Yemen: Husiler İbb kentinde adam kaçırıyor

Husiler, Mukahhal’ın cenazesine katılanlara misilleme olarak İbb’de adam kaçırıyor

Sana'da Husi liderlerin düzenlettiği gösteri sırasında silahlı kişiler (AFP)
Sana'da Husi liderlerin düzenlettiği gösteri sırasında silahlı kişiler (AFP)
TT

Yemen: Husiler İbb kentinde adam kaçırıyor

Sana'da Husi liderlerin düzenlettiği gösteri sırasında silahlı kişiler (AFP)
Sana'da Husi liderlerin düzenlettiği gösteri sırasında silahlı kişiler (AFP)

Zahid el-Verafi, ailesiyle birlikte Mısır'ın başkenti Kahire'de altı ay kaldığı sağlık seyahatinin ardından İbb şehrine dönmek üzereydi. Ancak arkadaşları, adının el-Mukahhal (sürmeli anlamında) takma adıyla meşhur aktivist Hamdi Abdurrezzak el-Havlani’nin cenazesine katılmakla suçlanan, bu sebeple Husi darbeciler tarafından arananlar listesinde olduğunu bildirdi.
Mukahhal’ın birkaç gün önce İbb şehrinde düzenlenen cenazesinde Yemenliler Husi darbecilerin uygulamalarını kınayan benzeri görülmemiş sloganlar attı. Bu kalabalığa ateş açarak karşılık veren milisler ise onlarca kişiyi kaçırdı. Ayrıca şehrin sokaklarını kapatmaya çalışarak cenaze alayının mezarlığa ulaşmasını engelledi.
İbb halkı, Husileri İbb’de kendi kontrollerindeki Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı cezaevinde tutuklu bulunan Mukahhal’ı kasten öldürmekle suçluyor. Zirâ sosyal medyada Husi darbecileri eleştiren, onları yolsuzluk, yağmalama ve Yemenlileri açlığa terk etmekle suçlayan paylaşımlarıyla meşhur olan Mukahhal, gözaltına alınmadan önce Yemenlileri direnişe çağırıyordu. Husiler ise Mukahhal’ın cezaevinden kaçmaya çalışırken öldüğünü iddia etti.
Husi milisleri, cenazeye katılanları, bilhassa slogan atarak milis liderlerini Allah’ın düşmanı’ olarak nitelendiren şahısları hedef aldıkları büyük bir adam kaçırma kampanyası başlattı.
Mukahhal’ın başına gelenler üzerine öfkelendiğini, sosyal medyada gerçeklerden bahsettiğini söyleyen Zahid el-Verafi, ancak yazılarının Husiler tarafından görüleceğinden endişelendiği için gönderilerini sildiğinden bahsediyor. Zirâ darbe konusundaki tutumunun yaşadığı mahalle halkı ve şehirdeki tanıdıkları tarafından bilindiğini de ekliyor.
Sağlık dolayısıyla çıktığı seyahat hususunda Husiler tarafından uydurma bir suçlamayla karşı karşıya kalacağından endişelendiğini dile getiren Verafi, ancak herhangi bir siyasi faaliyette bulunmadığını, ticaret yapmaya çalıştığını, görüşlerinin sebep olabileceği her türlü sıkıntıdan kaçınmaya çalıştığını belirtiyor.
Şarku’l Avsat’a konuşan Verafi, o sırada yurtdışında bulunmasına rağmen Mukahhal’ın cenaze törenine katılanlar arasında adının geçtiğini öğrenmesi ardından İbb’e geri dönmeyi planlamakta güçlük çektiğini söylüyor. Şuan yakınlarının zarar görmemesini umuduyla hakkında alınan bu kararın durdurulmasını beklediğini de ekliyor.
ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking ve Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Hans Grundberg öncülüğünde 20 farklı sivil Yemenli insan hakları örgütü, milislerin günlerdir şehir halkına karşı yürüttüğü baskı, korkutma ve adam kaçırma kampanyalarının durdurulması için acil eylem çağrısında bulundu.
Dün açıklamada bulunan insan hakları örgütleri, Husi milisleri Sana'dan İbb'e askeri devriyeler ve çeşitli silahlarla donatılmış unsurlar göndermek, bunları şehir içerisinde konuşlandırmakla, cenazeye katılan birçok sivil genci kaçırmakla suçladı. Ayrıca Husilerin şuan kaçırdıkları şahısları güvenliği istikrarsızlaştırmak ve şehirde yabancı güçler adına suikast ve şiddet eylemleri planlamak gibi uydurma suçlamalara maruz bıraktıklarını aktardı. Milisler, devletin geri dönmesini, hukuka ve insan haklarına saygı duyulmasını talep eden halkı bu tür iddialara maruz bırakıyor.
Örgütler, Yemenlilerin Yemen'deki çatışmayı sona erdirme yönündeki uluslararası çabaları toplumu baskı altına almak, korkutmak ve aşağılamak amacıyla istismar eden milislerin teröründen korunması çağrısında bulundu. Ayrıca uluslararası toplumu Yemenlilerin hayatını, güvenlik ve özgürlük haklarını hiçe sayan milisler tarafından uygulanan şantaj politikasına boyun eğmemeye çağırdı.
İbb şehrinden kaynaklar, cenazelere katıldıkları veya milislere direnme çağrısı yaptıkları için milisler tarafından arananlar listesinde İbb halkından yüzlerce kişi olduğunu, aralarında uzun süredir şehir dışında yaşayanların da bulunduğunu aktardı.
Kaynaklar, İbb'de Mukahhal’ın ikamet ettiği eski mahalleden kaçırılan genç sayısının 12’ye ulaştığını söylüyor. Mahalleyi bir nevi kuşatma altına alan milisler, tüm girişlerde kontrol noktaları kuruyor. Bu noktalarda giriş çıkış yapanların kimlikleri, faaliyetleri ve varış noktaları soruluyor.
Yerel insan hakları örgütü Mayyun, son günlerde İbb şehrinden 40 gencin Mukahhal’ın cenazesine katılmak ve isyana teşvik etmek suçu dolayısıyla kaçırıldığını bildirdi.
Husi milislerin birçok üyesi ve lideri, Mukahhal’ın yaklaşık beş ay önce yayınladığı görüntüleri Husi lider Abdulmelik el-Husi’nin konumuna ve prestijine karşı bir saldırı olarak değerlendirdi. Ancak aktivistin ölümü ardından bahaneler sunarak kendilerini sorumluluktan kurtarmaya çalıştı.
Yemen’deki insan hakları ile ilgilenen Amerikan Adalet Merkezi (ACJ), milislerin Mukahhal’ın ölümüyle ilgili anlatımına dair adli bir soruşturma yürütüldüğünden veya adli tıp raporunun düzenlendiğinden bahsedilmediğine dikkat çekiyor. Bilhassa açıklamada belirtildiğine göre cesede iki gün el konduğu göz önüne alındığında bu noktada gerçeklerin çarpıtıldığı fikri akla geliyor.
Yoksullaşmaya yol açan ve insanlık dramını şiddetlendiren ihlaller ve yolsuzluk uygulamalarına ilişkin görüşlerini dile getiren aktivistlerin hedef alınmasını kınadığını bildiren ACJ, asıl faillerin kimliklerinin açıklanmadığına, hesaba çekilmediklerine de dikkat çekti.



