Çin-ABD rekabeti, yarının dünyasının çatışma tablosunu çiziyor

Les Ambitions İnavouées (Açıklanmayan Hırslar) adlı kitap, Pekin'in dünyanın en büyük gücü olma planlarına ışık tutuyor.

Eylül 2018'de, Pekin'deki bir uluslararası toplantıda yan yana duran Çin ve ABD bayrakları.  (AFP)
Eylül 2018'de, Pekin'deki bir uluslararası toplantıda yan yana duran Çin ve ABD bayrakları. (AFP)
TT

Çin-ABD rekabeti, yarının dünyasının çatışma tablosunu çiziyor

Eylül 2018'de, Pekin'deki bir uluslararası toplantıda yan yana duran Çin ve ABD bayrakları.  (AFP)
Eylül 2018'de, Pekin'deki bir uluslararası toplantıda yan yana duran Çin ve ABD bayrakları. (AFP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen ile birlikte üç gün sürecek olan, biri Fransa-Çin diğeri Avrupa Birliği (AB)-Çin ilişkileri olmak üzere iki boyutlu resmi bir ziyaret için Pekin'de. Bu iki boyutun buluştuğu ortak noktada ekonomik, ticari ve çevresel konuların yanı sıra Çin’in Rusya'nın Ukrayna'ya karşı başlattığı savaşa yönelik politikasının yönü yer alıyor. Pekin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in iki hafta önce Rusya'ya yaptığı ziyaret sayesinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile aralarında ortaya çıkan yakınlaşmaya rağmen Pekin’in Moskova'nın yanında savaşa girmemesi de bir diğer ortak nokta.
Avrupalılar Çin'in ‘Ukrayna’daki savaşın gidişatını şu veya bu yönde değiştirebilecek dünyadaki tek taraf’ olduğuna inandıklarından AB, Çin'in Rusya'nın yanında yer alabileceğine karşı oldukça endişeli görünüyor. Bu açıdan bakıldığında, Avrupa'nın Pekin'e yaptığı ve bir gayeye dönüşen ziyaretlerin sayısı artıyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, geçtiğimiz kasım ayında Almanya Başbakanı’nın ve geçtiğimiz hafta da İspanya Başbakanı’nın ardından Pekin'i ziyaret eden üçüncü Avrupalı ​​lider olurken Avrupa’dan Çin’e başka üst düzey ziyaretler de planlanıyor. Avrupalı ve Çinli yetkililer, bu yıl içinde yapılacak Avrupa-Çin zirvesi için bir tarih belirlemeye çalışıyorlar.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Macron, Avrupa’daki bu savaşa son vermek için ortak eylem alanı sağlayan Çin Devlet Başkanı Şi ile uzlaşıya varmayı umuyor. Bu durum, Fransız diplomasisini, görüşleri yakınlaştırma noktaları arayışıyla Ukrayna ve ABD başta olmak üzere ilgili taraflarla temaslarını yoğunlaştırmaya itti. Rusya ve Ukrayna, sahada zamanı geldiğinde müzakere masasına oturduklarında bazı şartlar öne sürebilmek için baskı kartları elde etmelerini sağlayacak başarılar kaydetmek amacıyla kapsamlı bir askeri saldırıya hazırlanıyorlar.
ABD ve Avrupa ülkelerinin Çin ile ilgili tutumları çoğunlukla aynı yönde olsa da Avrupa, ABD’nin Pekin'i karşı koyulması gereken geniş çaplı ve sistematik bir rakip olarak gören yaklaşımını benimsemek yerine bir miktar da olsa bağımsızlığını korumak istiyor.
Bu yüzden Çin’in politikasının belirleyicilerinin gözüne ve Pekin'in yarının dünyasına dair vizyonuna girmek büyük önem taşıyor.
Paris'teki Fransız Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) Direktörü Thomas Gomart'ın Çin politikasının ve emellerinin çıkış noktasının yanı sıra uzun yıllar ülkenin dümeninde olan ve olmaya devam eden ana figür Şi Cinping'in oynadığı rol hakkında derinlemesine bir Avrupa okuması sağlayan kitabının önemini bir kez daha ortaya koyuyor.

“Çin 2049 yılında dünyanın süper gücü olacak!”
Gomart, Çin Devlet Başkanı Şi’nin 2021 yılının temmuz ayında Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) kuruluşunun yüzüncü yılı vesilesiyle, yani Mao Zedong'un Çin Halk Cumhuriyeti'ni kurmasından yüz yıl sonra yaptığı konuşmada Çin'in ‘2049 yılına kadar dünyanın süper gücü olacağını’ vurguladığını hatırlatıyor. Yazar, kaleme aldığı ‘Les Ambitions İnavouées’ (Açıklanmayan Hırslar) adlı kitabında Mao Zedong'un Kültür Devrimi ile iktidardan düşmeden önce yol arkadaşı olan ve ‘halk düşmanı’ ilan edilen bir babanın oğlu olarak 1953 yılında dünyaya gelen Şi’nin yolunun geçtiği ana istasyonlar üzerinde duruyor. Şi Cinping, yedi yıl kaldığı bir yeniden eğitim kampına gönderilmişti. Ablasının intiharı onu kimya mühendisi olmaya itti. ÇKP’ye katılmak için tam dokuz kez başvurdu ve sonunda başardı. Daha sonra Savunma Bakanı Geng Biao'nun şahsi sekreteri olan Şi, parti içinde hızla yükseldi. Çinli lider, 2007'de partinin politbüro üyeliğine ardından da birinci sınıf bir stratejik konum olan partinin askeri komitesinin başkan yardımcılığına yükselmeyi başardı. Şi Cİnping, 2012 yılına gelindiğinde ise tüm büyük güçleri elinde toplayarak ÇKP Genel Sekreteri, Merkezi Askeri Komisyon Başkanı ve son olarak Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı seçildi. 2018 yılında bir kişinin devlet başkanlığı süresinin iki dönemle sınırlandırılmasını öngören anayasa maddesini yürürlükten kaldırmayı başardı ve yazıları Çin'deki ilk referans kaynağı oldu. Gomart, Şi’nin şahsi internet sayfasını en az yüz milyon kişinin takip ettiğini ve 2020 yılının Ekim ayına kadar bir milyardan fazla ziyaret edildiğini belirtti.
ÇKP’nin her konuda karar vermesi gerektiğine inanan Şi, 2021 yılında yaptığı bir konuşmada Çin ordusunun ‘dünyada birinci sıralara’ yükselmesi gerektiğini vurguladı. Tayvan adasının yeniden anakaraya (Çin) bağlanmasını, özelde ÇKP’nin ve genelde ise tüm Çinlilerin tarihi misyonu haline getiren de oydu. Savunma Bakanı General Wei Feng He, geçtiğimiz yıl haziran ayında Çin’in ‘Tayvan’ın bağımsızlığına yönelik her türlü girişimi bastıracağını’ söyledi. Çin’e göre ‘asi’ Tayvan Adası 1945 yılına kadar Japonya’nın işgali altındaydı.
Batı demokrasilerine yönelttiği eleştiriler dikkate alındığında Çin'in politik-ekonomik yapılanmasının dünya ülkelerinin, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin taklit etmeye çalışacakları bir örnek olduğu görülebilir. Gomart, ÇKP’nin kendi rejiminin diğer rejimlere üstünlüğünü, yani Batı liberal yöntemini desteklediğine inanıyor. Çin’in kendisini dünyanın ‘en gelişmiş ülkesi’ olarak sunma çabası ve dolayısıyla dünyanın liderliğine talip olmasının nedeni de bu.

Çin ile ABD arasında dünya liderliği
Çin-ABD rekabeti, uluslararası ilişkilerin önümüzdeki yıllarda etrafında döneceği ilk ekseni oluşturuyor. Gomart, ABD Başkanı Joe Biden'ın seçilmesinden sonra gerçekleşen ilk ABD-Çin görüşmesini hatırlattı.
Bu ilk ziyareti gerçekleştiren ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken konuşmaya şu sözlerle başladı:
“Çin'in Hong Kong ve Tayvan'daki uygulamaları, Sincan bölgesinde Uygurlara karşı yaptıkları, ABD'ye yönelik siber saldırılar ve müttefiklerine uyguladığı ekonomik kısıtlamalar, küresel düzeni ve istikrarı tehdit edecektir.”
Dönemin Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi tarafından kendisine verilen yanıt ise şöyleydi:
“ABD, uluslararası kamuoyunu temsil etmiyor. Ayrıca Batı da dünyayı temsil etmiyor. ABD, siber saldırılarda da başı çekiyor.”
Washington'ın tek kutupluluktan vazgeçip çok kutuplu bir dünyaya geçme çağrısında bulunan Çin'in küresel hegemonyasına karşı tehdit oluşturmasından korktuğunu söyleyen Gomart’a göre son 40 yılda tüm düzeylerde kaydettiği etkileyici ilerlemenin dışında Çin'in bugünkü emellerini anlamak oldukça güç.
İstatistiksel tahminler, 2025 yılında Çin'in ham petrol üretiminin 36 milyar dolara ulaşacağını, ABD'nin aynı yıl petrol üretiminin ise 28 milyar dolarda kalacağını gösteriyor. Bu iki rakam, ABD'nin petrol üretiminin 13 milyar dolar, Çin'in üretiminin ise 6,5 milyar dolar olduğu 2005 yılı ile kıyaslanmalı. ABD, Çin'in bu ilerlemesini endişeyle izliyor. Bu yüzden ABD, 2021 yılı savunma bütçesini 801 milyar dolara yükselterek askeri üstünlüğünü sürdürmeye odaklandı. Çin'in aynı yıl savunma bütçesi ise 291 milyar dolar oldu.  Bununla birlikte Çin’in savunma bütçesindeki yıldan yıla artış oranı, rakibi ABD’yi geride bırakıyor.
Gomart, ayrıca Çin’in ABD Donanması ile rekabet eden ve hatta aşan bir donanmaya sahip olabilmek için donanmasını geliştirmeye ve daha çok uçak gemisi inşa etmeye çalıştığını vurguladı. Bugün Çinli yetkililer, modern Çin donanmasının ‘babası’ olarak kabul edilen Amiral Liu Huaqing'e, ABD filosunun Çin sularına yaklaşmasını engelleyecek güçte bir denizaltı filosu oluşturduğu için teşekkür ediyorlar.
Gomart, ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki askeri varlığına son verilmesinin ‘ABD güçlerinin Kore Yarımadası'ndan çıkışı olacak yeni bir düzenin kurulması için kaçınılmaz bir süreci’ oluşturduğuna inanıyor.
Pekin’in Pakistanlı ünlü nükleer fizikçi Abdul Kadir Han ağı aracılığıyla nükleer silahlar elde etmesini sağlayan Pakistan ile bu ittifak amacı için dayandığı odak noktalarını listeleyen Gomart, aynı şekilde Rusya’nın Çin’in planında ikinci ekseni oluşturduğunu, çünkü Rusya’nın sadece iki nesil sonra düşmandan ‘en iyi dost’ konumuna geldiğini belirtiyor. Gomart, Rusya ve Çin’in ekonomik, siyasi ve askeri olarak ‘ortak tatbikatlarının’ artacağını ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti), Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve diğer bölgesel örgütlerin yanı sıra BM Genel Kurul’da ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde aralarındaki koordinasyon aracılığıyla diplomatik düzeyde birlikte çalışacaklarının altını çiziyor.
Çin askeri yükselişini de müttefik ülkeleri provoke etmek ve uluslararası örgütleri etkilemek için aktif diplomasi ile ve aynı zamanda başta Yol ve Kuşak Girişimi olmak üzere öne çıkan girişimlerle destekliyor. Pekin, 2. İpek Yolu Forumu ile 37 devlet ve hükümet başkanını bir araya getirmeyi başardı. Bunun ABD ve Batılı güçlerin Çin üzerindeki nüfuzunu ortadan kaldırmak için uluslararası örgütlerde Çin'i destekleyen ortak tutumlar yaratması bekleniyor. Çin, bu çerçevede, örneğin Afrika'da olduğu gibi çeşitli ekonomik, siyasi ve mali girişimlerle güney ülkeleriyle de ilgileniyor.

