Fas Yahudilerine dair keşif; zamana karşı göç

Eşi görülmemiş kazılar, Fas vahalarındaki Yahudi mirasını keşfetme ve restore etme projesi kapsamında başlatıldı

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Fas Yahudilerine dair keşif; zamana karşı göç

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

Faslı ve İsrailli arkeologlar, burada binlerce yıl önce Yahudilerin varlığına dair küçük izler bulmak için Fas'taki Akka vahasındaki bir sinagogun zemininde kazı çalışması yürütüyor. 
Eşi görülmemiş kazılar, Fas vahalarındaki Yahudi mirasını keşfetme ve restore etme projesi kapsamında başlatıldı. 1967'de Yahudilerin büyük bir kısmı ülkeyi terk etmişti.
Bir işaret
Kazı ekibinde Fas, İsrail ve Fransa'dan altı araştırmacı bulunuyor. Negev'deki Ben-Gurion Üniversitesi'nden İsrailli arkeolog Yuval Yekutieli, İbranice dini bir el yazmasının bir parçasının bulunmasının bir işaret olduğuna inanıyor. 
Bu bilimsel ortaklık, Fas ile İsrail arasındaki ilişkilerin 2020'de  normalleşmesi sayesinde pekişti. 
Tagadirt köyündeki sinagog, eski mimari geleneklere göre inşa edilmiş ve çevresini saran tahribattan kurtulmuş.
Yahudi mahallesinin (mellah) ortasında yer alan sinagog, bir zamanlar Sahra-ötesi ticaret için bir kavşak niteliğindeki Akka topluluğunun yaşamı hakkında fikir veriyor. 
Fas Ulusal Arkeoloji ve Kültürel Miras Enstitüsü’nden (INSAP) arkeolog Mebruk, "Fas’taki Yahudilerin tarihine dair izler içeren, ancak kaybolma riski taşıyan bu tür savunmasız alanlar üzerinde acilen çalışılmalı" ifadelerini kullandı.
20. yüzyılın başlarında Fas'ta yaklaşık 250 bin Yahudinin olduğu bilinirken İsrail Devleti'nin kuruluşu ilanı ardından sonra başlayan göç dalgaları ile burada günümüzde yaklaşık 2 bin Yahudi olduğu kaydediliyor. Ancak Yahudilerin bu vahadaki varlığı gerektiği gibi belgeli değil.

Fas toplumunun ayrılmaz bir parçası
Fas kökenli İsrailli antropolog Orit Ouaknine, "Bu proje kapsamında, bu topluluğun Yahudi merkezli bir bakış açısıyla değil, Fas toplumunun ayrılmaz bir parçası niteliği ile incelenmesi amaçlanıyor" dedi. 
Arkeologlar, sinagogun merkezinde bir zamanlar Tevrat'ın okunduğu yükseltilmiş platformun (bimah) altında keşfedilen küçük bir el yazması parçaları ve muskalar gibi nesneler topluyor.  
Kimse böyle bir yıkıntıdan bahsetmezken kazılar başladığında böyle bir keşfin yapılmasını dikkat çekici bulan Yuval Yekutieli, zirâ Yahudi geleneğince bu tür metinlerin asla yok edilmediğini, onların böyle gömülü olarak bulunmasının alışıldık olmadığını söyledi. 
Ekip tarafından ortaya çıkarılan ve titizlikle sınıflandırılan materyaller arasında ticari sözleşmeler, evlilik cüzdanları, günlük mutfak eşyaları ve madeni paralar da yer alıyor. Hırsızların gömülü eşyaları yağmalamaya çalışmasıyla sinagog bakıma muhtaç hale gelmeye başlamıştı.
İsrailli arkeolog, "İyi haber şu ki, kirişlerden biri çökerek buraya erişimi zorlaştırdı" ifadelerini kullandı. 
Benzer bir yağma girişimi, 2021'de kazıların başladığı Akka'nın yaklaşık 70 kilometre  güneybatısındaki başka bir vahada bulunan Aguerd Tamanart sinagogunda da kaydedildi.
Burada ise eserlerin gömülmediği, çökmüş bir duvarın arkasındaki gizli bir bölmede saklandığı belirtildi. Ekip, el yazması ve muska parçaları da dahil olmak üzere yaklaşık 100 bin parçayı kurtarmayı başardı.

Yer ve tarihin aydınlatılması
Bölgenin kurak ve ıssız yapısını dikkate alarak her iki bölgedeki toprak anıtları restore etme çabalarına öncülük eden Faslı mimar Selime Naci, şunları ifade etti:
"En az 10 yıl önce, bölgedeki tüm sinagoglar için standart sınıflandırmalar oluşturmaya başladım. Camilerin ve surlarla çevrili köylerin rehabilitasyonu deneyimim, sinagogları daha iyi anlamama yardımcı oldu. "
Ekibinin mekanın aydınlatmasını eski haline getirmek için çalıştığı Tagadirt sinagogunda restorasyon çalışmaları sürüyor. Eski Yahudi mahallesinin Müslüman sakinleri bugün restorasyonu memnuniyetle karşılıyor.
Zanaatkar Mahcuba Ubaha (55), "Sinagogun terk edilmiş bırakılmaması güzel" şeklinde konuştu. 
Kazılar, Fas Yahudileri hakkındaki bilgiler edinmeye, yaşam tarzlarına ışık tutmaya imkan sağlayacak. 
İki köyün şuan İsrail, ABD ve Fransa'da yaşayan eski Yahudi sakinleriyle röportajlar yaptığını söyleyen İsrailli antropolog Orit Ouaknine, "Bu değerli tanıklıkları toplamak için zamana karşı bir yarış" vurgusunda bulundu. 
Kazı projesinin koordinatörü Fransız coğrafyacı David Goeury, "Bu marjinal yerler, bugün büyük şehirlerde hayatımızın nasıl yeniden yönlendirildiğini anlamak için paha biçilmezdir" dedi. 
 Independent Arabia, AP



Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
TT

Doha Zirvesi: İsrail'e karşı ortak adımların görüşüleceği bakanlar toplantısı

Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)
Katar’ın başkenti Doha'daki Sheraton Oteli olağanüstü zirveye ev sahipliği yapmaya hazırlanırken, otelin önünde İslam ülkelerinin bayrakları dalgalanıyor. (Reuters)

Arap ve İslam ülkelerinin dışişleri bakanları bugün Katar'ın başkenti Doha'da bir araya gelerek İsrail'in Doha'ya yönelik saldırısı hakkında bir karar taslağını görüştü. Karar, yarın Katar'ın ev sahipliğinde düzenlenecek olağanüstü Arap Birliği – İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde liderlere sunulacak.

Bu gelişme, zirveye katılan ülkelerin dışişleri bakanları arasında, resmi toplantılar başlamadan önce bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili tutumları koordine etmek için iletişimin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

Geçtiğimiz salı günü Katar'ın başkentinde Hamas liderlerini hedef alan İsrail saldırıları, hareketin beş üyesinin ve Katar güvenlik güçlerinden bir üyenin ölümüne yol açtı.

Zirvenin taslak sonuç bildirgesinin tartışılması

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan dün Doha'ya geldi. Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, olağanüstü zirvede ‘bugün yapılacak dışişleri bakanları hazırlık toplantısında sunulan, İsrail'in Katar devletine yönelik saldırısı hakkında bir taslak bildirgenin tartışılacağını’ doğruladı.

Katar Haber Ajansı'na (QNA) yaptığı açıklamada el-Ensari, zirvenin toplanmasının, ‘İsrail'in bir dizi Hamas liderinin konutlarını hedef alan alçakça saldırısı karşısında İslam dünyasının Katar ile dayanışma içinde olduğunu yansıttığını’ vurguladı.

Dışişleri bakanlarının gündeminde Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin konuşması ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt'ın benzer bir konuşması yer alıyor. Dışişleri bakanları, önerilerini, resmi olarak kabul edilmesi için olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine sunacak.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı Devlet Bakanı Halife bin Şahin el-Merar, Bangladeş Geçici Hükümeti Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Muhammed Tevhid Huseyin, Brunei Darussalam Cumhuriyeti Dışişleri İkinci Bakanı Dato Erron Behin Yusuf, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha ve Gambiya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mohamed Jallow olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesine katılmak üzere Katar’ın başkenti Doha’ya geldi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İİT dışişleri bakanları toplantısına katılmak üzere bugün Tahran'dan Doha'ya gitti. İran Devrim Muhafızları Ordusu'na yakın (DMO) Tesnim haber ajansı, Arakçi'nin İİT dışişleri bakanları olağanüstü toplantısına katılmak üzere bu sabah Katar'ın başkentine gittiğini bildirdi. Söz konusu toplantı, yarın yapılacak olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi hazırlıkları kapsamında, İsrail'in Katar'a yönelik ‘askeri saldırganlığını’ görüşmek üzere Katar'ın talebi üzerine düzenlendi. Tesnim, İran'ın olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan tarafından temsil edileceğini bildirdi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ise İsrail'in ‘kardeş ülke Katar'a yönelik acımasız saldırısının uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve Arap, bölgesel ve uluslararası güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli bir adım olduğunu’ söyledi.

Katar'ın yarın ev sahipliği yapacağı olağanüstü Arap Birliği – İİT zirvesi öncesinde QNA'ya verdiği özel röportajda Abbas, “Doha Zirvesi'ne katılmanın mesajı ve amacı açık; Katar'ın güvenliği, Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hepimiz bu saldırılar karşısında birleşmiş durumdayız” ifadelerini kullandı.

Abbas, İsrail'in Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğine yönelik saldırısının yansımalarıyla ilgili olarak, bunun ‘Arap ve İslam ülkelerinin güvenliğini zayıflatmaya ve bölgenin istikrarını bozmaya yönelik tehlikeli bir gösterge olduğunu’ belirtti. Abbas, ‘kolektif güvenliği korumak için Arap ve İslam dünyasının ortak bir tepki vermesi gerektiğini’ vurguladı.

Abbas ayrıca, İsrail'in Katar, Filistin ve diğer Arap ülkelerine karşı sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulması gerektiğini bildirdi.

QNA’nın bugün yayınladığı röportajda Abbas, insani yardımın ulaştırılmasının hızlandırılması, işgal güçlerinin Gazze Şeridi'nden tamamen çekilmesi, Batı Şeria ve Kudüs'teki yerleşim faaliyetlerinin ve yerleşimci terörünün durdurulması, ele geçirilen Filistin fonlarının iadesi ve uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi uyarınca, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tüm topraklarının işgalinin sona erdirilmesi ve yeniden inşanın ilerletilmesi gerektiğini vurguladı.

Filistin Devlet Başkanı ayrıca, Filistin davasını destekleme konusunda Katar'ın kararlı rolünü övdü ve bu durumun, hakikat ve adaleti savunan halkların ve devletlerin, saldırganların planlarını bozabileceğini kanıtladığını belirtti.

Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, “Zirvenin toplanması, Katar'ın yalnız olmadığı ve Arap ve İslam ülkelerinin onun yanında olduğu mesajını veriyor” dedi.

Ebu Gayt, Şarku'l Avsat'a yaptığı özel açıklamada, “İsrail saldırıları, ne yazık ki, uluslararası toplumun iki yıldır Gazze Şeridi'ndeki soykırım suçuna sessiz kalmasından ve işgalci liderlerin istedikleri her şeyi yapıp paçayı sıyırabilecekleri hissine kapılmalarından kaynaklanıyor. Bu talihsiz durumun sona erdirilmesi gerekiyor. Zira böyle devam ederse uluslararası hukukun çöküşünün bedelini hepimiz ödeyeceğiz” ifadelerini kullandı.

sdfr
Kahire'deki Arap Birliği Genel Merkezi (Şarku'l Avsat)

Geçtiğimiz perşembe günü Katar, İsrail Hava Kuvvetleri’nin salı günü Hamas liderlerinin konutlarına düzenlediği ve Körfez, Arap ve uluslararası ülkeler ve kuruluşlar tarafından kınanan saldırıyı görüşmek üzere acil bir Arap Birliği – İİT zirvesi düzenleneceğini duyurdu.

Zirvede, durumun yansımaları ve bölgenin daha fazla çatışmaya sürüklenmesini önlemek için atılması gereken adımlar tartışılacak. İran, Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın zirveye katılacağını doğrularken, Irak da Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin katılacağını doğruladı. Türkiye Cumhurbaşkanlığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yarın Doha'yı ziyaret edeceğini açıkladı.


İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
TT

İsrail'in Katar'a saldırısı: Netanyahu, Trump'ın dikkati çeken olumsuz tutumuyla sınırlarını test ediyor

Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)
Washington'daki basın toplantısının ardından Trump ve Netanyahu (Reuters)

Brian Katulis

İsrail'in bu hafta Katar'daki Hamas liderlerine yönelik sürpriz saldırısı, Trump yönetiminin ikinci döneminin Gazze’deki savaşı sona erdirme hedefini büyük ölçüde gerçekleştiremediğinin en son göstergesi oldu.

Saldırıdan üç gün sonra perşembe günü öğleden sonra konuşan ABD Başkanı Donald Trump, diplomatik bir çözüm için belirsiz bir umut dile getirerek “İsrail'in Katar'a saldırısının, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'de ateşkes için yürütülen müzakereleri etkilememesini umuyorum. Rehinelerin serbest bırakılmasını ve bunun bir an önce gerçekleşmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Trump yönetiminin Ortadoğu'ya yaklaşımının en tuhaf yönlerinden biri, Gazze'deki savaşa verdiği tepkinin çarpıcı pasifliği oldu. ‘Pasiflik’ kelimesi, birçok kişinin Trump ile ilişkilendireceği bir kelime olmasa da bu durum kısmen Beyaz Saray'dan hemen her gün yapılan çılgın hızdaki açıklamalar ve eylemlerden kaynaklanıyor.

“İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlanmasını engelliyor. Trump, bu hedefe ulaşmak için benzersiz bir gayretle çalışıyor.   

Trump, Gazze Şeridi'nin tamamen ABD’nin kontrolü altına alınması ve pitoresk (resimsi) bir ‘Gazze Rivierası’ kurulması gibi, dünyanın dikkatini çeken provokatif açıklamalar yapmaya özen gösteriyor. Öte yandan Trump, geçtiğimiz haziran ayında İran'a yapılan ani saldırı ve bu ay Venezuelalı uyuşturucu kaçakçılarına yönelik saldırı gibi hedefli açıklamalara benzer gösterişli tedbirlerle öne çıkıyor. Ancak bu hamleleri, bu alanların herhangi birinde kalıcı sonuçlar doğuracak tutarlı bir stratejik yaklaşımla karıştırmamalıyız.

Trump, İsrail-Filistin cephesinde ise İsrailli rehinelerin serbest bırakılması ve çatışmanın sona ermesi konusundaki beklentileri yükseltti. Ancak, İsrail'in öngörülemez eylemleri bir yandan bölgeyi istikrarsızlaştırırken diğer yandan sahada istediği gibi hareket etmesine olanak tanıdı. İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını ve İsrail ile Suudi Arabistan arasında normalleşme anlaşması sağlamasını engelliyor. Oysa Trump bu hedefe ulaşmayı çok istiyor. Ancak şimdiye kadar ABD'nin Arap-İsrail sorununa yönelik politikasında stratejik bir değişiklik olmadı.

Yüksek ses, küçük sopa

Bu durum, ABD’nin eski başkanlarından Theodore Roosevelt'in ünlü sözü “Yumuşak konuş, sert davran” ile özetlenebilecek dış politika ilkesiyle tam bir tezat oluşturuyor. İsrail'in 9 Eylül'de Katar'daki Hamas yetkililerine yönelik eşi görülmemiş saldırısı, NATO dışında, bölgedeki en büyük ABD askeri üssüne ev sahipliği yapan önemli bir ABD müttefikinin, başta İsrail olmak üzere bölgesel aktörlerin, Trump yönetiminin birçok açıdan kenarda durduğu bu bölgenin dinamikleri üzerindeki etkisinin boyutunu gösteriyor.

Trump, ocak ayında ikinci dönemi için göreve başladığında ateşkes anlaşması imzalamak ve rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak gibi güçlü bir başlangıç yapmasına rağmen, o zamandan beri odak noktasını kaybetti. Sosyal medyada paylaştığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Gazze’de hayali bir sahilinde rahat bir şekilde görünen tuhaf yapay zeka tarafından üretilmiş video, birçok kişiyi şaşırttı ve özellikle de göreve başlamadan önce ulaştığı ateşkes anlaşmasının uygulanmasını sağlamak için yeterli baskı uygulamamış olması nedeniyle endişelendirdi.

İsrail'in Gazze ve bölgenin diğer yerlerinde gerçekleştirdiği eylemler, Trump'ın en büyük hedeflerinden biri olan Nobel Barış Ödülü'nü kazanmasını engelliyor.

Kahire'de geçtiğimiz mart ayında düzenlenen Arap Birliği Olağanüstü Zirvesi, Gazze'nin uzun vadede yeniden inşası ve kalkınması için taahhütler içeren ayrıntılı bir plan ortaya çıktı ve Filistin devletinin kurulması taahhüdü teyit edildi. Ancak Trump'ın ekibi bu fikirleri görmezden geldi ve bununla anlamlı bir şekilde ilgilenmedi. İsrail, müzakerelerde Hamas'a baskı uygulamak amacıyla, askeri harekatını yeniden başlatarak ve insani yardımı kesmek de dahil olmak üzere Gazze'ye boğucu bir abluka uygulayarak mart ayında ateşkesi sona erdirdi.

Trump yönetimi, Gazze'deki insani durum daha da kötüleşince Gazze İnsani Yardım Vakfı’nı (GHK) kurdu. Bu vakıf, Filistinlilerin ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yardım almayı bekleyen en az bin kişinin ölümüne yol açan kusurlu bir yardım mekanizmasıydı. Belki de çok daha fazlası. Bu arada Trump, ekibinin yeni bir ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için bir anlaşma sağlayacağına dair ara sıra açıklamalar yaptı. Hatta Katar ve Mısır gibi arabulucular aracılığıyla değil, doğrudan Hamas ile görüşmek gibi alışılmadık bir adım attı.

fvghyju
İsrail'in Katar'ın Doha kentinde Hamas liderlerine düzenlediği saldırının ardından hasar gören bir bina, 9 Eylül 2025 (Reuters)

Ancak, tüm bu adımlar ateşkesin sağlanmasına yetmedi. Bu çatışmayı sürdürülebilir bir şekilde sona erdirmek için tutarlı bir diplomatik çerçeve bulunmadığından, İsrail'in askeri operasyonu devam ediyor. Trump'ın bir gün içinde bunu başarabileceğine dair vaatlerine rağmen, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında barış anlaşmasına varamaması ile bu durum arasında birçok yönden bazı paralellikler var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Trump'ın savaşı sona erdirme çabalarını görmezden gelmeye devam ederken, Netanyahu da aynı şeyi yapıyor ve Trump'ın sınırlarını ve bu süreçte onu ne kadar zorlayabileceğini test ediyor. Trump'ın birçok önemli dış politika meselesinde öngörülemez ve dikkat dağıtıcı diplomasisinin sonuçsuz kaldığı herkesçe biliniyor.

Güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği olmadan İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek gibi görünüyor.

Eksik unsurlar

Bu konuda daha iyi sonuçlar elde edilmesine katkıda bulunabilecek iki önemli unsur eksik. Bunlardan birincisi, barışa yol açacak kalıcı bir ateşkes için güvenilir bir formül ve vizyon geliştirmeyi amaçlayan ABD'nin diplomatik liderliğine geri dönülmesi. Bu unsur, daha tutarlı bir stratejik odaklanma ve bu sorunları ele almak için ABD yönetimi içinde özel bir ekip gerektirir, ancak bunların hiçbiri ufukta görünmüyor.

İkinci unsur ise İsrail ile resmi ilişkileri olan Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Fas gibi Arap ülkelerinden ortakların yanı sıra İsrail'e ihtiyaç duyduğu güvenceyi sağlayacak şekilde Filistinlilere diplomatik, ekonomik ve güvenlik desteği sağlayabilecek olan Suudi Arabistan, Katar ve Umman gibi ülkelerle daha yakın iş birliği içinde çalışmaktır.

Bu iki unsur, yani güçlü liderlik ve ortaklarla yakın iş birliği, eksik olduğunda İsrail mevcut yolunda ilerlemeye devam edecek ve Trump yönetimi Ortadoğu'da barışa ulaşma hedefinden uzak kalacak.


Rubio'nun İsrail ziyareti… Gazze ateşkesinde bir atılım mı, yoksa yerinden etmeye destek mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
TT

Rubio'nun İsrail ziyareti… Gazze ateşkesinde bir atılım mı, yoksa yerinden etmeye destek mi?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru ilerleyen Filistinliler (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, Gazze Şeridi'nde gerginliğin artması ve İsrail'in Hamas liderlerini hedef alan Doha saldırısının ardından müzakerelerin durması üzerine İsrail'i ziyaret etmesi bekleniyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlara göre, bu ziyaret iki olası senaryo barındırıyor: Ya ‘Gazze Şeridi'nde ateşkes konusunda ciddi görüşmeler yapılmayacak’ ya da ‘yıl sonuna kadar savaşın sona ermesi ve sınırlı bir ateşkesin kabul edilmesi ele alınacak’.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Tommy Pigott'a göre Rubio’nun İsrail ziyaretinin amacı, Gazze şehrinin kontrolünü ele geçirmeyi de içeren İsrail'in yeni operasyonundaki ‘operasyonel’ hedeflerini görüşmek. Pigott ayrıca, bu ayki Birleşmiş Milletler (BM) toplantısına atıfta bulunarak, Rubio’nun, ‘Hamas terörizmini ödüllendiren Filistin devletinin tek taraflı olarak tanınması da dahil olmak üzere, İsrail karşıtı hareketlerle mücadele etme taahhüdünü yineleyeceğini’ bildirdi.

Pigott'a göre, Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile New York'ta yaptığı görüşmenin hemen ardından gerçekleşen bu ziyarette Rubio, ‘ABD'nin İsrail'in güvenliğine olan bağlılığını vurgulayacak ve Hamas'ın bir daha Gazze Şeridi'ni yönetmemesini ve tüm rehinelerin geri dönmesini sağlamanın gerekliliğini ifade edecek.’

İsrail'in planladığı ‘gönüllü göç’ konusu, Rubio'nun İsrail ziyareti sırasında, Filistinlileri kabul edecek birkaç ülkeyle yapılan görüşmelerin bir parçası olarak gündeme getirilecek.

Arap ve uluslararası toplum tarafından reddedilen yerinden edilmeye dayalı plan, İsrail güvenlik birimleri tarafından Binyamin Netanyahu'ya sunuldu. İsrail'in Kanal 12 televizyonunun cuma günü yayınladığı habere göre söz konusu plan, Gazze Şeridi sakinlerinin önümüzdeki aydan itibaren hava ve deniz yoluyla Gazze Şeridi'nden ayrılmalarına izin veriyor.

Rubio ve Netanyahu arasındaki görüşmeler, İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin dün Gazze şehrinin bazı bölgelerinin tahliye edileceğini duyurmasının ardından gerçekleşti. Adraee, ordunun tahminlerine göre Gazze şehrinin çeyrek milyondan fazla sakininin kendi güvenlikleri için şehirden ayrıldığını belirtti ve Hamas'ı yenilgiye uğratmakta kararlı olduklarını vurguladı.

fgthyju
Nuseyrat Mülteci Kampı yakınlarındaki sahil yolu boyunca eşyalarıyla birlikte Gazze şehrinden güneye doğru giden Filistinlileri izleyen bir adam (AFP)

Amerikalı stratejik ilişkiler uzmanı Irina Tsukerman'a göre, Rubio'nun İsrail'e gelişi daha acil bir soruyu gündeme getiriyor: “Washington ateşkes için zemin mi hazırlıyor, yoksa başka taktikler için siyasi koruma mı sağlıyor?”

Tsukerman, “Rubio'nun gündemindeki acil konu, her iki tarafın da zafer olarak pazarlayabileceği sınırlı bir ateşkes için bir çerçeve sağlamak… Bu, İsrail'e Gazze şehri içinde ve dışında büyük ölçekli operasyonları durdurmak için net parametreler belirlemesi konusunda baskı yapmak ve Katar'daki Hamas müzakerecilerinden rehineler ve insani koridorlar konusunda garantiler almak anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

Tsukerman'a göre Rubio'nun, Netanyahu'ya kişisel olarak baskı uygulayarak iç siyasi talepler ile Washington'un savaşı uluslararası alanda kararlı ve sorumlu olarak sunulabilecek şartlarla sona erdirme stratejik ihtiyacını dengelemesi bekleniyor.

Bu nedenle Tsukerman'a göre Rubio'nun ziyareti, sadece mevcut çatışmaları sona erdirmekle kalmayıp, Washington ve en yakın müttefikleri için elverişli koşullar altında ‘ertesi gün’ için siyasi sistemin ilk bölümlerini yazmayı da amaçlıyor. Tsukerman, ABD Başkanı Donald Trump'ın ‘savaş için siyasi bir zaman sınırı belirlediğini ve bunun 2026 ABD seçim yılına kadar sürmesine izin verilemeyeceğini’ vurguladığını belirtti.

Öte yandan Filistinli siyasi analist Dr. Abdulmehdi Mutava, Rubio'nun İsrail ziyaretinin Gazze ateşkesi ile hiçbir ilgisi olmadığına inanıyor. Çünkü bu konudan ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff sorumlu. Mutava, ziyaretin Filistinlilerin yerinden edilmesine ilişkin düzenlemelere ve Başkan Donald Trump'ın Netanyahu'nun Gazze'yi işgalini tamamlamasına itiraz etmediğinin teyit edilmesine odaklanacağını düşünüyor. Ancak İsrail ve ABD kaynaklarından sızan bilgilere göre, bunun için belirlenen en uzun süre bu yılın sonu.

Mutava, ABD – İsrail koordinasyonunun, Gazze Şeridi'ndeki savaşın sona ermesinden sonraki gün için, özellikle Hamas'ın silahsızlandırılması için net bir plan olduğunu doğruladığını ve bu nedenle ateşkes çağrısının şu anda dikkate alınmayabileceğini ifade etti.

dfty
İsrail hava saldırıları sonrası Gazze şehrinden yükselen dumanlar (AFP)

Uluslararası arena, Arap ülkeleri ve İslam dünyası Gazze Şeridi'nde ateşkesin sağlanması konusunda kararlılığını sürdürüyor. Ürdün Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Bakan Eymen es-Safadi ve İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper'ın yaptıkları telefon görüşmesinde, Gazze Şeridi'nde kalıcı ve kapsamlı bir ateşkesin sağlanması için çabaların yoğunlaştırılması gerektiğini yinelediklerini duyurdu.

Ürdün ve Birleşik Krallık'ın bu tutumu, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanlarının 9 Eylül'de Doha'ya yapılan İsrail saldırısının ‘müzakere yoluyla bir anlaşmaya varılmasına ciddi bir tehdit oluşturduğunu’ belirten ortak açıklamalarının ertesi günü geldi. Söz konusu açıklamada şöyle denildi: “Katar ile dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyor ve İsrail ile Hamas arasındaki arabuluculuk çabalarında Katar'ın oynamaya devam ettiği önemli rolü tam olarak destekliyoruz.”

Üç ülke, ‘sivil halkın kitlesel göçüne, sivil kayıplara ve hayati altyapının tahrip olmasına neden olan İsrail'in Gazze şehrindeki askeri operasyonlarının derhal durdurulması’ çağrısında bulundu.

Mutava, Washington'un ısrar ettiği tek çözümün, İsrail'in herhangi bir anlaşmadan geri adım atmaması için, gelecekte Hamas'ın yokluğu ve uluslararası güçlerin varlığıyla birlikte, Başkan Trump'ın kapsamlı bir anlaşma önerisini kabul etmek olduğunu düşünüyor. Mutava, İsrail operasyonlarına devam ettiği sürece bu çözümün gerçekleşme olasılığının düşük olduğunu ve bu nedenle savaşı sona erdirmek için acil bir müzakere veya anlaşma olmadığını belirtti.

Çatışmanın yıl sonuna kadar devam edeceğini düşünen Tsukerman sözlerini şöyle noktaladı: “İsrail'in operasyonlarını ABD'nin stratejik çıkarlarıyla uyumlu hale getirmek ve Trump'a siyasi bir zafer kazandırmak, hem yurt içinde hem de yurt dışında yankı uyandıracaktır.”