İnsanlık medeniyeti sonun eşiğinde… Onu kim kurtaracak?

Dünya canlıların kitlesel olarak yok oluşu ve bilinen türlerin dörtte üçünün yeryüzünden silinmesi krizine hazırlanıyor

3 bin yıllık ormanların zamanla yok olması bekleniyor ki bu, birçok felaketin daha hızlı gerçeklemesi demek / Fotoğraf: AFP
3 bin yıllık ormanların zamanla yok olması bekleniyor ki bu, birçok felaketin daha hızlı gerçeklemesi demek / Fotoğraf: AFP
TT

İnsanlık medeniyeti sonun eşiğinde… Onu kim kurtaracak?

3 bin yıllık ormanların zamanla yok olması bekleniyor ki bu, birçok felaketin daha hızlı gerçeklemesi demek / Fotoğraf: AFP
3 bin yıllık ormanların zamanla yok olması bekleniyor ki bu, birçok felaketin daha hızlı gerçeklemesi demek / Fotoğraf: AFP

Haftalar önce BM Biyolojik Çeşitlilik Konferansı'nda ülkeler, vahşi yaşamı koruma hedefleri konusunda anlaşmaya vardı.
Gelgelelim bilim adamlarının, gezegenin 66 milyon yıl önceki dinozorlar çağından bu yana görülmedik altıncı kitlesel yok oluş sürecinden geçtiğine dair defalarca uyarmasına rağmen bu ülkelerin, dünyanın yok oluşuna karşı koyma konusunda görüş birliğine vardıkları 2010 yılından 2020 yılına kadar hedeflerinden hiçbirini gerçekleştirmeksizin gelmeleri hayal kırıklığı yaratıyor.
Hayvanlar ve bitkiler olağan yok olma hızından 100 kat daha hızlı tükeniyor; bu demek oluyor ki bilinen türlerin dörtte üçü yeryüzünden kaybolacak, bu da bugün bildiğimiz insan uygarlığının sonu için tehdit unsuru.
Peki kitlesel yok oluşun belirtileri neler, hangi hayvanlar ve bitkiler yok olacak ve dünya neden bu krizi durdurmada başarısız?

Somon, kartallar ve ayılar
1970 yılında dünya nüfusu 3,5 milyar dolara ulaştı; Dünya Yaban Hayatı Fonu bu rakamı, gezegenin kaldıramayacağı bir nüfus olarak değerlendirdi. Ancak bir hafta önce, yeni yılın ilk gecesi, nüfus 8 milyara ulaştı.
Bu esnada kara hayvanları ve bitkilerinin, yaşam alanlarından yok olma oranı da artış gösteriyor ve bilim adamları yeryüzü için, dinozorlar çağının sonundan bu yana tanık olunmayan bir ölçekte altıncı bir kitlesel yok oluş krizi konusunda uyarıyordu.
Örneğin ABD'nin batı kıyısında yer alan Washington eyaletindeki Salish Denizi, dünyaya somon balığı tedarik eden mekânların başında geliyor.
Birkaç on yıl öncesine kadar yerlilere mensup ve bin yıldır "Somon Halkı" olarak bilinen Lomi kabilesi de dahil yüzlerce aile, 80'li yıllarda senelik 200 milyon dolardan fazla gelir sağlayan bu balık türüyle yaşamını sürdürüyordu.
Ancak 1991 yılıyla birlikte bir somon türünün hayatı tehlikeye girdi; bugün, doğal yaşam alanlarının tahribi, ısınma ve kirlilik nedeniyle sayıları ciddi şekilde azalmış olarak 14 somon türü mevcut.
Yetkililer artık haftada yalnızca bir gün ya da belirli saatlerde avlanma izni veriyor, bu da çoğunluğu başka mesleklere yönelen söz konusu aileler için iş tehdidi oluşturuyor.
Stanford Üniversitesi'nde Jasper Ridge Araştırma Bölgesinde biyolog olan Liz Hadley'in ifadesine göre insanlar, eyaletteki hızlı su kaybının bir sonucu olarak nehirdeki ölü somonları kendi gözleriyle görüyor.
Bu, kartal gibi somon avcısı kuşların yanı sıra balıkçıl vizon ve su samuru gibi başka hayvanların ölümü demek.
Aynı şekilde Kaliforniya eyaletinin simgesi olup bayrağında yer alan boz ayılar, sayıları azaldıkça diğer memeliler arasından hızla yok olurken 3 bin yıllık ormanların da zamanla gözden kaybolması bekleniyor. Yani ki birçok yıkıcı felaket, son derece hızlı bir şekilde gerçekleşecek.

Gezegenin ölümü
Bununla beraber Liz Hadley, CBS'te yayımlanan 60 Dakika programına yaptığı konuşmada, ABD'deki bu tehlikeyi, gezegene yönelik bir cinayet olarak niteledi ve en kötü cinayetlerin de Latin Amerika'da gerçekleştiğini dile getirdi.
Nitekim Dünya Yaban Hayatı Fonu tarafından yapılan bir araştırma da yaban yaşam bolluğunun bölgede 1970 yılından bu yana yüzde 94 azaldığına işaret ediyor.
Dünya genelinde konuşacak olursak Dünya Yaban Hayatı Fonu'nun araştırmasına göre son 50 yılda küresel yaban hayatı bolluğu yine aynı sebeple yüzde 69 oranında azaldı.
ABD'deki Stanford Üniversitesi'nde biyoloji profesörü olan Tony Barnowsky'nin araştırmaları da günümüzdeki yok oluş oranının, gezegen üzerinde sürdürülen yaşam tarihinin yaklaşık 4 milyar yılı boyunca olağan yok oluş oranına kıyasla 100 kat daha hızlı olduğunu doğruluyor.
Halihazırda geçirdiğimiz kitlesel yok oluş oranlarındaki zirve artış, bilinen türlerden dörtte üçünün yeryüzünden kaybolmasıyla hayatın çöktüğü 6 örnek dönemden birini temsil ediyor; bunlardan sonuncusu 66 milyon yıl önce dinozorların sonunun geldiği çağdı.
Aktivistler; iklim değişikliği, hastalık, doğal yaşam alanlarının kaybı ve kaynaklar için rekabet gibi sebeplerle kurbağalar, kuşlar ve kaplanlar gibi tehdit altındaki türleri kapsayan, insan elinin sebep olduğu altıncı bir yok oluş sürecinin ortasında bulunduğumuz konusunda yıllardır uyarılarda bulunurken, Barnowski ve meslektaşları da Nature dergisinde yayımlanan bir çalışmada yeni kitlesel yok oluşu önceki beşiyle kıyaslayıp son 66 milyonluk fosil kayıtlarına göre memelilerin yok olma oranının milyon yılda iki türden daha az olduğu sonucuna vardılar.
Buna karşılık son 500 yılda 5570 memeli türünden en az yüzde 80'inin nesli tükendi ve bu oran önceki kitlesel yok oluşta belgelenen orandan daha yüksek. Bu da yüzlerce veya binlerce sene sürecek bir kitlesel yok oluşun başlangıcında olduğumuz anlamına geliyor.
Şu an tehdit altında olan tüm memelileri de eklediğimizde resim daha da kasvetli bir hale geliyor. Barnowski'ye göre bu türlerin tamamı yüzyıl içinde yok olursa bundan 334 yıl sonra tüm memeli türlerinin yüzde 75'i yok olacak.
İki yaşamlılar (amfibiler), sürüngenler, kuşlar, bitkiler, yumuşakçalar ve diğer canlılara gelince de bugün bu türlerin yüzde 2'si tükenmiş durumda, yüzde 20 ila 50'si de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Nesli tükenme tehdidi altında olan tüm türler hesaba katılmamış haliyle bu rakamlar, yok oluş oranını yaklaşık 80 kata ulaştırıyor.

İnsan medeniyeti tehlikede
Tüm bunlarla birlikte asıl tehlike çanı, bugün bildiğimiz insan medeniyeti için çalmakta. 1968 yılında nüfus bombasının etkileri konusunda uyarıda bulunan ünlü biyolog Paul Ehrlich'in dile getirdiği üzere insan hayatı sürdürülebilir değil.
Zra gezegendeki insanların yaşam tarzını muhafaza etmek, diğer beş gezegenin kaynaklarını gerektiriyor. İnsanların büyümesini ve aşırı tüketimini karşılayacak ve şu an yok ettiğimiz biyoçeşitlilikle yaşamımızı destekleyecek kaynağın nereden geleceği belli değil.
Ehrlich şu an 90 yaşında ve korkunç kehanetlerinin gerçekleştiğini görüyor. O, 1968 yılında sera gazlarından gelen ısının, kutup buzullarını eriteceğini ve insanlığın vahşi doğayı alt edeceğini de yazmıştı.
Bugün bu, insanların gezegenin topraklarının yüzde 70'inden fazlasına yayılması ve tatlı suların yüzde 70'ini tüketmesi ile açıkça görülüyor. Şimdilerde olağandışı bir şekilde artan yok oluş oranı konusunda onu uyarmaya iten de buydu.
Prestijli Stanford Üniversitesi'nin yürüttüğü bir kazı çalışması ve aynı görüşü paylaşan başka yüzlerce bilimsel araştırma, dünya devletleri arasında bu tehlikeyle yüzleşmek ve acil çözümler bulmak için siyasi bir irade olmadığı takdirde bir felaketin geleceği konusunda hemfikir.
Son elli yıldır devam eden nüfus patlamasından bu yana insanların kaynak tüketimi üçe katladı; dünyadaki krizleri hafifleten yeşil devrime rağmen insanlık, dünyanın telafi edebileceğinin yüzde 175'ini tüketiyor.
İnsanların yarısı (4 milyar) günlük 10 doların altında yaşayıp araba, klima ve zengin gıda rejimine sahip olmayı arzuluyor ama sorun, onları besleyebilecek imkânın olmamasında yatıyor.
Bunun için Paul Erhlich ve diğer bilim adamları, biyolojik sorunlar ve çeşitlilikle yüzleşmek için siyasi bir irade ortaya konmazsa önümüzdeki birkaç on yılın, alıştığımız medeniyet tarzının sonuna sahne olacağını düşünüyor.

Biraz umut
Bununla beraber Latin Amerika gibi başka yerler biraz umut vadediyor. Neslin tükenmesi alanında dünyanın önde gelen bilim adamlarından biri olan Meksikalı ekolojist Gerardo Ceballos'un Guatemala yakınlarındaki bir bölgede 3 bin mil karelik bir alanda gerçekleştirdiği deneye dayanarak bulduğu tek çözüm, yeryüzünün hala yabani olan üçte birini kurtarmak.
Burada, çiftçilere ormandaki ağaç kesimini bırakıp onu korumaları için para ödeniyor ve bu para, orman ağaçlarını kestikleri takdirde ellerine geçebilecek parayı geçerek aylık yaklaşık bin doları buluyor; böylece kaybedilen tarım arazileri telafi ediliyor.
Ceballos, bu yaklaşımı benimsemenin birçok faydası olacağına inanıyor. 30 yıl önce jaguar hayvanının sayısının Meksika'da yok olmanın eşiğinde olduğuna, ancak söz konusu bölgede yaklaşık 600'e sıçradığına dikkat çekiyor.
Dünya genelinde böyle başka bölgelerin varlığı, belirli türlerin sayısının artışına ve Hindistan'da kaplanların, Botsvana'da fillerin geri dönüşü gibi şaşırtıcı ve inanılmaz başarılara imkân tanıyor.
Ancak bunlar, kumsaldaki kum taneleri kadar az ve zor rastlanır. Bundan dolayı büyük bir etki yaratmak için bu çabayı, iklim değişikliğiyle mücadelede yeterli olabilsin diye on bin kat artırmaya ihtiyaç var.
Bu iş, dünya devletlerinin toplumun tüm siyasi, ekonomik ve sosyal mekanizmalarını, doğa olaylarının sebep olduğu beş büyük yıkım arasındaki daha geniş zaman dilimlerinden farklı olarak çok hızlı ilerleyen altıncı kitlesel çöküşü ertelemek veya durdurmak için bu sorunlara çözüm bulma doğrultusunda harekete geçirmesini gerektiriyor.

Beş büyük çöküş
Bilim adamlarının çoğu, dünya tarihindeki beş olayın, genellikle iklim değişikliklerini içeren doğal olayların sonucu olarak türlerin dörtte üçünden fazlasının yok olduğu olaylar ve kitlesel yok oluşlar olarak nitelenebileceği konusunda hemfikir.
İlk çöküş, bilim adamlarının okyanus kimyasındaki değişiklikler veya buzullar oluşurken deniz seviyelerinin düşmesine neden olan soğuk bir iklim tarafından itildiğini düşündükleri omurgasızların yaklaşık yüzde 85'ini yok etti.
Geç Devoniyen dönemindeki ikinci çöküş ise türlerin yaklaşık yüzde 70 ila 80 oranında azalmasına yol açan birçok çevresel değişiklikle ön plana çıkıyor.
Kitlesel bir yok oluş biyoçeşitlilik kaybını durdurmak ve felaketi önlemek için dünya çapında yeterli uygulamaları teşvik edebilecek mi? / Fotoğraf: AFP
The Scientist'e göre Büyük Ölüm olarak adlandırılan üçüncü çöküşte yaygın volkanik faaliyet nedeniyle bazı karasal amfibiler ve sürüngenlerin yanı sıra deniz türlerinin yüzde 95'i yok olurken Triyas-Jura dönemindeki dördüncü çöküş, timsah akrabaları da dahil olmak üzere dünyadaki türlerin yüzde 80'ini yok eden şiddetli volkanik faaliyetin neden olduğu küresel ısınmadan kaynaklandı.
Ancak 66 milyon yıl önce bir asteroidin dünyaya çarpması sonucu dinozorların yok oluşuna sahne olan Kretase dönemi en çok bilinen ve üzerinde en çok çalışılan kitlesel yok oluştur. Bazı araştırmacılar, krizin şu anda Hindistan olarak bilinen bölgede yoğun volkanik faaliyetle şiddetlendiğini düşünüyor.

Felaketi kim önler?
Buna karşın halihazırda gerçekleşen altıncı çöküş, doğal bir olayın sonucu değil, insan yapımıdır. Nitekim insan faaliyeti, toprakların kullanımının değişmesine, küresel ısınmaya, kirliliğe neden olup çöküş oranlarının yükselmesine yol açıyor.
Araştırmacılar bu yönelimlerin gıda, mahsullerin tozlaşması, karbon depolama ve diğer başka amaçlar için hayvanlar, bitkiler ve mantarlar gibi farklı türlere bağımlı yaşayan insan da dahil olmak üzere birçok tür için bir felaket olduğu konusunda görüş birliğine sahip.  
Soru şu:
Bu kitlesel yok oluş, biyoçeşitlilik kaybını durdurmak ve felaketi önlemek için dünya çapında yeterli toplumsal uygulamaları teşvik edecek mi?
Yoksa dünyanın dört bir yanında süregelen başarısızlık ve rekabetçi çatışmalar, bilimin inkâr etmediği felaketin büyüklüğünü görmezden gelerek çözümün önündeki en büyük engel olmayacak devam mı edecek?



Sahnaya'da ‘kanlı bir sınav’ verilirken İsrail, Suriye’de ortalığı karıştırıyor

Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
TT

Sahnaya'da ‘kanlı bir sınav’ verilirken İsrail, Suriye’de ortalığı karıştırıyor

Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)
Başkent Şam'da zafer işareti yapan güvenlik güçleri, 29 Nisan 2025 (AFP)

Sobhi Frangieh

Suriye’nin başkenti Şam'ın dış mahalleleri, Genel Güvenlik İdaresi ile Ceramana'dan yerel gruplar arasındaki çatışmaların çatışan tarafların iç içe geçtiği Sahnaya'nın dış mahallelerine sıçramasıyla büyük bir gerilime sahne oluyor. Genel Güvenlik İdaresi tarafından temsil edilen Suriye hükümeti ile Deyrizor ve Dera'dan yerel savaşçıların ve sivillerin yanı sıra Dürzilerden oluşan resmi çerçeve dışında kalan yerel gruplar, Sahnaya'daki durumu daha da karmaşık hale getiriyor.

Şam Kırsalı'ndaki çatışma güneyde de yankı buldu. Suveyda vilayetinde hükümete bağlı tüm güçler, yerel güçler ve gruplar arasında gerginlik ve hareketlilik yaşanmaya başladı. Şam-Suveyda otoyoluna bakan bölgedeki yerel bir grup, Eşrefiye Sahnaya'ya doğru ilerleyen Suveydalı silahlı gruplara ait bir askeri konvoyun önünü kesti. Al Majalla’nın kaynaklardan edindiği bilgilere göre bahsi geçen yerel grup, konvoyun önünü kesmek için ne hükümet güçlerinden emir aldı ne de onlarla koordinasyon kurdu.

Genel Güvenlik İdaresi’nin Dera'daki bir askeri komutanı, Suriye hükümetinin, gerginliğin Dera ve Suveyda bölgelerine yayılmasından endişe ederek güneyde harekete geçtiğini ve aynı zamanda anlaşmazlığı çözmek ve kimliği belirsiz bir ses kaydının neden olduğu gerginliğin büyümesini önlemek için Suveyda’daki dini otorite temsilcileri ve bazı grupların temsilcileriyle el ele çalıştığını söyledi.

Öte yandan İsrail, 29 Nisan Salı günü Ceramana bölgesi üzerinde yaptığı uçuşlar ve 30 Nisan Çarşamba günü gerçekleştirdiği hava saldırılarıyla Dürzileri koruduğu mesajını vermeye çalışırken, İsrail'deki Dürzilerin ruhani lideri Muvaffak Tarif aracılığıyla da mesajlar göndermeye devam ediyor. Tarif yaptığı açıklamada, durumun kontrol altında olduğunu ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Suriye'deki durumla ilgili talimatlar verdiğini belirterek “Yakında bir değişiklik olacak” dedi.

Diğer taraftan Lübnan’daki İlerici Sosyalist Partisi, Dürzilerin önde gelen liderlerinden Velid Canbolat'ın Eşrefiye Sahnaya'da ateşkes çabaları kapsamında Suriye hükümeti, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile temasa geçtiğini duyurdu. Partiden yapılan açıklamaya göre Canbolat, meselelerin ‘devlet mantığı ve Suriye'nin tüm kesimleriyle ülkenin birliği temelinde’ ele alınması gerektiğini vurguladı.

Olay Ceramana'da başladı

Ceramana bölgesindeki gerilim, pazartesi günü Dürzi bir din adamına ait olduğu söylenen ve Hz. Muhammed’e hakaret içeren bir ses kaydının yayınlanmasının ardından başladı. Suriye hükümeti ses kaydının kime ait olduğunu tespit edememiş olsa da Dürzi yetkililer kaydın Dürzilerin düşüncelerini temsil etmediğini ve Suriyeliler arasında fitne yaymayı amaçladığını vurguladı. Ancak bu girişim, salı gecesi Ceramana’da, özellikle de Nesim Mahallesi’ndeki kontrol noktasında çatışmaya dönüşen ve bir kişinin ölümü ve dört kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan olay sonrası tansiyonu düşürmeye yetmedi.

Al Majalla’ya konuşan Ceramana’dan bir kaynak, “Olay, Şam kırsalından gelen ve hükümete bağlı olmayan silahlı kişilerin ses kaydına bir tür cevap olarak havaya ateş açmaya çalışması ve Ceramana'daki silahlı kişilerin de buna ateşle karşılık vermesiyle başladı. Bu olaydan sonra ne olduğunu bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

ıko0p
Dürzilerden silahlı kişiler, Şam'ın dış mahallelerindeki bir kontrol noktasının yakınlarında nöbet tutuyor, 29 Nisan 2025 (AP)

Suriye İçişleri Bakanlığı, Ceramana'ya yapılan saldırının hükümet tarafından gerçekleştirilmediğini ve organize bir saldırı olmadığını söyledi. Bakanlık, ilk etapta yaşananların yerel gruplar tarafından sivil bir protestoyu hedef alan bir saldırı olduğunu da sözlerine ekledi.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Genel Güvenlik İdaresi’nden bir komutan şunları söyledi:

“Genel Güvenlik İdaresi, Nesim Mahallesi’ndeki yerel gruplar tarafından saldırıya uğradı. Ceramana'daki Genel Güvenlik İdaresi’ne ait kontrol noktalarının neredeyse tamamında Suveyda kökenli savaşçılar konuşlu. Bu yüzden saldırıyı Genel Güvenlik İdaresi’nin başlatmış olması düşünülemez. Suriye devletinin bize çatışmaya girmememiz, durumu kontrol altına almaya çalışmamız ve oradaki durumu karmaşıklaştırabileceği korkusuyla herhangi bir tarafın Ceramana'ya girmesini engellememiz yönündeki talimatları gayet açık.”

Sorunu çözmek için büyük çaba sarf eden Suriye hükümeti ve Dürzi yetkililer, anlaşmazlığı sona erdirmek amacıyla salı günü Ceramana'da bir araya geldiler. Genel Güvenlik İdaresi, çatışmalarda ölenlerin cenazelerini Suriye devletine teslim etti. Cenazeler dün toprağa verildi. Ne yazık ki Ceramana'daki gerginlik 13 kişinin hayatına mal oldu.

Suriye hükümetinin, Suveydalı grupların ve dini otoritelerin anlaşmazlığı çözmek için araya girmesiyle Ceramana'daki çatışmalar şiddetini yitirdi.

Suriye hükümetinin, Suveydalı grupların ve dini otoritelerin anlaşmazlığı çözmek için araya girmesiyle Ceramana'daki çatışmalar şiddetini yitirdi. Al Majalla’da yer alan bir habere göre Suriye hükümeti, Dürzi cemaati, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetim kurumları temsilcileri salı günü Ceramana’da bir araya geldi. Görüşmede ‘ilçede hayatını kaybedenlerin ailelerine haklarının iade edilmesi ve tazminat ödenmesinin sağlanması’ üzerinde mutabık kalındı. Ayrıca saldırıya karışanlardan hesap sorulması ve adalete teslim edilmeleri için çalışılmasının yanında medyada yaşananların açıklığa kavuşturulması ve mezhepsel ve bölgesel hareketliliğin sınırlandırılması taahhüdünde bulunuldu.

Anlaşmadan birkaç saat sonra Suveyda, Deyrizor, Dera ve diğer illerden gelen Suriyelilerin bir arada yaşadığı Eşrefiye Sahnaya beldesinde çatışmalar patlak verdi.

Karmaşık meseleler ve Ceramana'daki gerilimlerin bir uzantısı

Suriye hükümeti tarafından yapılan resmi açıklamaya göre Eşrefiye Sahnaya’daki devlet dışı gruplar salı akşamı Genel Güvenlik İdaresi’ne ait bir kontrol noktasına saldırarak üç polis memurunu yaraladı. Suriye Arap Haber Ajansı SANA’nın Şam'daki bir güvenlik kaynağından aktardığına göre tarım arazilerine yayılan diğer gruplar da yollarda seyir halindeki sivillere ve Genel Güvenlik İdaresi’ne ait araçlara ateş açarak 6 kişinin ölmesine, birçok kişinin de yaralanmasına yol açtı.

Al Majalla’nın kaynaklarına göre Eşrefiye Sahnaya beldesindeki meselenin birçok boyutu var. Bunların başında bölgenin geçtiğimiz yıllarda Deyrizorlu aşiretlere mensup siviller ile Dürziler arasında çok sayıda gerilime ve iki taraf arasında Genel Güvenlik İdaresi’nin son aylarda yatıştırmak için birkaç kez müdahale ettiği gerginliğe sahne olması geliyor.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nden bir komutan, Eşrefiye Sahnaya'daki durumun Ceramana'dakinden daha karmaşık olduğunu söyledi. Gerginliğin Ceramana'dan Eşrefiye Sahnaya’ya sıçramış gibi görünse de gerçek nedenlerinin tamamen yerel olduğunu ve Ceramana'daki gerginliğin taraflar arasında hesaplaşmak için kullanıldığını belirten komutan, “Edindiğimiz bilgilere göre anlaşmazlık Eşrefiye Sahnayalılar arasında Genel Güvenlik İdaresi’nin herhangi bir müdahalesi olmadan başladı. Genel Güvenlik İdaresi güçleri sabah saatlerinden itibaren durumu kontrol altına almak ve çatışmayla ilgisi olan tüm sivilleri tutuklamak için Eşrefiye Sahnaya’ya intikal ediyor” ifadelerini kullandı.

Eşrefiye Sahnaya’ya giren Genel Güvenlik İdaresi güçleri, olayların arkasında kimlerin olduğunu tespit edemediği saldırılara maruz kaldı. Bu durum, özellikle çatışan tarafların halihazırda silahları olduğundan ve Eşrefiye Sahnaya’da  ikamet ettiklerinden dolayı bölgede yaşanan bir güç çatışmasının sonucu. Genel Güvenlik İdaresi tarafından dün sabah saatlerinde yapılan açıklamada, Eşrefiye Sahnaya'daki çatışmaların Genel Güvenlik İdaresi’nden 16 unsurun ölümüyle sonuçlandığı ve Suriye devletini durumu izlemek ve bilgi toplamak için Şahin Taburları tarafından geliştirilen insansız hava araçlarını (İHA) kullanmak zorunda bıraktığı belirtildi.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nden komutan, Eşrefiye Sahnaya'daki durumun Ceramana'dakinden daha karmaşık olduğunu söyledi. Gerginliğin Ceramana'dan Eşrefiye Sahnaya’ya sıçramış gibi görünse de gerçek nedenlerinin tamamen yerel olduğunu söyledi.

Suveyda'daki dini yetkililer ve Suriye hükümetinin yoğun çabalarıyla Eşrefiye Sahnaya’daki durum, iç barışa yönelik gelecekteki tüm tehditler ortadan kaldırılana kadar geçici de olsa çözülmeye başladı. Al Majalla, Suriye hükümeti ile Dürzi din adamları arasında dün sabah saatlerinden itibaren Şam'da, Deraya ilçesi yakınlarındaki bir bölgede ve Sahnaya'da birkaç toplantı yapıldığı ve Suveyda’dan gelen heyetin güvenliğinin Genel Güvenlik İdaresi tarafından sağlandığı bilgisine ulaştı.

Al Majalla’nın edindiği bilgilere göre Suriye hükümeti, Dürzi dini otoriteleri ve Suveyda'daki başlıca gruplarla ortak bir talep olarak, çatışmanın daha da yayılmasını ve kıyı bölgelerinde yaşananlara benzer çatışmalara yol açacak bir mezhep sarmalına dönüşmesini istemiyor. Suveyda'daki silah miktarının ve Suveyda ile Bedevi gruplar arasında uzun süredir devam eden gerginliğin farkında olan Şam, bu yüzden meseleyi tırmandırmaktansa barışçıl yollarla çözmenin daha etkili olacağına inanıyor. Zira özellikle İsrail'in doğrudan müdahalesi ve kendisini Dürzilerin koruyucusu olarak göstermeye çalışması, Suveyda'daki bazı güçlerin Suriye hükümetine karşı askeri olarak harekete geçmesi için psikolojik bir destek sağlayabilir.

Al Majalla’ya konuşan Genel Güvenlik İdaresi’nin Dera'daki komutanı, şunları söyledi:

“Suveyda'da Suriye hükümetini destekleyen ve desteklemeyen gruplar var. Bugün nedenleri, sonuçları ve güçleri karmaşık bir çatışmanın başlamasından korkuluyor. Aramızda sadece düşmanımıza hizmet edecek bir savaşın içine çekilmemek hepimizin çıkarına olur. Suriye hükümeti, Suriye'nin güneyinde güvenlik operasyonları ya da tutuklamalar gerçekleştirmesi için Genel Güvenlik İdaresi’ne ve orduya herhangi bir talimat vermedi.”

gthyju
Suriye'nin başkenti Şam'ın güneyindeki Ceramana beldesinde yaşanan çatışmalardan bir gün sonra silahlı adamların yanında dini cemaatlerinin bayraklarını sallayan Dürzi gençler, 29 Nisan 2025 (AP)

SANA'nın aktardığına göre Şam Kırsalı Emniyet Müdürü Yarbay Hüsam et-Tahan, Genel Güvenlik İdaresi’nin Eşrefiye Sahnaya'nın tüm mahallelerine girebildiğini söyledi.  Genel Güvenlik İdaresi güçlerinin güvenliği ve istikrarı yeniden sağlamak üzere bölgedeki mahallelerde konuşlandırıldığını belirten Yarbay Tahan, “Bölgede güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etmek için önlemlere başlayacağız” diye konuştu.

Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre ‘geçici ateşkesin’ ardından hükümet ile Dürzi dini ve askeri yetkililer ‘kanun kaçaklarının’ Suriye'yi istikrarsızlaştırmaya yönelik yeni girişimlerini önlemek için aktif bir çaba gösterecek ve her iki taraf da ‘sadece Suriye'yi yıkmaya yönelik olan’ her türlü dış müdahaleye karşı koymak için çalışacak.

İsrail sahneye çıkıyor

Ceramana'daki gerginlikle eş zamanlı olarak salı gününden bu yana Şam semalarında dolaşan İsrail İHA’ları dün Eşrefiye Sahnaya beldesine birkaç hava saldırısı düzenledi. Ardından İsrail, Dürzileri korumak istediğini açıklarken Şam hükümetini Dürzileri korumaya çağırdı.

İsrail savaş uçakları çarşamba günü Eşrefiye Sahnaya bölgesini hedef alan hava saldırıları gerçekleştirdi. İlk saldırı Eşrefiye Sahnaya'ya gitmekte Genel Güvenlik İdaresi’ne ait bir askeri konvoyu hedef aldı. Saldırı bir Genel Güvenlik İdaresi görevlisinin ölümüne neden oldu. İkinci saldırıda ise hedef alınan bölgede sivil kayıplar olduğuna dair teyit edilememiş haberler geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden dün yapılan açıklamaya göre İsrail ordusu, ‘Suriye'nin başkenti Şam yakınlarındaki Sahnaya beldesinde Dürzilere yönelik bir saldırı hazırlığında olan radikal bir grubu hedef alan bir uyarı operasyonu’ gerçekleştirdi. Saldırının ‘Suriye yönetimine güçlü bir mesaj verdiği’ belirtilen açıklamada, İsrail'in Suriye hükümetinden Dürzilere zarar gelmesini önlemek için harekete geçmesini ‘beklediği’ ifade edildi.

İsrail daha önce de bu tür saldırılarda bulunmuş ve ardından açıklamalar yapmıştı. Netanyahu defalarca kez, ‘İsrail ordusunun Dürzileri korumaya kararlı olduğunu’ söylemişti.

İsrail daha önce de bu tür saldırılarda bulunmuş ve ardından açıklamalar yapmıştı. Netanyahu defalarca kez, ‘İsrail ordusunun Dürzileri korumaya kararlı olduğunu’ söylemişti. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz mart ayı başlarında yaptığı bir açıklamada, Şam'ın güneydoğusundaki Ceramana banliyösünde Suriye yönetiminin Dürzilere zarar vermesi halinde İsrail'in Suriye'ye askeri müdahalede bulunacağını söyledi. Bu açıklama Genel Güvenlik İdaresi ile Dürzi silahlı gruplar arasında yaşanan ve iki tarafın anlaşmasıyla sonuçlanan gerginlikle aynı döneme denk geldi. Buna karşın Suriye'deki Dürzi dini otoriteler ve Suveyda’daki gruplar, Suriye'deki Dürzilerin Suriye kimliğinin bir parçası olduğunu ve dış korumaya ihtiyaç duymadıklarını defalarca kez vurguladılar.

09pmk
Şam kırsalındaki Ceramana'da bir kontrol noktasında bekleyen silahlı Dürzi unsurlar, 29 Nisan 2025 (AFP)

Suriye hükümeti ve Suriye'deki Dürzi yetkililer Suriye saflarını birleştirmek için her türlü çabayı gösterse de bazı bölücü faktörler yok değil. Bir yandan Dürzilerin bir kısmı İsrail'den koruma talep ederken diğer yandan Suriye devleti, ülkeyi istikrarsızlaştırmak amacıyla disiplinsiz güçler tarafından Dürzilere ya da diğerlerine yönelik saldırılarda kullanılabilecek kontrolsüz silahları kontrol altına alabileceği imkanlarını geliştirmeye devam ediyor. Genel Güvenlik İdaresi’nin komutanlarından birine göre bugün yaşananlar tekrarlanabilir ve şiddeti artabilir. Bu yüzden hangi taraftan olurlarsa olsunlar Suriyeliler olarak iş birliği yapmaları gerekiyor ve Genel Güvenlik İdaresi de bunun çok iyi biliyor.