Suudi Arabistan, Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılarak ittifaklarını dağıtıyor

Örgüt, Asya kıyafeti giymiş olsa da farklı eğilimlere sahip çok kutuplu dünya çerçevesinde bir kutup kisvesine bürünen yeni bir uluslararası kolu temsil ediyor

Suudi diplomasisi, Riyad'ın uluslararası ittifaklarını genişletmek için doğuya ve batıya yöneliyor /Fotoğraf: AFP – Independent Arabia
Suudi diplomasisi, Riyad'ın uluslararası ittifaklarını genişletmek için doğuya ve batıya yöneliyor /Fotoğraf: AFP – Independent Arabia
TT

Suudi Arabistan, Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılarak ittifaklarını dağıtıyor

Suudi diplomasisi, Riyad'ın uluslararası ittifaklarını genişletmek için doğuya ve batıya yöneliyor /Fotoğraf: AFP – Independent Arabia
Suudi diplomasisi, Riyad'ın uluslararası ittifaklarını genişletmek için doğuya ve batıya yöneliyor /Fotoğraf: AFP – Independent Arabia

Suudi Arabistan, başarılı küresel diplomasilerine bir yenisini ekliyor. Bu yeni adım, mesafeleri koruma ve tüm uluslararası güçlere rota açma felsefesini teşvik ediyor. Özellikle de uluslararası jeopolitiğin özelliklerinin değiştiği bu dönemde. 
Adım, Suudi Arabistan ile Çin arasındaki ilişkileri güçlendirme sürecinin umut ve iş köprüleri kurmaya ve iki büyük ülkenin yararına olan ortak bir geleceğe sahip yeni bir toplum inşa etmeye devam ettiği bir zamanda Suudi Bakanlar Kurulu'nun, Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılma ve Riyad'a, diyalog ortağı statüsü verme kararını onaylamasıyla atılmış oldu.  
Biz de işe Şangay Örgütü'nü ve onun tektonik yapısını, ona dayalı mevcut ve gelecek hedefleri sormakla başlayalım ve asıl soruda, yani Suudi Arabistan'ın katıldıktan sonra Şangay oluşumuna neler katacağında duralım. 

Asya kutbu elbisesi
Kısaca, başta Asya kılığına girse de farklı eğilimlere sahip çok kutuplu bir dünya çerçevesinde bir kutup kisvesine bürünen, daha sonra genişleyip yayılmaya aday yeni bir uluslararası koldan bahsediyoruz. 
Şangay İşbirliği Örgütü, Haziran 2001 ortalarında Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Özbekistan olmak üzere altı Asya ülkesi tarafından kuruldu. Tüzüğü, Haziran 2002'de imzalandı ve 19 Eylül 2003'te yürürlüğe girdi. 
Özbekistan hariç bu ülkeler, 26 Nisan 1996'da Şangay'da kurulan Şangay Beşlisi'nin üyeleriydi. 
Doğunun iki başrol oyuncusu Rusya ile Çin'in jeopolitik ilişkilerde koruyucu bir kalkan oluşturan Asya ittifakları oluşturma yönündeki ortak arzusu, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından erkenden harekete geçmek için itici bir güç oldu.
Gözden kaçmayan hedef ise çökmekte olan komünist imparatorluktan ayrılan cumhuriyetleri kontrol altına almaktı.
Örgütün temel yasa belgesine göre Şangay oluşumunun hedefleri, üye devletler arasında karşılıklı güveni ve iyi komşuluğu geliştirmek ve siyaset, ticaret, ekonomi, araştırma, teknoloji ve kültür alanlarında olduğu gibi eğitim, enerji, ulaşım, turizm ve çevre koruma alanlarında da etkili işbirliğini teşvik etmektir.  
Coğrafi bağlamlar
Herhangi bir siyasi oluşumun boyutlarını anlamak için ortaya atılan sorulardan biri genelde şudur: Şu veya bu topluluğun coğrafi alanı ve demografik bağlamları nedir?
Şangay'ın verileri insanı şaşırtıyor. Şöyle ki üye ülkelerin toplam alanı, yaklaşık 30 bin 189 kilometrekare, yani Avrasya bölgesinin beşte üçü kadar.
Nüfusu ise 1,5 milyar, yani dünya nüfusunun yaklaşık dörtte biri kadar. Okura, önce Doğu Asya'da, sonra da tüm dünyada barış, güvenlik ve istikrarı sağlamak hedefiyle yeni bir siyasi ve uluslararası ekonomik sistem kurmaya yönelik çabası ve hareketinde Şangay Örgütü'nün elindeki imkânları düşünmek kalıyor. 
Avrupa Kömür Grubu, 1950'li yılların ortalarında genişlemeye başlayıp AB'nin birleşik bir oluşumu haline gelmişti. Şangay Örgütü de genişleme ve yayılma yolunda ilerledi.
Başlangıçta Avrasya ve Asya bölgesi dışından beş ülke, yani Afganistan, Beyaz Rusya, Hindistan, Moğolistan ve Pakistan, örgütün yıllık toplantılarına gözlemci olarak katıldı.
2014 yılında Mısır ve diğer altı ülke Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Türkiye ve Sri Lanka diyalog ortağı olarak dahil oldu. 
Şimdi Suudi Arabistan da aynı sıfatla, yani diyalog ortağı olarak katılıyor ve bu katılım, Suudi Arabistan'ın temsil ettiği ağırlıkla bağlantılı olarak gruba gerek Arap düzeyinde gerek İslami alanda gerekse ekonomik çerçevede yeni boyutlar kazandırıyor.
En önemlisi de şu ki Riyad'ın bir kalkınma ve yeniden ayaklanma projesi olarak sunduğu model, dijital verilerden önce insani olanaklardan hareket ediyor.  

Uluslararası ve bölgesel bir işbirliği
Şangay Örgütü bugün, uluslararası diplomasi ve milletlerarası işbirliği alanında önemli bir figür haline mi geldi?
Kesin olan şu ki örgütün siyasi ve ekonomik çıkarlarını gerçekleştiren uluslararası ve bölgesel çok taraflı ilişkiler ağı oluşturma arzusu çerçevesinde Şangay, birçok bölgesel ve uluslararası kuruluşla ortak işbirliğine girdi.
Ayrıca 2 Aralık 2004 tarihinden bu yana BM toplantılarına da gözlemci olarak katılıyor. 
Bölgesel ve uluslararası güvenliği temin etmek, terörizm ve aşırılığa karşı koymak ve ayrılıkçı hareketler, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, sınır ötesi organize suçla mücadele etmek için de Şangay, birçok uluslararası blokla mutabakat zaptı imzaladı; merkezi Beyaz Rusya'nın Minsk kenti olan Bağımsız Devletler Topluluğu ile yapılan mutabakat zaptı ile 21 Nisan 2005'te Cakarta'da ASEAN ile imzalanan işbirliği anlaşması da buna örnek. 
Şangay Örgütü, yeni bir tuğlayı mı temsil ediyor yoksa gelecek dünya düzeninde farklı bir yapıyı mı?
Bu soruyu yanıtlayanlardan biri, New York'taki Amerikan Dış İlişkileri Konseyi üyesi ve en ünlü Amerikan siyaset teorisyeni Richard Haass.
O ve araştırmacıları, Asya'nın etkinliğinin artmasını ve Şangay Örgütü'nün büyüyüp gelişmesini yakından ve endişeli gözlerle takip ediyor. 
Haass'a göre ittifaklar, II. Dünya Savaşı'nın sonundan bugüne kadar uluslararası ilişkilerin şekillenmesinde önemli bir rol oynadı. 
Bununla birlikte Şangay gibi büyüme çağındaki örgütlerin kattığı yeni boyut, siyasi düzenlemelerin ötesine geçerek ekonomik çevrelere uzanıyor.
Özellikle de tarihin derinliklerinden Fransız İmparator Napolyon Bonapart'ın "Ordular, mideleri üzerinde yürür" ifadesini çağıran bir dünyada.
Görünüşe bakılırsa bugün değişim, "Halkların her biri mideleri üzerinde yürür" ifadesine odaklanıyor. Bu da kalkınma ve ekonomik işbirliği konularını, siyasi ittifaklara paralel ve tamamlayıcı hale getiriyor. 
Şangay Örgütü de dahil olmak üzere ittifaklar, dış tehditleri geçersiz kılmak şeklindeki temel hedefle kurulur.
Askerî ve ekonomik imkânlar düzleminde daha az varlık gösteren ülkeler ise başkalarıyla, özellikle de bir veya daha fazla güçlü ülke ile müttefik oluyor.
Böylece, özellikle saldırma potansiyeli bulunan güçlü bir ülkeyle karşı karşıya kaldığınızda kalıcı güvenliği ve gerçek bağımsızlığı sağlamak için tek gerçekçi yol oluşturulabilir. 

Stratejik denge
Şangay İşbirliği Örgütü, dünyadaki nükleer ülke sayısının yarısı olan dört nükleer gücü tek bir bölgesel örgüt altında birleştirerek, dünyadaki stratejik güç dengesini ve siyasi istikrarı korumak için oluşturulan sistem çerçevesinde ek bir caydırıcıyı temsil ediyor. 
Şangay Örgütü, Amerikan hegemonyası karşısındaki Asyalı bir araç mı?
Bu soru, Batılı çevrelerin zihnini ciddi bir şekilde meşgul ediyor. Asya'daki herhangi bir uyanışın, Atlantik ötesindeki iki parçasıyla NATO için artan bir endişe teşkil etmesi doğal olabilir.
Bununla birlikte Şangay Topluluğu'nun çeşitli zirve ve konferansları tarafından yapılmış olan ve hala yapılan açıklamalar, askerî nitelikli düşmanca bir yaklaşımı yansıtmaktan ziyade, ekonomik işbirliği için daha fazla köprü inşa ediyor. 

Diyalog ortaklığı
Şangay Örgütü çerçevesinde Suudi Arabistan'a diyalog ortaklığı statüsünün verilmesinin işaret ettiği anlamlara gelecek olursak; denebilir ki mesele tümüyle, sadece Suudi Arabistan değil yaratıcı bir Arap diplomatik hareketini yansıtıyor.
Ne eksik ne fazla; geçtiğimiz aralık ayında Suudi başkentinin sahne olduğu üç Çin zirvesi aracılığıyla Riyad, Orta Asya ülkeleri ile daha fazla işbirliği için bölgede Arap-Körfezli-Ortadoğulu aracı rolünü oynadı.
Uzlaşmacı ve hoşgörülü vizyonlar taşıyan diplomatik hamleler ve mevcut uluslararası gerilimi hafifletmek için övgüye değer bir girişimle mevcut tablo, epey umut vadediyor. 
Bugün Suudi Arabistan, dış dünyanın direkleriyle yüksek değerli bir ilişkiler ağını yeniden ören bir ilişki içerisinde.
Bu da ona, her şeyden önce Suudi iç dünyası ve Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman önderliğindeki Vizyon 2030'dan başlayan insani gelişim ve ekonomik kalkınma yörüngeleri üzerine düşünerek daha fazla siyasi etkileşim yeteneği veriyor.
Arap düzleminde ise Suudi diplomasisi, küresel çapta dikkate değer başarılar sağlayan bir Arap-Asya ortaklığı aşamasına öncülük ediyor.
Bunun en son örneği de ARAMCO şirketinin Çin'in kuzeydoğusunda planlanan ortak bir proje üzerinden ve özel bir petrokimya grubunda hisse satın alarak Çin'deki yatırımlarını birkaç milyar dolar artıracağını duyurması olabilir. 
Suudi Arabistan'ın bugün Şangay ile ortaklık sıfatı alması, anne karnında şekillenmekte olan bir dünya çerçevesinde nitelikli bir adımdır.
Bugünlerde Suudi diplomasisinin en yüksek ve faydalı başarısı, alışıldık çizgileri aşarak bilinenlerin iplerine atlamasıdır.
Bu, yeni dünyanın semalarında uçma ve 21'inci yüzyılın dördüncü onluğunda bir yer tutma arzusunu yansıtıyor. 

Independent Türkçe



Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman, Hamaney'e Kral Selman bin Abdülaziz'in yazılı mesajını iletti

TT

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman, Hamaney'e Kral Selman bin Abdülaziz'in yazılı mesajını iletti

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman, Hamaney'e Kral Selman bin Abdülaziz'in yazılı mesajını iletti

Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman, İran'a gerçekleştirdiği resmi ziyaret kapsamında Perşembe günü Tahran'da İran Lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile bir araya geldi.

Suudi yönetiminin direktifleri doğrultusunda Hamaney ile görüştüğünü ve kendisine İki Kutsal Caminin Hamisi Kral Selman bin Abdülaziz'in yazılı mesajını ilettiğini belirten Suudi Savunma Bakanı, “X” platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda liderle ortak ilgi alanlarına giren konuları ele aldıklarını ve iki ülke arasındaki ikili ilişkileri gözden geçirdiklerini ifade etti.

İran'ın Tasnim haber ajansı Hamaney'in görüşme sırasında “Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz her iki ülke için de faydalı ve birbirimizi tamamlayabiliriz” dediğini aktardı.

Ajans, Hamaney ile yapılan görüşmeye İranGenelkurmay Başkanı General Muhammed Bakıri'nin de katıldığını belirtti.

Dün Tahran'da General Bakıri ile bir araya gelen Prens Halid bin Selman, İran haber ajanslarının aktardığına göre Pekin Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana Suudi Arabistan'la ilişkilerin giderek güçlendiğini ve geliştiğini söyledi. Bakıri, Tahran ve Riyad'ın bölgesel güvenliğin sağlanmasında önemli bir rol oynayabileceğini belirterek ülkesinin Suudi Arabistan'la savunma ilişkilerini geliştirmeye hazır olduğunu ifade etti. Tasnim'e göre İran, Suudi Arabistan'ın Gazze ve Filistin konusundaki tutumunu memnuniyetle karşılıyor.

sdfgrthyu
Prens Halid bin Selman Perşembe günü İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ile görüşmek üzere Tahran'a vardığında İran tarafından resmi törenle karşılandı (AP)

Ziyareti değerlendiren siyasi çevrelere göre Suudi bakanın ziyareti her iki ülkeyi de ilgilendiren bölgesel ve uluslararası gelişmelerin yaşandığı bir döneme denk geliyor.

Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada Prens Halid bin Selman'ın resmi bir ziyaret için geldiği ve bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ikili ilişkiler ve ortak ilgi alanlarına giren konuların ele alınacağı bir dizi görüşme gerçekleştireceği belirtildi.

Suudi siyasi analist Abdüllatif el-Melhem, Suudi Savunma Bakanının İran ziyaretinin, Suudi yönetiminin Pekin anlaşmasına bağlılık çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirme ve geliştirme, ortak çıkarlarını gerçekleştirmek ve iki ülke arasındaki ikili ilişkilerin pekiştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla Riyad ve Tahran arasındaki koordinasyon ve işbirliği düzeyini yükseltme isteğini yansıttığını düşünüyor.

sxcdfrgt
Prens Halid bin Salman dün (Perşembe) Tahran'da İran Cumhurbaşkanı ile bir araya geldi. (EPA)

Suudi liderliğinin bölgede barış ve refahı sağlamayı ve bölgeyi çatışmalar aşamasından istikrar ve güvenlik aşamasına taşımayı ve bölge halklarının daha iyi bir refah, zenginlik ve ekonomik entegrasyon geleceğine yönelik özlemlerini gerçekleştirmeye odaklanmayı amaçladığını belirten Melhem, Suudi Arabistan ile İran arasındaki ikili ilişkilerin geliştirilmesinin, Suudi Veliaht Prensi'nin “bölgede barış, güvenlik, istikrar ve refahı sağlama ve halklarının özlemlerini karşılama” çabalarının meyvelerinden biri olduğunu kaydetti. Melhem, ziyaretin Suudi Arabistan ile İran arasındaki ikili ilişkileri güçlendirmeye yönelik devam eden diplomatik çabaların bir parçası olduğunu belirtti.

Bir dizi toplantı

Ziyaret, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Prens Muhammed bin Selman ile bölgedeki gelişmeleri ele aldıkları ve ortak ilgi alanlarına giren bir dizi konuyu gözden geçirdikleri bir telefon görüşmesi gerçekleştirmesinin üzerinden iki haftadan kısa bir süre geçmesinin yanı sıra Suudi Dışişleri Bakanı'nın Pazartesi günü İranlı mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesinde bölgedeki gelişmeleri ve sarf edilen çabaları gözden geçirdikleri ikili istişarelerin ardından gerçekleşti.

dfgthy
Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Aref arasında Kasım 2024'te düzenlenecek Arap-İslam Zirvesi çerçevesinde gerçekleşen görüşme (SPA)

Suudi Savunma Bakanı'nın Tahran ziyaretinde bölgedeki son gelişmelerin ele alınması ve bölgesel ve uluslararası gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulunulması bekleniyor. Resmi haber ajansı IRNA'ya göre ziyaret öncesinde, geçtiğimiz Cumartesi günü Umman'ın başkenti Muskat'ta gerçekleştirilen ABD-İran görüşmelerinin ilk turu ve 48 saat önce yine Cumartesi günü Muskat'ta yapılacak bir sonraki turun yanı sıra Suudi ve ABD taraflarının geçtiğimiz hafta beş istasyonda gerçekleştirdikleri bir dizi siyasi ve güvenlik istişaresi gibi bir dizi gelişme yaşandı.

Ziyaret, merhum Prens Sultan bin Abdülaziz'in Mayıs 1999 başında Tahran'a yaptığı ve dört gün süren ve üst düzey İranlı yetkililerle bir araya geldiği ilk ziyaretin ardından, 1979'dan bu yana bir Suudi savunma bakanının İran'a yaptığı ikinci ziyaret olması bakımından tarihi bir önem taşıyor.

Suudi Savunma Bakanı, “Pekin Anlaşması” ve 10 Mart'ta iki ülke arasındaki tarihi uzlaşı ve ilişkilerin Çin himayesinde yeniden başlatılmasının duyurulmasının ardından İran'ı ziyaret eden en önemli Suudi yetkililerden biri.

dfgt
Prens Halid bin Selman Perşembe günü Tahran'da General Bakıri ile bir araya geldi (AP)

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Tahran'a ilk ziyaretini Haziran 2023'te gerçekleştirmiş ve bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin normal olduğunu ve iki ülkenin İslami kardeşlik ve iyi komşuluk bağlarıyla birleşmiş, bölgenin önemli ülkeleri olduğunu vurgulayarak bağımsızlık ve egemenliğe tam ve karşılıklı saygı, içişlerine karışmama, uluslararası hukuk ilkeleri, Birleşmiş Milletler Şartı ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi açık bir temele dayandığını belirtmiştir.

Eski Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, dönemin Dışişleri Bakanı adayı Ali Bakıri Kani ve şimdiki Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin yanı sıra Kasım 2023'teki Ortak Arap-İslam Zirvesi'ne katılmak üzere eski İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve 2024 Ortak Arap-İslam Takip Zirvesi'ne katılmak üzere Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Muhammed Rıza Aref de dâhil olmak üzere bir dizi İranlı yetkili Pekin Anlaşması'nın ardından Suudi Arabistan'a benzer ziyaretlerde bulundu.

“Pekin Anlaşması” Taahhütleri

Pekin Anlaşmasını takip etmek üzere kurulan Suudi-Çin-İran Üçlü Ortak Komitesi, ilki Aralık 2023'te Çin'in başkenti Pekin'de, diğeri ise Kasım 2024'te Riyad'da olmak üzere iki toplantı gerçekleştirmiş ve bu toplantılarda iki ülke Pekin Anlaşmasını tüm maddeleriyle uygulama kararlılıklarını ve Birleşmiş Milletler Şartı, İİT Şartı ve devletlerin egemenliği, bağımsızlığı ve güvenliğine saygı da dâhil olmak üzere uluslararası hukuka bağlılık yoluyla ülkeleri arasında iyi komşuluk ilişkilerini teşvik etme çabalarını sürdürdüklerini vurgularken, Çin de Suudi Arabistan ve İran'ın Pekin Anlaşmasını geliştirme yönünde attıkları adımları desteklemeye ve teşvik etmeye devam etmeye hazır olduğunu açıklamıştır.

İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Mecid Taht Revançi Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte İran ve Suudi Arabistan'ın büyüyen ve istikrarlı bir bölgede barış ve huzuru tesis etme niyetinde olduğunu, bunun da “mevcut tehditlerin üstesinden gelmeyi amaçlayan ikili ve bölgesel işbirliğinin sürdürülmesini ve geliştirilmesini” gerektirdiğini belirterek “İran-Suudi eylemlerinin kalkınma, barış, bölgesel ve uluslararası güvenlik çerçevesinde başarılı bir uluslararası ikili ve çok taraflı işbirliği modelini taçlandırdığını” ve iki tarafın tarihi bağlara dayanarak çeşitli siyasi, güvenlik, ekonomik, ticari ve konsolosluk alanlarında işbirliğini geliştirmeye devam ettiğini söyledi.