Husilerin yolsuzluğuna tepki göstern 4 kişi idamla karşı karşıya

Yemen’in dört ünlü siması, Sana’daki terör davalarına bakan Husi mahkemesine çıkarıldılar.  (Husi medyası)
Yemen’in dört ünlü siması, Sana’daki terör davalarına bakan Husi mahkemesine çıkarıldılar.  (Husi medyası)
TT

Husilerin yolsuzluğuna tepki göstern 4 kişi idamla karşı karşıya

Yemen’in dört ünlü siması, Sana’daki terör davalarına bakan Husi mahkemesine çıkarıldılar.  (Husi medyası)
Yemen’in dört ünlü siması, Sana’daki terör davalarına bakan Husi mahkemesine çıkarıldılar.  (Husi medyası)

Sana’daki Husi milisler, Yemenli dört ünlü simayı milis liderlerinin yolsuzluklarını eleştirmeleri nedeniyle evlerinden kaçırmalarının ardından yargılamaya başladı. Duruşmada çekilen fotoğraflar sosyal medyada paylaşıldı. Terör davalarına yönelik mahkemeye çıkarılan ünlülere suçlamalar yöneltilirken haklarında idam kararı verilmesinden endişe ediliyor.
Durum, Yemenliler arasında büyük bir rahatsızlık yarattı. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, Husilerin bu hamlesini İran’daki baskıcı rejimin muhaliflerine yönelik uygulamasının bir kopyası olarak nitelendirdi.
Aktivistler, Husi mahkemesine çıkarılan, birbirine kelepçelenmiş dört aktivistin fotoğraflarını sosyal medyada paylaştı. Dört aktivist, kaosu kışkırtmakla ve insanları milislerin kontrolü altındaki hükümet merkezlerine saldırmaya çağırmakla suçlandılar. Bu durum, yetkiler ve fonlar Husi milislerinin tekeline geçerken, yolsuzluğun yaygınlaşması, maaş ödemelerinin durdurulması, milyonlarca Yemenlinin geçim sıkıntısı yaşaması sebebiyle milislerin kontrolündeki bölgelerde -kendisine sadık olanlar arasında bile- protestolar yaşandığı bir zamana denk geliyor. Husi milislerinin resmi kaynakları, Sana’da gruba bağlı Ceza Mahkemesi’nde, Ahmed Hacer, Mustafa el-Mumeri, Hamud el-Misbahi ve Ahmed Allav’ın duruşmasının gerçekleştirildiğini aktardı. Kaynaklara göre, duruşmada dört ünlüye kendilerine yöneltilen iddianame ve savcılığın sunduğu deliller bildirildi.
Yemenli avukat Abdulmecid Sabra, kaçırılanların kendilerine atfedilen suçlamaları kabı-ul etmediğini söyledi. Söz konusu suçlamalar ‘kamu güvenliğini bozmak ve kamu yararına zarar vermek kastıyla, yanlış haberler, kötü niyetli propaganda ve teşvik edici propagandalar yayınlama, bu amaçla YouTube’da kendi adlarına kanallar açı  platformda asılsız, kötü niyetli ve sansasyonel haber ve açıklamalar yayınlama’ olarak açıklandı.
Milisler dört ünlünün meşru hükümete ve onu destekleyen koalisyona hizmet etmek için ‘insanları kaosa, sokaklara çıkmaya, bakanlıklara saldırarak çalışmalarını durdurmaya, yürürlükteki yasalara uymamaya teşvik ettiğini’ iddia etti. Meşru hükümetten ise söz konusu hamleye yanıt gecikmedi. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, Husilerin dört ünlüyü ‘kaçırdıktan iki hafta sonra, yolsuzluğa ve milis kontrolü altındaki bölgelerdeki zor yaşam koşullarına yönelik eleştirileri sebebiyle’ uydurma suçlamalarla dava açmasını kınadı.
İryani açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Yasal olmayan bir mahkemede yapılan bu sahte yargılama, Husi milislerin darbeden bu yana medya çalışanlarına ve gazetecilere karşı korkutmak, susturmak, gerçekleri haber yapmalarını engellemek, sivillere karşı işledikleri suç ve ihlalleri örtbas etmek amacıyla uyguladığı baskı ve taciz eylemlerinin yargıya taşınarak idam cezaları verilmesinin bir uzantısıdır. Duruşma sahneleri, Husi milislerin, muhalifleri kaçırma, zorla kaybetme ve onlara karşı uydurma suçlamalarda bulunma konusunda Tahran rejiminin uygulamalarını kopyalamadaki kararlılığını teyit ediyor. Aynı zamanda başkent Sana ve milislerin kontrolündeki diğer bölgelerde medya ve gazetecilik çalışmalarının yürütülmesi ve suç uygulamaları konusunda herkesin söz, görüş ve pozisyon belirtmesi için güvenli bir ortam sağlanması ortamı olmadığını doğruluyor.”
Yemenli Bakan ‘suç eylemleri olarak nitelendirdiği adımların, tüm hak ve özgürlüklere el koyan, vatandaşlarına karşı sistematik olarak yoksullaştırma ve açlık politikaları uygulayan, Yemen’i onlarca yıl öncesine döndüren, ülkeyi Arap ve uluslararası çevresinden tecrit etmeye ve İran'ın elinde şantaj ve pazarlık piyonu haline getirmeye çalışan milis güçlerine yönelik halk ayaklanması çağrılarını bastırmada başarılı olamayacağını’ vurguladı.
Bakan İryani sözlerinin devamında ‘Husi milislerinin kontrolü altındaki bölgelerde politikacılara, medya çalışanlarına, gazetecilere ve aktivistlere karşı adam kaçırma, zorla kaybetme, yargılama ve infaz suçlarına aynı zamanda milislerin insanları terörize edip, onların mevcut koşulları kınayarak özgürlük ve onur içinde yaşama haklarını talep etmelerine engel olmalarına karşı uluslararası sessizliği’ de eleştirdi.
İryani uluslararası topluma, Birleşmiş Milletler’e ve ABD temsilcilerine, insan hakları ve basın özgürlüğü örgütlerine sessiz kalmayı bırakarak net bir tutum benimseme, ayrıca yargılamaların durdurulması, gözaltı merkezlerindeki tüm gazetecilerin derhal serbest bırakılması ve yargının bir baskı ve siyasi terör aracı olarak kullanılmasına son verilmesi için milislere baskı uygulanması çağrısında bulundu.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24