Uzmanlar, Z kuşağını işyerinde tökezleten teknolojileri açıkladı

Uzmanlar, sosyal medya uygulamaları ve akıllı telefonlarda çok yetenkli olan Z kuşağının, daha eski teknolojilerle karşılaştığında sorun yaşadığına dikkat çekti (Unsplash)
Uzmanlar, sosyal medya uygulamaları ve akıllı telefonlarda çok yetenkli olan Z kuşağının, daha eski teknolojilerle karşılaştığında sorun yaşadığına dikkat çekti (Unsplash)
TT

Uzmanlar, Z kuşağını işyerinde tökezleten teknolojileri açıkladı

Uzmanlar, sosyal medya uygulamaları ve akıllı telefonlarda çok yetenkli olan Z kuşağının, daha eski teknolojilerle karşılaştığında sorun yaşadığına dikkat çekti (Unsplash)
Uzmanlar, sosyal medya uygulamaları ve akıllı telefonlarda çok yetenkli olan Z kuşağının, daha eski teknolojilerle karşılaştığında sorun yaşadığına dikkat çekti (Unsplash)

Z kuşağı internet, fotoğraf düzenleme ve akıllı telefon gibi teknolojilere çok hakim olsa da işyerlerindeki eski teknolojilerle sorun yaşıyor. Uzmanlara göre işyerlerindeki yazıcı ve tarayıcılar gençlerin korkulu rüyası.
ABD'deki Virginia Üniversitesi'nden Sarah Dexter, Z kuşağındakilerin eski teknolojilerle ilgili bilgi ve deneyim eksikliği yaşadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
Çocukların bilgi çağında doğduklarına ve tüm bunların onlara sezgisel şekilde geldiğine dair bir efsane var. Fakat bu gerçekçi değil. Daha önceden kendilerine öğretilmemişse bir tarayıcıyı nasıl kullanacaklarını nereden bilecekler?
ABD merkezli bilgi işlem ve yazıcı firması Hewlett-Packard'ın (HP) yaptığı bir araştırmada, Z kuşağındaki beş kişiden birinin, eski teknolojiyle çalışan cihazları kullanmayı bilmediği için işyerinde yargılandığını söylediği ortaya çıktı. Araştırmada teknolojiyi kullanmakta yetersiz kişilerle "dalga geçildiğine" (tech shaming) de dikkat çekildi.
Teksas merkezli bilgisayar devi Dell'in çalışmasına katılan 18-26 yaş aralığındaki kişilerin yüzde 56'sıysa bu teknolojileri kullanmak için yeterli eğitim aldıklarını düşünmediğini söyledi.
New York'taki bir reklam şirketinde çalışan 25 yaşındaki Garrett Bemiller, "Yazıcı ve tarayıcı gibi makinalar bana karmaşık geliyor" dedi.
Kanada'nın Toronto şehrindeki bir firmada çalıştığını ve özellikle yazıcılarla ilgili sorun yaşadığını söyleyen 29 yaşındaki Max Simon ise "Yazıcı gördüğümde, ‘Aman Allahım' diyorum. Sanki antik çağlardan kalma bir eserle karşılaşmış gibi hissediyorum" ifadelerini kullandı.
TikTok hesabından Z kuşağının ofiste bu teknolojilerle yaşadığı sorunlara dair komik videolar paylaşan Simon, sosyal medyanın da söz konusu durumda etkili olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: 
“TikTok'un nasıl kullanılacağını öğrenmek 5 saniye sürüyor. Yazıcıda olduğu gibi bir kullanma kılavuzuna ihtiyacınız yok.”
İş dünyasındaki kuşak farklılıkları üzerine atölyeler düzenlenen Steve Bench ise Z kuşağının diğer nesillere kıyasla öğrenmeye daha hevesli olduğunu savunarak, şu ifadeleri kullandı: 
“Z kuşağı daha önce hiç denemedikleri yazılımları kullanmayı öğrenirken çok rahat çünkü bunu hayatları boyunca yapıyorlar. Deneme yanılma yöntemine alışkınlar. Excel kullanmayı otomatik olarak bilen işgücü için bir nimet olmayabilirler ama hızlı öğreniyorlar.”

Independent Türkçe, Guardian, Futurism 



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature