Mısır-Türkiye ilişkilerinde yeni gelişmeler mi var?

Sisi ve Erdoğan, son olarak Doha'da bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi ve Erdoğan, son olarak Doha'da bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye ilişkilerinde yeni gelişmeler mi var?

Sisi ve Erdoğan, son olarak Doha'da bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Sisi ve Erdoğan, son olarak Doha'da bir araya geldiler (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Türkiye'den üst düzey yetkililer tarafından yapılan açıklamalar, Ankara'nın Kahire ile ilişkilerini ‘normalleştirme’ arzusunu tazeledi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, iki ülkenin büyükelçi atama aşamasına geldiklerini ve cumhurbaşkanları düzeyinde görüşmeler için başka adımlar atılabileceğine işaret ederek, ‘iki ülke arasında bakanlar düzeyinde istişarelerin devam ettiğini’ belirtti.  Kahire ise konuyla ilgili herhangi resmi bir açıklama yapmaktan kaçınmaya devam etti.
Mısırlı kaynaklar, Kahire'nin Türkiye ile ilişkiler dosyasında yıllar içinde oluşturulan kaidelere göre hareket ettiğini belirterek ‘Türkiye ile ilişkilerdeki çekinceli durumun devam edeceğini’ öne sürdüler. Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Şarku'l Avsat'a konuşan kaynaklar, bu kaidelerin son zamanlarda Türk tarafına birkaç kez bildirildiğini ve ilgili tarafların da daha önce Dışişleri Bakanı Samih Şukri’nin Mısır'ın ‘söz değil icraat istediği’ şeklindeki açıklamalarına göre hareket ettiğini söylediler.
Kaynaklar, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz 20 Kasım’da Katar’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası açılışı töreninde görüşmelerinin ardından Ankara-Kahire ilişkilerinin ‘önemli bir gelişmeye sahne olduğunu’ belirtirken Mısırlı ve Türk yetkililer arasında ‘kamuya açık’ toplantılar yapmak için yakında atılacak adımlar olup olmadığına ilişkin detay vermekten kaçındılar. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Salı akşamı bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalarda, Erdoğan ile Sisi arasında gerçekleşen tokalaşmanın ‘bir buçuk yıl süren çabaların önemli bir parçası’ olduğunu söyledi.  Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşmenin hızlanmasını umduğunu ifade eden Kalın, Erdoğan ile Sisi'nin Doha'daki görüşmesine atıfla, 2022'nin ‘normalleşme’ yılı olduğunu belirterek sorunlu olunan birçok ülkeyle bir normalleşme sürecinin başlatıldığını kaydetti.
Mısır ve Türkiye ilişkileri, Mısır’da 2013 yılında kitlesel protesto gösterilerinin ardından eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi iktidarının düşmesinden sonra gerildi. Türkiye, Mısırlı yetkililer tarafından ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırılan Müslüman Kardeşler’in (İhvan-ı Müslimin) çok sayıda liderine sığınak sağladı. Müslüman Kardeşler, Türkiye topraklarında kurdukları televizyon kanallarında yaptıkları yayınlarla Mısırlı yetkililere karşı düşmanca kampanyalar yürüttüler. Ancak Türkiye, Müslüman Kardeşler'e bağlı medya çalışanlarından Mısır'a yönelik provokasyonu durdurmalarını istedi. Bu talebi ihlal eden bazı medya çalışanları tutuklandı.
