Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi olduhttps://turkish.aawsat.com/home/article/4129731/m%C4%B1s%C4%B1r%E2%80%99%C4%B1n-yeni-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-s%C3%B6zc%C3%BCs%C3%BC-ahmed-fehmi-oldu
Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi oldu
Yeni Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehmi (Facebook)
Mısır’da yeni Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Ahmed Fehim oldu. Fehim, İtalya Büyükelçisi olarak görev yapacak Bessam Radi’nin yerine atandı.
Mısır Cumhurbaşkanlığı Resmi Sözcülük Ofisi’nde danışman olarak görev yapan Fehmi, daha önce başta Mısır'ın New York'taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği'ndeki Siyasi Danışmanlığı olmak üzere Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve ana komiteleri nezdinde bir dizi siyasi dosyanın da sorumluluğunu üstlenmişti. Uluslararasıarenada birçok görevde bulunan Fehmi, 2016 - 2020 yılları arasında BMGK üst düzey toplantılarında da üye sıfatıyla yer aldı.
Ayrıca Mısır'ın Londra ve Abidjan Başkonsolosluğu'nda ve Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın Asya, Arap ve Afrika işlerinden sorumlu müsteşarlık dairelerinde üye olarak çalıştı. Afrika Birliği zirve toplantılarında Mısır heyetinde oturumlara da katılan Fehmi, Birleşik Krallık’ta siyaset bilimi alanında yüksek lisans ve doktora derecelerine sahip.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi geçtiğimiz mayıs ayında, Büyükelçi Radi’nin İtalya hükümeti nezdinde olağanüstü ve tam yetkili büyükelçi olarak atanmasını da içeren, Mısır Dışişleri Bakanlığı'nın yıllık diplomatik atamalarına ilişkin bir karar yayınlamıştı.
Faslılar, yolsuzlukla mücadele çabalarının etkisiz olduğu görüşünde https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714396-fasl%C4%B1lar-yolsuzlukla-m%C3%BCcadele-%C3%A7abalar%C4%B1n%C4%B1n-etkisiz-oldu%C4%9Fu-g%C3%B6r%C3%BC%C5%9F%C3%BCnde
Fas hükümetinin Ulusal Dürüstlük, Rüşvetin Önlenmesi ve Rüşvetle Mücadele Komisyonu Başkanı Beşir el-Raşidi, komisyonun yıllık raporunu sundu. (Şarku'l Avsat)
Faslılar, yolsuzlukla mücadele çabalarının etkisiz olduğu görüşünde
Fas hükümetinin Ulusal Dürüstlük, Rüşvetin Önlenmesi ve Rüşvetle Mücadele Komisyonu Başkanı Beşir el-Raşidi, komisyonun yıllık raporunu sundu. (Şarku'l Avsat)
Fas Ulusal Dürüstlük, Rüşvetin Önlenmesi ve Rüşvetle Mücadele Komisyonu, vatandaşların büyük bir yüzdesinin, Fas'ın yolsuzlukla mücadele konusunda büyük veya yeterli çaba gösterdiğine inandığını ancak bu çabaların etkisiz kaldığını bildirdi.
Bu açıklama, Fas'taki Rüşvetle Mücadele Komisyonu'nun 2022 yılı için hazırladığı yıllık raporda yer alan, yolsuzlukla ilgili ulusal bir araştırmanın sonuçlarının sunulması kapsamında yapıldı. Rapor, dün Rabat şehrinde sunuldu.
Rapora göre, söz konusu ulusal araştırma iki kategorideki katılımcıları kapsama aldı. İlk kategori ülke dışında ikamet eden Faslılar da dahil olmak üzere tüm vatandaşları kapsarken ikinci kategoride ise şirketlere odaklanıldı.
Yurt dışında ikamet eden Faslılar da dahil olmak üzere vatandaşları içeren araştırma, yolsuzluk olgusuna ilişkin olumsuz bir izlenim olduğunu gözler önüne serdi. Veriler, yolsuzluğun vatandaşların temel endişeleri arasında altıncı, yurt dışında yaşayan Faslılar arasında ise üçüncü sırada yer aldığını gösterdi. Yolsuzluğun yayılma düzeyi konusunda ise ulusal düzeydeki vatandaşlar; yolsuzluğun yayılması yönündeki düzeyin yüksek olduğunu, sektörlere göre değişiklik gösterdiğini, sağlık alanının yolsuzluğa karşı en savunmasız sektör olmaya devam ettiğini, bunu siyasi partiler, hükümet, ardından parlamento ve sendikaların takip ettiğini dile getirdi.
Raşidi, komisyonun yıllık raporunu sundu. (Şarku'l Avsat)
Kamu sektöründe işe alım, atamalar, halka yönelik sosyal yardımları, ruhsat ve istisnai lisansların alınması gibi bazı alanlarda yaygın düzeyde yolsuzluğun olduğu biliniyor.
Vatandaşların yolsuzluk vakalarıyla ilgili deneyimlerine bakıldığında dört vatandaştan biri, kendisinin ya da en azından ailesinden birinin daha önce bir yolsuzluk vakasına maruz kaldığını belirtti. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre bu durumun jandarma, ulaştırma, polis, kamu sektöründe sağlık, adalet, konut ve inşaat, özel sektördeki emlak ve liderlik gibi çeşitli sektörleri içerdiği kaydedildi.
Kolay yoldan zengin olma arzusu, yavaş prosedürler, vatandaşlık eksikliği, zayıf ahlak, prosedürlerin karmaşıklığı, düşük ücretler, yoksulluk, gözetim, hesap verebilirlik eksikliği ve cezaların olmayışı, yolsuzluğun nedenleri arasında yer alıyor. Toplumsal eşitsizlik, devletin yoksullaşması, zenginliğin eşitsiz dağılımı, satın alım gücünün azalması ve yoksulluk, yaygın yolsuzluğun zararlı etkileri olarak görülüyor.
Anketin sonuçlarına göre, yolsuzluğun ve yaygınlığının önemsiz gibi gösterilmesi, bunu bildirmenin veya raporlamanın yararsız olması ve olası misilleme endişesi, yolsuzlukla ilgili şikayetlerin zayıf kalmasına neden oldu.
Araştırmaya katılan şirketler ise yolsuzluktan en çok üç alanın etkilendiğini öne sürdü. Bunun yüzde 57'si ruhsat, yetki ve istisnai lisansların verilmesini, yüzde 51'i kamu ihaleleri ve satın alımlar, yüzde 50'si ise özel sektörde işe alma, atama ve terfileri kapsıyor. Ülke içerisinde yaşayan vatandaşların yüzde 40'ı, yurt dışında yaşayan Faslıların da yüzde 21'i, Fas'ta son iki yılda yolsuzluğun arttığına inanıyor. Ülkede yaşayan vatandaşların yüzde 25'i, yurt dışında yaşayan Faslıların ise yüzde 44'ü son iki yılda yolsuzluğun azaldığı görüşünde. Şirketlerin yüzde 45'i Fas'ta son iki yılda yolsuzluğun arttığını, yüzde 27'si ise azaldığını düşünüyor.
