Husiler büyük şirketleri ‘kamulaştırma’ ile tehdit ediyor

Taiz şehrinde bir pazarda müşterilerini bekleyen Yemenli bir kadın (AFP)
Taiz şehrinde bir pazarda müşterilerini bekleyen Yemenli bir kadın (AFP)
TT

Husiler büyük şirketleri ‘kamulaştırma’ ile tehdit ediyor

Taiz şehrinde bir pazarda müşterilerini bekleyen Yemenli bir kadın (AFP)
Taiz şehrinde bir pazarda müşterilerini bekleyen Yemenli bir kadın (AFP)

Husi milisleri geçtiğimiz günlerde, birçok lideri ve aktivisti aracılığıyla geniş çaplı bir kampanya başlattı. Kampanyada daha fazla yasa dışı gelir elde etme çabasıyla, Yemen’in en büyük ticari grubu olan Hayel Saeed Anam Grup Şirketi ‘kamulaştırma’ ile tehdit edildi.
Husi milislerinin tehdidi, milislerin dayattıkları fiyatlara uymadıkları iddiası ile şirketin birçok Yemen şehrindeki şubesini kapatmasının ardından başlatıldı.
Hayel Saeed Anam Grup Şirketi ise, milisleri yüksek fiyatların sebebi olmakla ve bu adımdan kâr elde etmeyi amaçlamakla suçladı ve milislerin iddialarını ‘söylenti ve yanıltıcı haberler’ olarak nitelendirdi. Şirketin açıklaması, Husi liderlerin başlattığı kışkırtma ve tehdit kampanyalarına ayrıca ‘kamulaştırma’ adı altında şirketleri ele geçirme denemesine bir yanıt olarak geldi. Şirket, Husilerin bu adımlarını, kamuoyunun kafasını karıştırmak, gruba olan güvenini sarsmak ve itibarını zedelemek için bir girişim olarak değerlendirdi.
Grup, yaptığı açıklamada, kendisine yönelik kışkırtma girişimini ve Husi liderleri tarafından yayılan söylentileri kınadı. Şirket ürünlerinin fiyatları konusunda, kalite standartlarının yanı sıra emtia maliyetlerinde yerel ve uluslararası değişkenlerin iniş ve çıkışlara etkisi göz önüne alınarak rekabet edilen emsallerine ayak uydurulduğunu vurguladı. Tacirleri fiyatları düşürmemeye zorladığına yönelik iddiaları reddetti.
Söz konusu açıklama, Husi medyasının Yemen’deki en büyük ticari grup olan ve ülke pazarın temel gıda maddeleri veya imalat malları gibi ihtiyaçlarının büyük bir kısmını sağlayan ticari gruba yönelik saldırısının ardından yapıldı.
Husi liderlerinden biri olan ve Husi Yüksek Siyasi Konseyi (Husi Darbe Yönetim Konseyi) olarak adlandırılan oluşumun Başkanı Mehdi el-Maşat’ın kardeşi Seyf el-Maşat ülkedeki en büyük ticari gruba bir medya saldırısı başlatarak, şirketi toptancı ve perakende satıcılarını fiyatları düşürmemeye zorlama, vatandaşın mağduriyetine kayıtsız kalma, merhamet ve vicdanı hesaba katmamakla suçladı. Maşat Twitter’da yaptığı paylaşımda, gruba karşı öfkesini dile getirerek, hesap vereceklerine yönelik söz verdi, iddiasında şirketin yaptıklarının ‘vatandaşları sömürmek için bağımsız bir devlet ilan etmekten bir eksiği olmadığını’ belirtti. Diğer Husi liderler, sosyal medyadaki hesapları aracılığıyla Hayel Saeed Anam Grup Şirketi’ni hedef aldı ve grubun tüm şirketlerinin kapatılmasını, ticari ve ekonomik faaliyetlerinin engellenmesini, para ve mal varlığına el konulmasını talep etti.
Husi milisler daha önce gruba bağlı tüketici şirketi Natco Şirketini ve bir dizi başka şirket ve kuruluşu, milislerin onayladığını iddia ettiği gıda fiyatlarına uymama bahanesiyle kapatmıştı.
Şarku’l Avsat’ın Sana’daki ticari kaynaklardan aktardığı habere göre, milisler geçen hafta 10 gıda üretimi ve ithalat şirketini kapattı. Ardından Sana ve komşu vilayetlerdeki düzinelerce ticari pazarda, toptancı ve perakendeciler alarma geçti.
Hayel Saeed Anam Grup’un, Dhamar ve Kızıldeniz kıyısındaki el-Hudeyde başta olmak üzere Husi milislerin kontrolü altındaki bazı şehirlerde bulunan şubeleri geçen hafta kapatıldı.
Kaynaklara göre kapatma işlemleri, söz konusu kurumların Husilerin bazı meblağlar ödemeleri için yaptığı şantajlara yanıt vermeyi reddetmesinden sonra uygulandı. Kaynaklar, Husilerin şantajlarına boyun eğen şirketlerin ise, genel merkezlerini ve şubelerini yeniden açabildiklerini aktardı.
Büyük ticari grup, Husilerin kendisine yönelik suçlamalarını reddetmekle yetinmeyerek, yaptığı açıklamada ‘kamuoyunun ve Yemen toplumunun, kendisine ve köklü değer ve ilkelerine yönelik güveninden, ulusal görevine ve sosyal sorumluluğuna bağlı, lider bir ulusal grup olmaktan gurur duyduğunu’ vurguladı.
Açıklamada ayrıca, ‘insanların yüksek hammadde fiyatları ve yerel ve küresel üretim maliyetlerinin, emtia fiyatlarına doğrudan ve önemli yansımalarının farkında olması ve bu konudaki bilgili olmasının’ Husi iddialarının ve iftiralarının kırılgan olmasını sağladığını vurguladı. Kendilerine yönelik bu iddiaları destekleyenlerin, piyasanın açık olduğuna, hiçbir zaman şirketin veya başkalarının tekelinde olmadığının tamamen farkında olduklarını belirtti.
Husi lideri Abdurrahman el-Ahnumi, grup şirketinin açıklamasını ‘görülmemiş bir cüret’ olarak nitelendirdi. Twitter’da yaptığı paylaşımda “Gruptan, tüm vatandaşlara yönelik bir özür bekliyorduk ancak ne yazık ki bu aşağılayıcı açıklamayı yayınladılar” ifadelerine yer verdi. Şirkete yöneltilen suçlamaların ‘ne yanıltıcı haber, ne de bir söylenti’ olduğunu belirtti
Milisler, onlara belirtilen fiyattan satış yapacaklarına yönelik yemin eden kişilerin videolarını yayınladı. Söz konusu görüntülerin, Hayel Saeed Anam Grup’un genel merkezinde çekildiği, görüntüdeki kişilerin şirketten mal alan toptancılar olduğu iddia edildi.
Husi milisleri, Gıda ve Ev Malzemeleri Tacirleri Sendikası adlı yeni bir sendika oluşturdu. Birçok ticari ve ekonomik kaynak, bunun amacının büyük şirketlere ve ticaret gruplarına şantaj yapmak, onları milislere bağlı tacirlere tazminat ödemeye zorlamak olduğunu belirtti. Kaynaklar ayrıca milislerin bu sendika aracılığıyla kullandıkları şantaj yöntemlerinden birinin de, söz konusu şirketlerin gıda maddelerinin bozuk olduğunu, verilerinin sahte olduğunu veya fiyatlarının yönetim tarafından belirlenen fiyatlara ihlal teşkil ettiğini iddia etmek olduğunu da bildirdi.
Şirkete yönelik bu adımlar, Husi milislerin kontrolündeki bölgelerde vatandaşların zor yaşam koşulları ve milislerin politikaları sonucunda satın alma güçlerinin düşmesi ve yoksullaşmaları nedeniyle ekonomik durgunluğa ve ticari faaliyetlerde yavaşlamaya tanık olduğu, aynı zamanda tacir ve iş adamlarının yıl bitmeden yükümlülüklerini yerine getirmeye ve hesaplarını denetlemeye çalıştıkları bir dönemde atıldı.



İsrail ordusunun Cenin kampında açtığı ateş sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti

İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
TT

İsrail ordusunun Cenin kampında açtığı ateş sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti

İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)

Filistin Sağlık Bakanlığı, işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin kampında İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu iki çocuğun hayatını kaybettiğini bildirdi.

Bakanlık açıklamasında, “Cenin kampında işgal güçlerinin ateş açması sonucu iki şehit ve bir ağır yaralı ile bir de orta derecede yaralı var” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada, iki çocuğun “şehit İslam Abdulaziz Nuh Mecarime (14 yaşında) ve şehit Muhammed Sari Maskala (14 yaşında)” olduğunu açıkladı.

