Sudani, İran'ın Irak topraklarından tehdit edilmediği konusunda Reisi’ye güvence verdi

Bölgeyle ilgili dosyaları ele alındı ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler vurgulandı

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani dün Tahran'da ortak basın toplantısı verirken (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani dün Tahran'da ortak basın toplantısı verirken (AFP)
TT

Sudani, İran'ın Irak topraklarından tehdit edilmediği konusunda Reisi’ye güvence verdi

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani dün Tahran'da ortak basın toplantısı verirken (AFP)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani dün Tahran'da ortak basın toplantısı verirken (AFP)

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, dün Tahran’da İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile düzenlediği basın toplantısında Bağdat'ın topraklarının İran'ın güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanılmasına izin vermeyeceğini açıkladı. Sudani, “Tahran ziyaretim, ikili ilişkileri görüşmek üzere resmi bir davet üzerine geldi. Bölgedeki her alan ve durumda ilişkileri ele alacağız” şeklinde konuştu.
Sudani, “Irak, Tahran'ın 2003'ten beri kendisine verdiği desteği ve DEAŞ terör çetelerine karşı savaşını unutmuyor” şeklinde konuşarak ikili ilişkilerin her alanda geliştirilmesi için ziyaret ve toplantıların gerekli olduğuna dikkati çekti. Irak Başbakanı, “Ekonomik dosya hükümet için büyük önem taşıyor. İran Cumhurbaşkanı ile ortak ekonomi komitesini faaliyete geçirme konusunda anlaştık” dedi. Ayrıca İran'ın Irak'a gaz tedarikinde destek olma pozisyonuna övgüde bulundu. Güvenlik alanındaki ilişki ve iş birliğinin ele alındığına ve iki ülkenin güvenliğinin tartışılmaz bir konu olduğuna dikkati çeken Sudani, “Hükümetim, anayasayı uygulamaya ve Irak topraklarının İran'daki güvenliği bozmak için kullanılmasına izin vermemeye kararlı. Dış ilişkilerimizde karşılıklı saygı ve iç işlere karışmama ilkesine bağlıyız” dedi.
Sudani, İran'ın Kürdistan bölgesi tarafından, Irak'ta İranlı muhaliflerin varlığı bahanesiyle Irak topraklarına yönelik sürekli bombardımanına ilişkin olarak, “Irak topraklarının İran'ın güvenliğini tehdit edecek şekilde kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Hükümet, İran ile her alanda iş birliğini geliştirmeye kararlıdır” dedi.
Öte yandan İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi söz konusu basın toplantısında yaptığı açıklamada, Tahran-Bağdat ilişkisinin tarihi olduğunu belirtirken, yabancı askeri varlığın bölgenin sorunlarını artırdığını vurguladı. Ayrıca, “Irak'ın statüsü bölgede istikrarın tesisi için önemlidir” dedi.
Irak Başbakanı, İran seyahatinin arifesinde, hükümetinin arkasında duran Devlet Yönetimi Koalisyonunun bir toplantısına katıldı. Koalisyon taraflarını temsil eden tüm siyasi güçlerin (Şii, Sünni ve Kürt) katıldığı toplantıda yabancı dosyalarında Irak'ın pozisyonunun birliğine vurgu yapıldı. Koalisyon tarafından yapılan açıklamada, Bağdat'ın Irak topraklarına yönelik sürekli İran-Türkiye bombardımanına ilişkin, ‘Irak'ın egemenliğinin korunmasının vurgulandığı’ belirtildi. Irak egemenliğinin herhangi bir dış tarafça ihlal edilmesini önlemek için üst düzey toplantılar da yapıldığı da ifade edildi. Açıklamada ayrıca Irak'ın, topraklarının komşu ülkelerin güvenliğini istikrarsızlaştırmak için bir sıçrama tahtası olarak kullanılmasını önlemek için ciddi bir çalışma yürüttüğü vurgulandı. Toplantıda ayrıca kabinenin tamamlanmasına ve üzerinde ihtilaflı iki bakanlık konusundaki Kürt-Kürt anlaşmazlığının aşılması anlamına gelen ‘çevre, iskân ve inşaat bakanlarının’ kurulmasına de karar verildi.
Kürdistan Yurtseverler Birliği lideri Mahmud Hoşnav, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte Irak, Türkiye ve İran arasındaki sınır sorunları hakkında “Bu iki ülkeye karşı tarafların, örgütlerin ve partilerin varlığına ilişkin sorunlar çok önemli bir konudur. Bu nedenle, federal hükümet ile IKBY arasında, anayasanın, özellikle de sınırların ve Irak'ın egemenliğinin korunmasını öngören 8. maddesinin uygulanması yoluyla tam bir iş birliği sağlanmalıdır. Bu iş birliği, özellikle Irak'ın bu muhalif gruplara karşı tutumu bilindiği ve onlara karşı olduğu, ancak sınır muhafızları konuşlandırılana kadar Irak federal hükümetinin kontrolü altında olmadığı için, bu ülkelerin Irak'ın pozisyonlarıyla ilişkilerinin doğasına bağlı olmaya devam ediyor” dedi. Hoşnav, özellikle İran ve Türkiye ile olan sınır bölgelerinin, sıfır noktası olduğunu ve bunların sınır muhafızlarının veya kontrol noktalarının bulunmasının zor olduğu, casusların ve muhalif güçlerin girişini kolaylaştıran engebeli bölgelerde bulunduğunu vurguladı.
Öte yandan Ehl-i Beyt Üniversitesi Medya Profesörü Dr. Galip ed-Daami, Şarku'l Avsat'a Irak Başbakanı'nın Tahran ziyaretinin ‘Sudani hükümetinin devamlılığı ve bekası için önemli’ olduğunu söyledi. Daami, “Benim okuduğum kadarıyla Sudani, bu ziyaret aracılığıyla, kendi ülkesindeki desteği üzerindeki büyük etkisinden dolayı İslam Cumhuriyeti'nin desteğini kazanmaya çalışıyor. Irak'ta iktidara gelen her başbakan, bölge güçleri arasında gerekli dengeyi sağlamak için İran ve ABD'ye hacca gidiyor” şeklinde konuştu.



Gazze'deki el-Avde Hastanesi, yakıt kıtlığı nedeniyle hizmetlerinin çoğunu askıya aldı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'daki Kemal Advan Hastanesi (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'daki Kemal Advan Hastanesi (AFP)
TT

Gazze'deki el-Avde Hastanesi, yakıt kıtlığı nedeniyle hizmetlerinin çoğunu askıya aldı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'daki Kemal Advan Hastanesi (AFP)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahya'daki Kemal Advan Hastanesi (AFP)

Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat'ta bulunan el-Avde Hastanesi, yakıt kıtlığı nedeniyle hizmetlerinin çoğunu geçici olarak askıya aldığını ve sadece acil servis gibi temel hizmetleri sürdüreceğini duyurdu.

Hastaneyi yöneten el-Avde Sağlık ve Toplum Derneği'nin program direktörü Ahmed Muhanna, AFP'ye yaptığı açıklamada, "Jeneratörleri çalıştırmak için gerekli yakıtın tükenmesi nedeniyle hizmetlerin çoğu geçici olarak askıya alındı" dedi.

"Sadece temel hizmetler, yani acil servis, doğum ve çocuk servisleri devam ediyor," dedi ve hastane yönetiminin asgari hizmet seviyesini sağlamak için jeneratör kiralamak zorunda kaldığını belirtti.

Hastanenin normalde günlük 1000 ila bin 200 litre dizel tükettiğini, ancak mevcut stokun sadece 800 litre olduğunu ve tüm bölümlerin çalışır durumda kalması için yetersiz kaldığını açıkladı.

"Devam eden yakıt krizi, hastanenin temel hizmetlerini sağlama yeteneğini doğrudan tehdit ediyor," uyarısında bulundu.

Birkaç gün süren ağrıların ardından, 30 yaşındaki Hetem Ayada sonunda el-Avda Hastanesi'ne gitmeye karar verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Nuseyrat'tan gelen yerinden edilmiş kadın ajansa, hastane personelinin kendisine röntgen için elektrik olmadığını ve onunla ilgilenemeyeceklerini söylediğini belirtti.

Ayada, kendisine ağrı kesici verdiklerini ve durumu düzelmezse başka bir hastaneye gitmesi gerektiğini söylediklerini anlattı.

O akşam ağrıları şiddetlendi, bu yüzden başka bir sağlık merkezine gitti ve orada safra taşı teşhisi konuldu.

Kadın, harap olmuş Gazze Şeridi'nde en temel sağlık hizmetlerinin bile eksikliğinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi.

İsrail ile Hamas arasında yaklaşık iki yıldır süren savaşın ardından 10 Ekim'den bu yana yürürlükte olan ateşkes anlaşmasına rağmen, Gazze Şeridi ciddi bir insani krizi yaşamaya devam ediyor.

Ateşkes anlaşması günlük 600 kamyonun girişini öngörürken, STK'lara ve Birleşmiş Milletler'e göre, Şeride insani yardım taşıyan kamyonların sayısı yalnızca 100 ila 300 arasında değişiyor.


Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."