İsrail ordusunun Cenin kampında açtığı ateş sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti

İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
TT

İsrail ordusunun Cenin kampında açtığı ateş sonucu iki Filistinli hayatını kaybetti

İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)
İsrail askerleri Batı Şeria'da bir Filistinli genci tutukladı- 7 Eylül 2025 (AFP)

Filistin Sağlık Bakanlığı, işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin kampında İsrail ordusunun açtığı ateş sonucu iki çocuğun hayatını kaybettiğini bildirdi.

Bakanlık açıklamasında, “Cenin kampında işgal güçlerinin ateş açması sonucu iki şehit ve bir ağır yaralı ile bir de orta derecede yaralı var” ifadeleri yer aldı.

Açıklamada, iki çocuğun “şehit İslam Abdulaziz Nuh Mecarime (14 yaşında) ve şehit Muhammed Sari Maskala (14 yaşında)” olduğunu açıkladı.

İsrail ordusu, iki çocuğun öldürülmesiyle ilgili henüz bir açıklama yapmadı.

Resmi Filistin Haber Ajansı, "İşgal askerleri, Cenin kampındaki evlerine girip bazı kişisel eşyalarını almaya çalışan bir grup vatandaşı, El-Bişr mahallesinde kuşattı ve gerçek mermiyle ateş açtı" ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail, 21 Ocak'tan bu yana Cenin kampında askeri operasyon yürütüyor ve o tarihten beri kuvvetleri kampta bulunuyor. Kamp sakinleri ise Cenin şehri ve komşu köylere yerleştirildi.


İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
TT

İsrail, Suriye'nin 3 şehrinin çevresini bombaladı

İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)
İsrail'in Şam'ı bombalaması (Arşiv- Reuters)

Suriye devlet medyası, İsrail'in Suriye'nin orta kesimindeki Humus, kıyı kenti Lazkiye ve tarihi Palmira olmak üzere üç kentin çevresini bombaladığını bildirdi.

Reuters'a göre İsrail'den henüz bir açıklama yapmadı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, İsrail hava saldırılarını kınayarak, bunları ülkenin egemenliğinin "açıkça ihlali" ve bölgesel istikrara yönelik bir tehdit olarak nitelendirdi. Açıklamada, saldırıların "İsrail'in Suriye topraklarına yönelik bir dizi saldırgan tırmanışının parçası" olduğu belirtildi.

Suriye medyası, İsrail'in bombardımanının boyutu veya etkisi hakkında daha fazla ayrıntı vermedi.

İsrail, yıllardır Suriye'nin askeri altyapısının büyük bir kısmını tahrip eden hava bombardımanları gerçekleştiriyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bu saldırılar, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşından sonra daha da şiddetlendi.

İsrail ve Şam, son zamanlarda Suriye'nin güneyindeki çatışmanın yatıştırılması için ABD'nin arabuluculuğunda görüşmeler yürütüyor.


İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
TT

İsrail Suriye'den ne istiyor?

Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)
Şara, Netanyahu'nun Suriye'nin güneyinin silahsızlandırılması talebine Dürzilerin temsilcileriyle bir araya gelerek yanıt verdi (SANA)

İbrahim Hamidi

Bu soru Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde, Lübnan'da, Yemen'de ve İran'da soruluyor. Ancak Suriye'de, komşuluk, tarih ve bağlamla ilgili birçok nedenden dolayı bu sorunun bazı yan boyutları da var.

Beşşar Esed rejiminin geçtiğimiz yılın sonlarında düşmesi, İran ve ‘direniş ekseni’ için en büyük darbe olduğu şüphe götürmez bir gerçek. Zira Suriye, Lübnan'daki Hizbullah'ın silah koridoru, Irak'ın arka bahçesi, Tahran'ın desteklediği Filistinli silahlı grupların karargahı ve Husiler ile İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı milislerin eğitim kamplarının merkeziydi. Bu yüzden Heyet-i Tahriru’ş-Şam’ın (HTŞ) geçtiğimiz yıl kasım ayı sonlarında Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nu başlatmasının ardından İsrail'in, Esed adına Suriye'ye askeri müdahalede bulunmasını önlemek için İran'a saldırması şaşırtıcı değildi. İsrail ayrıca, kasım ayında Halep düştüğünde rejimi desteklemek için sınırı geçmeye çalışan Iraklı milislere de saldırılar düzenledi. Aslında İsrail, kasım ayında, Saldırganlığı Caydırma Operasyonu başlamadan önce 2011 yılından bu yana İdlib kırsalında bu türden ilk saldırı olarak, Hizbullah ve DMO’nun Serakib'deki operasyon odasını yok eden cerrahi saldırılar düzenlemişti.

Fakat HTŞ'nin geçtiğimiz yıl aralık ayında Şam'a girmesi, İsrail'i Suriye ve Esed rejimi konusunda 50 yıldır süren ‘belirsizlik halinden’ çıkardı. Golan Tepeleri, 1974 yılında iki ülke arasında Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşmasının imzalanmasından bu yana onlarca yıldır tarafsız ve sessiz bir cephe oldu ve stratejik silahlar kontrol altındaydı. Füzeler, kimyasal silahlar ve varil bombaları güney cephesinde veya İsrail ile savaşta değil, Suriyelilere karşı kullanıldı.

Suriye belirsizliği ile karşı karşıya kalan İsrail, kısa sürede 700 saldırı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti ve Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'nde ilan edilen tampon bölgeyi işgal etti.

İsrail, Suriye’nin yeni yönetimi üzerindeki belirsizlik karşısında neler yaptı?

  1. İsrail kısa bir süre içinde 700 hava saldırısı düzenleyerek Suriye’nin karada, havada ve denizde bulunan tüm stratejik askeri varlıklarını yok etti.
  2. Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması kapsamında Golan Tepeleri'ndeki tampon bölgeye girerek burayı işgal etti.
  3. Golan Tepeleri'nin kuzeyinden güneyine kadar tampon bölgeye paralel olarak Suriye topraklarında 7 kilometre derinliğinde bir şerit işgal etti.
  4. Golan Tepeleri’ndeki en yüksek stratejik zirve olan Cebel eş-Şeyh Gözlemevi’ni işgal etti.
  5. Şam ile Golan Tepeleri arasındaki bölgeyi güvenlik bölgesi ilan ederek Suriye ordusunun bu bölgeye girmesini yasakladı.
  6. Güneydeki üç il ve Suriye topraklarının çoğunda hava hakimiyetini ele geçirdi.
  7. Ankara'nın Türk askeri üsleri olarak kullanmak istediği Suriye'nin merkezindeki tesisleri ve havaalanlarını imha etti.
  8. Başbakan Binyamin Netanyahu, Suriye'deki son gelişmelerle birlikte ‘Dürzileri korumak’ istediğini açıkladı ve İsrail ordusu, Şam'a bu yönde baskı yapmak için Suriye'nin egemenliğinin merkezi olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın girişini ve Savunma Bakanlığı binasını vurdu.
  9. Tel Aviv, Golan Tepeleri'nden Suveyda’ya insani yardım koridoru kurmak istediğini açıkladı.

Yeni Suriye yönetimine gelince, yönetimin liderleri Şam'a ulaştıklarında ‘İsrail dahil hiçbir komşu ülkeye tehdit oluşturma niyetleri olmadığını’ açıkladılar. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara daha sonra Paris ziyareti sırasında İsrail ile ‘dolaylı müzakerelerin’ sürdüğünü doğrularken Suriye Dışişleri Bakanlığı Paris'te İsraillilerle görüşmeler yapıldığını duyurdu. Beyaz Saray tarafından yapılan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın 14 Mayıs'ta Riyad'da Şara ile yaptığı görüşmede, Suriye’nin İbrahim (Abraham) Anlaşmaları'na katılmasını istediğini belirten açıklamasına itiraz edilmedi.

Suriye'nin ilk görüşü, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın uygulanmasını teyit etmek veya benzer bir anlaşmaya varmak için müzakere masasına oturmak ve ardından iki taraf arasında barışçıl bir sürece yol açabilecek bir siyasi süreç başlatmaktı. Bu süreç, Suriye'nin İbrahim Anlaşmaları’na katılmasıyla sonuçlanabilirdi. Bunun yanında Suriye'nin, anlaşmaya katılan diğer Arap ülkelerinden farklı olduğu göz önünde bulundurulmalı. İsrail, Suriye’deki Golan Tepeleri'ni işgal etmiş durumda ve iki ülke arasında bazı temas hatları var. Bununla birlikte İsrail ordusu Suriye topraklarının derinliklerine girmiş durumda.

İsrail'in genişleyen talep listesi karşısında Şam'ın ‘Tel Aviv ne istiyor? Müzakere koşullarını iyileştirmek mi istiyor, yoksa yayılmacı emelleri mi var? Suriye'yi parçalamak ve bölmek mi istiyor?’ sorularını sıralaması oldukça doğal.

Bunlar Şam'da kapalı kapılar ardında sorulan ciddi sorular. Temasların kapsamı genişledikçe, müzakere toplantıları yapıldıkça ve Suriye'nin güneyinde saha testleri yapıldıkça İsrail'in gerçek hedeflerini ve Netanyahu'nun hedeflerinin ordu ve istihbarat servislerinin hedefleriyle aynı olup olmadığını anlamakta daha fazla belirsizlik ve kafa karışıklığı ortaya çıkıyor gibi görünüyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre İsrailliler, Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nın yenilenmesiyle ilgilenmediklerini, bunun geçmiş bir döneme ait olduğunu ve 1974'te imzalanmasına yol açan koşulların şu anki durumdan tamamen farklı olduğunu düşündüklerini söylediler. Başka bir deyişle, Hafız Esed ve ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger tarafından müzakere edilen anlaşma onlarla birlikte toprağa gömüldü. Daha da tehlikelisi, Şam'ın dış mahalleleri ile ayrılık hattı arasındaki bölgenin ağır silahların ve Suriye ordusunun bulunmadığı bir bölge olmasını ve ‘Suriye'nin güneyinde 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek’ için hareket özgürlüğü, saldırı ve hava kontrolü ile erken uyarı düzenlemeleri ve önlemleri içermesini öneriyor olmaları.

Sahi İsrail Suriye'de ve Suriye'den ne istiyor?