İsrail ordusu, iki çocuğun öldürülmesiyle ilgili henüz bir açıklama yapmadı.

Resmi Filistin Haber Ajansı, "İşgal askerleri, Cenin kampındaki evlerine girip bazı kişisel eşyalarını almaya çalışan bir grup vatandaşı, El-Bişr mahallesinde kuşattı ve gerçek mermiyle ateş açtı" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail, 21 Ocak'tan bu yana Cenin kampında askeri operasyon yürütüyor ve o tarihten beri kuvvetleri kampta bulunuyor. Kamp sakinleri ise Cenin şehri ve komşu köylere yerleştirildi.


İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
TT

İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)

Suriye devlet medyası, İsrail'in Suriye'nin orta kesimindeki Humus, kıyı kenti Lazkiye ve tarihi Palmira olmak üzere üç kentin çevresini bombaladığını bildirdi.

Reuters'a göre İsrail'den henüz bir açıklama yapmadı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, İsrail hava saldırılarını kınayarak, bunları ülkenin egemenliğinin "açıkça ihlali" ve bölgesel istikrara yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi. Açıklamada, saldırıların "İsrail'in Suriye topraklarına yönelik bir dizi saldırgan tırmanışının parçası" olduğu belirtildi.

Suriye medyası, İsrail'in bombardımanının boyutu veya etkisi hakkında daha fazla ayrıntı vermedi.

İsrail, yıllardır Suriye'nin askeri altyapısının büyük bir kısmını tahrip eden hava bombardımanları gerçekleştiriyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bu saldırılar, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşından sonra daha da şiddetlendi.

İsrail ve Şam, son zamanlarda Suriye'nin güneyindeki çatışmanın yatıştırılması için ABD'nin arabuluculuğunda görüşmeler yürütüyor.


İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
TT

İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)

İbrahim Hamidi

Bu soru Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde, Lübnan'da, Yemen'de ve İran'da soruluyor. Ancak Suriye'de, komşuluk, tarih ve bağlamla ilgili birçok nedenden dolayı bu sorunun bazı yan boyutları da var.

Beşşar Esed rejiminin geçtiğimiz yılın sonlarında düşmesi, İran ve ‘direniş ekseni’ için en büyük darbe olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Zira Suriye, Lübnan'daki Hizbullah'ın silah koridoru, Irak'ın arka bahçesi, Tahran'ın desteklediği Filistinli silahlı grupların karargahı ve Husiler ile İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı milislerin eğitim kamplarının merkeziydi. Bu yüzden Heyet-i Tahriru’ş-Şam’ın (HTŞ) geçtiğimiz yıl kasım ayı sonlarında Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nu başlatmasının ardından İsrail'in, Esed adına Suriye'ye askeri müdahalede bulunmasını önlemek için İran'a saldırması şaşırtıcı değildi. İsrail ayrıca, kasım ayında Halep düştüğünde rejimi desteklemek için sınırı geçmeye çalışan Iraklı milislere de saldırılar düzenledi. Aslında İsrail, kasım ayında, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu başlamadan önce 2011 yılından bu yana İdlib kırsalında bu türden ilk saldırı olarak, Hizbullah ve DMO’nun Serakib'deki operasyon odasını yok eden cerrahi saldırılar düzenlemişti.

Fakat HTŞ'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Şam'a girmesi, İsrail'i Suriye ve Esed rejimi konusunda 50 yıldır süren ‘belirsizlik halinden’ çıkardı. Golan Tepeleri, 1974 yılında iki ülke arasında Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşmasının imzalanmasından bu yana onlarca yıldır tarafsız ve sessiz bir cephe oldu ve stratejik silahlar kontrol altındaydı. Füzeler, kimyasal silahlar ve varil bombaları güney cephesinde veya İsrail ile savaşta değil, Suriyelilere karşı kullanıldı.

Suriye belirsizliği ile karşı karşıya kalan İsrail, kısa sürede 700 saldırı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti ve Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'nde ilan edilen tampon bölgeyi işgal etti.

İsrail, Suriye’nin yeni yönetimi üzerindeki belirsizlik karşısında neler yaptı?

