Tim Burton'ın filmlerinde neden bu kadar çok ölü köpek var?https://turkish.aawsat.com/home/article/4126616/tim-burton%C4%B1n-filmlerinde-neden-bu-kadar-%C3%A7ok-%C3%B6l%C3%BC-k%C3%B6pek-var
Tim Burton'ın filmlerinde neden bu kadar çok ölü köpek var?
Tim Burton, 1984'te kısa film olarak çektiği Frankenweenie'yi gelişen teknolojiyle 2012'de yeniden uyarladı (Walt Disney Studios)
Ünlü yönetmen Tim Burton'ın gotik korkuyu çocuksu bir merakla birleştiren fantastik filmleri, ölü köpek figürünü seyircinin karşısına tekrar tekrar çıkarmasıyla dikkat çekiyor.
Burton'ın ölü köpeklere olan eğiliminin en kayda değer örneklerinden biri 2012'de çıkan Frankenweenie'ydi. Filmin ana karakteri, ölen köpeği Sparky'yi canlandırmaya çalışan küçük bir çocuk olsa da köpek, Frankenstein'ın bir metaforu halindeydi.
Ünlü yönetmenin başka filmlerinde de ölü köpekler benzer metaforlar için kullanıldı. 2005'teki Ölü Gelin'deki (Corpse Bride) ölü köpek Scraps, ana karakterin geçmişine açılan bir pencere gibiydi.
Burton'ın yazdığı 1993'teki Noel Gecesi Kabusu'nda da (The Nightmare Before Christmas) sahibini yönlendirmeye çalışan Zero adlı hayalet bir köpek vardı.
Ünlü yönetmenin köpeklerinin hepsi, kendilerine has yönleriyle ölümü temsil ediyordu. Scraps, Ölüler Diyarı'ndan gelen bir köpekti. Sparky, Frankenstein'ın bir temsili; Zero ise mezarından döndürülen köpeğin süzülen ruhuydu.
Bu farklılıklarına rağmen Burton'ın tüm ölü köpekleri bir ortak noktada birleşiyor: Her biri insan-köpek ilişkilerinin özünü yansıtmaya çalışıyor.
Burton da geçmişte USA Today'e verdiği bir röportajda da ölü köpeklerin benzer bir anlamı olduğunu doğrulamıştı. Yönetmen, Frankenweenie'nin 10 yaşındayken ölen köpeği Pepe anısına yazdığını söylemişti.
64 yaşındaki Burton, köpeğinin ölmesinin "travmatik olduğunu" çünkü bunun yarattığı "çok gerçek ve basit duyguların hayatın karmaşıklığıyla tezat oluşturduğunu" belirtmişti.
Ünlü yönetmen, filmlerindeki ölü köpek figürleri sayesinde insan-köpek ilişkilerinin karmaşık olmayan doğasıyla gotik korkunun kaosu arasında bağlantı kurduğunu ifade etmişti. Independent Türkçe, Screen Rant, USA Today
Venedik Film Festivali’nin yapıldığı adada binlerce kişi Gazze'ye destek yürüyüşü düzenledihttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5181099-venedik-film-festivali%E2%80%99nin-yap%C4%B1ld%C4%B1%C4%9F%C4%B1-adada-binlerce-ki%C5%9Fi-gazzeye-destek-y%C3%BCr%C3%BCy%C3%BC%C5%9F%C3%BC
Venedik Film Festivali’nin yapıldığı adada binlerce kişi Gazze'ye destek yürüyüşü düzenledi
Venedik Film Festivali’nin yapıldığı adada binlerce kişi Filistin'e destek yürüyüşüne katıldı. (AP)
Venedik'te binlerce kişi dün Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerle dayanışma içinde, siyasi bir hava kazanan Venedik Film Festivali'nin yapıldığı adada yürüyüş düzenledi.
Venedik bölgesindeki sol örgütlerin çağrısına yanıt veren göstericiler, sıkı güvenlik önlemleri altında festival alanının girişinde toplandı.
Gösteri sırasında, çok sayıda Filistin bayrağı arasında İsrail'i boykot ve ‘soykırıma son’ çağrısı yapan pankartlar açıldı.
Birçok katılımcı, dünya çapında Filistin yanlısı gösterilerde sıkça kullanılan ‘Özgür Filistin’ sloganını attı.
Yürüyüşe katılan 31 yaşındaki yazılım mühendisi Marco Siutola, “Eğlence endüstrisi büyük bir takipçi kitlesine sahip, bu yüzden Gazze konusunda tavır almaları gerekiyor. Herkesin soykırımdan bahsetmesi gerektiğini kastetmiyorum, ama en azından herkes bir tavır almalı. Çünkü bu siyasi bir mesele değil, insani bir mesele” ifadelerini kullandı.
Filistin bayrağı taşıyan öğretmen Claudia Boji ise “Hepimiz neler olduğunu biliyoruz ve bu böyle devam edemez” dedi.
Venedik Film Festivali’nin yapıldığı adada binlerce kişi Filistin'e destek yürüyüşüne katıldı. (Reuters)
Son günlerde Venedik Film Festivali'nde birçok sanatçı Filistinlilere desteklerini dile getirdi. Bunlar arasında Faslı yönetmen Maryam Touzani ve eşi yönetmen Nabil Ayouch da vardı. İkili, cuma akşamı kırmızı halıya “Gazze'deki soykırımı durdurun” yazılı siyah bir pankartla çıktı.
Touzani dün AFP'ye verdiği demeçte, “Sesimizi duyurmamız gerektiğini düşünüyorum. Herkesin bu konuda fikirlerini ifade edebilmesini ve sesini yükseltebilmesini istiyorum” dedi.
Geçtiğimiz perşembe günü, Yunan yönetmen Yorgos Lantimos, uzun metrajlı filmi Bugonia'nın basın toplantısında Filistin bayrağının renklerinde bir rozet taktı.
