WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer, Şarku’l Avsat’a konuştu: Gıda güvenliği kriziyle mücadele için 23 milyar dolara ihtiyacımız var

WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer. (Şarku’l Avsat)
WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer. (Şarku’l Avsat)
TT

WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer, Şarku’l Avsat’a konuştu: Gıda güvenliği kriziyle mücadele için 23 milyar dolara ihtiyacımız var

WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer. (Şarku’l Avsat)
WFP Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer. (Şarku’l Avsat)

Dünya Gıda Programı (WFP), ‘modern dönemin en büyük gıda güvenliği krizi’ olarak nitelediği sorunla mücadele edilmesi ve dünya çapında yaklaşık 150 milyon insana yardım edilmesi için bu yıl 23 milyar dolara ihtiyaç olduğunu açıkladı.
WFP'nin Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa Bölge Direktörü Corinne Fleischer, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, WFP’nin geçtiğimiz yıl 158 milyon kişiye yardım eli uzatmayı başardığını, yaygın kıtlığı ve kitlesel göçü büyük ölçüde önlediğini vurguladı.
Suudi Arabistan'ın WFP'nin bölgedeki çalışmalarının önde gelen beş bağışçısından olduğunu söyleyen Fleischer, WFP’nin bölge dahili ve haricinde hedeflerine ulaşmak için Suudi Arabistan’ın sürekli desteğine güvendiğini vurguladı. Diğer yandan Ukrayna tahılının transferine yönelik Karadeniz Tahıl Girişimi kapsamında sekiz ay gibi bir süre içerisinde yalnızca yaklaşık 23 milyon ton gıda maddesinin geçişinin kolaylaştırıldığına dikkat çeken Fleischer, Ukrayna'daki çatışmanın küresel gıda ve enerji piyasalarında kargaşaya neden olduğu, gıda ve yakıt fiyatlarını yükselttiği, milyonlarca insanı açlık tehlikesiyle karşı karşıya bıraktığı uyarısında bulundu.

WFP ile Suudi Arabistan arasındaki tarihi ilişkiler
WFP ile Suudi Arabistan arasındaki ortaklığın 45 yıla dayandığını hatırlatan Fleischer’in verdiği bilgilere göre Suudi Krallığı yardım projelerini tamamlaması ve yüksek gıda fiyatlarından etkilenen milyonlarca aç insana yiyecek sağlaması için 2008'de WFP’ye 500 milyon dolar değerinde tarihi bir hibe sağlayacağını duyurdu.
Fleischer konuya dair şunları söyledi:
“Suudi Krallığı 2014’te Irak'taki yerinden edilmiş ailelere, Suriye'ye komşu ülkelerdeki Suriyeli mültecilere ve Güney Sudan ve Somali'den gelen mültecilere gıda sağlanması için en az 200 milyon dolar değerinde katkıda bulundu. Suudi Arabistan, 2018-2019 yıllarında bölgede WFP’ye en çok bağış yapan beş ülke arasında yer aldı. WFP’nin bölge dahili ve haricindeki hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmak için Suudi Arabistan’ın sürekli desteğine her zaman güveniyoruz.”

Tahıl ihracatı girişimi
Karadeniz Tahıl Girişimi'nin Ukrayna'dan tahıl ihracatı için insani bir deniz koridoru açtığını, anlaşmanın açlıkla mücadeleye verilen küresel tepkide oldukça önemli bir rol oynadığını vurgulayan Fleischer sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ukrayna tahılı, Rus gıda ürünleri ve gübrelerinden tam olarak faydalanılmadıkça küresel gıda krizine gerçek bir çözüm bulunamaz. Karadeniz Tahıl Girişimi'nin 22 Temmuz'da İstanbul'da imzalanması ve tahıl yüklü ilk geminin 1 Ağustos'ta Odessa Limanı’ndan hareket etmesi. ardından geçen süre zarfında Rusya, Türkiye, Ukrayna ve BM’den temsilcilerin bulunduğu Müşterek Koordinasyon Merkezi, 8 Mart'a dek 23 milyon tondan fazla gıdanın geçişini kolaylaştırdı.”

Gıda fiyatlarına yüzde 15 zam
Fleischer’ın aktardığına göre küresel gıda ve enerji piyasalarında Ukrayna'daki çatışma nedeniyle karışıklık yaşanıyor. Bu kapsamda kaydedilen yüksek gıda ve yakıt fiyatları, milyonlarca insanı açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Birçok aile temel öğün ihtiyacını karşılayamıyor.
Geçtiğimiz yıl gıda fiyatlarının 2008 ve 2011'deki iki gıda krizinde kaydedilen seviyelerde sabitlendiğini belirten Fleischer, ancak dünyanın 2008'de bugün olduğundan daha istikrarlı olduğunu söyledi. Zira 2009 yılından bu yana Etiyopya, Yemen, Suriye ve Nijerya'da birçok çatışmanın yaşandığını belirten Fleischer konuya dair şu açıklamada bulundu:
“Ukrayna'da savaş patlak verdiğinde dünya henüz Kovid-19 salgınının yansımalarından tam anlamıyla kurtulamamıştı. Böylece başka bir krize karşı savunmasızdı. Son aylardaki hafif düşüşlerine rağmen küresel gıda fiyatları halen son 10 yılın en yüksek seviyesinde. 68 ülkede bu yıl yurt içi gıda fiyatlarında yüzde 15'in üzerinde artış yaşandı. Lübnan, Sudan, Venezuela ve Zimbabve'de enflasyon oranları üç haneli rakamlara yükseldi.”

Yemen'deki akaryakıt ithalatı
2022'de Yemen’de altı ay süreyle kaydedilen ateşkesin insani durumun görece iyileşmesine katkıda bulunduğunu belirten Fleischer, bunun barışın önemini gösterdiğini ifade etti. Hudeyde Limanı üzerinden yapılan toplam yakıt ithalatının dört katına çıktığını belirten Fleischer sözleirni şöyle sürdürdü:
“Sekiz yıllık çatışma, ekonomik gerileme ve harici sıkıntıların ardından yaklaşık 17 milyon Yemenli açlık çekiyor. Ülke bugün göreli bir istikrar yaşıyor olsa da Yemenlilerin ileriye doğru kararlı bir adım atmasını destekleme yönünde bir fırsat mevcut.”
WFP’nin toplulukların temel gıda ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek derecede istikrarlı piyasalar üzerinden Yemen bölgelerindeki nakit yardımını daha kapsamlı hale getirdiğini ifade eden Fleischer konuya dair şunları söyledi:
“WFP bu sistemi desteklemek için katılımcıları yeni bir biyometrik kayıt platformuna kaydediyor. Bu sistem sayesinde insanlar, ailelerin aldığı gıda sepetine eşdeğer nakit transferleri alıyor. Böylece yerel ekonomiye gerekli likidite sağlanıyor.”

Gıda güvenliği krizini çözmek için 23 milyar dolar gerekiyor
Dünyanın modern zamanların en büyük gıda güvenliği kriziyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Fleischer, WFP’nin dünya çapında 149,6 milyon kişiye yardım eli uzatması için bu yıl 23 milyar dolara ihtiyacı olduğunu bildirdi. WFP ve ortaklarının geçtiğimiz yıl rekor sayıda kişiye (yaklaşık 158 milyon kişi) gıda ve nakdi yardımda bulunduğunu, bu kapsamda rekor derecede, 14 milyar dolar katkı sağlandığını hatırlatan Fleischer sözlerini şöyle sürdürdü:
“WFP böylece büyük çaplı kıtlığı, sıkıntıları ve kitlesel göçü önlemeyi başardı. Ukrayna tahılı en çok ihtiyaç duyan ülkelere nakledildi. Ayrıca gerekli gübrelerin ulaşımı kolaylaştırıldı, Yemen’in bazı bölgelerinde açlıktan ölümler önlendi.”



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.