Hayallerdeki iş için ıssız adada çalışacak iki kişi aranıyor

Şebeke sistemlerine bağlı olmayan ve iki kişinin yaşadığı ada, 180 geyiğe ev sahipliği yapıyor

Ufacık İskoç adası Rona (Calum McRoberts)
Ufacık İskoç adası Rona (Calum McRoberts)
TT

Hayallerdeki iş için ıssız adada çalışacak iki kişi aranıyor

Ufacık İskoç adası Rona (Calum McRoberts)
Ufacık İskoç adası Rona (Calum McRoberts)

İki nüfusa sahip ufacık bir İskoç adası, "hayallerdeki iş" için iki kişi arıyor.
İç Hebridler'de, Raasay'ın kuzeyinde ve Skye adasının Trotternish yarımadasının doğusunda yer alan Rona Adası, 16. yüzyılda bir korsan sığınağı olarak tanınıyordu.
Yaklaşık 9,3 kilometre karelik alana sahip bu ufacık toprak parçası sadece 4 kulübeye ev sahipliği yapıyor. Dükkan veya bar olmayan adaya sadece tekneyle erişilebiliyor.
Eşsiz görev, adadaki iki tatil mülküyle ilgili işlere destek olmanın yanı sıra oradaki 180 geyiğe yardım etmeyi içeriyor. İkinci bir kişi de yarı zamanlı olarak istihdam edilecek.
İlana göre, başvuruları başarıyla sonuçlananlar "arazi ve mülk bakımı ve yönetimi, ev işleriyle ilgilenmek, lojistik, geyik yönetimine, takibine ve av eti işlemeye destek olmak da dahil" çeşitli görevleri yerine getirebilecek.
Rona herhangi bir şebeke sistemine bağlı değil. Bu nedenle güneş panelleri, jeneratörler ve invertörler hakkında bilgi sahibi olmak veya bunları öğrenmek istemek de memnuniyetle karşılanacak.
Pozisyon, "olağanüstü bir deniz manzarasına sahip güzel bir konumda" konaklama imkanı da içeriyor.
Rona
Rona, Birleşik Krallık karasularının en derin bölümü olan, Skye Adası'yla İskoçya anakarası arasındaki İç Sound üzerinde yer alıyor (Google Haritalar)
Gereken kişisel nitelikler arasında, açık havayı çok sevmek ve yalnızlığa meyletmeyle birlikte, "güvenilir, esnek, yetkin, hevesli, ücra bölgelerde uzun zaman geçirmekten mutlu, mizah anlayışına sahip, misafirlerle, ziyaretçilerle ve meslektaşlarla sosyalleşebilir olmak" yer alıyor.
Ardochy ve Rona Estate'teki ada yöneticisi Bill Cowie, The Daily Record'a şunları söyledi:
"Kendilerini ada hayatımıza ve dış mekan işlerimize gerçekten adayacak hevesli bir arazi çalışanı ve ortak arıyoruz. Adanın kendisi gibi biri; kendine yeten, esnek ve belki de biraz sert. Ada bizim evimiz ve yaşamımız, doğru adayın da bizim gibi ona aşık olacağını biliyoruz."
Doğayla yeniden bağlantı kurmayı arzulayan, hengameden kaçmak isteyen adaylar HiJOBS internet sitesinden başvuruda bulunabilir.
İş ilanı haberi, 2022'de Cumbrian sahilindeki yaklaşık 20 hektarlık Piel Adası'nın "kralı" olan 33 yaşındaki bir adamın taç giymesinin ardından geldi.
Aaron Sanderson bu sıradışı pozisyona layık görülmek için yaklaşık 200 başvuru sahibini geride bırakmıştı. Bu, kraliyet unvanı bir yana, öncelikle bir bakıcılık göreviydi.
Barrow Kasaba Meclisi'nde Ziyaretçi Ekonomisi ve Kültür Başkanı Sandra Baines, gazetecilere bu rolün "çoğunlukla [adanın] güzelliğini, doğal yaşam alanını korumakla ilgili olduğunu" söylemişti.



Gökbilimciler uydu takımlarından şikayetçi

26 Aralık 2019'da çekilen Cygnus'taki çift yıldız Albireo. 2,5 dakikalık pozlamalarda, alanda hareket eden Starlink uyduları kaydedildi (Rafael Schmall/Wikimedia Commons)
26 Aralık 2019'da çekilen Cygnus'taki çift yıldız Albireo. 2,5 dakikalık pozlamalarda, alanda hareket eden Starlink uyduları kaydedildi (Rafael Schmall/Wikimedia Commons)
TT

Gökbilimciler uydu takımlarından şikayetçi

26 Aralık 2019'da çekilen Cygnus'taki çift yıldız Albireo. 2,5 dakikalık pozlamalarda, alanda hareket eden Starlink uyduları kaydedildi (Rafael Schmall/Wikimedia Commons)
26 Aralık 2019'da çekilen Cygnus'taki çift yıldız Albireo. 2,5 dakikalık pozlamalarda, alanda hareket eden Starlink uyduları kaydedildi (Rafael Schmall/Wikimedia Commons)

Bilim insanları, muazzam sayıda uydudan oluşan "mega takımyıldızların" uzay tabanlı astronomiyi tehdit edebileceği uyarısını yapıyor.

Son yıllarda, Elon Musk'ın SpaceX'i gibi şirketler, aksi takdirde internete bağlanamayacak kişilere internet bağlantısı sunmak için binlerce yeni uydu fırlatıyor. Şirketler gelecek yıllarda çok daha fazlasını göndermeyi umuyor: ABD Federal İletişim Kurulu'na yapılan başvurular, şirketlerin 2040'a kadar yarım milyon uydu fırlatmak istediğini gösteriyor.

Bu uydular genellikle çıplak gözle bile fark edilebiliyor; gökbilimciler içinse çok daha belirgin. Gökbilimciler, evrenimizi daha iyi anlamak için uzak uzayın ayrıntılı ve hassas görüntülerine bel bağlıyor.

Hem yer hem de uzay tabanlı uydulardan gelen bu görüntülerin çoğu, uydular ekipman üzerinden geçerken ışık izleriyle bozuluyor. Ancak uydu sayısı önemli ölçüde arttıkça bu durum çok daha belirgin bir sorun haline gelebilir.

Yeni araştırmaya göre bu devasa takımyıldızlar tamamlandığında NASA'nın Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan görüntülerin üçte birini kirletebilir. Bazıları daha da dramatik bir şekilde etkilenecek: Bilim insanları, SPHEREx (Evren Tarihi Spektrofotometresi, Yeniden İyonlaşma Dönemi ve Buzlanma Kafişi), ARRAKIHS (Hale Araştırmaları için Temel Bir Araç Olarak Birikmiş Galaksilerin Çözünmüş Kalıntılarının Analizi) ve Xuntian uzay teleskoplarının görüntülerinin yaklaşık yüzde 96'sının mega uydu takımyıldızlarından gelen ışıkla kirleneceği konusunda uyarıyor.

Geçen yıl, Uluslararası Astronomi Birliği Karanlık ve Sessiz Gökyüzünü Koruma Merkezi, uzay görüşümüzü korumak amacıyla bu tür uyduların işletmecileri için bir dizi öneri yayımlamıştı. Bu öneriler arasında, üreticilerden uyduların yansıtma oranını sınırlamaları ve yönlerini değiştirdiklerinde ortaya çıkan parlamalardan kaçınmaları istenmesi de dahil bir dizi değişiklik yer alıyordu.

Yeni çalışmanın arkasındaki bilim insanları, uzay teleskoplarının üzerlerinden uçup parazitten kaçınabilmeleri için mega takımyıldızların yörüngesi için bir üst sınır belirlenmesi ve teleskopların bunlardan uzak durabilmeleri adına hem aktif hem de ömrünü doldurmuş uzay araçlarının uzayda nerede olduklarına dair daha iyi veriler elde edilmesi gibi bir dizi yeni öneri de sunuyor.

Çalışma, Nature adlı akademik dergide yayımlanan "Satellite megaconstellations will threaten space-based astronomy" (Mega uydu takımyıldızları uzay tabanlı astronomiyi tehdit edecek) başlıklı yeni bir makalede yer alıyor.

Independent Türkçe


Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi
TT

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone'un 2026 için belirlediği renk beğenilmedi

Pantone 2026 Yılın Rengi, şirketin yıllık seçiminde ilk kez "dalgalı ve dengeli" bir beyaz tonu tercih etmesinin ardından tuhaf bir şekilde fikir ayrılığı yarattı.

"Bulut Dansçısı" diye adlandırılan rengin (süt, bir çift AirPods veya boş bir kağıtla aynı ton) toplumun "dinlenmeye, daha az gürültüye, daha az eğlenceye, daha fazla sadeliğe" ve "yeni bir başlangıç" fırsatına özlem duyduğuna dair kolektif duyguyu temsil ettiği söyleniyor.

Ancak renk perşembe günü açıklandığında, görenler bu "sıkıcı" ve "cansız renk"ten hayal kırıklığına uğradı. Bir kişi Instagram'da "Renk bizimle aynı odada mı?" diye tepki verdi.

Bir başkası, "Hadi kızım, bize hiçbir şey verme" dedi.

Bunu baştan yapıp gerçek bir renk seçebilirsiniz. Lütfen ve teşekkür ederim.

Bir başkası, "Yani... Beyaz. Sanırım bu günlerde hiçbirimiz en ufak bir yaratıcılık hissetmiyoruz" diye ekledi.

dfgt
Pantone, 2026'nın rengini "Bulut Dansçısı" olarak duyurdu (Pantone)

Renk seçimini daha distopik açıdan yorumlayan bazıları, bunu "öfke tuzağı" diye nitelendirdi ve hatta bu rengin radikal sağcı beyaz milliyetçilik bağlamında politik bir anlam taşıdığını öne sürdü.

Binden fazla beğeni alan bir yorumda, renk seçiminin "ulusal liderlik ve politikada beyaz üstünlüğünün gürültülü bir şekilde yeniden ortaya çıktığı" bir dönemde "acı verici derecede duyarsız" olduğu iddia edildi.

Diğerleriyse kavramın aşırı analiz edildiğini savundu ve bir kişi şöyle tepki verdi:

Bazen bir renk, çevrimiçi ortamda ne kadar tehditkar görünürse görünsün, sadece bir renktir.

The Independent, cevap hakkı için Pantone'la iletişime geçti ancak yanıt alamadı.

Pantone, gelecek yılın ruhunu öngörmek için 1999'dan beri her sene yeni bir renk seçiyor.

dfgth
Pantone'un ikonik kupası 2026 Yılın Rengi'yle böyle görünecek (Pantone)

Pantone Renk Enstitüsü Başkan Yardımcısı Laurie Pressman, renk seçimini açıklarken, bu tercihin 2026'nın "geçiş dönemi" olacağını yansıttığını söyledi.

İnsanlar her şeyi sorguluyor: Neye inandığını, nasıl yaşamak istediğini, nerede yaşamak istediğini.

Pantone Renk Enstitüsü İcra Direktörü Leatrice Eiseman, Bulut Dansçısı'nın "huzur dolu olduğunu, telaşlı bir toplumda sakinleştirici bir etki" yarattığını söyledi.

Pantone'un yılın rengi, kıyafetleri, hisleri ve ev dekorasyonunu temsil etmeyi amaçlıyor. Geçen yılki seçim, bu sene modada popüler bir renk haline gelen açık kahverengi "Mocha Mousse"du. 2024'te ise, "kendimizi ve başkalarını besleme arzumuzu" temsil etmesi için açık şeftali rengi seçilmişti.

Independent Türkçe


Her yıl 250 gram plastik yiyoruz: Beyindeki 5 tehlikeli etki ortaya çıktı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Her yıl 250 gram plastik yiyoruz: Beyindeki 5 tehlikeli etki ortaya çıktı

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir çalışma, mikroplastiklerin beyinde iltihaplanmaya yol açarak Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkları nasıl körüklediğini ortaya koydu.

Sidney Teknoloji Üniversitesi ve ABD'deki Auburn Üniversitesi'ndeki bilim insanları tarafından yürütülen çalışma, insanların her yıl yaklaşık 250 gram, yani bir yemek tabağı ağırlığına denk mikroplastik tükettiğini gösteriyor.

Molecular and Cellular Biochemistry adlı hakemli dergide yayımlanan çalışma, işlenmiş yiyecek ve içeceklerde, kontamine deniz ürünlerinde, çay poşetlerinde, tuzda, tozda, toprakta ve sentetik liflerde bulunan bu küçük parçacıkların iltihaplanmayı tetiklediği ve beyinde çeşitli hasarlara yol açtığı 5 mekanizmayı özetledi.

Kan-beyin bariyerinin bozulması

Sidney Teknoloji Üniversitesi doçenti ve çalışmanın ortak yazarı Kamal Dua şunları söyledi:

Mikroplastikler aslında kan-beyin bariyerini zayıflatarak geçirgen hale getiriyor. Bu gerçekleştiğinde, bağışıklık hücreleri ve iltihaplı moleküller aktive oluyor ve bu da bariyer hücrelerine daha da fazla zarar veriyor.

Bağışıklık hücresi aktivitesini tetikleme

Bariyer bozulduğunda, vücudun bağışıklık sistemi harekete geçiyor.

Prof. Dua, "Vücut mikroplastikleri yabancı birer madde olarak algılıyor ve bu da beynin bağışıklık hücrelerinin onlara saldırmasına yol açıyor" diye açıkladı.

Oksidatif stres oluşturma

Beyin, toksinlerden veya çevresel kirleticilerden etkilendiğinde de oksidatif stres yaşayabiliyor ve bu da hücre ve doku hasarına yol açabiliyor.

Mikroplastikler bunu, kararsız moleküllerin veya "reaktif oksijen türlerinin" miktarını artırarak yapıyor. Bu türler, hücrelere zarar verebiliyor ve genellikle bu parçacıkları kontrol altında tutan vücudun antioksidan sistemlerini zayıflatabiliyor.

Mitokondriye zarar verme

Prof. Dua, "Mikroplastikler ayrıca mitokondrinin enerji üretme biçimini de etkileyerek, yakıt hücrelerinin çalışması için ihtiyaç duyduğu ATP, yani adenozin trifosfat tedarikini azaltıyor" diye devam etti.

Hücrenin "enerji merkezi" diye de bilinen mitokondri, vücudun çalışması için ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık yüzde 90'ını üretiyor.

Nöronlara zarar verme

Mitokondrilerdeki bozulma, beyin hücresi hasarına ve dolayısıyla nöronların zayıflamasına yol açabiliyor.

Prof. Dua, "Bu enerji açığı nöron işlevini zayıflatıyor ve nihayetinde beyin hücrelerine zarar verebiliyor" diye açıkladı.

Tüm bu yollar birbirleriyle etkileşime girip beyindeki hasarı artırıyor. 

Çalışma ayrıca, mikroplastiklerin Alzheimer'ın başlangıcına nasıl katkıda bulunabileceğini, beta-amiloid ve tau proteini birikimini ve Parkinson'u tetiklemeyi de içeren belirli yollarını da araştırdı.

Araştırmacılar, doğrudan bir bağlantı kurmak için daha fazla araştırma yapılması gerektiğini vurgulasa da kanıtlar mikroplastiklerin hastalıkları kötüleştirebileceğini gösteriyor ve çalışma, genel olarak plastiklere daha az maruz kalmayı öneriyor.

Çalışmanın ortak yazarı Dr. Keshav Raj Paudel, "Alışkanlıklarımızı değiştirmeli ve daha az plastik kullanmalıyız" dedi.

Plastik kaplardan ve plastik kesme tahtalarından uzak durun, çamaşır kurutma makinesi kullanmayın, sentetik olanlar yerine doğal lifler tercih edin ve daha az işlenmiş ve paketlenmiş gıda tüketin.

Bu yıl yapılan araştırmalar, mikroplastiklerin vücudun diğer bölgelerine kıyasla beyinde bulunma olasılığının daha yüksek olduğunu ortaya koymuştu.

Aylık hakemli tıp dergisi Nature Medicine'de yayımlanan araştırmaya göre, beyin dokusundaki ortalama mikroplastik miktarının (gram başına 4 bin 800 mikrogram), standart bir plastik kaşıkta bulunan miktarla aynı olduğu bulunmuştu.

Independent Türkçe