Suudi Arabistan'ın iklim koşullarına uygun enerji sistemleri

Suudi Arabistan'ın iklim koşullarına uygun enerji sistemleri
TT

Suudi Arabistan'ın iklim koşullarına uygun enerji sistemleri

Suudi Arabistan'ın iklim koşullarına uygun enerji sistemleri

Suudi Arabistan'da yenilenebilir enerji sektörüne yapılan yatırımlardaki kayda değer büyüme, 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını azaltma ve güneş ışığından yararlanma  konusunda önemli değişikliklerle beraber sürüyor.Güneş ışınlarının gücü bölgeyi güneş enerjisi kaynağı konumuna getiriyor. Ancak çöl iklimi sorunları halen çözülmeyi bekliyor.

Uygun güneş enerjisi sistemleri
Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) teknik bölüm başkanı Prof. Dr. Michael Salvador konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Kriz, aşırı sıcaklığın diğer çevresel unsurlarla birleşmesinde yatıyor. Nem ve şiddetli rüzgarlar, güneş enerjisi sistemlerinde ışık toplayan yüzeylerde madde ve kir birikmesine neden oluyor. Bu koşullar altında aynı anda fotovoltaikleri test etmenin güvenilir bir yolunu bulmak zor.”
Salvador ve meslektaşları, bu teknolojinin kullanımının iyileştirilmesi ve dolayısıyla yerel güneş enerjisi şirketlerinin bütçelerinin artırılması konularını önemli etkenler olarak öne görüyor. Güneş Enerjisi Araştırma Merkezi'nin zorlu iklim koşullarında fotovoltaik panelleri test etmedeki mükemmelliği sayesinde, endüstriyel ortaklar genişleme planlarını daha önce kendileri için mevcut olmayan bir kolaylıkla finanse edebiliyorlar.
Salvador bunu şu sözlerle açıklıyor:
“Suudi Arabistan'ın iklim koşullarında fotovoltaik sistemlerini ve modüllerini test etme konusunda bankalara verilerini sağlayan şirketler, gerekli finansmanı elde etmek için daha iyi müzakere etme imkanına sahip olabilir.”
Salvador, KAUST ile şirketler arasındaki bilgi alışverişinin yenilenebilir enerji şirketlerinin karşılaştığı sorunları daha iyi anlamaya yardımcı olduğu görüşünde.
Bu bağlamda Cidde merkezli mühendislik ve inşaat konusunda uzmanlaşmış yenilenebilir enerji şirketi, tekrarlanan elektrik kesintisi şikayetlerinin ardından evlerin çatılarına güneş paneli montajı konusunda yaşanan sorunu çözmelerine yardımcı olabilmeleri için KAUST’taki Güneş Enerjisi Araştırma Merkezi’nden yardım aldı.
Şirket, güneş panellerinin beklenenden daha yüksek sıcaklıklara maruz kaldığını keşfetti. Güneş enerjisi panelini monte etmek için metal yapının çerçevesinin altında sıkışan havadan kaynaklanan bu sorunun nedeniyle ilgili çalışmalar yürüten KAUST’un dışarıdaki testler üzerindeki araştırmaları, şirketin çöldeki yüksek sıcaklıkların etkisini azaltan çeşitli kurulum ayarlarını keşfetmesine yardımcı oldu.
Salvador şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sıkışan ısının birikmesi, güneş panelinin sıcaklığını açık havada olduğundan daha fazla artırdı. Ancak bunu doğrulayacak araçlara sahip değildi. Bu yüzden müdahale ettik. Katkımız, Suudi Arabistan genelinde fotovoltaik sistemlerin kurulumu için gerçek avantajlar sağlıyor.”

Çift taraflı paneller
Diğer yandan deniz suyunu tuzdan arındıran tesislerin ve büyük ölçekli güneş enerjisi santrallerin önde gelen küresel geliştiricisi ACWA Power şirketi, enerji girdi maliyetlerini azaltmak için fotovoltaik hücreler kullanmayı hedefliyor. Son olarak şirket, güneş panellerinin ayna benzeri yüzeylerinin her iki tarafında ‘çift taraflı güneş panelleri’ olarak adlandırılan enerjiyi depolayabildiği, çöl kumlarının yansıtıcı doğasına uygun ve benzersiz bir teknolojiyi test etmek için Salvador ile iş birliği yaptı.
Çift taraflı güneş panelleri, uyum açısını gün boyunca güneşin hareketi yönünde ayarlayan izleyicilere bağlanıyor. KAUST’ta yapılan ortak deneyler, büyük güneş enerjisi panelleri kurulmadan önce monte edilen çift taraflı güneş panelleri ile eşleştirilmesini sağladı.
Salvador, “İki tür izleyici vardır. Bunlardan ilki güneş panelinin bir eksen etrafında ortalandığı, ikincisi de gölgeyi arkadan azaltmak için eksen iki panel arasına yerleştirildiği türdür” dedi. “Çift güneş panellerinin birkaç ekonomik avantajı var. Ancak mevcut izleyici tasarımları, çok fazla dış ışıkta bile potansiyellerini tam olarak kullanamıyor” diye ekledi.

Taşınabilir sistemler
KAUST'taki Güneş Enerjisi ve Fotovoltaik Mühendislik Merkezi’nin Desert Technologies şirketiyle (Cidde merkezli, fotovoltaik ürünlerin üretiminde uzman) gerçekleştirdiği bir başka iş birliğinde araştırmacılar, yerel iklimde güneş enerjisi teknolojisinin performansını test edebilen araca monteli sistemler geliştiriyorlar.
Salvador şu açıklamada bulundu:
“Rüzgar ve nemin yanı sıra fotosel üzerindeki toz ve kirletici birikiminin bu sistemler üzerindeki etkisini simüle etmek çok zor. Çoğu şirketi denemeyi bırakmaya iten şey de bu. Ancak şirket tarafından icat edilen bu sistemi istediğiniz yere götürebilirsiniz” diyor.
Malzeme Mühendisliği ve Bilimi profesörü, ve KAUST’taki Güneş Enerjisi Araştırma Merkezi'nden sorumlu Profesör Stefan de Wolf’un açıklaması da şöyle oldu:
“Sıcak arasındaki etkileşimde uzmanlık oluşturmak güneşli iklim ve fotovoltaik birimler ile yerel iş birliği yoluyla Suudi Arabistan’ta yenilenebilir enerji için uzun vadeli ve güvenilir çözümlerin geliştirilmesi açısından büyük önem taşıyan konu.”



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.