Suudi Arabistan’ın nüfusu yüzde 41,6’sı yabancı olmak üzere 32,2 milyona ulaştıhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4357281-suudi-arabistan%E2%80%99%C4%B1n-n%C3%BCfusu-y%C3%BCzde-416%E2%80%99s%C4%B1-yabanc%C4%B1-olmak-%C3%BCzere-322-milyona-ula%C5%9Ft%C4%B1
Suudi Arabistan’ın nüfusu yüzde 41,6’sı yabancı olmak üzere 32,2 milyona ulaştı
Riyad, nüfus bakımından en büyük şehir olurken, onu Cidde ve Mekke izledi (Şarku’l Avsat)
Suudi Arabistan Genel İstatistik Kurumu (GASTAT) tarafından açıklanan 2022 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre, ülkenin nüfusu 32,2 milyona ulaştı.
Suudi Arabistan’ın nüfusu, yüzde 58,4’ünü oluşturan 18,8 milyon Suudi vatandaşı ve nüfusun yüzde 41,6’sını oluşturan Suudi olmayan 13,4 milyon kişi ile 32,2 milyona çıktı.
Ülkedeki nüfusun yüzde 61,2’sini (19,7 milyon) erkekler oluştururken, kadınlar nüfusun yüzde 38,8’ini (12,5 milyon) oluşturuyor.
Riyad, nüfus bakımından en büyük şehir olurken, onu Cidde ve Mekke izledi.
Nüfus sayımına göre, ülkedeki toplam nüfusun yaş ortalaması 29 olurken, 30 yaşın altındaki Suudilerin yüzdesi, toplam Suudi sayısının yüzde 63’üne ulaştı.
Öte yandan, Suudi Arabistan’daki konut sayısı yüzde 51’i daire olmak üzere 8 milyonu aştı.
Nüfus sayımı sonuçları, toplam Suudi aile sayısının 4,2 milyon olduğunu ve aile başına ortalama 4,8 kişi olduğunu gösterdi.
Suudi Arabistan’daki özel sektör Körfez-Türkiye Forumu’na hazırlanıyor
Cidde’de düzenlenen Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısından bir kesit (Şarku’l Avsat)
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Suudi Arabistan’daki özel sektör, 11-13 Kasım tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenmesi planlanan Körfez-Türkiye Ekonomik Forumu’na katılmaya hazırlanıyor.
Suudi Arabistan Ticaret Odaları Federasyonu, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğini geliştirmeyi ve ticareti artırmayı amaçlayan forum hakkında ülkedeki tüm ticaret odalarını bilgilendirdi.
Körfez İstatistik Merkezi’nin verilerine göre, KİK ülkeleriyle Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2021 yılında 22 milyar dolara ulaştı.
Suudi Arabistan ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi ise 2021’de 3,7 milyar dolar iken, 2022’de 6,5 milyar dolara yükseldi.
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki dış ticaret hacminin bu yılın ilk yarısında 3,4 milyar dolara ulaştığını açıkladı.
Körfez-Türkiye ekonomisinde çeşitli alanlar öne çıkarken, ticaret, yatırım, enerji ve altyapı ve sanayi, ulaşım, lojistik hizmetler, turizm, tarım ve gıdaya odaklanılıyor.
Toplantıya çok sayıda yetkilinin yanı sıra Körfez ülkelerinden işletme sahipleri ve Türk mevkidaşlarının katılması bekleniyor.
Körfez- Türkiye Ekonomik Forumu, KİK ülkelerinin liderleri, Ticaret Bakanları, KİK Genel Sekreterliği ve Körfez İşbirliği Konseyi Odaları Federasyonu (FGCCC) tarafından destekleniyor.
KİK Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi’nin forumda bir konuşma yapması bekleniyor.
Türk hükümeti, son dönemde Körfez ülkeleri ve özellikle Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkileri güçlendirmeye yönelik hamlelerini yoğunlaştırdı.
Bunlardan en sonuncusu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Temmuz ayında Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretti.
Erdoğan, ziyaret öncesi yaptığı açıklamada, bölgedeki en önemli ülkelerden biri olan Suudi Arabistan ile ekonomik ilişkileri geliştirmek istediklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı’nın ziyaretine 200’ün üzerinde iş insanı ve yatırımcının eşlik etmesi, Suudi pazarının önemini ve iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin doğru yolda olduğunu gösteriyor.
Özel sektörün katılımı
Cumhurbaşkanının ziyareti sırasında, Cidde şehrinde Suudi Arabistan-Türkiye İş Konseyi’nin toplantısı düzenlendi.
Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid bin Abdulaziz el-Falih, burada yaptığı konuşmada 2030 Vizyonu yatırımlarında özel sektörün bulunmasını çok önemsediklerini belirtti.
Bakan, “Hem Suudi Arabistan, hem de Türkiye özel sektörünün var olmasını çok önemsiyoruz. Burada yatırımların farklılaşmasını ve çeşitlenmesini istiyoruz” dedi.
Falih, “2030 Vizyonu’nun en belirgin özelliklerinden biri, Suudi Arabistan’ın yanı sıra Türk şirketleri de dahil olmak üzere yabancı özel sektörleri de sürece dahil etme isteğidir” diyerek, 2030 hedefleri kapsamında o tarihe kadar 3,3 trilyon dolarlık yatırım hedeflediklerini vurguladı.
Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat da aynı toplantıda yaptığı konuşmada, güçlü ilişkilerin varlığı nedeniyle iki ülke arasında yatırım ve ticaretin geliştirilmesi için çalışılması gerektiğini vurguladı.
Bolat, “Dünyada en fazla serbest ticaret anlaşması imzalayan 10 ülkeden birisi olan Türkiye olarak KİK üyesi ülkelerle de ticaretimizi serbestleştirmeyi önemsiyoruz. Ülkelerimizin sahip olduğu tarihi ve kültürel bağların yanı sıra güçlü ekonomilerimiz, nitelikli iş gücü piyasalarımız ve başarılı girişimcilerimizin olduğu bir ortamda ekonomik ve ticari ilişkilerimizi çok daha üst seviyelere çıkarmak güç olmayacaktır” dedi.
Kızıldeniz Projesi
Ticaret Bakanı, konuşmasında ayrıca şunları söyledi;
Suudi Arabistan’ın ülkemizde 2 milyar doları aşan doğrudan yatırımları ve ülkemizde faaliyet gösteren bin 400’den fazla Suudi şirketi bulunmaktadır. Hız, hizmet, kaliteli performans ve uluslararası projelerle kalitesini ispatlayan müteahhitlik firmalarımız, Suudi Arabistan’ın özellikle 2030 Vizyon Projeleri arasında yer alan NEOM, Diriyah Gate, Qiddiya, Amalla ve Kızıldeniz başta olmak üzere birçok projede yer almayı arzu etmektedirler ve bu konuda iş birliğine ve ortaklığa hazırdır.
Suudi Arabistan Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Bender bin İbrahim el-Hureyf ise, Ağustos ayında Ankara’ya yaptığı ziyarette, Türkiye-Suudi Arabistan Yuvarlak Masası Toplantısı'nda da bir grup Türk iş insanı ile bir araya geldi.
Suudi Bakan, “Türk yatırımcısına güveniyoruz ve Türkiye'nin bu fırsatlardan yararlanmasını gönülden temenni ediyoruz” diye ekledi.
Şubat ayında Türkiye ve Suriye’yi vuran yıkıcı depremin ardından, Riyad ile Ankara arasında, Merkez Bankası’na 5 milyar dolarlık mevduat yatırılması konusunda anlaşma imzalandı.
Suudi Arabistan, petrol piyasalarının istikrara kavuşmasında OPEC + ile kolektif işbirliğinin önemini vurguladıhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4565401-suudi-arabistan-petrol-piyasalar%C4%B1n%C4%B1n-istikrara-kavu%C5%9Fmas%C4%B1nda-opec-ile-kolektif
Suudi Arabistan, petrol piyasalarının istikrara kavuşmasında OPEC + ile kolektif işbirliğinin önemini vurguladı
Prens Faysal bin Ferhan, 78. BM Genel Kurulu’nda konuşuyor (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Suudi Arabistan’ın petrol piyasalarının istikrarına olan bağlılığına bir kez daha vurgu yapmasının ardından, Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan da ülkesinin küresel petrol piyasalarının istikrarını korumaya istekli olduğunu dile getirdi.
Veliaht Prens, Fox News’a verdiği röportajda, “Sadece arz ve talebi gözlemliyoruz. Arzda eksiklik olması durumunda OPEC olarak bizim rolümü bu eksikliği gidermek. Arz fazlası olması durumundaysa, piyasanın istikrarı için görevimiz buna karşı tedbir almak” diye konuşmuştu.
Dışişleri Bakanı ise, 78. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Kral Salman bin Abdulaziz adına yaptığı konuşmada, “Suudi Arabistan, küresel petrol piyasalarını istikrara kavuşturmak ve onların güvenilirliği, sürdürülebilirliği ve güvenliğini artırmak için OPEC + ile kolektif işbirliğinin önemini her zaman vurgulamaktadır” dedi.
Küresel enerji piyasalarının istikrarının, küresel ekonominin büyümesi için önemli bir dayanak olduğunu dile getiren Prens Faysal şu ifadelerle devam etti;
“OPEC +’ın piyasaları yakından takip etme ve ihtiyatlı bir yaklaşım benimseme politikası, petrol piyasalarının istikrar ve dengesine katkıda bulundu. Doğalgaz ve kömür piyasaları gibi diğer enerji piyasalarıyla karşılaştırıldığında, 2022 yılında petrol piyasalarının tanık olduğu istikrarda da bu durum açıkça görüldü.”
Dışişleri Bakanı konuşmasında iklim değişikliğine değinerek, Suudi Arabistan’ın emisyonların azaltılmasına katkıda bulunduğunu ve daha sürdürülebilir olmak için tüm kaynakları kullanan temiz, düşük emisyonlu enerji sistemlerine kademeli ve sorumlu geçişi desteklediğini kaydetti.
Prens Faysal, Suudi Arabistan’ın çevreyi koruma, sera gazı emisyonlarını azaltma, halk sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirme, yenilenebilir enerjiyi iyileştirme ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaya yönelik küresel çabalara öncülük etmek amacıyla ‘Yeşil Suudi Arabistan’ ve ‘Yeşil Ortadoğu’ girişimlerini duyurduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı, Veliaht Prens’in, su sorunlarının ele alınması ve çözümü için Küresel Su Örgütü kurulduğunu duyurduğunu hatırlattı.
Expo 2030’a ev sahipliği yapma teklifine değinen Prens Faysal, “Suudi Arabistan, iddialı gelecek vizyonuna dayanarak, Expo 2030’a ‘Değişim Çağı’ sloganı altında ev sahipliği yapma talebinde bulundu” dedi.
Suudi Arabistan’ın, bu adaylığa destek verdiğini açıklayan ülkelere teşekkür ve takdirlerini ifade eden Prens Faysal, tüm ülkeleri Riyad’ın Expo 2030’a ev sahipliği yapması konusunda destek vermeye çağırdı.
Suudi Arabistan ve İran istişare toplantılarını yoğunlaştıracakhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4565271-suudi-arabistan-ve-i%CC%87ran-isti%C5%9Fare-toplant%C4%B1lar%C4%B1n%C4%B1-yo%C4%9Funla%C5%9Ft%C4%B1racak
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cumartesi günü New York’ta İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile yaptığı görüşmede (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan ve İran istişare toplantılarını yoğunlaştıracak
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan cumartesi günü New York’ta İranlı mevkidaşı Hüseyin Emir Abdullahiyan ile yaptığı görüşmede (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı ve İranlı mevkidaşı daha olumlu sonuçlar elde etmek ve iki ülke ve halkların çıkarlarına hizmet etmek amacıyla ikili ve çok taraflı düzeyde istişare toplantılarının yoğunlaştırılması konusunu görüştü.
Görüşme, dün (23 Eylül Cumartesi) Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ile İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 78. oturum aralarında yaptığı görüşme sırasında gerçekleştirildi.
Suudi Dışişleri Bakanı, New York’ta Nikaragua Dışişleri Bakanı Denis Moncada ile görüştü (SPA)
Şarku’l Avsat’ın Suudi Dışişleri Bakanlığı’ndan aktardığı açıklamaya göre toplantıda bölgesel ve uluslararası arenadaki gelişmeler ve bu konuda yapılan çalışmalar ele alınırken, ortak ilişkiler ve bunları her alanda güçlendirmenin ve geliştirmenin yolları da gözden geçirildi.
Suudi Arabistan ve Türkiye dışişleri bakanları ikili ilişkileri geliştirmenin yollarını ele aldı (SPA)
Suudi Dışişleri Bakanı cumartesi günü New York’ta bir dizi ikili görüşme yapmaya devam etti. Genel Kurul oturum aralarında Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tayland Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Parnpree Bahiddha-Nukara ve Nikaragua Dışişleri Bakanı Denis Moncada ayrı ayrı bir araya geldi. Bakan, mevkidaşlarıyla ikili ve çok taraflı çalışmaların pekiştirilmesine yönelik konuları ele alırken, öne çıkan uluslararası meselelere ilişkin gelişmeleri ve bunlarla ilgili yapılan çalışmaları görüştü.
Prens Faysal bin Ferhan, New York’ta Tayland Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Parnpree Bahiddha-Nukara ile görüşmesi sırasında (SPA)
Suudi Arabistan: Cumhurbaşkanlığı seçimi Lübnan’ın iç meselesihttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4564871-suudi-arabistan-cumhurba%C5%9Fkanl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-se%C3%A7imi-l%C3%BCbnan%E2%80%99%C4%B1n-i%C3%A7-meselesi
Suudi Arabistan: Cumhurbaşkanlığı seçimi Lübnan’ın iç meselesi
Beyrut'ta Lübnanlı yetkililerin, bakanların ve milletvekillerinin katıldığı 93. Suudi Milli Günü Resepsiyonu (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, “Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı krizinin büyük endişe yarattığını, arzu edilen ve acil reformların gerçekleştirilmesini tehdit ettiğini" söyledi. Buhari Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı seçiminin bir iç egemenlik meselesi olduğunu vurguladı.
Buhari, 93. Suudi Milli Günü için Beyrut'un merkezinde düzenlenen resepsiyonda konuştu. Resepsiyona Lübnanlı yetkililer, bakanlar ve milletvekilleri katıldı.
Büyükelçi Buhari tören sırasında yaptığı konuşmada, “Buradan Beyrut şehir merkezinin merdivenlerinden Tevhit şiarının en büyük anlamlarıyla ilişkilendirilen şanlı milli günümüzü hep birlikte anıyoruz” dedi.
Buhari sözlerini şöyle sürdürdü: “Lübnan'ı korumak ve onun ulusal egemenliğine saygı duymak konusunda ortak bir sorumluluğu paylaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı krizi büyük endişe verici, acil reformların gerçekleştirilmesini tehdit ediyor. Sürdürülebilir çözümler Lübnan dışından değil, yalnızca içinden gelebilir. Cumhurbaşkanlığı seçimi bir iç egemenlik meselesidir. Lübnanlıların tarihi sorumluluklarını üstlenebileceklerine ve cumhurbaşkanlığı seçimini gerçekleştirmek için gecikmeden bir araya gelebileceklerine inanıyoruz” diye konuştu.
Suudi tutumunun, Lübnan halkının umduğunu gerçekleştirme kapasitesine sahip bir cumhurbaşkanının hızlı bir şekilde seçilmesi gerekliliğini vurgulayan uluslararası tutumların ön saflarında yer aldığını söyleyen Buhari, “Cumhurbaşkanının seçilmesini teşvik etmek için ortak çabalarımıza devam edeceğiz. Lübnan'ın eskisi gibi olmasını ve bölgedeki aktif rolünü yeniden kazanmasını istiyoruz. Suudi Arabistan bölgenin güvenliği ve istikrarı konusunda çok istekli. Krallığın eli her zaman barış için uzatılacak” dedi.
Suudi Arabistan Ulusal Günü kutlamaları kapsamında Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a telgraf göndererek Suudi Arabistan Ulusal Günü’nü tebrik etti.
Mikati telgrafında, Lübnan ile Suudi Arabistan arasındaki tarihi kardeşlik ilişkilerinin derinliğini vurguladı. Lübnan Başbakanı ayrıca iki kardeş ülkenin ve halklarının menfaati için ilişkileri güçlendirme ve koruma arzusunu ifade etti.
Beyrut'un merkezinde Büyükelçi Buhari tarafından düzenlenen resepsiyona Lübnanlı yetkililer, bakanlar ve milletvekilleri katıldı. Geçici hükümetin İçişleri Bakanı Bessam Mevlevi, Krallığı tebrik ederek şunları söyledi: “Suudi Arabistan'ın, Lübnan'ın ve tüm dünyanın 93. Suudi Milli Günü kutlu olsun.”
Prens Faysal bin Ferhan, BM Genel Kurulu’nda Suudi Arabistan’ın konuşmasını yapıyor (Reuters)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Suudi Arabistan’ın, BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) reform yapılarak “Konsey’in bugünkü gerçekliğimizi temsil etme” konusunda daha adil bir rol oynaması, uluslararası toplumun dönüşümüne ve gelişmelere ayak uydurmada daha etkili olması ve ortak sorunları çözmede daha verimli olması yönündeki çağrısını yineledi.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz adına Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, BM Genel Kurulu’nun 78’inci oturumunda yaptığı konuşmada, Suudi Arabistan’ın BM’nin uluslararası barış ve güvenliği korumaya yönelik amaç ve hedeflerini gerçekleştirme doğrultusundaki daimi hedefi kapsamında reform çağrısı yaptı.
Prens Faysal bin Ferhan “uluslararası toplumun terörizmin ve radikalizmin desteklenmesi ve korunması karşısında kararlı bir şekilde durmasının önemini, kutsal değerlere herhangi bir şekilde zarar verilmesine ve hangi bahane altında olursa nefret ve İslamofobi’nin yayılmasına müsaade edilmemesi, bunlara karşı çıkılması ve Kur’ân-ı Kerim yakma eylemlerinin tekrarlanmaması gerektiğini” vurguladı.
Prens Faysal bin Ferhan, BM Genel Kurulu’nda Suudi Arabistan’ın konuşmasını yapıyor (Reuters)
Bakan, Suudi Arabistan’ın “karşılıklı saygıyı ve halklar arasındaki uyumu zayıflatan ve hoşgörü ve ılımlılık değerlerini yaymak, radikalizmi dışlamak, arabuluculuğun peşinden gitmek ve küresel barış kültürünü yerleştirmek için verilen uluslararası çabalarla çelişen bu eylemlerin tehlikesine karşı uyarıda bulunduğunu” vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın aktardığı konuşmasında Bakan, ülkesinin “ülkelerin BM Şartı’na ve uluslararası meşruiyet ilkelerine bağlı kalmalarının gerekliliğini vurguladığını ve ülkelerin egemenliğine, bağımsızlığına ve değerlerine karşılıklı saygı gösterilmesi, iç işlerine karışılmaması ve anlaşmazlıkların güç ve tehdide sığınarak değil, barışçıl yollarla çözülmesi temelinde, insanlık için daha iyi bir geleceğe doğru ilerlemeyi arzu ettiğini” ifade etti.
Bakan “Krallığın 2030 Vizyonu, gelecek nesillerimizin isteklerini karşılama, kadınların ve gençlerin güçlenmesine katkıda bulunma, yaratıcılık ve yenilikçilik yeteneklerini geliştirme ve açıklık, diyalog, hoşgörü ve bir arada yaşama değerlerini yerleştirme doğrultusunda inşa ve kalkınma çabalarını güçlendirmeyi hedefliyor” dedi.
Prens Faysal bin Ferhan, BM Genel Kurulu’nun önünde konuşuyor (Reuters)
Aynı zamanda Prens Faysal bin Ferhan “Suudi Arabistan’ın insan hakları dosyasına büyük önem verdiğini ve yönetmeliklerinde bu hakların desteklenmesini ve korunmasını amaçlayan açık metinlerin yer aldığını” vurguladı.
Suudi Arabistan’ın kalkınma yaklaşımıyla “merkezi ve hedefinde şimdinin kalkınma çarkını yürütecek ve geleceğin kalkınmasını bilgiyle oluşturacak olan insanın olduğu, sürdürülebilir ve kapsamlı bir kalkınmayı” hedeflediğine işaret etti.
Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan’ın “güvenlik ve istikrarı güçlendirmeyi hedefleyen her çabayı desteklemeye, kapsamlı kalkınmaya odaklanmaya, diyaloğa ve itidale alan açıp gerilimleri düşürmeye, bölge ülkelerini tansiyonu yükseltmekten kaçınmaya teşvik etmeye ve bölge halklarının umutları ve beklentilerini karşılamak üzere karşılıklı çıkarlara ve menfaatlere odaklanmaya” özen gösterdiğini kaydetti.
Bakan konuşmasında, “Suudi Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ve Arap Birliği çerçevesinde, Suriye’deki krizi çözmenin bölgenin ve dünyanın istikrarına katkı sağlayacağı inancından hareketle Suriye Arap Cumhuriyeti de dahil edilmek üzere tüm ülkelerin katıldığı bir dizi ortak bölgesel zirveye ev sahipliği yaparak bölge ve dünya için daha iyi bir gelecek inşa etme yolunda kolektif eylem ilkesini yerleştirmeye çalışmıştır” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı “Riyad, nükleer silahların ortadan kaldırılması hedeflerine ulaşmaya yönelik çabaların önemini vurguluyor. Bunun için öncelikle, başta Ortadoğu bölgesinde olmak üzere nükleer silahlardan arındırılmış bir dünyaya ulaşmak amacıyla, tüm uluslararası toplumun mevcut anlaşmalara ve yasal çerçevelere ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekliliğinin farkında olunması gerekiyor” dedi.
Bakan “Suudi Arabistan, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ve sürdürülmesinin önemine vurgusunu yineliyor. Uluslararası ve bölgesel anlaşmazlıkların uluslararası ilke ve normlara uygun olarak çözülmesi için var gücüyle çalışıyor” ifadelerini kullandı.
Bakan Ferhan, “dünyanın farklı bölgelerinde güvenlik ve istikrarın tesis edilmesinin ancak ülkeler arasında iş birliği ve istişare yoluyla, kalkınma ve ilerleme için çaba gösterilmesiyle ve insanlık için yıkıcı olan bu silaha sahip olma yarışından kaçınılmasıyla sağlanabileceğini” vurguladı.
Bakan, dünya ekonomisi ile ilgili olarak Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı “Küresel enerji piyasalarının istikrarı, küresel ekonominin ve büyümesinin önemli bir dayanağıdır. Suudi Arabistan Krallığı, üreticilere ve tüketicilere fayda sağlayan sağlam bir küresel ekonomi sağlamak için küresel petrol piyasalarının istikrarını, güvenilirliğini, sürdürülebilirliğini ve selametini korumaya ve tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamaya özen göstermiştir” ifadelerini kullandı.
Çevre hususunda ise bakan “Suudi Arabistan, iklim değişiminin getirdiği sıkıntılarla mücadelenin öneminin farkında olarak, emisyonların azaltılmasına ve etkilerine uyum sağlanmasına katkıda bulunmaya büyük önem vermektedir. Daha sürdürülebilir olacak şekilde tüm kaynakları kullanan temiz ve düşük emisyonlu enerji sistemlerine doğru kademeli ve sorumlu bir geçişin gerekliliklerini desteklemektedir. Bu hedeflere ulaşmak, uluslararası iş birliğinin devamlılığını ve arzu edilen hedeflere ulaşmak için çabaların birleştirilmesini gerektirir” dedi.
Bakan “Suudi Arabistan çevreyi korumaya, sera gazı emisyonlarını azaltmaya, halkın sağlığını ve yaşam kalitesini iyileştirmeye, yenilenebilir enerji oranlarını ve emisyon azaltma ve giderme teknolojilerini artırmaya ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmaya yönelik küresel çabalara öncülük etmek için ‘Yeşil Suudi Arabistan’ ve ‘Yeşil Ortadoğu’ girişimlerini başlattı” dedi.
Prens Faysal bin Ferhan, Suudi Arabistan’ın emisyon azaltımına katkısını 2015 yılına kıyasla iki katına çıkarma duyurusuna dikkat çekerek “Hedef 2030 yılına kadar yıllık 278 milyon ton. Döngüsel karbon ekonomisi yaklaşımının uygulanmasıyla ilan edildiği gibi net sıfır emisyona ulaşmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Bakan sözlerine şöyle devam etti:
Dünya çapında su kaynaklarının güvenliğini sağlamaya yönelik uluslararası çabaları artırmak amacıyla, Veliaht Prens ve Başbakan Prens Muhammed bin Selman, geçtiğimiz günlerde ülkelerin ve kuruluşların su kaynaklarının sürdürülebilirliğini sağlamaya yönelik çabalarını geliştirip bunları entegre etmeyi ve toplu bir şekilde su sıkıntılarını çözmek için herkesin bu kaynaklara erişimini artırmayı amaçlayan küresel bir su örgütü kurduğunu duyurdu (...) Suudi Arabistan, ‘Değişim Çağı: Dünyamızı Geleceğe Taşımak’ sloganıyla Expo 2030’a ev sahipliği yapma talebinde bulundu. Riyad, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine odaklanarak fuarın, gezegenin geleceğini ve bu geleceğin sahip olacağı ileri teknolojiyi öngörme fikrini gerçekleştirmek için çalışacak.
Kral Selman: Milli Gün’ün yıldönümü, bu ülkenin uluslar arasındaki statüsünü geçmiş, bugün ve sonsuza kadar somutlaştırıyorhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4564621-kral-selman-milli-g%C3%BCn%E2%80%99%C3%BCn-y%C4%B1ld%C3%B6n%C3%BCm%C3%BC-bu-%C3%BClkenin-uluslar-aras%C4%B1ndaki-stat%C3%BCs%C3%BCn%C3%BC-ge%C3%A7mi%C5%9F
Kral Selman: Milli Gün’ün yıldönümü, bu ülkenin uluslar arasındaki statüsünü geçmiş, bugün ve sonsuza kadar somutlaştırıyor
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz (SPA)
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz, ülkesinin 93. Milli Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, “Milli Gün’ün yıldönümü, bu ülkenin uluslar arasındaki statüsünü geçmiş, bugün ve sonsuza kadar somutlaştırıyor” ifadelerini kullandı.
Kral Selman, dün akşam sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, ülkenin güvenliği, istikrarı ve birliğinin korunması için Allah’a dua etti.
Suudi Arabistan vatandaşları, her yıl 23 Eylül’de Milli Gün’ü kutluyor.
Bu gün, ülkenin kurucu Kralı Abdulaziz Bin Abdurrahman’ın ulusun birleştiğini ve adının Suudi Arabistan Krallığı olarak değiştirildiğini ilan ettiği gün olarak biliniyor.
Arap toplumunun umutlarının yeniden dirilişinin kaynağı: Kral Abdulazizhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4563906-arap-toplumunun-umutlar%C4%B1n%C4%B1n-yeniden-dirili%C5%9Finin-kayna%C4%9F%C4%B1-kral-abdulaziz
Arap toplumunun umutlarının yeniden dirilişinin kaynağı: Kral Abdulaziz
Kral Abdulaziz.
Abdullah er-Raşid
Hicri 1319 yılı Şevval ayının beşi, Miladi 1902 yılının ocak ayının on beşine tekabül eden Arap Yarımadası'nın ve modern Arapların tarihini değiştiren çok önemli bir gündü. O zamanlar oldukça genç olan Abdulaziz bin Abdurrahman Al Suud, az sayıda adamıyla birlikte babalarının ve dedelerinin krallığını geri alma umuduyla Riyad'a doğru yola çıktı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Masmak Sarayı'ndan bir müjdeci şöyle seslendi:
“Hüküm önce Allah'ındır, sonra İbn Suud'un.”
Kral Abdulaziz, yüzyıllar boyunca bölünmüşlük, parçalanmışlık, ayrılık ve yoksulluktan mustarip olan Arap Yarımadası'nı birleştirerek inanılmaz, efsanevi bir destan yazdı. Kral Abdulaziz ile tarihte yeni bir sayfa açıldı. Suudi Arabistan, Arap Yarımadası'nın dev gücü, Arapların ve Müslümanların başkenti haline geldi. Kadri Kalaci’nin dediği gibi; ‘Arapların Napolyon'u’ olarak tanımlanan o kral, yani İbn Suud, arkasında Avrupa'nın yarısı büyüklüğünde geniş bir krallık bıraktı. Büyük bir destanın ve yarım yüzyıl süren zihin dünyasındaki gezintilerinin ardından, kumun derinliklerinden yeni bir ulus çıkarmayı başardı. Bu olay, gerçekten de tarihte bir dönüm noktasıdır. Diplomat Hafız Vehbe bununla ilgili olarak, “Yunan mitolojisindeki kahramanlarının öykülerine benzeyen efsanevi bir öykü gibidir. Aynı zamanda bizlere İbn Suud'u çevreleyen tehlikelerin büyüklüğünü de göstermektedir” diyor.
Arapların Napolyon'u olarak tanımlanan o kral, yani İbn Suud, arkasında Avrupa'nın yarısı büyüklüğünde geniş bir krallık bıraktı. Büyük bir destanın ve yarım yüzyıl süren zihin dünyasındaki gezintilerinin ardından, kumun derinliklerinden yeni bir ulus çıkarmayı başardı.
(Kadri Kalaci)
O gün tüm Arap halkları için ilham vericiydi. İçlerindeki umudu canlandırdı. Arap ülkelerinde reform ve yeniden ayağa kalkmaya yönelik ilerleme ve hareket ruhunu yaydı. Bu nedenle ABD’li yazar Edward Peking şöyle diyor:
“Arap halklarının uyanışının sırrını anlamak için İbn Suud'un karakterini araştırmalıyız. Çünkü Arap Yarımadası’nda ortaya çıkan bu adam Arapları birleştirdi, onları harekete geçirdi ve canlı bir organizma haline getirdi. Mısır, Suriye ve Filistin'de gerçekleşen her ayaklanmada onun sesini duyarız. Tüm Arapların kulaklarında Kral Abdulaziz'in sesi çınlar.”
Kral Abdulaziz'in kişiliğinin ve krallığı birleştirme projesinin Arapların ruhu üzerindeki etkisini gösteren ve Arap ülkelerinin ilerlemesi için gerekli umudu canlandıran faaliyetleri arasında araştırmacı Kasım er-Ruveys’in ‘Şekib Arslan'ın Fikirleri ve Biyografisi’ adlı kitabında bahsettikleri zikredilebilir. Öyle ki er-Ruveys, kitabında eşsiz bir tarihi olaya da değinmiştir. Suriye Ulusal Bloğu önderleri, kendilerini Suriye devriminin en önde gelen gruplarından biri olarak takdim ederek Kral Abdulaziz'den Suriye'nin sömürgecilikten kurtarılması ve oğlunun kendilerine kral olarak atanması için yardım talebinde bulunmuştur. Bu olay tüm çıplaklığıyla bu kitapta anlatılıyor.
Kral Abdulaziz'in adamlarının Riyad'ı geri almak için yola çıkarken çekilen görüntüleri, Suudi Arabistan, 1910.
Necid ve Hicaz bölgeleri, 1920'lerde yabancı sömürgeciliğine karşı mücadele eden Arap devrimcilerinin kalbinde derin ve güçlü bir yere sahipti. Bölgede yabancı güçler tarafından sömürgeleştirilmemiş neredeyse tek bağımsız Arap ülkesi Suudi Arabistan olduğu için, Kral Abdulaziz diğer Arap ülkelerinin bağımsızlığına son derece düşkündü. Kral Abdulaziz, Arap toplumlarının özgürlüklerini garanti altına alan ve varlıklarını koruyan her türlü eylemi destekledi. Tüm Arap ülkelerine her düzeyde yardım etmek ve desteklemek için hiçbir çabadan kaçınmadı.
Bağımsızlığın korunması
Şekib Arslan onun hakkında şöyle diyor:
“Daha sonra İbn Suud'un Arapların haklarını ihmal etmediğini ve yarımada üzerindeki yabancı etkisini azaltmak için çaba gösterdiğini doğrulayan bazı gizli yazışmalar gördüm.”
Ayrıca Arslan, 1930 yılında da şunları söyledi:
“Eğer Allah, Arap Yarımadası'nın kalbinde Arap bağımsızlığını korumak için Abdulaziz bin Suud'u görevlendirmeseydi, Frenklerin kılıçları şimdiye kadar Arapların boyunlarında olurdu. İbn Suud’da, yüzünde kahramanlık ifadesi olan yakışıklı bir kral ve gerçek Arap bağımsızlığı giysisini giyerek halkının ihtiyaçlarına koşan cesur bir hükümdar gördüm. Bu yüzden kulaklarımın duyduğundan daha fazlasını gözlerim gördüğü için Allah'a şükrettim. Bu ulusun geleceği konusunda ümitvar oldum.”
Araştırmacı er-Ruveys, Kral Abdulaziz'in Suriye-Arap Devrimi ile ilişkisine dair incelemelerinde bu durumu doğruluyor:
“Kral Abdulaziz, 1920’li yılların ortalarında patlak veren Büyük Suriye Devrimi’yle ilgilendi. Özellikle de Fransızların devrimci güçler üzerindeki kısıtlamaları ve baskısı, başta Sultan el-Atraş liderliğindeki devrimci grupların ve liderlerinin Suriye topraklarını terk etmek zorunda kalarak önce Ürdün’e daha sonra da İngilizlerin baskısıyla Suudi Arabistan’a sığınmalarına yol açtıktan sonra Kral Abdulaziz’in ilgisi daha da belirgin hale geldi.”
Diğer yandan Suriyeli tarihçi Emin Said, Kral Abdulaziz hakkında yazdığı ‘Suudi Devleti Tarihi’ adlı kitabında bu konuya değinmiştir:
“1925-1927 Büyük Suriye Devrimi Fransa’ya karşı gerçekleştiği esnada Kral Abdulaziz’den büyük miktarda mali yardım alındı. Aynı zamanda Kral Abdulaziz ülkesinin doğusunun ve sınıra yakın olan Cevf, Sakaka ve Karyetü’l Malah’ın kapılarını Suriyeli mücahitlere açtı. Böylece onlar da güvenli bir şekilde buraya yerleştiler.”
İbn Suud’da, yüzünde kahramanlık ifadesi olan yakışıklı bir kral ve gerçek Arap bağımsızlığı giysisini giyerek halkının ihtiyaçlarına koşan cesur bir hükümdar gördüm.
(Şekib Arslan)
Şekib Arslan, İbn Suud'un tutumundan minnettarlıkla bahsederek bunu doğruluyor:
“İngilizler Suriyeli devrimcileri Azrak'ı terk etmeleri ya da Fransızlara teslim olmaları konusunda uyardığında, yaklaşık bin kişi teslim olmaya zorlandı. Ancak iki kardeş Adil ve Sultan el-Atraş ve diğer komutanlar teslim olmayı reddederek İngilizlere şöyle dediler: ‘Biz, İbn Suud'un topraklarına gideceğiz. Çünkü orada bize karışmaya hakkınız yok. İbn Suud'un topraklarında bize karşı en ufak bir kontrol hakimiyetiniz yok.’ Böylece Vadi el-Sirhan'a doğru yürüdüler. Nabek Vahası'nın tadını çıkardılar ve o gerçek Arap bayrağının gölgesine sığındılar. Yaklaşık bin beş yüz kişiydiler. Eğer İbn Suud'un gölgesi olmasaydı, hiçbir yere yerleşemezlerdi ve yeryüzünün tüm genişliğine rağmen arazi onlara dar gelmeye başlardı. Fransızlardan koruma istemedikçe Suriye'ye giremezlerdi. Ne Filistin ne Ürdün ne de Irak onları kabul edemezdi. Yemen'e ise gidebilecek hiçbir yolları yoktu.”
Arslan bu ifadeleriyle Kral Abdulaziz’in harikulade tutumunu gözler önüne seriyor.
Kral Abdulaziz.
Er-Ruveys söz konusu döneme ilişkin şunları söylüyor:
“Suriyeli vatanseverler (Ulusal Blok), İbn Suud'un etkili yardımıyla bağımsız bir Suriye görmeyi arzuluyorlardı. Bir Fransız raporunda, Suriyeli vatanseverler ile İbn Suud arasındaki ilişkinin geçmişinin 1926'ya kadar uzandığı, ancak Kurucu Meclis çalışmaları askıya alınıp 1928'de Yüksek Komisyon ile görüşmeler kesilince tekrar İbn Suud'a döndükleri belirtiliyor. Bu raporda, Şekib Arslan'ın Nisan 1929'da Hac için Mekke'ye gitmek üzere Cenevre'den ayrıldığı kaydedilmiş. Arslan, Suriye Krallığı'nın ilanını kabul eden ve İbn Suud'un oğlunu kral olarak atayan bir konferansa başkanlık etmek için Filistin'e uğramayı planlasa da bu çabası, İngilizlerin Filistin'e girişini engellemesiyle boşa çıkmıştır.”
Fransız raporuna göre Arslan’ın Hicaz'da uzun süre kaldığı sırada Halid el-Hekim, Yusuf Yasin, Fuad Hamza ve diğerleri gibi İbn Suud'un yakın çevresini milliyetçilerin tezleri etrafında seferber etti. Ancak Arslan, meseleyi İbn Suud’a açtığında İbn Suud, meselenin ertelenmesi gerektiğini söyledi. Arslan, 18 Mayıs 1929'da Fevzi Gazi'ye bu konuda bir mektup yazdı. Ulusal Blok, Baalbek'te bir toplantı düzenledi. İbn Suud'a bir mektup yazarak Suriye'de monarşi ilan etme ve bunun için oğlunu aday gösterme kararını bildirdi.
1925-1927 Büyük Suriye Devrimi Fransa’ya karşı gerçekleştiği esnada Kral Abdulaziz’den büyük miktarda mali yardım alındı. Aynı zamanda Kral Abdulaziz ülkesinin doğusunun ve sınıra yakın olan Cevf, Sakaka ve Karyetü’l Malah’ın kapılarını Suriyeli mücahitlere açtı. Böylece onlar da güvenli bir şekilde buraya yerleştiler.
(Emin Said)
El-Hekim 10 Ekim 1929'da Şam'a döndükten sonra bu fikir tekrar gündeme geldi ve konuya dair İbn Suud'dan teyit almak için el-Ahsa'ya gitti. El-Hekim'in önerisi üzerine İbn Suud, kuvvetlerini organize etmesi için Fevzi el-Kavukçu'yu çağırdı ve bir dizi Suriyeli subayla anlaştı. Mısır ve Filistin'de İbn Suud'un Arap birliğini sağlayacağına dair kampanyalar başlatıldı. Ocak 1930'da İbn Suud’un Necid'de krallığını ilan etmesi vesilesiyle telgraflar gönderildi.
Büyük Suriye Devrimi'nin sona ermesinin ardından Fransa, Suriye halkını, yönetim biçimini onaylayacakları bir ulusal meclis seçmeye çağırdı. Şeyh Kâmil Kassab, Suriye tarihinin bu kritik döneminde Suudi Arabistan'dan yardım istemek için aceleyle geldi. Kral'a Suriye'yi kurtarma görevini üstlenerek, Suriye'yi kurtardıktan sonra, tahtına oturmasını ve teşekkürlerini kabul etmesini teklif etti. Ama Kral Abdulaziz sert bir şekilde şöyle dedi:
“Milli ve dini geleneklerimiz yabancıların himayesi altında bir tahtı kabul etmemi engelliyor.”
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla’dan çevrildi.
Suudi Arabistan Milli Günü ve Suudilerin kutlama filmleri https://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4563881-suudi-arabistan-milli-g%C3%BCn%C3%BC-ve-suudilerin-kutlama-filmleri
Suudi Arabistan Milli Günü ve Suudilerin kutlama filmleri
Suudi Arabistan Milli Günü, filmlere, kısa filmlere ve şarkılara konu oluyor. Ulusal ve kamusal etkinliklere katılmak için yarışan kurumlar, devlet kurumları ve özel sektör şirketleri, böylece toplumsal ve ulusal sorumluluk kapsamında sevinç ve aidiyet duygusunu artıracak içerikler üretiyor.
Suudi Arabistan Milli Günü başta olmak üzere bu tür vesilelerle üretilen içerikler, bu yöndeki zihinsel imajı pekiştirmeyi, toplumun her kesiminden daha fazla izleyiciye ulaşmayı amaçlayan yumuşak güç kapsamına giriyor. Her sektörün kimliğini yerinde yansıtan çalışmalarla Suudi Arabistan tarihi ve mirasının geleneksel avantajlarını öne çıkaran senaryoları sunuluyor.
Eskiden özel veya kamusal çoğu kuruluş, ulusal etkinliklerle ilgili görsel içerikleri veya kurumlara yönelik tanıtım videolarını üretmek için çoğunlukla yabancı yapım şirketlerine başvururdu. Ancak bu durum, yerel üretim şirketlerinin piyasaya girişiyle değişti. Ulusal etkinlikler veya Kovid-19 salgını gibi küresel gelişmelere geniş etkisi olan etkinlikler sırasında talep arttı.
Medya Mükemmelliği Ödülü
Bu çaba artık sadece özel sektörle sınırlı değil, devletin kurumları da söz konusu çalışmaların seviyesini yükselterek rekabetçi hale getirmek için devreye girmiş durumda. Eylül 2019'da Suudi Medya Bakanlığı, Medya Mükemmelliği Ödülü adı altında ülkenin Milli Gün kutlamalarına katılan en iyi yaratıcı çalışmaları ödüllendiren yıllık bir etkinlik başlattı. Böylece kişi ve kurumların bu gün ile etkileşiminin artırılması, etkinlik sırasında medya profesyonellerinin ve yaratıcıların rolünün vurgulanması hedeflendi. Ödüller arasında ‘Özel Sektörden En İyi Video’ ve ‘En İyi Radyo Prodüksiyonu’ gibi birçok alt başlık yer alıyor.
Yüksek prodüksiyonlar 1 milyon riyali aştı
Şarku’l Avsat kaynaklarının bildirdiğine göre, yapım piyasasında gelişmiş ve modern teknik donanım gerektiren yüksek prodüksiyon yoluyla gerek kısa film gerek video gibi ulusal üretimlerde 200 bin Suudi riyalinden başlayan maliyet bazı çalışmalarda ise 1 milyon riyali aşıyor. Sosyal medyada Suudilere dair pek çok hikayenin anlatıldığı kısa filmler paylaşılıyor. Bazıları Medya Mükemmelliği Ödülü’ne layık görülüyor. Bu yönde yüksek izlenme sayıları kaydediliyor.
Gazi el-Kusaybi iki ödül kazandı
Bu videolardan biri de Maestro Pizza’nın 2019’da Özel ve Kâr Amacı Gütmeyen Sektör Videosu dalında ödül almasını sağlayan “Çünkü o şereftir, biz ondanız, o ise bizden” isimli videosu yer alıyor. Videoda Hamis bin Ramsan, pilot Ayid eş-Şemrani gibi Suudi tarihinde ön kahramanlıkları ve başarıları ile ön plana çıkan figürler gösteriliyor. Arka planda ise merhum Bakan ve Büyükelçi Gazi el-Kusaybi’nin “Evet, biz Hicaz’ız, biz Necid’iz” sözleri melodiyle buluşuyor.
2019’da Suudi Siber Güvenlik Federasyonu, Devlet Kurumu Tarafından Medya Kampanyası dalında “Ülkeyi onlarsız hayal edebiliyor musunuz?” adlı bir kısa film yayınladı. Bir dakika 10 saniyelik bu videoda, Suudi programcıların ülkenin elde ettiği ve şuan kamusal hayata yansıyan teknik ilerlemeye ilişkin çabalarına değinildi. Bu çalışma Medya Mükemmelliği Ödülü'ne layık görüldü.
2020’de ise Spor Bakanlığı, Suudi spor sektöründe rüyaların gerçeğe dönüşmesi konusunda yayınladığı kısa film ile Devlet Kurumu Tarafından Medya Kampanyası dalında Medya Mükemmelliği Ödülü’nü kazandı.
2020’de Retal Urban Development Company, “İçimizde Yaşayan bir Vatan İnşa Ediyoruz” isimli kısa filmi ile Özel ve Kâr Amacı Gütmeyen Sektör Videosu dalında Medya Mükemmelliği Ödülü’nü kazandı. Genç Suudilerin şu an bulundukları noktaya gelene kadar ulusal destek aşamalarına değinilen bu kısa filmde merhum Bakan ve Büyükelçi Kusaybi’nin genç Suudilere iş konusunda güven verilmesini talep ettiği açıklamalarına yer verildi. Tüm bu kısa filmler, X (eski adıyla Twitter) ve YouTube platformlarında yüksek izlenme oranlarına ulaştı.
Sosyal medyanın, izlenme oranlarının ve mevcut istatistiklerin ortaya çıkardığı etkiyle bu medya endüstrisini derinlemesine inceleyen Şarku’l Avsat, yapımcılar, resmi yararlanıcı kuruluşlar, yapım şirketleri ve eleştirmenler de dahil olmak üzere konu hakkında bilgi sahibi birçok kişiyle görüştü.
Yumuşak güç
Kral Abdülaziz Dünya Kültür Merkezi (Ithra) İletişim ve Pazarlama Departmanı Direktörü Yusuf el-Mutayri, 91. Milli Gün kutlamaları sırasında Ithra’da Suudi sanatçı Ayed ile birlikte sundukları ‘Hatha’ adlı eserin geniş yankı bulduğunu söyledi. Suudi folklörünün melodi haline geldiği bu şarkı, Al Nassr Suudi futbol kulübünün uluslararası televizyonda yayınlanan Cristiano Ronaldo'yu karşılama kutlamasında yayınlanmıştı.
Şarku’l Avsat’a konuşan Mutayri şunları söyledi:
“Kısa film ve her türlü sanat eseri Milli Gün kutlamalarının özü haline geldi. Çeşitli kurum ve markalar bunları hayata geçirmek için yarışıyor, ayrıca yurt içinde ve yurt dışında kamuoyunun ilgi odağı haline geliyor. Böylece Suudi Arabistan'ın kültürel ve medeniyet zenginliğini ve ülkemizde yaşanan kalkınmayı yansıtacak sanatsal yaratımlara ışık tutuluyor. Bu eserlere değer katan ve onları ölümsüz kılan fikirler halk arasında uzun süre yayılıyor. Her bir kesim, kendi dokunuşlarıyla zengin sanatsal ve kültürel içerik sunma yeteneğini sergilemiş oluyor.”
Makana Prodüksiyon Şirketi Abdurrahman es-Sabii de Şarku’l Avsat’a şunları aktardı:
“Geçtiğimiz yıllarda Suudi yapım şirketlerinin üretim kalitesi yükselerek yabancı emsallerine göre üstünlük sağladı. Zira bu şirketler, Suudilerin Milli Gün’e verdikleri önemi kavrıyor. Piyasalarda ön sıralarda yer aldılar. Ancak tecrübe açısından yabancı üretim firmaları lehine bir üstünlük mevcut. Suudi Milli Günü'nde yerli şirketlerle büyük yabancı şirketlerin iş birliğinde eserler üretmeye yönelik projeler var.”
Ulusal şarkılar diğerlerinden daha hızlı yayılıyor
Sabii, Suudi toplumunda popüler olan içeriklere ilişkin şunları söyledi:
“Ulusal şarkılar genelde diğerlerinden daha hızlı yayılıyor. Ancak rekabetin artmasıyla birlikte eserler örtüşmeye başladı. Kısa filmlerde şarkılar ve şiirler de yer allıyor.”
Birçok yapım şirketinin CGI teknolojisi ve 3D tasarımlara yer vermesinin, toplumda hatrı sayılır kişilerin oynatılmasının rolüne de değindi:
“İyi üretilen işletmelerin iş başına toplam maliyeti 700 bin Suudi riyali iken, yüksek verimli işletmelerin iş başına maliyeti bir buçuk milyon riyal. Bütçesi 3 ila 5 milyon riyali bulan çok az ve belki de nadir eser var.”
Pazarlama ve reklam sektörüyle yakından ilgilenen eleştirmen Halil el-Enezi, Büyük ve küçük kurum ve şirketlerin iç pazarlama ekiplerinin farkındalık sürecinin arttığını, video ve görsel prodüksiyon öneminin arttığını söylüyor. Bunun arz ve talebe dayalı olduğunu, nitekim kamuoyu ve alıcılarda da bir bilinçlenme sürecinin kaydedildiğini, sosyal medya kullanımının arttığını belirtiyor.
Yerli yapım şirketlerine destek
Son istatistiklere göre sayıları 250'yi geçmeyen yerli üretim şirketlerine destek verildiğini, böylece yazma, planlama ve üretim sürecinde yaratıcı şirketlerin oluşturulduğunu belirten Enezi, yerel şirketlerin Suudilerin günlük hayatını kavrama konusunda daha avantajlı olduğunu vurguladı. Suudi kıyafetleri, halk dansları ve şehirlerdeki tarihi ve coğrafi detaylar gibi yerel şirketlerin başarıyla dokunduğu birçok genel hususun olduğunu da ekledi.
İlk dönemlerde kısa video, film ve ulusal ya da diğer içerikli yapımlar konusunda en çok özel sektörün talep edildiğine inanan Enezi, zira özel sektörün müşteriye ve kullanıcıya hitap ettiğine, onlara doğrudan ve hızlı erişime ihtiyaç duyulduğuna işaret etti. Ancak zamanla kamuya ve hedef kesime ulaşmak için devlet ve özel kuruluşlar arasındaki talebin eşit hale geldiğini de ekledi.
Enezi sözlerine şöyle devam etti:
“Çok düşük maliyetle ve kalitesiz bir şekilde üretilen, ancak içerdikleri fikri aktarmayı başaran işler var. Diğer yandan büyük meblağlar ödenerek üretilen, ancak istenilen fikri aktarmakta başarısız olan eserler de var. Genel olarak herhangi bir yapımın amacı fikri aktarmaktır. Günümüzde fark yaratan faktörler bulunuyor. Örneğin sinematografi küçük kamera fotoğrafçılığından daha iyi. Ekipman ve sesler de fark yaratıyor. Ayrıca oyuncu ve yönetmenler de önemli” ifadelerini kullanıyor.”
Suudilerin kuruluşların bu önemli günü kutlamalarında bir fenomen haline gelen bu etkinlikler 93’üncü Suudi Milli Günü’nde, bugün de ön plana çıkıyor.
Muhammed bin Selman'ın yedi mesajıhttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4563821-muhammed-bin-selman%C4%B1n-yedi-mesaj%C4%B1
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman. (Reuters)
Hişam el-Gannam
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın ABD'li Fox News kanalına verdiği röportajı Çin'in Yanzhou şehrinde, eski İpek Yolu'nun kalıntılarının bulunduğu ‘Bir Kuşak Bir Yol’ projesinin en önemli duraklarından birinde, Sarı Deniz'in muhteşem kıyısında izledim.
Bu görüşmenin, birçok bölgesel ve uluslararası taraf tarafından beklendiğine şüphe yok. Bu, birkaç aydır ABD ve Suudi Arabistan arasında devam eden müzakerelerin içeriği hakkında birbiri ardına medyaya sızan bilgilerden sonra geldi. Bu müzakereler, birçok dosyaya temas ediyor. Bunların en önemlileri arasında, İsrail ile Suudi Arabistan'ın normalleşmesinin şekli, Çin, Rusya ve İran ile ilişkiler, Yemen krizi, Suudi Arabistan'ın rolü ve geleceği ve sosyal ve ekonomik dönüşüm sürecini tamamlamak için gerçekleştirmesi gereken iç reformlar yer alıyor.
Görüşme hem iç hem de dış siyaseti ilgilendiren en önemli dosyaları ele alan açık sözlü bir görüşmeydi. Ancak aynı zamanda, Veliaht Prens'in halkına, komşu ülkelere ve başlıca süper güçlere iletmek istediği mesajlar açısından da dikkatli bir şekilde hazırlanmış bir görüşmeydi.
Belki de Prens Muhammed bin Selman'ın göndermek istediği ilk mesaj halkınaydı ve bu mesaj üç unsurdan oluşuyordu:
İlki, Suudi Arabistan'ın dış politikalarının ana itici gücü, ekonomik ve sosyal dönüşüm için Vizyon 2030’u gerçekleştirme çıkarıdır. Bu, ekonomik büyüme ve refahın devamını sağlamak için ekonomik çeşitlendirme ile başlar. Bunun sağlanması, bölgesel sorunların sıfırlanması ile organik olarak bağlantılı. Bu, bölgedeki çatışmalara çözümler bulmak ve ortak çıkarlar ve karşılıklı saygı temelinde herkesle dengeli uluslararası ilişkiler kurmak gerektirir.
İkincisi, Suudi Arabistan'daki ekonomik ve sosyal dönüşüm, ciddi ve kaçınılmaz bir projedir. İç veya dış medya tüketimi için değil, sürekli ve gerekli bir süreçtir. Krallık, bilgi ekonomisine dayalı, modern teknolojiye sahip ve geleceğine güvenen bir devlete dönüştürülmeden sona ermeyecek.
Üçüncüsü, Suudi Arabistan, hukukun üstünlüğünü güçlendirmek ve çağın ruhuna uygun olmak için yasalarını ve devlet kurumlarını büyük bir şekilde güncellemeye ve reform etmeye hazırlanıyor. Bu, Veliaht Prens’in ‘istemediği yasaların varlığından utanç duyduğunu’ söylemesinden çıkarılabilir.
Bu, hem iç hem de dış siyaseti ilgilendiren en önemli dosyaları ele alan açık sözlü bir görüşmeydi. Ancak aynı zamanda, Veliaht Prens'in halkına, komşu ülkelere ve başlıca süper güçlere iletmek istediği mesajlar açısından da dikkatli bir şekilde hazırlanmıştı.
İkinci mesaj, İsrail'e yönelikti ve şunu içeriyordu: Suudi Arabistan, İsrail ile bir barış süreci için açıktır ve bu bağlamda ABD'nin çabalarını destekliyor. Suudi Arabistan, İsrail ile barışa ulaşılmasının Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana en önemli uluslararası olay olacağını düşünüyor.
Ancak Veliaht Prens ayrıca, Filistin meselesinin Suudi Arabistan için özel bir öneme sahip olduğunu ve İsrail ile barış için bir ön koşul olarak ABD tarafından sağlanacak bir anlaşmanın ‘Filistinlilere istediklerini vermesi, hayatlarını kolaylaştırması ve bölgeyi daha huzurlu ve güvenli hale getirmesi’ gerektiğini açıkça belirtti. Veliaht Prens, "Bu yolda ilerleme var. Ama sona ulaştığımızı görmek için beklememiz gerekecek" dedi.
Üçüncü mesaj, İran'a yönelikti. Suudi Arabistan, İran'ın Çin'in himayesinde imzalanan anlaşma kapsamındaki taahhütlerini yerine getirme konusundaki ciddiyetine saygı duyuyor ve iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde ilişkileri geliştirmek istiyor. Ancak, Suudi Arabistan, ulusal güvenliğini garanti etmek için İran'ın nükleer bombaya sahip olmasına izin vermeyecek ve bunun gerçekleşmesi, Suudi Arabistan'ın güvenliğini ve güç dengesini sağlamak için nükleer silah edinmeye çalışacağı anlamına geliyor.
Suudi Arabistan'daki ekonomik ve sosyal dönüşüm, ciddi ve kaçınılmaz bir projedir. İç veya dış medya tüketimi için değil, Suudi Arabistan'ı bilgi ekonomisine dayalı, modern teknolojiye sahip ve geleceği için güven veren bir ülke haline getirmeye yönelik sürekli ve gerekli bir süreçtir.
Dördüncü mesaj ABD’ye gönderilmişti ve bir dizi konuya değiniyordu; bunlardan en önemlileri şunlardır:
Suudi Arabistan, 80 yıldır devam eden güçlü askeri ve siyasi ilişkilerini ABD ile korumak istiyor. Suudi Arabistan'ın ABD ile imzalamak istediği savunma antlaşması, ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan’ın da çıkarına. Çünkü bu, ABD'nin bölgedeki bölgesel rolünü güçlendirecek ve özellikle ABD'nin askeri sanayisini güçlendirmeye katkıda bulunacak. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre Suudi Arabistan'ın ABD'den yaptığı askeri satın almalar, ABD'den silah satın alan en önemli beş ülkenin toplam satın almalarından daha büyüktür.
Veliaht Prens, ABD'nin savunma anlaşmasını reddetmesi halinde Suudi Arabistan'ın silahlarını alternatif kaynaklardan satın alacağı konusunda açık ve doğrudan bir mesaj göndermek konusunda da ısrarcıydı. Suudi Arabistan, bu seçeneği tercih etmese de alternatif tedarikçi ile satın alma, eğitim ve bakım müzakerelerini içeren ek çabalara yol açacağı için bunu yapmak zorunda kalacaktı. Veliaht Prens, ‘ihtiyacımız olmayan bir baş ağrısı’ ifadesiyle muhtemelen bunu kastetti.
Diğer yandan Veliaht Prens, ABD'ye, Suudi Arabistan'ın BRICS ekonomik grubuna katılımının Çin ve Rusya ile siyasi bir saflaşma anlamına gelmediğini temin etmeye çalıştı. Çünkü bu grubun siyasi bir projesi yok. Suudi Arabistan, tüm bu ülkeler BRICS grubunda yer almasına rağmen ABD ile Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika gibi diğer ülkelerle güçlü ilişkiler paylaşıyor.
Reuters
Veliaht Prens, ABD'deki Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerden uzak durmaya da dikkat etti. Bir yandan Başkan Biden'ı överek, onu ‘zeki, odaklanmış ve toplantılarına iyi hazırlanmış bir adam’ olarak nitelendirdi. Yönetimiyle çalışma gündeminin güvenlik, politika, teknoloji, uzay ve ekonomik projeler gibi ortak ilgi alanlarıyla dolu olduğunu söyledi. Diğer yandan, birçok Cumhuriyetçinin favori televizyon kanalından Amerikan halkına hitap etmeye özen gösterdi.
Beşinci mesaj, Çin'e yönelikti. Suudi Arabistan, Çin ile ilişkilerini sınırlandırmaya veya azaltmaya çalışmadığını, bu ilişkilerin gelecekte de devam edeceğini ve güçleneceğini belirtti. ABD'nin bunu kabul etmesi gerektiğini söyledi. Çünkü ABD'nin de Çin'i ticari ortak olarak kaybetmeyi kaldıramayacağını, Çin'in ekonomik çöküşünün küresel ekonomi için bir felaket olacağını belirtti. Veliaht Prens ayrıca Çin'e, Suudi Arabistan'ın Tayvan konusunda farklı bir pozisyon almadığını ve Çin'in resmi ‘tek Çin’ politikasını benimsediği konusunda güvence verdi.
Suudi Arabistan, 80 yıldır devam eden güçlü askeri ve siyasi ilişkilerini ABD ile korumak istiyor. Suudi Arabistan'ın ABD ile imzalamak istediği savunma antlaşması, ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan’ın da çıkarına.
Altıncı mesaj Rusya'ya yönelikti. Suudi Arabistan, OPEC+ çerçevesinde petrol fiyatları konusundaki koordinasyonun devam edeceğini ve Suudi Arabistan'ın ABD'nin baskıları nedeniyle onunla olan ilişkilerini değiştirmeyeceğini belirtti. Veliaht Prens, "Dünya piyasasındaki petrol fiyatlarını belirleyen şey arz ve taleptir" dedi ve bunun için petrol üreten ülkelerle, Rusya da dahil olmak üzere, koordinasyon yapılması gerektiğini belirtti.
Veliaht Prens ayrıca, Suudi Arabistan'ın Rusya-Ukrayna Savaşı'na ilişkin tutumunun, tüm tarafların uluslararası hukuka saygı duyması gerektiği gerekliliğine dayandığını açıkladı. Bu, Rusya'ya yönelik bir mesajdı ve Suudi Arabistan'ın Ukrayna konusundaki tutumunu paylaşmadığını gösteriyordu.
Reuters
Yedinci mesaj, Yemen halkınadır. Bu mesajda, Suudi Arabistan'ın Yemen'in en büyük destekçisi olduğu ve olmaya devam edeceği belirtiliyor. Ayrıca, siyasi çözüm yolunun Yemen'in yeniden inşasına açılan kapı olduğu vurgulanıyor. Suudi Arabistan, Husiler sınır güvenliğini sağlamaya ve siyasi bir süreç başlatmaya açık olursa, Yemen'in istikrarlı ve gelişen bir ülke olması için Yemenli tüm aktörlerin siyasi iktidarda yer almasına yardımcı olmak için belirleyici bir rol oynayacaktır.
Yemen halkına verilen yedinci mesaj, Krallığın onların en büyük destekçisi olduğu ve olmaya devam edeceği ve siyasi çözüm yolunun Yemen'in yeniden inşasının kapısını açacağı yönündeydi.
Suudi Arabistan'ın iç politikalarının, dış politika yönelimlerinin merkezinde olduğunu vurgulamak için Veliaht Prens, mesajlarını Kızıldeniz'deki güzel Sindala Adası'ndan yayınlamayı seçti. Bu ada, dev NEOM projesi kapsamında turistleri ağırlamak için hazırlanmakta olan 32 adadan biri ve önümüzdeki yıl resmi olarak açılacak beş adadan biri.
Bu açık mesajlarla, Suudi Arabistan Veliaht Prensi, ABD ile devam eden müzakerelerin niteliği ve koşulları hakkındaki birçok medya spekülasyonunu sona erdirdi. Bu mesajlarda, ABD ile savunma anlaşmasının ABD için olduğu kadar Suudi Arabistan için de bir çıkar olduğunu, İsrail ile herhangi bir barış anlaşmasının, Başkan Biden yönetiminin Filistinliler için tatmin edici sonuçlar elde edebilmesiyle bağlantılı olduğunu ve Suudi Arabistan'ın Çin ve diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirmeye ve geliştirmeye devam edeceğini açıkladı.
ABD Başkanı Kennedy’nin meşhur bir sözü vardır:
"İyileşmenin sıcaklığını yaşamak keyifli olsa da çatı tamiratı için doğru zaman güneşin parladığı zamandır."
Muhammed bin Selman'ın temel mesajı açık ve netti: Suudi Arabistan, bu büyük ve zor dönüşümleri gerçekleştirmek, güneş ışığının altında çatıları tamir etmek için büyük bir ivmeyle yola çıkıyor ve kimseyi beklemeyecek.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.
Kral Abdulaziz'in havalandırdığı ilk uçak: Dakotahttps://turkish.aawsat.com/k%C3%B6rfez/4563766-kral-abdulazizin-havaland%C4%B1rd%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ilk-u%C3%A7ak-dakota
Kral Abdulaziz uçuşlarından birinde kullandığı Dakota uçağı. (Saqr Al Jazeera Müzesi)
Kral Abdulaziz bin Abdurrahman Al Suud, ‘Ubeyye’ adlı atından indikten sonra Krallığın birleştiğini ilan ederek dünya coğrafi haritasını yeniden çizdi. Suudi Arabistan’ı dünyaya bağlamak ve devletin siyasi haritasını onun üzerinden çizmek için ‘Dakota DC-3’ uçağıyla bulutların üzerinde gezindi.
Dakota DC-3'ün hikayesi, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in, Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz bin Suud'a bir hediye vermek istemesine kadar uzanıyor. Roosevelt, Beyaz Saray'daki danışmanlarına, ‘çöl bölgesinde yaşayan bir Suudi kralına’ ne hediye edilebileceğini sordu. Danışmanlardan biri, Dr. John W. Snyder, Kral’a en iyi hediyenin bir uçak olacağını söyledi.
Suudi Arabistan Havayolları İletişim ve Medya İşleri Genel Müdürü Mühendis Abdullah eş-Şehrani, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, uçağın hediye için ayrılan bütçeyi aşması nedeniyle bu fikrin ilk aşamada reddedildiğini belirterek şunları söyledi:
“Ancak, başka bir öneri sunulması istendiğinde, Dr. Snyder fikrinde ısrar etti. Bu hediyenin, Suudi Arabistan Kralı'nın ülkesinin farklı bölgelerini birbirine bağlamasına olanak sağlayacağını söyledi. Çünkü yönettiği ülke çok büyük bir alana yayılmıştı ve ne yolları ne de demiryolları vardı. Bu uçak, ülkesinin farklı bölgelerini birbirine bağlamada önemli bir rol oynayacaktı.”
Hava taşımacılığının başlangıcı
14 Şubat 1945 tarihinde, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz bin Suud'a hediye ettiği Dakota uçağı, şimdilerde Dışişleri Bakanlığı olarak kullanılan ve Cidde'nin tarihi merkezinde yer alan bir alandaki toprak pistte indi. Uçak, ABD'li Komutanı tarafından Prens Mansur bin Abdulaziz'e teslim edildi. Prens Mansur, Kral Abdulaziz adına bir konuşma yaptı. ABD hükümeti adına da bir konuşma yapıldı.
Dakota, Suudi Arabistan'da sivil havacılığın başlangıcı oldu. (Saqr Al-Jazeera Müzesi)
30 Eylül 1945’te Kral Abdulaziz, Riyad yakınlarındaki Afif şehrinden ‘Dakota’ ile Taif şehrinin el-Haviya bölgesine doğru ilk yolculuğuna çıktı. Yanında Amerikalı Yüzbaşı Joey Grand ve yardımcısı Suudi Yüzbaşı Hamza da vardı. Dakota uçağının en önemli özelliklerinden biri, herhangi bir toprak pistte iniş yapabilmesiydi. Suudi Arabistan Havayolları Genel Müdürü Abdullah Şehrani'ye göre, bu özellik, havacılık sektörünün Suudi Arabistan'ın farklı bölgelerini ve idari bölgelerini kolayca birbirine bağlamasını sağladı. Şehrani, bu uçağın havacılık dünyasında, özellikle de Suudi Arabistan'da önemli bir etkisi olduğunu ve Suudi Arabistan'daki sivil havacılığın temeli olarak görüldüğünü vurguladı. Kral Abdulaziz, o yolculukta, hızlı ulaşım, bağlantı ve kalkış ve iniş kolaylığı sayesinde, bu uçağın ülkeyi birbirine bağlamak için uygun bir araç olduğuna ikna oldu. Afif'ten el-Haviya’ya yaptığı yolculuktan sonra indiğinde, iki ek uçak satın almaya karar verdi. Bu yolculuk, ülkenin farklı bölgelerini birbirine bağlamak için sivil havacılığın başlangıcını ve Kral Abdulaziz'in ilk vizyonunu, yani göçebelikten yerleşik hayata geçişi sağladı.
Dakota’nın özellikleri
Dakota DC-3 uçağı, Douglas Aircraft Company tarafından ilk kez 1935 yılında üretildi. Brad Whitney firması tarafından üretilen iki motorlu, alçak tek bir kanatlı bir uçaktı. 28 yolcu veya 6 bin ritl (2 bin 725 kg) ağırlık taşıma kapasitede olan uçağın uzunluğu yaklaşık 20, kanat açıklığı da 30 metre. Ayrıca Saatte 370 kilometre hıza çıkabiliyor.
Şehrani, Suudi Arabistan Krallığı'ndaki kalkış ve iniş pistlerini seçmekle görevlendirilen Kaptan Abdusselam Serhan ile zengin bir hikayesi olduğunu söyledi. Serhan’ın eşeğini alıp Krallık’ta dolaşarak uçakları indirmek için uygun yerleri seçmek için seyahat ettiğini belirten Şehrani "Eşek meselesini belirttim çünkü önemli bir anlamı var. Zira havalimanları çok ilkel bir yolla seçildi" dedi.
Şehrani, ilk neslin bize daha sonra kanıtlanan dokunuşlar bıraktığını söyledi. Havalimanlarının kuralları ve şartlarının Chicago Anlaşması'na göre, belirlediğini kaydetti. Abdusselam Sarhan bu ülkeye büyük bir iyilik yaptı, çünkü seçtiği her yer doğruydu ve daha sonra küresel kuruluşlar tarafından belirlenen özelliklere uygundu.
Dış hatlara yolculuk, Kral Abdulaziz'in emriyle Filistin'in Ludd şehrine yapılan ilk uçuşla başladı. Şehrani'ye göre, 1950'ler ve 1960'larda kalkış ve iniş pistlerinin sayısı günümüzden daha fazlaydı. Bunun nedeni, şehirleri birbirine bağlamaktı. Şehrani bu konu hakkında şunları söyledi:
"Birçok havaalanımızın olmasının nedenini açıklayan gerçek bir hikayeyi hatırlıyorum. O dönemde, sadece bazı köylere inip doğum yaptırmak için Riyad veya Cidde'ye gitmesi gereken kadınlara yardım etmekle görevli bir grup Suudi pilot vardı. Bu pilotlar, Selil Vedia, Mucmea ve Afif gibi birçok havaalanı veya pistte iniş yapıyorlardı. Ancak havacılığın gelişmesiyle birlikte, ülkedeki resmi havalimanlarının sayısı 28'e yükseldi. Ayrıca Aramco ve diğer şirketlere ait çok sayıda iniş pisti bulunuyor.”
İddialı bir vizyon
Kral Abdulaziz, Suudi Arabistan'da hava taşımacılığının temelini attı ve bunu hedeflerine ulaşmak için önemli bir araç olarak gördü. Kral Abdulaziz, hükümdarlığı sırasında büyük bir atılım yaptı ve bu atılım Kral Faysal'ın hükümdarlığı döneminden günümüze kadar devam etti. Suudi Arabistan devletinin başlangıcından bu yana, havacılık sektörü cömert bir şekilde ve dünyanın geri kalanıyla bağlantılı bir ülke olma vizyonu ile desteklendi. Bu, Suudi Arabistan'ın dünyanın büyük güçlerinin sahip olmadığı uçaklara sahip olmasının nedenini açıklıyor. Suudi Arabistan, Ortadoğu'da ilk olarak Boeing 707, Boeing 747 Jumbo ve Lockheed L-1011 TriStar uçaklarını işletti. Bu uçakların satın alınmasının amacı, ülkenin dört bir yanını birbirine bağlamanın ilk aşamasını aşmak ve dünyaya bağlanma hedefine ulaşmaktı.
Kral Abdulaziz'in çok hızlı ilerleyen bir vizyonu vardı ve bu vizyon, deveden uçağa geçiş kavramını yansıtıyordu. Şehrani açıklamasında "Halen hayatta olan pilotlarımız var ve bir zamanlar deve çobanlığı yapıyorlardı. Aslında bugüne kadar araba kullanmayı bile bilmiyorlar. Deveden doğrudan uçağa geçtiler” dedi. Şehrani, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın vizyonunun, havacılık sektörü de dahil olmak üzere Kral Abdulaziz'in vizyonuna çok yakın olduğunu belirtti. Suudi Arabistan, 1945 yılında bir uçağa sahipken şimdi Suudi Arabistan Havayolları grubunda 177 uçak bulunuyor. 2030 yılına kadar 241 uçağa sahip olunması planlanıyor.