  1. İsrail kısa bir süre içinde 700 hava saldırısı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde bulunan tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti.
  2. Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girerek burayı işgal etti.
  3. Golan Tepeleri'nin kuzeyinden güneyine kadar tampon bölgeye paralel olarak Suriye topraklarında 7 kilometre derinliğinde bir şerit işgal etti.
  4. Golan Tepeleri’ndeki en yüksek stratejik zirve olan Cebel eş-Şeyh Gözlemevi’ni işgal etti.
  5. Şam ile Golan Tepeleri arasındaki bölgeyi güvenlik bölgesi ilan ederek Suriye ordusunun bu bölgeye girmesini yasakladı.
  6. Güneydeki üç il ve Suriye topraklarının çoğunda hava hakimiyetini ele geçirdi.
  7. Ankara'nın Türk askeri üsleri olarak kullanmak istediği Suriye'nin merkezindeki tesisleri ve havaalanlarını imha etti.
  8. Başbakan Binyamin Netanyahu, Suriye'deki son gelişmelerle birlikte ‘Dürzileri korumak’ istediğini açıkladı ve İsrail ordusu, Şam'a bu yönde baskı yapmak için Suriye'nin egemenliğinin merkezi olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın girişini ve Savunma Bakanlığı binasını vurdu.
  9. Tel Aviv, Golan Tepeleri'nden Suveyda’ya insani yardım koridoru kurmak istediğini açıkladı.

Yeni Suriye yönetimine gelince, yönetimin liderleri Şam'a ulaştıklarında ‘İsrail dahil hiçbir komşu ülkeye tehdit oluşturma niyetleri olmadığını’ açıkladılar. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara daha sonra Paris ziyareti sırasında İsrail ile ‘dolaylı müzakerelerin’ sürdüğünü doğrularken Suriye Dışişleri Bakanlığı Paris'te İsraillilerle görüşmeler yapıldığını duyurdu. Beyaz Saray tarafından yapılan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın 14 Mayıs'ta Riyad'da Şara ile yaptığı görüşmede, Suriye’nin İbrahim (Abraham) Anlaşmaları'na katılmasını istediğini belirten açıklamasına itiraz edilmedi.

Suriye'nin ilk görüşü, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın uygulanmasını teyit etmek veya benzer bir anlaşmaya varmak için müzakere masasına oturmak ve ardından iki taraf arasında barışçıl bir sürece yol açabilecek bir siyasi süreç başlatmaktı. Bu süreç, Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları’na katılmasıyla sonuçlanabilirdi. Bunun yanında Suriye'nin, anlaşmaya katılan diğer Arap ülkelerinden farklı olduğu göz önünde bulundurulmalı. İsrail, Suriye’deki Golan Tepeleri'ni işgal etmiş durumda ve iki ülke arasında bazı temas hatları var. Bununla birlikte İsrail ordusu Suriye topraklarının derinliklerine girmiş durumda.

İsrail'in genişleyen talep listesi karşısında Şam'ın ‘Tel Aviv ne istiyor? Müzakere koşullarını iyileştirmek mi istiyor, yoksa yayılmacı emelleri mi var? Suriye'yi parçalamak ve bölmek mi istiyor?’ sorularını sıralaması oldukça doğal.

Bunlar Şam'da kapalı kapılar ardında sorulan ciddi sorular. Temasların kapsamı genişledikçe, müzakere toplantıları yapıldıkça ve Suriye'nin güneyinde saha testleri yapıldıkça İsrail'in gerçek hedeflerini ve Netanyahu'nun hedeflerinin ordu ve istihbarat servislerinin hedefleriyle aynı olup olmadığını anlamakta daha fazla belirsizlik ve kafa karışıklığı ortaya çıkıyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrailliler, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın yenilenmesiyle ilgilenmediklerini, bunun geçmiş bir döneme ait olduğunu ve 1974'te imzalanmasına yol açan koşulların şu anki durumdan tamamen farklı olduğunu düşündüklerini söylediler. Başka bir deyişle, Hafız Esed ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger tarafından müzakere edilen anlaşma onlarla birlikte toprağa gömüldü. Daha da tehlikelisi, Şam'ın dış mahalleleri ile ayrılık hattı arasındaki bölgenin ağır silahların ve Suriye ordusunun bulunmadığı bir bölge olmasını ve ‘Suriye'nin güneyinde 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek’ için hareket özgürlüğü, saldırı ve hava kontrolü ile erken uyarı düzenlemeleri ve önlemleri içermesini öneriyor olmaları.

Sahi İsrail Suriye'de ve Suriye'den ne istiyor?