Venedik Film Festivali, on bağımsız İtalyan yönetmen tarafından kurulan ‘Filistin için Venedik’ grubunun, 7 Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail yerleşimlerine düzenlediği eşi görülmemiş saldırının ardından başlayan Gazze Şeridi'ndeki savaşı kınayan mektubu ile açıldı.
Grubun kurucularından Fabio Massimo Luzi AFP'ye şunları söyledi: “Mektubun amacı, Gazze Şeridi ve Filistin'i Venedik'te kamuoyunun dikkatinin merkezine koymaktı ve öyle de oldu.”
‘Mektubun 2 bin imza topladığını’ doğrulayan Luzi, Ken Loach, Audrey Diwan ve Abel Ferrara gibi uluslararası film yıldızlarının da imzaları olduğunu belirtti.
Venedik Film Festivali’nin yapıldığı adada binlerce kişi Filistin'e destek yürüyüşüne katıldı. (AP)
Venedik Film Festivali'nin sanat yönetmeni Alberto Barbera AFP'ye verdiği demeçte, festivalin ‘doğrudan siyasi pozisyon almadığını’ söyledi. Barbera, Gazze'deki trajik duruma duyduğu üzüntüyü vurguladı.
Ancak Barbera, Venedik Filistin Derneği'nin talebi doğrultusunda, İsrail'i aktif olarak destekledikleri için bazı sanatçıları festivalden çıkarmayı kategorik olarak reddetti. Dernek, özellikle yarışma dışı gösterilen In the Hand of Dante filminin başrol oyuncuları Gerard Butler ve Gal Gadot'u kastediyor.
Hind Receb'in Sesi... (Venedik Film Festivali)
Hind Receb'in Sesi filmi, çarşamba günü festivalde gösterime girecek. Tunuslu yönetmen Kaouther Ben Hania, filmde 29 Ocak 2024'te Gazze Şeridi'nde bombardımanlardan kaçmaya çalışan altı yaşındaki Filistinli bir kız çocuğunun ve ailesinin birkaç üyesinin öldürülmesini anlatıyor.
Filmde, Hind Receb'in ölümünden önce Filistin Kızılayı ile yaptığı telefon görüşmesinin ses kaydı kullanılıyor. Bu kayıt yayınlandıktan sonra dünya çapında büyük yankı uyandırdı.
Filmin gösterimi, festivalde büyük ilgi görüyor.
İlgili bir gelişme olarak, dün Almanya'nın Frankfurt kentinde binlerce kişi, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşını protesto etmek için gösteri düzenledi.
Polise göre, öğleden sonra liman parkında yaklaşık 6 bin 500 kişi toplandı. Ancak organizatörler ilgili makamlara gösteriye sadece 5 bin kişinin katılacağını bildirmişti.
Filistin bayrakları sallayan protestocular, hoparlörlerden ‘Nehirden denize özgür Filistin’ ve ‘Filistin'e özgürlük’ gibi sloganlar attı. Gösteri, ‘Gazze için Birleşin - Soykırımı Durdurun’ sloganıyla yapıldı.
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Issız ormanlardan puslu kasabalara: Untamed tadında 7 dizi
Yıllar boyu Avustralya yapımı dizi ve filmlerinde rol alan Eric Bana, Hollywood'un dikkatini Kara Şahin Düştü'deki (Black Hawk Down) performansı ve Hulk'ta canlandırdığı Bruce Banner karakteriyle çekmişti (Netflix)
Netflix'in son dönemdeki sürpriz hitlerinden Untamed, yayına girmesinden sadece birkaç gün sonra hem ABD hem de dünya genelinde bir numaraya yerleşti. Eric Bana'nın hayat verdiği federal ajan Kyle Turner, Yosemite Ulusal Parkı'nın sisli patikalarında sadece bir cinayetin değil, kendi karanlığının da izini sürüyor. 6 bölümlük mini dizi, ağır ağır kurulan yapısı, etkileyici görselliği ve içe işleyen duygusal yoğunluğuyla izleyicileri sarstı. Tam da bu sebeple herkesin aklında aynı soru dönüyor:
Bunun gibi başka ne izleyebilirim?
İz bırakan performanslar, yalnızlık duygusunu iliklere işleyen doğa manzaraları ve içsel çöküşlerle örülü bir suç hikayesi arıyorsanız, doğru yerdesiniz. Untamed'i sadece bir polisiye değil, aynı zamanda bir karakter incelemesi olarak sevdiyseniz, bu listede kendinize yeni bir yolculuk bulacaksınız.
Elbette True Detective, Mindhunter, Broadchurch ya da Sherlock gibi klasikleşmiş yapımları bilerek dışarıda bıraktık. Çünkü bu liste, daha az konuşulan ama aynı yoğunlukta iz bırakan, aynı türden yaraları kanatan dizilere odaklanıyor.
Ormanın sessizliğinde gömülü sırlar, küçük kasabalara sinmiş suskunluklar ve adaletin peşinde tükenen ruhlar burada da karşınıza çıkacak. Bazı diziler size suçun soğuk yüzünü, bazıları ise insan doğasının en kırılgan noktalarını gösterecek. Untamed sizi duygusal olarak darmadağın ettiyse, bu diziler de sizi kolay kolay bırakmayacak. Her biri kendi yalnız evreninde sessizce çığlık atan karakterlerle dolu. Hazırsanız, çantanıza biraz sabır, biraz da cesaret koyun. Çünkü bu 7 dizi, sizi ıssız vadilerde, karanlık sokaklarda ya da karla örtülü ormanlarda kaybolmaya ve belki de kendinizi bulmaya çağırıyor.
Mare of Easttown
Untamed, Yosemite'nin vahşi doğasında bir ölümün izini sürerken Mare of Easttown, Amerika taşrasının dar sokaklarında yankılanan başka bir trajediyi ele alıyor. Bu kez çevremizi dev ağaçlar değil, gri gökyüzü ve suskun komşular sarıyor. Her iki dizinin merkezinde de kayıpla baş etmeye çalışan, içine kapanık ve yaralı bir dedektif var.
Fotoğraf: HBO
Çağımızın tartışmasız en etkileyici oyuncularından Kate Winslet'ın canlandırdığı Mare, Eric Bana'nın oynadığı Kyle gibi geçmişin gölgesinde yaşıyor. İkisi de yalnız, ikisi de öfkeli ama yine de adaletin izini sürmekten vazgeçmiyor. Mare of Easttown'un küçük kasaba sıkışmışlığı, Untamed'in doğayla çevrili izolasyon hissiyle aynı boğucu atmosferi yaratıyor. Suç sadece bir olay değil, karakterlerin içindeki boşlukların, bastırılmış acıların da dışavurumu.
Her iki dizi de ipuçlarını yavaş yavaş sunarken, karakterlerini katman katman açıyor ve daha insani bir boyuta taşıyor. Yas, ihanet, annelik, dostluk... Bu dizilerde tüm bu temalar cinayet kadar sarsıcı. Görsel olarak sade, anlatım olarak yoğun bir yapısı var Mare of Easttown'un. Son bölüm geldiğinde, sadece gizem çözülmüyor; karakterler de içten içe çözülüyor. Untamed sizi duygusal olarak yakaladıysa, Mare'in hikayesi de o duygudan kolay kolay bırakmayacak.
Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.4
Dept Q
Yosemite'nin büyüleyici ama ürkütücü doğasına hayran kaldıysanız, sıradaki önerimiz sizi bu kez Edinburgh’un sisli sokaklarına götürüyor.
Burada da merkezde, geçmişin yükünü taşıyan, içine kapanık, insanlarla arası pek iyi olmayan ama işine gelince gözünü budaktan sakınmayan bir karakter var. Untamed'de Eric Bana'nın canlandırdığı Kyle Turner karakteri gibi Carl Morck da hem travmayla hem sistemle mücadele ediyor. Her ikisi de, çözüldükçe daha da karmaşık hale gelen bir ölüm vakasının peşinden sürükleniyor.
Fotoğraf: Netflix
Dept. Q'da orman yok ama karanlık var; hem dışarıda hem de karakterlerin içinde. Her vaka, hem suçla hem kurumların çürümüşlüğüyle hesaplaşma fırsatı sunuyor. Untamed'deki "doğaya karşı insan" teması burada şehirle insan arasındaki soğukluğu andırıyor. Her iki dizide de yalnızlık, içe dönüş ve adalet duygusu başrolde.
Matthew Goode'un nefis performansıyla hayat verdiği Carl'ın, yer altındaki penceresiz ve izbe bir depoya gönderilmesi de tıpkı Untamed'deki izole konum gibi, yaklaşan bir yüzleşmenin habercisi. Her iki yapım da suçun ötesinde kaybı, yas tutmayı ve kabullenmeyi araştırıyor. Dept. Q, temposunu ağırdan alıyor belki ama karakter derinliğiyle sizi uzun süre etkisi altında bırakıyor. Eğer Untamed sizi içine çektiyse, Dept Q'daki çözülememiş vakanın da sizi saracağından şüpheniz olmasın.
Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.2
Sharp Objects
Sharp Objects, tıpkı Untamed gibi, cinayeti bir çıkış noktası olarak kullanıyor, asıl odağını ise travmanın ve bastırılmış geçmişin izlerini ortaya çıkarmaya yöneltiyor. Gillian Flynn'in etkileyici romanından başarıyla uyarlanan bu çarpıcı mini dizi, bir suçu değil, bir kadının zihnini merkeze alan karanlık bir yolculuğu anlatıyor. Amy Adams, gazeteci Camille Preaker rolünde unutulmaz bir performans sergiliyor; karakterinin acılarını adeta bedeninde taşıyor.
Fotoğraf: HBO
Camille, iki genç kızın ölümünü araştırmak üzere memleketine dönerken, izleyici de onunla birlikte gömülü anıların ve boğucu aile ilişkilerinin içine çekiliyor. Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında insan ruhunun çatlaklarını gösteriyorsa, Sharp Objects de Missouri'nin puslu sıcaklarında geçmişin boğucu havasını solutuyor. Her iki dizide de cinayet bir son değil, bir başlangıç.
Camille'in iPod'undan yükselen Led Zeppelin klasikleri sadece fon müziği değil; kaybettiği Alice'le arasında kurduğu duygusal köprünün yankısı. Yönetmen Jean-Marc Vallée'nin övgü toplayan müzik tercihleri, Led Zeppelin'in duygusal yükünü Camille'in travmasıyla iç içe geçiriyor ve karakterin iç dünyasını adeta notalara döküyor.
Dizi, kadınların maruz kaldığı sistematik baskıyı ve bastırılmış öfkeyi şiirsel ama rahatsız edici bir dille yansıtıyor. Camille'in annesiyle toksik ilişkisi, karakterin iç dünyasını olduğu kadar kasabanın karanlık yüzünü de açığa çıkarıyor. Görsel dili, keskin kurgusu ve katmanlı yapısıyla sabır isteyen ama ödülünü fazlasıyla veren bir hikaye sunuyor.
Eğer Untamed'in yavaş yavaş büyüyen melankolisini sevdiyseniz, Sharp Objects'in derinleşen yaralarla örülü atmosferi sizi aynı şekilde içine çekecek. Ve bu kez, çözümden çok hatırlamak can yakacak.
Nereden izlenir: HBO Max
IMDb: 8.0
The Sinner
The Sinner, suçun neden işlendiğini sorgulayan karanlık bir psikolojik drama; Untamed gibi, suçun arkasında gizlenen sessiz yaralara odaklanıyor. Bill Pullman'ın ustalıkla canlandırdığı Dedektif Ambrose'un araştırdığı her vaka sadece bir katilin değil, bastırılmış travmaların da hikayesi. Dizi, suçun görünen yüzüne değil, onun merkezindeki çöküşe odaklanıyor.
Fotoğraf: USA Network
The Sinner'daki cinayetler, Untamed'deki gibi doğanın ortasında değilse bile iç dünyaların en karanlık köşelerinde saklanıyor. Eric Bana'nın canlandırdığı federal ajan gibi Ambrose da sessiz, yorgun ama inatla direnen bir dedektif. Çözmeye çalıştıkları cinayetler kadar kendilerini de anlamaya uğraşıyorlar. Her iki dizi de izleyiciyi suçun estetik sunumundan uzaklaştırıp, neden-sonuç ilişkilerinin karanlık köşelerine sürüklüyor.
Küçük kasabalar, bastırılmış geçmişler ve sinsice büyüyen gerilim duygusu iki dizinin de ortak dili. The Sinner, sade ama derin anlatısıyla, görsel olarak da izleyiciyi kasvetli ve solgun bir dünyaya davet ediyor. Sezonlar ilerledikçe odak suçtan uzaklaşıyor, insan ruhunun katmanları bir bir açığa çıkıyor. Tıpkı Untamed gibi, The Sinner da çözümden çok yüzleşmeye odaklanıyor. Ve sanki kulağımıza fısıldıyor: En derin sırlar, çoğu zaman en sessiz karakterlerin içinde saklıdır.
Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 7.8
Cardinal
Kanadalı yazar Giles Blunt'ın romanlarından uyarlanan Cardinal, suçun soğuk yüzünü Algonquin Bay'in buz tutmuş coğrafyasında anlatıyor. Billy Campbell'ın hayat verdiği dedektif John Cardinal, geçmişin hayaletleriyle bugünün cinayetleri arasında sıkışıp kalmış bir adam. Tıpkı Untamed'deki Kyle Turner gibi, Cardinal da hem kayıplarla hem çöküşün ağırlığını omuzlarında taşıyan bir dedektif.
Fotoğraf: CTV
Yeni ortağı Lise Delorme'la yürüttüğü soruşturmalar, hem mesleki sınırları hem de duygusal dengeleri zorluyor. Hikayeye sinen gerilim, yalnızca cinayetlerin değil, karakterlerin bastırılmış duygularının da izini sürüyor. Cardinal, yavaş ilerleyen ama derinlikli anlatımıyla sabırlı izleyicisini ödüllendiren bir yapım.
Untamed nasıl Yosemite'nin vahşi doğasında kırık ruhları keşfe çıkıyorsa, Cardinal da Ontario'nun beyaz sessizliğinde benzer bir yolculuk sunuyor. Dizinin görsel dili, yalnızlık ve çaresizlik duygusunu neredeyse teninize dokunan bir soğukluk gibi hissettiriyor. Karine Vanasse ve Campbell'ın güçlü performansları, hikayeye duygusal bir yoğunluk kazandırıyor.
İhanet, kefaret ve zamanla yarış temaları her iki dizinin de kalbinde atıyor. Ve Untamed'de olduğu gibi, asıl gerilim "Katil kim?" sorusundan değil, geçmişle yüzleşme cesaretinden besleniyor. Eğer melankolik bir atmosferde, karakter derinliği yüksek bir suç öyküsü arıyorsanız, Cardinal tam da o buz tutmuş yolun sonundaki adres.
Nereden izlenir: Tivibu
IMDb: 7.8
Ballard
Michael Connelly'nin romanlarından uyarlanan Ballard, çözülmemiş cinayetlerin izini süren, sert ama kırılgan bir dedektifin hikayesi. LAPD'nin yeni kurulan biriminin başına geçen Renée Ballard, adaletin zaman aşımına yenilmesine izin vermeyen bir karakter. Bosch ve Bosch: Legacy evreninden doğan bu yan dizi, suçla iç içe geçmiş şehir dokusunu mercek altına alıyor.
Tıpkı Untamed'de olduğu gibi, geçmişin karanlık gölgeleri bugünün adımlarını şekillendiriyor. Ballard'ın çözmeye çalıştığı her dava, hem toplumun derin çatlaklarını hem de bireysel travmaların izlerini gün yüzüne çıkarıyor. Maggie Q, karakterine olağanüstü bir karizma ve derinlik katıyor; güçlü, dirençli ama bir o kadar da insani.
Fotoğraf: Amazon Prime Video
Untamed'deki Turner gibi Ballard da sadece suçları değil, sistemin sessiz adaletsizliklerini de açığa çıkarmaya çalışıyor. İkisinin yolculuğunda da dış tehditler kadar içsel hesaplaşmalar belirleyici rol oynuyor.
Dizi, cinayet masası prosedürlerine dayanan yapısını duygusal yoğunlukla harmanlıyor ve klasik polisiye kalıplarına yeni bir soluk getiriyor. Şehirde geçen hikaye örgüsü, Untamed'in doğada kurduğu yalnızlık hissine başka bir cepheden karşılık veriyor. Ballard, hem temposu hem oyunculuğu hem de adalet tutkusuyla yılın en etkileyici polisiye dramalarından biri.
Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 7.7
İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi (A Good Girl's Guide to Murder)
Holly Jackson'ın çok satan romanından uyarlanan İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, ilk bakışta sıradan bir gençlik dizisi gibi dursa da karanlık ve zekice örülmüş karanlık bir suç hikayesi sunuyor. Dizinin merkezinde, derslerinde her zaman parlak olan ama gerçek adaletin peşine sınıf dışında düşen Pip Fitz-Amobi var. Tıpkı Untamed'de Kyle Turner gibi Pip de kendi içgüdülerine güvenerek çoktan kapanmış bir dosyayı yeniden açıyor.
Fotoğraf: Netflix
Küçük bir kasaba, yarım kalmış bir cinayet ve sessizliğe gömülmüş sırlarla örülü bu hikaye, izleyicisini ilk bölümden itibaren avucunun içine alıyor. Pip'in adım adım sürdürdüğü arayış, yalnızca suçun değil, kendi kimliğinin de izini sürmesiyle derinleşiyor. Emma Myers, canlandırdığı karaktere hem merak hem kırılganlık hem de direnç katıyor; tıpkı Eric Bana'nın Untamed'de yaptığı gibi.
Her iki dizide de gerilim, sadece suçun çözümüne değil, karakterlerin yüzleşmek zorunda kaldığı karanlık geçmişe dayanıyor. Küçük kasaba atmosferi, görünürdeki sakinliğin altındaki çürümüşlüğü yavaş yavaş açığa çıkarıyor.
İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi, sosyal medya çağında genç bir kadının adalet arayışını anlatırken, tempolu ve katmanlı bir anlatı kuruyor. Cinayeti çözmek bile bazen büyümekten daha kolay olabilir; dizi tam da bu kırılgan çelişkiyle ilgileniyor. Eğer Untamed'in sade ama sert gerçekliğini sevdiyseniz, Pip'in kararlılığı ve kasabanın bastırılmış sırları da sizi kolayca içine çekecektir.
Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 6.8
Yeraltı dünyasının karanlık yüzü: MobLand'i sevenlerin beğeneceği 10 dizihttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/5156622-yeralt%C4%B1-d%C3%BCnyas%C4%B1n%C4%B1n-karanl%C4%B1k-y%C3%BCz%C3%BC-moblandi-sevenlerin-be%C4%9Fenece%C4%9Fi-10-dizi
Yeraltı dünyasının karanlık yüzü: MobLand'i sevenlerin beğeneceği 10 dizi
MTV Entertainment ve 101 Studios ortak yapımı MobLand, birer saatlik 10 bölümden oluşuyor (Paramount+)
Londra'nın yeraltı dünyasında geçen MobLand, ilk bakışta alışıldık bir suç dizisi gibi görünebilir. Ancak Tom Hardy, Helen Mirren ve Pierce Brosnan gibi dev isimlerin yer aldığı kadrosu ve Top Boy'un yaratıcısı Ronan Bennett’in kalemi sayesinde çok daha fazlasını sunuyor. Pierce Brosnan, Harrigan ailesinin sert ve karizmatik lideri Conrad rolüyle öylesine güçlü bir performans sergiliyor ki, izleyiciyi adeta koltuğa mıhlıyor.
Dizi Harrigan ve Stevenson aileleri arasındaki amansız güç savaşını işlerken, izleyiciyi sadakat, yozlaşma ve şiddet üçgenine çekiyor. Hardy'nin canlandırdığı Harry Da Souza karakteri, bu savaşın tam ortasında, karmaşık ve tehlikeli bir rol üstleniyor.
Bu iddialı yapım, klasik suç anlatılarına farklı bir enerji getiriyor. Sokakların dili, güç sahiplerinin dünyası ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan adamların hikayesi çarpıcı bir şekilde ekrana taşınıyor. Bu yüzden MobLand, sadece bir suç hikayesi değil; aynı zamanda aile, güç ve intikam üzerine bir karakter draması.
Dizinin açılış müziği ise İstanbul konserine gün saydığımız Fontaines D.C.'nin Starburster adlı parçası. Kaotik, tehditkâr ve karanlık sözleriyle bu şarkı, dizinin hem atmosferini hem de karakterlerinin iç dünyasını fazlasıyla yansıtıyor; bir yandan içsel çöküşü anlatırken, bir yandan da dış dünyanın şiddetini fısıldıyor.
İlk sezonuyla büyük ilgi gören yapım, şimdiden ikinci sezon için beklenti yaratmış durumda. Yeni bölümler gelene kadar MobLand’in evrenine benzeyen başka dünyalara dalmak isteyenler için seçenek çok. Yeraltı imparatorlukları, acımasız hesaplaşmalar, çelişkilerle dolu anti-kahramanlar...
Peşinen uyaralım, bu listede The Sopranos ve Peaky Blinders gibi kült dizilere yer vermedik çünkü onların bu türün mihenk taşları olduğu tartışılmaz. Ama bu, onların yok sayıldığı anlamına gelmiyor, aksine bu listeyi onların açtığı yolda ilerleyen yapımlarla genişletiyoruz.
Yani MobLand sizi içine çektiyse, şimdi bahsedeceğimiz diziler de sizi kolay kolay bırakmayacak. Yaşamlarını yasalara aldırış etmeden sürdüren hatta kendi kanunlarını yazan karakterleri, kırılma anlarını ve kirli ittifakları sevenlere özel, kan revan içinde bir liste bu.
Biz yeni sezon onayının bir an önce çıkmasını umut ederken, MobLand'in yokluğunu en aza indirecek 10 diziyle karşınızdayız.
Power
50 Cent'in hem ilham verdiği hem de yapımcısı olduğu Power, New York'un karanlık yüzünü anlatırken bir yandan da meşru bir hayat kurma çabasının gerilimli rotasını çiziyor. Başroldeki James St. Patrick, namı diğer Ghost, hem gece kulübü sahibi hem de yeraltı dünyasının kilit figürlerinden biri. Ancak Ghost'un hayali, suç dünyasını geride bırakıp düzgün bir hayat kurmak. Ne var ki karşısına çıkan her engel, onu daha da derine çekiyor.
Fotoğraf: Starz
Dizideki çift yaşam teması, karakterlerin sadakat sınavları ve sürekli artan tehditlerle birleşince ortaya nefes kesen bir anlatı çıkıyor. Özellikle Ghost'un eşi Tasha, suç ortağı Tommy ve hem aşkı hem düşmanı olan savcı Angela Valdes, anlatıya dinamik bir derinlik katıyor.
6 sezonluk hikayenin her bölümü, yeni bir tehlike ve ihanetle örülmüş. Sürükleyici senaryosuyla Power, suç dizileri arasında kendine özel bir yer açıyor. Üstelik bu başarının, 4 ayrı yan diziyle büyüyen bir evrene dönüşmesini sağladığını hatırlatalım.
Power, sokakların gücüyle sistemin içindeki gizli oyunları ve entrikaları aynı potada eriten, karanlık ama fazlasıyla cazip bir dünya sunuyor.
Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 8.1
Banshee
MobLand'in organize suç dünyasını sevdiyseniz ama daha küçük ölçekli, çarpık ve karakter odaklı bir hikayeye hazırsanız, Banshee tam size göre. Başroldeki isimsiz eski mahkum, Pennsylvania'nın Banshee adlı küçük kasabasına gelip sığınıp ölü bir şerifin kimliğine bürünüyor. Böylece hem kendi geçmişiyle yüzleştiği hem de kasabanın karanlık güçleriyle mücadele ettiği bambaşka bir hayata adım atıyor.
Fotoğraf: Cinemax
Dizi, yalnızca dövüş sahneleri ya da çete savaşlarıyla değil, karakterlerinin iç çatışmaları ve aidiyet duygusuyla da dikkat çekiyor. Amiş mafyasından beyaz üstünlükçülere kadar her kesimden tehlikenin kol gezdiği Banshee kasabası, bir suç hikayesi için ideal zemin.
Ana karakter Lucas Hood, tıpkı MobLand'in Harry'si gibi, olayların dışında kalmak istese de sevdiklerini korumak için çizgiyi aşmak zorunda kalıyor. Şiddetin dozu kimi zaman çizgi roman estetiğine kaçsa da Banshee'nin asıl gücü, noir ve western etkilerini başarıyla harmanlamasında yatıyor.
Kimi zaman delice, kimi zaman şaşırtıcı şekilde duygusal olan Banshee, suç dizilerine başka bir pencereden bakmak isteyenler için keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazine.
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.4
Londra Çeteleri (Gangs of London)
Eğer MobLand'in dünyası hoşunuza gittiyse, bir sonraki durağınız Londra Çeteleri olmalı. Londra Çeteleri, gerçek bir hikayeye ya da romana dayanmıyor, ilginç şekilde bir video oyunundan uyarlanmış. Ama bu sizi yanıltmasın çünkü karşında ekranlardaki en acımasız ve stilize suç dizilerinden biri var.
Dizinin Baskın (The Raid) serisiyle tanınan ortak yaratıcısı Gareth Evans sayesinde Londra Çeteleri, organize suçun şiddet dolu gerçeklerine yaptığı vurguyu tamamlayan bolca aksiyona sahip.
Fotoğraf: Sky Atlantic / AMC+
Dizi, Londra'nın yeraltı dünyasındaki güç savaşlarını şiddetin filtresiz haliyle anlatıyor. Açılış sahnesiyle birlikte şehirdeki en güçlü mafya babasının öldürülmesiyle taşlar yerinden oynuyor. Dizi, sadece sürükleyici kurgusuyla değil, Evans imzasını taşıyan etkileyici dövüş sahneleriyle de dikkat çekiyor.
İzlerken zaman zaman nefesini tutmak zorunda kalıyorsun çünkü her sahne, bir başka patlamaya dönüşebiliyor. Londra Çeteleri, uluslararası suç ağlarını da işin içine katarak kapsamını genişletiyor ve MobLand'in gidebileceği yöne dair ipuçları da veriyor. Joe Cole, Colm Meaney ve Michelle Fairley gibi isimlerle oyuncu kadrosu da göz kamaştırıyor. Üçüncü sezonu Mart 2025'te izleyiciyle buluşan dizinin 4. sezonu da yolda.
Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 8.0
The Penguin
Süper kahraman maskesini çıkarıp doğrudan yeraltı dünyasına inen The Penguin, Gotham'ın gölgelerinde yükselen karanlık bir mafya anlatısı sunuyor. Matt Reeves'in The Batman evreninde geçen dizi, çizgi roman kökenlerini unutup daha çok bir suç dramasına dönüşüyor. Colin Farrell, Oswald "Oz" Cobblepot rolünde sadece karizmatik değil, aynı zamanda ürkütücü bir yükseliş öyküsünün merkezinde yer alıyor. Şehirdeki güç boşluğunu doldurmak için sokağa inen Oz, her adımda daha tehlikeli, daha acımasız biri haline geliyor. Özellikle Falcone'un kızı Sofia'yla kurduğu dengesiz ittifak ve genç Victor'ı himayesine alışı, dizinin dramatik gerilimini artırıyor.
Fotoğraf: HBO
The Penguin, kanlı hesaplaşmalarla örülü, sadakat ve ihaneti sınayan klasik bir "zirveye tırmanma" öyküsü. Gotham belki çizgi romanların şehri ama bu anlatı, gerçek bir suç hikayesi. Farrell'ın sessiz ama yoğun performansı, onu bir Emmy yarışçısına dönüştürmekle kalmıyor, diziye sinema kalitesinde bir derinlik de katıyor.
Şiddet, entrika ve güç oyunlarını seven Mobland izleyicileri için The Penguin, karanlığın içinden gelen güçlü bir alternatif. Mafya dizilerini sevenlerin kaçırmaması gereken, atmosferi yoğun, karanlık bir yapım.
Nereden izlenir: Max
IMDb: 8.6
Top Boy
Top Boy, Londra'nın doğusundaki Hackney sokaklarında geçen, yalnızca suçun değil, sistemin içindeki adaletsizliğin de başrol oynadığı bir dizi. MobLand'in yaratıcısı Ronan Bennett imzası taşıyan bu yapım, uyuşturucu ticaretiyle hayatta kalmaya çalışan Dushane ve Sully'nin hikayesini anlatıyor. Ancak dizi yalnızca sokak çatışmalarına odaklanmıyor; eşitsizlik, gentrifikasyon ve sistematik adaletsizlik gibi derin meseleleri de ele alıyor.
Fotoğraf: Netflix
Karakterlerin kişisel çatışmaları, hayatta kalma çabaları ve aile ilişkileri hikayeye duygusal bir katman kazandırıyor. Dizinin başrolündeki Ashley Walters ve Kane Robinson kadar, etkileyici yardımcı oyuncu kadrosu da diziyi güçlü kılıyor.
Dizinin 2011-2013'te ekranlara gelen iki sezonunun ardından iptal edilmesi hayranlarını üzse de Kanadalı rap yıldızı Drake'in projeye sahip çıkması Top Boy'u küresel bir fenomene dönüştürdü. Netflix'e geçişle birlikte üç sezon daha kazanan yapım, etkisini katlayarak devam ettirdi. Yeni sezonlar, hikayeyi daha da derinleştirdi ve Top Boy'u sadece bir suç dizisi olmaktan çıkarıp dönemin ruhunu yansıtan politik bir anlatıya dönüştürdü. Gündelik hayattaki travmalar, aile bağları ve güç oyunları arasında sıkışan karakterlerin portresi rahatsız edici derecede gerçekçi.
Top Boy, sadece "tepeye çıkmak" için verilen bir mücadele değil, aynı zamanda bir toplumun aynası. Mobland'in karanlığını sevenler için bu dizi, son derece derin bir anlatı vaat ediyor. Sokakların diliyle yazılmış ama vicdanla izlenmesi gereken bir hikaye.
Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.4
Love/Hate
İrlanda'nın karanlık suç dünyasına içeriden bir bakış sunan Love/Hate, yıllar içinde sessiz sedasız bir efsaneye dönüştü. Başlangıçta hak ettiği ilgiyi göremese de üçüncü sezonuyla birlikte bir milyona yakın izleyiciye ulaşarak İrlanda televizyonunun en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi. Dizi, Dublin'in yeraltı dünyasında hayatta kalmaya çalışan üç eski arkadaşın yükselişini ve kaçınılmaz çöküşünü anlatıyor.
Fotoğraf: RTÉ One
MobLand'de olduğu gibi burada da dostluk, ihanet, güç savaşları ve suça bulaşan hayatların psikolojik yıkımı ön planda. Harrigan ailesi gibi Love/Hate'in suç örgütü de yalnızca dış tehditlerle değil, içten içe parçalanmayla mücadele ediyor. Darren, Nidge ve John Boy'un etrafında örülen hikayede, sokakların şiddetiyle baş etmeye çalışan gençlerin nasıl karanlığa çekildiğine tanık oluyoruz.
Dublin'de geçen dizi, gerçekçi çekimleri ve etkileyici performanslarıyla sadece bir suç draması değil, aynı zamanda bir şehir portresi. 19 İrlanda Film ve Televizyon Ödülü kazanan Love/Hate, 2013'teki 12 adaylıkla da rekor kırmıştı. Oyuncu kadrosunda Aidan Gillen, Robert Sheehan ve Tom Vaughan-Lawlor gibi isimlerin yer alması da yapımı unutulmaz kılan unsurlardan.
İrlanda suç dizilerinin en iyilerinden biri olarak kabul edilen Love/Hate, hem atmosferi hem de anlatımıyla MobLand sonrası izlemeniz gereken yapımların başında geliyor.
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.5
Gomorrah
Eğer MobLand’deki aile içi savaş, iktidar oyunları ve sokakların acımasızlığı sizi etkilediyse, Gomorrah'ya bayılacaksınız. İtalyan mafyasının gerçekçi ve cilasız bir portresini çizen dizi, Napoli'nin suçla örülü atmosferinde geçiyor. Gerçek olaylardan esinlenen ve Roberto Saviano'nun aynı adlı kitabından uyarlanan Gomorrah, Savastano ailesinin yavaş yavaş çözülen iktidar düzenini ve bu çöküşün etrafında dönen kanlı hesaplaşmaları anlatıyor.
Fotoğraf: Sky Atlantic
Tıpkı MobLand'de olduğu gibi, burada da çatışmanın tam ortasında kalan karakterler sadece hayatta kalmakla kalmıyor, aynı zamanda ailelerini ayakta tutmaya çalışıyor. Ciro ve Gennaro'nun arasındaki sürükleyici ilişki, Harry ve Kevin arasında gelişen gerilimi andırıyor. Her iki dizide de dışarıdan gelen tehditler kadar içeriden gelen ihanete karşı verilen savaş ön planda.
Gomorrah, mafya dizilerinde alışık olduğumuz "karizmatik suçlular" kalıbını yıkıyor ve çamura batmış, sert gerçeklikte yaşayan karakterlerle karşımıza çıkıyor. Eleştirmenler tarafından "İtalya'nın Breaking Bad'i" yakıştırması yapılan dizi "The Sopranos'un daha karanlık ve olgun bir versiyonu" diye tanımlanıyor. Birleşik Krallık'ın Guardian gazetesiyse diziyi anti-kahraman hikayeleri arasında "mükemmel bir örnek" olarak öne çıkarıyor.
Gerilimi, atmosferi, oyunculukları ve yazımıyla övgü toplayan Gomorrah, 5 sezon boyunca gücünü hiç kaybetmeyen ender yapımlardan biri. Eğer MobLand sonrası boşluğa düştüyseniz, Napoli sokaklarına adım atmanın tam sırası.
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.6
Ray Donovan
MobLand'in The Donovans ismiyle Ray Donovan'ın yan dizisi olarak planlandığını biliyor muydunuz? Bu bilgi, iki dizi arasındaki bağı daha da anlamlı kılıyor. Ray Donovan, Hollywood'un perde arkasında skandalları temizleyen profesyonel bir iş bitiricinin öyküsünü anlatıyor. Ray, işinde son derece başarılı olsa da aile ilişkileri darmadağın. Geçmiş travmaları ve babası Mickey'nin gelişiyle her şey daha da sarpa sarıyor.
Fotoğraf: Showtime
Tıpkı MobLand'deki Harry Da Souza gibi Ray de suç dünyasında sessizce ipleri elinde tutan bir gölge kahraman. Ancak Harry sorunlarını bastırıp işine devam edebilirken, Ray'in iç dünyası dışarı taşıyor ve tüm dengeler sarsılıyor. Her iki karakter de sistemin çarklarını döndürürken kendi hayatlarında parçalanıyor.
Liev Schreiber'ın Ray'e kattığı ağırlık ve Jon Voight'un çarpıcı Mickey performansı, diziyi klasik bir suç hikayesinin ötesine taşıyor. Showtime tarihinin en çok izlenen ilk bölümüyle başlayan dizi, 7 sezon boyunca sadık bir izleyici kitlesi oluşturdu. 2022'de yayımlanan filmle veda eden Ray Donovan, eleştirmenlerden de yüksek not aldı.
Tempolu anlatımı, karanlık atmosferi ve güçlü karakter çalışmalarıyla Ray Donovan, MobLand'deki suç ve güç eksenli evreni, daha derinlikli duygusal çatışmalarla keşfetmek isteyen izleyiciler için biçilmiş kaftan.
Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.3
The Gentlemen
The Gentlemen, Guy Ritchie imzasını taşıyan o tanıdık, keskin suç mizahını Netflix'e taşıyor. Dizi, 2019 tarihli aynı adlı filmin evreninde geçiyor ama yepyeni karakterlerle, başlı başına ayakta duran bir hikaye sunuyor. Theo James'in canlandırdığı Eddie Horniman, babasından görkemli bir malikaneyle birlikte gizli bir uyuşturucu imparatorluğu da devralıyor. Üst sınıf görgüsünün arkasında dönen kirli işler, MobLand'deki Harrigan ailesini hatırlatacak kadar vahşi ve kurnazca. Tıpkı Harry Da Souza gibi Eddie de kendini suç dünyasında istemeden bulan ama kısa sürede bu oyunun kurallarını öğrenen biri.
Fotoğraf: Netflix
İki yapım da aile, miras, sadakat ve gücün karanlık yüzünü incelikle işlerken, kara mizahı da eksik etmiyor. Özellikle Guy Ritchie'nin klasik stiline aşina olanlar için The Gentlemen, zekice yazılmış diyalogları, bol entrikalı öyküsü ve tempolu yapısıyla cezbedici. Dizi, Ateşten Kalbe Akıldan Dumana (Lock, Stock and Two Smoking Barrels) ve Snatch gibi kült işlerden aşina olduğumuz Vinnie Jones'u da kadrosuna katarak hayranlarını memnun etmeyi başarıyor. Giancarlo Esposito ise her zamanki gibi karizmatik ve tehditkar.
The Gentlemen, ilk sezonuyla son derece iyi eleştiriler aldı ve yeni bölümler için yeşil ışık çoktan yakıldı. Suçun incelikle işlenmiş hallerine, stilize şiddete ve incelikli karakter çatışmalarına ilgi duyanlar için The Gentlemen tam bir ziyafet.
Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.0
Mayor of Kingstown
Mayor of Kingstown, yozlaşmış bir sistemin tam ortasında kalmış, karanlık bir arabulucunun hikayesi. Jeremy Renner'ın hayat verdiği Mike McLusky, tıpkı MobLand'deki Harry gibi düzenle suç arasındaki ince çizgide yürüyen, güç dengelerini yönetmeye çalışan bir bir iş bitirici. Hapishanelerle çevrili, Kingstown adındaki bu hayali kasaba, suçun kol gezdiği bir başka paralel evren gibi.
Fotoğraf: Paramount+
Tıpkı Harry gibi Mike da sadece profesyonel görevlerle değil, kişisel travmaları ve ailesinin mirasıyla da mücadele ediyor. Her iki karakterin de amacı benzer: Patlamak üzere olan bir barutu kontrol altında tutmak. Ancak zamanla bu görev, onları da içten içe yutan bir şiddet sarmalına dönüşüyor.
Taylor Sheridan ve Hugh Dillon imzalı dizi, sistemin iç yüzünü acımasızca gösteriyor; ırkçılık, adaletsizlik ve gücün yozlaştırıcı etkisi üzerine cesur şeyler söylüyor. MobLand'in sokakları nasıl tehdit ve entrikayla örülüyse, Mayor of Kingstown da hapishane duvarlarının içinde ve dışında benzer bir gerilim kuruyor.
Eleştirmenlerden hem olumlu hem de olumsuz yorumlar alsa da dizi, izleyicisini her sezonda daha fazla içine çekiyor. Eğer MobLand'in gergin atmosferini sevdiyseniz, Mayor of Kingstown da sizi benzer şekilde kendine bağlayacak. Zira bu iki yapım, yasaların ötesinde adalet arayan adamların iç dünyasına aynı karanlık ışıkla bakıyor.
Nereden izlenir: TV+
IMDb: 8.2
Independent Türkçe
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة