Lübnan'dan tespit edilen yakın bir tehdidi püskürtmek için meşru müdafaa amacıyla hareket ettiğini belirtti.

Birleşmiş Milletler Lübnan Barış Gücü (UNIFIL), salı günü yaptığı açıklamada, askerin çatışmalar sırasında öldürülen ilk Lübnan ordusu askeri olduğunu belirterek, Lübnan ordusunun İsrail ile bir çatışmaya girmediğini belirtti.

Lübnan diplomatik hamlesi

Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Abdullah Buhabib, “BM'deki Lübnan misyonuna, Lübnan ordusunun hedef alınmasına, şehit ve yaralı askerlerin ölümüne ve ayrıca İsrail temsilcisinin BM Güvenlik Konseyi'ndeki mesajlarına tepki olarak, BM Güvenlik Konseyi'ne yeni bir şikâyette bulunması” talimatını verdi.

Lübnan Dışişleri Bakanlığı, devam eden İsrail sınır ötesi operasyonlarının çok sayıda sivilin, gazetecinin, sağlık görevlisinin ve çocuğun ölümüne ve yaralanmasına, 30 binden fazla Lübnanlının güney Lübnan'da evlerinden ve yerlerinden edilmesine yol açtığını belirtti. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: “İsrail ordusunun uluslararası yasaklı beyaz fosfor mermilerini sivil bölgelerde kullanması, ciddi çevresel ve maddi zarara yol açtı. Ayrıca İsrail, komşu bir ülkenin egemenliğine saldırmak amacıyla Lübnan hava sahasını kullanarak, sivil havacılık güvenliğini tehdit emektedir.”

Lübnan Dışişleri Bakanlığı, İsrail'in 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararına tam olarak uyması yönündeki talebini yineledi.

Fransa’dan kınama

Buna paralel olarak Fransa dün (çarşamba), Lübnanlı bir askerin ölümüne yol açan İsrail saldırısını kınadı. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü yaptığı açıklamada, Fransa'nın “Lübnan ile İsrail arasındaki sınırda devam eden çatışmalardan derin endişe duyduğunu” belirterek, “tüm taraflara en üst düzeyde itidal gösterme” çağrısında bulundu.

Hizbullah ile İsrail arasındaki gerilim artıyor

Hizbullah ile İsrail güçleri arasında dün karşılıklı bombardımanın kapsamı genişledi. Hizbullah, üyelerinden birinin öldürüldüğünü duyurdu ve üç İsrail bölgesini silah ve füzelerle hedef aldığını ve buraların ‘doğrudan’ vurulduğunu belirtti.

İsrail ordusu ise Lübnan'dan İsrail'e atılan çok sayıda top mermisini izlediğini, güçlerinin ateş kaynaklarına karşılık verdiğini belirtti. İsrail ve Hizbullah, İsrail ile Hamas arasında savaşın başladığı 7 Ekim'den bu yana Lübnan-İsrail sınırında karşılıklı ateş açıyor.


Gallant: Hizbullah'ı Litani'nin kuzeyine itmek için her yolu kullanacağız

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant (DPA)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant (DPA)
TT

Gallant: Hizbullah'ı Litani'nin kuzeyine itmek için her yolu kullanacağız

İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant (DPA)
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant (DPA)

İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant dün (Çarşamba), “İsrail'in Lübnan Hizbullah'ını Litani Nehri'nin kuzeyine itmek için askeri araçlar dahil sahip olduğu tüm imkanları kullanacağını”, hedefin, “diplomatik çözüme ulaşmak olduğunu” söylediğini aktardı.

Times of Israel gazetesinin haberine göre Galant, Lübnan sınırına yakın belediye başkanları ve belediye meclis başkanlarıyla yaptığı toplantıda, geçen ekim ayında Hamas'la başlayan savaşla birlikte tahliye edilen İsraillilerin, Hizbullah Litani Nehri'nin kuzeyine itilinceye kadar evlerine dönmeyeceklerinin sözünü verdi.

Gazeteye göre Galant, İsrail için en iyi seçeneğin, 2006'da Hizbullah ile savaşı sona erdiren 1701 sayılı kararın uygulanmasına yol açacak diplomatik bir çözüme ulaşmak olduğunu söyledi.

Bakan, diplomasi başarısız olursa İsrail'in sahip olduğu tüm araçları kullanarak Hizbullah'ı Litani Nehri'nin kuzeyine itmek için askeri operasyonlar dahil her türlü yöntemi kullanacağını ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın ulaştığı bilgiye göre 1701 nolu BM Güvenlik Konseyi kararı, Hizbullah'ın Litani Nehri'nin güneyinde askeri varlık bulundurmasını yasaklıyor; bu nehir İsrail-Lübnan sınırının yaklaşık 30 kilometre kuzeyinde. Ancak Hizbullah, sık ​​sık sınıra yakın bölgelerden İsrail'e saldırılar düzenliyor.


Heniyye: İsrail’in Gazze’ye saldırısı durursa tüm rehine ve tutukluların takası konusunda müzakereleri yeniden başlatmaya hazırız

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye (DPA)
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye (DPA)
TT

Heniyye: İsrail’in Gazze’ye saldırısı durursa tüm rehine ve tutukluların takası konusunda müzakereleri yeniden başlatmaya hazırız

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye (DPA)
Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye (DPA)

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısının durması halinde, tüm rehine ve tutukluların takası konusunda kapsamlı bir anlaşmaya varılması için müzakereleri yeniden başlatmaya hazır olduklarını söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Mısır merkezli Al Qahera kanalından aktardığına göre Heniyye, Hamas’ın ‘İsrail’in katliamları ışığında’ müzakere yapmayacağını da vurguladı.

Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki açlık ve yardımdan mahrum bırakma politikası ışığında, insani ve sağlık düzeyinde benzeri görülmemiş bir felaket yaşandığına dikkat çeken Heniyye, Al Qahera kanalına yaptığı açıklamada şunları söyledi;

Birleşmiş Milletler’in faaliyet gösterdiği seviye ne kabul edilebilir, ne de yeterlidir. Bu Gazze’nin yaşadığı insani trajedinin boyutuyla da orantılı değil.

İsrail’i rehine ve tutuklu takasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçlayan Heniyye, Hamas’ın çocuk ve kadın rehine meselesine ilişkin verdiği sözlere saygı duyduğunu vurguladı.

Gazze’deki savaşın benzeri görülmemiş bir savaş olduğunu dile getiren Heniyye, açıklamasına şu ifadelerle devam etti;

Bu savaş, Filistin meselesinin boyutu ve işgalle aramızda yaşanan çatışmanın niteliği gibi büyük hedefleri taşıyordu. Bu savaş sona ermeden önce, bir süre dikkatlerden düştükten sonra, Filistin meselesinin yeniden dünyanın gündemine getirilmesi gibi birçok hedefe ulaşıldığı söyleyebilirim.

Heniyye, bu kahramanca operasyonda ulaşılan bir diğer hedefin de, kendileri ve İsrail ordusunun sahip olduğu güç ve teçhizatın büyüklüğü arasındaki büyük farka rağmen, bu ordunun yenilmez, efsanevi bir ordu olarak kabul edildiği anlayışına darbe vurmak olduğunu söyledi.

Operasyondaki üçüncü hedefe değinen Heniyye şöyle devam etti

Bu hedef, Filistin meselesine Arap, İslami ve insani boyutlarıyla saygının yeniden tesis edilmesine dikkat çekmek oldu. İster Kahire’deki uluslararası zirvede, ister İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde, ister Suudi Arabistan’da düzenlenen Arap-İslam zirvesinde olsun, Filistin konusu tüm liderlerin önceliğiydi. Stratejik bir boyuta sahip olan bu hedefler, Filistin halkının kendi topraklarında özgürlük istediği ve bu topraklarda onurlu bir şekilde yaşamak istediği, Nakba’dan bu yana maruz kaldıkları tarihi adaletsizliğin artık sona ermesinin zamanının geldiğine dair spesifik ve açık bir mesaj taşıyor.

Heniyye, İsrail’in savaşın başlamasından bu yana Gazze’nin kuzeyindeki tüm hastanelere kasıtlı olarak saldırdığını, Gazze’nin güneyindeki tüm hastaneleri kuşattığını, hastanelere ilaç ve yakıt girişini engellediğini, sağlık personelini hedef aldığını ve onlarca sağlık sistemi çalışanını gözaltına aldığını vurguladı.

Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ndeki korkunç katliamın yanı sıra Endonezya Hastanesi, Kemal Advan Hastanesi ile el-Avda Hastanesi’ndeki acımasız saldırıları hatırlatan Heniyye, “Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki tüm hastanelerin hizmet dışı olduğu söylenebilir. Şifa Hastanesi şu anda kapasitesinin beşte biri oranında bile çalışmıyor” dedi.

Heniyye, “Bu nedenle, Gazze Şeridi’nin kuzeyinin sağlık ve tıbbi ihtiyaçlar da dahil olmak üzere yardım operasyonlarına erişimden mahrum bırakılmasıyla insani ve sağlık düzeylerinde benzeri görülmemiş bir felaketle karşı karşıyayız” diye ekledi.