ÖDBG liderlerinden Halid Ömer Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Çatışma devam ederse Sudan çökebilir

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf, ABD ve Suudi Arabistan ortak girişiminin çatışmaya son vermek için gerçek bir fırsat olduğunu vurguladı

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
TT

ÖDBG liderlerinden Halid Ömer Yusuf Şarku’l Avsat’a konuştu: Çatışma devam ederse Sudan çökebilir

Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf (AFP)

Sudan’da önde gelen muhaliflerden ve Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) liderlerinden biri olan eski bakan Halid Ömer Yusuf, ülkede devam eden çatışmayı ‘kaybedeninin vatan olduğunu ve kazananın olmadığı bir savaş’ olarak nitelendirdi.  Çatışmanın devam etmesi halinde devletin çökebileceği uyarısında bulunan Yusuf, çatışmanın ‘derhal’ durdurulmasının önemli olduğunu vurguladı.
Sudan'daki siyasi süreç sözcüsü Halid Ömer Yusuf, dün, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, içinde yer aldığı muhalefet koalisyonu ÖDBG’ye ve çerçeve anlaşmayı imzalayan sivil güçlere yönelik çatışmayı körükledikleri suçlanmasının Ulusal Kongre Partisi iktidarı simalarının çatışmanın fitilini ateşlemedeki rollerini örtbas etmek için yaydıkları bir yalan olduğunu söyledi.
Eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetinde Kabine İşleri Bakanı olarak görev yapan Yusuf, şunları söyledi:
“ÖDBG, feshedilmiş rejimin simalarının, ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) kışkırtma girişimlerine daha önce dikkati çekerek herhangi bir silahlı çatışmayı önlemek için müzakere edilmiş bir siyasi çözüm sundu. ÖDBG, ordu, HDK ve sivil güçler ile emniyet ve askeri kurumların reformu için siyasi bir anlaşmaya vardı. Çatışmaların başlamasından bir gün öncesine kadar bunun için çabaladı.”
Çerçeve anlaşmanın tarafları ile ordu ve HDK arasındaki iletişimi sürdürerek onları çatışmayı durdurmaya ve sorunları barışçıl bir şekilde çözmeye çalıştığını söyleyen Yusuf, ‘ateşkes amacıyla çatışmayı sona erdirmek ve yansımalarının iç savaşın yeniden başlamasını önleyecek şekilde ele almak için’ söz konusu taraflarla temasları ve görüşmeleri sürdürme sözü verdi.
ABD ve Suudi Arabistan’ın girişimine değinen Yusuf, “ABD-Suudi Arabistan girişimi, şu an yürürlükte olan insani ateşkesi uzatmak ve kapsamlı bir siyasi çözümün başlangıcı olarak kalıcı bir ateşkese dönüştürmek amacıyla doğrudan bir toplantı düzenlemek için önemli ilerlemeler kaydetti. ÖDBG, bu girişimi savaşı sona erdirmek için gerçek bir fırsat olarak güçlü bir şekilde destekliyor. Gerçek şu ki, ÖDBG, feshedilmiş rejimin simalarının orduyu ve HDK’yı çatışmaya sürükleme girişimlerinin farkındaydı. Dolayısıyla herhangi bir silahlı çatışmanın çıkmasını önlemek için müzakere edilmiş bir siyasi çözüm sundu. Ordu, HDK ve sivil güçler arsında 5 Aralık 2022’de siyasi bir çerçeve anlaşmaya varılmış, 15 Mart'ta da emniyet ve askeri kurumların reformu üzerinde uzlaşılmıştı” şeklinde konuştu.


Dün sabah saldırılar sırasında başkent Hartum'da yıkılan bir evden geriye kalanlar (AP)

ÖDBG’nin son güne kadar ordu ile HDK arasında çatışma çıkmasını önlemek için çabaladığını anlatan Yusuf, “İlk günden beri çatışmaya karşıyız. Çatışmayı durdurmak ve anlaşmazlıkları çözmenin tek yolu olarak barışçıl siyasi çözümlerin tercih edilmesi amacıyla ordu ve HDK ile dengeli ve kesintisiz bir iletişim kurmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Sivil güçler arasındaki anlaşmazlıkları ve bölünmeleri’ eleştiren ve onları ‘çatışma ortamı yaratmaktan sorumlu’ tutan Yusuf, “Aralarındaki anlaşmazlıklar, eski rejimin simalarının yeniden siyaset sahnesine dönmesi için uygun bir ortam sağladı. Sivillerin, siyasi geçişi sağlamak ve gelecekteki en kötü senaryolardan kaçınmak için sıkı bir şekilde birlikte çalışma yeteneklerini zayıflattı” dedi.
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir rejimini düşüren halk devrimine öncülük eden ÖDBG, çerçeve anlaşmanın imzalanmasının ardından bölündü. Komünist Parti liderliğindeki sol partiler, ardından Cuba'da Sudan Barış Anlaşması'na imza atan silahlı hareketler ÖDBG’den ayrıldı. Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan tarafından gerçekleştirilen 25 Ekim 2021 darbesini de desteklediler. Daha sonra ‘ÖDBG - Demokratik Blok’ adlı yeni bir ittifak kuruldu. Arap Sosyalist Baas Partisi de çerçeve anlaşmanın imzalanmasının arifesinde ÖDBG’den ayrıldı.
Yusuf, çerçeve anlaşmaya taraf olanların rolü ve ÖDBG'nin savaş sırasındaki rolü ile ilgili olarak birincisi ‘en geniş savaş karşıtı sivil cephenin oluşturulması’ olmak üzere üç alanda çalışmalar yaptıklarını belirterek, “Gerçekten de savaşı durdurmak ve demokrasiyi yeniden tesis etmek için bir sivil cephenin kurulmasını sağlamayı başardık. ÖDBG, şu an Sudan'daki en büyük koordinasyon organı ve ana siyasi güçler, direniş komiteleri, demokratik sivil toplum, profesyonel ve sendika grupları ve ulusal ağırlığa sahip nüfuz sahibi isimler yer alıyor.
ÖDBG’nin üzerinde çalıştığı ikinci alanın ordu ve HDK ile iletişim kurarak onları çatışmayı durdurmaya, kalıcı bir ateşkes için çalışmaya ve çözülmemiş sorunları savaşla değil, barışla çözmeye itmek olduğunu söyleyen Yusuf, üçüncü alanın ise uluslararası toplumu çatışmaya karşı seferber etmek ve uluslararası çabaları daha iyi koordine etmek için bölgesel ve uluslararası iletişim ve çatışmanın durdurulmasına yardımcı olmak için, çatışmadan etkilenenlere düzenli insani yardım sağlanması ve Sudan'ın yaşadığı felakete siyasi bir çözüm bulmak için sıkı koordinasyon kurulması olduğunu vurguladı.
Siyasal İslamcılar ve Ulusal Kongre Partisi (Beşir'in partisi) destekçilerinin de aralarında bulunduğu çatışmanın sürmesini destekleyen ve çatışmanın çıkmasından ÖDBG’yi sorumlu tutarak ÖDBG ile iletişimin kesilmesi çağrısında bulunan grupların yaydıkları yalanlarla mücadele ettiklerini belirten Yusuf, ordu ve HDK komutanlarıyla aralıksız temas halinde olduklarını açıklayarak “Evet, ordu ve HDK komutanlarıyla kesintisiz olarak iletişim halindeyiz ve iki tarafı çatışmayı durdurmaya ve üzerinde anlaşmaya varılan sorunları barışçıl bir şekilde çözmeye çağırıyoruz” dedi. Yusuf, çatışmadan kaynaklanan acil insani duruma müdahale için koordinasyon sağlamak ve çatışmayı sona erdirecek, yansımalarını ele alacak ve tekrar yaşanmasını engelleyecek kapsamlı ve barışçıl bir siyasi çözüme ulaşmak için kalıcı bir ateşkesin sağlanması amacıyla çeşitli temaslar ve görüşmeler sürdüreceklerini de sözlerine ekledi.
Siyasi süreç sözcüsü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suudi Arabistan-ABD girişimi, şu an yürürlükte olan insani ateşkesi uzatmak ve kapsamlı bir siyasi çözüme ulaşmanın başlangıcı olarak kalıcı bir ateşkese varmak için doğrudan bir toplantının ayarlanması için önemli ilerlemeler kaydetti.”
ÖDBG’nin Suudi Arabistan-ABD girişimini desteklediğini söyleyen Yusuf, “Bu girişimi destekliyoruz ve tam bir iş birliği içindeyiz. Girişim, çatışmanın sona ermesi için gerçek bir fırsatı temsil ediyor. Girişim ve onunla koordinasyon sağlayan uluslararası toplumla sürekli iletişim halindeyiz. Acil ve kalıcı bir ateşkese ulaşmak, insani durumu ele almak ve sürdürülebilir bir siyasi çözüm elde etmek için entegre çabalar üzerinde çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
ÖDBG’nin ‘Sudanlı taraflar arasında diyalogun başlatılmasına uygun zemin hazırlayan ve sorunları silahlarla değil diyalog yoluyla çözmelerine yardımcı olan olumlu bir uluslararası rolü desteklemeye’ hazır olduğunu ifade eden Yusuf, ‘çatışmadan etkilenenlerin acil insani ihtiyaçlarını karşılamak için geniş bir uluslararası eylem’ çağrısında bulundu.
Yusuf, şunları söyledi:
“Platformların çoğalmaması ve çatışmayı sona erdirmek için harcanması gereken çaba ve zamanın boşa gitmemesi için çatışmanın durdurulması için başlatılan tüm uluslararası ve bölgesel girişimler arasında sıkı bir koordinasyon kurulmasını bekliyoruz.”
Uluslararası tarafları çatışmayı körükleyebilecek ya da uzatabilecek her türlü açıklamadan ve eylemden kaçınmaya çağıran Yusuf, “Uluslararası ve bölgesel tarafların, çatışmanın, devam etmesi halinde bölgesel ve küresel çapta yıkıcı etkileri olacak olan bu çatışmanın sona erdirilmesinde gerçek çıkarları söz konusu” diye konuştu.
Çatışmanın en kısa zamanda sona ermesinin umduğunu söyleyen Yusuf, ‘ülkenin çöküşü’ konusunda uyararak “Çatışmanın geç olmadan bir an önce sona ermesini umuyor ve bunun için çalışıyoruz. Bu, ülkenin çöküşüne ve yıkımına yol açacak kanlı bir çatışmadır. Umudumuzun kaynağı, halkın çatışmayı reddeden vakarlı duruşudur. Bunun kaybedenin bir ülkenin kendisi olduğu ve hiçbir yararı olmadığı inancı şekillenmeye başladı.
ÖDBG’yi çatışmanın sorumlusu olmakla suçlayan siyasal İslamcıların tehditlerine değinen Yusuf, Sudan Âlimleri Heyet Başkan Yardımcısı Dr. Abdulhay Yusuf’un öldürülmeleri çağrısında bulunması, Ulusal Kongre'nin eski başkent sorumlusu Enes Ömer'in muhalefetin karşısına tutuklanmaktan daha fazlasıyla çıkacaklarına dair sözleri ve diğer üstü kapalı tehditlerle ilgili olarak, “Bu kişiler, 30 yıldır Sudan halkına karşı suçlar işleyen, milyonlarca insanı öldüren ve yerinden eden bir suç örgütünün üyeleridir. Halen dökülen bunca kana rağmen doymadılar. Tehditleri, onların aşırılık yanlısı terör projesini ortaya koymaktadır. Siyasal İslamcılar ve eski rejimin destekçileri tarafından savrulan tehditler, insan hakları savunucularını korkutamaz. Bu bizi hiç korkutmuyor. Çünkü burası bizim ülkemiz. Nasıl tehditler savururlarsa savursunlar ülkemize karşı milli görevimizi yerine getirmekten asla geri adım atmayacağız. Biz bu savaşı durdurmak için çalışıyoruz ve onun davullarını çalanlara boyun eğmeyeceğiz. Daha önce yaptıkları gibi Sudanlıların çoğunun kanı dökülse bile iktidara geri dönmeyi hedefliyorlar. Hatta dini suç eylemlerine alet etmeye çalıştılar. Çatışmayı sona erdirerek, zulmün ve hegemonyanın olmadığı sivil, demokratik bir sürece dönerek vatanı parçalanmaktan korumaya ve insanların hayatını kurtarmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
Başka herhangi bir siyasi seçenekten bahsetmeden önce çatışmayı sona erdirmeyi başlıca öncelik olarak gören Yusuf, “Şu an önceliğimiz çatışmayı durdurmak. Çatışmanın, Sudan halkının demokratik bir sivil yönetime yönelik umutlarını ve özlemlerini kırmadığına eminiz. Bu da sivil sürecin istikrarı, güvenliği, barışı, kalkınmayı, özgürlüğü ve halkımız için iyi bir yaşamı garanti eden her şeyi sağlamanın en iyi yolu olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtladı” yorumunda bulundu.
Yusuf, ordu ile HDK arasındaki çatışmanın ülkedeki siyasi sürece olan etkisine ve taraflar arasında imzalanan çerçeve anlaşmanın sonu olup olmayacağına dair şunları söyledi:
“Çatışmanın 15 Nisan'da patlak vermesiyle kesintiye uğrayan siyasi sürecin geleceğine dair konuşmak için henüz çok erken. Şu anda en acil ulusal önceliğe yani çatışmanın derhal ve geç kalmadan durdurulmasına odaklanmış durumdayız. Çerçeve anlaşma, Sudan halkının büyük bir kesiminin özlemlerini ifade eden çok sayıda temele ve ilkeye sahip. Bunların başında siyasetten tamamen uzaklaşmış tek bir profesyonel ve ulusal ordunun oluşturulmasını sağlayacak tam bir sivil otoritenin kurulması, emniyet ve askeri kurumlarda reform yapılması ve ülkeyi özgür ve adil seçimlere taşıyacak bir geçiş sürecinin başlamasıdır. Çatışma, bu ilkelerin ve temellerin silahlara, ölüme ve yıkıma karşı mükemmel bir çözüm ve nesnel bir alternatif olduğunu teyit ediyor.”



Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
TT

Şera bir Yahudi gazetesine ilk röportajını verdi: İstikrarlı bir Suriye nutuk ve sloganlarla inşa edilmeyecek

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, geçtiğimiz şubat ayında Şam'da düzenlenen Ulusal Diyalog Konferansı’nın kapanışında konuştu. (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, iç ve dış politikadaki sorumlulukları veya pozisyonları hakkında yorum yaparken devrik lider Beşşar Esed'i çevreleyen tüm duvarları yıkıyor. Şera doğrudan konuşuyor; İsrail ile ilişkiler ve Suriye topraklarının işgali gibi daha önce çifte dille konuşulan, bazıları sloganlarla kamuoyuna duyurulan ancak gerçeklerin masanın altında olduğu ‘tabu konular’ hakkında açıkça konuşmaktan çekinmiyor. Şera, 6 aydan kısa bir süre önce iktidara gelmesinden bu yana ilk kez  bir Yahudi medya kuruluşuna konuştu. Şera, The Jewish Journal’a röportaj verdi.

Esed rejiminin mirası

28 Mayıs'ta yayınlanan röportaj, Jonathon Bass'ın şu sözleriyle başlıyor: “Pek çok Suriyeli, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'da bir devrimci değil; savaş yorgunu, kimliği yıpranmış bir ulusu yeniden inşa edebilecek, yenilenmiş bir lider görüyor. Tarihin her duvarından fısıldadığı, yaşayan en eski şehir olan Şam, iktidarla değil, yeniden inşa, uzlaşma ve uzun süredir parçalanmış bir ulusa liderlik etme yüküyle ilgili bir diyalog için uygun bir yer.”

Bass, Suriye Cumhurbaşkanı hakkındaki izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Sessiz biri ama söylediği her kelimeyi düşünerek söylüyor. Sesinde zafer tonu yok, sadece kastettiği ve vurguladığı kelimeler var.”

Şera röportajın başında, “Bize enkazdan daha fazlası miras kaldı. Travma, güvensizlik ve yorgunluk miras aldık. Ama aynı zamanda umudu da miras aldık. Kırılgan bir umut” ifadelerini kullandı.

fgthyj
Sednaya Hapishanesi’ndeki tutukluların ailelerinden oluşan bir kalabalık, hayatta kalanları arama çalışmalarının sürdüğü binanın dışında bekliyor. (Suriye Sivil Savunma Müdürlüğü)

Suriye on yıllar boyunca sadakat ve sessizliği, bir arada yaşama ve nefreti, istikrar ve baskıyı birbirine karıştıran bir sistemle yönetildi. Esed hanedanı, Hafız ve ardından Beşşar, ülke üzerindeki kontrollerini sağlamlaştırmak için korku ve infazları kullanarak demir yumrukla yönetirken, ülkenin kurumları soldu ve muhalefet ölümcül bir ayaklanmaya dönüştü.

Gazeteci Jonathon Bass, Şera'nın aldığı miras konusunda açık görüşlü olduğunu düşünüyor. Zira Şera şöyle diyor: “Temiz bir sayfadan bahsetmek sahtekârlık olur. Geçmiş, her insanın gözünde, her sokakta, her ailede mevcuttur. Şimdi görevimiz bunu tekrarlamamak. Daha hafif versiyonu yok. Tamamen yeni bir şey yaratmalıyız.”

Suriyelilerin güveni

Eş-Şera'nın iktidara geldiğinden beri attığı ilk adımlar, röportajı yapan kişinin de belirttiği gibi, temkinli ama son derece sembolik oldu. Siyasi tutukluların serbest bırakılmasını emretti, sürgün edilen ya da susturulan muhalif gruplarla diyalog başlattı ve kötü şöhretli Suriye güvenlik aygıtında reform yapma sözü verdi. Ayrıca, kayıp ve ölülerin akıbetini ele almak üzere bir bakanlık kurulmasını önerdi.

Suriye'deki toplu mezarların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için Şera, DNA veri tabanları oluşturmaktan geçmişteki zulümlerden sorumlu olanların iş birliğini sağlamaya kadar adli tıp teknikleri ve ekipmanları sağlamak için ABD ile bir ortaklığa ihtiyaç olduğunu söyledi.

Şera, “Eğer konuşan tek kişi bensem, Suriye hiçbir şey öğrenmemiştir. Tüm sesleri diyalog masasına davet ediyoruz. Devlet artık başkalarına dikte ettiğinden daha fazla dinlemelidir” dedi.

‘Ama insanlar bir kez daha güvenecek mi? Diktatörlüğün küllerinden doğan bir hükümetin vaatlerine inanacaklar mı?’ sorusuna Şera şöyle cevap verdi: “Ben güven istemiyorum, sabır ve inceleme istiyorum. Beni sorumlu tutun. Güven bu şekilde sağlanır.”

Suriyelilerin evlerini yeniden inşa etmeleri gerekiyor

Şera, Suriyelilerin şu anda en çok neye ihtiyacı olduğu sorusuna tereddüt etmeden cevap verdi: “Eylem yoluyla haysiyet. Amaç yoluyla barış.”

Savaşın boşalttığı şehirlerde ve çatışmanın etkilerinden halen mustarip olan köylerde kimse siyaset istemiyor, normale dönüş istiyor; evlerini yeniden inşa etme, çocuklarını büyütme ve barış içinde hayatlarını kazanmak istiyorlar.

dfgthy
Halep'te yıkılan evlerin yeniden inşası bazı bölge sakinlerinin kişisel inisiyatifiyle gerçekleştiriliyor. (Reuters)

Şera bunun gayet farkında. Tarım, sanayi, inşaat ve kamu hizmetlerinde istihdam yaratmaya odaklanan acil ekonomik programlar için bastırıyor. Şera, “Artık mesele ideoloji değil, mesele insanlara kalmak için bir neden, yaşamak için bir neden, inanmak için bir neden vermek. Bir işi olan her gencin radikalleşme riski daha az olacak. Okuldaki her çocuk gelecek için bir ses” dedi.

Şera, bölgesel yatırımcılarla ortaklıkların, geri dönenlere yönelik küçük işletme hibelerinin ve ‘gençler için mesleki eğitimin’ önemini vurguladı. Şera, “İstikrarlı bir Suriye nutuklarla ya da sloganlarla değil, eylemlerle inşa edilecek; pazarlarda, sınıflarda, çiftliklerde, atölyelerde... Tedarik zincirlerini yeniden inşa edeceğiz. Suriye bir ticaret merkezi olarak geri dönecek” şeklinde konuştu.

İsrail ile ilişkiler

Bu ekonomik vizyonun ardında daha derin bir vizyon var. Bir neslin kaybından sonra Suriyeliler çatışmadan yoruldu. Barışa, sadece savaşın yokluğuna değil, fırsatların varlığına da hasretler. Bass şöyle diyor: “Sohbetimizin en hassas bölümlerinden birinde Şera, Suriye'nin İsrail ile gelecekteki ilişkisine değindi. 1948'den bu yana bölgeyi rahatsız eden bu konu, her hava saldırısı, gizli operasyon ve vekalet savaşı suçlamasıyla daha da şiddetleniyor.”

ı89o
Golan'daki tampon bölge sınırında duran bir İsrail askeri (AFP)

Şera, “Açık konuşmak istiyorum. Sonsuz karşılıklı bombardıman dönemi sona ermeli. Hiçbir ülke korku ile doluyken gelişemez. Gerçek şu ki ortak düşmanlarımız var ve bölgesel güvenlikte kilit bir rol oynayabiliriz” ifadelerini kullandı.

dwert5y6
İsrail saldırılarına tepki olarak 25 Şubat'ta Suriyeli Dürziler tarafından açılan bir pankart: ‘Suveyda, Suriye'nin sırtındaki zehirli hançer olmayacak.’ (AP)

Şera, sadece bir ateşkes hattı olarak değil, karşılıklı itidal ve sivillerin, özellikle de güney Suriye ve Golan Tepeleri’ndeki Dürzilerin korunması için bir temel olarak 1974 Ayrılma Anlaşması’nın ruhuna geri dönme arzusunu dile getirdi. Şera, “Suriye'nin Dürzileri piyon değildir. Onlar vatandaştır, köklüdür, tarihsel olarak sadıktır ve yasalar çerçevesinde her türlü korumayı hak etmektedir. Onların güvenliği müzakere edilemez” dedi.

Derhal normalleşme önermekten kaçınan Şera, uluslararası hukuk ve egemenlik temelinde gelecekteki görüşmelere açık olduğunu belirtti.

Trump bir barış adamı

Belki de Trump'ın yaptığı en önemli diplomatik jest, doğrudan masaya oturma isteğiydi. Şera şunları söyledi: “Medya onun hakkında ne imaj çizerse çizsin, ben onu bir barış adamı olarak görüyorum. İkimiz de aynı düşman tarafından saldırıya uğradık. Trump nüfuzun, gücün ve sonuçların ne anlama geldiğini biliyor. Suriye'nin diyaloğu yeniden başlatabilecek dürüst bir arabulucuya ihtiyacı var. Eğer bölgede istikrara ve ABD ile müttefiklerinin güvenliğine katkıda bulunacak bir uzlaşma ihtimali varsa, ben bu diyaloğu kurmaya hazırım. Bu bölgeyi onarabilecek ve bizi adım adım bir araya getirebilecek tek kişi o.”

ferty6
ABD Başkanı Donald Trump ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şera, 14 Mayıs'ta Riyad'da bir araya geldi. (AP)

Bass şu yorumu yaptı: “Bu sadece açık sözlülüğü açısından değil, aynı zamanda içerdiği anlamlar açısından da dikkate değer bir açıklamaydı. Yeni Suriye, barış ve tanınma arayışında alışılmadık adımlar atmaktan korkmuyor. Şera Suriye'nin sorunlarını (toplu mezarlarda bir milyondan fazla ölü, 12 milyon yerinden edilmiş insan, yaşam destek ünitesine bağlı bir ekonomi, halen yürürlükte olan yaptırımlar ve kuzeyde saklanan milisler) yumuşatarak anlatmıyor. ‘Bu bir peri masalı değil. Bu bir iyileşme ve iyileşme sancılıdır’ diyor.”