Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü: Suudi Arabistan'daki reform sürecini önemsiyoruz ve desteklemeye hazırız

Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
TT

Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü: Suudi Arabistan'daki reform sürecini önemsiyoruz ve desteklemeye hazırız

Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 

Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü ve Alman Bilgi Merkezi Direktörü Dr. Dennis Komitat, Almanya ile Suudi Arabistan arasındaki ortaklığın derinliğine vurgu yaptı. Komitat, "Berlin, Suudi Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman tarafından başlatılan ve devleti, özellikle de kadının rolünü modernize edecek siyasi ve sosyal reform süreçlerini ilgiyle izliyor" dedi.  Ülkesinin "Krallığı desteklemeye, bu yolda daha fazla adım atmaya hazır olduğunu" ifade eden Komitat, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, "Krallığın birçok açıdan bölgesel siyasette önemli bir rol oynadığını ve bu nedenle Berlin için önemli bir diyalog ortağı olduğunu" kaydetti. 
Komitat Yemen örneğini vererek, "Suudi Arabistan'ın giderek artan yapıcı rolünü ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin Yemen'e yönelik politikasındaki çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. 
Berlin ile Riyad arasındaki ekonomik ortaklığı "yakın" olarak nitelendiren Komitat, Alman şirketlerinin Krallık'taki "artan" varlığına işaret etti. Alman Bilgi Merkezi Direktörü ülkesinin, modern ve sürdürülebilir enerji üretimi alanında küresel bir oyuncu olmak için Riyad'ı hedeflemekten memnuniyet duyduğunu ifade etti. 
Komitat: "Şu anda yüzde birden daha az olan yenilenebilir enerjileri 2030 yılına kadar elektrik karışımının yüzde 30'una çıkarma hedefleri çok iddialı hedefler ve Almanya bu alanda destek vermekten mutluluk duyuyor. Hidrojen alanında özellikle de Berlin’in, 2045 yılına kadar sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için yeşil hidrojen ithal etmeye bel bağladığı bir zamanda, Riyad ile özel bir ortaklık var. Suudi Arabistan'ın hidrojen üretmek ve ihraç etmek için mükemmel malzemeleri var." 
Almanya’nın, İran ile ilgili iç ve dış politikadaki gelişmeleri "büyük endişeyle" izlediğini ifade eden Komitat: "Tahran'daki rejim, halkı tarafından açılım konusunda büyük bir baskı altında, ancak buna diyalogla değil, daha ziyade acımasız baskı, keyfilik ve şiddetle yanıt veriyor. Almanya bunu en güçlü ifadelerle kınıyor. Berlin, İran'ın Suriye ve bir dereceye kadar Irak gibi ülkelerde oynadığı ‘sorunlu rolü’ kınıyor. Almanya, İran'ın izlediği nükleer politikanın artan uzun vadeli hamleleriyle ilgili endişesinin yanı sıra nükleer tırmanışı önlemek için çalışma gereğini vurguluyor" Şeklinde konuştu.
Alman resmi sözcüsü, "Körfez Arap ülkelerinin Tahran'a büyük şüpheyle baktığı anlaşılmaktadır. Bu konuyu Almanya Dışişleri Bakanı Annalina Baerbock, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile gerçekleştirdiği görüşmede ayrıntılı olarak ele aldı. Berlin bu konuda diplomasiye ve siyasi çözümlere güvenmeye devam edecek. Gerginliklere rağmen diyalog kanallarının açık kalması önemli" açıklamasında bulundu.
Ukrayna krizi ve bu krizin çözümünde müzakere olasılığı ile ilgili konuşan Alman Bilgi Merkezi Direktörü şu ifadeleri kullandı: "Müzakerelerin yapılıp yapılmayacağına, ne zaman yapılacağına ve içeriğinin ne olacağına yalnızca Ukrayna karar verir. Ukrayna halkı, topraklarını işgal eden Rusya'ya karşı kendini savunuyor. Almanya Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda yaptığı görüşmede bu yasadışı saldırı savaşını sona erdirmesi ve güçlerini geri çekmesi gerektiğini defalarca vurguladı."
Komitat sözlerini şöyle sürdürdü: "Alman hükümeti, Birleşmiş Milletler ve Türkiye'yi tahıl anlaşmasının uzatılması konusunda destekledi. Berlin, Rusya'nın eylemleri tarafından tehdit edilen Ukrayna'daki sivil nükleer tesisler için en azından asgari düzeyde güvenlik sağlamak için diplomatik olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yanında hizalanıyor." 
Alman sözcü, hükümetin Orta Doğu'daki çatışmayı çözmeyi amaçlayan tutumunu şu sözlerle yeniden teyit etti: “Berlin çatışmanın iki tarafıyla (Filistin ve İsrail) ve çatışmadaki ana uluslararası oyuncularla güçlü ilişkilere sahip ve onlarla yakın temas halinde. İki tarafın Oslo Anlaşması temelinde iki devletli bir çözüme ulaşma olasılığını sürdürmeye devam etmesi Almanya için önemlidir."
Berlin'in Libya'daki siyasi krizi çözme düşüncesine ilişkin olarak Komitat şu değerlendirmede bulundu: “Almanya, ülkedeki BM önderliğindeki siyasi süreci güçlendirmeyi hedefliyor, böylece Libya siyasi olarak yeniden birleşebilir ve kalıcı barış tesis edilebilir."
Berlin, Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdullah Batili'nin yakında Güvenlik Konseyi'ne sunacağı planı bekliyor. Komitat, “Batili geçtiğimiz günlerde Berlin'i ziyaret etti ve Almanya Dışişleri Bakanı ve diğerleriyle uluslararası toplumun Libyalılar için nasıl güçlü bir yol geliştirebileceği ve Berlin sürecinin bunu nasıl destekleyebileceği konusunu tartıştı. Berlin'in bu dosyaya katılımı devam ediyor” dedi.
Suriye dosyasıyla ilgili konuşan Komitat şu ifadeleri kullandı: "Almanya, on yılı aşkın bir süredir savaşın ve sonuçlarının ızdırabını çeken, bazıları birkaç kez kaçmak zorunda kalan ve şimdi enkaz altında kalan yakınlarının yasını tutan Suriye halkını yüzüstü bırakmayacak. Yalnızca geçen yıl 1,8 milyar avronun üzerinde bağış yapan Almanya, Suriye'ye en çok bağış yapan ikinci ülke."
Deprem felaketi, Berlin'in Suriye'deki insani yardım taahhüdünü 50 milyon avro artırdı. Bu bağlamda Alman Direktör, "Geleceğe daha fazla bakmaya ve en çok ihtiyaç duyulan yere yardım etmeye devam edeceğiz" dedi.
Deprem felaketinin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimiyle ilişkileri normalleştirme olasılığına ilişkin yeni bir süreç başlatıp başlatmayacağına dair soruya Komitat şu cevabı verdi:  "Esad rejimi, on yılı aşkın bir süredir kendi halkına karşı devam eden acımasız bir savaşın sorumlusu ve normalleşmeye giden tek yol BM önderliğindeki Cenevre süreci çerçevesinde büyük ve doğrulanabilir siyasi tavizlerden geçiyor. Maalesef, şu anda bunun başarıldığına dair hiçbir gösterge yok."
Almanya’nın, DEAŞ örgütüyle mücadele ve etkileriyle başa çıkma konusunda Irak hükümeti ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yıllardır "yakın" çalıştığını ifade eden Alman sözcü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Berlin, insani yardım sağlamanın yanı sıra, ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin Irak'ta yeniden entegrasyonuna yönelik projeleri destekliyor. Berlin ayrıca Irak'taki askeri varlığını da sürdürüyor. Neyse ki DEAŞ artık herhangi bir bölgeyi kontrol etmiyor, ancak saldırılar düzenlemeye ve istikrarı bozucu bir şekilde gizlice faaliyet göstermeye devam ediyor. Amacımız, bu ideolojinin temsilcilerinin bir daha asla yarı-devlet bir güç uygulamasına yaklaşma şansı bulamamaları olmalıdır." 
Komitat, ülkesinin, Irak'taki Ezidilerin geleceğine büyük önem verdiğini ve onları ulusal kabul programları aracılığıyla birçok açıdan desteklediğini ifade etti. 19 Ocak'ta Almanya Federal Meclisi, DEAŞ'in Ezidilere karşı işlediği suçları resmi düzeyde "soykırım" olarak sınıflandırdı.
Sudan dosyasıyla ilgili konuşan Alman Direktör şu ifadeleri kullandı: “Almanya, 2021'de ‘askeri darbeyi’ kınamasından bu yana uluslararası ortaklarla birlikte ordunun iktidarı sivillerin liderliğindeki bir hükümete geri vermesini ve Sudan'ın demokrasi yolunda ilerlemeye devam etmesini sağlamak için çalışıyor. Berlin Aralık 2022'deki çerçeve anlaşmayı bunu başarmak için en iyi temel olarak gördü ve Birleşmiş Milletler (BM), Afrika Birliği (AfB) ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) arabuluculuk çabalarını krizin çözümünde tek yol olarak destekledi."
Alman yetkiliye göre Berlin, "barışçıl göstericilere yönelik şiddet ve keyfi tutuklamaları" kınadı.   
Ortadoğu'daki çatışmalar, Avrupa'ya gelen göçmen sayısının artmasına sebep oldu. Bu bağlamda Komitat şunları söyledi: “Almanya’ya son yıllarda Arap dünyasından çok sayıda insan geldi ve bunların çoğu korkunç savaş deneyimlerinin ardından travma geçiren insanlar. Bu tür şiddet ve yerinden etme deneyimleriyle başa çıkmak ve aynı zamanda tamamen yeni bir hayat kurmak kolay olmasa da Alman hükümeti bunu sağlamak için çalışıyor. Bu insanlar, genellikle çok çalışarak ve geleneksel dil edinimi, eğitimi, öğrenimi ve son olarak da iş piyasasına entegrasyon yoluyla Almanya'da bir gelecek inşa edebildiler. Onlar ve çocukları, Alman toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi.”



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.