Vatandaşlar, yolsuzlukla mücadeleyle ilgili yasaların uygulanması, vatandaşların bu konuda eğitilmesi, izleme ve denetimin geliştirilmesi, yolsuzluk eylemlerinin rapor edilmesinin kolaylaştırılması, ihbarcıların ve tanıkların korunması gerektiğine inanıyor. Bunlar Fas'ta yolsuzlukla etkili bir şekilde mücadele etmek için en önemli tedbir arasında yer alıyor. Yolsuzluk Algısı Endeksi, Fas'ın endekste yüzde 38 puan aldığını gösterdi.
Ulusal Dürüstlük, Rüşvetin Önlenmesi ve Rüşvetle Mücadele Komisyonu’nun raporuna göre Fas bu hususta son dört yılda beş puanlık bir düşüş yaşadı. Rapora göre bu göstergede 2018 yılında yüzde 43 puan alarak başlayan, 2019 yılında ise yüzde 41 puan ile iki dereceye varan düşüşler yaşandı. 2020'de bir derece yükseliş ile yüzde 40'lık bir oran elde edildi. 2021'de ise bir derece daha düşüş ile yüzde 39'a gerilendi.
Hamas’ın Lübnan’da örgüt kurma adımı hangi sonuçları doğurdu?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714386-hamas%E2%80%99%C4%B1n-l%C3%BCbnan%E2%80%99da-%C3%B6rg%C3%BCt-kurma-ad%C4%B1m%C4%B1-hangi-sonu%C3%A7lar%C4%B1-do%C4%9Furdu
Hamas’ın Lübnan’da örgüt kurma adımı hangi sonuçları doğurdu?
Geçtiğimiz yaz Filistinli örgütler arasında yaşanan çatışmalar sırasında Ayn el-Hilve kampının girişlerinden birindeki Lübnanlı askerler (AFP)
Hamas’ın Lübnan'daki liderliği, Aksa Tufanı İzcileri örgütünün kurulduğunu açıklamasının ardından Lübnan’daki siyasi güçleri tartışmaya çekmemeye çalıştı.
Ancak, Hamas’ın Lübnan'daki liderliğinin, Aksa Tufanı İzcileri’nin kurulduğunu ilan etmesi üzerine ortaya çıkan belirsizliğe öfkeli Lübnan tepkilerini yatıştırma girişimi, attıkları adımla çoğu siyasi gücün tutumunu değiştirmedi. Bu adım, sanki iki mesaj vermek istiyormuş gibi görünüyor: Birincisi, Hamas kendisinin Filistin kamplarında en etkili güç olduğu ve Lübnan'daki Filistin diasporasının neredeyse tek sözcüsü olduğu, İsrail'e karşı savaşında Lübnan’ın ev sahipliği yapmasından yararlandığı mesajı veriyor.
İkincisi ise Hamas, Batı'ya, özellikle ABD, Fransa ve bazı Avrupa ülkelerine yönelik mesaj veriyor; Örgütün Lübnan’daki en etkili Filistinli güç olduğunu ve Filistin halkını en geniş kapsamıyla temsil ettiğini iddia etmiş oluyor. Bu ülkeler, Hamas’ı ‘terörist ve DEAŞ benzeri bir terör örgütü’ olarak tanımlasalar bve uluslararası bir ittifak kurulması talebinde bulunsalar da bu adım talebin destek bulmamasını amaçlıyor. Aksi takdirde, neden hepsi, bazıları arabuluculuk yoluyla, diğerleri doğrudan, Gazze'deki tutukluları serbest bırakmak için Hamas ile görüşüsün?
Bu bağlamda Şarku’l ASvsat’a bilgi veren Lübnanlı muhalif kaynaklar, Hamas’ın Aksa Tufanı İzcileri’nin kurulduğunu duyurma zamanlamasında hata yaptığına dikkat çekti. Lübnanlıların büyük çoğunluğu, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki saldırganlığına karşı, Lübnan'ın güneyinde İsrail'le yaşanan hararetli çatışmaya Hizbullah kisvesi altında dahil olması konusunda çekinceleri olsa bile Hizbullah’ın yanında yer alıyor. Ancak Hamas’ın adımını açıklaması, Lübnanlılarda, Hamas’ın Lübnan devletinin içinde bir devlet kurma “Hamas Land” (Hamasistan) niyetinde olduğu endişesini yarattı. Bu devletçik, Lübnan'ın güneyinde bulunan ve Lübnanlılar arasında bölünmeye neden olan ve iç savaşın süresini uzatan Fetih Land’ın (Fetihistan) bir kopyası olacaktır.
Kaynaklara göre Hamas’ın adımı, örgüte olumsuz etki etti. Bu adıma tereddütsüz biçimde olumsuz yanıt veren Lübnan halkının birliğine yol açtı. Hamas, Lübnanlıların ruh halini iyi değerlendiremedi. Hamas, en güçlü olduğunu iddia etme, bunu sanki kampları militarize etmenin ilk adımıymış gibi yapma ve Hareket’in Filistin denkleminden çıkarılmasının mümkün olmadığını ortaya koyma konusunda adımlarını yanlış attı.
Kaynaklar, Hamas'ın, Aksa Tufanı İzcileri adlı öncü birliklerin oluşumunu reddederek Lübnan'daki uzlaşma yoluyla doğrudan Hizbullah’ın desteklediği ‘Direniş Tugayları’na benzer bir şekilde siyasi bir darbe aldığını düşünüyor. Ayrıca Hizbullah’ın bu adım hiç olmamış gibi davrandığına, bunun da el-Manar TV sözcüsünün olayı tamamen görmezden gelmesine yol açtığına işaret ettiler. Hizbullah’ın bu konuyla ilgilenmeyerek kendisini mevzudan uzaklaştırmak istiyormuş gibi bir izlenim verdiğine dikkati çektiler. Hizbullah kaynakları Şarku'l Avsat’a yaptıkları açıklamaya göre Hizbullah, Hamas’ın kararlarına karışmama tavrını benimsediğini öne sürerek, Aksa Tufanı İzcileri’ni Hamas ve Hizbullah koordinasyonu ile kurulduğu yalanlıyor. Hizbullah bu tartışmada tarafsız kalmayı tercih ediyor.
Şarku'l Avsat’ın elde ettiği bilgilere göre Lübnan Genelkurmay Başkanlığı, Hamas'ın attığı adımın içeriğini incelemek için inisiyatif aldı. İstihbarat Müdürlüğü de bu duyuruyu yapmaya zorlayan nedenleri açıklığa kavuşturmak için Hamas liderliğiyle iletişime geçti.
Hamas’la yapılan görüşmeler sonucunda, Hamas Lübnan ordusuna bu öncü birliklerin oluşumuna herhangi bir askeri veya güvenlik niteliği kazandırmak gibi bir niyetinin olmadığını bildirdi.
Lübnan iç savaşı (1975-1990) sırasında Lübnanlı tarafların bölünmesinin arka planında Filistin kamplarından çıkartılan silahlar yatıyordu. Bu sebeple Genelkurmay Başkanlığı aynı durumun tekrarlanmaması için 1990’dan bu yana katı bir tutum benimsiyor.
Basil el-Hasan başkanlığındaki Lübnan-Filistin Diyalog Komitesi, öncü birliklerin herhangi bir askeri işlevi olmadığını ifade ederek “Lübnan'ın egemenliğine ve geçerli yasaları uygulamaya saygı gösterme konusundaki kararlılığını yenileyen” Hamas ile temasa geçti.
Dolayısıyla Hamas, Lübnan siyasi güçleriyle çatışmasında yalnız kaldı. Bu da onu kampları militarize etme niyeti olmadığını ve hamlesinin halk seferberliği ilan etme yönünde olduğunu açıklamak zorunda bıraktı. Nitekim, Hizbullah, Lübnan'ın gerekli desteğini alamadığı güneyde askeri bir çatışmaya girişmesi için Hamas’a siyasi kılıf sağlıyor.
Fakat Hamas bu adımıyla, Lübnan muhalefetinin dediği gibi, kamplar içinde kendisini destekleyenler ile el-Fetih Hareketi'ni ve dolayısıyla Filistin Yönetimi’ni destekleyenler arasında bir ayrıma yol açmak için aşamaları aceleye getirdi. Çünkü söz konusu öncü birliklerin ilan edilmesinin zamanlaması, kamplar içindeki halkın Hamas'ın İsrail'e karşı savaşına destek verme durumundan kaynaklanan olumsuz yansımaları nedeniyle yerinde değil. Dolayısıyla, Hamas, Filistinliler arasındaki birliğin sarsılmasına yol açacak ve buna en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda, hesapsız bir maceraya girmek zorunda kalacak. Ayrıca, bu adım Lübnan'da hem halk hem de resmi düzeyde bir huzursuzluğa ve Hamas’ın yalnızlaşmasına yol açtı.
Irak’ta parti genel merkezlerine saldıran 12 kişi tutuklandıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714381-irak%E2%80%99ta-parti-genel-merkezlerine-sald%C4%B1ran-12-ki%C5%9Fi-tutukland%C4%B1
Irak’ta parti genel merkezlerine saldıran 12 kişi tutuklandı
Irak yerel seçimlerinde Musul bölgesinde yarışanların posterleri. (AFP)
Irak yargısı, 18 Aralık'ta yapılması planlanan yerel seçimlerde parti genel merkezlerine saldırmak ve adayların propaganda posterlerini kasten yırtıp yakmakla suçlanan 12 kişinin tutuklanmasına karar verdi.
Yargı tarafından dün yapılan açıklamada, Bağdat Temyiz Soruşturma Mahkemesi’nin saldırıyı gerçekleştirirken güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra adayların fotoğraflarına ve seçim programlarına saldıran bir grup kanun kaçağının tutuklanmasına karar verdiğini kaydedildi. Açıklamada, yasa dışı oluşturulan 12 kişilik grubun doğudaki bölgelerde parti genel merkezlerine saldıran ve seçim adaylarının posterlerini yıkanlar olduğu belirtildi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Sadr Hareketi'nin seçimlere katılmaması göz önüne alındığında, bu tür eylemleri yapanların genellikle Sadr destekçileri olduğu yönünde. Sadr Hareketi lideri Mukteda es Sadr destekçilerine seçimi boykot etme çağrısında bulunurken, bu durum Koordinasyon Çerçevesi dahil muhalif güçlere önümüzdeki dört yıl boyunca nüfusun çoğunluğunun Şii olduğu orta ve güney valiliklerindeki yerel konsey koltuklarının çoğuna hakim olma fırsatı sağlayacak.
Dün sabah onlarca Sadr Hareketi destekçisi, Ammar el-Hekim liderliğindeki Irak Ulusal Hikmet Hareketi’nin Bağdat’ın doğusundaki Cemile bölgesindeki karargâhına basın düzenlerken, bazı bölgelerde ise hareketteki aday isimlerin posterleri yırtıldı.
Önceki akşam ise ülkenin doğusunda yer alan Diyala valiliğinde Sadr Hareketi’ne mensup onlarca kişi Ulusal Hikmet Hareketi’nin karargahının bir kısmını yaktı. Söz konusu gelişmeler Bağdat hükümetin Diyala'daki güçlerine ‘herhangi bir nedenle parti genel merkezine saldırmaya yönelik her türlü girişime karşı son derece dikkatli olması ve yasalara uygun şekilde hareket etmesi’ yönünde acil talimatlar yayınlamasına yol açtı.
Ulusal Hikmet Hareketi'nin siyasi büro üyesi Balig Ebu Kelil sosyal medya hesabı X üzerinden yaptığı açıklamada, Sadr Hareketi’ne mensup olanlara hakaret ettiği iddialarını reddederek şunları söyledi:
“Mesele şu: X platformu üzerinden verilen belli bir mesajı ve açıklamayı tahrif ediyorlar, sonra küfrediyorlar, sonra da yakmak veya kaos yaratmak için saldırıyorlar. Kaos olmadan yaşayamazlar, yani kendi gerekçelerini uyduruyorlar. Başkalarının hesaplarını kullanarak kendi aleyhine yazılar yazıyorlar. Sahte bir mesaj attıkları için başkalarının merkezlerine saldırıyorlar. Tüm bunlar seçimleri aksatmak için yapılıyor.”
Sadr destekçileri, Nuri el-Maliki liderliğindeki Dava Partisi ve Ulusal Hikmet Hareketi ile bağlantılı kişilerin kendi hareketlerindeki isimlere yönelik hakaretleri gerekçe olarak kullanıyor.
Hafta başında harekete bağlı gruplar, Dava Partisi'nin güney Basra Valiliği'ndeki genel merkezine füze saldırısı düzenledi ve partinin diğer bölgelerdeki genel merkezlerine de saldırdı. Dava Partisi ise konuyla ilgili açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Bazı valiliklerimizde çok sayıda makamımıza ve adaylarımıza yönelik gerçekleştirilen saldırılar, sivil huzuru bozma ve kasayı korkutma kapsamına giren eylemlerdir.”
Dava Partisi ve merkezleri hedef alınan diğer partiler, özellikle bu eylemlerin Şii çoğunluğun yaşadığı şehir ve valiliklerde gerçekleşmesi nedeniyle Şii kanat içinde olası bir çatışma çıkmasından endişe ediyor.
6. Muhammed Afrikalı Din Alimleri Vakfı Yüksek Konseyi toplantısı başladıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714371-6-muhammed-afrikal%C4%B1-din-alimleri-vakf%C4%B1-y%C3%BCksek-konseyi-toplant%C4%B1s%C4%B1-ba%C5%9Flad%C4%B1
6. Muhammed Afrikalı Din Alimleri Vakfı Yüksek Konseyi toplantısı başladı
6.Muhammed Afrikalı Din Alimleri Vakfı Yüksek Konseyi’nin açılış töreninde, Fas Vakıflar ve İslami İşler Bakanı Ahmet et-Tevfik konuşma yaptı.
