47. Büyük Hac Sempozyumu: Hac’da Kolaylaştırma Fıkhı

Büyük Hac Sempozyumu, 47. oturumunun başlığını ‘Hacda Kolaylaştırma Fıkhı’ olarak belirledi

Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, 47. Büyük Hac Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapıyor
Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, 47. Büyük Hac Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapıyor
TT

47. Büyük Hac Sempozyumu: Hac’da Kolaylaştırma Fıkhı

Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, 47. Büyük Hac Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapıyor
Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, 47. Büyük Hac Sempozyumu’nun açılış konuşmasını yapıyor

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, 40 yılı aşkın süredir düzenlenen Büyük Hac Sempozyumu’nun, ‘hac yolculuğunun amaçlarına ulaşmak, ortak İslami eylemi tesis eden yenilikçi çözümler ve fikirler sunmak, İslam dünyası halkları için ortak toplu hareket kurallarını hatırlatmak ve haccın en önemli amaçlarının gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak’ için Suudi Arabistan’ın Mekke ve Medine’ye ve İslam ümmetine hizmet etme konusundaki sorumluluk duygusundan doğduğunu açıkladı.

Rabia, bu yılki Büyük Hac Sempozyumu’nun 47. oturumunda, Hac’da kolaylaştırma fıkhını ana başlık olarak ele aldığını ve bunun, Hac ibadetini yerine getirmede İslam hukukunun amaçlarından gelen ve onun temel direklerinden biri olduğunu dile getirdi. Ayrıca kolaylaştırıcılığın, hayatın her alanında ve dini ve dünyevi bedellerinde gerçek İslam dinini karakterize eden büyük avantajlardan biri olduğunu vurguladı.

Hac Bakanı’nın konuşması, ‘Hacda Kolaylaştırma Fıkhı’ sloganıyla düzenlenen Büyük Hac Sempozyumu’nun açılışıyla birlikte geldi. Sempozyuma, birçok İslam ülkesinden seçkin yetkililerin yanı sıra, 22’den fazla bakan ve çeşitli hükümet sektörlerinin yöneticileri katıldı.

Büyük Hac Sempozyumu’nun 47. oturumunun başlığı ‘Hacda Kolaylaştırma Fıkhı’
Büyük Hac Sempozyumu’nun 47. oturumunun başlığı ‘Hacda Kolaylaştırma Fıkhı’

Hac organizasyonunun üst düzey liderlerinin Hac sezonu için hazırlanan çeşitli operasyonel programları tartıştığı özel bir sempozyum olan Büyük Hac Sempozyumu, bu yıl benzersiz bir atmosferdeydi. Ayrıca sempozyumda, hacıların deneyimlerini zenginleştirme ve çeşitli arzularını karşılamadaki ana rolü ve hizmet birimleri için birçok saha, organizasyonel ve operasyonel plana ışık tutuldu.

Suudi Arabistan 2030 Vizyonu’nun hedeflerinin bir uzantısı olarak tüm hükümet ve kâr amacı gütmeyen özel sektörler, ‘hizmetleri iyileştirmeyi ve yönetmelikler ve mevzuatın geliştirilmesi yoluyla hacılar için en yenilikçi ve pratik çözümleri sağlamayı’ arzuluyor. Sempozyumun açılış oturumu, Rahman’ın konuklarına hizmet vermede niteliksel değişimlerin devam etmesi için Hac ve Umre sistemindeki tüm ortakların uygulama planları arasında katılımcılığın ve tamamlayıcılığın önemine de ışık tutuyor.

Büyük Hac Sempozyumu, her oturumda yaklaşık 57 ülkeden katılımcıları içerirken, ortalama misafir sayısı 500’ü aşıyor. Sempozyum, İslam dünyasını ilgilendiren birçok konuyu birçok alanda tartışmayı amaçlayan ve İslam dünyasının karşı karşıya olduğu en son güncel meseleleri ve zorlukları analiz ederek geleceğe kapılar açan küresel bir İslami platform olarak sayılıyor.

