İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği
TT

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra / Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi

El-Vidad El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği, İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı’nın stratejik bir ortağı olarak, ebeveyn bakımından yoksun yetim çocukların sorunlarını çözmeye çalışan ve bu çocukların toplumun iyi birer üyesi olmaları için gelişimlerini takip eden, Suudi Arabistan’ın öncü bir derneğidir. Dernek, Bakanlık arasında yapılan anlaşma uyarınca bir yandan Suudi Arabistan’daki tüm kimsesiz çocukların kabul edilmesi, geçici bakımlarının sağlanması ve belirli koşullar çerçevesinde nitelikli Suudi ailelere emanet edilmelerinin sorumluluğunu yerine getirirken, diğer yandan da iyilik ve bağış ülkesi Suudi Arabistan’daki bu hayati topluluğun yararına hizmetlerinin etkisini en üst düzeye çıkarmak amacıyla kâr amacı gütmeyen kuruluşların güçlendirilmesi açısından Vizyon 2030’un hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. Dernek, yetim çocuğun psikolojik ve eğitimsel istikrarını sağlamak, emzirme yoluyla yasal olarak bağlı olduğu ailenin bir parçası ve toplumumuzun aktif bir üyesi olmasının önünü açmak ve toplumdaki rollerini ve görevlerini normal bir şekilde yerine getirmesine katkıda bulunmak için onu kucaklayan koruyucu ailenin etkinliğini sağlamaya da çalışıyor.

Derneğin çabalarını teyit eden rakamların diliyle konuşacak olursak 5 şubesi olan derneğin hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı bin 952, sorumluluğu üstlenilen çocuk sayısı 976, koruyucu aile sayısı 976, çocuklara koruyucu aile olmak için derneğe yapılan başvuru sayısı 17 bin 322 ve tamamlanan gönüllü saati sayısı 5 bin 994.

Dernek, koruyucu aileye çocuğun hayatının farklı aşamalarında bakım ve tedavisine yardımcı olmak için sosyal, psikolojik ve eğitim danışmanlığı hizmeti de dahil olmak üzere geniş bir hizmet ve faaliyet yelpazesine sahip. Takip ve destek hizmeti, kimsesiz çocuğun evlatlık verildikten sonra sürekli takip edilmesiyle derneğin evlatlık verme amaçlarına ve hedeflerine ulaşmasını sağlamak üzere çocuğun kapsamlı ve uygun bakım almasını amaçlıyor.

Dernek ayrıca İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı'ndan alınan yetim çocuklara, nitelikli ailelerin yanına yerleştirilinceye kadar, tüm temel bakım gereksinimleriyle birlikte, öz ailelerin konutlarına benzer konularda geçici olarak barınmaları hizmeti de veriyor. İyi bir takiple gerekli koşulları karşılayan uygun bir koruyucu aile seçimi ve uygun takip yoluyla çocuğun iyi bir ortamda yetiştirilmesini hedefleyen dernek, yetimlerin emzirme koşuluyla evlat edinilmesini teşvik ederek koruyucu aileliğe de özendiriyor. Yetim çocuğun koruyucu ailede bulunduğu süre boyunca saha ziyaretleri ve telefon görüşmeleri yaparak süreci takip eden dernek, böylece çocuğa uygun şekilde bakıldığından emin olurken koruyucu aileliğin başarıya ulaşması için ihtiyaç duyulan her konuda koruyucu aileye destek ve yardım sağlıyor. Bunun yanı sıra koruyucu ailenin kimsesiz çocuğa karşı görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmesini ve çocuğun sosyal, sağlık, eğitim ve psikolojik durumunu sürekli kontrol ediyor.

Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yapılan tüm saha çalışmaları, bir çocuğun büyümesi için ideal ortamın yalnızca doğal bir aile ortamı olduğunu, ancak çocuk evlerinin çocukların büyümesi için ideal bir ortam oluşturmaktan uzak olduğunu kanıtladığından dernek tüm kaynaklarını başlıca hedefi olan korucu aileleri evlat edinmeye teşvik etme amacına ulaşmak için kullanıyor. Bu yüzden dernek, geçici barınma merkezinde kaldığı süre boyunca çocuk için doğru aileyi seçiyor. Aileler çok sayıdaki şartı yerine getirdikten sonra seçiliyor. Bu da derneğin her bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için başvuru yapan aileler arasından en uygun olanların seçilmesini sağlıyor.

Dernek, yetim çocuğa koruyucu aile içinde normal bir yaşam sağlamak amacıyla çocuğun koruyucu aileye verildiği sırada annesi tarafından emzirilmesini şart koşuyor. Böylece ister erkek ister kız olsun, yetim çocuğun ergenlikten sonra (İslam dini gereği mahremlik açısından) bazı aile üyelerinden kaçınmasına gerek kalmıyor. Normal bir doğum sonucu olmadığı ve bu yüzden emziremiyor olan kadınların süt üretimi için de tıbbi bir program sunuluyor. Bu sayede evlat sahibi olamayan ailelerin yetim bir çocuğu kucaklaması ve annenin onu kendi çocuğu gibi emzirebilme isteğine yardımcı olunuyor. Dernek, Suudi Arabistan’daki Kıdemli Âlimler Konseyinin emzirmenin önemi konusundaki onayını ve çocuğun emzirmeyen bir kadından 5 defa karnı doyuncaya dek emzirilmesi halinde, emzirme yoluyla bir erkek çocuğunu evlat edinebileceği ve yasal olarak aileye bağlanacağı yönündeki resmi görüşünü aldı.

El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği tarafından sağlanan hizmetler arasında, koruyucu aile adayı olan aileye yetim çocuğa karşı görevlerini ve rollerini, yetim bakımının amaçlarına ulaşacak şekilde etkili bir şekilde yerine getirmelerini sağlamaya yönelik rehabilitasyon ve güçlendirme hizmetlerinin verilmesi de yer alıyor. Dernek aynı zamanda sunduğu bilinçlendirme ve eğitim hizmetiyle ebeveyn bakımından yoksun çocuklar konusunda toplumda yeterli bilinci yayarak, hiçbir suçu olmayan ve toplumun işlemedikleri hatalar için suçladığı çocuklara yardım elini uzatıyor. Dernek tarafından sunulan tüm hizmetlerin her birinin çeşitli hedefleri ve koşulları bulunuyor. Dernek, emzirmeyen annelerin evlat edinilen çocuğu emzirebilmesi için anne sütü üretimi programını hayata geçirirken, Suudi toplumu arasında evlat edinme kültürünü yaymak ve teşvik etmek amacıyla Emzirme Derneği ile iş birliği anlaşması imzaladı. Dernek ayrıca, yetim çocuğun mahremiyet şartını yerine getirmek amacıyla, evlat edinmek isteyen aileleri, evlatlık çocuk için emzirmenin önemi konusunda bilinçlendiriyor.

El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mühendis Hüseyin bin Said Bahri, derneğin yukarıda bahsedilen görevleri, yürüttüğü çalışmalar ve sahadaki büyük başarılarından ötürü geçtiğimiz yıl Bahreyn’de 14’üncüsü düzenlenen ödül töreninde Şeyh İsa bin Ali el-Halife Gönüllü Çalışma Ödülü'nü aldı. Ödül, derneğin seçkin çabaları ve toplum hizmeti, gönüllülük ve insani yardım çalışmalarındaki aktif rolü onuruna verildi.

Dernek Başkanı Mühendis Hüseyin bin Said Bahri, 30 yılı aşkın bir süredir yetimlere hizmet veren çeşitli hayır kurumlarının kurucusu ve aktif üyesi olarak yetimlerin hizmetinde gönüllü çalışmalarda bulundu. Ayrıca 15 yılı aşkın bir süre önce aileleri kimsesiz ve aileleri bilinmeyen çocukları evlat edinmeye teşvik etmek amacıyla El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği’nin kurulmasında da yer aldı. Bahri, zorluklarla yüzleşmek ve koruyucu aile olma yolculuğunun başarılı olmasını sağlamak için yenilikçi çözümler sunmanın yanında sosyal hizmet ve yetim hizmetleri alanında Suudi Arabistan içinde ve dışında birçok derneğin kurulmasına katkıda bulundu. Manama'da düzenlenen ve Arap dünyasından çok sayıda üst düzey ismin katıldığı törende Bahri’ye ödülünü, Bahreyn Kabine İşleri Bakanlığı Müsteşarı ve El-Kelime Et-Tayyibe Derneği Onursal Başkanı Şeyh İsa bin Ali el-Halife’nden aldı.

Suudi Arabistan İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı, Bakanlık tarafından teklif edilen iki yıllık sözleşme kapsamında kimsesiz çocuklara yönelik koruyucu bakım hizmetlerini üstlenmesi için derneğe olan güvenini bir kez daha ifade etti. Bu çerçevede derneğin, ebeveynleri ya da onların yerine kişilerce bakımları üstlenilmeyen kimsesiz çocukların velayetini üstlenecek, hastanelerde kalış sürelerini kısaltacak ve yetimhaneler yerine koruyucu ailelerin yanlarına yerleştirilmeleri programını getirmesine izin verildi.

Dernek, Dernek Başkanının gözetiminde, Başkan Yardımcıları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve İcra Komitesi Başkanı ve üyelerinin takibinde, hayır işleri alanında zaferlerle dolu yürüyüşü sırasında ISO 56001:2024 İnovasyon Kalite Belgesi'ni aldı. Suudi Arabistan’da bu akredite belgeyi alan ilk hayır kurumu olan dernek, bu sayede inovasyonu teşvik etme ve kurumsal performansı geliştirme konusundaki kararlılığını yansıtırken yerel ve bölgesel düzeyde birçok seçkin ve benzersiz başarıya imza attı. Uluslararası standartları uygulama konusundaki kararlılığını yansıtan bu başarısıyla gurur duyan dernek, ISO 56001:2024 İnovasyon Kalite Belgesiyle öncü bir konuma yerleşirken, Suudi Arabistan’daki dernekler için bir rol model haline geldi. Bu belge, derneğin topluma hizmet etmeyi ve Vizyon 2030'un hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmayı amaçladığı stratejik hedeflerine ulaşma çabaları çerçevesinde alındı.

Dernek ayrıca, insani yardım hizmetlerinin müşteri deneyimini iyileştirme konusundaki üstün çabalarının takdir edildiği International Award tarafından verilen Saudi Customer Experience Award 2024'ü kazanarak En İyi Kültürel Değişim ve Müşteri Deneyimi Dönüşümü dalında Altın, En İyi Müşteri Hizmetleri dalında ise Bronz madalya elde etti.

Mükemmellik, yaratıcılık ve yenilikçiliğin bir başka alanında dernek, Kar Amacı Gütmeyen Sektör Geliştirme Ulusal Merkezi'nin çeşitli kriterlerle temsil edilen yönetişim değerlendirmesinde yüzde 100'lük bir başarı kazandı. Dernek, uyum ve uygunluk, şeffaflık ve ifşaat ve bütçe sağlamlığı, dernek yönetimi gibi alanlardaki değerlendirmelerden tam not almaktan gurur duyuyor. Tüm bunla, yönetim kurulunun, tüm komitelerin ve çalışanların Kar Amacı Gütmeyen Sektör Geliştirme Ulusal Merkezi tarafından belirlenen yönetim standartlarına olan bağlılığını yansıtıyor. Bu başarı, Allah'ın lütfu ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların topluma hizmet etme rollerini yerine getirmeleri için ülkenin yöneticilerinden gördüğü ilgi ışığında derneğin denetim makamlarından aldığı desteğin ve verilen imkanların bir sonucudur.

Öte yandan sosyal alanda en iyi öncü dernek olarak ‘İhsan Hayırseverlik Ödülü’ne layık görülmesi, derneğin yetim çocuklara yönelik kaliteli programları ve hizmetleri aracılığıyla çabalarının yansıttığı güvenilirliği ve şeffaflığı artırma çabasını teyit etti. Bunun yanında dernek, çeşitli hayırseverlik alanlarındaki öncü dernekleri onurlandırmayı ve teşvik etmeyi ve böylece bu alanın ilerlemesini, rolünün etkinleştirilmesini, geliştirilmesini, genişlemesini ve büyümesini, mali ve insan kaynaklarının geliştirilmesini, çalışanlarının kapasitelerinin artırılmasını ve yerel gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) katkıda bulunmasını sağlamayı amaçlıyor. Derneğin ‘Great Place to Work’ gibi diğer bazı yerel, bölgesel ve uluslararası ödülleri de kazanması, onun bu alandaki lider konumunu ve mükemmelliğini ortaya koyuyor.

Tüm bu çabalar, derneğin, bu grup için psikolojik denge ve sosyal entegrasyon sağlamak amacıyla ebeveyn bakımı olmayan yetim çocukların psikolojik, davranışsal, ailevi ve sosyal açılardan uygun şekilde bakımı için doğal aile ortamının uygun yer olduğuna dair kesin inancını somutlaştırıyor. Ebeveynleri olmayan iki yaş altı yetim çocukların bakımı konusunda uzmanlaşmış ilk dernek olan El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği, hizmetlerini tüm bölgelerde sunabilmesini sağlayan 13 resmi ruhsata sahip. Gerekli şartları karşılayarak koruyucu aile olmak için başvuran aileler için kaliteli bekleme listeleri oluşturma konusunda da geniş bir deneyimi bulunan derneğin, başta Sağlık Bakanlığı, Suudi Arabistan hükümetinin geliştirdiği online uygulama Absher, Otar Platformu ve Suudi Kredi Ofisi (SIMAH) olmak üzere çeşitli kurumlarla koruyucu aile olmaya uygun aileleri her açıdan değerlendirmek ve seçmek için nitelikli ortaklıkları bulunuyor.

Derneğin, Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi liderliğinde elde ettiği bu başarılar, Kral Selman bin Abdulaziz Al Suud ve onun sağ kolu Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman bin Abdulaziz Al Suud'un önderliğindeki Suudi Arabistan yönetiminin desteğini ve himayesini yansıtıyor. Tüm bunlar, hayırseverliğin sosyal bağları güçlendirmek ve daha kapsayıcı ve dirençli toplumlar yaratılmasına katkıda bulunmak için bir fırsat olduğu anlayışına dayanıyor.

Allah yardımcınız olsun!

* Suudi Arabistan Ankara Büyükelçiliği Kültür Ataşesi ve El-Vidad El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği Yönetim Kurulu Üyesi



Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Burhan ile görüştü

Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)
Prens Muhammed bin Salman, Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan'ı kabul etti (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, dün Riyad'daki el-Yemame Sarayı'ndaki ofisinde Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan ve beraberindeki heyetle bir araya geldi.

Görüşmede, Sudan'daki son gelişmeler, bunların sonuçları, güvenlik ve istikrarın sağlanması için gösterilen çabalar gözden geçirildi.


Medeniyetler çatışması korkularının yeniden canlanması, değerler diplomasisini ön plana çıkarıyor

Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
TT

Medeniyetler çatışması korkularının yeniden canlanması, değerler diplomasisini ön plana çıkarıyor

Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Riyad, BM Medeniyetler İttifakı Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Mustafa el-Ensari

Amerikan toplumu kültürel çatışma ve geniş çaplı bir iç kutuplaşma yaşarken, Sudan etnik ve kültürel arka planlardan kaynaklanan korkunç bir insani trajedi yaşıyor. Rusya benzer bahanelerle Ukrayna'yı işgal ederken, “Medeniyetler Çatışması” belki de tezin sahibi Samuel Huntington'ın 20. yüzyılın son on yılında öngördüğünden daha da hızlı ve vahim bir tempoda, gerçekliğe dönüştü. Huntington'ın Batı ile İslam arasında olacağını öngördüğü ve gerçekten de yaşanan çatışma, bununla sınırlı kalmadı. Gelişmeler, aynı sistem içindeki -Batı, İslam veya Avrasya – çatışmaları da körükledi.

Kültürel ve insani kutuplaşmanın küresel olarak tırmandığı bu tarihi anda, Riyad, “İnsanlık İçin Diyaloğun 20 Yılı: Çok Kutuplu Dünyada Karşılıklı Saygı ve Anlayışın Yeni Dönemine Doğru” teması altında, 80 ülkeden bin 200 katılımcıyla BM Medeniyetler İttifakı (UNAOC) Küresel Forumu'nun yeni bir versiyonunun lansmanına sahne oldu. Bu forum, kültürel ve değerlere dayalı diplomasiye yönelik özlemlerin, krizlerle dolu gerçekliğin çelişkileriyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde düzenleniyor.

Forum “medeniyetler diplomasisini” yeniden canlandırmayı amaçlarken, 70 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze'deki devam eden savaş ve 10 milyon insanı yerinden eden Sudan çatışması, savaşların insanlığa tarifsiz acılar getirdiğini acı bir şekilde hatırlatıyor. Suudi Arabistan'ın foruma ev sahipliği yapma girişimi, bölgenin, medeniyetler ve bunların uluslararası politika üzerindeki etkisi konusunu yeniden gündeme getiren küresel tartışmada kilit bir oyuncu olarak rolünü sağlamlaştırma çabalarında dönüm noktası oluşturuyor.

Medeniyetler Çatışması tezi şaşırtıcı bir geri dönüş yapıyor

1990'larda Soğuk Savaş'ın sona ermesi, küresel çatışma çerçevelerini yeniden tanımlamada önemli bir dönüm noktası oldu. Bu bağlamda Samuel, uluslararası sistemin artık ideolojilere veya yalnızca ekonomik çıkarlara değil, medeniyet bağlarına dayalı çatışmalar yaşayacağı yeni bir aşamaya girdiğini savunan ünlü tezi “Medeniyetler Çatışması”nı yayınladı. Körfez Araştırma Merkezi'nde kıdemli danışman olan Salih bin Muhammed el-Kaslan'ın belirttiği gibi, bu tez geniş çapta yankı uyandırdı çünkü “daha barışçıl ve iş birlikçi olması umulan bir geleceğe dair kasvetli tablo çiziyordu. Bunun gerçekleşmemesi için harcanan yoğun çabalara rağmen, son yıllardaki göstergeler, daha az sesli ve ulusal stratejilere daha fazla entegre edilmiş olsa da medeniyetler çatışması tezli güçlü bir geri dönüşü gösteriyor.”

Bu analize göre söz konusu geri dönüş, medeniyetler çatışmasının ve çarpışmasının mantık ve farkındalıktan yoksun olduğunu, gerici ve tehlikeli kavramlarla beslendiğini kanıtlıyor. Zira uluslar arasındaki kaçınılmaz ve doğal farklılıkları varoluşsal çatışmaya dönüştürerek, en ufak bir sürtüşmeyi bile potansiyel olarak patlayıcı hale getiriyor.

Forumun oturumları bağlamında ve çatışma teorisinin geri dönüşü görüşüne yanıt olarak, Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Şeyh Muhammed el-İsa şunları söyledi: “Bu teori, Yaratıcının hikmetini anlamayı ve tarihten ders çıkarmayı hak eden bir dünyada nefretin, şiddetin ve savaşların yakıtı olmayı sürdürdü.” İsa’nın belirttiği gibi, Suudi Arabistan'ın bu tezleri reddetmesinin temelinde, medeniyetlerin “ötekine karşı akılcı bir saygı, Allah katında insanların en sevimlisi, insanlara en faydalı olanıdır ilkesinden ilhamla, kültürel değerlerin ve insanlık için ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla ilerlediği inancı yatmaktadır.”

Medeniyet boyutuna verilen bu artan önem, günümüzün büyük güçlerinin politikalarında açıkça görülüyor. Örneğin Rusya, 2023 dış politika belgesinde kendisini bir “medeniyet devleti” olarak tanımlamış ve tek taraflı hegemonyaya alternatif olarak “insanlık medeniyeti senfonisi” fikrini önermişti. Daha Doğu'da Çin de bu konuya değinmiş ve 2023 yılında Devlet Başkanı Şi Cinping, medeniyetler çeşitliliğine saygıyı vurgulayan, başkalarına model dayatma girişimlerini reddeden “Dünya Medeniyetleri Girişimi”ni başlatmıştı. Araştırmacı Kaslan, popülist sağın yükselişinin Batı'da da medeniyet boyutunu yeniden kamuoyundaki tartışmaların ön saflarına taşıdığını gözlemliyor. Ona göre bu durum, “Batı medeniyetinin değerlerinin içsel aşınması” konusunda uyarıda bulunan yetkililerin konuşmalarında görülüyor ve bu da medeniyet boyutunun büyük güçlerin stratejik düşüncesinin bir parçası haline geldiğini ve “medeniyet çok kutupluluğu” çağının başlangıcını duyurduğunu doğruluyor.

Medine Vesikası’ndan çatışmaların çözümüne

Suudi Arabistan'ın bu sahnedeki varlığı sadece geçici bir ev sahipliği değil, küresel tartışmada önemli rol oynamak için stratejik bir şanstır. Medeniyetler çatışması ve medeniyetler diyaloğu ikilemi tarihsel olarak İslam ile diğer medeniyetler arasındaki ilişki etrafında dönmüştür. İslam'ın beşiği, Haremeyn-i Şerifeyn’in evi olma statüsü ve İsa'ya göre “insan hakları ve kapsayıcı vatandaşlığın temelleri üzerine en eski yazılı belge olan Medine Vesikası'nın ortaya çıktığı insanlık medeniyetinin beşiği” olması nedeniyle Suudi Arabistan, gerçekte çağdaş medeniyet ikileminin kalbinde yer alıyor. Bu rol tarihsel olarak köklü ve birkaç yıl önce Medine Vesikası’nın izinde başlatılan Mekke Vesikası, Riyad'ın bu konuya olan uzun süreli ilgisini yansıtıyor.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan al-Suud, ülkesinin foruma ev sahipliği yapmasının hoşgörü, diyalog ve birlikte yaşama değerlerini teşvik etmeye yönelik uluslararası çabaları desteklediğini teyit ederek, “medeniyetler arası iletişim, barışı sağlamanın ve çatışmaları çözmenin en iyi yoludur” vurgusunu yaptı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre bu taahhüt sadece söylemden ibaret değil, Krallığın 2030 Vizyonu'nun içeriğinin de pratik bir yansımasıdır. Bu vizyon, “İtidal Aşırılıkçı Düşünceyle Mücadele Merkezi” ile “Selam Medeniyetler Arası İletişim Projesi” gibi aktif kuruluşlar aracılığıyla “ılımlılık ve medeniyetlere açılım temelinde ulusal bir yaklaşımı yansıtmakta, nefret söylemi ve aşırıcılıkla mücadele etmektedir.”

Suudi Arabistan'ın katılımı, özellikle yeni nesilleri eğitmenin, ekonomik ve teknolojik gücün yanı sıra değer boyutunun da kilit bir belirleyici haline geldiği uluslararası düzenin yeniden şekillendirilmesiyle ilgili tartışmaya bir katkıyı temsil ediyor.

Bu bağlamda Bakan, “umudun en iyi ifadesi, geleceğin liderleri ve barış elçileri olan gençlerdir” diye belirtti. Bu nedenle ana forumun yanı sıra bir gençlik forumu da düzenlendi. Dahası Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Gençlik Forumu başlatıldı.

Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri Dr. Muhammed bin Abdulkerim İsa ise “BM'nin üzerine kurulduğu uluslararası insani değerlerin uluslararası meşruiyete sahip olduğunu” vurguladı. “İslami değerlerin medeniyetler ittifakını desteklediğinin” altını çizdi ve “aşırıcılık ideolojisinin Doğu ve Batı arasındaki medeniyetler çatışmasını artırdığı” uyarısında bulundu.

Uygulama zorluğu

Guterres ise yaptığı konuşmada, çatışmalar karşısında diyaloğun bir “lüks” değil, “hayati bir gereklilik” olduğunu vurguladı. Ulusları savaş ve çatışma tehlikelerinden koruyan önleyici barışın gerekliliğinin altını çizdi. Ancak araştırmacı Kaslan'a göre forumun gerçek değeri, Krallığın ittifakın yenilenen ivmesini sürdürülebilir, sembolik açıklamaların ötesine geçerek 2031'in ötesine uzanan uluslararası ajandaya dönüştüren bir sürece evrilmesini sağlama yeteneğinde yatıyor. Bu ise derin kurumsal icraatlar gerektiriyor.

Kaslan, bu sürdürülebilir sürecin, varlığı ve etkisi gerilemiş olan Kral Abdullah bin Abdulaziz Uluslararası Dinlerarası ve Kültürlerarası Diyalog Merkezi'ni (KAICIID) yeniden canlandırmak için ciddi bir kurumsal çaba gerektirdiğini de kabul ediyor. Ona göre bu, aynı zamanda merkeze ivmesini yeniden kazandırabilecek fikri yetkinliğe ve net idari kapasiteye sahip bir liderliğin seçilmesini de gerektiriyor. Eş zamanlı olarak, başta Avusturya ve İspanya olmak üzere merkezin kurucu üyeleriyle etkili bir ortaklığın yeniden kurulmasını, onların merkezi destekleme ve rolünü pekiştirme konusundaki siyasi ve kurumsal taahhütlerini yenilemelerini de sağlamayı gerektiriyor.

Kaslan bu bağlamda, merkezin yeniden aktif hale getirilmesinin, Krallığın uluslararası arenada medeniyetin yeri hakkındaki soruları ele almada kilit bir ortak haline gelmesi yolunda önerilen adımlardan sadece biri olduğunu belirtti. Böylece merkezin Krallığın yumuşak gücünü artırmaya katkıda bulunacağını ve Suudi diplomasisinin yükselişiyle uyumlu olacağını ifade etti.

Forumun, nefretle mücadele ortaklıklarını belirleyen göç, kadınların barıştaki rolü ve yapay zeka kaynaklı dezenformasyonla mücadele konularına odaklanan “Riyad Deklarasyonu”nun kabul edilmesiyle yeni bir uluslararası gündeme katkıda bulunması bekleniyor.

Bu gidişat, Amerikan stratejik söylemindeki değişim de göz önünde bulundurulduğunda daha da netleşiyor. Yirmi yıl boyunca, Bush, Obama ve Biden dönemlerindeki ulusal güvenlik stratejileri, tehditleri analiz ederken veya büyük eğilimleri tanımlarken “medeniyet” terimini kullanmamış, bunun yerine demokrasiler ve otoriter rejimler gibi siyasi sınıflandırmalara dayanmıştı.

Ancak, Trump yönetiminin yakın zamanda açıkladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi, medeniyet boyutunu açıkça vurgulayarak bu kalıptan net bir sapmayı temsil ediyor. Belge, “Avrupa'nın medeniyet güvenini ve Batı kimliğini yeniden kazanması” gerektiğini belirtti ve “medeniyet kimliğinin aşınması olasılığı” konusunda uyarıda bulundu. “Yeterlilik ve liyakatin, ABD'nin en önemli medeniyet avantajları arasında olduğunu” savundu. Kaslan, “bu ağırlıktaki bir referans belgede bu tür bir dilin kullanılması, medeniyet boyutunun Batı'da stratejik düşüncenin yapısının parçası haline geldiğini ve sadece kültürel söylem olmadığını ortaya koyuyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu nedenle, yapıcı bir medeniyet yaklaşımının gerçek sınavı, siyasi kutuplaşmadan uzak, pratik uygulamada yatıyor. Nihai amaç, ortak insani değerlere saygıyı yeniden tesis eden ve çatışma mantığını aşan dengeli bir medeniyet söylemi oluşturmaktır. Gazze ve Sudan'da devam eden trajedilerin gölgesinde, katılımcıların da düşündüğü gibi, diyalog sadece diplomatik bir seçenek değil, 21. yüzyılın “insanlığın savaşlara tanık olduğu son yüzyıl” olmasını sağlamak için varoluşsal bir zorunluluktur. Katılımcılar, medeniyetlerin, ötekine karşı akılcı bir saygı ve sundukları medeni ve ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla yükseldiğini vurguladılar.

ABD Başkan Yardımcısı Batı medeniyeti için endişeleniyor

J.D. Vance'in Münih Güvenlik Konferansı'ndaki konuşması da bunu açıkça doğruluyor. Vance konuşmasında doğrudan Batı'yı sadece coğrafi bir alan olmanın ötesine geçen medeniyet oluşumu olarak tanımlayan bir vizyon sundu. Batı’yı Yunan felsefesi, Roma hukuku ve Hristiyan değerlerinin etkileşimiyle şekillenen, yüzyıllarca süren çaba ve fedakarlıkla inşa edilen ve korunan bir medeniyet olarak tanımladı.

Kaslan'ın forumun oturumları arasında sunduğu değerlendirmede belirttiği gibi, Vance konuşmasında bu tanımlama ile sınırlı kalmadı. Daha da ileri giderek, bu uygarlığın üzerine kurulduğu değerleri koruma, öz farkındalığını ve tarihsel rolünü sürdürme yeteneği hakkında temel bir soruyu da gündeme getirdi. Bu soruya verdiği yanıtta, dışsal zorluklar ve içsel baskılar karşısında Batı kimliğini yeniden teyit etmenin önemini vurgulayarak, bu kimliği güçlendirmenin, gücü ve statüyü korumak için gerekli bir koşul olduğunu belirtti.

vgth
ABD Başkan Yardımcısı J.D.Vance (AP)

Suudi araştırmacı, ABD Başkan Yardımcısının Avrupa'nın kalbinde tarihi öneme sahip Münih şehrinde düzenlenen uluslararası bir konferansta yaptığı bu konuşmanın, “kendini tanımlamada veya iç ve dış zorlukları karakterize etmede, Batı siyasi söylemine medeniyetsel değerlendirmelerin dahil edilmesine yönelik artan bir eğilimi” gösterdiği görüşünde.

Ancak şu soru varlığını sürdürüyor: Bu yeni yaklaşım, çatışmayı körükleyen ve buna bahis oynayan önceki yaklaşıma benzer mi, yoksa tam aksi mi olacak?

Bu nedenle, bu karmaşık alanda faaliyet gösteren bir kuruluş olan Rabıta’nın Genel Sekreteri İsa, medeniyetler çatışması ve çarpışması teorilerini eleştirerek, bunları “mantık ve farkındalıktan yoksun” diye tanımladı ve “akademik hiyerarşide bazıları ileri görünse bile” kusurlu ve tehlikeli kavramlara dayandığını belirtti. Tehlikesinin, uluslar arasındaki kaçınılmaz anlaşmazlıkları doğal seyrinden çıkarıp varoluşsal bir çatışmaya dönüştürmelerinde yattığına dikkat çekti. “Bu teoriler, Yaratıcının hikmetini anlamayı ve tarihten ders çıkarmayı hak eden bir dünyada nefretin, şiddetin ve savaşların yakıtı olmayı sürdürdü. Medeniyetler çatışma yoluyla değil, karşılıklı saygı, kültürel değerlerin ve insanlık için ahlaki faydaların paylaşımı yoluyla ilerler” diye ekledi.

Dünya İslam Birliği Genel Sekreteri, günümüz dünyasının “önleyici barışa”, yani ulusları yaşanmadan önce savaş ve çatışmaların tehlikelerinden koruyan proaktif bir yaklaşıma acil ihtiyacı olduğunu vurguladı. Dini liderleri ve kanaat önderlerini, çatışma söylemlerine karşı “akılcı ve birlikte yaşamı tesis eden” fikirlerle karşılık vermeye çağırdı.

Forum, 20 yıllık küresel diyaloğun kazanımlarını gözden geçirmeyi, mevcut zorlukları tartışmayı, halklar arasında uzlaşıyı güçlendirmeye yönelik ortak bir eylemin geleceğini tasavvur etmeyi, uluslararası barış ve istikrarı desteklemeye katkıda bulunan iletişim köprüleri kurmayı amaçlıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Suudi Arabistan ve Çin karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzaladı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
TT

Suudi Arabistan ve Çin karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzaladı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Çinli mevkidaşı Wang Yi, iki ülke arasında karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasının imza töreni sırasında (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Riyad’da dün Suudi Arabistan ile Çin arasında bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah’ın daveti üzerine Riyad’a yaptığı ziyaret kapsamında, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ortaklık ilişkileri ele alındı. Toplantı sırasında, diplomatik, özel ve hizmet pasaportu sahiplerine yönelik karşılıklı vize muafiyeti anlaşması imzalandı.

Taraflar, ekonomi, ticaret, yatırım ve enerji başta olmak üzere çeşitli alanlardaki ikili ilişkilerin mevcut seviyesini gözden geçirerek, bu ilişkilerde kaydedilen hızlı gelişmeden duydukları memnuniyeti dile getirdi. Ayrıca ziyaretin, Suudi Arabistan ile Çin arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 35. yıl dönümüne denk gelmesine dikkat çekilerek, bu sürecin ortak çıkarlar doğrultusunda artan görüş yakınlaşması ve iş birliğiyle desteklendiği vurgulandı.

efgthy
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Suudi Arabistan ve Çin dışişleri bakanları, Suudi Arabistan-Çin Yüksek Düzeyli Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite’nin beşinci toplantısını da gerçekleştirdi. Toplantıda, ikili iş birliğinin çeşitli alanlarda güçlendirilmesinin yolları ele alınırken, koordinasyon ve istişarenin sürdürülmesinin önemine vurgu yapıldı.

Taraflar, iki ülkenin hayati çıkarlarıyla bağlantılı konularda karşılıklı desteğin sürdürülmesi konusunda kararlılıklarını teyit ederek, güvenlik, istikrar, kalkınma ve refahı güçlendiren her türlü çabanın desteklendiğini ifade etti. Suudi tarafı ayrıca ‘tek Çin’ politikasına bağlılığını yineleyerek, Çin Halk Cumhuriyeti hükümetinin Çin’i temsil eden tek meşru hükümet olduğunu ve Tayvan’ın Çin topraklarının ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı.

Çin tarafı ise Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine verdiği desteği dile getirirken, Krallığın bölgesel ve uluslararası düzeyde güvenlik ve istikrarın desteklenmesinde üstlendiği rolü takdir etti. Ayrıca Çin tarafı, Vizyon 2030 kapsamında Suudi Arabistan’da kaydedilen ekonomik gelişmeleri övdü ve Aralık 2022’de Krallık tarafından ev sahipliği yapılan Riyad Arap-Çin İşbirliği ve Kalkınma Zirvesi’nin sonuçlarını olumlu buldu.

drgt
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)

Suudi tarafı, Çin’in 2026 yılında İkinci Arap Devletleri-Çin Zirvesi ile İkinci Körfez-Çin Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasına destek verdiğini açıkladı. Çin tarafı ise Krallığın ev sahipliğinde düzenlenecek Expo 2030’a katılmaya hazır olduğunu bildirdi.

Taraflar, ortak ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunurken, Filistin meselesine kapsamlı ve adil bir çözüm bulunmasına yönelik çabalara desteklerini yineledi. Bu çerçevede, uluslararası meşruiyet kararları, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm ilkesi doğrultusunda, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının gerekliliği vurgulandı. Ziyaretin sonunda taraflar, diplomatik, özel ve hizmet pasaportu sahiplerine yönelik karşılıklı vize muafiyeti anlaşmasını imzaladı.

dfergt
Suudi Arabistan-Çin Ortak Komitesi’ne bağlı Siyasi Komite'nin beşinci toplantısı Riyad'da gerçekleştirildi. (Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı)