Avrupa Birliği'nin Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Daha fazla yerleşim yeri inşası, barışçıl bir çözüme ulaşmayı engelliyor’

Avrupa Birliği'nin (AB) Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans. (Şarku’l Avsat)
Avrupa Birliği'nin (AB) Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans. (Şarku’l Avsat)
TT

Avrupa Birliği'nin Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans, Şarku’l Avsat’a konuştu: ‘Daha fazla yerleşim yeri inşası, barışçıl bir çözüme ulaşmayı engelliyor’

Avrupa Birliği'nin (AB) Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans. (Şarku’l Avsat)
Avrupa Birliği'nin (AB) Orta Doğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans. (Şarku’l Avsat)

Avrupa Birliği'nin (AB) Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans, Filistinliler ve İsrailliler arasında barışın sağlanmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Koopman, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, barışın başta bölgedeki olmak üzere tüm uluslararası tarafların hayali doğrultusunda, Ortadoğu'daki barış sürecini yeniden hayata geçirmek amacıyla ‘barış için tersine mühendislik’ adını verdiği yeni bir anlayışa dikkat çekti.
Doktora derecesini 2007 yılında Oxford Üniversitesi'nden diplomatik uyuşmazlık çözümü üzerine yazdığı tez ile alan  Koopmans, 2018’da uluslararası arabuluculuk uygulaması, politikası ve hukuku için bir rehber teşkil eden ‘Barış Müzakereleri’ kitabını yayınladı.
Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte Ortadoğu'daki barış sürecinin enerjiye, yeni fikirlere ve cesur insanlara ihtiyacı olduğunu belirten Koopmans, AB’nin yaklaşık 20 yıl önce Suudi Arabistan Krallığı'nın benimsediği Arap girişimine verdiği desteği vurguladı.
Riyad'ı ziyaret eden Koopmans, daha fazla İsrail yerleşim birimi inşasının barışçıl bir çözüme ulaşmayı engellediğine dikkat çekerek bu yönde atılan adımları yasa dışı ve uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirdi. Başta Rusya-Ukrayna savaşı olmak üzere birçok uluslararası çatışma yaşanırken barış sürecini canlandırma yönünde devam eden çabalara ilişkin bilgi verdi.
Göreve geldiği Mayıs 2021'den bu yana üçüncü ziyareti olan Suudi Arabistan temasları sırasında Ortadoğu'daki barış sürecini yeniden hayata geçirmeye yönelik ortak hedefleri tartışmaya odaklandığını belirten Koopmans açıklamalarını şyle sürdürdü:
“Herkes, güvenli bir İsrail devleti ile yan yana, özgürlük ve güvenlik içinde yaşayan bağımsız bir Filistin devleti kurmak için çalışmalıdır. Lübnan, Suriye ve Suudi Arabistan için de aynısı geçerli. Bu da bölgede barış için çalışmamız gerektiği anlamına geliyor. Bildiğiniz gibi Suudi Arabistan, 20 yılı aşkın bir süre önce Arap Barış Girişimi’nin çıkış noktasıydı. AB adına,başlangıcından bu yana bu girişimi desteklediğimizi söylemekten memnuniyet duyuyorum. Bu girişimi destekliyoruz ve başarılı olmasını diliyoruz. Bu yönde AB dışişleri bakanları ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile yakın bir şekilde çalışıyorum. Bölgedeki barış sürecine nasıl katkıda bulunabileceğimizi, Arap Barış Girişimi'ni nasıl geliştirebileceğimizi görmek istiyoruz.”
Daha önce Mali, Sudan, Suriye ve Venezuela'da barış müzakerecisi olarak görev yapan Sven Koopmans, bölgeye gerçekleştirdiği ziyaretlerde istikrarın sağlanması yönünde fikir üretmeyi amaçladığını belirtti:
“Bugün Riyad’dayım. Abu Dabi, Amman ve Kahire'ye gideceğim. Öncesinde de Cezayir, Kuveyt ve Doha'daydım. Tüm bu başkentleri ziyaretlere devam etmek istiyorum. Zira Ortadoğu'daki barış sürecinin enerjiye, yeni fikirlere ve cesur insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Filistin topraklarındaki işgalin süresi uzadı. Çok sayıda mağdur ve mülteci var. Mülteci olarak doğan insanlar bulunuyor. Onları unutamayız. Gerek İsrailliler gerekse Filistinliler’den şiddet ve terör eylemlerinde öldürülen çok sayıda insan mevcut. Bu nedenle Filistinlilerin, İsraillilerin, genel olarak Arapların ve dünyanın dört bir yanındaki insanların güvenlik ve özgürlük içinde yaşamalarını sağlama gibi bir yükümlülüğümüz var. Tüm bunlar, Ortadoğu'daki barış sürecine yönelik çözümden geçiyor.”
Söz konusu çözüme ulaşılamayacağına inanan birçok kişinin olduğunu belirten Koopmans, ancak görevinin bu barışı hayal etmek ve onu yaratmak için çalışmak olduğunu vurguluyor. Söz konusu anlayışa ilişkin şunları söyledi:
“Benim işim, bu barış için tersine mühendislik yapmak. Bir gün barışın nasıl gerçekleşeceğini hayal edelim; söz konusu gün er ya da geç gelebilir. Ancak bugünkü hayalimizde tanımlayabileceğimiz çok şey var ve siz de bunun bir parçası olacaksınız. Filistinliler ve İsrailliler arasında Kudüs, mülteciler ve daha pek çok konuda bir barış anlaşması yapılacak. Ancak Arap barış girişimi de olacak. Arap ülkeleri İsrail'i tanıyacak ve barış içinde yaşanacak. Ancak bugün İsrail, dünyadaki diğer tüm ülkelerle birlikte Filistin'i tanıyacak. İnanıyorum ki bugün bu bölgede ekonomi, güvenlik, su, enerji ve daha birçok konuda iş birliği kurulacak. O günü hayal etmemiz gerekiyor. Daha fazla iş ve ticaret fırsatı. Filistin halkı için özgürlük, güvenlik ve barış olacak. Bu yönde anlaşıldı. Bizim yapabileceğimiz ise bunları hayal etmek ve bu noktaya gelmek için ne yapmamız gerektiğini konuşmak.”
Filistin ile İsrail arasındaki ihtilafın çözümüne yönelik birçok girişimin olduğuna dikkat çeken Koopmans, insanların genelde bunun barış için son şans olduğunu söylediklerine dikkat çektiği açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Eğer haklılarsa artık barış şansı yok. Barış için son şans olmadığını söyleyeyim. Bu mücadele devam edemez. Korku içinde yaşayan, devam eden çatışmalardan ve kaçırılan bölgesel iş birliği ve birlikte çalışma fırsatlarından zarar gören birçok kişi var. Bekleyelim yahut geç oldu diyemeyiz. Artık tüm enerjimiz ve fikirlerimizle çalışmalıyız. Belki de daha fazla kaynak harcamalı, güçlü olmalı veya daha fazlası için zorlamalıyız. Biz Avrupalılar, ABD’liler ya da Araplar, bu çatışmanın kurbanlarına mevcut araçlarla uğraşarak yardım etmeliyiz. İmkansızı istemiyorum, mümkün olanı görüyorum.”
Koopmans açıklamasının devamında AB’nin barış sürecindeki taraflar üzerinde farklı bir etkiye sahip olduğunu vurguladı:
“AB Filistinlilerin yalnızca en büyük destekçisi değil, aynı zamanda İsrail'in en büyük ticaret ortağıdır. İsrail hükümeti ile birçok ortak programımız var. Bu bize iletişim kurabileceğimiz ve iş birliği yapabileceğimiz bir platform sağlıyor. Son 40 yıldaki politikamız istikrarlı halde. Şu an çatışmanın çözümünde ABD ve Arap ülkeleri tarafında daha fazla sorumluluk almak istediğimiz bir aşamadayız. Barış konusunda ilerleme kaydetmek için taraflarla olan iyi ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz.”
AB’nin yerleşim yerleri inşasına kesinlikle karşı olduğunu açıkça belirten Koopmans, tüm yerleşim birimlerinin yasa dışı ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirttiği açıklamalarını şöyle sunlandırdı:
“Kişilere yönelik şiddet eylemleri için hesap verilmesi çağrısında bulunuyoruz. Her yerde hukukun üstünlüğü olmalı ve bu herkes için geçerli sayılmalı. AB’nin bu yöndeki tutumu açık. Filistin'de üretilen ürünlerde ‘Made in Israel’ yazan etiketlere karşı kurallarımız ve yasalarımız var. Buna izin verilmiyor.”



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”