Büyük Hac Sempozyumu, ‘Rahman’ın Konuklarına Yönelik Hizmetler Sisteminde Koordinatör ve Tamamlayıcı Rol’ başlıklı açılış oturumuyla çalışmalarına başladı. Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşleri Genel Başkanı Dr. Abdurrahman es-Sudeys ve Asayiş Başkanı Korgeneral Muhammed el-Bessami, kutsal başkentin genel sekreteri Salih et-Turki, Sivil Savunma Genel Müdürü Tümgeneral Dr. Hammud el-Farac’ın da yer aldığı sempozyumun moderatörlüğünü Rahman’ın Konuklarına Hizmet Programı İcra Kurulu Başkanı Müh. Muhammed Ebu el-Hayr yaptı.

Şarku’l Avsat’ın izlediği oturum sırasında Rabia, ilgili makamların önceki dönemde iki hipotezi tamamlamaları sonrasında hacıları ağırlamak için üçüncü bir hipotezi önümüzdeki günlerde gerçekleştirmeye hazırlandıklarını söyledi. Bakanlığının da tüm taraflarla koordinasyon içinde her türlü Hac projesini yönetmek üzere bir merkez geliştirdiğini belirten Bakan, gelişim sürecinin devam ettiğini, Hac ve Umre Bakanlığı’nın her zaman en iyiyi aradığını ve hacılardan en yüksek düzeyde memnuniyet elde ettiğini, onların güvenlik ve sağlıklarını koruduğunu dile getirdi.

Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşleri Genel Başkanı Dr. Abdurrahman es-Sudeys ve Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, Büyük Hac Sempozyumu’nun açılışında
Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşleri Genel Başkanı Dr. Abdurrahman es-Sudeys ve Hac ve Umre Bakanı Dr. Tevfik er-Rabia, Büyük Hac Sempozyumu’nun açılışında

Öte yandan oturum sırasında Şeyh Sudeys, ilgili makamların işbirliğine övgüde bulunurken, bunu tamamlayıcı ve katılımcı rol için pratik bir model olarak nitelendirdi. Sudeys, “Hac ve Umre Bakanlığı ve güvenlik makamlarıyla yaptığımız iş birliği ve anlaşmalar sayesinde ve başkanlığın stratejik ve operasyonel planlarındaki hedefler aracılığıyla İki Kutsal Camii İşleri Başkanlığı, tüm ortaklıklardan ve gönüllü çalışmalardan faydalanmak için etkili ve entegre bir model oluşturmayı başardı” dedi. Hac ve Umre Bakanlığı ile güvenlik ve sağlık kurumları da dahil olmak üzere çeşitli makamlarla yapılan mutabakat ve işbirliği muhtıralarının sayısının yaklaşık 60’a ulaştığını söyleyen Sudeys, başkanlığın, ‘misafirlerin deneyimlerini zenginleştirmek, bir hizmet sistemi sağlamak ve adanmışlık ve inanç ortamı oluşturmak’ başta olmak üzere operasyonel planlarının temellerinin dayandığı önemli eksenlere sahip olduğunu belirtti.

Büyük Hac Sempozyumu, ‘İslam dini yetkililerinin anlama ve işbirliği yapma yeteneğini geliştirmeyi, Hac ibadetini kolay, rahat ve eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye elverişli bir ortam sağlamayı, ibadetlerin icrası sırasında hacıların ruhani ve dini yolculuklarını etkilemesi muhtemel acil konuları tartışmak için eşsiz bir entelektüel platform oluşturmayı, yapıcı ve ileri görüşlü diyalogları teşvik etmeyi, İslam hukukunun esas aldığı temel ilkeler (Makasidu’ş Şeria) ile uyum sağlamak üzere yenilikçi bir yaklaşım geliştirmeyi ve barış, hoşgörü ve anlayışın sembolü olan hac yoluyla barış, hoşgörü ve anlayışın teşvik edilmesini’ amaçlıyor.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.