Çin’in beş büyük önceliği
Çin lideri Şi’nin artık ülkesinin ‘nihai’ özlemlerini dile getirmekten ve ÇKP’nin devletin geriye kalan sivil ve askeri kurumları üzerindeki öncü rolünü vurgulamaktan çekinmediğini belirten Gomart, artık ideolojik söylemlerle yetinmediğine, bunun yerine Yol ve Kuşak Girişimi aracılığıyla dünya düzenini değiştirmeye çalıştığına işaret ediyor.
Şu anda Çin'in beş ana önceliği olduğunu vurgulan Gomart, bunları şöyle sıraladı:
1- ÇKP’nin ülke içindeki konumunu ve rolünü güçlendirerek Çin'in ideolojik bütünlüğünü artırmak.
2- Tayvan'ın ‘tarihi meşruiyet’ nedenleriyle ve Tayvan'ın Çin'in ve Batı modelinin ‘demokratik karşı modelini’ temsil etmesi nedeniyle ilhakı.
3- Çin ordusunun güçlendirilmesini hızlandırmak. Bunun için son yıllarda Çinlilere bir direniş ve savaşa hazır olma ruhu’ aşılanmaya çalışılıyor.
4- Çin'in dünyanın çeşitli bölgelerinden (Körfez, Rusya, Afrika...) enerji kaynakları ithal etmesi ve bunların güvence altına alınması.
5- Her alanda teknolojik gelişme sağlamak ve ABD’yi geçmek
Tüm bu sıralananlara ve Gomart’ın kitabındaki okumaya göre Çin'in amacı artık gizli değil. Dolayısıyla ABD’nin verdiği tepki, MÖ 5’inci yüzyılda yaşamış Yunan filozof ve tarihçi Tukididis’in adıyla anılan ‘Tukidides Tuzağı’ bağlamına giriyor. Tukididis, savaşın nedenlerinden birinin, başka bir gücün yerini almaya çalıştığı baskın bir güç duygusu olduğuna inanıyordu. Peki, bu Çin ve ABD'nin karşı karşıya geldiği anlamına mı geliyor? Bu sorunun yanıtını önümüzdeki yıllar verecek.



Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia
TT

Gazze Şeridi'nde ateşkesin ardından geçici uluslararası bir yönetimin kurulması

Görsel: Axel Rangel Garcia
Görsel: Axel Rangel Garcia

James Jeffrey

ABD Başkanı Joe Biden'ın 31 Mayıs'ta İsrail'in yeni ateşkes planını onaylaması, Gazze'deki savaşın tüm dinamiğini değiştirdi. O tarihten bu yana yapılan yorumların çoğu, İsrail'in Gazze Şeridi’ne yönelik stratejisinde algılanan değişimden ziyade Hamas Hareketi’nin kısa süre önce açıkladığı yanıta ve önerinin ayrıntılarına yönelikti. Biden tarafından açıklanan ve İsrail'in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesini ve kalıcı ateşkes yapılmasını öngören teklif, 'ertesi gün' için kapsamlı bir planlama yapılması ihtiyacını daha da belirgin hale getirdi. Ancak ertesi gün ile ilgili ne İsrail'de ne de Washington'da henüz detaylı bir planlama yapılmış değil.

Birkaç aydır, düşünce kuruluşları ve medyadan meslektaşlarla birlikte Gazze'de savaş sonrası uluslararası bir yapının oluşturulmasına ilişkin bir plan üzerinde çalışıyorum. Bu plan, yerel yetkililer belirli düzenlemeler altında yeni bir hükümet ve hem Gazzelilere hem de İsraillilere barış getirecek umut verici bir güvenlik yapısı kurmadan önce, Gazze'nin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı olunması gerektiğine dikkati çekmeyi amaçlıyor. Geçtiğimiz mayıs ayında Wilson Centre Forumu'nda tartışılan ve resmi internet sitesinde yer alan plan, İsrailli ve Amerikalı hükümet yetkilileri ve çeşitli Arap taraflarla görüşülerek hazırlandı. Planın göze çarpan unsurlarına geçmeden önce İsrail'in ateşkes önerisinde nelerin yeni olduğuna ve bu planın buna nasıl uyduğuna bir göz atalım.

İsrail, ateşkesle ilgili düşüncesinin detaylarını şimdiye kadar kamuoyuna açıklamadı. Bu yüzden (dört buçuk sayfa olduğu söylenen) teklifin yapısal çerçevesini anlamamız için Başkan Biden'ın açıklamalarını ve İsrail'in farklı ve bazen de çelişkili tepkilerini masaya yatırmalıyız. İsrail'in öncelikle, müzakerelerin başarılı olması halinde, teklifin ikinci aşamasının sonunda İsrail Savunma Kuvvetlerinin Gazze'den tamamen çekilmesini kabul ettiği açıkça görülüyor.

Plan, ilk etapta Gazze'yi yönetecek çok uluslu bir idarenin kurulmasını ve bu idarenin Uluslararası Temas Grubu’na rapor vermesine odaklanıyor.

İkinci olarak, İsrail, Gazze Şeridi için daha sonra gelecek üçüncü aşamada kapsamlı bir yeniden inşa planını kabul etmeye hazır görünüyor. Bu önemli bir gelişme, zira Başkan Biden'ın da kabul ettiği üzere İsrail'de bazıları halen Gazze Şeridi'nin İsrail’in yarı kalıcı işgali altında olmasını bekliyor. Üstelik, herhangi bir büyük yeniden inşa planı, güvenlik kaygıları, birçok kilit öneme sahip sınır kapısını kontrol etmesi ve su, elektrik, iletişim gibi temel hizmetleri sağlaması göz önünde bulundurulduğunda İsrail'in desteğinin alınması gerekiyor. Senatör Lindsey Graham da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesinin hemen ardından 9 Haziran'da Face the Nation adlı televizyon programında, İsrail'in ateşkes önerisi doğrultusunda Gazze'nin yeniden inşasına ve yönetimine ilişkin bir planı olduğunu ifade etmişti. Bu, edindiğim başka bilgilerle de tutarlı.

Geliştirdiğimiz plan, 11 Haziran'da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan tarafından açıklanan ve Arap devletlerinin ‘Gazze'nin istikrara kavuşturulması ve yeniden inşasında rol oynayacağı geçici bir güvenlik oluşumu ile idari yapı oluşturmasını’ öneren ABD yönetiminin görüşüyle de oldukça uyumlu.

Çok uluslu bir idari yapı

Planımız ilk etapta Gazze'yi yönetecek ve belirli bir ülke veya bölgedeki barış ve güvenlik krizini yönetmek amacıyla uluslararası aktörlerin çabalarını koordine etmek için özel amaçlarla kurulmuş gayri resmi ve daimî olmayan uluslararası bir organ olan Uluslararası Temas Grubu'na (ICG) rapor verecek, çok uluslu bir idari yapı kurulmasını öngörüyor. Bu iki oluşum ABD, İsrail, Mısır, önde gelen diğer Arap ülkeleri ve G7 üyesi ülkeler tarafından ortaklaşa hazırlanan uluslararası bir tüzük çerçevesinde kurulacaktır. Filistin Yönetimi ile istişare için bir mekanizmaya sahip olacak ve mümkünse, 10 Mayıs’taki ateşkes kararını takiben BMGK’da alınacak bir kararla desteklenecektir. İsrail'in önerisinin ikinci aşaması için ateşkes müzakerelerinde başka hukuki temeller de atılabilir.

Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Çok uluslu yönetim, üst düzey bir temsilci tarafından yönetilecek ve ICG’ye katılan ülkelerin yanı sıra, diğer ülkelerden gelen bağışlarla finanse edilecek. Finans, güvenlik, ulaşım, bakanlıklarla koordinasyon, kamuoyu yoklaması ve halkla ilişkiler için özel ekipleri olacak ve İsrail, Mısır ve diğer ülkelerden lojistik destek alacak. Kapsamlı yönetim ve güvenlik gözetiminden başlayarak işleyişinde merkezi yetkilere sahip olacak.

ABD ve ICG üyesi ülkeler, Hamas sonrası güvenlikle ilgili sorumlulukları üstlenecek sivil polis ve jandarma güçleri (sivil halk arasında konuşlu hafif silah kolluk kuvveti) eğitilene kadar güvenlik devriyeleri gerçekleştirmek için çok uluslu yönetime bağlı çok uluslu bir polis gücü oluşturacaklar. Aralarında az sayıda da olsa ABD'li sivil ve askeri yetkili de yer alacak. Ateşkesin ikinci aşaması için yapılacak müzakerelerde, özel güvenlik düzenlemeleri üzerinde yeniden çalışılması gerekiyor.

Bu yapı aynı zamanda Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması, istikrarın sağlanması, kalkınma, yeniden inşa ve diğer her türlü yardımın erişiminde yer alan uluslararası, hükümet ve hükümet dışı kurum ve kuruluşların faaliyetlerini harekete geçirme, koordine etme ve birleştirme yeteneğine de sahip olacak.

Merkezi kontrol

Güvenlik, yeniden yapılanma ve diğer uluslararası destek türlerinin ateşkese uyulmasıyla bağlantılı olmasını sağlamak için merkezi kontrol gerekiyor. Bosna deneyiminden çıkarılan bir ders olarak geçici idari yapının, halk ya da yerel yetkililer güvenliği engellerse yahut radikalleşmenin önlenmesi ve uzun vadeli istikrar için gerekenlerin yapılmasına engel olursa diye, yeniden yapılanma ve diğer hizmetlerin sağlanması için (Dayton Anlaşmalarında öngörüldüğü üzere) resmi yetkiye sahip olması gerekiyor.

Hiçbir uluslararası polis teşkilatı ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Son olarak plan, bunların her biri ve yukarıda belirtilen diğer çeşitli gündemler için ayrıntılı eylemler içeriyor. Bunlar modüler bir temelde düzenlenmiştir ve Gazze için planlamaya dahil olan hükümetler unsurları seçmekte özgürdür.

Bu planla (ya da Gazze'ye yönelik neredeyse tüm diğer planlarla) ilgili akla birtakım sorunlar gelebilir. Bunların başında, Biden yönetiminin ‘sahada Amerikan askeri bulunmayacağı’ açıklaması açısından başta askeri personel olmak üzere ABD’li personelin Gazze’deki varlığı yer alıyor. Ancak bazen Başkan tarafından yapılan açıklamaların yerine getirilmesi gerekir. ABD'nin halihazırda Gazze kıyısında inşa ettiği yüzer iskelede konuşlanmış askerleri var. Washington'ın yaklaşık 25 ülkede konuşlandırılmış askeri birlikleri bulunuyor. Bu birliklerden bazıları son zamanlarda sahillerde ya da suda saldırıya uğradı. Hiçbir uluslararası polis teşkilatı, ABD'nin desteği ya da en azından ABD’nin sahada kısmen varlığı olmadan güvenliği etkin bir şekilde sağlayamaz.

Yönetim ve Hamas

İkinci konu ise Filistin Yönetimi'nin rolü. Plan, yukarıda belirtilen ICG ve Filistin Yönetimi arasındaki koordinasyonun ötesinde, maaşların ödenmesi, yerel hizmetlerin finanse edilmesi ve seyahat belgelerinin verilmesi de dahil olmak üzere Filistin Yönetimi'nin dahil olacağı alanları ortaya koyuyor. Özellikle çok uluslu yönetimin çekilmesinin ardından Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi’nin yönetimindeki rolüyle ilgili olarak tüm taraflar arasında daha fazla müzakere yapılması gerekecektir.

Siyasi bir çözüm, Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir.

Üçüncü konu, Hamas'ın geleceğidir. Planın kendisi Gazze'de kalan Hamas üyelerinin rolünü tartışmıyor. Ancak ne bu planın ne de Gazze'de yönetim, güvenlik ve yeniden yapılanmaya yönelik başka herhangi bir planın, İsrail karşıtı gündemiyle Hamas'ın etkin bir şekilde kontrolü elinde tutması halinde başarılı olamayacağını söyleyebiliriz. İsrail Başbakanı Netanyahu, Başkan Biden’ın İsrail'in önerisini tartışmasına cevaben, bu öneri altında bile Hamas'ın yenilgiye uğratılması gerektiğini vurguladı. Aynı şekilde Başkan Biden da ‘Gazze'nin Hamas'ın iktidarda olmadığı daha güzel günler göreceğinin’ altını çizdi. Siyasi bir çözüm,- Başkan Biden'ın atıfta bulunduğu ateşkes çerçevesinde - Hamas'ın geleceğini ve yükümlülüklerini de içerebilir. Tüm bunlar İsrail'in teklifinin ikinci aşamasının müzakerelerinde ele alınacaktır.

Bu aşamada yukarıda belirtilen hususlar, Gazze Şeridi’nde savaşın ertesi günü için geçici çözüm kapsamında en ciddi olan konulardır. Gazze’deki savaşın, bölgenin güvenliğine yönelik oluşturduğu olağanüstü tehdit, sadece Gazze ve İsrail vatandaşları için değil tüm bölge halkları için daha iyi bir gelecek arayışındaki tüm tarafların olağanüstü çaba sarf etmesini ve büyük riskler almasını gerektiriyor.

*Bu yazı Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.