Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü: Suudi Arabistan'daki reform sürecini önemsiyoruz ve desteklemeye hazırız

Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
TT

Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü: Suudi Arabistan'daki reform sürecini önemsiyoruz ve desteklemeye hazırız

Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 
Almanya Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü Dr. Dennis Komitat (Alman Bilgi Merkezi) 

Almanya Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşleri Resmi Sözcüsü ve Alman Bilgi Merkezi Direktörü Dr. Dennis Komitat, Almanya ile Suudi Arabistan arasındaki ortaklığın derinliğine vurgu yaptı. Komitat, "Berlin, Suudi Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman tarafından başlatılan ve devleti, özellikle de kadının rolünü modernize edecek siyasi ve sosyal reform süreçlerini ilgiyle izliyor" dedi.  Ülkesinin "Krallığı desteklemeye, bu yolda daha fazla adım atmaya hazır olduğunu" ifade eden Komitat, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, "Krallığın birçok açıdan bölgesel siyasette önemli bir rol oynadığını ve bu nedenle Berlin için önemli bir diyalog ortağı olduğunu" kaydetti. 
Komitat Yemen örneğini vererek, "Suudi Arabistan'ın giderek artan yapıcı rolünü ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin Yemen'e yönelik politikasındaki çabalarını memnuniyetle karşılıyoruz" dedi. 
Berlin ile Riyad arasındaki ekonomik ortaklığı "yakın" olarak nitelendiren Komitat, Alman şirketlerinin Krallık'taki "artan" varlığına işaret etti. Alman Bilgi Merkezi Direktörü ülkesinin, modern ve sürdürülebilir enerji üretimi alanında küresel bir oyuncu olmak için Riyad'ı hedeflemekten memnuniyet duyduğunu ifade etti. 
Komitat: "Şu anda yüzde birden daha az olan yenilenebilir enerjileri 2030 yılına kadar elektrik karışımının yüzde 30'una çıkarma hedefleri çok iddialı hedefler ve Almanya bu alanda destek vermekten mutluluk duyuyor. Hidrojen alanında özellikle de Berlin’in, 2045 yılına kadar sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için yeşil hidrojen ithal etmeye bel bağladığı bir zamanda, Riyad ile özel bir ortaklık var. Suudi Arabistan'ın hidrojen üretmek ve ihraç etmek için mükemmel malzemeleri var." 
Almanya’nın, İran ile ilgili iç ve dış politikadaki gelişmeleri "büyük endişeyle" izlediğini ifade eden Komitat: "Tahran'daki rejim, halkı tarafından açılım konusunda büyük bir baskı altında, ancak buna diyalogla değil, daha ziyade acımasız baskı, keyfilik ve şiddetle yanıt veriyor. Almanya bunu en güçlü ifadelerle kınıyor. Berlin, İran'ın Suriye ve bir dereceye kadar Irak gibi ülkelerde oynadığı ‘sorunlu rolü’ kınıyor. Almanya, İran'ın izlediği nükleer politikanın artan uzun vadeli hamleleriyle ilgili endişesinin yanı sıra nükleer tırmanışı önlemek için çalışma gereğini vurguluyor" Şeklinde konuştu.
Alman resmi sözcüsü, "Körfez Arap ülkelerinin Tahran'a büyük şüpheyle baktığı anlaşılmaktadır. Bu konuyu Almanya Dışişleri Bakanı Annalina Baerbock, Münih Güvenlik Konferansı’nda Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile gerçekleştirdiği görüşmede ayrıntılı olarak ele aldı. Berlin bu konuda diplomasiye ve siyasi çözümlere güvenmeye devam edecek. Gerginliklere rağmen diyalog kanallarının açık kalması önemli" açıklamasında bulundu.
Ukrayna krizi ve bu krizin çözümünde müzakere olasılığı ile ilgili konuşan Alman Bilgi Merkezi Direktörü şu ifadeleri kullandı: "Müzakerelerin yapılıp yapılmayacağına, ne zaman yapılacağına ve içeriğinin ne olacağına yalnızca Ukrayna karar verir. Ukrayna halkı, topraklarını işgal eden Rusya'ya karşı kendini savunuyor. Almanya Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile telefonda yaptığı görüşmede bu yasadışı saldırı savaşını sona erdirmesi ve güçlerini geri çekmesi gerektiğini defalarca vurguladı."
Komitat sözlerini şöyle sürdürdü: "Alman hükümeti, Birleşmiş Milletler ve Türkiye'yi tahıl anlaşmasının uzatılması konusunda destekledi. Berlin, Rusya'nın eylemleri tarafından tehdit edilen Ukrayna'daki sivil nükleer tesisler için en azından asgari düzeyde güvenlik sağlamak için diplomatik olarak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın yanında hizalanıyor." 
Alman sözcü, hükümetin Orta Doğu'daki çatışmayı çözmeyi amaçlayan tutumunu şu sözlerle yeniden teyit etti: “Berlin çatışmanın iki tarafıyla (Filistin ve İsrail) ve çatışmadaki ana uluslararası oyuncularla güçlü ilişkilere sahip ve onlarla yakın temas halinde. İki tarafın Oslo Anlaşması temelinde iki devletli bir çözüme ulaşma olasılığını sürdürmeye devam etmesi Almanya için önemlidir."
Berlin'in Libya'daki siyasi krizi çözme düşüncesine ilişkin olarak Komitat şu değerlendirmede bulundu: “Almanya, ülkedeki BM önderliğindeki siyasi süreci güçlendirmeyi hedefliyor, böylece Libya siyasi olarak yeniden birleşebilir ve kalıcı barış tesis edilebilir."
Berlin, Birleşmiş Milletler (BM) Libya Destek Misyonu (UNSMIL) Başkanı Abdullah Batili'nin yakında Güvenlik Konseyi'ne sunacağı planı bekliyor. Komitat, “Batili geçtiğimiz günlerde Berlin'i ziyaret etti ve Almanya Dışişleri Bakanı ve diğerleriyle uluslararası toplumun Libyalılar için nasıl güçlü bir yol geliştirebileceği ve Berlin sürecinin bunu nasıl destekleyebileceği konusunu tartıştı. Berlin'in bu dosyaya katılımı devam ediyor” dedi.
Suriye dosyasıyla ilgili konuşan Komitat şu ifadeleri kullandı: "Almanya, on yılı aşkın bir süredir savaşın ve sonuçlarının ızdırabını çeken, bazıları birkaç kez kaçmak zorunda kalan ve şimdi enkaz altında kalan yakınlarının yasını tutan Suriye halkını yüzüstü bırakmayacak. Yalnızca geçen yıl 1,8 milyar avronun üzerinde bağış yapan Almanya, Suriye'ye en çok bağış yapan ikinci ülke."
Deprem felaketi, Berlin'in Suriye'deki insani yardım taahhüdünü 50 milyon avro artırdı. Bu bağlamda Alman Direktör, "Geleceğe daha fazla bakmaya ve en çok ihtiyaç duyulan yere yardım etmeye devam edeceğiz" dedi.
Deprem felaketinin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimiyle ilişkileri normalleştirme olasılığına ilişkin yeni bir süreç başlatıp başlatmayacağına dair soruya Komitat şu cevabı verdi:  "Esad rejimi, on yılı aşkın bir süredir kendi halkına karşı devam eden acımasız bir savaşın sorumlusu ve normalleşmeye giden tek yol BM önderliğindeki Cenevre süreci çerçevesinde büyük ve doğrulanabilir siyasi tavizlerden geçiyor. Maalesef, şu anda bunun başarıldığına dair hiçbir gösterge yok."
Almanya’nın, DEAŞ örgütüyle mücadele ve etkileriyle başa çıkma konusunda Irak hükümeti ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile yıllardır "yakın" çalıştığını ifade eden Alman sözcü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Berlin, insani yardım sağlamanın yanı sıra, ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin Irak'ta yeniden entegrasyonuna yönelik projeleri destekliyor. Berlin ayrıca Irak'taki askeri varlığını da sürdürüyor. Neyse ki DEAŞ artık herhangi bir bölgeyi kontrol etmiyor, ancak saldırılar düzenlemeye ve istikrarı bozucu bir şekilde gizlice faaliyet göstermeye devam ediyor. Amacımız, bu ideolojinin temsilcilerinin bir daha asla yarı-devlet bir güç uygulamasına yaklaşma şansı bulamamaları olmalıdır." 
Komitat, ülkesinin, Irak'taki Ezidilerin geleceğine büyük önem verdiğini ve onları ulusal kabul programları aracılığıyla birçok açıdan desteklediğini ifade etti. 19 Ocak'ta Almanya Federal Meclisi, DEAŞ'in Ezidilere karşı işlediği suçları resmi düzeyde "soykırım" olarak sınıflandırdı.
Sudan dosyasıyla ilgili konuşan Alman Direktör şu ifadeleri kullandı: “Almanya, 2021'de ‘askeri darbeyi’ kınamasından bu yana uluslararası ortaklarla birlikte ordunun iktidarı sivillerin liderliğindeki bir hükümete geri vermesini ve Sudan'ın demokrasi yolunda ilerlemeye devam etmesini sağlamak için çalışıyor. Berlin Aralık 2022'deki çerçeve anlaşmayı bunu başarmak için en iyi temel olarak gördü ve Birleşmiş Milletler (BM), Afrika Birliği (AfB) ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi'nin (IGAD) arabuluculuk çabalarını krizin çözümünde tek yol olarak destekledi."
Alman yetkiliye göre Berlin, "barışçıl göstericilere yönelik şiddet ve keyfi tutuklamaları" kınadı.   
Ortadoğu'daki çatışmalar, Avrupa'ya gelen göçmen sayısının artmasına sebep oldu. Bu bağlamda Komitat şunları söyledi: “Almanya’ya son yıllarda Arap dünyasından çok sayıda insan geldi ve bunların çoğu korkunç savaş deneyimlerinin ardından travma geçiren insanlar. Bu tür şiddet ve yerinden etme deneyimleriyle başa çıkmak ve aynı zamanda tamamen yeni bir hayat kurmak kolay olmasa da Alman hükümeti bunu sağlamak için çalışıyor. Bu insanlar, genellikle çok çalışarak ve geleneksel dil edinimi, eğitimi, öğrenimi ve son olarak da iş piyasasına entegrasyon yoluyla Almanya'da bir gelecek inşa edebildiler. Onlar ve çocukları, Alman toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi.”



Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
TT

Ukrayna Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr: “Ukrayna'yı desteklemek hayır işi değil”

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.
Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr.

Ahmed Mahir

Ukrayna Parlamentosu (Verkhovna Rada) Dışişleri ve Parlamento İlişkileri Komitesi Başkanı Merezhko Oleksandr, Majalla'ya özel açıklamalarda bulundu. Oleksandr röportajında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşının üçüncü yılına girerken bir çıkmazda olunup olunmadığı konusuna değindi.

Oleksandr, Ukrayna'nın başkenti Kiev'de bizimle yaptığı röportajda, Rusya'nın stratejik bir yenilgiye uğradığı yönündeki görüşünü savundu. Savaşa adil ve eşitlikçi bir çözüm olduğuna dair inancına ve ülkesindeki mali yolsuzluğun kronikleşip kronikleşmediğine dair açıklamada bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığına göre Kiev Üniversitesi ve Pensilvanya'daki (ABD) Dickinson Üniversitesi Hukuk Fakültesi de dahil olmak üzere Batı'daki birçok akademik kurumda uluslararası hukuk profesörü olarak görev yapan Oleksandr röportajda, uluslararası arenada yaşanan gelişmelerden Ukrayna-Rusya savaşına kadar birçok başlıkta soruları yanıtladı:
-Son aylarda her iki tarafın da anlamlı kazanımlar elde edemediği bu savaşın bundan sonraki aşaması ne olacak?
Bu savaş iki aşamaya ayrılabilir. İlk aşamada çatışma iki farklı merhalede gelişti. Başlangıçta Rusya, Kiev'i üç gün içinde ele geçirmek üzere bir yıldırım saldırısı başlatmayı ve ardından yaklaşık bir ay içinde Ukrayna'nın çoğunu tamamen işgal etmeyi denedi, ancak başarısız oldu. Şu an, acımasız bir yıpratma savaşıyla karakterize edilen çatışmanın ikinci aşamasındayız. Artık asıl mesele dayanıklılık: Yani hangi tarafın çabalarını daha uzun sürdürebileceği. Zafer müttefiklerimizin, direnişin devamı için gerekli olan kararlı desteğine bağlıdır. Rus kuvvetleri şu anda Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20'sini kontrol ediyor.

Rusya, Kiev'i kontrol altına almak, Ukrayna bölgelerinin çoğunluğunu kontrol etmek ve kendi yörüngesinde dönen bir hükümet kurmak gibi iddialı hedeflerine ulaşamadı. Aslında Ukrayna, 24 Şubat 2022'den bu yana Rusya'nın işgal ettiği alanların yaklaşık yarısını geri almayı başardı. Bir diğer önemli başarı, başlangıçta çatışmaya katılan Rus birliklerinin yüzde 90'ının operasyonel yollarının etkili bir şekilde kesintiye uğratılması. Üçüncü kayda değer zafer, Rus kuvvetlerinin Karadeniz'den sürülmesiydi ve benim görüşüme göre bu başarılar, çatışmanın daha geniş bağlamında çok önemli.

Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var.

-Görevden alınan Başkomutan Valery Zalozny, savaşa ilişkin değerlendirmesinde Başkan Vladimir Zelenskiy'den daha mı gerçekçiydi?

Başkomutan Valery Zalozny ve Başkan Zelenskiy'nin pozisyonlarında ciddi bir çelişki görmüyorum. Bana göre ikisi de aynı stratejiyi izliyor.

-Ancak Valery Zalozny savaşın çıkmaza girdiğini söyledi…

Bazı politikacıların ‘çıkmaz’ tabirini kullanmasıyla ilgili bir yanlış anlaşılma var gibi görünüyor. Bunun olumsuz etkileri bulunuyor. Batı'da bu çıkmazı bir çıkmaz sokak olarak yorumlayan ve azınlıkta da olsa artık Putin'le müzakerelere başlama zamanının geldiğine yönelik bir görüş var. Zalozny'nin durgunluk durumuna işaretinde kastedilen bu değildi. The Economist’e makale yazmaktaki amacı, Batılı Müttefiklerden ek destek istemek ve onları böyle bir çıkmazın gerçeğe dönüşmesini önlemek için daha fazla silah sağlamaya teşvik etmekti.Evet, hedefi açıktı: Ukrayna'nın işgal altındaki toprakları geri alma ve karşı saldırıya geçme çabalarını sürdürmek için daha fazla askeri yardım sağlamak. Diplomat olmayan Zalozny, Batı söyleminde ‘çıkmaz’ kelimesinin taşıdığı çağrışımı tam olarak anlamadığı için en uygun terimi seçememiş olabilir. Onun çağrısı, olası bir çıkmazdan kaçınmak için askeri desteğin artırılması ihtiyacıydı.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy (solda), Kiev'deki toplantı sırasında Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Eski Başkomutanı Valery Zalozhny ile bir araya geldi. (AP)

-Geçen yılki karşı saldırının başarısızlığının günah keçisi Zalozhny miydi?

Öncelikle karşı saldırının yukarıda belirttiğim sebeplerden dolayı başarısız olduğunu düşünmüyorum ve gerçekleri sizlere sundum. Sayıca ve silah olarak üstün olmamıza rağmen bu bir başarısızlık değildi. Sınırsız insan kaynağına, insan gücüne ve silahlara sahip bir süper güce karşı savaşmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kalitesizliğine rağmen büyük miktar durumu telafi ediyor.

İkinci olarak, popülaritesinin zirvesinde olan önemli bir figürün ortadan kaldırılmasının onu günah keçisi yapacağına inanmıyorum, ancak iki yıl süren şiddetli çatışmanın ardından askeri liderlikte değişiklik yapılması normaldir.

-Sizin açınızdan Rusya ile savaşın adil çözümü nedir?
Bir uluslararası hukuk profesörü olarak bakış açım bu alanın ilkelerine dayanmaktadır. Avrupa'da uluslararası hukuku yeniden tesis etmenin tek adil çözümü var: Rus kuvvetlerinin tamamen geri çekilmesi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi geçtiğimiz günlerde bu konuyu ele alan bir kararı kabul etti. Bu karara göre, Rusya ile Ukrayna arasındaki barış müzakereleri ancak Ukrayna koşullarında başlayabilir ve Ukrayna'nın gerekçesiz Rus saldırganlığının kurbanı olduğunun kabul edilmesi gerekir. Şart açık: Barış görüşmelerinin başlayabilmesi için Rusya Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna'daki güçleri tamamen çekecek. Bu adımlar diyaloğu başlatmak için temel gereklilikleri oluşturur. Uluslararası hukukun yeniden tesis edilmesi ve adaletin aranması son derece önemlidir. Ukrayna ekonomisinin yüzde 30'undan fazlasına ağır zarar vermekten sorumlu olan Rusya'nın hesap vermesi gerekiyor. Saldırgan taraf olarak bize verdiği zararın tazmini karşılanması tazminat ödemekle yükümlü olmalıdır.

Saldırganlık yalnızca devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değildir; tüm uluslararası topluma karşı işlenmiş bir suçtur.

-Rusya ile iki yıl süren savaşın ardından Ukrayna'nın Rus kuvvetlerinin Kırım Yarımadası'ndan çekilmesi konusunda ısrar etmesini askeri açıdan gerçekçi buluyor musunuz?
Uzun vadede iyimserim çünkü saldırı suçu sadece devlet olarak Ukrayna'ya karşı işlenen bir suç değil; tüm uluslararası topluma, tüm ülkelere karşı işlenmiş bir suçtur ve eminim ki uluslararası mücadeleyi sürdürme iradesi yeniden tesis edilecektir. Bu bir zaman meselesi. Ama elbette gerçekçi olmak gerekirse beklediğimizden uzun sürebilir. Ama sonuç kaçınılmazdır. İnsanlık bir yol ayrımında: Ya yirmi birinci yüzyılda uluslararası hukukun rehberliğinde ilerlemeyi ya da on dokuzuncu yüzyılın standartlarına geri çekilmeyi seçecek. Putin, eylemleriyle bizi bu köhne uygulamalara dönmemizi, böylece yüzyıllarca süren ilerlemeyi feda etmemizi istiyor. Ancak insanlığın uluslararası hukuk ilkelerini tercih ederek akıllıca seçim yapacağına inanıyorum. Bu iyimserlik Kırım'daki duruma da yayılıyor.

Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak?

- Ukrayna Güvenlik Servisi, yaklaşık 40 milyon dolar değerindeki askeri silahlarla ilgili yolsuzluğu ortaya çıkardığını açıkladı. Başsavcı'nın çalınan paraya el konulduğunu söylediğini biliyorum. Peki, Ukrayna'da mali yolsuzluğun kronik olduğunu düşünüyor musunuz? Yolsuzluk, Avrupa Birliği'ne katılma girişiminizde büyük bir engel değil miydi?

Yolsuzluk sorunu uzun yıllardan beri var ve Ukrayna'da çok büyük bir sorun. Başkan Zelenskiy'nin seçilmesinin nedenlerinden biri de yolsuzlukla mücadele ihtiyacıydı ve o da sözünü tuttu. Şimdi mevcut duruma baktığınızda Ukrayna'da hiç kimsenin hukukun üstünde olmadığını göreceksiniz. Mesela yolsuzluk davalarında milletvekillerinin dokunulmazlığı yok. Size Ukrayna Parlamentosu üyelerinin yolsuzluk suçlamasıyla adalet önüne çıkarıldığı davalardan birçok örnek verebilirim. Bir başka örnek, yolsuzluk nedeniyle adalet önüne çıkarılan Ukrayna Başyargıcı’dır. Önemli şahsiyetlerin ve üst düzey politikacıların adalet önüne çıkarıldığı başka birçok örnek bulunuyor. Yolsuzlukla mücadelede çok etkili bir yapı oluşturduk ve yolsuzlukla mücadelemiz devam ediyor, çünkü çok basit bir gerçeğin farkındayız: Özellikle savaş sırasında yolsuzluğa tahammül edemeyiz. Çünkü yolsuzluk NATO'ya ya da Avrupa Birliği'ne katılmak istediğimiz bir dönemde küresel anlamda ortaklarımızın ve müttefiklerimizin gözünde güvenilirliğimizi zedeliyor.

-Başkan Zelenskiy'nin birden fazla röportajda söylediği ilginç şeylerden biri de Ukrayna'yı desteklemenin bir hayır işi olmadığıdır. Bundan ne sonuç çıkarıyorsunuz?

Ukrayna aslında Avrupa'nın kalkanı rolünü oynuyor. Haydi hayal edelim, sadece bir tartışma çerçevesinde, Ukrayna'nın düştüğünü ve Rusya'nın Ukrayna'yı kontrol ettiğini varsayalım. Sonrasında ne olacak? Birincisi, bu durum NATO üyesi devletlerin karşı karşıya olduğu güvenlik risklerini artıracaktır. Pek çok kişi Rusya'nın hedeflerinin Ukrayna ile sınırlı kalmayacağına inanıyor; sırada Moldova ve Baltık ülkelerinin yanı sıra Polonya da olabilir. Bu durum, ABD ve NATO üyelerinin Rusya tehdidine karşı savunma bütçelerini önemli ölçüde artırmalarına ve savunma mekanizmalarını güçlendirmelerine yol açacak.

Fotoğraf Altı: Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)
Ukrayna lideri Zelenskiy savunma hatlarını ziyaret etti. (AP)

Sonuç olarak, ABD'nin, Avrupa ülkelerinin ve diğer NATO üyesi ülkelerin üstlendiği mali yükler, mevcut harcamaların çok üzerinde artacak. Dolayısıyla, Ukrayna'nın Rusya'nın yayılmacılığına karşı direnişini desteklemenin sadece iyi niyetli bir davranış değil, aynı zamanda stratejik bir gereklilik olduğu sonucuna varıyoruz.  Rus emperyalizmine karşı direnişimiz sadece egemenliğimizi savunmak değil, aynı zamanda uluslararası düzeni desteklemektir. Bu görevdeki başarısızlık, dünya çapındaki diğer potansiyel saldırganları güçlendirebilir ve motive edebilir.

Araplara şöyle diyorum: Saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturun; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olun.

-Peki, Ukrayna ile Arap dünyasının, iki tarafı yakınlaştıracak ortak bir zemin mevcut mu?

Evet, birçok ortak mesele var. Bana sık sık şu tür sorular soruluyor: Arap dünyasına sizi neden desteklemeleri gerektiğini nasıl açıklayabilirsiniz? Bunu Avrupa ülkelerine anlatabilirsiniz çünkü siz Avrupa güvenlik mimarisinin bir parçasısınız ve Avrupa değerleri için mücadele ediyorsunuz. Evet. Peki, bu durumu Arap dünyasına nasıl açıklayacaksınız? Bunun birkaç nedeni var. Birincisi, saldırının mağdurunu destekleyerek, kendinize saldırı durumunda güvenceler oluşturmuş olursunuz; saldırganın cezasını çekeceğinden emin olursunuz. Bu Arapları bizi desteklemeye teşvik edecek önemli bir neden. İkinci neden ise gıda güvenliğidir. Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik saldırganlığı dünya çapında gıda güvenliğini ve tedarik zincirlerini baltaladı. Son olarak nükleer güvenlik. Ukrayna'yı desteklemek nükleer felaket olasılığını azaltır. Son olarak ahlaki bir argüman var: Rusya, Ukrayna savaşında saldırgandır.

*Bu röportaj Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.