Mısır ve İtalya yasadışı göç ile mücadelede iş birliği yapıyor 

Mısır Dışişleri Bakanı Şukri, İtalya temsilcisi Craxi’yi Kahire’de kabul etti

Mısır Dışişleri Bakanı Kahire’de, İtalya Cumhuriyet Senatosu Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Stefania Craxi’yi kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Kahire’de, İtalya Cumhuriyet Senatosu Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Stefania Craxi’yi kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
TT

Mısır ve İtalya yasadışı göç ile mücadelede iş birliği yapıyor 

Mısır Dışişleri Bakanı Kahire’de, İtalya Cumhuriyet Senatosu Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Stefania Craxi’yi kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)
Mısır Dışişleri Bakanı Kahire’de, İtalya Cumhuriyet Senatosu Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Stefania Craxi’yi kabul etti (Mısır Dışişleri Bakanlığı)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, “Mısır ile İtalya arasındaki ilişkilerde son zamanlarda tanık olunan ivmeyi sürdürmenin ve iki ülkenin üst düzey yetkilileri arasında karşılıklı ziyaretlerin sıklığını artırmanın önemini’ vurguladı. Şukri Kahire’de İtalya Cumhuriyet Senatosu Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Stefania Craxi ile gerçekleştirdiği görüşmede, Akdeniz’deki yasadışı göç olgusu başta olmak üzere iki ülke için ortak önem teşkil eden birkaç dosyayı ele aldı. Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Ebu Zeyd, Şukri’nin görüşme sırasında “Mısır’ın, yasadışı göç olgusunu sadece güvenlik eksenine indirgemeyerek kalkınma ve sosyal yönleriyle ele alan kapsamlı mücadele vizyonundan’ bahsettiğini söyledi. Mısır Dışişleri Bakanlığı sözcüsüne göre Şukri aynı zamanda ‘teröre finansman sağlayan kaynaklarının kurutulmasını ve bu olgunun ekonomik, sosyal ve dini kökenlerini ele alınmasını içeren bir yaklaşımla yürütülen terörle mücadele çabalarına’ da değindi.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Şukri, Mısır-İtalya ilişkilerinin güçlendirilmesine övgüde bulundu ve iki ülke yetkilileri arasındaki görüşmelere dikkat çekti. Bu görüşmelerin başında, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin Mısır’ı ziyareti ve Şarm eş-Şeyh’te düzenlenen 27. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP27) sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ile görüşmesi geliyordu. Ayrıca Mısır Dışişleri Bakanı, Roma ziyaret ederken, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani de geçen ay Kahire’yi ziyaret etmişti.
Ebu Zeyd, görüşme ile ilgili olarak “Mısır-İtalya ilişkilerinin tarihi ve derinliği vurgulandı. Dışişleri Bakanı, Mısır'ın iki ülkenin ortak kültürel mirasının ve halk iletişiminin yanı sıra Akdeniz bölgesinin, kültürlerin ve iki ülke arasındaki ekonomik ve kültürel etkileşimlerin ortak noktası olmasından duyduğu gururu dile getirdi” açıklamasında bulundu. Sözcü ayrıca “Görüşmede, mevcut büyük potansiyellerin en iyi şekilde kullanılmalarını sağlamak için Mısır-İtalya iş birliği çerçevelerini geliştirmenin yolları ele alındı. İtalya Dışişleri Komisyonu Başkanı Craxi, iki ülke arasındaki dostluğun ışığında, ülkesinin çeşitli alanlarda işbirliğini ilerletmeye öncelik verdiğini belirtti” ifadelerine de yer verdi.
Sözcüye göre, Şukri ‘Mısır hükümetinin, Mısır pazarının gelecek vaat eden sektörlerine İtalyan yatırımlarını kolaylaştırmaya ve İtalyan Kalkınma ve İşbirliği Ajansı’nın Mısır ulusal kalkınma projelerine, özellikle de Onurlu Yaşam girişimine katılımını artırmaya verdiği önemi’ ısrarla vurguladı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’ne göre, Senatör Craxi ‘insan hakları ulusal stratejisini ve bu stratejinin Mısır vatandaşlarının hayatını iyileştirmeye ve temel haklarından tam olarak istifade etmelerine katkıda bulunacak şekilde uygulanması açısından kaydedilen ilerlemeye’ övgüde bulundu. Sözcü ayrıca “Görüşme, ortak ilgi alanına giren bir dizi bölgesel ve uluslararası konu hakkında görüş alışverişinde bulunmak için iyi bir fırsat sağladı. Bunların başında Ukrayna krizi ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomik koşullarına olumsuz yansımaları geliyor zira bu krizin bir an önce çözülmesi için uluslararası ortak çabalar gerekiyor. Aynı şekilde, Filistin topraklarındaki mevcut tırmanma ve Libya kriziyle ilgili gelişmeler de ele alındı Senatör Craxi, bölgedeki çeşitli dosyalara ilişkin Mısır vizyonunu dinlemek istedi” dedi.
Diğer yandan Bakan Şukri, bu sorunların çözümüne ve bölgede istikrar ve barışın sağlanmasına yönelik çabalara değindi.



AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
TT

AB’nin “iki devletli çözüm” yol haritası büyük engellerle karşı karşıya

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)
AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el Maliki (EPA)

Avrupa Birliği (AB), Gazze Savaşı'nın üzerinden 109 gün geçmesine rağmen, üyeleri arasında derinleşen anlaşmazlıklar ve kendi içinde her biri büyük ölçüde bağımsız bir çizgiyi takip eden üç bloğun oluşması nedeniyle ateşkes çağrısı yapan tek bir toplu bildiri yayınlamayı başaramadı.

Ancak Pazartesi günü geçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün Dışişleri Bakanları ile Arap Birliği Genel Sekreteri’nin yanı sıra Filistin ve İsrail ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell tarafından Gazze savaşındaki gelişmeleri “ertesi gün” olarak adlandırılan gün konusunda bir paradoks görüldü. Buradaki ironi, Avrupalıların bölünmelerine rağmen AB, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Arap Birliği'nin düzenlediği "barışa hazırlık konferansı düzenlenmesi" çağrısına dayanan bir plan üzerinde anlaşması oldu. Filistinli ve İsrailli tarafların yokluğunda düzenlenebilecek konferansa ABD ve Birleşmiş Milletler (BM) de davet edildi. Amaç, “iki devletli çözümü” sahada gerçeğe dönüştürmek.

Avrupa planı, "barış için yol haritası" olarak adlandırılabilir. AB Ortadoğu Barış Süreci Özel Temsilcisi Sven Koopmans tarafından hazırlanan plan, Pazartesi günkü toplantıdan önce AB’nin 27 üyesine dağıtıldı. Hollanda, Danimarka ve Baltık Denizi ülkelerinin yanı sıra Almanya, Avusturya ve Çek Cumhuriyeti ağırlıklı olmak üzere AB içinde İsrail'e en yakın grubun buna karşı çıkmadı.

Onayın ana sinyali, bugüne kadar sadece diplomatik ve siyasi olarak değil, özellikle Alman ordusunun sahip olduğu en son silah ve teknolojileri sağlayarak kesinlikle İsrail'in yanında olmayı taahhüt eden Almanya'dan geldi. Berlin'in yaptığı son şey, Uluslararası Adalet Divanı önünde İsrail'e verdiği desteği teyit etmek ve İsrail'in Gazze'de “soykırım” yapmadığını tekrar tekrar iddia etmek oldu.

Paris'teki siyasi kaynaklar, Avrupalıların, yönelimleri ne olursa olsun, "Bugün Gazze savaşının İsrail'in sorunlarını çözmeyeceği ve bu başarılsa bile Hamas'ın ortadan kaldırılacağı kanaatine vardıklarını" ancak Hamas’ın yerini başka nesillerin alacağını ve bunun son olmayacağını söylüyor. Bu kaynaklar, Avrupalıların bugün İsrail'i kendisinden daha doğrusu onun yetkililerinden kurtarmaları gerektiğini düşündüklerini ve bunu başarmanın yolunun da İsrail'den geçtiğini aktarıyor.

srftbn
Netanyahu 18 Ocak'ta Tel Aviv'de basına konuşuyor (DPA)

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yaptığı açıklamada, “Böyle bir çözüm duymak istemediklerini söyleyenler başka bir alternatif de sunmadı” diyerek, barışın bölgenin tüm sakinlerini kapsamadığı sürece sağlanamayacağını ifade etti. Borrell, "Akıllarında başka hangi çözümler var? Tüm Filistinlilerin ayrılmasını sağlamak mı? Ya da hepsini öldürmek mi? Amacın, Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğunu söylemek tek taraflı. Çünkü bu, Hamas'ın ne zaman yeterince zayıf olduğuna karar vermenin İsrail'e bağlı olacağı anlamına geliyor. Bu şekilde çalışmaya devam edemeyiz” dedi.

Gerçek şu ki, Avrupalıların ortaya attığı şey yeni bir şey değil, çünkü “barışın belirleyicileri” yıllardır biliniyor ve iki devletli çözüm, John Kirby'nin başarısız olduğu 2014'ten bu yana tartışılmıyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama’nın danışmanı olan Kirby, İsraillileri Batı Şeria'daki yerleşim hızını azaltmaya ikna edemedi. Ancak bugün yeni olan şey, AB’nin farklılıklarını ve bölünmelerini bir kenara bırakmayı başarması.

AB’nin 7 Ekim'den bu yana sağladığı sınırsız desteğe rağmen AB’nin yayınladığı her açıklamaya İsrail’de büyük şüpheyle bakılıyor. Bunun son kanıtı, Fransız gazetesi Le Monde'un, İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz'ın Avrupa Birliği dışişleri bakanlarıyla yaptığı toplantıda aktardığı haber. Haberde Katz, İsrail’in tek müttefiki olduğunu bunun da ABD olduğunu ifade etti. Bu da Tel Aviv’in Brüksel’in değil yalnızca Washington’un planını kabul edeceği anlamına geliyor. Katz planı tartışmayı reddetti ve bunun yerine iki video kaset yayınladı. Birincisi İsrail'in Gazze Şeridi'ne liman olarak istediği yapay adayı, diğeri ise İsrail'i Hindistan'a bağlayan tren hattının güzergahını gösteriyor.

sdcevr
ABD Başkanı Joe Biden, 19 Ocak'ta ABD belediye başkanlarının toplantısı vesilesiyle Beyaz Saray’da konuşuyor (Reuters)

Avrupa Birliği'nin aradığı çözümün, İsrail'i tüm uluslararası forumlarda savunan, ona silah, teçhizat ve her türlü desteği sağlayan ABD tarafından benimsenmeden gün ışığına çıkamayacağına dair köklü bir kanaat var. Dolayısıyla onları etkileyebilecek ve bu tür bir çözümü kabul etmeye itebilecek olan taraf da AB. Geçtiğimiz hafta ABD Başkanı Joe Biden ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen son telefon görüşmesi, Netanyahu'nun reddettiği iki devletli çözüm konusunda aralarındaki derin anlaşmazlığı kamuoyuna ortaya çıkardı.

Pek çok analist, Netanyahu'nun cesaretini ve Biden'ı kızdırma isteğini iki devletli çözümü reddetmesini iki ana faktörle tekrarlayarak açıklıyor: Bunlardan biri, aşırı sağla olan siyasi ittifaka esir olması, iki devletli çözüme açılması durumunda bu ittifakın sürekli çökmesi ve Knesset'te sahip olduğu küçük çoğunluğu kaybetmesi tehdidi, ikinci ise Biden, başkanlık mücadelesinde İsrail'i desteklemek için Yahudi seslerine ve ABD'de İsrail adına çalışan dernek ve kuruluşların etkisine yöneldi. Ayrıca, Biden  İsrail Avrupalıların, Arapların ve dünya ülkeleri ve halklarının ezici çoğunluğunun istediği barışçıl çözümü kabul etmesi için İsrail'e ciddi baskı uygulayabilecek bir konumda.

Netanyahu iki devletli çözüme her zaman karşı çıktı ve bunu yalnızca bir kez ve gönülsüzce kabul etti. Burada, Avrupa'nın Washington'un tutumunun değişeceği yönündeki iddiası muhtemelen kaybedilecek ve eski Başkan Donald Trump'ın önümüzdeki Kasım ayında başkanlığı kazanması durumunda boşa çıkacak.

Soru şu, Avrupalıların elinde ne var? İsrail'in planlarına uymayı reddederek onlarla yüzleşmesi durumunda ellerindeki baskı araçlarına başvurmaya hazırlar mı? Bu soruları cevaplamak zor. Ancak bunun tersine, Tel Aviv'in geleneksel olarak Brüksel'de sahip olduğu siyasi ilişkiler ve diplomatik desteğe paralel olarak İsrail'in Birlik ile yakın ekonomik, ticari, bilimsel ve yatırım ilişkilerinin olduğu ve bu nedenle Avrupalıların İsrail üzerinde ciddi baskı kartlarının olduğu doğrulanabilir. Ancak İsrail'le daha önceki birleşme deneyimlerinden yararlanmak cesaret verici değil ve dolayısıyla buna güvenmek de garanti değil.