Şarku’l Avsat’a konuşan Lenderking: Yemen'de barışa doğru gerçek bir ilerleme mevcut

ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, Biden'ın çatışmayı sona erdirmek için yoğun bir diplomatik kampanya yürüttüğünü aktardı

Tim Lenderking (Reuters)
Tim Lenderking (Reuters)
TT

Şarku’l Avsat’a konuşan Lenderking: Yemen'de barışa doğru gerçek bir ilerleme mevcut

Tim Lenderking (Reuters)
Tim Lenderking (Reuters)

ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, ABD Başkanı Biden'ın yoğun bir diplomatik kampanya yürüttüğünü, ekibinin ise bu kampanyayı Yemen ihtilafını kalıcı bir şekilde çözmek için ABD'nin diplomatik gücünü kullanarak uyguladığını vurguladı.
Şarku’l Avsat olarak ABD'li diplomat Lenderking ile yaklaşık iki hafta önceki ziyareti sırasında Cidde'de bir araya gelecektik ki, yoğun programı yüz yüze görüşmemize engel oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığının aktardığına göre, Lenderking'in Arap (Basra) Körfezi’ne yaptığı ziyaret turunda, Yemen'de kapsamlı bir barış süreci konusunda yeni bir anlaşma sağlanmasına yönelik mevcut çabaların desteklenmesine odaklanıldı.
Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte Yemen dosyasındaki gerçek ilerlemeden bahseden Lenderking, uzun vadede kaydedilen iyileşmenin devamını sağlama yönündeki çalışmaların sürdüğünü aktardı. Devam eden bu tartışmaların, yıllardır görülen en iyi barış şansını sunduğunu da ekledi.
Yemenliler arasındaki kapsamlı siyasi sürecin, kaynakların tahsisi gibi temel konuları ve meseleleri ele aldığına dikkat çeken Lenderking, bu şekilde çatışmanın kalıcı olarak çözülebileceğine değindi. Bunun zor bir süreç olduğunu, ancak bu yönde gerçek bir ilerlemeye tanık olunacağı yönünde umudun var olduğunu da ekledi.
Husilerin gelecekte kaydedilecek herhangi bir anlaşmayı uygulaması yönündeki güvenceler konusunda, ‘sürmekte olan hassas tartışmalar’ hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Ancak tarafların son zamanlarda iyi niyet gösterdiğine değinen Lenderking, ilgili tarafların kapsamlı ve kalıcı bir barışa yol açacak yeni bir kapsamlı anlaşmaya varma olasılığına ilişkin iyimserliğini dile getirdi.
Husileri müzakere yolunu seçmeyi sürdürmeye teşvik eden ABD'li yetkili, Başkanlık Konseyi'nin Yemen halkının acılarını hafifletmedeki rolünü, ateşkese bağlılığını överek bu özelliklerinin bugün tanık olduğumuz ilerlemenin önünü açtığına değindi.
ABD'nin Yemen’in geleceğine yalnızca Yemenlilerin karar verebileceğine kesin olarak inandığını vurgulayan Lenderking, ABD’nin güney meselesi gibi kritik konular dahil olmak üzere Yemen'in geleceği için bir vizyon geliştirilmesi konusunda Başkanlık Konseyi'nin her türlü çabasını desteklediğini ifade etti.
Barış görüşmelerinde gerçek bir ilerleme
Nisan 2022'de Birleşmiş Milletler'in (BM) aracılık ettiği ateşkesin ve ardından gerilimin düşürüldüğü dönemin çatışmaları önemli ölçüde azalttığını, ilerleme açısından bugün kaydedilen gelişmeyi elde etmeyi mümkün kıldığını belirten Lenderking, savaşın başlangıcından bu yana en uzun süren bu sükûnet döneminde sınırlara yönelik saldırıların durdurduğunu, binlerce insan hayatının kurtarıldığını vurguladı. Böylece taraflar arasında yoğun bir diyaloğun yürütüldüğünü, bu ayın başında 900 tutuklunun serbest bırakılması gibi güven pekiştirici önemli adımların kaydedildiğini de ekledi.
Yemen hükümeti ve Husi grubu 3 gün süreyle esir takası anlaşması imzaladı. Bu süre zarfında her iki taraftan 887 kişi Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) gözetiminde serbest bırakıldı. Suudi Arabistan ise insani yardım girişimi kapsamında ICRC ile koordineli bir şekilde Husi grubuna mensup 104 mahkumu serbest bıraktı.
ABD’nin BM ile koordinasyon içerisinde ateşkesin sağlanmasına yardımcı olduğunu açıklayan Lenderking, “Barış çabaları konusunda uluslararası bir mutabakata vardık, bugün tanık olduğumuz barış çabalarını yeniden bölgesel katılım ile destekledik. Yemen ihtilafının bir an önce sona ermesine yardımcı olmak için elimizden geleni her şeyi yapmaya devam edeceğiz. Şu an Suudi Arabistan ve Umman heyetlerinin Sana ziyareti, bu çabalarda ileriye doğru atılmış önemli bir adımı temsil ediyor” açıklamalarında bulundu.
Suudi Arabistan'ın Yemen Büyükelçisi Muhammed Al Cabir başkanlığındaki bir Suudi heyeti, bu ayın ortalarında beş gün boyunca Husilerle doğrudan görüşmelerde bulunmuştu. Görüşmelerde Yemen'deki insani duruma, tüm mahkumların serbest bırakılmasına, ateşkese ve kapsamlı bir siyasi çözüme odaklanılmıştı.
Suudi Dışişleri Bakanlığı, şeffaf olarak nitelendirdiği bu görüşmelerin iyimser bir atmosferde gerçekleştiğini bildirmişti. Tüm Yemenli taraflarca kabul edilebilir kapsamlı ve sürdürülebilir bir siyasi çözüme ulaşılmasına imkan sağladığı üzerine durulmuştu.
Lenderking, bu hususta şu ifadeleri kullandı:
“ABD yönetimi ilk günden itibaren önceliği Yemen'deki çatışmanın çözümüne verdi. Başkan Biden, göreve gelmesi akabinde dış politikaya ilişkin ilk konuşmasında Yemen'deki savaşın sona erdirilmesine yardımcı olmak için güçlü diplomasi izleyeceğimizi söyledi. Şubat 2021'de göreve gelişimin ardından, savaşı sona erdirme yönünde ilerleme sağlamak için ilgili tüm tarafları görevlendirdim. Bu hedef, Başkan'ın bölgesel gerginliğin azaltılmasına ve çatışmaların diplomasi yoluyla çözülmesine öncelik veren Ulusal Güvenlik Stratejisi ile tutarlılık gösteriyor. Biden yönetimi devraldığında bulunduğumuz noktadan önemli bir dönemeç kaydedildi. Karşılaştığımız büyük zorlukları hafife almıyoruz. Ancak gerçek bir ilerleme var. Koşulların uzun vadede iyileşmeye devam etmesini sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz”
Diplomasi ve insanlık yolu
Ülkesinin Yemen dosyasına iki noktada odaklandığına dikkat çeken Lenderking, ABD’nin barış çabaları konusunda fikir birliği oluşturmak, uzlaşma ve tavizlere varılması için teşvik etmek için Yemenli, bölgesel ve uluslararası ortaklarla aktif bir şekilde ilişki kurduğunu bildirdi.
Bu konuda günlük diplomaside en üst ve en alt seviyedeki çalışanlar arasında bir ekip çalışması olduğunu ifade eden Lenderking, şöyle ekledi:
“Başkan Biden, geçen yaz Cidde'ye yaptığı ziyarette ağırlıklı olarak Yemen ihtilafına odaklandı. Suudi Arabistan ile Husiler arasında gerçekleşen, ABD'nin desteklediği tartışmalara katıldım. Son iki ay içerisinde, ABD'nin Yemen'deki barış çabalarını desteklemeye devam ettiğine şahit olduk. Başkan Biden, Umman Sultanı ile, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Suudi Dışişleri Bakanı ile, Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ise Suudi Veliaht Prensi ile bir araya geldi. Ortadoğu ve Kuzey Afrika İşlerinden Sorumlu Koordinatörümüz Brett McGurk ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Barbara Leaf, bölgedeki liderlik seviyelerinde diplomatik çabalarımızı sürekli olarak artırdı. Başkan tarafından yönetilen, ekibi tarafından yürütülen yoğun bir diplomatik kampanya var. Bu anlaşmazlığın kalıcı olarak çözülmesine yardımcı olmak için ABD’nin tüm diplomatik gücünü kullanmaya kararlıyız. ABD yönetiminin üzerinde çalıştığı ikinci kısım ise insani cephe. Nitekim ABD, Yemen'in en büyük insani yardım bağışçılarından biri olmaya devam ediyor. 27 Şubat'ta Dışişleri Bakanı, yeni bir insani yardım paketi kapsamında 444 milyon dolar destek vereceğini duyurdu, bu ek miktar, çatışma başladığından bu yana toplam desteğimizi 5,4 milyar doların üzerine çıkardı. Hala büyük bir fon açığı bulunan Birleşmiş Milletler’nin 2023 Yemen İnsani Müdahale Planı kapsamında Yemenlilere hayat kurtaran yardımları finanse etmek için yeterli fon sağlamaya yönelik uluslararası bağış seferber etmek için özenle çalışıyoruz. ABD ayrıca, hayati küresel su yolunda bölgesel bir çevre felaketini ve ekonomik kargaşayı önlemek için Safir petrol tankının boşaltılması için uluslararası bir kampanya yönünde baskı yaptı.”
Aynı zamanda yeni satın alınan Nautica tankerinin bu operasyonu tamamlamak için Yemen'e doğru yola çıktığı haberini de memnuniyetle karşıladı.
Barışa giden zorlu yol
Sekiz yıldır devam eden çatışmayı bu kez sona erdirme yönünde gerçek bir şansın olup olmadığı konusunda ise “Bence devam eden görüşmeler barış yönünde yıllardır gördüğümüz en iyi şansı sunuyor. Gerginliğin azaltılması ile şimdiden binlerce hayat kurtarıldı. ABD, Yemen'deki her türlü barış çabasını destekliyor. Bu savaş çok uzun sürdü, en yakın zamanda sona ermesi gerekiyor. ABD, kaynakların tahsisi gibi temel konuları ve meseleleri ele alan, Yemenliler arasında kapsamlı bir siyasi sürecin olduğunu açıkça görüyor. Çatışmayı kalıcı olarak çözebilecek, Yemen'deki korkunç insani krizin sona ermesine yardımcı olabilecek şey bu. Böyle bir süreç kolay değil. Ancak bu yönde gerçek bir ilerleme göreceğimizden umutluyum” vurgusunda bulundu.
Yemen'de kalıcı bir çözüm için uluslararası mutabakat
BM'nin arabuluculuğunda Yemenliler arasındaki siyasi süreç yoluyla çatışmanın kalıcı olarak çözüleceğine dikkat çeken Lenderking, uluslararası toplum ve bölgesel ortakların bu yönde anlaştıklarına değindi. Aynı zamanda, “Böyle bir süreci desteklemek için hemfikiriz. ABD, herhangi bir siyasi sürecin toparlanma çabalarını bütünleşmesini sağlamak için çalışıyor. Böylece bölgesel ve uluslararası ortaklardan güçlü destek alınması, Yemen ile komşuları arasındaki ekonomik iş birliğinin teşviki üzerine duruluyor” açıklamalarında bulundu.
Husiler, müzakere etmeyi savaşmaya tercih etmeli
Yaşanan hassas görüşmelerin detayları hakkında yorum yapmak istemediğini dile getiren Lenderking, şöyle ekledi:
“Husilerin ele almak istediği pek çok sorunun ancak BM arabuluculuğunda Yemenliler arasındaki bir siyasi süreç yoluyla çözülebileceğine dair bir düşünce mevcut. İlgili taraflar, kısa süre önce BM ve ICRC arabuluculuğunda toplamda 900 tutuklunun serbest bırakıldığı bir anlaşmanın uygulanması yönünde iyi niyet gösterdi. Bu, tarafların müzakereye katılma arzusunu ve yeteneğini gösteren olumlu bir gelişmeydi. İlgili tarafların, kapsamlı ve kalıcı bir barışa yol açacak yeni ve kapsamlı bir anlaşmaya varabilecekleri konusunda iyimserim. Ancak bunu başarmak için Husiler, müzakere yolunu savaşa tercih etmeye devam etmeli. Elimizde yeni bir fırsat var. Tüm uluslararası toplumun bu konuya olan ilgisini sürdürmesi, Husileri ve diğer tarafları barış çabalarında işbirliği yapmaya çağırması önemli.”
Yemen Başkanlık Konseyi’nin ateşkesin devamındaki rolü
Yemen Başkanlık Konseyi’nin ateşkesin istikrara kavuşturulması ve devam eden Husi saldırılarına rağmen Yemenlilerin acılarının hafifletilmesindeki rolü hakkında olumlu ifadeler kullanan Lenderking, “Başkanlık Konseyi liderliğindeki Yemen Cumhuriyeti hükümetine, BM’nin arabuluculuk rolü oynadığı ateşkes anlaşmasına bağlı kalmaya devam ettiği, Yemen'in ekonomik altyapısına yönelik Husi saldırıları karşısında itidalli davrandığı için daha önce övgüde bulunmuştuk. Başkanlık Konseyi, ateşkes şartlarına bağlı kalarak Yemen halkının acılarının hafifletilmesine yardımcı oldu, aynı zamanda bugün gördüğümüz ilerlemeye imkan sağladı. Başkanlık Konseyi'nin barışı sağlamak için ek adımlar atma taahhüdünü memnuniyetle karşılıyoruz” açıklamalarında bulundu.
Devletlerinin geleceklerine yalnızca Yemenliler karar verecek
Güney Geçiş Konseyi 1990'da ulaşılan Yemen birliği öncesindeki güney devletinin yeniden kurulması çağrısında bulunurken Yemenli taraflar arasında yaklaşmakta olan barış istişarelerine yönelik hazırlığa, devletin nasıl şekillenmesi gerektiği hususlarına değinen Lenderking, şöyle ekledi:
“ABD, Yemen’in geleceğine yalnızca Yemenlilerin karar verebileceğine kesin olarak inanıyor. Bu nedenle, Yemen devletinin geleceği ile ilgili sorunların ele alınmasına yardımcı olmak için Yemenliler arasında kapsayıcı bir siyasi süreci destekliyoruz. Başkanlık Konseyi'nin Yemen'in geleceği için bir vizyon geliştirme ve siyasi bir sürece hazırlanma konusunda koordinasyon sağlama çabalarını destekliyoruz. Güney meselesi gibi kritik konular dahil olmak üzere ülkelerinin geleceğine yalnızca Yemenlilerin karar verebileceğini bir kez daha belirtmek isterim. ABD, bu ve diğer konuları ele almak için BM arabuluculuğunda kapsamlı bir süreci destekleyecektir.”
Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşma, Yemen'de barışa varılma ihtimalini pekiştiriyor
Lenderking, Yemen'deki barış çabalarındaki son ilerlemeyi, ABD ve bölgesel ortakların desteğiyle BM liderliğindeki iki yıllık yoğun diplomatik çabaların bir neticesi olarak görüyor. Son olarak Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşma hususunda ise şu ifadelere başvuruyor:
“ABD, Orta Doğu'daki gerilimi düşürmeye yönelik her türlü çabayı memnuniyetle karşılıyor. Suudi Arabistan ve İran arasındaki son anlaşma, Yemen’de barışı tesis edemez. Bu inanca sahip olanların İran ile Husiler arasındaki ilişkiyi, mevcut barış çabalarının doğasını yanlış anladığını düşünüyorum. Husilerin Suudi Arabistan'a yönelik sınır ötesi saldırılarının bir yıldan uzun süredir durdurulması dahil olmak üzere Yemen'deki barış çabalarındaki ilerleme, Suudi Arabistan ile İran arasındaki anlaşmayı kolaylaştırdı. Her ikisi de Suudi Arabistan'ın gerginliği azaltma yönünde önemli bir çabası olarak görülüyor. ABD yönetimi, başından beri Bağdat ve Maskat'ta çok sayıda müzakere turu dahil olmak üzere Suudi Arabistan ile İran arasında doğrudan müzakereleri destekledi. Bu süreç kapsamında İran’ın bölgeyi istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinin bir kısmını durdurmak için taahhütlerde bulunduğunu fark ediyoruz. Böylece Yemen'deki krizi çözme yönündeki ivme arttı. İran'ın bu gidişata bağlı kalması, tüm Orta Doğu’nun yararına olacak, Yemen'deki barış çabalarının baltalanma riskini azaltacaktır. Ancak hepimiz hala bu taahhütlerin sahada eyleme dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğini görmeyi bekliyoruz.”



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.