UNRWA Genel Komiseri, Şarku’l Avsat'a konuştu: Zor durumdayız ve Filistinlileri desteklemeye devam ediyoruz

Şarku’l Avsat'a ajansın gençlik grubunu geliştirmeyi ve onları işgücü piyasasına tanıtmayı amaçladığını söyledi. Ayrıca Suudi Arabistan ile stratejik iş birliğine değindi.

UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
TT

UNRWA Genel Komiseri, Şarku’l Avsat'a konuştu: Zor durumdayız ve Filistinlileri desteklemeye devam ediyoruz

UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)
UNRWA Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Riyad'da Şarku’l Avsat ile konuşurken (Fotoğraf: Ali ez-Zahiri)

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, kurumun mali gelirlerinin 2012'den beri dondurulduğunu açıklayarak, ajansın zor durumda olduğu ve sürdürülebilir bir finansman kaynağına ihtiyacı olduğu uyarısında bulundu.
Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda Lazzarini, Suudi Arabistan ile ilişkiyi stratejik olarak nitelendirerek, 2022 yılı sonunda 27 milyon dolar olarak tahmin edilen cömert Suudi desteğinin, UNRWA’nın iş ve faaliyetlerinin devam etmesine ve mevcut finansal açığın üstesinden gelinmesine katkıda bulunduğunu belirtti.
Genel Komiser, UNRWA'nın uluslararası kuruluşlarla yürüttüğü ortaklık ve iş birliklerinin, çalışmalarının tamamlayıcısı olduğunu belirterek, teşkilatın ‘kapsamlı barış sağlanana kadar’ Birleşmiş Milletler (BM) yetkisine uygun olarak Filistinli mültecilere yönelik taahhüdünü yerine getireceğini teyit etti. Genel Komiser, dünya çapındaki siyasi olayların teşkilatın çalışmalarına etkisi ve devletlerin yükümlülüklerinin azalması da dahil olmak üzere birçok konuya vurgu yaptı. 
Lazzarini, Suudi Arabistan ziyaretinin ‘ilişkileri güçlendirmeyi ve iki taraf arasındaki iş birliği ve ortaklığın geleceğini tartışmayı’ amaçladığını söyledi.
Lazzarini, “Suudi Arabistan, mali desteğiyle önemli ve siyasi bir ortak. Toplantı, ortaklığın mevcut durumu ve geleceği hakkındaydı. Görüşmelerde özellikle bölgedeki büyük zorluklar ve gelişmeler ışığında gençlik grubunu desteklemek, becerilerini geliştirmek ve iş gücü piyasasına tanıtmak gibi ajansın çalışmalarının bazı yönleri üzerine tartışıldı” dedi.
Lazzarini, görüşmelerin ikinci yönünün ise UNRWA gibi büyük bir BM kuruluşunu destekleyerek ve bölgesel istikrara katkıda bulunarak Suudi Arabistan’ın bölgedeki istikrarı desteklemedeki büyük bölgesel rolü üzerinde nasıl çalışılacağı olduğunu sözlerine ekledi. Genel Komiser, “Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi (KSRelief) Genel Müdürü Dr. Abdullah er-Rabia ile tanıştım. Merkez, teşkilatın önemli bir ortağı ve birkaç proje üzerinde çalışıyoruz. Toplantımız, ilişkinin geleceğini ve nasıl geliştirileceğini tartışmak ve özellikle merkezin odaklandığı alanlar olmak üzere Filistinli mültecilerin yararına ortaklıklar üzerinde çalışmak içindi. Ayrıca bu ay Riyad'da düzenlenecek olan Riyad Uluslararası İnsani Yardım Forumu'nda da konuşmacı olacağım” dedi.
Lazzarini, “Ziyarette ayrıca, çok yıllı anlaşmalara girme olasılığı da dahil olmak üzere stratejik iş birliği ele alındı ​​ve bu, Suudi Arabistan'ın genel olarak insani yardım ve kalkınma operasyonlarını desteklemek için bölgede oynadığı geleneksel rolün kapsamına giriyor” dedi.
UNRWA Genel Komiseri, ajansın bu yılın başında 1,6 milyar dolar toplamak için başlattığı çağrının, eğitim, sağlık ve insani yardım hizmetlerinde sunulması beklenen temel programlar olan faaliyetlerini kapsadığını belirtti. Bu meblağın yaklaşık 840 milyon doları, çoğu hemşire, doktor ve mühendislerden oluşan sağlık personeli ve öğretmenleri yani 30 bin çalışanı kapsıyor. İnsani yardım çağrılarının altında iki ek bileşen daha var. Birincisi savaş nedeniyle Suriye'de, ikincisi ise Doğu Kudüs ve işgal altındaki Gazze Şeridi dahil Batı Şeria'yı içeren Filistin topraklarında kullanılmak üzere yaklaşık 750 milyon dolar.
Lazzarini, ‘son yıllarda, yüksek yaşam maliyeti nedeniyle UNRWA hizmetlerinin arttığına ve bakım ve hizmet düzeyini korumak amacıyla ek projeleri finanse etmek için tesislerin genişletilmesine ihtiyaç duyulduğuna’ dikkati çekti. Genel Komiser ayrıca, çekirdek program bütçesinin yüzde 40'ının bazı ülkelerle yapılan çok yıllı anlaşmalar yoluyla sağlandığını da açıkladı.

Sürdürülebilir bir finansman sistemi
Philippe Lazzarini, UNRWA için sürdürülebilir bir finansman sistemi kurmanın ‘çok önemli’ olduğuna inanıyor ve son yıllarda bu konuyu ele almak için alternatifler bulmaya çalıştığını belirtiyor. Lazzarini, “Yıllar boyunca ülkelere UNRWA'dan ne beklediklerini anlattığımız bir strateji geliştirerek alternatifler bulmaya çalıştım. Ayrıca çok yıllı finansman anlaşmaları yapmaya çalıştım. Birçok ülkeyle ortaklıklar kurmaya ve UNRWA'ya fon sağlamanın yerine geçen faaliyetleri doğrudan sahada desteklemeye çalıştık” dedi.
Komiser “Devlet hizmetlerine benzer hizmetler verdiğimiz için biraz zor durumdayız. Eğitimde 700'e yakın okulumuz, 440 sağlık ocağımız var. 3 milyona yakın mülteciye doğrudan hizmet veriyoruz ama ülkeler gibi vergi koymak, hak sahiplerinden gelir toplamak gibi mali politika hizmetlerimiz yok” açıklamasında bulundu.
UNRWA Genel Komiseri, UNRWA'nın önümüzdeki üç yıl için yenilenmesinin, BM üye devletlerinin ajansın faaliyetlerini aynı dönem için finanse etme taahhüdünün eşlik etmesi gerektiğine işaret etti. Lazzarini, “Küçük de olsa finansman kaynakları bulmak için İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi bazı bağışçılarla görüştüğümüz gibi, çok sayıda anlaşma imzalamaya ve yatırım yapmaya devam edeceğiz. Aynı şekilde, finansman konusunda ani yükseliş ve düşüşleri önlemek için faizsiz uzun vadeli borçlanma sistemini uygulayacağız” dedi.

Durgunluk ve çatışmalar
Lazzarini, bölgedeki ve dünyadaki siyasi olayların ajansın finansman sürecine etkisine ilişkin bir soruya “Bu soruyu cevaplamak zor. Ukrayna savaşı ve her krizle birlikte, dünyadaki tüm insani ihtiyaçlara dağıtılan sınırlı kaynaklar olan bağışçı ülkelerden gelen kaynaklar için bir tür rekabet yaşanıyor. UNRWA'nın mali kaynakları 2012 yılından bu yana donduruldu. Ancak enflasyon oranları ve ortaya çıkan ihtiyaçlar, nüfus ve fiilen yararlanan kesimlerin sayısındaki artıştan kaynaklanmıştır. Mali yük daha da artıyor ve her yılın sonunda hizmet sunmaya ve maaşları ödemeye devam etmemizi tehdit eden bir kriz oluyor. Bu nedenle bağışçı ülkelerden bize ek meblağlar vermelerini istiyoruz” şeklinde cevap verdi.
Lazzarini ayrıca, İngiltere’deki gibi çeşitli krizlerin yardımlarda azalmaya yol açtığını ve durgunluk nedeniyle dış yardımda yüzde 60'lık bir kesinti yaşandığını belirtti. Lazzarini, “Ayrıca döviz kurları dalgalanıyor, geçen yıl euro fiyatı düştü ve Avrupa ülkelerinin önemli bağışçılar olduğunu bildiğimiz için tüm bunlar gelirlerimizde düşüşe neden oldu. Ancak temelde ülkelerin krizlerine rağmen ihtiyaç devam ediyor” dedi.
Yukarıdakilerin hepsine ek olarak, UNRWA Genel Komiseri, 2021 yılında Arap ülkelerinin toplam katkılarının yalnızca yüzde 3'e düştüğünü, bunun da yüzde 25 olan önceki katkılardan önemli bir düşüş olduğunu belirtti. Lazzarini, “Yaklaşık 4 yıl önce her yıl açık verdiğimiz yeni bir dinamik ortaya çıktı. Bu yıl açık 70 milyon doların üzerinde. Bu bağlamda, geçen yıl Ekim ayında 27 milyon ABD doları tutarında cömert desteğiyle faaliyetlerimizin devam etmesinde ve organizasyonun finansman açığının kapanmasında büyük katkı sağlayan Suudi Arabistan'a teşekkür ederiz” dedi.

UNRWA'nın geleceği
Philippe Lazzarini, ajansın diğer BM örgütleriyle başvurduğu ortaklıklara ilişkin birçok Filistinli tarafından dile getirilen endişelerin farkında olduğunu belirterek, bu endişelerin UNRWA’nın hizmetlerini sona erdireceği varsayımına dayandığını söyledi. Ancak bu ortaklıklar zamanla UNRWA hizmetlerinin yerini alacak yeni faaliyetler üretebilir.
Ancak Lazzarini, “BM içinde, tüm kuruluşlarının birbirine katılması ve iş birliği yapması gerektiğine dair bir varsayım var. Bizim bakış açımız, mükemmel hizmet sunumunu nasıl sürdüreceğimizdir” dedi. Bu korkuların ‘siyasi bir ufkun olmaması ve bölgedeki Filistinli mültecilerin yalnız ve terk edilmiş olduğu hissine yol açan siyasi değişimler nedeniyle’ arttığını vurguladı.
Lazzarini, “UNRWA'nın Filistinli mültecilere hizmet sağlama yetkisi temelinde taahhütlerine bağlı olduğunu ve siyasi bir çözüme ulaşılana kadar hiçbir şeyin yerini alamayacağını onaylıyorum. Bu nedenle ortaklıklar devam edecek ve bunlar bir alternatif değil, yararlanıcı kesimlere daha yüksek verimliliğe sahip hizmetler sağlamanın bir tamamlayıcısı olacaktır” dedi.



Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
TT

Andri Snaer Magnason: Günümüzde her şeyi sonuna kadar sömürme eğilimindeyiz

İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)
İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason, Mantova, İtalya, 10 Eylül 2021 (Getty Images)

Nesrein El-Bakhshawangy

Yazar, müzisyen, belgesel film yapımcısı ve çevre aktivisti Andri Snaer Magnason, şiir, roman, tiyatro, çocuk ve genç yetişkin edebiyatı ve bilimsel kitaplar yazarak İzlanda Edebiyat Ödülü'nü tüm dallarında kazanan tek isim. Magnason, “LoveStar: A Novel” (Love Star) adlı kitabıyla 2016 yılında Fransa'da En İyi Yabancı Bilim Kurgu Romanı ödülü de dahil olmak üzere birçok ödül kazandı.

Magnason, 1973 yılında doğdu, İzlanda Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Ancak çevre ve iklim değişikliği konuları ilgisini çeken yazar, yazılarında başlıca olarak bu konuları ele aldı. Ülkesinin temiz enerjiye geçmesi ve ulusal dilin önemi gibi alanlarda sıkı çalışmalar yapmak üzere 2016 yılında cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koydu. Çalışmaları İngilizce, Fransızca, Japonca, Arapça ve Türkçe dahil olmak üzere 30'dan fazla dile çevrildi.

İşte Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı İzlandalı yazar Andri Snaer Magnason röportajın tam metni;

*Çevre ve iklim değişikliği hakkında yazmaya ilk olarak ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Milenyumun başlarında İzlanda'daki birçok önemli yer kentleşme tehdidi altındaydı. Örneğin, belirli bir kaz türünün dünyadaki en büyük yuvalama alanı sular altında kalmıştı. Bunun gibi tehdit altındaki pek çok yerin yazabileceklerimden çok daha önemli olduğunu hissettim. Bu alanları koruyup koruyamayacağımı, dünyaya bir roman ya da yeni bir kitapla yapabileceğimden daha fazla katkıda bulunup bulunamayacağımı merak ettim. Daha sonra bu düşüncelerimi, bazen doğrudan, kurgusal olmayan bir biçimde, bazen de bilim kurgu, şiir ya da çocuk kitaplarında konu etrafında örmenin bir yolunu buldum ve bunları bir kitaba dönüştürdüm.

LoveStar: A Novel kitabında en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim.

Teknoloji ve özgürlük

*LoveStar: A Novel adlı romanınız teknoloji ve özgürlük arasındaki çatışmayı ele alıyor. Sizi bu romanı yazmaya iten neydi?

LoveStar: A Novel oldukça çılgın bir roman. İçinde bulunduğumuz çağın mitlerine karşı ilerleme ve teknoloji dünyasını keşfetmek ve şu anki trajik tanrılarımızı incelemek istedim. Yani Elon Musk ya da Steve Jobs gibi girişimciler dünyada devrim yarattılar, ama aynı zamanda kendilerini de yok ettiler. Onlar bana dünyayı istila eden ve bedenlerini ya da ruhlarını ele geçiren fikirlerin sadece ev sahipleri gibi görünüyorlar. Bu roman sosyal medyanın hayatımıza girmesinden önce yazıldı. Bu yüzden Jobs ve Musk'ın romanın ilham kaynağı olduğunu söylemek yanlış olur. Bu roman onları bu yolculuğa çıkmadan önce yazıldı. Yaklaşan internet çağının vaat ettiklerini, bağlantı ve veri çağını ve bu gelişen teknolojilerin sonuçlarını keşfetmek istedim. Sahte haberler, bilgi balonları ve kişiselleştirilmiş derecelendirmeler kitapta geçse de bunlar o zamanlar gündemde olan konular değildi. George Orwell’ın 1984 adlı kitabını, Kurt Vonnegut ve Aldous Huxley'in eserlerini, kendi zamanlarının gerçekliğine nasıl tepki verdiklerini ve bizim gerçekliğimiz için ne tür bir tepki hayal ettiğimi düşünüyordum. Uluslararası şirketlerin etiği ‘eğer biz yapmazsak başkası yapacak, o yüzden biz de yapmalıyız’ şeklindedir.

sdwcfvrgbt
LoveStar: A Novel adlı romanın kitap kapağı

*Peki bu romanda modern kapitalizmi ve onun toplum üzerindeki etkisini eleştirirken size ilham veren neydi?

Ben bunu daha çok araştırma, taklit ve deney olarak görüyorum. Doğanın ya da insan etkileşimlerinin ve kültürün giderek daha fazla alanının metalaştığını hissettim. Yeni teknolojinin, daha önce mümkün olmayan insan ilişkilerinden yararlanma ve bunlardan faydalanma olanaklarını nasıl açacağını düşündüm. Hiçbir şeyin kendi haline bırakılamayacağına, çağımızda her şeyi sonuna kadar sömürme eğiliminde olduğumuza tanık olmaktan ilham aldım ve bu romanda en son aşkın, ölümün ve dinin sonuna kadar sömürülmesi gerektiğini gösterdim. LoveStar: A Novel, bu 'kaynakları' sonuna kadar kullanmanın yollarını buluyor.

İklim değişikliği meseleleri

*Bize “On Time and Water” (Zaman ve Suya Dair: Bir Buzula Ağıt) adlı kitabı yazma sürecinden bahseder misiniz? Kitabın beyaz perdeye uyarlanma fikri nasıl ortaya çıktı ve filme nasıl hazırlandınız?

Yaşadığım zamanın ve mekânın bir yazarı olarak, bu konu benim için yazılması gereken en önemli konuydu. İklim değişikliği meseleleri üzerine yazılan çoğu yazının ilgi çekici olmadığını ve hatta yapay zeka tarafından yazılmış gibi tahmin edilebilir olduğunu gördüm. Bu konuların akıbetini öngörebildiğimi ve anlatı yoluyla bunlar hakkında beyin fırtınası yapabildiğimi fark ettim. İletişim yeteneği, bilimsel konuları ortalama bir insana açıklamak için büyük önem taşısa da bunun ötesine geçilmesi gerektiğini hissettim. Daha derin bir yaklaşım gerekiyordu. Bu dilden daha büyük bir şey. Zira bu temiz enerji dünyasına doğru bir paradigma değişimiyle ilgili ve bir paradigma değişiminde dil ve normlar yıkılmaya başlar.

ccdfvrbg
On Time and Water romanının kitap kapağı

İçinde yaşadığımız zamanı anlamadığımızı nasıl anlayabiliriz? Kitap ailemle ilgili, büyükannem ve büyükbabam 1950'lerde buzul kaşifleriydi. Kitap, bir yandan da zamanı ele alıyor. Çünkü 2100 gerçekten ne anlama geliyor? Biz bunu nasıl anlıyoruz? Kelimeler ne anlama geliyor? Olaylar 1000 ya da 2000 yıl sonra hala iklim değişikliği olarak adlandırılacak mı yoksa başka bir isimle mi anılacaklar?

Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor.

Çocuklar ve çevre

*Bir çocuk edebiyatı yazarı olarak, sizce çocukları ve gençleri çevreyle ilgili konularda erken yaşta eğitmek önemli hedeflere ulaşılmasına nasıl yardımcı olabilir?

Çocukların ve gençlerin tüm eğitim metotlarıyla temiz enerjiye geçişin önemi konusunda bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü geçtiğimiz yüzyılın tasarım yöntemleri, alışkanlıkları ve endüstrisi artık eskidi. Yeni nesillerin ‘nasıl çiftçilik yapılır, nasıl inşaat yapılır, nasıl seyahat edilir?’ gibi pek çok şeyi yeniden keşfetmesi gerekiyor. Benim yaşıma geldiklerinde tüm dünyanın temiz enerjiye ihtiyacı olacak. Bu büyük bir değişim ve zorluk. Bugün doğan bir çocuk 2100 yılı civarında emeklilik yaşına ulaşacak. Şu anda dünyamız gelecekte istikrarlı olacak şekilde tasarlanmamıştır.

tynm
The Casket of Time (Yonder) kitabının kapağı

Bir genç yetişkin romanı olan The Casket of Time'da modern hikayeleri antik destanlarla birleştirirken karşılaştığınız zorluklar oldu mu?

Yeni bir eser yazarken karşılaşılan başlıca zorluk, eserin çerçevesini belirlemektir. Eser bir seri mi olmalı? Üç kitap mı, beş kitap mı? Ya da çok uzun bir kitap olabilir. Ama ben uzun kitaplardan ziyade kısa ve konu odaklı hikayeleri seviyorum. Bu yüzden geleceğin ve geçmişin hikayelerini bir arada örmek ve bunları mantıklı, şaşırtıcı ve izleyiciler için eğlenceli hale getirmek zordu, ama umarım başarmışımdır.

Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabilir, ancak bir kelime de bin resimden daha fazlasını anlatabilir.

*Kişisel internet sitenizde “Ben Noam Chomsky ve Lewis Carroll'un gayrimeşru oğluyum” diye yazmışsınız. Onların yazıları çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Chomsky'nin dilbilim teorilerini inceledim. Carroll ise beni vahşi ve eğlenceli hayal gücüyle etkiledi. Kelimelere ve dile olan ilgi ve hayal gücünüzü ne kadar genişletebileceğinizi görmek gibi şeyler zihnimde takılıp kaldı.

*“Dreamland” (Düş ülkesi) kitabınızın belgesel film haline getirilmesiyle birlikte, edebiyatın görsel eserlere dönüştürülmesinin önemini nasıl görüyorsunuz?

Gerek sözlü anlatıcılık gerek kitapta yazılı, gerekse müzikal ya da film olarak olsun hikayelerin farklı ifade biçimleri her zaman ilgimi çekmiştir. Farklı formlardan çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Her ifade biçiminin kendi kuralları ve kendi büyüsü vardır. Bir resim bin kelimeden daha fazlasını anlatabileceği gibi bir kelime de bin resimden fazlasını anlatabilir.

*Sizi 2016 yılında İzlanda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmaya iten neydi? Sizce bir şair ve romancı böyle bir makamda ne kadar başarılı olabilir?

İzlanda cumhurbaşkanı devletin bir temsilcisidir. Doğrudan bir gücü olmasa da nüfuzu vardır. Benim gündemim İzlanda dilinin korunmasının önemi konusunda farkındalık yaratmak ve İzlanda'nın iklim değişikliğinin etkileri konusunda küresel bir eylem örneği haline gelmesini sağlamaktı. Cumhurbaşkanlığı daha çok kelimeler, kavramlar ve vizyonla ilgili. Bu, bugün her zamankinden daha önemli olduğu için gündeme getirebileceğimi düşündüğüm bir konuydu.

*Tüm ilgi alanlarınız arasında en çok neyle gurur duyuyorsunuz ve neden?

Belki çocuklarım! Dört tane çocuğum var. Ama birçok ülkedeki insanlara ulaşan çok farklı türde sanat yapma becerimle gurur duyuyorum. İzlandaca yazmak ve çeviri yoluyla Arapça konuşulan ülkelerdeki biriyle konuşmak ve yazının hala sınırları aşabildiğini görmek harika. Bununla gurur duyuyorum.

*Belgesel film yapımcısı olarak yaptığınız çalışmalar yazarlığınızı nasıl etkiledi?

Kariyerimi tarımdaki gibi bir tür ürün rotasyonu olarak görüyorum. Ürün rotasyonunda bir yıl patates ekersiniz, ertesi yıl arpa ve sonra belki de bir yıl boyunca tarlada yabani otların büyümesine izin verirsiniz. Böylece her tarla diğerini besler. Of Time and Water'ı yazarken kendimi bir belgesel film çekiyormuş gibi hissettim. Bilim insanlarıyla, yaşlılarla, Dalai Lama gibi kişilerle röportajlar yaptım. Ama sonra elimdeki malzemenin o kadar büyük olduğunu fark ettim. Bunun kitaplaştırılması gerektiğini düşündüm ve şimdi de bir belgesel film oldu.

*Belgesel filminiz “The Hero's Journey to the Third Pole - a Bipolar Musical Documentary with Elephants” (Kahramanın Üçüncü Kutba Yolculuğu: Fillerle Bir Bipolar Müzikal Belgesel) adlı belgesel filminiz, bipolar bozukluğu olan kişilerle ilişkili ruh sağlığı sorunları ve yaratıcı yetenekler konusunda farkındalık yaratmayı mı amaçlıyor?

Akıl hastalıkları üzerine tartışmak zor ve hassas bir konu. Filmimde, bipolar bozukluk şikayeti olan iki kahramana kendileri hakkında konuşma şansı verdik. Filmde tıpkı hepimiz gibi çok sempatik iki insan görüyoruz. Yani hayatlarının bir noktasında normal biri gibi muamele görüyorlar. Ancak hastalığın depresif evrelerinde karanlık zamanlardan geçerken manik evrelerinde yıldızlara dokunacak kadar coşkulu olabiliyorlar. Ardından farklı bir bilinçle ve hepimizin bir şekilde öğrenebileceği yeni bir insanlık durumu anlayışıyla geri dönüyorlar.