Fas Vakıflar ve İslami İşler Bakanı ve 6. Muhammed Afrika Alimleri Vakfı’nın Başkanı Ahmed et-Tevfik çarşamba günü Fas’ta yaptığı konuşmada, “Kral 6. Muhammed, Mü’minlerin emiri sıfatıyla, Afrika’da dinin korunmasına katkıda bulunmak için istekli” dedi.
Tevfik, Yüksek Konsey’in yıllık toplantısının açılış oturumunda yaptığı konıuşmada, Fas ile bazı Afrika ülkeleri arasındaki mezhep birliğine dikkati çekti. Tevfik, Kral 6. Muhammed’in dini sabiteleri koruyan bir figür olarak olarak görülmesi nedeniyle Fas dini modelinin kabul ve övgü kazandığını belirtti.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Tevfik açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Alimlerimiz, evrenselliği koruyarak ve özünde dinin korunması olduğunu düşünerek biat yemininin temelleri ve terminolojisi üzerine çok çalıştılar ve bunu ortaya koydular. Ve Fas alimleri bu doğru din anlayışından yola çıkarak mesajı yaymak için gerçek dindarlığı Afrikalı alimlerle paylaşmayı seçtiler.”
Bakan et-Tevfik, İslam dininin yeniden dirilişini sağlamada alimlerin rolünün önemini vurgularken Afrikalı ve Faslı alimlerin, ortak dini sabitelere dayanan ve ilk Müslümanların ilk nesillerinin (Selef’in) usulünü sürdürmeyi hedeflediklerini kaydetti.
Ayrıca bu çabalar ve hedefler için somut bir rehber olan Afrikalı Alimler Sözleşmesi’nden alıntı yaparak, Sufi tarikatların şeyhlerini birleştiren bağların yanısıra, Afrikalı alimler ve Faslı alimlerin de buluşmasının önemine değindi.
Diğer yandan et-Tevfik, 6. Muhammed Afrikalı Alimler Vakfı’nın Yüksek Konsey toplantısının beşinci olağan yıllık oturumunun çalışmalarının, Vakfın başarılarını ve gelecekteki programlarını incelemek için dönüm noktası olduğunu belirtti. Bakan, hedeflerini harekete geçirmenin yanısıra karşılıklı fayda sağlamak amacıyla yeni şubelerin birleşmesine onay verilmesi üzerinde durulacağını da sözlerine ekledi.
Et-Tevfik, ‘6. Muhammed Afrikalı Alimler Vakfı"nın doğruluk ve dindarlık konusunda işbirliği sağlamayı ve Faslı alimlerle birlikte Afrikalı alimlerin Yüce Allah'ın dinini yerine tatbik etme konusundaki sorumluluklarını yerine getirmeyi amaçladığını’ söyledi. Bu alanda ülkelerini en iyi şekilde temsil etmek için önerilere açık olduklarını ifade etti.
6. Muhammed Afrikalı Alimler Vakfı toplantısının beşinci olağan yıllık oturumuna 48 ülkeden yaklaşık 400 üyenin katılımıyle gerçekleşiyor. Bunların arasında Vakfın bu Afrika ülkelerindeki şube başkanları ve üyeleri ile Vakfın Yüksek Konseyi üyesi olan Faslı alimler de bulunuyor.
Üç güne yayılan oturumda, kurumun 2022 yılı faaliyetlerine ilişkin resmi rapor ve 2023 yılı faaliyetlerinin özeti sunulacak. Ayrıca 2024 yılı için planlanan proje ,etkinliklerin sunumu ve tartışılmasının yanı sıra kurumun dört daimi komitesi düzeyinde onaylanacak.
6. Muhammed Afrikalı Alimler Vakfı oturumlarının ardından, yarından sonraki gün (Cuma), Karaviyyin Camii Hazinesi'nde ‘Afrikalı Alimler Şartı'nın resmi duyuru töreni düzenlenecek. 6.Muhammed Afrikalı Alimler Vakfı toplantısının beşinci olağan yıllık oturumuna Namibya, Güney Sudan, Seyşeller, Zambiya ve Zimbabve'nin yanı sıra, Burundi, Botsvana, Kongo Brazzaville, Yeşil Burun Adaları, Eswatini, Ekvator Ginesi, Lesoto, Mauritius ve Mozambik ülkelerini temsil eden 14 yeni ülke de katıldı.
İsrail tankları Gazze'nin kuzeyinde yerlerinden edilmiş 10 bin kişinin yaşadığı bir okulu kuşattıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714216-i%CC%87srail-tanklar%C4%B1-gazzenin-kuzeyinde-yerlerinden-edilmi%C5%9F-10-bin-ki%C5%9Finin
İsrail tankları Gazze'nin kuzeyinde yerlerinden edilmiş 10 bin kişinin yaşadığı bir okulu kuşattı
Yüzlerce Filistinli Gazze Şeridi'nin güneyindeki bir okula sığındı (Reuters)
İsrail tankları, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Lahia'da yerinden edilmiş on bin kişinin yaşadığı bir okulu kuşattı.
Filistin Enformasyon Merkezi, İsrail topçusunun okul çevresine top mermisi attığını, keskin nişancı askerlerin ise yerinden edilenlere ateş açtığını, okul içinde ölü ve yaralıların olduğunu bildirdi.
Gazze Şeridi'nde Hamas ile Han Yunus kentinin kontrolünü ele geçiren İsrail ordusu arasında şiddetli çatışmalar sürüyor. İsrail, 7 Ekim saldırısının mimarı olmakla suçlanan Gazze Şeridi’ndeki hareketin lideri Yahya Sinvar’ın peşinde.
Savaşın şiddetlenmesi ve insani durumun giderek kötüleşmesiyle birlikte Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, Gazze Şeridi'nde "kamu düzeninin çok yakında tamamen çökeceği" uyarısında bulundu. Guterres, insani ateşkes çağrısında bulunurken, bu durum İsrail’in kınamasına yol açtı.
Abbas’tan ABD’ye mesaj: Çözüm Batı’nın tüm sorumluluğu üstlenmesi ile mümkünhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714081-abbas%E2%80%99tan-abd%E2%80%99ye-mesaj-%C3%A7%C3%B6z%C3%BCm-bat%C4%B1%E2%80%99n%C4%B1n-t%C3%BCm-sorumlulu%C4%9Fu-%C3%BCstlenmesi-ile-m%C3%BCmk%C3%BCn
Abbas’tan ABD’ye mesaj: Çözüm Batı’nın tüm sorumluluğu üstlenmesi ile mümkün
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Ramallah’ta ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon’u kabul etti (WAFA)
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Gazze Şeridi’nde savaş sonrası dönem ile ilgili tutumunu yinelerken, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon’a hitaben şu ifadeleri kullandı “Çözüm, savaş sonrası geçiş sürecinin uygulanması için uluslararası garantiler verilmesi ve bir takvim belirlenmesine bağlı. İki devletli çözüm, Doğu Kudüs ve Gazze de dahil olmak üzere Batı Şeria’daki Filistin topraklarının tüm sorumluluğunu üstlenmek için Filistin Devleti’nin Güvenlik Konseyi (BMGK) kararıyla Birleşmiş Milletler’e (BM) tam üye olması ve Uluslararası Barış Konferansı düzenlenmesi ile sağlanır.”
Gordon, dün (6 Aralık) İsrail’den Ramallah’a ulaştı. Ayrıca İsrail’de yetkililerle, ABD’nin birbiriyle bağlantılı olduğuna inandığı iki konuyu ele aldıkları kapsamlı görüşmeler yaptı. Bu konuların ise ‘İsrail’in Batı Şeria’da Filistin Yönetimi’ni zayıflatma çabaları’ ve ‘mevcut savaşın bitiminden sonra Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nin sorumluluğunu üstlenecek tek bir Filistinli oluşum oluşturma çabaları’ olduğu belirtildi.
Kamala Harris’in görevlendirdiği ABD’li yetkili, bu iki konuyu Abbas’la da görüştü, ancak diğer ABD’li yetkililer gibi kendisi de aynı cevabı dinledi. Öyle ki Filistin Yönetimi’nin Gazze Şeridi’nde bulunduğunu, burayı terk etmediğini, buranın sorumluluğunu taşıdığını ve Gazze’nin Filistin devletinin bir parçası olduğunu söylerken, buranın üzerinde kontrolün genişletilmesinin otoritenin Batı Şeria ve Gazze Şeridi üzerinde gerçek kontrol tesis edeceği kapsamlı bir çözüm çerçevesinde olması gerektiğini vurguladı.
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon (X)
Abbas ayrıca, “Barış ve güvenlik, İsrail’in 1967 sınırlarındaki ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devleti topraklarının tamamını işgaline son verilmesi, mülteci sorununun çözülmesi ve 194 sayılı karar uyarınca geri dönüşleri ile sağlanır. Başarısız olduğu ve bölgede güvenlik ve istikrar sağlayamayacağı kanıtlanmış güvenlik ve askeri çözümlerle değil” dedi.
Abbas ayrıca İsrail’in Gazze’deki planlarına karşı olduğunu da belirtirken, Gazze Şeridi’nin herhangi bir kısmının tecrit edilmesine, ayrılmasına, işgal edilmesine veya yok edilmesine izin vermeyeceğini söyledi.
Abbas, Washington’a ‘İsrail’in Batı Şeria ve Gazze’deki saldırganlığını durdurması, yerleşimci saldırılarını durdurması, İsrail işgal yetkililerinin alıkoyduğu Filistin vergi fonlarını serbest bırakması, yardım, tıbbi ve gıda malzemelerinin girişini iki katına çıkarması, su, elektrik ve yakıtı mümkün olan en kısa sürede sağlaması ve hastaneler ve temel tesislerin yeniden faaliyete geçmesi amacıyla gerekli yardımları sağlaması’ için İsrail’e baskı yapması çağrısında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Devlet Başkanı Abbas’la 30 Kasım’da Ramallah’ta yaptığı görüşmede (Reuters)
Abbas’ın tavrı, savaşın ertesi günü konusunda genişleyen görüş ayrılıklarını doğruluyor. Öyle ki ABD, yenilenmiş bir Filistin yönetimi istiyor ve Filistin Yönetimi ise siyasi çözüm çerçevesinde kapsamlı bir yönetim istiyor. İsrail ise herhangi bir türde Filistin otoritesi istemiyor.
Philip’in gelişinden önce Filistin devlet başkanlığı, ABD’ye sözlü saldırıda bulunmuş, İsrail’in Gazze Şeridi ve Batı Şeria’da gerginliği tırmandırmasından ABD’yi sorumlu tutmuştu. Ayrıca Ramallah ile Washington arasında, ABD’nin Gazze’ye yönelik savaş ve bu savaşın ertesi gününe ilişkin tutumuna dair anlaşmazlığa dikkati çekmişti.
Filistin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, İsrail’i Gazze ve Kudüs dahil Batı Şeria’daki kapsamlı saldırılarını tırmandırarak Filistin halkına karşı organize terörizm uygulamakla suçladı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, durumun kontrol edilemeyen şekilde patlaması konusunda uyarıda bulunurken, bu durumdan ABD yönetimini sorumlu tuttu ve ABD’ye ‘Gazze ve Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’daki Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve savaşını durdurması için işgal hükümetine baskı yapması’ çağrısında bulundu.
Filistinli yetkili, İsrail ve ABD’nin saldırganlık konusunda aynı olduğunu belirterek, “İsrail ve ABD yönetiminin saldırganlığı durdurmak ve işgale son vermekten başka seçeneği olmadığını vurguluyoruz” dedi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (DPA)
Ebu Rudeyne’nin açıklamaları, İsrail’in Gazze’de yıkıcı bir savaşa devam ettiği ve Batı Şeria’da her gün daha fazla Filistinlinin öldürüldüğü başka bir savaşın gerçekleştiği bir ortamda geldi.
Dün İsrail, çoğu bölgeyi etkileyen baskınlarda Batı Şeria’da 2 Filistinliyi öldürdü, onlarca kişiyi tutukladı ve geride yıkım bıraktı.
Savaşın ertesi günü hakkında büyük anlaşmazlıklara rağmen ABD, ortak bir vizyona ulaşmaya çalışıyor.
Gordon, ertesi gün senaryolarını ve planlarını tartışmaya odaklandı. Kendisine ayrıca, Hamas’ın devrilmesinden sonra Gazze’nin nasıl yönetileceğine dair kurumlar arası planlamayla derinden ilgilenen ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in Ortadoğu Danışmanı Ilan Goldenberg eşlik ediyor.
Gordon, konunun ayrıntılı olarak tartışılması için İsrail’e baskı yaparken, üst düzey bir ABD’li yetkili de bu hafta Gordon ile yaptığı görüşmelerde, savaşa odaklanan İsrailli yetkililerin Gazze’deki gelecek hakkında konuşmaya hazır olduklarını söyledi.
ABD merkezli Axios ve İsrail merkezli Walla internet sitelerinde yer alan iki haberde belirtildiği üzere ABD, savaştan sonra Gazze’de yönetim ve güvenlik boşluğu oluşmasını önlemek ve Hamas’ın yeniden yükselişine izin vermemek istiyor.
ABD’li yetkilinin dün Ramallah’ta yaptığı görüşmelerin odak noktası, Gazze’nin savaştan sonraki geleceğiydi (Reuters)
Gordon ve ekibi, bölgeye Dubai’den geldi. Dubai’de ise Harris’e iklim zirvesi sırasında bir dizi Arap liderle yaptığı toplantılarda eşlik ettiler. Ayrıca Dubai’deki görüşmeleri de Gazze’nin ertesi gününe yoğunlaştı. ABD’li yetkililer, yaptıkları açıklamada grubun, Gazze’deki askeri hedefleri ve operasyonları ele aldığını söyledi. Ayrıca Gordon’un İsraillileri Harris’in Dubai’deki görüşmelerinin sonuçları hakkında bilgilendirdiği ve ABD yönetiminin çatışmalardan sonra Gazze’deki yeniden yapılanma, güvenlik ve yönetime nasıl baktığına ilişkin kamuoyuna sunduğu bilgileri ortaya koyduğu belirtildi.
ABD’li yetkililer, Gordon’un İsrailli mevkidaşlarına, ABD’nin Hamas’ın hayata dönmesine izin vermemek için Gazze’nin geleceğine dair bir plan yapmak istediğini söylediğini de belirtti.
Üst düzey bir ABD’li yetkili, “İsrail, sadece çatışmaya odaklanıp ertesi gün hakkında konuşmayı reddettiği bir noktadan, gelecek hakkında konuşmaya istekli hale gelen bir noktaya ulaşmıştı” dedi.
Öte yandan üst düzey bir İsrailli yetkili ise “Başbakan Binyamin Netanyahu hükümeti ile Biden yönetimi haftalardır savaş sonrası Gazze konusunu tartışıyor. İsrail”in yaklaşımında ise herhangi bir değişiklik olmadı” ifadelerini kullandı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Reuters)
ABD’li yetkililer, ABD’nin savaştan sonra Gazze’ye bakış açısı ile İsrail’in Gazze’ye bakış açısı arasında, esas olarak Filistin Yönetimi’nin nasıl bir rol oynayacağı sorusuna ilişkin olarak hâlâ farklılıklar olduğunu kabul etti.
Geçen salı günü Netanyahu, Filistin Yönetimi’nin gelecekte bir rol oynaması fikrine itiraz ederken, savaş sonrası Gazze’nin askerden arındırılmasını sağlamanın tek yolunun, uluslararası güçlerin değil, İsrail ordusunun bu süreci denetlemesi olduğunu vurguladı.
Aynı şekilde ABD’li bir yetkili de “Kimse Filistin Yönetimi’nin mevcut haliyle Gazze’yi yönetebileceğine ve güvenliği sağlayabileceğine inanmıyor. Ancak şu anda kimse savaştan sonra Gazze’de Filistin liderliğine alternatif görmüyor” derken, sözlerinin devamında ise “Gazze’yi yönetebilmesi için Filistin Yönetimi’ni güçlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Biden yönetimi, İsrail’in -Filistin Yönetimi için topladığı vergi gelirlerinin önemli bir kısmını alıkoymak gibi- savaştan bu yana attığı adımların, Yönetim’in etkili olma kabiliyetini zayıflatmasından endişe duyuyor ve Netanyahu’nun Gazze’ye ilişkin açıklamalarına katılmıyor. Bu bağlamda ABD’li bir yetkili, “Önlerinde çok iş var. Kolay olmayacak” açıklamasında bulundu.
Arap Koalisyonu, Yemen hükümeti ve Husiler arasında esir ve tutuklular sorununu sona erdirmek için kapsamlı bir anlaşma çağrısında bulunduhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4714036-arap-koalisyonu-yemen-h%C3%BCk%C3%BCmeti-ve-husiler-aras%C4%B1nda-esir-ve-tutuklular-sorununu
Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanı ve Suudi Arabistan Genelkurmay Başkan Yardımcısı Korgeneral Mutlak el-Azima, önceki turlarda serbest bırakılan Sudanlı mahkumlardan birini onurlandırıyor (Şarku’l Avsat)
Arap Koalisyonu, Yemen hükümeti ve Husiler arasında esir ve tutuklular sorununu sona erdirmek için kapsamlı bir anlaşma çağrısında bulundu
Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanı ve Suudi Arabistan Genelkurmay Başkan Yardımcısı Korgeneral Mutlak el-Azima, önceki turlarda serbest bırakılan Sudanlı mahkumlardan birini onurlandırıyor (Şarku’l Avsat)
Yemen’deki meşru hükümeti destekleyen Arap Koalisyonu Ortak Kuvvetler Komutanlığı, tüm taraflara, tutuklu ve esir takası konusunun ‘herkesin bırakılmasına karşılık herkesin serbest kalması’ ilkesine uygun olarak sonlandırılması için kapsamlı bir anlaşma yapılması çağrısında bulundu.
Arap Koalisyonu ülkelerinin Esir ve Tutuklular Ortak Müzakere Komitesi Başkanı Tümgeneral Nasır bin Thunayan, müzakerelerin bir sonraki turunun, tüm esir ve tutukluların serbest bırakılması, kayıp kişilerin kimliklerinin belirlenmesi, güven inşasını artıracak ve herkesin barışa doğru ilerleme arzusunu teyit edecek şekilde ilerlemesi konusundaki umudunu dile getirdi.
Yemenli resmi kaynaklar, hükümet ile Husiler arasında esir ve tutuklularla ilgili yeni bir müzakere turunun, yakında Ürdün’ün başkenti Amman’da Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Elçisi Hans Grundberg’in himayesinde başlayacağını öne sürmüştü.
Tümgeneral Nasır bin Thunayan, tüm tarafları takas anlaşmasını tamamlayarak, ailelerinin acılarına son vermek için sorumlu bir duruş sergilemeye çağırdıklarını söyledi.
Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Fayyad er-Ruveyli, önceki turda serbest bırakılan Suudi mahkumlardan birini onurlandırıyor (Şarku’l Avsat)
Tümgeneral Nasır bin Thunayan, geçtiğimiz dönemde ‘şehit ve kayıp’ kişilerin naaşlarının taraflara teslim edilmesiyle tüm tarafların elde ettiği başarının, bir sonraki müzakere turunda güven inşa etmek ve daha kapsamlı anlayışlar elde etmek için hak dinin öğretileri doğrultusunda olumlu adım ve verimli bir işbirliğini temsil ettiğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan, Uluslararası Kızılhaç Komitesi Genel Müdürü Robert Mardini ise, Yemen’deki taraflar arasında varılacak her türlü takas anlaşmasını kolaylaştırmaya hazır olduklarını ve bu bağlamda tüm bu taraflarla teması sürdürdüklerini söyledi.
BM himayesinde Amman’da düzenlenen önceki bir Yemen toplantısı (BM)
BM ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin himayesinde yapılan önceki müzakere turları sonucu, ilk grupta binden fazla, ikinci grupta ise 900 kişi olmak üzere Yemen ihtilafının tarafları olan iki gruptan esir ve tutuklular serbest bırakılmıştı.
Yemen hükümeti, ‘herkesin bırakılmasına karşılık herkesin serbest kalması’ kuralına göre tüm tutukluları serbest bırakmaya çalıştığını bildirdi.
Hükümet ayrıca Husileri, isim konusunda seçici davranarak veya hükümet güçleri tarafından tutulmayan tutukluların isimlerini talep ederek, her zaman tartışmaları yarıda kesmeye çalışmakla suçladı.
İsrail Lübnan’ın güneyindeki yerleşim birimlerini vuruyorhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4713951-i%CC%87srail-l%C3%BCbnan%E2%80%99%C4%B1n-g%C3%BCneyindeki-yerle%C5%9Fim-birimlerini-vuruyor
İsrail Lübnan’ın güneyindeki yerleşim birimlerini vuruyor
İsrail’in Meys el Cebel bölgesine yaptığı bombardımanda yıkılan bir ev (AFP)
İsrail ordusunun Meys el-Cebel bölgesindeki Hizbullah karargâhını hedef aldığını duyurmasının ardından İsrail’in Lübnan’ın güneyindeki nüfuslu bölgeleri hedeflemesi yoğunlaştı. Lübnan ordusu güney sınırındaki köy ve kasabaları birbirine bağlayan hayati bir yolu keserken İsrail’in top atışları yerleşim bölgelerinin arasına düştü.
Times of Israel gazetesi, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın dün İsrail'in Hizbullah'ı Litani Nehri'nin kuzeyine geri çekilmeye zorlamak için askeri araçlar dahil sahip olduğu tüm imkanları kullanacağını”, hedefin, “diplomatik çözüme ulaşmak olduğunu” söylediğini aktardı.
Gallant, Lübnan sınırına yakın belediye başkanları ve belediye meclis başkanlarıyla yaptığı toplantıda, geçtiğimiz Ekim ayında Hamas'la başlayan savaşla birlikte tahliye edilen İsraillilerin, Hizbullah Litani Nehri'nin kuzeyine geri çekilinceye kadar evlerine dönmeyeceklerinin sözünü verdi.
İsrail’in Gazze ateşkesinin sona ermesinden bu yana nüfuslu bölgeleri bombalama hızı arttı, çünkü sınır bölgelerinde sivil yerleşim alanları neredeyse her gün bombalanıyor. Lübnan medyası dün, İsrail'in bölgeyi bombalamasının yanı sıra yollara ve yerleşim bölgeleri arasına düşen top mermileri sebebiyle Lübnan ordusunun Hermon Dağı'nın batı eteğinde bulunan hayati önem taşıyan Şeba yolunu ulaşıma kapattığını bildirdi.
İsrail ordusu, önceki geceden dün sabaha kadar en ağır baskınlara ve top atışlarına sahne olan Meys el-Cebel bölgesindeki Hizbullah karargâhını hedef aldığını duyurdu. İsrail medyası hava saldırısını gösteren bir video klip yayınlayarak, saldırının bir Hizbullah liderini hedef aldığını bildirdi.
Dün sabah (6 Aralık) Meys el-Cebel kasabasındaki halk meydanı, İsrail ordusunun uluslararası alanda kullanımı yasak olan fosfor bombasıyla gece geç saatlere kadar devam eden şiddetli bombardımana maruz kalmasının ardından savaş alanına döndü. Bombalamanın etkileri, Salı akşamı bir konut binasının Apache helikopteri tarafından ateşlenen güdümlü füzeyle hedef alınmasıyla ortaya çıktı. Olayda herhangi bir can kaybı yaşanmazken binalar boşaltıldı. Ayrıca kasabanın kuzey, batı ve güney etekleri de bombalandı.
Son günlerde nüfusun yoğunlaştığı bölgelerin yoğun şekilde hedef alınması, Hizbullah ile İsrail ordusu arasında sürekli bir bombalama alışverişiyle paralellik gösteriyor. Hizbullah sınırdaki 8 bölgeye ve İsrail kuvvetlerinin yoğunlaştığı bölgelere roketler, top mermileri ve silahlarla saldırılar gerçekleştirdi.
Lübnan'dan Yukarı Celile'deki Matat yerleşimi yakınındaki İsrail mevzilerine 16 füze atıldığı ve buna karşılık olarak da 16 füzenin ateşlendiği kaydedildi. İsrail insansız hava araçları, Marun er-Ras ve Yaron kasabaları arasındaki bölgeyi güdümlü füzeyle hedef alarak, aynı bölgeye top atışı da yaptı. İsrail ordusu ayrıca el Ferdis, Rashaya el Fukhar, Halta Çiftliği, Kefer Şeba, Selamiye Çiftliği ve Hasbaya'daki el-Mari kasabasının eteklerini de top mermileriyle hedef aldı.
Tunus’tan İtalya’ya geçen kaçak göçmen sayısı azaldıhttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4713941-tunus%E2%80%99tan-i%CC%87talya%E2%80%99ya-ge%C3%A7en-ka%C3%A7ak-g%C3%B6%C3%A7men-say%C4%B1s%C4%B1-azald%C4%B1
Tunus’tan İtalya’ya geçen kaçak göçmen sayısı azaldı
Kaçak göçmenlerin olduğu bir tekne, İtalya'ya doğru yola çıkmadan önce Tunus Sahil Güvenliği tarafından durduruldu. (AFP)
Tunus’tan İtalya sahillerine geçen göçmen sayısı ikinci ay da üst üste azaldı. Ancak İtalya halen adalarına en fazla göç alan ülkeler arasında ikinci sırada bulunuyor.
DPA’nın bildirdiğine göre 4 Aralık itibarıyla İtalya sahillerine ulaşan kişi sayısı 152 bin 804 oldu. Bu sayı, İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre 2022'deki aynı dönemde kaydedilen 94 bin 864 ve 2021'deki 63 bin 62’ye göre daha yüksek. 17 bin 073 Tunuslu göçmen, Tunus'taki ekonomik kriz nedeniyle İtalya sahillerine ulaşmayı başardı. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Tunuslular, en çok göç edenler arasında ikinci sırada bulunuyor. Göç meselesiyle ilgilenen, Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu'ndan alınan bilgilere göre birinci sırada ise 18 bin 159 göçmenle Gine geliyor. Bununla birlikte, Tunuslu göçmenlerin sayısı kasım ayında İtalya'ya deniz yoluyla gelenler göz önüne alındığında bin 304 kişiye geriledi. Bu sayı ekim ayında bin 672, eylül ayında ise 4 bin 814 kişiydi. Forum üyesi Ramazan bin Ammar, söz konusu düşüşü deniz sahil güvenliği kontrollerinin sıkılaşmasına ve kış mevsimi iklim etkilerine bağladı. Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenler, Tunus'un sahil bölgelerinden gelen göçmenlerin toplam sayısına dahil edilmediği için, büyük bir çoğunluk oluşturuyorlar. Tunus İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, bu yıl yaklaşık 80 bin kaçak göçmen engellendi. Bunların yüzde 80'i Sahra Altı Afrika'dandı. Ammar bu bağlamda, denizde yakalanan bu göçmenlerin Cezayir veya Libya’ya sınır dışı edilmeleri gibi daha sıkı önlemlerle karşı karşıya olduğunu belirterek bunun bir tür ceza olduğunu vurguladı.
Tunus, temmuz ayında Avrupa Birliği ile kaçak göçü önleme konusunda bir mutabakat imzaladı. Ancak finansal maddeler üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle bunu nihai bir anlaşmaya dönüştürmede zorluklar yaşandı. Bununla birlikte, İtalya, Tunus kıyılarından hareket eden göçmenlerin sayısının büyük ölçüde azaldığını kabul etti.
Mısır, Gazze’de ateşkes sağlanması için çabalarına hız verihttps://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/4713921-m%C4%B1s%C4%B1r-gazze%E2%80%99de-ate%C5%9Fkes-sa%C4%9Flanmas%C4%B1-i%C3%A7in-%C3%A7abalar%C4%B1na-h%C4%B1z-veri
Mısır, Gazze’de ateşkes sağlanması için çabalarına hız veri
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik bombardımanı sürüyor. (AFP)
Mısır, bir taraftan Gazze’de ateşkes sağlanmasına yönelik uluslararası çabalarına yeniden hız verirken bir taraftan da Filistinlilerin ‘yerinden edilmesini’ kabul etmediğini bir kez daha vurguladı. Mısır ayrıca dün, ‘İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki sivil tesisleri ayrım gözetmeksizin bombalamaya devam etmesini ve Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik uyguladığı boğucu kuşatma ve sistematik aç bırakma politikasını’ kınadı.
Mısırlı bir yetkili dün yaptığı açıklamada, ‘40 tondan fazla yakıt taşıyan iki akaryakıt kamyonunun Kuzey Sina vilayetindeki Refah kara limanı üzerinden Gazze Şeridi’ne girdiğini’ bildirdi. Mısır’ın resmi haber ajansı Ortadoğu Haber Ajansı’na göre kaynak ayrıca ‘Mısır Kızılayı ve bir dizi uluslararası yardım kuruluşu tarafından sağlanan çeşitli yardım malzemeleri taşıyan 140 kamyonun ilerleyen zamanlarda ülkeye girmesi için koordinasyonun devam ettiğini’ de sözlerine ekledi.
Mısır ile Hırvatistan arasında dün Kahire’de, Mısır Dışişleri Bakanı’nın Avrupa Bölgesi’nden Sorumlu Yardımcısı Muhammed el-Bedri’nin katılımıyla, Hırvatistan Dışişleri Bakanlığı’ndan Petar Mihatov başkanlığındaki bir heyetle görüşmeler gerçekleştirildi. Mısır Dışişleri Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamaya göre Bedri, ülkesinin ‘ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kararları uyarınca Filistin-İsrail çatışmasının iki devletli çözüm yoluyla sona erdirilmesi gerekliliği’ konusundaki tutumunu yeniden dile getirdi. Ayrıca ‘Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden zorla yerinden edilmesiyle ilgili çağrıların sonuçlarına’ karşı uyarıda bulundu.
Kahire’de gerçekleşen Mısır-Hırvatistan görüşmelerinin merkezinde Filistin meselesi vardı. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Görüşmelerde, Mısır’ın Filistin topraklarında kötüleşen insani koşullarla mücadele etme çabaları, savunmasız Filistinli sivillerin korunması gerekliliği ve askeri operasyonların derhal uzun vadede durdurulması ele alındı. Bedri, Mısır’ın krizin başlangıcından bu yana kapatmadığı Refah Kapısı üzerinden Gazze Şeridi’ne sağladığı insani yardımlara dikkat çekti. Filistinlilerin Gazze Şeridi’nden zorla yerinden edilmesiyle ilgili çağrıların tehlikesini vurguladı.
Diğer yandan Hırvatistan heyeti, gerek Filistinlilerin acılarının hafifletilmesi, gerek Gazze Şeridi’ne insani yardım ulaştırılmasının önündeki engellerin kaldırılması gerekse yabancı uyrukluların ülkelerine güvenli bir şekilde ulaştırılması açısından Mısır’ın oynadığı önemli rolden övgüyle söz etti.
Mısır, Fransa’nın daveti üzerine dün Gazze Şeridi’ndeki insani duruma ilişkin Paris Konferansı’nın sonuçlarını takip etmek amacıyla sanal bir konferansa katıldı. Konferansa birçok bağışçı ülke, BM kuruluşları, uluslararası ve bölgesel kurumlar da katılım sağladı.
Mısır, Gazze’deki durumla ilgili düzenlenen çevrimiçi konferansa katıldı. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Mısır Dışişleri Bakanı’nın Afrika İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Hamdi Loza konuşmasında ‘Mısır’ın İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki sivil tesisleri ayrım gözetmeksizin bombalamaya devam etmesini ve Gazze Şeridi’nde sivillere yönelik uyguladığı boğucu kuşatma ve sistematik aç bırakma politikasını kınadığını ve bunun uluslararası insancıl hukukun apaçık bir ihlali olduğunu’ söyledi. Mısır Dışişleri Bakanlığı’na göre Loza sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunlar, masum sivillerin akan kanının durdurulması ve felaket niteliğindeki insani duruma müdahale edilmesi amacıyla derhal sürdürülebilir bir ateşkese varılması ve Gazze Şeridi’ne yeteri kadar ve hızlı bir şekilde insani yardımların girişine izin verilmesi için uluslararası toplumun bütün çabalarını seferber etmesini gerektiriyor.
Loza aynı zamanda ‘Mısır’ın Filistin halkının direnişine verdiği desteğin devam ettiğini, Gazze halkına insani yardım sağlamaya devam ettiğini ve Filistinlileri Batı Şeria’dan veya Gazze Şeridi’nden zorla yerinden etmeye yönelik girişimlere kararlılıkla karşı durduğunu’ vurguladı.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri de Gazze Şeridi’nde derhal ateşkes ilan edilmesi, Filistinli sivillere koruma sağlanması ve insani yardıma düzenli erişimin tesis edilmesinin önceliğine dikkat çekti. Ayrıca Mısır’ın, yerinden edilmiş Filistinlilerin her ne surette olursa olsun toprakları dışına zorla göç ettirilmesi veya yerleştirilmesine karşı olduğunu bir kez daha vurguladı. ABD Senatosu üyeleriyle yaptığı görüşmelerde Şukri, ülkesinin ‘ABD yönetiminin Filistin davasının tasfiye edilmesini ve bölgenin güvenliği ve istikrarını daha da bozmayı hedefleyen bu tür fikirlere karşı gösterdiği muhalefeti sürdürmesini’ beklediğini kaydetti. Şukri böyle bir durumun ‘çatışma dairesini genişleteceğini, uluslararası meşruiyet kararlarının yanı sıra uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk maddelerinin apaçık bir şekilde ihlal edilmesine yol açacağını ve işgalci güç olarak İsrail’in yükümlülükleri ile çelişeceğini’ belirtti.
Samih Şukri, ABD’li bir senatör ile görüşme gerçekleştirdi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd salı akşamı yaptığı açıklamada, Bakan Şukri’nin görüşmeleri sırasında ‘Mısır’ın ABD ile arasındaki çok yönlü stratejik ortaklığa verdiği öneme’ değindiğini söyledi. Şukri’nin şu sözlerini aktardı:
Çalkantılı bölgesel ve uluslararası durumların hassasiyeti, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın ve bunun güçlendirilmesi için çalışmanın ve bölgede barış ve güvenliğin tesisi amacıyla her türlü koordinasyon ve ortak çalışmanın yoğunlaştırılmasının önemini göstermektedir.
Bu bağlamda bazı senatörler Gazze Şeridi’ndeki durumla ilgili zorlukların ve bunun bölge ve komşu ülkelerin istikrarı üzerindeki etkisinin farkında olduklarını ifade etti. ‘Mısır’ın bölgede istikrarın direği olarak oynadığı önemli rolü ve geçmiş dönemde insani ara ve esir takasıyla ilgili olarak gösterdiği çabalara’ övgüde bulundular.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة