Etiyopya'da yayılan yangınlar nadir ağaç türlerini ve turistik bölgeleri tehdit ediyor

Amhara bölgesindeki Simen Dağları'nı çevreleyen yangınları kontrol altına alma çabalarında ilerleme sağlanamadı

Simen Dağları Tabiat Parkı, Afrika'daki en güzel doğal ve turistik yerlerden biri olarak kabul ediliyor / Fotoğraf: Independent Arabia
Simen Dağları Tabiat Parkı, Afrika'daki en güzel doğal ve turistik yerlerden biri olarak kabul ediliyor / Fotoğraf: Independent Arabia
TT

Etiyopya'da yayılan yangınlar nadir ağaç türlerini ve turistik bölgeleri tehdit ediyor

Simen Dağları Tabiat Parkı, Afrika'daki en güzel doğal ve turistik yerlerden biri olarak kabul ediliyor / Fotoğraf: Independent Arabia
Simen Dağları Tabiat Parkı, Afrika'daki en güzel doğal ve turistik yerlerden biri olarak kabul ediliyor / Fotoğraf: Independent Arabia

Haşim Ali Hamid Muhammed 
Etiyopya'nın kuzeyindeki Amhara bölgesindeki Simen Dağları tabiat parkı, dört gündür dünyanın en güzel doğal noktalarından biri olan turistik cazibe merkezini tehdit eden bir şekilde, doğal sebeplerle çıkan yangınlara tanık oluyor. 
Raporlarda birçok nadir bitki ve ağaç türünün yok olduğu belirtilirken bu yangınları kontrol altına alma çabalarının da başarısız olduğuna dikkat çekiliyor. 
Simen Dağları tabiat parklarından sorumlu yetkili Azano Kifilo, Etiyopyalı bir haber ajansına cumartesi günü yaptığı açıklamada, yerel halkın söndürme girişimlerine rağmen yangını kontrol altına alamadıklarını söyledi.
Kifilo, Etiyopya Savunma Kuvvetleri'nin 600'den fazla üyesinin yangını söndürmek için bölgeye geldiğini ancak bölgenin dik coğrafyasının yangının kontrol altına alınmasını engellediğini kaydetti. 
Etiyopyalı yetkili, parklardaki durumu 'endişe verici' olarak nitelendirdi.
Ayrıca, bazı türlerde nadir hayvanları barındıran tabiat parklarında 7 Nisan'dan bu yana devam eden yangınların, ormanın büyük bir kısmının tamamen yok olmasına neden olduğunu vurguladı. 

Topoğrafya 
Etiyopya arazisi büyük ölçüde dağlardan oluşuyor ve dağlar Eritre'den Kuzey Somali'ye kadar uzanıyor.
Ülkenin kuzey, batı, güney ve doğu yükseltileri, bir dizi tuz gölünü içeren Büyük Etiyopya Yarığı ile ayrılıyor. 
Etiyopya yükseltileri, 4 bin 550 metre ile Afrika Kıtası'ndaki en büyük yükselti alanlarını oluşturuyor.
Yüksekliği ve geniş bir alana yayılması nedeniyle 'Afrika'nın Çatısı' olarak adlandırılan yükseltiler,
Tigray'in tüm bölgeleri, Simen Dağları ve Amhara bölgesinin bazı kısımlarının da dahil olduğu kuzeybatı kısmını içeriyor. 
Bu yükseltilerin alanları, Etiyopya dağlık bölgelerinin kuzeybatı kesiminde Mavi Nil'in çıktığı ana kaynak olan Tana Gölü'nü de içerecek şekilde Amhara bölgesinin derinliklerine kadar uzanıyor. 

Dünya Mirası bölgesi 
Simen Dağları Tabiat Parkı yaklaşık 412 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor ve deniz seviyesinden 4 bin 533 metre yüksekte bulunuyor.
Bu bölge, 1979'da Doğal Dünya Mirası Listesi'ne alındı ve UNESCO tarafından 'dünyanın en güzel manzaralarından biri' olarak tanımlandı.
Kuzey Gondar bölgesi Hükümet İrtibat Bürosu'na göre Etiyopyalı bir yetkili, yangının geniş alanları tehdit etmesi ve bu turistik yerlerde büyük kayıplara neden olması üzerine ilgili makamlara yangını kontrol altına almak için gerekli desteği sağlama çağrısında bulundu. 
Simen Dağları Tabiat Parkı, Afrika'nın en güzel doğal ve turistik yerlerinden biri olarak kabul ediliyor.
Park, yaklaşık bin 500 metrelik bir uzantıya sahip ve dolambaçlı dağ zirveleri, vadileri ve 4 bin 550 metre yüksekliği ile Etiyopya'nın en yüksek zirvesi olan Ras Dashen Dağı'nı da içeriyor.
Bölge, uzantılarıyla birlikte yaklaşık 40 milyon yıl önce volkanik lavlar sonucu oluşan bir volkanik aktivite merkezi olarak tanımlanıyor.
Bu volkanik faaliyet, yaklaşık üç kilometrelik yükseklik oluştururken şiddetli yağmurlar nedeniyle bazı kayaların aşınması ile nadir görülen doğal özelliklerin oluşmasına neden oldu.
Simen Dağları Tabiat Parkları, babun maymunu, kızıl tilki ve yerel olarak Walia olarak adlandırılan bir dağ keçisi türü gibi dünyadaki bazı nadir hayvanları içeriyor.
Ayrıca yaklaşık 180 kuş türü ile 57 nadir hayvana ev sahipliği yapıyor. Bölge, başkent Addis Ababa'ya yaklaşık 800 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 
Önceki yıllarda da aynı bölgelerde benzer yangınlar çıktı. Nisan 2019'da yangın 10 günden fazla sürdü. Bu durum Etiyopya'yı, İsrail ve Güney Afrika'dan yardım istemeye sevk etti.
İsrail yangını kontrol altına almak üzere orman yangınlarını söndürme uzmanlarından bir ekip gönderirken Güney Afrika da bir dizi yangın söndürme uçağı yardımında bulundu. 

Independent Türkçe



Azavadlı hareketlerin birleşmesi: Mali kuzeyinden ayrılacak mı?

 Cezayir’in güneydoğusundaki vaha şehri Djanet'te her yıl düzenlenen Sebiba Festivali'ne katılan insanlar, 29 Temmuz 2023 (AFP)
Cezayir’in güneydoğusundaki vaha şehri Djanet'te her yıl düzenlenen Sebiba Festivali'ne katılan insanlar, 29 Temmuz 2023 (AFP)
TT

Azavadlı hareketlerin birleşmesi: Mali kuzeyinden ayrılacak mı?

 Cezayir’in güneydoğusundaki vaha şehri Djanet'te her yıl düzenlenen Sebiba Festivali'ne katılan insanlar, 29 Temmuz 2023 (AFP)
Cezayir’in güneydoğusundaki vaha şehri Djanet'te her yıl düzenlenen Sebiba Festivali'ne katılan insanlar, 29 Temmuz 2023 (AFP)

Rabia Abdusselam

Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden ve ‘Stratejik Çerçeve’ adlı bir ittifak altında birleşen Azavadlı hareketlerin gönüllü olarak kendilerini feshettiklerini ve Mali’nin kuzey halkını temsil edecek ve çıkarlarını savunacak birleşik bir harekete katılacaklarını açıklamaları ile Mali yeni bir çatışma dönemine giriyor gibi görünüyor.

Gözlemcilere göre bölge iki senaryo ile karşı karşıya. Bunlardan birincisi, Bamako'da iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi'nin bu hareketlerle diyalog konusundaki tutumunu gözden geçirme ve hatta Mali için Cezayir Barış Anlaşması'na geri dönmeyi düşünmesi senaryosu. İkinci ise bölgedeki güvenlik durumunun daha da kötüleşmesi senaryosu. Bu durum, özellikle El Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin Sahel bölgesindeki faaliyetleriyle birlikte, taraflardan hiçbirinin kazanmasının kolay olmayacağı uzun soluklu bir savaşa yol açacaktır.

Azavad Ulusal Kurtuluş Hareketi (MNLA), Tuareg ve Müttefikleri Öz Savunma Grubu (GATIA), Azavad Birlik Yüksek Konseyi (HCUA) ve Azavad Arap Hareketi (MAA) dönüm noktası niteliğinde bir adım atarak kendilerini feshettiklerini ve Azavad Kurtuluş Cephesi (FLA) adı altında bölgeyi özgürleştirmeyi amaçlayan bir ittifak kurduklarını duyurdu. İttifakın siyasi söyleminde ‘kendi kaderini tayin hakkı’ ifadesini kullanması bir yenilik olarak dikkati çekti. Peki, bu ne anlama geliyor ve sırada ne var?

Gelişmelerin arka planları

Dört Azavad hareketinin birleşme kararı, Bamako'daki geçiş yönetiminin Azavadlı hareketlere karşı tutumunun ve onların varlığını tanımayı reddetmesinin bir sonucuydu.

Al Majalla’ya konuşan siyasi analist Ahsen Halas, şunları söyledi:

“Azawad hareketleri ilk kez birleşmiyor. Ancak bu kez birleşme, terörist gruplardan net ve tam bir şekilde ayrılma ihtiyacından dolayı bu gerçekleşti. Çünkü Bamako'da iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi, kuzeydeki tüm hareketlere terörist grup muamelesi yapmaya başladı.”

Tamanrasset Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Fakültesi'nde güvenlik ve stratejik çalışmalar alanında öğretim görevlisi olan Idabir Ahmed Al Majalla’ya yaptığı değerlendirmede benzer bir görüş bildirdi. Ahmed, Azavadlı hareketlerin birleşmesinin yeni olmadığını ve çatışmaların başlamasından bu yana, özellikle de 1990'lı yıllar ve sonrasında ortaya çıktığını, ancak farklı vizyonlar, sorumluluk ve liderlik aşkı ile ayrılma konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle entegrasyonun gerçekleşmediğini söyledi.

Bamako, Cezayir Barış Anlaşması kapsamındaki taahhütleri iptal etme kararı alan hükümet ile Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden Azavadlı hareketler arasında gerilimin tırmanmasına tanık olabilir.

Ancak bugünkü durum tamamen farklı. Aradaki fark, yeni toplantının önceki hareketleri feshederek yeni siyasi ve askeri örgütle birleşme kararı almış olmasında yatıyor.

Azavadlı hareketlerin sözcüsü Muhammed Mevlud Ramazan yaptığı açıklamada, ittifak kararının alınmasının nedenleriyle ilgili şunları söyledi:

“Mali devletinin merkezi rejimleri tarafından imzalanan tüm anlaşmalarda yer alan taahhütlerin yerine getirilmemesi, son baskınlarda sivillerin acımasızca katledilmesi, Azavadlıların zorla sürgün edilmesi ve geçiş dönemi yetkililerinin onayıyla Wagner paralı askerleri tarafından kaynakların yağmalanması, tüm bölgeyi tehdit eden Sahel'deki artan güvensizlik durumu ve son olarak Azavad ve Mali'de yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden çatışmanın döngüsel doğasının yanı sıra Azavadlı hareketlerin karşılaştığı tüm zorluklarla mücadele etmek için çabaların yoğunlaştırılmasını gerektirdi.”

Bu değerlendirmeler, Malili yetkililerin ülkenin kuzeyinde Cezayir sınırı yakınlarında bulunan Tin Zaoutine ilçesine insansız hava araçlarıyla (İHA) düzenlediği saldırılarla daha da güçlendi. Saldırıda, GATIA Genel Sekreteri Fahad Ag el Mahmud, GATIA Siyasi Bürosu üyeleri Sidi Ag Baye, Muhammed Ag Şerif ve GATIA İdari Direktörü Beşşar Ag Ahmed'in yanı sıra Tuaregli Adnan kabilesinin lideri ve diğer iki kabile büyüğünün de aralarında bulunduğu 8 önemli isim öldürüldü. Bu kayıplar MNLA için ağır darbe oldu.

Mali'de silahlı bir siyasi hareket olan MNLA'nın konferansı sırasında Menaka'nın dışındaki çölde konuşlanan silahlı üyeleri, 14 Mart 2020 (AFP)Mali'de silahlı bir siyasi hareket olan MNLA'nın konferansı sırasında Menaka'nın dışındaki çölde konuşlanan silahlı üyeleri, 14 Mart 2020 (AFP)

Bugün Mali'nin kuzeyinde yaşananlar, iptal edilen barış anlaşmalarının, özellikle de 2015 mayısında imzalanan Cezayir Barış Anlaşması’nın Mali'de iktidardaki Askeri Geçiş Konseyi tarafından geçtiğimiz yılın sonlarında iptal edilmesinin bir sonucu. Anlaşmayı iptal eden Askeri Geçiş Konseyi, bunun karşılığında bölgesel arabulucular olmadan ulusal bir siyasi diyalog başlatsa da bu diyalog şimdiye kadar anayasal sürece geri dönülmesini sağlayacak anlaşmaların yapılmasını sağlayamadı.

Senaryolar

Bu değişken güvenlik ve siyaset ortamında, önümüzdeki günler için birkaç olası senaryo ortaya çıktı. Bu senaryolar şunlar:

1-Bamako, Cezayir Barış Anlaşması kapsamındaki taahhütleri iptal etme kararı alan hükümet ile Mali'nin kuzeyindeki Tuareg nüfusunu temsil eden Azavadlı hareketler arasında gerilimin tırmanmasına tanık olabilir. Bu durum daha fazla şiddet ve istikrarsızlığa yol açabilir ve bu senaryo Mali ve komşuları için bir felaket olur. Çatışmaların daha da şiddetlenmesi, zaten bu iç çatışmaların yansımalarının acısını çeken Mali halkının acılarını daha da arttırır. Aynı durum, 2012 yılında yeniden patlak veren çatışmaların başlangıcında, Tuareg Örgütü Lideri İbrahim Ag Bahanga, ardından 2016 yılında HCUA lideri Şeyh Ag Avsa ve son olarak Hasan Faghaga suikasta uğradığında da yaşandı. Bu kez yaşananlar da aynı nedenlerden kaynaklanıyor. Her ne kadar suikasta uğrayanlar, Bahanga, Avsa ve Fagaga ve diğerleri düzeyinde olmalar da suikastlar çatışmayı tırmandıracak, kuzey ve güney arasındaki uçurumu derinleştirecek ve savaşı ve çatışmayı daha da uzatacaktır. 

Tuareglere göre uluslararası toplum çatışmayı durduracak ve müzakere masasına dönecek adımların atılmasını beklerken, yeniden başlayan saldırılar bölgedeki insani durumu daha da kötüleştirme ve kaygı verici sonuçlar doğurma riskini taşıyor.

2- Sahel bölgesinde faaliyet gösteren terör örgütleri Mali'deki iç olaylardan faydalanarak güçlerini pekiştirmek için başkentin kalbinde saldırılar düzenleyebileceklerini göstermek isteyebilirler. Mali'nin başkenti Bamako'da El Kaide bağlantılı bir örgüt, Polis Akademisi’ne ve havaalanına 70 kişinin öldüğü bir terör saldırısı düzenledi. Saldırının hemen ardından El Kaide bağlantılı Cemaat Nusrat el-İslam vel-Müslimin (CNIM) saldırının sorumluluğunu üstlenirken, Mali'de iktidardaki askeri cunta sadece ‘bazı kayıplar verdiklerini’ söylemekle yetindi ve saldırıya ilişkin detaylar vermekten kaçındı.

3- Bazı bölgesel ve uluslararası güçler kendi gündemlerini ülkeye empoze etmeye çalışacağından, Mali'nin iç işlerine uluslararası müdahalede bulunulabilir. Bu senaryo siyasi ve güvenlik sahnesini daha da karmaşık hale getirebilir ve özellikle de ayrılma senaryosu herhangi bir senaryodan çok daha güçlü hale geldiği için çözümleri daha karmaşık hale getirebilir.

Krizi kontrol altına almak için ne gerekiyor?

Stratejik ve güvenlik konularında uzman olan İdabir Ahmed, Mali’deki krizi kontrol altına almak için bölgedeki tüm ülkeleri kapsayan bölgesel bir girişim başlatılması ve tüm taraflara hizmet eden, taahhütleri uygulamaya konan, yalnızca askeri, güvenlik, istihbarat ve terörle mücadele yaklaşımına değil, aynı zamanda ekonomik ve kalkınma boyutlarını benimseyen kapsamlı yaklaşım içeren yeni bir anlaşmanın hazırlanmasıyla ilerlenmesi gerektiğini vurguladı. Ahmed’e göre bu girişim, Azavad bölgesi sakinlerinin ister kuzey isterse güneyde olsun tüm vatandaşlar adına devletin tüm sektörlerinde adalet ve eşitliği sağlayacak şekilde entegrasyonu için kuzey bölgelerinin yeniden inşası, rehabilitasyonu ve sürdürülebilir olarak kalkınmasını amaçlıyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığına göre bunun da toprak bütünlüğünü koruyacak şekilde yabancı müdahaleye yer bırakmadan, Mali'nin komşu ülkeleri tarafından denetlenmesi gerektiğini düşünen Ahmed, aksi takdirde, zaman kaybından ve ayrılma fikrinin daha da meşrulaştırılmasından ve yarım yüzyılı aşkın bir süredir devam eden çatışmanın daha uzamasından başka bir sonuç elde edilemeyeceğini vurguladı.

BM Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu’na (MINUSMA) bağlı Togolu askerler MNLA konferans alanının güvenliğini sağlarken (AFP)BM Mali Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu’na (MINUSMA) bağlı Togolu askerler MNLA konferans alanının güvenliğini sağlarken (AFP)

Öte yandan Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’a Mali'nin kuzeyindeki etnik temizlik savaşının durdurulması için müdahale etmesi çağrısında bulunan sesler ortak bir açıklamada bulundu. Emin Akal, Ayn Tassili Azcer ve Bekri Cuma Bin İbrahim’in imzasını taşıyan açıklamada, başta 2015 yılında imzalanan Cezayir Barış Anlaşması olmak üzere barış anlaşmalarının canlandırılması çağrısında bulunuldu. Barış ve diğerleriyle bir arada yaşama hakkı tanınan Tuareg halkının, şehitlerinin kanıyla yazılan uzun bir cesaret ve fedakâr bir geçmişe sahip olduğu vurgulanan açıklamada, “Tuaregler Cezayir'de Fransız sömürgecilere karşı direndiler. Cezayir devletinin komşu ülkelerin iç işlerine karışmama ve kardeş ülkelere saldırmama yönündeki katı ilkelerine uygun olarak bugün de Afrika'da onlara karşı direnmeye devam ediyorlar” ifadeleri yer aldı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.