Dünya düzeni çökmeye devam ederken ortaya çıkan paralel dünyalar

Putin ve Şi, 21 Mart’ta Moskova’da bir araya geldiler (Reuters)
Putin ve Şi, 21 Mart’ta Moskova’da bir araya geldiler (Reuters)
TT

Dünya düzeni çökmeye devam ederken ortaya çıkan paralel dünyalar

Putin ve Şi, 21 Mart’ta Moskova’da bir araya geldiler (Reuters)
Putin ve Şi, 21 Mart’ta Moskova’da bir araya geldiler (Reuters)

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Rusya'da geniş kapsamlı ekonomik anlaşmalara imza attı. Rusya-Çin ittifakı, Batı ülkelerine karşı olduğunu ilan etse de askeri yardımlardan açıkça bahsetmekten kaçındı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in konuşması sırasında İngiltere’nin Ukrayna'ya Challenger tankları için zayıflatılmış uranyumlu (DU) mühimmat vermesi durumunda gerginliğin artacağı uyarısında bulundu.
Konuşması sırasında uranyum ile ilgili ifadeler ve Rus lider Putin’in Batı’ya uyarısına değinmeyen Çin Devlet Başkanı Şi, fiziken Kremlin'de olsa da aklı Beyaz Saray'daydı. Buna karşın zenginleştirilmiş uranyum, ABD’nin kontrol etmediği çok kutuplu yeni bir dünya düzeninin oluşumunun başladığını duyurmak için platform olması gereken bir zirve toplantısında ve alenen çözülemeyecek taktiksel bir sorundur.
Çin Devlet Başkanı’nın Rusya ziyareti sırasında, Japonya Başbakanı'nın Ukrayna’nın başkenti Kiev'e yaptığı ziyaret bir başka paralel dünyayı ortaya çıkardı. Japonya Başbakanı, doğudaki en tehlikeli rakibine (Çin) karşı Batı ülkelerinin safına geçmek isterken, Çin Devlet Başkanı batıdan başlayarak Batı ülkelerinin Çin'i ablukaya alma projesini baltalamak istiyor. Japonya, ‘Affederiz, ama unutmayız’ sloganıyla tarihini temizledikten sonra Güney Kore ile çevresini düzenledi. Çin ile olduğu kadar Kuzey Kore ile de en kötü senaryoya hazırlanan Japonya, savunma bütçesini artırdı ve ABD’den uzun menzilli seyir füzeleri satın aldı. Japonya müttefiki Güney Kore ile birlikte, çok hızlı bir şekilde nükleer silaha sahip ülkeler arasına girebilir. Çünkü bunun için bilimsel ve teknik temele sahipler. Japonya, bir yandan ABD ile ittifaklar ve ortak savunma anlaşmaları yaparak, bir yandan da ordusunun savaş gücünü artırarak Çin için çifte caydırıcı güç oluşturmak ve caydırıcılığını artırmak istiyor. Japonya’nın bu caydırıcılık denklemine nükleer silahlar ekleme ihtimali de söz konusu.
Japonya, Çin'in Doğu Asya bölgesindeki liderliğini kabul ederse ‘junior’ (küçük) oyuncu olacak. Ancak Batı’yı seçerse, ister (ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’nın yer aldığı) Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) içinde isterse (ABD, İngiltere ve Avustralya'nın oluşturduğu üçlü bir güvenlik oluşumu) AUKUS ittifakı ile iş birliği içinde olsun, kilit bir oyuncu olacaktır. Bunun yanında Japon aklı, tarihi ve stratejik kültürü, Çin'in yörüngesinde olmasına izin vermiyor.

Çin ile arasındaki etki alanları mücadelesi, denizler ve adaların yanı sıra Japon Denizi'nden başlayıp Doğu Çin Denizi'ne, oradan da Güney Çin Denizi'ne uzanan iki ülkenin hayati öneme sahip ulaşım hatlarında ve hatta Malakka Boğazı'ndan Hürmüz'e kadar uzanan deniz yollarında devam edecektir. Çin, Japonya’nın Tayvan ve ABD ile aynı safta yer almaya başlayan diğer ülkeler arasındaki coğrafi konumu nedeniyle etrafındaki çemberi daraltmaya çalışıyor. Japonya, aynı zamanda bir deniz ve kara ülkesi olan Çin'in aksine, Asya kıtası ile kalıcı bir kara bağlantısına da sahip değil.

Japonya, Rusya'nın değil, Ukrayna'nın yanında yer aldı. Çünkü Japonya, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden beri Rusya ile sınır (Kuril Adaları) anlaşmazlığı yaşıyor. Buna bir de Çin ile Rusya arasındaki Japon Denizi'nde yapılan ortak deniz tatbikatları ve iki ülke arasında olası yeni ittifak yapılması tehlikesi ekleniyor.

Avrasya
Çin Devlet Başkanı’nın Rusya ziyareti sonrası göstergelerde önemli jeopolitik sorunlar ortaya çıktı. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1- Çin’in, Batının kazanmaması ya da nükleer silahların kullanılması gibi beklenmedik durumların yaşanmaması amacıyla Putin'in tam bir yenilgiye uğramaması için uğraşıyor olması. Ancak bunu yaparken, Rusya’nın bu karmaşık savaşı kazanmasına yardım edemez. Eğer Rusya savaşı kazanırsa, Çin’in iradesi karşısında itaatsizleşebilir. En azından üç kutuplu bir dünya sisteminde Çin'den bağımsız ve ayrı bir oyuncu haline gelecektir. Çin için Batı, halen birçok alanda hayati önem taşıyor.
2- Ukrayna savaşının devam etmesi, tıpkı ABD’nin tamamen Avrupa ile meşgul olması gibi Batı’nın Batı'yı tüketmesi anlamına geliyor.
3 - Bu, Tayvan sorununda Çin'i rahatlatıyor. En kötü senaryo durumunda, yani Tayvan'da bir savaş başlaması halinde.
4- En kötü senaryonun yaşanması, yani Tayvan'da savaş başlaması durumunda, savaş kaçınılmaz olarak ve bütünüyle bir deniz savaşı olacaktır. Bu ise Çin için denizler ve okyanuslar boyunca hayati önem taşıyan ulaşım ve lojistik hatlarının kesilmesi anlamına geliyor.
5- Böylece yalnızca Rusya, stratejik coğrafi derinliğe sahip olacağı için Çin, Tayvan’la karşı bir savaş durumunda enerji ve gıda güvenliğini ve hatta çok sayıda silahı garanti edebilecek. Bu durumda Avrasya sahnesi, bugüne kadar her zaman galip gelen ABD’nin 21. yüzyıldaki çatışma için hazırladığı Hint-Pasifik sahnesine alternatif olacaktır.

*Bu analiz, Şarku’l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.