Suriye-Türkiye normalleşme treni Halep-Lazkiye yolunda

Süreçten uzaklaştırılan Tahran huzursuz. SDG, endişeleri nedeniyle Şam'a gitmek zorunda kaldı.

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
TT

Suriye-Türkiye normalleşme treni Halep-Lazkiye yolunda

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)

Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Halep yolunu açması amacıyla Lazkiye kırsalında yapılan Türkiye-Suriye güvenlik toplantıları ve Kamışlı'dan Şam’a Suriye-Türkiye normalleşmesinin sınırlarını anlamak amacıyla bir Kürt heyetinin yaptığı ziyaret de dahil olmak üzere Şam'la yeni bir normalleşme olasılığını test eden gizli ve açık güvenlik ve siyasi görüşmelerin kapsamı genişledi. Tüm bunlara Türkiye’nin Fırat'ın doğusuna olası bir askeri harekat başlatmasını önlemek amacıyla ABD tarafından Ankara ile Kürt taraflar arasında başlatılan arabuluculuk çabaları ve Rusya tarafından Şam ile Ankara arasında başlatılan arabuluculuğa İran'ın girme çabası eşlik ediyor.

Rusya’nın arabuluculuğu
Rusya’nın hem eski hem de yeni sayılabilecek çabaları söz konusu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önümüzdeki Mayıs ayında Türkiye'de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in bir araya gelmesine zemin hazırlamakta kararlı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan arasında gerçekleştirilen güvenlik konulu görüşmeler ve ardından Suriye, Türkiye ve Rusya’nın savunma bakanları arasında Moskova’da yapılan üçlü toplantı sonrası üç ülkenin dışişleri bakanları arasında bir toplantı yapılması planlandı.
Moskova, dışişleri bakanları toplantısı için 11 Ocak tarihine işaret etmişti, ancak ABD'nin, söz konusu toplantının Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 18 Ocak’ta Washington'a yaptığı ziyaret öncesinde yapılmaması yönündeki tavsiyesiyle Ankara bu toplantıya hazır değildi. Aynı durum Şam için de geçerliydi. Şam, bunun yerine ‘bir program planlanması ve bu programdan net sonuçları alınmasını’ istiyordu.
Bu zincirleme gelişmeler ek bağlantılar doğurdu. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev Şam'ı ziyaret ederek Esed ile görüştü. Rusya, Esed ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir görüşme yapılması arzusunu bir kez daha dile getirdi. Buna karşın Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini yahut bu geri çekilme için bir takvim belirlenmesini şart koştu. Şam'ın, Esed-Erdoğan görüşmesi öncesi  ‘sembolik bir başarı’ elde etmek istediği apaçık ortada.
Ankara ise muhataplarına, geri çekilmesi için 2011 yılından sonra Suriye'ye giren tüm yabancı güçlerin çıkışını ve siyasi çözümü şart koşan önceki tutumunun aksine ABD güçleri Suriye’den çekilse bile ordusunun hiçbir koşulda Suriye'den çekilmeyeceğini söyledi. Ankara burada başka bir noktadaki bir atılıma, 'M4' adıyla bilinen Halep-Lazkiye uluslararası karayolunun açılmasına odaklanıyor. Çünkü bu yol, Moskova ve Ankara arasında imzalanan, Rus ve Türk güçlerinin M4 üzerinde devriye düzenlemeleri ve yolun her iki tarafında güvenli bir bölge oluşturulması da dahil olmak üzere İdlib’te gerginliği azaltmayı amaçlayan anlaşmaların kapsamına giriyor.
Moskova, 2020 yılının Mart ayında imzalanan anlaşmanın ardından devriyeleri dururken yolu açma çabaları üç yıl süreyle askıya alındı. Moskova, Ukrayna'daki savaş da dahil olmak üzere birçok dosyada muhtaç olduğu Ankara'ya artık baskı yapamıyor.
Türkiye ile Suriye arasında PKK’ya karşı iş birliğinin yeniden başlaması, Adana Anlaşması'nın değiştirilmiş halinin yeniden canlandırılması ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü olarak geri dönüşleri tartışmasına şimdi M4’ün açılması için yapılan ciddi görüşmelerin yeniden başlaması eklendi. Bir yanda Türkiye, bölgedeki kontrolüyle birlikte yolun kontrolünü de devralma konusundaki esneklik gösterirken diğer yanda Suriye, egemenliğine ve kontrolüne bağlılığını korurken M4’ün açılması için Lazkiye kırsalındaki Burc el Kasab Tepesi’nde Suriye ve Türkiye arasında güvenlik konulu görüşmeler yapıldı.

SDG’nin endişesi
Suriye-Türkiye normalleşme sürecinin etkisiyle Şam ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında iletişim kanalları yeniden açıldı. Normalleşme rüzgârlarının ardından her iki taraf da diğerinin nabzını tutmak istiyor. Öyle ki birkaç gün önce bir SDG heyeti başkent Şam’ı ziyaret etti.
Daha önce de Rusya’nın arabuluculuğunda müzakere turları yapılmış, komiteler oluşturulmuş, toplantılar gerçekleşmişti. Ancak bir süre sonra bu süreç donduruldu. Şam artık ‘ABD’nin müttefiklerinin’ son haftalardaki ruh halini öğrenmek isterken SDG, Ankara ile normalleşmenin sınırlarını anmak istiyorlar.


Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)

Görüşmeler, ABD'nin 2019 yılı sonlarında eski Başkan Donald Trump tarafından onaylanan ve Suriye düzenli güçlerinin Fırat'ın doğusuna konuşlandırılmasını öngören sürpriz bir şekilde geri çekilmesinin ardından her iki taraf arasında imzalanan mutabakat zaptının yeniden uygulanması amacıyla yapılıyor. SDG, Türkiye’nin olası bir askeri operasyon tehdidini savuşturma umuduyla görüşmeler konusunda daha istekli davranırken Şam, zayıf konumuna rağmen SDG başa çıkmaya daha istekli görünüyor.

ABD’nin arabuluculuğu
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile Ankara arasındaki ilişkinin çok kötü olduğu biliniyor. Ancak McGurk ile Fidan arasında Körfez ülkelerinden birinde durumu yatıştırmak amacıyla gizli bir görüşme yapılması yeni bir gelişme. Amerikalılar, “Türkiye’nin Fırat'ın doğusunda olası bir askeri harekatını önlemek için ne yapılabilir? Türkiye’nin taleplerinin bir kısmının karşılanması için neler yapılabilir? Uluslararası Koalisyon ortağı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) DEAŞ ile mücadele çabalarında olası bir felaketi önlemek için neler yapılabilir?” şeklinde mesajları vardı. McGurk-Fidan görüşmesinin ardından ABD'li yetkili Nicholas Grainger, Ankara ile Kamışlı arasında gizli bir görüşme turu gerçekleştirdi. SDG iç güvenlik güçlerinin (Asayiş) Türkiye’nin güney sınırlarından Suriye’nin 30 kilo metre derinliğe çekilmesinin ve silahlarını geri çekmesinin yanı sıra yerel meclislerin yeniden kurulması ve Suriyeli mültecilerin bu bölgelere geri dönüşü, Grainger’in çabalarının başlıca gündem maddesini oluşturuyordu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmek üzere Washington'a gitmeden önce, Suriye'de siyasi bir çözümle ilgilendiklerini göstermek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüşmeyi istese de herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Türkiye defalarca kez ‘yeter artık’ diyerek tek taraflı tedbirler alacağını söylerken ABD, teröre karşı mücadeleyi etkileyecek ve SDG'yi ortadan kaldıracak herhangi bir adımın atılması konusunda uyarıyor.

İran’ın huzursuzluğu
İran, Rusya'nın Şam ile Ankara arasındaki arabuluculuğundan rahatsız ve bunun birkaç nedeni var. Bunlardan birincisi, söz konusu arabuluculuğun onun arkasından yapılması. Öyle ki İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan birkaç gün önce Şam'dan yaptığı açıklamada, Suriye-Türkiye görüşmelerini basından öğrenmelerinden ötürü şikayet etti. İkinci neden, bu arabuluculukta herhangi bir ilerleme kaydedilmesinin, İran'ın Suriye'deki askeri ve askeri olmayan rolünü baltalayacağı düşüncesi. Üçü neden ise arabuluculuk çabalarına girme konusunda Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) sıraya girmiş olması. BAE, yakında yapılması planlanan bir üçlü zirve de dahil olmak üzere Suriye-Türkiye-Rusya toplantılarına ev sahipliği yapmayı yahut bu toplantılara katılmayı teklif etti. Buna İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin geçtiğimiz yılın sonlarında yapılması planlanan Şam ziyaretinin ertelenmesine neden olan engeller eklendi. Şam bir yandan müttefikleri; Moskova ve Tahran arasındaki rekabet kartlarını oynamak isterken diğer yandan Şam Uluslararası Havalimanı'na silah sevkiyatının devam etmesinden ve İsrail’in durmaksızın bombardımanlarını sürdürmesinden oldukça rahatsız. Bunun yanında İran'dan ayrılan üç petrol tankerinin gelişinin gecikmesiyle birlikte ekonomik konularda ‘egemenliğinden tavizler vermesini’ ve Suriye'deki İranlılara Suriyeliler gibi davranılmasını öngören anlaşma taslakları da Şam’ı huzursuz ediyor.
Bu konular, İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın ziyareti sırasında gündeme taşındı. Ziyaret, bazı atılımlarla sonuçlandı. Abdullahiyan, Tahran’ın petrol tankerlerini göndereceğine söz verdi. Şam, Ankara ile normalleşme konusunda Tahran ile koordinasyon sözü verdi. Şam’a büyük bir ziyaret için hazırlıklar yeniden başladı. Ayrıca İran yanlısı gruplar, Fırat'ın doğusundaki ‘ABD’nin müttefikleri’ bölgesini bombaladı.
Açıktan ve gizliden yapılan tüm bu görüşmelerin bazılarının sonuçları, M4 uluslararası kara yolunda, Suriye'nin kuzeyinde ve doğusundaki çatışma bölgelerinde ve hava saldırılarının kapsama alanında, evlerinde ve çadırlarında bekleyen Suriyelilerin, insani ve ekonomik durumlarının iyileşmesine yansımasıyla ortaya çıkacak.



Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye: Libya Genelkurmay Başkanı'nın uçağı düşmeden önce elektrik arızası bildirdi

Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)
Dibeybe hükümetine bağlı kuvvetlerin Genelkurmay Başkanı Korgeneral Muhammed el-Haddad, Ankara'da Savunma Bakanı ile yaptığı görüşmede, (Türk Savunma Bakanlığı)

Türkiye Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Başkanı Burhanettin Duran, bugün yaptığı açıklamada, Libya Genelkurmay Başkanı'nı taşıyan özel uçağın Ankara yakınlarında düşmeden önce elektrik arızası bildirdiğini ve acil iniş talebinde bulunduğunu söyledi.

Açıklamada ayrıca, Dassault Falcon 50 tipi uçağın dün TSİ 17:17'de Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan Trablus'a doğru havalandığı ve TSİ 17:33'te elektrik arızası nedeniyle hava trafik kontrolüne acil durum bildirdiği belirtildi.

Libya ve Türk yetkililer, kazada üç mürettebat da dahil olmak üzere 8 kişinin öldüğünü açıkladı.

Duran, hava trafik kontrolünün uçağı Esenboğa Havalimanı'na yönlendirdiğini ve acil durum prosedürlerinin uygulandığını, ancak uçağın iniş sırasında 17:36'da radar ekranlarından kaybolduğunu ve iletişimin kesildiğini söyledi.

gthyu
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün Ankara'da Libya Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali el-Haddad ile görüşmesi sırasında (Türkiye Savunma Bakanlığı- X)

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya daha önce yaptığı açıklamada, uçağın Ankara'nın Haymana ilçesi üzerinde uçarken acil iniş talebinde bulunduğunu ve enkazın daha sonra aynı ilçenin Kesik Kavak köyü yakınlarında bulunduğunu belirtmişti.

Duran, İçişleri Bakanlığı'nın operasyonu başlatmasının ardından arama kurtarma ekiplerinin kaza yerine ulaştığını ve kazanın nedenine ilişkin soruşturmanın tüm ilgili makamların katılımıyla devam ettiğini kaydetti.

Uluslararası alanda tanınan Libya hükümeti, ölenler arasında Ordu Genelkurmay Başkanı Muhammed Ali Ahmed el-Haddad, Kara Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı, Askeri Üretim Otoritesi Direktörü, Libya Ordusu Genelkurmay Başkanının danışmanı ve Genelkurmay Başkanının medya ofisinden bir fotoğrafçının bulunduğunu açıkladı.

Libyalı yetkililer, uçağın Malta'dan kiralandığını ve orada kayıtlı olduğunu belirterek, olayla ilgili soruşturma kapsamında uçağın sahipliği, önceki sorun kayıtları ve teknik özellikleri gibi bilgilerin inceleneceğini ifade etti.


Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

TT

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Sudan hükümeti ‘bin günlük savaşı’ sona erdirmek için girişimde bulundu

Birleşmiş Milletler’in (BM) ‘tarif edilemez ölçüde büyük insani acı’ uyarıları yaptığı bir dönemde, Sudan’da geçiş hükümetinin başbakanı Kâmil İdris, ülkesinde bin gündür süren savaşı sona erdirmeyi amaçlayan kapsamlı bir barış girişimini BM Güvenlik Konseyi üyelerine sundu. Aynı zamanda ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu’yu (Hamideti) derhal insani ateşkesi kabul etmeye çağırdı.

Burhan ile Hamideti’nin bu önerileri kabul edip etmeyeceği henüz netlik kazanmazken, HDK’nin geçtiğimiz kasım ayı başında bir insani ateşkesi kabul ettiği hatırlatıldı.

İdris, pazartesi akşamı New York’ta düzenlenen BM Güvenlik Konseyi oturumunda yaptığı konuşmada, “Sudan, savaş nedeniyle varoluşsal bir krizle karşı karşıya” dedi. Söz konusu girişimin ‘bir yanılsamadan değil, bir zorunluluktan; bir zaferden değil, bir sorumluluktan’ doğduğunu ifade eden İdris, planın BM, Afrika Birliği (AfB) ve Arap Birliği gözetiminde ateşkes ilan edilmesini, HDK’nin kontrol ettiği tüm bölgelerden çekilmesini, kamplara taşınmasını ve silahsızlandırılmasını öngördüğünü belirtti.

Zorunlu değil

ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’dan oluşan Uluslararası Dörtlü’nün desteklediği ateşkese dolaylı bir gönderme yapan Kâmil İdris, hükümetin önerisinin ‘yerel olarak hazırlandığını ve dışarıdan dayatılmadığını’ vurguladı. HDK’nin kamplarla sınırlandırılmaması halinde ateşkesin ‘başarı şansının olmadığını’ belirten İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin 15 üyesine girişimine destek çağrısında bulundu. İdris, “Bu girişim, Sudan’ın uçurumun kenarından geri döndüğü ve uluslararası toplumun tarihin doğru tarafında yer aldığı bir an olabilir” dedi. İdris, BM Güvenlik Konseyi’nin ‘çöküşün tanığı olarak değil, toparlanmanın ortağı olarak anılması gerektiğini’ ifade etti.

frgt
New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi oturumundan (BM)

Öte yandan, İdris’ten önce BM Güvenlik Konseyi üyelerine hitap eden ABD’nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Jeffrey Bartos, Trump yönetiminin ilerlemenin yolu olarak insani ateşkes önerdiğini söyledi. Bartos, “Savaşan iki tarafı bu planı ön koşulsuz ve derhal kabul etmeye çağırıyoruz” dedi. Bartos, Trump yönetiminin Darfur ve Kordofan bölgelerindeki dehşet verici şiddeti ve Sudan ordusu ile HDK tarafından işlenen, hesap sorulması gereken vahşetleri şiddetle kınadığını belirtti.

Bu açıklamalar, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun geçtiğimiz cuma günü yaptığı değerlendirmeleri de hatırlattı. Rubio, yeni yılın Sudan’da insani ateşkes için bir fırsat sunduğunu belirterek, “Odaklanmamızın yüzde 99’u bu insani ateşkese ve ona mümkün olan en kısa sürede ulaşmaya yönelik” dedi. Yeni yılın iki taraf için de anlaşmaya varmak adına büyük bir fırsat oluşturduğunu ifade eden Rubio, bu yönde azami çaba gösterdiklerini söyledi. Rubio, “Orada yaşananlar dehşet verici, gerçekten korkunç” diye konuştu.

sxdcfg
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında (AFP)

Silah tedariki konusunda Rubio, “Bu konuda bazı ilerlemeler kaydedebileceğimizi umuyoruz, ancak ilerleme kaydetmek için dış aktörlerin nüfuzlarını kullanmaları gerektiğini biliyoruz” dedi.

Silah tedariki

BM Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Halid Hıyari, gelişmiş silahların kesintisiz sevkiyatıyla körüklenen Sudan’daki savaşa ilişkin artan endişelerini dile getirdi. Hıyari, silah tedarikini durdurmayı reddeden ülkeleri eleştirirken, uzlaşmaya yanaşmayan ve gerilimi düşürme iradesi göstermeyen hükümet güçleri ile yarı askerî unsurları da hedef aldı.

Hıyari, “Bu ülkeler petrol gelirlerini korumak için çatışmaları durdurmayı başarabildi, ancak kendi halklarını korumak söz konusu olduğunda bunu yapmayı başaramadı” dedi. Her iki tarafın destekçilerine nüfuzlarını ‘katliamı durdurmaya yardımcı olmak için kullanmaları’ çağrısında bulundu.

Son gelişmelerin, ‘çatışmanın giderek daha karmaşık bir nitelik kazandığını ve bölgesel boyutlarının genişlediğini’ gösterdiği uyarısında bulunan Hıyari, bu eğilimlere müdahale edilmemesi halinde Sudan’ın komşularının ülke içinde ve çevresinde bölgesel bir çatışmaya sürüklenebileceğini söyledi. Çatışmanın özellikle kaygı verici yönlerinden birinin, her iki tarafın da insansız hava araçlarını (İHA) yoğun şekilde kullanarak rastgele saldırılar düzenlemesi olduğunu belirten Hıyari, bunun çok sayıda sivil can kaybına yol açtığını ifade etti. Silah akışının, daha gelişmiş ve daha ölümcül hâle gelerek sürmesinin çatışmanın temel itici gücü olmaya devam ettiğini vurgulayan Hıyari, “Bu akışın durdurulması yönündeki çağrılar görmezden gelindi ve kimse hesap vermedi” dedi.

Hıyari, durumun daha fazla kötüleşmesini önlemek, Sudan’ın birliğini ve toprak bütünlüğünü korumak için ‘hızlı ve eşgüdümlü bir hareketin’ gerekli olduğunu kaydetti.

BM Genel Sekreteri’nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra’nın, şiddeti azaltmaya ve sivillerin korunmasını güçlendirmeye yönelik somut ve uygulanabilir tedbirler üzerinde görüşmeler yapılması için çatışmanın taraflarıyla temas hâlinde olduğunu bildiren Hıyari, odağın şu anda AfB öncülüğünde yürütülecek kapsamlı bir Sudan diyaloğuna destek vermek olduğunu söyledi. Bu sürecin, sivil liderliğinde güvenilir ve kapsayıcı bir siyasi geçişin önünü açmasının hedeflendiğini ifade etti.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Operasyonlar ve Savunuculuk Bölümü Direktörü Edem Wosornu ise “Bu çatışmanın vahşeti sınır tanımıyor” diyerek, Kordofan eyaletinin şiddet ve acının yeni merkezi hâline geldiğine dikkat çekti. Wosornu, BM’nin, HDK’nin el-Faşir’i ele geçirmesi sırasında ve sonrasında uluslararası insancıl hukukun ağır ihlallerine ilişkin yeni raporlar almaya devam ettiğini, bunlar arasında toplu katliamlar ve cinsel şiddet vakalarının da bulunduğunu söyledi.

BAE'nin pozisyonu

BAE'nin BM Daimî Temsilcisi Muhammed Ebu Şihab, insani ateşkesin derhal hayata geçirilmesi ve buna en acil şekilde ihtiyaç duyan Sudanlı sivillere yardımların ulaştırılması için acil bir fırsat bulunduğunu söyledi. Tarihten çıkarılan dersler ile mevcut gerçeklerin, savaşan taraflardan herhangi birinin tek başına yürüteceği çabaların sürdürülebilir olmadığını ve yalnızca savaşın uzamasına yol açacağını ortaya koyduğunu vurguladı. Ebu Şihab, insani ateşkesin ardından kalıcı bir ateşkes sağlanması ve ‘çatışan taraflardan bağımsız, sivil yönetime giden bir sürecin’ başlatılması gerektiğini ifade etti.


Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
TT

Ukrayna'da esir alınan iki Kuzey Koreli savaş esiri Güney Kore'de "yeni bir hayat" arıyor

İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)
İki askerin Seul'deki bir insan hakları örgütüne yazdığı mektup, (AFP)

AFP'nin bugün gördüğü bir mektuba göre, Ukrayna'da esir tutulan iki Kuzey Koreli savaş esiri, Güney Kore'de "yeni bir hayata" başlama arzusunu dile getirdi.

İki asker, ekim ayı sonlarında Seul merkezli bir insan hakları örgütüne yazdıkları mektupta, "Güney Kore halkının desteği sayesinde yeni hayaller ve özlemler yeşermeye başlıyor" ifadelerine yer verdi.

Güney Kore ve Batı istihbarat teşkilatları, Kuzey Kore'nin, Rusya'nın yaklaşık dört yıldır süren Ukrayna işgalini desteklemek için binlerce asker gönderdiğini bildiriyor. Daha önceki haberler, ocak ayında Kiev tarafından savaşta yaralandıktan sonra gözaltına alınan iki kişinin Güney Kore'den sığınma talebinde bulunduğunu belirtmişti.

Mektupta, iki adam kendileri adına çalışanlara "bizi cesaretlendirdikleri ve bu durumu bir trajedi olarak değil, yeni bir hayatın başlangıcı olarak gördükleri için" teşekkür ettiler. "Yalnız olmadığımıza inanıyoruz ve Güney Kore'dekileri babalarımız ve kardeşlerimiz olarak görüyoruz ve onlara yönelmeye karar verdik" ifadelerini kullandılar.

Mektup, güvenlikleri için isimleri açıklanmayan iki asker tarafından imzalanmıştı.