Hadramut’ta İHA ekipmanı taşıyan bir Husi sevkiyatına el konuldu

Milisler ed-Dali’de saldırılar ve Sana’da ise baskı kampanyaları başlattı

2020 yılında ABD Donanması tarafından durdurulan Husilere gönderilmiş İran silah sevkiyatından bir kare (ABD Donanması)
2020 yılında ABD Donanması tarafından durdurulan Husilere gönderilmiş İran silah sevkiyatından bir kare (ABD Donanması)
TT

Hadramut’ta İHA ekipmanı taşıyan bir Husi sevkiyatına el konuldu

2020 yılında ABD Donanması tarafından durdurulan Husilere gönderilmiş İran silah sevkiyatından bir kare (ABD Donanması)
2020 yılında ABD Donanması tarafından durdurulan Husilere gönderilmiş İran silah sevkiyatından bir kare (ABD Donanması)

Husi milisleri, daha fazla bölgeyi kontrol altına alma çabasıyla ed-Dali’deki kara saldırılarını artırırken, Yemen hükümet yetkilileri Hadramut’ta, Husilere insansız hava aracı ekipmanı da dahil olmak üzere askeri kargo taşıyan iki lokomotife el konulduğunu duyurdu.
Husi milisleri Sana’da baskı ve tutuklamaları artırdı.  Meşru hükümetin raporlarına göre, birçok aktivist ve gazeteci, yolsuzluk, yağma ve haraçlar konusundaki yaygın hoşnutsuzluk dalgasının arka planında bu kampanyalardan etkilendi.
Resmi kaynaklar, Yemen İçişleri Bakanı Tümgeneral İbrahim Haydan’ın İran destekli terörist Husi milislerine yönelik insansız hava araçları ekipmanlarını taşıyan iki lokomotifi ele geçirmeyi başaran, Hadramout Vadisi ve Çölü güvenlik görevlilerinin dikkatine ve vatansever ruhuna övgüde bulundu.
Şarku’l Avsat’ın Yemen haber ajansı SABA’dan aktardığı habere göre, Bakan Haydan, Hadramut Vadisi ve Çölü Güvenlik Dairesi Müdürü Abdullah Bin Hubeyş ile yaptığı bir telefon görüşmesi sırasında, Savunma Bakanlığı’ndaki ana komuta ve kontrol merkezi ile İçişleri Bakanlığındaki Komuta ve Kontrol Genel İdaresi arasındaki sürekli koordinasyona övgüde bulundu. Zira söz konusu iki kurum, malzemelerin mukavvalarla kamufle edildiği iki lokomotifin hareketini gözlemlemiş sonrasında güvenlik noktalarına sevk edip ve sürücülerle birlikte durdurmuştu.
Hadramut Vadisi ve Çölü Güvenlik Dairesi Müdürü, “İki lokomotif, adli işlemlerin tamamlanması için Cezai Soruştuma İdaresi’ne çekildi. Terörist Husi milislere insansız hava aracı malzemeleri kaçırma açısından çete ile bağları ortaya çıkarıldı, cezalarının belirlenmesi için adalete teslim edildiler” ifadelerini kullandı.
Bu operasyon, Yemen güçlerinin insansız hava araçları ve balistik füzelere yönelik silah ve ekipman sevkiyatını ilk kez durdurması değildi. Zira ordu ve güvenlik servisleri daha önce Hadramut, el-Mahra, Marib ve el-Cevf’teki birçok sevkiyatı Husilere ulaşmadan önce durdurmuştu.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne bağlı BM uzmanlarının Yemen’e ilişkin raporunda, İran’dan Yemen bölgelerine yönelik kaçakçılık ağları kapsamında kullanılan deniz yollarının yanı sıra, doğu sınırından başlayarak silah kaçakçılarının Husiler için kullandığı karayollarının olduğuna dikkat çekmişti.
Diğer yandan, ABD Donanması geçen ay Umman Körfezi’nde Yemen’e giden iki İran silah sevkiyatını durdurduğunu açıkladı. Bu sevkiyat, geçtiğimiz yıllarda ABD ve İngiliz kuvvetleri ile Yemen Sahil Güvenliği tarafından ele geçirilen birçok sevkiyata eklendi.
ABD Donanması Beşinci Filosundan yapılan açıklamada, Yemen’e giden kaçakçılık yollarının bulunduğu Umman Körfezi’nde, 50 tondan fazla mühimmat, fünye ve füze yakıtı kaçakçılığı yapan bir balıkçı gemisinin durdurulduğunu bildirdi.
Açıklamada “Lewis P. Puller (ESP3) Deniz Seferi Üssü’nde görev yapan donanma personeli, bayrak doğrulama işleminde yasadışı sevkiyatı keşfettiler. Bu, ABD Beşinci Filosu tarafından bir ay içinde ele geçirilen en büyük ikinci yasadışı silah kaçakçılığı oldu” ifadelerine yer verildi.
Aynı ay içinde durdurulan bir önceki sevkiyatla ilgili olarak ise, ABD Donanması geçen ayın ortasında yaptığı açıklamada, İran’ın Umman Körfezi üzerinden Husi darbe grubuna doğru yola çıkardığı büyük miktarda füze yakıtını içeren bir sevkiyat olduğunu belirtmişti.
Sevkiyat roket yakıtı üretiminde yaygın olarak kullanılan 70 tondan fazla amonyum perkloratın yanı sıra patlayıcılar ve patlayıcı üretiminde kullanılan 100 ton üreyi içeriyordu.
O dönemde ABD Deniz Kuvvetleri Merkez Komutanlığı (NAVCENT), Beşinci Filo ve Birleşik Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Brad Cooper, bunun büyük miktarda patlayıcı madde olduğunu doğrularken “Büyüklüğüne bağlı olarak, 10’dan fazla orta menzilli balistik füzeyi ateşlemek için yeterli” olduğu açıklamasında bulunmuştu.
Diğer yandan, Yemen askeri medyası Husi milislerinin son günlerde temas bölgelerindeki noktalar üzerinde daha fazla kontrol sağlamak amacıyla ed-Dali’deki saldırılarını artırdığını ancak bu saldırıların, bir dizi milis üyesinin öldürülmesine ve yaralanmasına yol açan ortak hükümet güçleri tarafından püskürtüldüğünü açıkladı.
Yemen ordusunun resmi internet sitesi September.Net, cuma günü ordu güçlerinin, Husi terör örgütünün el-Haşa ilçesinin kuzeydoğusunda çok sayıda unsuru ile gerçekleştirdiği saldırıyı bozguna uğrattığını bildirildi.
Siteye göre, Ortak Kuvvetler’in top atışları, şehrin kuzeyinden gelen terörist takviye güçlerini hedef alarak, araçlarını imha ederken, ölü ve yaralılara neden oldu.
Ed-Dali vilayetindeki saha gelişmeleri, başkent Sana’daki Husi milis üyeleri tarafından daha fazla ihlali ve grup liderlerinin yolsuzluğuna karşı aktivistlere ve protestoculara yönelik tutuklama furyasını sürdürüyor.
Yemen Enformasyon Kültür ve Turizm Bakanı Muammer el-İryani yaptığı açıklamada, Husi milislerinin yürüttüğü, gazetecileri ve aktivistleri hedef alan tutuklama kampanyasının, ‘milis liderlerinin yaşadığı panik durumunu, artan halk gerilimi ve yaklaşan ayaklanmanın nedenlerinin milisleri kökünden yok edecek kadar olgunlaştığını anladıklarını yansıtmakta olduğunu’ belirtti.
İryani yaptığı açıklamalarda “Husi milislerinin suçlarını ve ihlallerini, grubun beyhudeliğini ve yolsuzluklarını ifşa eden kişilere karşı bu çılgın kampanya, İran’daki molla rejiminin protestoculara, genç erkeklere ve kadınlara yönelik baskı ve taciz uygulamalarının yanı sıra ayaklanmalarını bastırmayı başaramayıp ve tüm İran eyaletlerinde halkın öfkesini körüklemesini hatırlatıyor” ifadelerini kullandı.
Yemen Enformasyon Bakanı, ‘gazetecilerin, medya çalışanlarının ve aktivistlerin kaçırılması ve zorla kaybedilmesi suçlarına ilişkin uluslararası sessizlik durumunu’ garipsediğini belirtirken, ‘terörist Husi milislerin kontrol bölgelerindeki vatandaşlara karşı işlediği suç ve ihlallere karşı net bir tavır alınması ve milis liderlerinden ve unsurlarından bu ihlalleri yapanların yargılanması ve hesap sorulması’ çağrısında bulundu.



Filistin Cumhurbaşkanlığı: Hamas'ın Gazze'de vatandaşlara yönelik "yargısız" infazını en sert şekilde kınıyoruz

Filistin Cumhurbaşkanlığı, Hamas tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği "saha infazlarını" kınadı (AFP)
Filistin Cumhurbaşkanlığı, Hamas tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği "saha infazlarını" kınadı (AFP)
TT

Filistin Cumhurbaşkanlığı: Hamas'ın Gazze'de vatandaşlara yönelik "yargısız" infazını en sert şekilde kınıyoruz

Filistin Cumhurbaşkanlığı, Hamas tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği "saha infazlarını" kınadı (AFP)
Filistin Cumhurbaşkanlığı, Hamas tarafından gerçekleştirildiğini iddia ettiği "saha infazlarını" kınadı (AFP)

Filistin Cumhurbaşkanlığı dün Hamas'ın Gazze Şeridi'nde onlarca vatandaşa “yasa dışı ve adil yargılama olmaksızın” uyguladığı “saha infazlarını” en şiddetli şekilde kınadı.

Filistin Haber Ajansı tarafından yayınlanan açıklamada, Başkanlık, yaşananların “bir suç ve insan haklarının açık bir ihlali, hukukun üstünlüğü ilkesinin ciddi bir ihlali olduğunu ve Gazze'deki halkımızın savaş, yıkım ve kuşatmanın etkilerinden muzdarip olduğu bir dönemde, hareketin zorla ve terörle otoritesini dayatma ısrarını yansıttığını” vurguladı.

Açıklamada, hukukun tek referans olduğu ve bu tür uygulamaların Filistin halkının birliğini ve toplumsal yapısını zedelediği ve Filistin devletinin kurumlarını tek bir otorite altında birleştirme yönündeki devam eden çabalara aykırı olduğunu belirtildi.

Cumhurbaşkanlığı açıklamasında, Hamas'ı "halkımızın yüce çıkarlarına zarar veren bu suçlardan tamamen sorumlu tuttu. Bu suçlar, işgal için bahaneler sağlayan ve yeniden yapılanmayı, bölünmeyi derinleştirmeyi ve özgür, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını engelleyecek olan Hamas'ın Gazze Şeridi üzerindeki hakimiyetini pekiştirmeyi amaçlıyor" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın El-Aksa TV’den aktardığına göre, kanal dün ismi açıklanmayan bir "saha kaynağının", "direnişin güvenlik güçlerinin Gazze Şehri'nin Şucaiye semtinde 'İsrail işbirlikçilerine' karşı geniş çaplı bir güvenlik operasyonu yürüttüğünü" söyledi.


İsrail, Gazze'deki Refah sınır kapısını açtı ve Hamas'a yönelik cezalandırıcı önlemleri kaldırdı

Yardım tırları bugün her zamanki gibi Gazze Şeridi'ne girecek (Reuters)
Yardım tırları bugün her zamanki gibi Gazze Şeridi'ne girecek (Reuters)
TT

İsrail, Gazze'deki Refah sınır kapısını açtı ve Hamas'a yönelik cezalandırıcı önlemleri kaldırdı

Yardım tırları bugün her zamanki gibi Gazze Şeridi'ne girecek (Reuters)
Yardım tırları bugün her zamanki gibi Gazze Şeridi'ne girecek (Reuters)

İsrail'in kamu yayıncısı (Radyo Kan) bugün, İsrail'in, dört rehinenin cenazesinin teslim edilmesi sonrasında Gazze ile Mısır arasındaki Refah sınır kapısını açmaya ve Gazze Şeridi'ne insani yardımın ulaştırılmasına izin vermeye karar verdiğini bildirdi.

Haberde İsrail'in, Gazze Şeridi'ne giren yardım kamyonlarının sayısını yarıya indirmek de dahil olmak üzere Filistin İslami Direniş Hareketi'ne (Hamas) karşı almayı planladığı önlemleri iptal ettiği de belirtildi.


Moskova ve Şam geçmişi geride bırakıp ilişkilerini yeniden tesis ediyor

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Moskova ve Şam geçmişi geride bırakıp ilişkilerini yeniden tesis ediyor

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Samir İlyas

Rusya ve Suriye’nin Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşüşünün ardından aralarındaki ilişkileri yeni temeller üzerinde kurmaya hazır olduklarına dair sinyaller çoğalıyor. Son aylarda, cesaret verici açıklamalarla sonuçlanan toplantılar ve ziyaretlerin gerçekleşmesiyle birlikte, diplomatik, ekonomik ve askeri alanda dikkate değer hamleler olduğu görüldü.

Bu ayın ortalarında yapılması planlanan Arap ülkeleri-Rusya zirvesinin ertelenmesi haberleriyle eş zamanlı yaşanan bir gelişmede, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, geçen perşembe günü bir televizyon röportajında, ülkesinin Suriye topraklarının birliğini desteklediğini vurguladı. Ayrılıkçılığın son derece ciddi riskleri olduğunun altını çizen Lavrov, bunun Suriye’ye ve bölgeye yansımaları konusunda uyararak “Suriye Kürtlerinin özerklik ve ayrılık girişimleri somut sonuçlara yol açarsa, Kürt sorunu bölgedeki diğer tüm ülkelerde de patlak verebilir ve bu da ciddi riskler doğurur” ifadelerini kullandı.

Lavrov, Şam'da veya ülkenin diğer bölgelerindeki çeşitli etnik-mezhepsel ve siyasi gruplar üzerinde etkili tüm ülkelerin, Suriye'nin birliğinin kendi çıkarlarına olduğunu anlamaları gerektiğini vurguladı.

Rusya’nın Suriye ile ‘koşulsuz dostane ilişkiler’ sürdürdüğünü vurgulayan Lavrov, bu yüzden Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı Moskova'ya davet etti. Sovyetler Birliği döneminden bu yana Rusya'nın Suriyeli askeri personele eğitim verdiğini ve Suriye'nin savunma kapasitesinin geliştirilmesine katkıda bulunduğunu hatırlatan Rus bakan, ülkesinin ‘Sovyet döneminde başlayanlar da dahil olmak üzere, yeni durumu yansıtacak şekilde gerekli düzenlemelerle’ tüm girişimleri sürdürme konusundaki ilgisini dile getirdi. Lavrov, Rusya’nın Suriye’deki askeri üsleriyle ilgili olarak “Başkan Vladimir Putin, Suriye yönetimi istemezse Suriye'de kalmayacağımızı defalarca kez vurguladı, ancak (Suriye yönetiminin) bölgedeki bazı ülkelerle birlikte, Suriye'deki varlığımızın devam etmesiyle ilgilendiği görülüyor” yorumunda bulundu. Rusya’nın Suriye'deki askeri üslerinin görevlerinin yeniden tanımlanması gerektiğini belirten Lavrov, “Bunlar arasında, Suriyeliler, komşuları ve diğer birçok ülke için örneğin, insani yardım sevkiyatlarını taşımak için liman ve havalimanında bir insani yardım merkezi kurulması gibi faydalı olacak açık görevler de bulunuyor” şeklinde konuştu.

Rusya, Arap Baharı’nı Batı'nın desteklediği ‘renkli devrimlerin’ bir parçası olarak ele aldı.

Ülkesinin Suriye'nin durumu üzerindeki sorumluluğunu hafifletmeye çalışan Lavrov, Arap Baharı'nın patlak vermesinden sonra Rusya'nın Suriye'ye gelerek Suriyeli yetkililere yardım ettiğini ve ülkedeki durumun istikrara kavuşmasına önemli bir katkıda bulunduğunu söyledi. Rusya, daha önce ABD ve bölgedeki bazı ülkelerin katılımıyla istikrarı yeniden tesis etmek için uluslararası bir karar almıştı. Lavrov, “Bu karar uygulanmış olsaydı, Suriye'de bu duruma gelmezdik” diye vurguladı.

Her iki tarafın da karşılıklı saygı ve ortak çıkarlar temelinde ilişkiler kurmaya istekli olduğuna dair olumlu işaretler olmasına rağmen, Rusya'nın devrime karşı siyasi ve askeri önyargılarını bir kenara bırakması, ne kadar zor olursa olsun, ilişkileri eski haline getirmek için yeterli olmayacak gibi görünüyor. Kremlin, Rusya’nın yeni Suriye'deki rolünü sürdürmek ve sıcak sulardaki askeri üslerini korumak için çaba gösteriyor. Bu aynı zamanda ona dış politikasının stratejik alanlarından birini etkileme olanağı sağlıyor. Ancak Rusya'nın yetenekleri ve nüfuzu, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden bu yana Suriye'nin radikal jeopolitik yeniden konumlanmasını engellemek için yeterli olmayacak gibi görünüyor. Öyle görünüyor ki Suriye, 1960'lı yıllardan bu yana ilk kez Sovyetler Birliği ve daha sonra Rusya'nın izlediği yoldan farklı bir yolda ilerliyor. Bu yıl, Rusya'nın Ortadoğu'daki nüfuzunun azaldığına dair birtakım işaretler var. Bunun nedeni sadece bölgedeki en önemli müttefikinin düşüşü değil, aynı zamanda 7 Ekim 2023 saldırısı ve ardından İran ekseninin çöküşünün ardından yaşanan radikal değişiklikler. Rusya, Suriye'nin geleceğinde önemli bir rol oynamayı istese de bunu gerçekleştiremeyecek durumda olduğu söylenebilir, ama Şam'daki yeni yöneticilerin Moskova ile güçlü ilişkiler kurmaya istekli veya muktedir oldukları kesin olarak söylenemez. Suriyeli yetkililerin yaptıkları ziyaretlerin ve açıklamaların, Washington ve Brüksel'e, baskı yapmak veya yeniden yapılanma, ekonomik iyileşme ve İsrail'i caydırma konusunda yardım etmemeleri halinde başka seçeneklerin de olduğu mesajını vermek için mi yapıldığı da belirsizliğini koruyor.

Müdahaleye giden yol

Rusya, Arap Baharı’nı Batı'nın desteklediği ‘renkli devrimlerin’ bir parçası olarak ele aldı. Ancak Tunus ve Mısır'daki devrimlere sert tepki göstermedi. Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev döneminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından (BMGK) Libya semalarını uçuşa yasak bölge olarak tanımlayan 1973 sayılı kararı kabul etti. Ancak Suriye devrimine delindiğinde Irak ve Yemen'i kaybettikten sonra Ortadoğu'daki son önemli tarihi müttefikini de kaybetmekten korktu.

Rusya, 2013 yılında Doğu Guta'ya yönelik kimyasal saldırıların ardından Esed rejimini şiddetle savundu ve ona yönelik herhangi bir suçlamada bulunmayı reddetti

Rusya, Esed rejimini devirme girişimini, Batı'nın Moskova’nın Ortadoğu'daki nüfuzunu sınırlamaya yönelik jeopolitik bir manevrası olarak değerlendirdi. Rusya, Esed rejimine koruyucu bir şemsiye sağlamak ve halk muhalefet hareketinin ilk aşamalarında barışçıl gösterilere karşı askeri güç kullanmasını meşrulaştırmak için çalıştı. Aynı zamanda, diyalog ve barışçıl bir çözüm çağrısında bulunmaya devam etti.

2012 ilkbaharında Putin'in üçüncü kez devlet başkanlığına oturma zamanı yaklaşırken, Rusya'nın tutumu daha da katılaştı. Esed'e siyasi, ekonomik ve askeri desteğini artırdı. Rusya, Batı'nın aldatmacasını ve BMGK’nın 1973 sayılı kararı, Libya'ya saldırmak ve Muammer Kaddafi rejimini zorla devirmek için kullanmasını gerekçe göstererek bu katı tutumunu savundu.

Rusya diplomasi, 30 Haziran 2012 tarihinde Cenevre-1 Konferansı bildirgesinin hazırlanmasına ve kabul edilmesine katkıda bulundu. Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın planına dayanan bildiri, Suriye'nin himayesinde tam yetkiye sahip bir ‘geçiş yönetim organının’ kurulmasını, seçimlerin yapılmasını ve bir anayasanın hazırlanmasını öngörüyordu. Rusya, BMGK’da Suriye'deki sorunun çözümü için anahtar rol oynayan bu bildiriyi destekledi, ancak bildiriyi ve uygulanma mekanizmalarını kendi yorumuna göre yorumlayarak Annan ve sonraki BM genel sekreterlerinin bir çözüme ulaşma çabalarını engelledi.

dfvgbh
Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Moskova'daki görüşmelerinin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısının sonunda tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (AFP)

Rusya, 2013 yılında Doğu Guta'ya yapılan kimyasal silah saldırılarının ardından Suriye rejimini şiddetle savundu ve ona yönelik herhangi bir suçlamada bulunmayı reddetti. Rejimin tüm ihlallerini, yabancı müdahaleyi ve Esed rejiminin düşmesini meşrulaştırmak için sahnelenmiş olaylar olarak göstermeye çalıştı. Dönemin ABD Başkanı Barack Obama yönetimi ile Suriye rejimine yaptırım uygulanmadan Suriye'nin kimyasal silahlarını imha etmek üzere bir anlaşma yaptı.

Askeri alanda başarı, siyasi alanda başarısızlık

Esed rejiminin Suriye topraklarının büyük bölümünü kaybetmesi ve muhaliflerin Şam'ın dış kesimlerine doğru ilerlemesi üzerine, 30 Eylül 2015'te Rusya'nın askeri müdahalesi başladı.

Belirtilen amaç, terör örgütleriyle mücadele etmek ve bunların Rusya'nın iç kesimlerinde saldırı düzenlemesini önlemekti. Rusya Devlet Başkanı Putin, Suriye'deki terör örgütlerinin saflarında 2 binden fazla Rus savaşçı ve Orta Asya ülkelerinden birkaç bin savaşçı olduğunu belirterek, bunların Suriye'de başarılı olmaları halinde Rusya'ya dönebileceklerini vurguladı. Putin, 2 Ekim 2015 tarihinde ordu komutanları ve güvenlik birimleri liderleriyle yaptığı toplantıda Suriye’ye yönelik müdahalenin terörün ülkesine ulaşmasını önlemek için alınan bir ön tedbir olduğunu açıkladı. Esed'den yardım talebi aldıktan sonra Suriye'ye sağlanan askeri desteğin ‘Rusya'nın askeri doktrini ve uluslararası hukuka uygun’ olduğunu vurguladı.

Kremlin’in ve Rusya’nın askeri müdahalesinin Suriye halkını terörizmden kurtarmak ve devlet yapısını korumak için yapıldığı yönündeki propagandasına rağmen Suriyelilerin Rusya'ya karşı duyduğu öfke giderek arttı.

Müdahalenin belirtilen hedeflerinin ötesinde, Rusya terörle mücadele bahanesiyle, Kırım'ı ilhak ettikten sonra kendisine uygulanan tecriti kıracak uluslararası bir koalisyon oluşturmak istedi. Resmi açıklamalara göre Rusya Suriye'de gerçek savaş koşulları altında yüzlerce tür silahı test etti ve geliştirdi. Esed'i korumak karşılığında, Tartus Deniz Üssü’nü 49 yıllığına kiraladı ve bu üssün kapasitesini artırdı. Ayrıca Hmeymim Hava Üssü kurdu ve genişletti, her iki üssü de Rusya'nın Afrika kıtasındaki hareketliliği için önemli lojistik merkezlere dönüştürdü.

cd
Suriye'nin batısındaki Lazkiye ilinde yer alan ve Rusya tarafından kullanılan Hmeymim Hava Üssü’nün girişinde bir kontrol noktasının dışında bir aracın yanında duran Suriyeli muhalif savaşçılar, 29 Aralık 2024 (AFP)

Kısa bir sürede sahada yeni bir gerçeklik dayatmayı başaran Rusya, Halep'teki büyük yıkımın enkazı üzerinde Türkiye ve İran ile Astana sürecini başlatarak Cenevre ve BM tarafından alınan kararlar ve yayınlanan bildirilerden uzak bir siyasi çözümün ayrıntılarını belirledi. Esed rejiminin tüm Suriye toprakları üzerindeki kontrolünü pekiştirmek amacıyla Türkiye ile çeşitli anlaşmalar yaptı ve yerel uzlaşmalara katkıda bulundu, ancak rejim gücünü artırdıktan sonra bu anlaşmalardan geri adım attı. Ardından Astana'daki ortaklarıyla birlikte, dört bölgeyi Gerginliği Azaltma Bölgesi olarak belirledi, ancak bunlardan sadece 2018 sonbaharında sadece İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi olarak kaldı. Guta, Kalamun, güney bölgesi, Humus’un kuzeyi ve Hama'nın güneyindeki savaşçıları Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne gitmeyi kabul etmeye zorladıktan sonra, muhalefet savaşçılarının çoğu, rejim güçleri ve İran destekli milislerin saldırıları nedeniyle muhalefetin kontrolündeki bölgenin küçüldüğü İdlib'e gitti.

Rusya, elde ettiği askeri ‘başarılara’ rağmen, Suriye rejimine ve muhalefetine siyasi bir çözüm dayatmazken 2018 yılından bu yana Avrupalıları ve komşu ülkeleri mültecileri geri göndermeleri ve erken toparlanma ve yeniden inşa projelerine başlamaları için ikna etme çabalarında başarısız oldu.

Rusya'nın Suriye muhalefetinin de katılımıyla siyasi bir çözüme ulaşma konusundaki samimiyeti ne olursa olsun, Esed rejimi herhangi bir taahhüt vermekten kaçınmayı bir şekilde başardı. Böylece Suriye Anayasa Komitesi’nin görüşmeleri ve diğer konulardaki müzakereleri sonsuz ayrıntılarla çıkmaza soktu. Rusya’nın ve İran'ın Suriye’deki nüfuzunu kendi lehine dengeleme oyununda ustalaştı. Rusya, rejimi bölgesel olarak yeniden markalaştırma ve ona bir şans daha verme konusunda başarılı olsa da rejimin inatçılığı, İran ile ittifakına bağlılığı ve captagon (uyuşturucu) ihracatına devam etmesi, bu fırsatın da kaçmasına yol açtı ve muhaliflerin başlattığı Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nda rejimi dış destekten mahrum bıraktı.

Ağır miras

Kremlin ve propaganda araçları, askeri müdahalenin Suriyelileri terörizmden kurtarmak ve devletin yapısını korumak için yapıldığını öne sürse de milyonlarca Suriyelinin ülkeyi terk etmek zorunda kalması ve İdlib ile Halep kırsalına kitlesel göçün yaşanması, Suriyelilerin Rusya'ya yönelik öfkesini artırdı.

Şara, birkaç görüşmenin ardından Suriye'nin Rusya'ya olan bağlılığını gösteren bir işaret olarak, Rusya'nın dünyada önemli bir ülke olduğunu ve neredeyse dünyanın en güçlü ikinci ülkesi olarak kabul edildiğini söyledi

Suriyelilerin çoğu, Rusya'nın Suriye’deki rolünü olumsuz olarak değerlendiriyor. Rusya, Esed rejiminin söylemini benimsemekten, sivillere karşı silah kullanmasını meşrulaştırmaya, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'nün (OPCW) raporlarını sorgulamaya ve sınır ötesi insani yardımı istismar etmeye kadar varan tutumlar sergiledi. Rusya pratikte, askeri müdahale öncesinde dört kez ve sonrasında 14 kez olmak üzere toplam 18 kez veto hakkını kullanarak, BMGK’nın Esed rejimini işlediği suçlardan sorumlu tutma yeteneğini felce uğrattı. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) geçtiğimiz yıl 30 Eylül'de yayınladığı dokuzuncu yıllık raporunda, Suriye'ye askeri müdahalesinin başlangıcından bu yana Rus güçleri tarafından işlenen en önemli ihlalleri belgeledi. Raporda, Rus güçlerinin Suriye’de yüzde 44'ü çocuk ve kadın olmak üzere 6 bin 969 sivilin ölümünden sorumlu olduğu belirtildi. Rapora göre Rusya’nın askeri müdahalesinden sonra Rus güçleri, 224 okul, 209 sağlık tesisi ve 61 pazar dahil olmak üzere hayati öneme sahip sivil merkezlere en az bin 251 saldırı düzenledi.

Ortak zemin

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Suriyelilerin çoğu, devrimin başlangıcından bu yana Başta Devlet Başkanı Putin olmak üzere Rus yetkililer tarafından yapılan ve Rusya'nın Esed rejimini değil Suriye devletinin yapısını savunduğu vurgulanan açıklamalar karşısında ikna olmuş değil. Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nun hızı, süreci yavaşlatabilecek olan Rusya için kesinlikle bir sürprizdi, ancak Ruslar, rejim ve İranlı müttefiklerinin sahada dayanamayacağına ikna olmuş görünüyordu. Suriye Cumhurbaşkanı Şara, 12 Eylül'de verdiği bir röportajda, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nu gerçekleştiren güçlerin Hama'ya ulaştıktan sonra Moskova ile müzakere masasına oturduğunu ve her iki tarafın da ‘taahhütlerde’ bulunduğunu ve Humus'a vardıklarında bunları uyguladığını açıkladı. Bu da Rusya’nın Esed'e karşı askeri harekatı yöneten Heyet Tahrir eş-Şam’a (HTŞ) geç de olsa açık davranmaya başladığının bir işareti olarak görüldü.

Şara, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Humus'a vardığımızda, Ruslar o sırada çatışmalardan uzak durdular, yani bizimle aralarındaki anlaşma gereği, hava saldırıları ya da başka yollarla olsun müdahale etmediler ve askeri sahneden tamamen çekildiler. Biz anlaşmanın bize düşen kısmını yerine getirdik. Onlar da şimdiye kadar kendi taraflarına düşen kısmı yerine getirdiler ve Suriye'nin iç işlerine herhangi bir olumsuz müdahale göstermediler. Aksine, geçtiğimiz dönemlerde olumlu bir etkileşim oldu.”

Birkaç görüşmenin ardından Rusya'nın dünyada önemli bir ülke olduğunu ve neredeyse dünyanın en güçlü ikinci ülkesi olarak kabul edildiğini söyleyen Şara, “Suriye ile Rusya arasında, Suriye'nin 1946'da kurulmasına kadar uzanan yakın bağlar var. Suriye geçmişte Rusya ile çok sayıda bağa sahipti ve biz bu bağları otomatik olarak miras aldık. Bu bağlar, özellikle Suriye'nin Güvenlik Konseyi ile bağlantılı olanlar da dahil olmak üzere çok sayıda ve çeşitli yaptırımlara tabi olduğu için, sakin ve ihtiyatlı bir şekilde korunmalı ve yönetilmelidir. Rusya, BMGK’da daimi üye olup, sesini etkili bir şekilde duyurmalı” şeklinde konuştu. Bu sözler, Suriye'nin Rusya'ya olan bağlılığını gösteren bir işaret olarak görüldü.

ABD'nin hamleleri, Trump yönetiminin Rusya'yı iç siyasi çözüm sürecine dahil etme niyetinde olmadığını, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda Türkiye ile, güney bölgelerinde ise İsrail ile koordinasyon kurmayı tercih ettiğini gösterdi.

Geçmişe dayalı olarak herhangi bir ülkeye karşı düşmanca politikalar benimsenmemesi çağrısında bulunan Şara, “Bu ilişkilerin Suriye'nin egemenliği ve karar verme bağımsızlığı temelinde kurulmasının ve Suriye'nin çıkarlarının öncelikli olmasının önemli olduğunu” vurguladı.

Rus yetkililerin eski rejimden herhangi bir isme bağlı olmadıklarını söyleyen Şara, Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin ‘Rusların çıkarlarına uygun olduğunu ve Suriye ile uzun süredir devam eden tarihi ve stratejik ilişkilere dayandığını’ belirtti. Suriye Cumhurbaşkanı, Halep'in kontrolünü ele geçirdikten sonra Rusya ile ilişkiler ve iletişim kurma kararı alınmasının, ‘Suriye’nin istediği çıkarların elde edilebileceği, ancak öncekinden farklı koşullar altında olacağı ve Şam'a girmemizin Rusya'nın Suriye'den ayrıldığı anlamına gelmediği’ gerçeğine dayandığını açıkladı.

xcvfgb
Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov ile Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra'nın Moskova'da yaptığı görüşmeden bir kare, 31 Temmuz 2025 (AFP)

Her iki tarafın niyetlerini ve pragmatik açıklamalarını sorgulamadan, geçmişi geride bırakma ve ekonomik ve askeri iş birliğini artırma arzuları göz önüne alındığında geçiş dönemi adaleti, şu anda Rusya'da bulunan suçluların iadesi, sözleşmelerin ve tazminatların gözden geçirilmesi gibi birçok konu yakınlaşmaya engel teşkil edebilir. Bunların başında Suriye halkını, ordusu ve paralı askerleri Suriyelilere karşı korkunç ihlallerde bulunan ve acımasız bir rejimi savunan bir ülkeyle normal ilişkilerin yeniden kurulması çağrılarının uygulanabilirliği ve bunun ahlaki yönü konusunda ikna etmek geliyor.

Öte yandan ABD'nin hamleleri, Trump yönetiminin Rusya'yı iç siyasi çözüm sürecine dahil etme niyetinde olmadığını, Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusunda Türkiye ile, güney bölgelerinde ise İsrail ile koordinasyon kurmayı tercih ettiğini gösteriyor. Trump yönetiminin İsrail'e sınırsız desteği, Rusya'nın Suriye'nin güneyindeki durumu kontrol etme konusundaki önceki rolünü yeniden üstlenme şansını fiilen ortadan kaldırıyor. Suriye yönetimi, ordusunu yeniden silahlandırmaya ve bazı silahlar için Rusya’dan yeni silahlar ve yedek parçalarını temin etmeye çalışırken, Rusya'nın Ukrayna’da yürüttüğü savaş bu görevi zorlaştırıyor. Rusya da ilişkilerin bozulmasına rağmen İsrail'i kızdırmak istemiyor ve fazladan elinde olsa bile Suriye'ye kaliteli silah tedarik etmesi beklenmiyor. Öte yandan Avrupa ülkeleri, Şam'a ekonomik destek sağlanması ve yaptırımların kaldırılması için Rusya'nın askeri olarak geri çekilmesini şart koştu.