Suudi fotoğrafçıların gözünden Mescid-i Haram

İnsan ve inanç temalı olağanüstü çekimler, sosyal medya sitelerinde geniş yankı buluyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
İnsan ve inanç temalı olağanüstü çekimler, sosyal medya sitelerinde geniş yankı buluyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
TT

Suudi fotoğrafçıların gözünden Mescid-i Haram

İnsan ve inanç temalı olağanüstü çekimler, sosyal medya sitelerinde geniş yankı buluyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
İnsan ve inanç temalı olağanüstü çekimler, sosyal medya sitelerinde geniş yankı buluyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)

Mescid-i Haram, Ramazan Ayı’nın başlamasından bu yana her gün yaklaşık bir milyon ziyaretçiyi ağırlıyor. Suudi fotoğrafçılar ihrama bürünmüş milyonlarca umrecinin ibadet anlarını objektife alıyor. Mescid-i Haram’daki güvenlik görevlileri de Allah’a dua ederek ve yönelerek, Rahman’ın misafirlerinin emniyetini ve muntazam saf düzenini sağlamak için görev yapıyor.

Fotoğrafçıların makineleri Mescid-i Haram’daki olağanüstü fotoğraflarla dolup taşıyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
Güven ve inançla dolup taşan bu atmosferin ortasında Suudi fotoğrafçı Abdurrahman es-Sehli de diğer meslektaşları gibi Ramazan’ın her günü onlarca fotoğraf çekiyor. Çekimlerinde yenilikçi ve olağanüstü sahneler yakalıyor.
Es-Sehli, Ramazan’ın her gününde Mescid-i Haram’da inanç ve ibadeti anlarını belgelemek için saatler harcadığını söylüyor. Bu yıl Ramazan Ayı’nın, her birinin farklı hikayesi olan milyonlarca ziyaretçi ve umrecinin eşi görülmemiş akınına tanık olduğunu ifade ediyor.
Bu atmosferdeki Müslümanların saf düzeni, aralarındaki dayanışma ve yardımlaşmayı simgeliyor.
Mekke fotoğrafçıları, Ramazan mevsimine yatırım yapmak için yarışıyor. Zira tüm dünyadaki Müslümanların çoğu Mescid-i Haram’a gelerek kutsal yerleri ziyaret etme özlemini gideriyor ve belki de hayatlarındaki ilk Umreyi yapıyor. İnsanların mescide girdikleri, Kabe’nin önünde durdukları, tavaf ettikleri ve onları aynı seviyeye getiren milyonlarca Müslümanın büyüleyici anları, olağanüstü koleksiyonlar için fırsat oluşturuyor.

Ramazan ayı, sıradan detayların anlam bakımından zengin bir tabloya dönüştüğü farklı bir karakter kazandırıyor. (Fotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
Şarku’l Avsat’ın gözlemlerine göre Dünyanın dört bir yanından uzun mesafeler kat eden ve büyük sıkıntılara katlanan Müslümanların bu olağanüstü fotoğrafları, insanlığın ve inancın olağanüstü anlarına değindiği için sosyal paylaşım sitelerinde geniş yankı uyandırdı.
Mekke’nin en önde gelen fotoğrafçılarından Ammar el-Emir’in, Hac mevsimlerinden birinde çekmiş olduğu fotoğrafı, yoğun bir rekabetin ardından, National Georaphic oylamasında birinciliği kazandırmıştı.

Fotoğrafçılar objektiflerini kutsal Mekke şehrinin sokaklarında gezdiriyor ve yılın her günü kalbini tüm Müslümanlarına açan şehrin detaylarını yakalıyor. (Faotoğraf: Abdurrahman es-Sehli)
El-Emir objektifini, büyüdüğü ve yılın her günü kalbini dünya Müslümanlarına açan Mekke’nin sokaklarında gezdiriyor. Ramazan günleri ve geceleri, birçok olağanüstü insani ve inanç anlamı taşıyan küresel bir pencereye dönüşüyor. Ramazan Ayı’nın Mekke sokaklarına farklı bir karakter kazandırdığını ve sıradan detayların anlam bakımından zengin bir tabloya dönüştüğünü belirten El-Emir şunları söyledi:
“Kadrajımı fikir ve imge alanlarına bakan bir bahçıvan gibi tutuyorum. Açıları görmek için gözlerim genişliyor ve görüntünün anlamına dokunuyorum. Fotoğraf makinem, önünde çeşitli kültürler ve yaşam renkleriyle süslenmiş Mekke sokaklarında ya da ibadet etmeye istekli kalplerin ve ruhların çerçevelediği Mescid-i Haram’ın içindeki karelerle doluyor. Kameramın hafızası, özel ve sıra dışı anları belgeleyen çok sayıda olağanüstü çekimlerle ve Allah’a yakaran kişilerin görüntüleriyle dolu. Sonuç olarak bu kareler insanların kalbine giriyor ve hayranlıklarını kazanıyor.”



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.