Suriye-Türkiye normalleşme treni Halep-Lazkiye yolunda

Süreçten uzaklaştırılan Tahran huzursuz. SDG, endişeleri nedeniyle Şam'a gitmek zorunda kaldı.

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
TT

Suriye-Türkiye normalleşme treni Halep-Lazkiye yolunda

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)
Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)

Suriye’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Halep yolunu açması amacıyla Lazkiye kırsalında yapılan Türkiye-Suriye güvenlik toplantıları ve Kamışlı'dan Şam’a Suriye-Türkiye normalleşmesinin sınırlarını anlamak amacıyla bir Kürt heyetinin yaptığı ziyaret de dahil olmak üzere Şam'la yeni bir normalleşme olasılığını test eden gizli ve açık güvenlik ve siyasi görüşmelerin kapsamı genişledi. Tüm bunlara Türkiye’nin Fırat'ın doğusuna olası bir askeri harekat başlatmasını önlemek amacıyla ABD tarafından Ankara ile Kürt taraflar arasında başlatılan arabuluculuk çabaları ve Rusya tarafından Şam ile Ankara arasında başlatılan arabuluculuğa İran'ın girme çabası eşlik ediyor.

Rusya’nın arabuluculuğu
Rusya’nın hem eski hem de yeni sayılabilecek çabaları söz konusu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önümüzdeki Mayıs ayında Türkiye'de yapılacak cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimleri öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in bir araya gelmesine zemin hazırlamakta kararlı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Suriye Ulusal Güvenlik Büro Başkanı Tümgeneral Ali Memlük ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan arasında gerçekleştirilen güvenlik konulu görüşmeler ve ardından Suriye, Türkiye ve Rusya’nın savunma bakanları arasında Moskova’da yapılan üçlü toplantı sonrası üç ülkenin dışişleri bakanları arasında bir toplantı yapılması planlandı.
Moskova, dışişleri bakanları toplantısı için 11 Ocak tarihine işaret etmişti, ancak ABD'nin, söz konusu toplantının Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun 18 Ocak’ta Washington'a yaptığı ziyaret öncesinde yapılmaması yönündeki tavsiyesiyle Ankara bu toplantıya hazır değildi. Aynı durum Şam için de geçerliydi. Şam, bunun yerine ‘bir program planlanması ve bu programdan net sonuçları alınmasını’ istiyordu.
Bu zincirleme gelişmeler ek bağlantılar doğurdu. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev Şam'ı ziyaret ederek Esed ile görüştü. Rusya, Esed ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında bir görüşme yapılması arzusunu bir kez daha dile getirdi. Buna karşın Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmek için Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini yahut bu geri çekilme için bir takvim belirlenmesini şart koştu. Şam'ın, Esed-Erdoğan görüşmesi öncesi  ‘sembolik bir başarı’ elde etmek istediği apaçık ortada.
Ankara ise muhataplarına, geri çekilmesi için 2011 yılından sonra Suriye'ye giren tüm yabancı güçlerin çıkışını ve siyasi çözümü şart koşan önceki tutumunun aksine ABD güçleri Suriye’den çekilse bile ordusunun hiçbir koşulda Suriye'den çekilmeyeceğini söyledi. Ankara burada başka bir noktadaki bir atılıma, 'M4' adıyla bilinen Halep-Lazkiye uluslararası karayolunun açılmasına odaklanıyor. Çünkü bu yol, Moskova ve Ankara arasında imzalanan, Rus ve Türk güçlerinin M4 üzerinde devriye düzenlemeleri ve yolun her iki tarafında güvenli bir bölge oluşturulması da dahil olmak üzere İdlib’te gerginliği azaltmayı amaçlayan anlaşmaların kapsamına giriyor.
Moskova, 2020 yılının Mart ayında imzalanan anlaşmanın ardından devriyeleri dururken yolu açma çabaları üç yıl süreyle askıya alındı. Moskova, Ukrayna'daki savaş da dahil olmak üzere birçok dosyada muhtaç olduğu Ankara'ya artık baskı yapamıyor.
Türkiye ile Suriye arasında PKK’ya karşı iş birliğinin yeniden başlaması, Adana Anlaşması'nın değiştirilmiş halinin yeniden canlandırılması ve Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönüllü olarak geri dönüşleri tartışmasına şimdi M4’ün açılması için yapılan ciddi görüşmelerin yeniden başlaması eklendi. Bir yanda Türkiye, bölgedeki kontrolüyle birlikte yolun kontrolünü de devralma konusundaki esneklik gösterirken diğer yanda Suriye, egemenliğine ve kontrolüne bağlılığını korurken M4’ün açılması için Lazkiye kırsalındaki Burc el Kasab Tepesi’nde Suriye ve Türkiye arasında güvenlik konulu görüşmeler yapıldı.

SDG’nin endişesi
Suriye-Türkiye normalleşme sürecinin etkisiyle Şam ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında iletişim kanalları yeniden açıldı. Normalleşme rüzgârlarının ardından her iki taraf da diğerinin nabzını tutmak istiyor. Öyle ki birkaç gün önce bir SDG heyeti başkent Şam’ı ziyaret etti.
Daha önce de Rusya’nın arabuluculuğunda müzakere turları yapılmış, komiteler oluşturulmuş, toplantılar gerçekleşmişti. Ancak bir süre sonra bu süreç donduruldu. Şam artık ‘ABD’nin müttefiklerinin’ son haftalardaki ruh halini öğrenmek isterken SDG, Ankara ile normalleşmenin sınırlarını anmak istiyorlar.


Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib'de yerinden edilenlerin kaldığı bir kamp, 14 Ocak (EPA)

Görüşmeler, ABD'nin 2019 yılı sonlarında eski Başkan Donald Trump tarafından onaylanan ve Suriye düzenli güçlerinin Fırat'ın doğusuna konuşlandırılmasını öngören sürpriz bir şekilde geri çekilmesinin ardından her iki taraf arasında imzalanan mutabakat zaptının yeniden uygulanması amacıyla yapılıyor. SDG, Türkiye’nin olası bir askeri operasyon tehdidini savuşturma umuduyla görüşmeler konusunda daha istekli davranırken Şam, zayıf konumuna rağmen SDG başa çıkmaya daha istekli görünüyor.

ABD’nin arabuluculuğu
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett McGurk ile Ankara arasındaki ilişkinin çok kötü olduğu biliniyor. Ancak McGurk ile Fidan arasında Körfez ülkelerinden birinde durumu yatıştırmak amacıyla gizli bir görüşme yapılması yeni bir gelişme. Amerikalılar, “Türkiye’nin Fırat'ın doğusunda olası bir askeri harekatını önlemek için ne yapılabilir? Türkiye’nin taleplerinin bir kısmının karşılanması için neler yapılabilir? Uluslararası Koalisyon ortağı Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) DEAŞ ile mücadele çabalarında olası bir felaketi önlemek için neler yapılabilir?” şeklinde mesajları vardı. McGurk-Fidan görüşmesinin ardından ABD'li yetkili Nicholas Grainger, Ankara ile Kamışlı arasında gizli bir görüşme turu gerçekleştirdi. SDG iç güvenlik güçlerinin (Asayiş) Türkiye’nin güney sınırlarından Suriye’nin 30 kilo metre derinliğe çekilmesinin ve silahlarını geri çekmesinin yanı sıra yerel meclislerin yeniden kurulması ve Suriyeli mültecilerin bu bölgelere geri dönüşü, Grainger’in çabalarının başlıca gündem maddesini oluşturuyordu.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD’li mevkidaşı Antony Blinken ile görüşmek üzere Washington'a gitmeden önce, Suriye'de siyasi bir çözümle ilgilendiklerini göstermek amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen ile görüşmeyi istese de herhangi bir açıklamada bulunulmadı. Türkiye defalarca kez ‘yeter artık’ diyerek tek taraflı tedbirler alacağını söylerken ABD, teröre karşı mücadeleyi etkileyecek ve SDG'yi ortadan kaldıracak herhangi bir adımın atılması konusunda uyarıyor.

İran’ın huzursuzluğu
İran, Rusya'nın Şam ile Ankara arasındaki arabuluculuğundan rahatsız ve bunun birkaç nedeni var. Bunlardan birincisi, söz konusu arabuluculuğun onun arkasından yapılması. Öyle ki İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan birkaç gün önce Şam'dan yaptığı açıklamada, Suriye-Türkiye görüşmelerini basından öğrenmelerinden ötürü şikayet etti. İkinci neden, bu arabuluculukta herhangi bir ilerleme kaydedilmesinin, İran'ın Suriye'deki askeri ve askeri olmayan rolünü baltalayacağı düşüncesi. Üçü neden ise arabuluculuk çabalarına girme konusunda Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) sıraya girmiş olması. BAE, yakında yapılması planlanan bir üçlü zirve de dahil olmak üzere Suriye-Türkiye-Rusya toplantılarına ev sahipliği yapmayı yahut bu toplantılara katılmayı teklif etti. Buna İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin geçtiğimiz yılın sonlarında yapılması planlanan Şam ziyaretinin ertelenmesine neden olan engeller eklendi. Şam bir yandan müttefikleri; Moskova ve Tahran arasındaki rekabet kartlarını oynamak isterken diğer yandan Şam Uluslararası Havalimanı'na silah sevkiyatının devam etmesinden ve İsrail’in durmaksızın bombardımanlarını sürdürmesinden oldukça rahatsız. Bunun yanında İran'dan ayrılan üç petrol tankerinin gelişinin gecikmesiyle birlikte ekonomik konularda ‘egemenliğinden tavizler vermesini’ ve Suriye'deki İranlılara Suriyeliler gibi davranılmasını öngören anlaşma taslakları da Şam’ı huzursuz ediyor.
Bu konular, İran Dışişleri Bakanı Abdullahiyan’ın ziyareti sırasında gündeme taşındı. Ziyaret, bazı atılımlarla sonuçlandı. Abdullahiyan, Tahran’ın petrol tankerlerini göndereceğine söz verdi. Şam, Ankara ile normalleşme konusunda Tahran ile koordinasyon sözü verdi. Şam’a büyük bir ziyaret için hazırlıklar yeniden başladı. Ayrıca İran yanlısı gruplar, Fırat'ın doğusundaki ‘ABD’nin müttefikleri’ bölgesini bombaladı.
Açıktan ve gizliden yapılan tüm bu görüşmelerin bazılarının sonuçları, M4 uluslararası kara yolunda, Suriye'nin kuzeyinde ve doğusundaki çatışma bölgelerinde ve hava saldırılarının kapsama alanında, evlerinde ve çadırlarında bekleyen Suriyelilerin, insani ve ekonomik durumlarının iyileşmesine yansımasıyla ortaya çıkacak.



Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır’ın Sudan Savaşı’ndaki kırmızı çizgileri ne anlama geliyor?

Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı’nın Perşembe günü Kahire’de Abdulfettah el-Burhan ile görüşmesinden bir kare (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Sudan Ordu Komutanı ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın Kahire ziyaretinin ardından, Mısır Cumhurbaşkanlığı Sudan’daki savaşla ilgili üç maddelik bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “kırmızı çizgiler” olarak tanımlanan ve aşılmasına izin verilmeyecek unsurlar duyuruldu. Mısır, bu maddelerin Sudan’ın güvenliğiyle doğrudan bağlantılı olan ulusal güvenliğini ilgilendirdiğini vurguladı. Metinde yer alan “ortak savunma anlaşmasının” etkinleştirilmesi vurgusu ise, Mısır’ın askeri, siyasi ve diplomatik ağırlığını Sudan ordusu lehine devreye sokabileceği mesajı olarak değerlendirildi.

Ortak savunma anlaşması

Mısır ile Sudan, Mart 2021’de sınır güvenliği, ortak tehditlere karşı mücadele ve eğitim alanlarını kapsayan bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bunun öncesinde, iki ülke 1976’da Cumhurbaşkanları Cafer Numeyri ile Enver Sedat döneminde ortak savunma anlaşmasına imza atmıştı. Anlaşmanın ilk iki maddesi, taraflardan herhangi birine yönelik saldırının diğerine yapılmış kabul edilmesini; saldırının engellenmesi için güç kullanımını ve savunma politikalarının eşgüdümünü öngörüyordu.

gt6y5
Eski Cumhurbaşkanı Cafer Numeyri 15 yıl Mısır’da görev yaptı (AFP)

Numeyri rejiminin 1985’te halk ayaklanmasıyla devrilmesinden sonra dönemin Sudan Başbakanı Sadık el-Mehdi, Kahire’ye anlaşmayı feshetme isteğini iletti. Ardından 1987’de “kardeşlik paktı” imzalandı. Bu metin, 1976 anlaşmasını açıkça feshetmese de süreç içinde askıya alındı ve uygulanmadı.

Bölgesel ve uluslararası mesaj

Sudanlı gazeteci ve El-Tayyar gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Osman Mirgani, Mısır’ın açıklamasını “bölgesel ve uluslararası mesaj” olarak yorumladı. Mirgani’ye göre, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) Darfur ve Kordofan’da genişlemesi, hem Sudan hem Mısır için ortak ulusal güvenlik tehdidi yaratıyor ve Sudan’ın bölünme riskini artırıyor.

Mısır’ın ilk kez bu kadar “sert ve doğrudan” bir dil kullanarak uluslararası hukuk çerçevesinde müdahale sinyali verdiğini belirten Mirgani, “Bu söylem, Kahire’nin Sudan’daki gelişmelerden duyduğu endişenin boyutunu yansıtıyor” dedi. Mirgani, açıklamada yer alan kırmızı çizgilerin Sudan dosyasındaki tüm aktörlere gönderilmiş bir uyarı olduğunu söyledi.

Kırmızı çizgiler

Mısır’ın açıkladığı ilk kırmızı çizgi, Sudan’ın toprak bütünlüğü ve ulusal birliğinin korunması oldu. Kahire, Sudan’ın herhangi bir bölgesinin ayrılmasını veya ülkede paralel yapılar oluşturulmasını kesin biçimde reddetti.

y67u
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi ve Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah el-Burhan Perşembe günü Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Açıklamada, Sudan devlet kurumlarının korunması gerektiği vurgulandı. Mısır, uluslararası hukuka uygun tüm tedbirleri alma hakkına sahip olduğunu ve bunun içine iki ülke arasındaki ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin de dahil bulunduğunu bildirdi.

Eski Sudan Dışişleri Bakanı Ali Yusuf ise Burhan’ın Kahire ziyaretinin, Suudi Arabistan temaslarının hemen ardından gelmesine dikkat çekti. Yusuf’a göre ziyaret, ABD, Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin Sudan savaşını sonlandırmak için yürüttüğü dörtlü mekanizmanın parçası.

Yusuf’a göre, Burhan’ın Kahire temaslarında Sisi’ye Riyad görüşmelerinin detaylı bir değerlendirmesini aktarması, ziyaretin sembolik yönünün ötesinde stratejik bir nitelik taşıyor. Yusuf ayrıca, Mısır ile Sudan güvenlik mimarisinin tarihsel ve coğrafi nedenlerle birbirine sıkı biçimde bağlı olduğuna işaret etti.

Askeri müdahale seçeneği

Sudanlı askeri uzman Muatasım Abdulkadir, ortak savunma anlaşmasının aktive edilmesinin, Mısır’ın doğrudan ya da dolaylı askeri müdahalesini gündeme getirebileceğini söyledi. Bu kapsamda Mısır’ın mühimmat ve silah desteği ya da gerektiğinde sahada müdahalede bulunmasının mümkün olabileceğini kaydetti.

Abdulkadir’e göre Kahire’nin bu açıklaması Sudan için “önemli ve ileri düzeyde bir adım” niteliği taşıyor.

Hızlı Destek Kuvvetlerinden tepki

HDK lideri Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) cephesine yakın isimlerden Başa Tubeyk, X platformundan yaptığı açıklamada Mısır’ın tutumunu “açık müdahale” ve “sömürgeci zihniyet” olarak niteledi. Tubeyk, savaşın başından bu yana Mısır’ın Sudan ordusuna destek verdiğini, çatışmaların ilk günlerinde Mısır askerlerinin Meravi Üssü’nde yakalandığını hatırlattı.

Kaynaklara göre, Hamideti, geçen yıl ekim ayında Mısır’ı HDK güçlerine yönelik hava saldırıları ve orduya İHA desteği sağlamakla itham etmişti. Bu iddialar, Haziran ayında da yeniden gündeme geldi.

Zaman daralıyor

Sudanlı diplomat Sadık el-Makali, Mısır’ın Suudi Arabistan ve uluslararası dörtlüyle birlikte hareket ettiğini, Washington’ın da bu süreci desteklediğini belirtti. Makali, ABD’nin şu aşamada diplomatik baskıyı tercih ettiğini, askeri seçeneğin ise masada tutulduğunu söyledi.

Makali, Sudan’daki insani felaketin ağırlaştığını, Burhan’ın artık “zaman kaybetme lüksü olmadığını” belirtti. Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati’nin dörtlü girişime yoğun biçimde odaklandığını, Kahire’nin mevcut durumu ulusal güvenlik tehdidi olarak gördüğünü ifade etti.

Uzmanlar, Burhan’ın Riyad ve Kahire ziyaretlerinin, Sudan hükümetinin dörtlü girişime yaklaşımında dönüm noktası olabileceğini ve kısa vadede Sudan dosyasında önemli gelişmeler yaşanabileceğini değerlendiriyor.


Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
TT

Mısır–ABD arasında İsrail gaz anlaşmasına yönelik söylem farkı ne anlama geliyor?

2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare
2017’de New York’ta BM Genel Kurulu toplantıları sırasında yapılan Sisi–Netanyahu görüşmesinden bir kare

Mısır’ın, İsrail ile imzalanan büyük ölçekli gaz anlaşmasını “tamamen ticari” olarak nitelendirmesine karşın, ABD anlaşmayı “bölgesel barış sürecine hizmet eden siyasi boyutlar taşıyan” bir gelişme olarak görüyor. Uzmanlar, iki taraf arasındaki bu ton farkının, “her ülkenin anlaşmadan beklediği kazançları ve gelecekte görmek istediği sonuçları ortaya koyduğunu; söylemsel farklılığın gerçekte bir anlaşmazlık değil, nihai hedef olan barışı destekleyen mutabakat anlamına geldiğini” belirtiyor.

Mısır Devlet Enformasyon Kurumu Başkanı Diaa Raşvan, Perşembe akşamı yaptığı açıklamada, “İsrail ile yapılan gaz anlaşmasının tamamen ekonomik nitelikte olduğunu, zamanlaması ve içeriğinin siyasi dosyalarla bir ilgisinin bulunmadığını” söyledi. Raşvan, İsrail Gazze’den çekilmediği sürece bu anlaşmanın Mısır’ın siyasi duruşunu değiştirmeyeceğini vurguladı.

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Perşembe günkü açıklamasında, İsrail hükümetinin Chevron şirketi aracılığıyla Mısır ile yapılan gaz anlaşmasına onay vermesini “Amerikan iş dünyası ve bölgesel iş birliği açısından önemli bir başarı” olarak değerlendirdi. Açıklamada, “İsrail–Mısır gaz anlaşmasının enerji güvenliğini güçlendirdiği gibi Gazze’de istikrarın sağlanması ve yeniden inşa çabalarına da destek sunduğu” ifade edildi.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden siyaset analisti Amr Şubki, tarafların söz konusu anlaşmayı temelde ticari ve ekonomik bir ortaklık olarak değerlendirdiğini ifade etti. Şubki, “ABD bu anlaşmaya siyasi bir rol yüklüyor. Washington, mutabakatı, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında görüşme zemini oluşturacak bir mekanizma şeklinde konumlandırıyor” diye konuştu. Analiste göre Mısır ise siyasi ilerlemenin ancak Filistin meselesine çözüm bulunması, Gazze’nin yeniden ayağa kaldırılması ve zorunlu göç ihtimalinin tamamen ortadan kalkmasıyla mümkün olacağı görüşünde.

Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi danışmanı Imad Gad, mutabakatın büyüklüğü ve zamanlamasının, onu ticari düzeyin ötesine taşıdığını ifade etti. Gad, “Bu hamle, iki ülke arasındaki ilişkilerde olumlu bir döneme girildiğine ve Sisi–Netanyahu görüşmesi için diplomatik hazırlık yapıldığına işaret ediyor. Görüşme gündeminin merkezinde Gazze, Filistin sorunu ve Mısır’ın ulusal güvenliği olacak” dedi.

Mısır ulusal güvenlik uzmanı Muhammed Abdülvahid ise iki ülke söylemine dair farklılığın bir anlaşmazlık değil, “çıkar temelli bir uyumun göstergesi” olduğunu söyledi. Abdülvahid’e göre, “Kahire’nin anlaşmayı ekonomik çerçevede sunması iç kamuoyuna yönelik bir mesaj niteliğinde; Mısır’ın Filistin dosyasında bağımsız karar aldığı ve anlaşmaların bu tutumu etkilemeyeceği mesajı veriliyor.” Abdülvahid, Amerikan söyleminin ise “ABD’nin Orta Doğu’da tansiyonu düşürme ve İran’a karşı bölgesel ortaklıkları güçlendirme hedefinin” parçası olduğunu ifade etti.

Raşvan’ın açıklamaları ayrıca, bir hafta önce Mısırlı yetkililerin Şarku’l Avsat’a yaptığı, “Gaz anlaşmasının Mısır’ın, ABD aracılığında planlanan Sisi–Netanyahu görüşmesine dair değerlendirmesini etkilemeyeceği” yönündeki açıklamalarla örtüşüyor. Mısır’ın şartlarının, “Şarm eş-Şeyh anlaşmasının tüm maddelerinin uygulanması, Gazze’den tam çekilme ve Filistinlilerin zorunlu göç planlarının tamamen durdurulması” olduğu vurgulanmıştı.

İsrail Başbakanı Netanyahu, Çarşamba günü Mısır’a büyük ölçekli gaz satışına onay verdiğini duyurdu. İsrailli “NewMed Energy” şirketi, anlaşma değerinin 35 milyar dolar olduğunu açıkladı.

Görsel kaldırıldı.
Mısır Genelkurmay Başkanı’nın geçen yıl sonunda İsrail sınırına yakın bölgedeki ziyaretinden bir kare

Washington merkezli Hudson Enstitüsü araştırmacısı Richard Weitz, “Mısır’ın, Gazze konusunda kendi taleplerinde ısrarcı olduğunu göstermek amacıyla anlaşmanın siyasi etkilerini küçümsediğini; ABD’nin ise anlaşmanın siyasi yansımalarını büyüterek barış sürecine ivme kazandırmaya çalıştığını” söyledi.

New York’ta yaşayan ABD uzmanı Muhammed Sattouhi ise “her tarafın meseleyi kendi bakış açısıyla okuduğunu” belirterek, “Ekonomik, siyasi, psikolojik ve toplumsal faktörlerin iç içe geçtiği güncel tablo nedeniyle, böyle bir anlaşmanın 7 Ekim 2023 öncesi dönemde aynı etkide olmayacağını” ifade etti.

Sattouhi, Trump yönetiminin Ortadoğu anlaşmazlıklarının çözümünü giderek daha zor gördüğünü, bu nedenle “İsrail’in kabul etmeyeceği tavizler gerektiren bir barış sürecine enerji harcamak istemediğini” söyledi. Uzman, Trump yönetiminin, “bölgede ekonomik ve ticari çıkar ağları oluşturarak savaşların önünü kesme yaklaşımını benimsediğini” belirtti; ancak bu teorinin, “tarihi ve siyasi gerçekliklerin ağırlığını hesaba katmadığını” vurguladı.

Axios’un aktardığı bilgilere göre, Washington yönetimi Sisi ile Netanyahu’yu bir araya getirecek bir zirve için ara buluculuk yürütüyor.

İsrail basınında son günlerde yer alan haberlerde, Mısır’ın ABD planına yeşil ışık yakabilmesi için “Gazze’den tam çekilme, Şarm eş-Şeyh anlaşmasının uygulanması ve Filistinlilerin yerinden edilme ihtimalinin kesin biçimde sonlandırılması” şartını öne sürdüğü bildirildi.


Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
TT

Sudan’da 19 Aralık devriminin yıldönümü, çatışmaları durdurun çağrısıyla anıldı

Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)
Aralık 2019’da, Atbara kentinden gelen kalabalıklar, başkent Hartum’daki mevkidaşlarıyla birlikte devrim yıl dönümünü kutluyor (AFP)

Sudanlı siviller, Beşir iktidarını deviren Aralık Devrimi’nin yıldönümünü ülkenin çok sayıda kentinde düzenledikleri protesto eylemleriyle andı. Sosyal medya üzerinden yapılan kampanyalarla desteklenen bu etkinliklerde, savaşın durması ve sivil yönetime dönüş çağrısı öne çıktı.

Bu gelişmeler yaşanırken, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Güney Kordofan Eyaleti’nin başkenti Kadugli yakınlarındaki “Brno” kasabasının tamamında kontrol sağladığını duyurdu. HDK, kasabada geçtiğimiz ay yeniden hâkimiyeti ele alan orduya karşı bölgedeki varlığını güçlendirdiğini bildirdi.

HDK tarafından yapılan açıklamada, güçlerin sert çatışmaların ardından Güney Kordofan’ın kuzeydoğu kırsalında yer alan Brno’da “önemli saha kazanımları” elde ettiği belirtildi. Ordu birliklerinin ağır topçu ve zırhlı araçlarla bölgedeki HDK mevzilerine saldırdığı ileri sürülen açıklamada, çatışmaların sonunda HDK’nın kasabaya tamamen hâkim olduğu ve çevre hattında konuşlandığı kaydedildi.

Brno, Güney Kordofan eyaletinde yer alan ve başkent Kadugli’ye yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan önemli bir tarım bölgesi olarak biliniyor. Ordu, kasabayı 17 Kasım’daki şiddetli çatışmaların ardından HDK ve müttefiki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi–Kuzey’den geri almıştı.

Kordofan’da kuşatma genişliyor

HDK ve müttefiki Abdulaziz el-Hilu’ya bağlı Sudan Halk Kurtuluş Hareketi, Güney Kordofan’ın Kadugli ve Delenc dahil birçok stratejik kentini kuşatma altında tutuyor. Hareket, Kadugli’nin güneydoğusundaki Kauda bölgesini de kontrol ediyor.

Orduya bağlı 22’nci Tümen’in Batı Kordofan’daki Abnusa’da ele geçirilmesinin ardından HDK, Güney Kordofan üzerindeki baskıyı arttırdı ve eyaletin ana kentlerini ağır topçu ve SİHA saldırılarıyla hedef almaya başladı. Kadugli ve Delenc bu saldırıların merkezinde bulunuyor. Ordu da HDK mevzilerine topçu atışları ve insansız hava araçlarıyla karşılık veriyor.

Bu hafta boyunca HDK, Kuzey ve Güney Kordofan eyaletlerindeki birçok kente intihar tipi ve saldırı amaçlı SİHA operasyonları düzenledi. Saldırılarda onlarca kişi hayatını kaybetti; ölenler arasında BM barış gücü misyonu UNISFA’dan altı asker de bulunuyor. HDK’ya bağlı SİHA’lar perşembe günü ülkenin kuzeyindeki Atbara kentini de vurdu; en az beş kişi yaşamını yitirdi. Şehrin elektrik santralinin hedef alınması, bazı eyaletlerde elektrik kesintilerine yol açtı.

19 Aralık anmaları ve protestolar

Savaştan kaynaklanan baskı ortamına rağmen aktivistler, Aralık Devrimi’nin beşinci yıldönümünü anmak için protesto çağrıları yaptı. Sosyal medya platformlarında “çevrim içi gösteriler” düzenlendi, sivil yönetime dönüş talebi yeniden gündeme taşındı.

sxdfrgt
19 Aralık Devrimi’nin yıl dönümünü kutlamak için Facebook’ta yayımlanan bir afiş

Başkent Hartum’un ikiz şehri Omdurman’da yüzlerce genç, devrimin sloganlarını atarak meydanlarda toplandı. Polis, göstericileri göz yaşartıcı gazla dağıttı. “Özgürlük, Barış ve Adalet” ile “Ordu kışlaya, Cancavid dağıtılsın” sloganları öne çıktı.

Tanık ifadelerine göre, polis bazı alanlarda cop kullanarak göstericileri dağıttı ve Şambat Köprüsü yakınlarında da kovalamaca yaşandı.

Port Sudan’da da benzer protestolar düzenlendi. Protestolarda savaşın sona ermesi talep edildi. Gedaref Eyaleti’nde ise çok sayıda gösterici gözaltına alındı.

Çevrim içi platformlarda Aralık Devrimi’nin kazanımlarının savaşla hedef alındığı vurgulandı ve sivil yönetime dönüş çağrıları yinelendi. Aktivistler, protestoları “baskı, korkutma ve işbirliği suçlamalarına karşı bir meydan okuma” olarak niteledi.

Sudan’da 19 Aralık, 2018’de Atbara’da ekmek fiyatlarına karşı başlayan ve tüm ülkeye yayılan protestoların yıl dönümü olarak biliniyor. Bu gösteriler, Nisan 2019’da Ömer el-Beşir yönetiminin devrilmesine yol açmıştı. 25 Ekim 2021 darbesinin ardından ise bu tarih, sivil yönetim ve demokratik geçiş taleplerinin simgesi hâline geldi.