İki ülke, gergin siyasi ilişkilere rağmen ekonomik ilişkilerini tutarlı bir şekilde sürdürdüler. Mısır’ın resmi verilerine göre Mısır ile Türkiye arasında ticaret hacmindeki büyüme oranı 2021 yılında yüzde 32,6 oldu.
Kahire Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Dr. Tarık Fehmi, Türkiye'nin Mısır'la normalleşme hakkında yaptığı açıklamalarının Türk dış politika yapıcı çevrelerin olağan davranışını temsil ettiğini, ancak bunların sahadaki sonuçlara yansıması gerektiğini belirtti.
Şarku’l Avsat’a konuşan Prof. Dr. Fehmi, “Mısır, hiçbir zaman iki ülkenin büyükelçilerinin yeniden atanmasına itiraz etmedi, ancak başta Libya dosyası ve Akdeniz'in güvenliği olmak üzere öncelikli dosyalarına ilişkin endişelerine Türkiye'den bir yanıt verilmesini istiyor” ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Fehmi, Kahire’nin Ankara ile gelecekte olası bir adım atılması konusundaki çekincesinin ‘Türk yetkililerin önceki tutumlarından kaynaklandığına’ dikkat çekti.
Siyaset bilimi profesörü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin diplomatik adımı, Mısır ile ilişkiler dosyasında bir iyileşmeyi hedefliyor. Ancak bu adım, Mısır’ın Kahire ile Ankara arasındaki ilk istikşafi görüşme turunda açıkladığı taleplerinin bir kısmına karşılık ciddi adımlar atılmasına rağmen özellikle Suriye’de ve Irak'ta bu talepler halen karşılanamadı.”
Türkiye meselelerinde uzman olan Mısırlı araştırmacı Muhsin İvadallah, Mısır’la yakınlaşmaya yönelik tekrar eden açıklamaları Türkiye'deki gelişmelerle ilişkilendirdi. Türkiye'de yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerle birlikte Ankara'nın, Kahire başta olmak üzere Arap başkentleriyle ilişkileri normalleştirme dosyasında atılım isteğinin artıracağına işaret eden İvadallah, AK Parti iktidarının yıllarca süren gerilimin ardından Arap ülkeleriyle dostane ilişkiler kurmak için girişim başlattığını belirtti.
İvadallah, Şarku'l-Avsat'a yaptığı değerlendirmede, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mısır'a yönelik yaklaşımının muhalefet partilerinden yoğun eleştiri aldığını ve Erdoğan’ın da önümüzdeki dönemde Mısır ve bazı bölge ülkeleriyle yakınlaşarak bu eleştirilerden kaçınmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulundu.
İvadallah, Türkiye'nin, geçtiğimiz ay Ürdün'ün başkenti Amman’ın ev sahipliğinde düzenlenen 2. Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı’na katılmasının, Türkiye’nin Irak ve Suriye topraklarındaki askeri varlığına yönelik Arap ülkelerinden gelen eleştirilere rağmen bölge ülkeleriyle yeni bir yakınlaşma girişimini temsil ettiğini söyledi.
İki ülke arasındaki ilişkilerin iyileşmesinin bir işareti olarak önümüzdeki dönemde büyükelçilerin karşılıklı olarak atanmasını bekleyen İvadallah, bakanlar düzeyindeki toplantıların yapılmasının, başta Libya dosyası olmak üzere Mısır için önemli siyasi dosyalara ilişkin mutabakatlarla bağlantılı olacağının da altını çizdi.



Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
TT

Kuşatma stratejisi: Doğu ve Batı Libya'nın ‘etki ve coğrafya’ mücadelesi

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)
Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Libya'nın batısındaki bir askeri karargâha yaptığı ziyaret sırasında (El-Menfi'nin ofisi)

Libya’nın doğusundaki ve batısındaki otoriteler, kimi yönleri sessiz ilerleyen bir çekişmenin içinde bulunuyor. Mevcut işaretlere göre taraflar, etkisini sahada güç gösterisiyle artırmayı hedefleyen ‘arazi kuşatma’ stratejisini aşamalı şekilde uygulayarak nüfuz mücadelesini sürdürüyor.

fgt
Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter, bir askeri üretim tesisini ziyaret etti. (LUO)

Libya Ulusal Ordusu (LUO), Mareşal Halife Hafter liderliğinde 2014’te yeniden yapılandırılmasının ardından ülkenin doğusunda konumlandı. Ancak bu tarihten itibaren farklı kolları aracılığıyla ülkenin orta ve güney bölgelerine doğru genişleme adımları attı. Buna paralel olarak Abdulhamid Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ise başkent Trablus’ta hakimiyetini sürdürürken, son dönemde bazı belediyeler üzerindeki kontrolünü artıran kararlar aldı.

Gözlemciler, Bingazi’deki otoritelerin -LUO ve Usame Hammad hükümeti- rakibi UBH’nin sosyal ilişkiler alanında bir ‘gedik açtığını’ belirtiyor. Bu adımın, daha önce ‘dünkü düşman’ olarak görülen kesimlerle, özellikle Zaviye’de ve başkentteki bazı diğer şehirlerde temasların artırılmasıyla hayata geçirildiği ifade ediliyor.

Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı

Başkent Trablus’un batısındaki Zaviye kentinde, geçen hafta Hammad hükümeti tarafından Zaviye Uluslararası Ticari Havalimanı’nın temel atma töreni düzenlendi. Törene İçişleri Bakanı İsam Ebu Zeribe, Ulaştırma Bakanı Abdulhakim el-Gazivi ile Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi’nden (DYK) bazı üyeler katıldı. Söz konusu adım, kent sakinleri tarafından olumlu karşılandı.

rty
Zaviye Uluslararası Havalimanı'nın temel atma töreninin ardından Zaviye sakinleri (Usame Hammad hükümetine bağlı bir sayfa)

Havalimanı projesinin ciddiyetine işaret eden bir gelişme olarak, Ulusal Kalkınma Kurumu tarafından görevlendirilen Türk şirketi SRJ’nin yöneticisi ve teknik ekibi bölgeye gelerek coğrafi etüt çalışmalarına ve proje haritalarının hazırlanmasına başladı.

Öte yandan Hafter karşıtı çevreler bu adımları ‘Trablus otoritelerine yakın tarafları kendi safına çekme girişimi’ olarak nitelendirerek eleştiride bulundu. Buna karşın LUO’ya yakın bir kaynak, Hafter’in ‘siyasi aktörlere Libya’yı krizden çıkarmaları için çokça fırsat tanıdığını, mevcut girişimlerin ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya yönelik olduğunu düşündüğünü’ belirtti. Kaynak, Hafter’in son uyarısının ‘ordunun yaşananları görmezden gelmeyeceği anlamına geldiğini’ aktardı.

Hafter, son haftalarda güney, batı ve orta Libya’dan gelen çok sayıda kabile heyetini kabul etti. Bu heyetlerin önemli bir bölümü daha önce Trablus yönetimine yakın kabul ediliyordu. Aynı dönemde LUO Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Saddam Hafter de güney bölgelerinde saha turlarını yoğunlaştırdı.

Güvenlik gerekçesiyle isminin açıklanmasını istemeyen batı Libyalı bir kaynak, ‘askeri kurumun, ülkenin dağınıklığı ve geleceği üzerinden yürütülen siyasi pazarlıklara karşı Libya halkını korumak için hareket ettiğini’ savundu. Kaynak, daha önce Dibeybe hükümetine yakın bazı kesimlerin ‘LUO saflarına yöneldiğini’ ileri sürdü.

Hammad hükümetinin, Hafter’e muhalif bir kent olan Zaviye’ye gitmesinden önce, LUO’nun güneydeki etkisini artırdığı gözlemleniyor. Bu güçlenme, Çad hükümetiyle yapılan sınır güvenliği iş birliği ve Sebha’da olduğu gibi çeşitli kalkınma, hizmet ve askeri projelerle destekleniyor. Gelişmeler, ordunun ülkenin güney kuşağındaki varlığını pekiştirdiği şeklinde yorumlanıyor.

Coğrafya konusunda çatışma

Ancak Libya Halkın Sesi Partisi Başkanı Fethi eş-Şibli, ülkedeki mevcut gelişmelerin ‘siyasetten önce bir coğrafya mücadelesi’ niteliği taşıdığını düşünüyor. Şibli, tarafların sahadaki hakimiyet alanlarını genişleterek daha fazla siyasi ve ekonomik nüfuz elde etmeye çalıştığını söyledi.

Şibli, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, güç dengesinin artık ‘kimin diğerini çevreleyebildiğine ve sahada baskı unsuru oluşturacak kartlara sahip olduğuna’ bağlı olduğunu belirterek, bu durumun taraflara olası bir çözüm sürecinde kendi şartlarını dayatma imkânı vereceğini ifade etti.

sdfgth
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe (Dibeybe'nin ofisi)

Rekabetin artmasıyla birlikte, Başbakan Abdulhamid Dibeybe yakın dönemde Misrata Belediyesi’ne bağlı 15 yeni belediye şubesi kurulmasına yönelik bir karar çıkardı. Bu karara Tavurga, Ebu Kureyn, Buncim ve Zemzem gibi Misrata’dan coğrafi olarak uzak bölgeler de dahil edildi. Ancak Trablus Temyiz Mahkemesi, geçen yıl ekim ayında Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasını iptal eden bir hüküm vererek, burada yeni bir belediye şubesi oluşturulmasını hukuka aykırı bulmuştu.

Siyasi analist Halid Bakan, Dibeybe’nin Misrata’nın yetki alanını Beni Velid’den Sirte sınırlarına kadar genişletme girişimini, ‘Trablus’taki hükümetini kaybetmesi halinde ilan edilecek bir Büyük Misrata Devleti hazırlığı’ olarak değerlendirdi. Buna karşın Dibeybe hükümetine yakın isimler, adımın ‘resmi yetki çerçevesi içinde’ atıldığını savundu.

TM üyesi Caballah eş-Şeyyabi ise Dibeybe’nin kararını ‘kendini büyütmeye yönelik yayılmacı bir politika’ olarak nitelendirdi. Tavurga’nın Misrata’ya bağlanmasına ve burada bir belediye şubesi kurulmasına yönelik kararın, hem yerel halkın iradesine hem de yerel yönetim mevzuatına aykırı olduğunu kaydetti.

Şeyyabi yaptığı açıklamada, Trablus Temyiz Mahkemesi’nin söz konusu kararı durdurduğunu hatırlatarak, “Başbakan mahkeme hükmüne uymadı ve yargı kararını hiçe saydı. Bu durum, yasallık ilkesinin ve hukukun üstünlüğünün açık bir ihlali” dedi. Tavurga’nın bağımsız bir belediye olduğunu vurgulayan Şeyyabi, “Halkının ve temsilcilerinin onayı olmadan buranın statüsünü düşüren ya da başka bir belediyeye bağlayan hiçbir kararı kabul etmeyiz” ifadelerini kullandı.

Şeyyabi, Dibeybe’nin kararının derhal iptal edilmesi, yargı hükümlerine riayet edilmesi ve Tavurga halkının haklarının korunması gerektiğini belirtti. Ayrıca, başsavcılığın ‘en azından yargının saygınlığını korumak için’ konuya acilen müdahale etmesi çağrısında bulundu.

Belediyelerin Misrata'ya dahil edilmesi

Dibeybe’nin Misrata’ya yeni belediye birimleri bağlama kararı, özellikle bu düzenlemeden etkilenen bölgelerde dikkat çekici tepkilere yol açtı. Başbakanın memleketi olan Misrata’ya bağlanması gündeme gelen Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, TM’ye başvurarak ‘belediyenin tüm idari sınırlarıyla birlikte Sirte’ye bağlanmasını’ ve Dibeybe hükümeti tarafından alınan tüm ilgili kararların iptal edilmesini istedi.

Belediye meclisi, söz konusu adımın ‘Beni Velid’in doğal kaynakları ve taş ocaklarının haksız biçimde kullanılmasına zemin hazırladığını’ savundu. Ayrıca, Zemzem’in Misrata’ya bağlı bir belediye şubesi yapılmasına da karşı çıkılarak, “Eğer böyle bir düzenleme zorunlu görülüyorsa, Zemzem’in Beni Velid’e bağlanması daha uygundur” ifadeleri kullanıldı. Beni Velid, hâlâ büyük oranda eski lider Muammer Kaddafi dönemine yakın çizgisiyle bilinen kentlerden biri.

Öte yandan LUO’nun 2020’nin ortasında başkente girmekte başarısız olmasının ardından, güçlerini Trablus’un idari sınırlarının dışına çektiği biliniyor. LUO, o tarihten bu yana Sirte-Cufra hattında konuşlanmış durumda ve bu bölgeyi güney yönlü askeri faaliyetleri için bir merkez olarak kullanıyor.

dfg
Libya Ulusal Ordusu’nun (LUO) kara kuvvetlerine ait bir askeri konvoy (LUO)

Beni Velid Belediyesi’nin geçici yönetimi, ‘kentin idari ve tarihi sınırlarının hiçbir gerekçeyle değiştirilmemesi gerektiğini’ vurgulayarak, idari bağlılık konusunda yapılacak herhangi bir düzenlemenin yalnızca yasama organının yetkisinde olduğunu hatırlattı.

Tavurga’daki Yaşlılar ve İleri Gelenler Meclisi de UBH’nin Tavurga’yı bir belediye şubesi gibi Misrata’ya bağlama kararını reddetti. Meclis, ‘Tavurga Belediyesi’nin idari bağımsızlığının, yasama kurumlarınca alınmış kararlarla ve yargı hükümleriyle güvence altına alındığını’ belirterek statünün değiştirilmesine karşı çıktı.

Libya’da, LUO’nun ve Trablus otoritelerinin dışında kalan bazı siyasi ve sosyal gruplar da UBH’ye yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Bu kesimler, ülkede ‘askeri yapıların güçlendirilmesi ve militarizmin artmasına’ karşı çıkarken, ordunun güneyde kontrol alanını genişletmesini ‘askeri ve siyasi bölünmüşlüğü derinleştiren, ayrıca olası Birleşmiş Milletler (BM) girişimlerine karşı atılmış erken bir adım’ olarak değerlendiriyor.


Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Faşir’den kaçanlar: Ağaçlara asılı cesetler gördük

HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)
HDK’nın saldırısından kaçan yerinden edilmiş kişiler için kurulan et-Tavile Mülteci Kampı’ndaki Sudanlı bir kadını, 15 Kasım 2025 (Reuters)

Faşir’deki saldırılardan sağ kalanlar, geçtiğimiz ekim ayında Sudan'ın Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehri Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) eline geçmesinden bu yana maruz kaldıkları veya tanık oldukları korkunç ihlalleri anlattılar.

Yedi yakın aile üyesiyle birlikte Faşir’den kaçan, ancak beraberindekilerin başlarına ne geldiğini bilmeyen Ahmed Cibril, “O gece çıplak ayakla ve pijamalarımızla yola çıktık ve yolda HDK üyelerinin yoğun ateşi altında kaldık... Birçoğu öldü ve yaralandı” dedi. Faşir’den yaklaşık 60 kilometre uzaklıktaki et-Tavile Mülteci Kampı’na giderken onlarca kişinin açlık ve susuzluktan öldüğünü, diğerlerinin ise aldıkları ağır yaralar nedeniyle hayatını kaybettiğine tanık olduğunu ekledi.

Telefonla Şarku’l Avsat’a konuşan sağ kalanlar, HDK’nın yüzlerce aileyi gözaltı merkezlerinde ve barınaklarda zorla alıkoymaya devam ettiğini ve birçoğunun açlıktan öldüğünü veya vurulduğunu söyledi.

Sağ kalanlardan biri şöyle dedi:

Ağaçlara asılmış kadın ve erkeklerin cesetlerini gördük, kimse onlara yaklaşamadı.

Faşir'in HDK’nın eline geçmesinden birkaç gün sonra şehirden ayrılan Avukat Adam İdris şöyle konuştu:

“HDK bizi camilere gitmeye zorladı, orada bizi videoya aldı ve ardından her şeyin normal seyrinde gittiğini söyleyen videolar yayınladı, oysa gerçekte silahsız vatandaşları gözaltına alıyor ve serbest bırakılmaları karşılığında büyük miktarlarda para talep ediyordu.”

İki çocuk annesi bir kadın ise şöyle anlattı:

“Kadınları sıraya dizip silahlarını bize doğrulttular ve sonra para ve altın var mı diye bakmak için giysilerimizi aradılar. HDK üyeleri tarafından cinsel şiddete ve insanlık dışı muameleye maruz kaldık. Bize ırkçı hakaretler ettiler.”

Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında, tüm güçleri tek bir ordu altında birleştirme çabaları sırasında ordu ile HDK arasında başlayan anlaşmazlık silahlı çatışmaya dönüştü.


Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
TT

Suriyeliler, Suriye'nin kurtuluşu ve Beşşar Esed’in kaçışının yıldönümünü kutluyor

Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)
Dün Şam’da Beşşar Esed rejiminin düşüşünü kutlayan törenlere katılırken ülkelerinin bayraklarını sallayan Suriyeliler (AP)

Şam, bugün ‘kurtuluşunun’ birinci yıldönümünde Suriyelilerin ülkelerine dönüşünü, eski rejimin çöküşünü ve lideri Beşşar Esed'in ülkeden kaçışını kutluyor.

Adeta bir tatil havasının hakim olduğu başkentte, geri dönüş hakkının sevinci, hatıraların ağırlığıyla iç içe geçmiş durumda. Sokaklar ise ‘karanlık dönemin’ sembollerinin yerini alan yeni bir kimliği yansıtıyor. Silahlı grupların üyeleri yeni devletin güvenlik kurumlarına entegre edilirken Şamlılar gelecekleriyle ilgili endişelerinin bir kısmından kurtulmuş durumdalar.

Süslemelerin, kalabalıkların, dolu otellerin ve yıllarca süren sürgünün ardından geri dönenlerin ardında, hala kayıp olanların aileleri ve yıkılmış bölgelerin sakinleri arasında hiç bitmeyecek bir hüzün var. Yine de insanlar, sanki ‘duvarların artık kulakları yokmuş’ gibi, açıkça konuşma cesaretini yeniden kazandılar ve bireysel karar verme gücünü ve geri dönme hakkını yeniden kazandıklarına dair genel duygularını ifade ettiler.

Bu değişim, 8 Aralık 2024 tarihinde Beşşar Esed'in ülkenden kaçışının ardından yaşanan hareketli gecenin hatıralarını silebilmiş değil. O gece, güvenlik kurumları çöktü, silahlı gruplar kritik öneme sahip karargahları yağmalamak için acele etti ve eski rejimin üyeleri üniformalarını sokaklarda bıraktı. Şam kaosun eşiğine gelmişti.

Ancak Cisr el-Ebyad, Bab Tuma ve el-Kassa gibi mahalleler, doktorlar, öğrenciler ve tüccarlardan oluşan geçici mahalle komiteleri sayesinde kendilerini korumayı başardılar. Bu girişimler sayesinde 200'den fazla hırsız tutuklandı ve mezhep çatışmaları önlerken halkın durumun kontrolden çıkmasını engelleme yeteneğini ortaya koydu.

Öte yandan Tahran'da bugün, İran'ın Suriye'deki dayanak noktasını kaybetmesi, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney’in ‘dış komplo’ hakkındaki konuşması, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Suriye'yi ‘35. Eyalet’ olarak görmesi, diplomasinin savunulması ve milletvekillerinin on milyarlarca doların israf edildiği yönündeki suçlamaları arasında ‘direniş çadırının ana direğinin’ çöküşüyle ilgili çelişkili haberler basında yer alıyor.