İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği
TT

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

İnsanlığın vücut bulmuş hali ve hayır işlerinin temeli olarak El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği

Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra / Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi

El-Vidad El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği, İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı’nın stratejik bir ortağı olarak, ebeveyn bakımından yoksun yetim çocukların sorunlarını çözmeye çalışan ve bu çocukların toplumun iyi birer üyesi olmaları için gelişimlerini takip eden, Suudi Arabistan’ın öncü bir derneğidir. Dernek, Bakanlık arasında yapılan anlaşma uyarınca bir yandan Suudi Arabistan’daki tüm kimsesiz çocukların kabul edilmesi, geçici bakımlarının sağlanması ve belirli koşullar çerçevesinde nitelikli Suudi ailelere emanet edilmelerinin sorumluluğunu yerine getirirken, diğer yandan da iyilik ve bağış ülkesi Suudi Arabistan’daki bu hayati topluluğun yararına hizmetlerinin etkisini en üst düzeye çıkarmak amacıyla kâr amacı gütmeyen kuruluşların güçlendirilmesi açısından Vizyon 2030’un hedeflerine ulaşmaya çalışıyor. Dernek, yetim çocuğun psikolojik ve eğitimsel istikrarını sağlamak, emzirme yoluyla yasal olarak bağlı olduğu ailenin bir parçası ve toplumumuzun aktif bir üyesi olmasının önünü açmak ve toplumdaki rollerini ve görevlerini normal bir şekilde yerine getirmesine katkıda bulunmak için onu kucaklayan koruyucu ailenin etkinliğini sağlamaya da çalışıyor.

Derneğin çabalarını teyit eden rakamların diliyle konuşacak olursak 5 şubesi olan derneğin hizmetlerinden yararlanan kişi sayısı bin 952, sorumluluğu üstlenilen çocuk sayısı 976, koruyucu aile sayısı 976, çocuklara koruyucu aile olmak için derneğe yapılan başvuru sayısı 17 bin 322 ve tamamlanan gönüllü saati sayısı 5 bin 994.

Dernek, koruyucu aileye çocuğun hayatının farklı aşamalarında bakım ve tedavisine yardımcı olmak için sosyal, psikolojik ve eğitim danışmanlığı hizmeti de dahil olmak üzere geniş bir hizmet ve faaliyet yelpazesine sahip. Takip ve destek hizmeti, kimsesiz çocuğun evlatlık verildikten sonra sürekli takip edilmesiyle derneğin evlatlık verme amaçlarına ve hedeflerine ulaşmasını sağlamak üzere çocuğun kapsamlı ve uygun bakım almasını amaçlıyor.

Dernek ayrıca İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı'ndan alınan yetim çocuklara, nitelikli ailelerin yanına yerleştirilinceye kadar, tüm temel bakım gereksinimleriyle birlikte, öz ailelerin konutlarına benzer konularda geçici olarak barınmaları hizmeti de veriyor. İyi bir takiple gerekli koşulları karşılayan uygun bir koruyucu aile seçimi ve uygun takip yoluyla çocuğun iyi bir ortamda yetiştirilmesini hedefleyen dernek, yetimlerin emzirme koşuluyla evlat edinilmesini teşvik ederek koruyucu aileliğe de özendiriyor. Yetim çocuğun koruyucu ailede bulunduğu süre boyunca saha ziyaretleri ve telefon görüşmeleri yaparak süreci takip eden dernek, böylece çocuğa uygun şekilde bakıldığından emin olurken koruyucu aileliğin başarıya ulaşması için ihtiyaç duyulan her konuda koruyucu aileye destek ve yardım sağlıyor. Bunun yanı sıra koruyucu ailenin kimsesiz çocuğa karşı görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirmesini ve çocuğun sosyal, sağlık, eğitim ve psikolojik durumunu sürekli kontrol ediyor.

Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde yapılan tüm saha çalışmaları, bir çocuğun büyümesi için ideal ortamın yalnızca doğal bir aile ortamı olduğunu, ancak çocuk evlerinin çocukların büyümesi için ideal bir ortam oluşturmaktan uzak olduğunu kanıtladığından dernek tüm kaynaklarını başlıca hedefi olan korucu aileleri evlat edinmeye teşvik etme amacına ulaşmak için kullanıyor. Bu yüzden dernek, geçici barınma merkezinde kaldığı süre boyunca çocuk için doğru aileyi seçiyor. Aileler çok sayıdaki şartı yerine getirdikten sonra seçiliyor. Bu da derneğin her bir çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için başvuru yapan aileler arasından en uygun olanların seçilmesini sağlıyor.

Dernek, yetim çocuğa koruyucu aile içinde normal bir yaşam sağlamak amacıyla çocuğun koruyucu aileye verildiği sırada annesi tarafından emzirilmesini şart koşuyor. Böylece ister erkek ister kız olsun, yetim çocuğun ergenlikten sonra (İslam dini gereği mahremlik açısından) bazı aile üyelerinden kaçınmasına gerek kalmıyor. Normal bir doğum sonucu olmadığı ve bu yüzden emziremiyor olan kadınların süt üretimi için de tıbbi bir program sunuluyor. Bu sayede evlat sahibi olamayan ailelerin yetim bir çocuğu kucaklaması ve annenin onu kendi çocuğu gibi emzirebilme isteğine yardımcı olunuyor. Dernek, Suudi Arabistan’daki Kıdemli Âlimler Konseyinin emzirmenin önemi konusundaki onayını ve çocuğun emzirmeyen bir kadından 5 defa karnı doyuncaya dek emzirilmesi halinde, emzirme yoluyla bir erkek çocuğunu evlat edinebileceği ve yasal olarak aileye bağlanacağı yönündeki resmi görüşünü aldı.

El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği tarafından sağlanan hizmetler arasında, koruyucu aile adayı olan aileye yetim çocuğa karşı görevlerini ve rollerini, yetim bakımının amaçlarına ulaşacak şekilde etkili bir şekilde yerine getirmelerini sağlamaya yönelik rehabilitasyon ve güçlendirme hizmetlerinin verilmesi de yer alıyor. Dernek aynı zamanda sunduğu bilinçlendirme ve eğitim hizmetiyle ebeveyn bakımından yoksun çocuklar konusunda toplumda yeterli bilinci yayarak, hiçbir suçu olmayan ve toplumun işlemedikleri hatalar için suçladığı çocuklara yardım elini uzatıyor. Dernek tarafından sunulan tüm hizmetlerin her birinin çeşitli hedefleri ve koşulları bulunuyor. Dernek, emzirmeyen annelerin evlat edinilen çocuğu emzirebilmesi için anne sütü üretimi programını hayata geçirirken, Suudi toplumu arasında evlat edinme kültürünü yaymak ve teşvik etmek amacıyla Emzirme Derneği ile iş birliği anlaşması imzaladı. Dernek ayrıca, yetim çocuğun mahremiyet şartını yerine getirmek amacıyla, evlat edinmek isteyen aileleri, evlatlık çocuk için emzirmenin önemi konusunda bilinçlendiriyor.

El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mühendis Hüseyin bin Said Bahri, derneğin yukarıda bahsedilen görevleri, yürüttüğü çalışmalar ve sahadaki büyük başarılarından ötürü geçtiğimiz yıl Bahreyn’de 14’üncüsü düzenlenen ödül töreninde Şeyh İsa bin Ali el-Halife Gönüllü Çalışma Ödülü'nü aldı. Ödül, derneğin seçkin çabaları ve toplum hizmeti, gönüllülük ve insani yardım çalışmalarındaki aktif rolü onuruna verildi.

Dernek Başkanı Mühendis Hüseyin bin Said Bahri, 30 yılı aşkın bir süredir yetimlere hizmet veren çeşitli hayır kurumlarının kurucusu ve aktif üyesi olarak yetimlerin hizmetinde gönüllü çalışmalarda bulundu. Ayrıca 15 yılı aşkın bir süre önce aileleri kimsesiz ve aileleri bilinmeyen çocukları evlat edinmeye teşvik etmek amacıyla El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği’nin kurulmasında da yer aldı. Bahri, zorluklarla yüzleşmek ve koruyucu aile olma yolculuğunun başarılı olmasını sağlamak için yenilikçi çözümler sunmanın yanında sosyal hizmet ve yetim hizmetleri alanında Suudi Arabistan içinde ve dışında birçok derneğin kurulmasına katkıda bulundu. Manama'da düzenlenen ve Arap dünyasından çok sayıda üst düzey ismin katıldığı törende Bahri’ye ödülünü, Bahreyn Kabine İşleri Bakanlığı Müsteşarı ve El-Kelime Et-Tayyibe Derneği Onursal Başkanı Şeyh İsa bin Ali el-Halife’nden aldı.

Suudi Arabistan İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı, Bakanlık tarafından teklif edilen iki yıllık sözleşme kapsamında kimsesiz çocuklara yönelik koruyucu bakım hizmetlerini üstlenmesi için derneğe olan güvenini bir kez daha ifade etti. Bu çerçevede derneğin, ebeveynleri ya da onların yerine kişilerce bakımları üstlenilmeyen kimsesiz çocukların velayetini üstlenecek, hastanelerde kalış sürelerini kısaltacak ve yetimhaneler yerine koruyucu ailelerin yanlarına yerleştirilmeleri programını getirmesine izin verildi.

Dernek, Dernek Başkanının gözetiminde, Başkan Yardımcıları, Yönetim Kurulu Üyeleri ve İcra Komitesi Başkanı ve üyelerinin takibinde, hayır işleri alanında zaferlerle dolu yürüyüşü sırasında ISO 56001:2024 İnovasyon Kalite Belgesi'ni aldı. Suudi Arabistan’da bu akredite belgeyi alan ilk hayır kurumu olan dernek, bu sayede inovasyonu teşvik etme ve kurumsal performansı geliştirme konusundaki kararlılığını yansıtırken yerel ve bölgesel düzeyde birçok seçkin ve benzersiz başarıya imza attı. Uluslararası standartları uygulama konusundaki kararlılığını yansıtan bu başarısıyla gurur duyan dernek, ISO 56001:2024 İnovasyon Kalite Belgesiyle öncü bir konuma yerleşirken, Suudi Arabistan’daki dernekler için bir rol model haline geldi. Bu belge, derneğin topluma hizmet etmeyi ve Vizyon 2030'un hedeflerine ulaşılmasına katkıda bulunmayı amaçladığı stratejik hedeflerine ulaşma çabaları çerçevesinde alındı.

Dernek ayrıca, insani yardım hizmetlerinin müşteri deneyimini iyileştirme konusundaki üstün çabalarının takdir edildiği International Award tarafından verilen Saudi Customer Experience Award 2024'ü kazanarak En İyi Kültürel Değişim ve Müşteri Deneyimi Dönüşümü dalında Altın, En İyi Müşteri Hizmetleri dalında ise Bronz madalya elde etti.

Mükemmellik, yaratıcılık ve yenilikçiliğin bir başka alanında dernek, Kar Amacı Gütmeyen Sektör Geliştirme Ulusal Merkezi'nin çeşitli kriterlerle temsil edilen yönetişim değerlendirmesinde yüzde 100'lük bir başarı kazandı. Dernek, uyum ve uygunluk, şeffaflık ve ifşaat ve bütçe sağlamlığı, dernek yönetimi gibi alanlardaki değerlendirmelerden tam not almaktan gurur duyuyor. Tüm bunla, yönetim kurulunun, tüm komitelerin ve çalışanların Kar Amacı Gütmeyen Sektör Geliştirme Ulusal Merkezi tarafından belirlenen yönetim standartlarına olan bağlılığını yansıtıyor. Bu başarı, Allah'ın lütfu ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların topluma hizmet etme rollerini yerine getirmeleri için ülkenin yöneticilerinden gördüğü ilgi ışığında derneğin denetim makamlarından aldığı desteğin ve verilen imkanların bir sonucudur.

Öte yandan sosyal alanda en iyi öncü dernek olarak ‘İhsan Hayırseverlik Ödülü’ne layık görülmesi, derneğin yetim çocuklara yönelik kaliteli programları ve hizmetleri aracılığıyla çabalarının yansıttığı güvenilirliği ve şeffaflığı artırma çabasını teyit etti. Bunun yanında dernek, çeşitli hayırseverlik alanlarındaki öncü dernekleri onurlandırmayı ve teşvik etmeyi ve böylece bu alanın ilerlemesini, rolünün etkinleştirilmesini, geliştirilmesini, genişlemesini ve büyümesini, mali ve insan kaynaklarının geliştirilmesini, çalışanlarının kapasitelerinin artırılmasını ve yerel gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) katkıda bulunmasını sağlamayı amaçlıyor. Derneğin ‘Great Place to Work’ gibi diğer bazı yerel, bölgesel ve uluslararası ödülleri de kazanması, onun bu alandaki lider konumunu ve mükemmelliğini ortaya koyuyor.

Tüm bu çabalar, derneğin, bu grup için psikolojik denge ve sosyal entegrasyon sağlamak amacıyla ebeveyn bakımı olmayan yetim çocukların psikolojik, davranışsal, ailevi ve sosyal açılardan uygun şekilde bakımı için doğal aile ortamının uygun yer olduğuna dair kesin inancını somutlaştırıyor. Ebeveynleri olmayan iki yaş altı yetim çocukların bakımı konusunda uzmanlaşmış ilk dernek olan El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği, hizmetlerini tüm bölgelerde sunabilmesini sağlayan 13 resmi ruhsata sahip. Gerekli şartları karşılayarak koruyucu aile olmak için başvuran aileler için kaliteli bekleme listeleri oluşturma konusunda da geniş bir deneyimi bulunan derneğin, başta Sağlık Bakanlığı, Suudi Arabistan hükümetinin geliştirdiği online uygulama Absher, Otar Platformu ve Suudi Kredi Ofisi (SIMAH) olmak üzere çeşitli kurumlarla koruyucu aile olmaya uygun aileleri her açıdan değerlendirmek ve seçmek için nitelikli ortaklıkları bulunuyor.

Derneğin, Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi liderliğinde elde ettiği bu başarılar, Kral Selman bin Abdulaziz Al Suud ve onun sağ kolu Veliaht Prens ve Başbakan Muhammed bin Selman bin Abdulaziz Al Suud'un önderliğindeki Suudi Arabistan yönetiminin desteğini ve himayesini yansıtıyor. Tüm bunlar, hayırseverliğin sosyal bağları güçlendirmek ve daha kapsayıcı ve dirençli toplumlar yaratılmasına katkıda bulunmak için bir fırsat olduğu anlayışına dayanıyor.

Allah yardımcınız olsun!

* Suudi Arabistan Ankara Büyükelçiliği Kültür Ataşesi ve El-Vidad El-Vidad Yetimleri Koruma Hayır Derneği Yönetim Kurulu Üyesi



Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
TT

Muhammed bin Selman ve ABD... Kısa sürede başarıya ulaşmak

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Mayıs 2025'te Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ABD Başkanı Donald Trump ile birlikte yürüyor. (SPA)

2015 yılının eylül ayında Beyaz Saray'da İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz ile eski ABD Başkanı Barack Obama arasında düzenlenen Suudi Arabistan-ABD zirvesinde, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, 21. yüzyılda iki ülke arasındaki stratejik ilişkiye dair Suudi Arabistan'ın vizyonunu içeren bir brifing sundu.

O dönemde genç prens, 80 yılı aşkın bir süredir birçok aşama ve gelişmeden geçen Suudi Arabistan-ABD ilişkileri için yeni bir vizyona sahip gibi görünüyordu ve bu ilişkilerin gelecekteki seyrini yeniden şekillendirme konusunda kararlıydı.

Görsel kaldırıldı.
İki Kutsal Caminin Hizmetkârı Kral Selman bin Abdulaziz, Eylül 2015’te Beyaz Saray’da Başkan Barack Obama ile görüşürken (SPA)

Amerikan başkanlığı sonraki on yıl boyunca Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında değişti. En önemli dönüm noktası, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mart 2017’de Beyaz Saray’da Başkan Donald Trump ile yaptığı ilk görüşme oldu. Bu görüşme, Trump’ın görevdeki ilk dönemi sırasında Riyad’ı ilk yurt dışı durağı olarak seçmesine yol açtı.

Trump, Mayıs 2017’deki tarihi Riyad ziyaretinde Arap ve İslam dünyasının liderlerine hitap eden bir konuşma yaptı; konuşmasında Ortadoğu’daki terör ve çatışmalar gibi meseleleri vurguladı. Bu ziyaret sırasında Kral Selman bin Abdulaziz, Trump ile iki ülkenin ortak stratejik vizyon bildirisini imzaladı.

Ocak 2020’de Joe Biden başkan olarak göreve başladı ve en yakın ortağıyla ilişkiyi sınırlayacağına dair söz verdi.

Ancak bu söz tutulmadı. Zira Rusya-Ukrayna krizi ve küresel sahnedeki diğer gelişmeler ışığında Suudi Arabistan-ABD ortaklığının önemi fark edildi. Biden, Temmuz 2022’de Cidde’ye gelerek Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüştü.

Görsel kaldırıldı.
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Temmuz 2022'de Riyad'da dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü. (Reuters)

Suudi yetkililer, ABD ile ilişkilerin istikrarlı olduğunu ve Beyaz Saray'daki yönetim değişikliklerinden etkilenmediğini her zaman vurguladı.

Aynı on yıl boyunca Suudiler, kapasitelerini geliştirmeye, potansiyellerini artırmaya, vizyon hedeflerine ulaşmaya ve küresel konumlarını güçlendirmeye devam ettiler.

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki değişimler, Çin'in Washington'un stratejik rakibi olarak yükselişi ve ekonomik ağırlık merkezinin Asya'ya kayması gibi dünyanın tanık olduğu köklü değişikliklerden bağımsız değil. Ukrayna'daki savaş, enerji güvenliğinin ve pazarlarını istikrara kavuşturabilen ülkelerin önemini daha da artırdı.

ABD'nin Ortadoğu'ya müdahalesi de diğer öncelikler lehine azaldı; bu da Riyad'ın siyasi yumuşamadan ekonomik ortaklıklara ve bölgesel güvenliğe yönelik yeni yaklaşımların formülasyonuna kadar etkili bölgesel girişimlere öncülük etmesinin önünü açtı.

Aynı zamanda, teknoloji ve yapay zekâ küresel ekonominin temel itici güçleri olarak ortaya çıktı ve yatırım ve teknoloji ortaklıklarını Washington'un hesaplamalarında daha merkezi bir konuma getirdi.

Bu değişiklikler, Riyad ile Washington arasındaki ilişkiyi, durumsal ihtiyaçlara dayalı bir ilişkiden, eşitlik, ortak çıkarlar ve geleceği şekillendirme üzerine kurulu bir ilişkiye dönüştürdü.

Amerikan başkanlığını ikinci kez devraldıktan sonra, Başkan Donald Trump Mayıs 2025’te tekrar Riyad’ı ziyaret etti ve uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmada terör ve savaşlardan söz etmedi; aksine bölgenin parlak geleceği ve Kral Selman ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın liderliğinde gerçekleşen büyük ve olağanüstü dönüşüm üzerinde durdu. Riyad’da Suriye yetkilileri de hazır bulundu, Suudi Arabistan’ın talebiyle yaptırımlar konusu kapatıldı ve Başkan Trump, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’yla görüştü.

Konuşması sırasında Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'a “Geceleri uyuyabiliyor musun?” diye sordu ve ardından Muhammed bin Selman’ın ‘işleri nasıl daha iyi hale getirebileceğini düşünerek bütün gece uykusuz kaldığını’ söyledi. “Suudi Arabistan’ın başarıları dışarıdan gelmedi, aksine liderleri ve halkının devletlerini geliştirme, vizyonlarını ilerletme ve kendi yollarıyla geleceklerini inşa etme kararlılığı sayesinde elde edildi” diyen Trump, bunu ‘Arap tarzında modern bir mucize’ olarak tanımladı.

Görsel kaldırıldı.
2025 yılının mayıs ayında Riyad'da düzenlenen Suudi Arabistan – ABD – Suriye üçlü toplantısından (SPA)

Bu konuşma bizi, Amerikan Life dergisinin 1943 yılının mart ayında Kral Abdulaziz ile yaptığı röportaja geri götürüyor. Röportajda Kral, ‘asla uyumayan gözlerle krallığının dizginlerini elinde tutan’ bir adam olarak tanımlanıyor. Dünün birleştirici büyükbaba hakkındaki konuşmaları, bugünün başarılı torun hakkındaki konuşmalarına benziyor.

Tüm bu bağlamlar ve bölgenin tanık olduğu dönüşümler ışığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti, Başkan Trump ile görüşmesi ve bu görüşmeden çıkması beklenen anlaşmalar devreye giriyor. Ziyaretle ilgili manşetleri siyasi ve güvenlik konuları domine etse de, ekonomi ve yatırım konuları da gündemde olacak. Belki de en anlamlı tanım, Başkan Trump'ın bunun sadece bir toplantı değil, Suudi Arabistan ve genç prense bir övgü olduğunu belirten yorumudur.

Medya raporları ile bazı Amerikan siyasetçilere atfedilen sızıntılar ve açıklamalar hâlâ ABD himayesinde bir Suudi normalleşmesine bahis açıyor; ancak tüm baskılara ve girişimlere rağmen Suudi duruşu Filistin konusunda kararlı kalacaktır. Suudi Arabistan’ın en önemli ortağı olan ABD ile çıkarları -ki ABD’nin İsrail’i desteklemesi siyasi bir ilke olarak kabul edilir- hiçbir zaman Suudi Arabistan’ın Filistin’i destekleme konusundaki köklü siyasi ilkesi önüne geçmemiştir. Suudi dış politikası, 1967 sınırları üzerinde bağımsız bir devlet kurulmasını içeren kapsamlı bir çözüm sağlanmadan normalleşmeye gitmemek yönünde devam etmektedir.

İsrail’in katliam makineleri Gazze’de ne yaptıysa yaptı ve Filistin meselesini tasfiye etmeye çalıştı; ancak Kral Selman ve Veliaht Prens liderliğindeki Suudi çabaları, yalnızca ateşkes sağlamakla sınırlı kalmadı. İki devletli çözüm çabasında tarihi bir atılım gerçekleştirildi; ‘zorunlu çözüm’ ilan edildi ve Filistin, Balfour Vaadi’ni (Balfour Deklarasyonu) veren devlet başta olmak üzere birçok etkili ülkeden ve Birleşmiş Milletler’in (BM) bölünme kararının alındığı kürsüden tanınma hakkı kazandı. Aynı zamanda Suudi diplomatik mücadelesi, uzun yıllar boyunca Filistin hakkını savunmak yönünde devam etti.

ABD’nin karşı çıkmasına rağmen Filistin devletinin kurulmasını dayatma çabaları ve nükleer cephaneliğe sahip Pakistan ile ortak savunma anlaşması imzalaması gibi girişimlerine rağmen, Başkan Trump, Suudi Arabistan’a, liderliğine ve özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a birçok kez takdirini ifade etti. Çünkü güçlü ve net ilkelere sahip bir dost, bazı konularda görüşler farklı olsa bile saygıyı zorunlu kılar. Amerikan deneyimi yalnızca güçlüleri kutlar; miras veya sloganlarla değil, elde edilen başarılarla güçlü olanları…

İki ülke arasındaki olağanüstü görüşme sırasında hangi tür anlaşmalar yapılır veya hangi sonuçlar elde edilirse edilsin, kesin olan şudur ki bu sonuçlar stratejik ortaklığı pekiştirecektir. Gözlemciler, Washington’daki toplantıların bölge için güvenlik ve refah ile stratejik ilişkilerin geleceğine dair bir vizyon oluşturacağını ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın zekâsıyla, ‘brifingden başarıya’ dönüşen süreçle bu stratejik ilişkileri şekillendireceğini öngörüyor.


Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
TT

Suudi Arabistan ve ABD, Muhammed bin Selman'ın Washington ziyaretinden beklentileri neler?

ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)
ABD Başkanı Trump ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman Riyad'da anlaşmaların imzalandığı görüşmelerinden bir kare (AFP)

Tarık eş-Şami

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın yedi yıl sonra ABD'ye yaptığı ilk ziyaret, Beyaz Saray tarafından özel kutlamalarla karşılanırken medyanın bu ziyarete yoğun ilgi gösteriyor. Öte yandan Washington’ın bu ziyaretin sonuçlarından beklentileri büyük. İki ülke arasındaki savunma, güvenlik ve ekonomi alanlarında olumlu ve gelişen ilişkileri pekiştirmenin yanı sıra, Başkan Donald Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin ardından, iki taraf Ortadoğu'da yaşanan jeopolitik yeniden yapılanma çerçevesinde jeopolitik alanda neler yapılabileceğini ele alacak.

Bu yüzden belki de Ortadoğu ülkeleri ve dünyanın geri kalanı, özellikle iki taraf arasındaki güvenlik ve savunma garantilerinin güçlendirilmesi bakımından ziyaretin Suudi Arabistan'ın Suriye, Gazze ve Batı Şeria'daki artan rolü ve Abraham (İbrahim) Anlaşmalarının kapsamının genişletilmesi konusu tartışılmadan önce Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nin geleceği konusunda daha iyi bir vizyon belirlemesi meselesinde doğuracağı sonucu yakından takip ediyor.

Yeni bir ortaklık düzeyi

Bunun bir çalışma ziyareti olmasına rağmen, Trump yönetimi Suudi Arabistan Veliaht Prensi için müttefik liderlerin resmi ziyaretlerine benzer şekilde eşsiz bir karşılama hazırlıyor. Ziyarette Beyaz Saray'ın Güney Bahçesi'ndeki resepsiyonda askeri bando performansı, Oval Ofis'te toplantı, İdari Ofis Binası'nda öğle yemeği ve savunma ve ekonomi anlaşmalarının imzalanması yer alacak. Ardından, Doğu Salonu'nda ABD yönetiminin üst düzey yetkilileri, Kongre liderleri ve eyalet valileriyle bir çalışma yemeği verilecek.

cd
Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor (AFP)

Ancak bu görkemli karşılama sırasında dikkatler, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 2018 yılından bu yana Washington'a yaptığı ilk ziyaretin ne gibi sonuçlar doğuracağına, Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin nasıl yeni bir ortaklık düzeyine yükseltilebileceğine, Trump'ın geçtiğimiz mayıs ayında Riyad'a yaptığı başarılı ziyaretin temelleri üzerine nasıl inşa edilebileceğine ve Başkan Trump ile Veliaht Prens Muhammed bin Selman arasındaki güçlü şahsi ilişkinin, hızlı bölgesel ve küresel jeopolitik değişiklikler ortamında aralarındaki yakın siyasi, güvenlik, ticaret ve ekonomik bağları güçlendirmek için nasıl kullanılabileceğine yöneliyor. Washington ve Riyad, birbirlerine ihtiyaçları olduğunun farkındalar ve bu önemli ziyaret, her iki tarafın da iddialı taahhütlerini somut sonuçlara dönüştürme becerisini test edecek.

Bu toplantılarda, iki lider çok fazla konuyu ele alacak. Özellikle yapay zeka (AI) ve büyüyen bölgesel veri merkezleri alanlarında yeni ekonomik ve yatırım bağları büyük ilgi çekiyor. Ancak, Suudi Arabistan'ın F-35 uçakları satın alması, nükleer enerjinin geliştirilmesi, Gazze'de nasıl ilerleme sağlanacağı ve İsrail ile ilişkiler gibi her iki taraf için de en önemli konuların yönetimi, daha geniş ve iç içe geçmiş bölgesel sorunları gündeme getirdiği için her iki taraf için de daha zor olacak.

Gazze barış planının uygulanması

Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Trump yönetimi, Suudi Arabistan'ın bölgedeki artan rolünü kabul ediyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılmasında önemli bir rol oynadı. Bu yüzden Trump'ın Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile yaptığı önceki görüşme hakkında ilk elden bilgi almak isteyebilir.

Ayrıca Suriye’nin komşusu Lübnan'da Hizbullah'ın yeniden silahlanmasına dair beliren işaretler, Suriye, ABD ve Suudi Arabistan gibi bölgedeki etkili ülkeler için bu konuyu daha da acil hale getiriyor. Bunun yanında Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği de zirve sırasında ele alınacak gündem maddeleri arasında yer alıyor.

Başkan Trump'ın Gazze’de barış için önerdiği 20 maddelik plan prensipte Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından kamuoyu önünde kabul görecek olsa da Suudi Arabistan’ın Gazze Şeridi’nin yeniden inşasına veya Uluslararası İstikrarı Destekleme Gücü’ne katılımı Hamas'ın silahsızlandırılması, İsrail’in Gazze Şeridi’nden çekilmesi ve Filistin devletine giden güvenilir bir yolun ortaya çıkmasına bağlı olacak ve bu süreç henüz başlamadı.

Chicago Küresel İlişkiler Konseyi’nden Kıdemli Danışman Rachel Bronson'a göre Suudi Arabistan, Gazze Şeridi'nin yeniden inşasında herhangi bir lider rol üstlenmeden önce, Başkan Trump'ın planını Gazze'de uygulamak istiyor, çünkü bu planın maliyetinin önemli bir kısmını üstlenmesi bekleniyor. ABD de Gazze'nin geleceğinde Hamas'ın daha güçlü bir rol oynamasını isteyen diğer ülkelerin gelecekteki rolünü anlamak isteyen Riyad'a durumu açıklamak zorunda kaldığı bir ikilemle karşı karşıya.

scdf
Gazze Şeridi ve Batı Şeria'nın geleceği, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki zirvenin gündeminde yer alacak gibi görünüyor (AFP)

Trump, Gazze'de ateşkesin sağlanması için Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını, özellikle de yeniden inşanın finansmanı ve Hamas'ın hükümette rol almamasının sağlanması konusunda, ateşkesin ardından yapılacak planlamalarda Suudi Arabistan'ın daha aktif bir rol oynamasını isteyecek gibi görünüyor. Analizler, ABD Başkanı’nın planının 19’uncu maddesine atıfta bulunacağını öngörüyor. Bu madde, Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme ve devlet kurma yolunda atılacak her adımın, Washington'un son derece önemli gördüğü Filistin Yönetimi içindeki reformların uygulanmasına bağlı olacağını belirtiyor. Temel reformlar yapılmazsa, ilerleme, siyasi ufuk ve devlet olmayabilir. Bu yüzden Trump'ın Filistin Yönetimi'nin reformu için yardım isteyeceği, Washington'un ise İsrail ile ilgili kısmı üstleneceği tahmin ediliyor.

Abraham Anlaşmaları

Trump'ın yakın gelecekte ABD'nin arabuluculuğuyla Abraham Anlaşmalarının kapsamının genişletilebileceğine dair iyimserliği, Suudi Arabistan'ın anlaşmaları yakın zamanda imzalaması olasılığının düşük olması nedeniyle, ABD'nin daha gerçekçi iç değerlendirmeleriyle dengelenmiş görünüyor. Eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde Ortadoğu danışmanı olarak görev yapan Dennis Ross’un da dediği gibi, Trump, Suudilerin mevcut koşullar altında İsrail ile siyasi normalleşmeye doğru adım atmayacağının farkında. Dolayısıyla bu adım Gazze'de bir değişiklik olana kadar beklemek zorunda kalacak. Bunun yanında ABD basınının Trump yönetiminden üç yetkiliye dayandırdığı haberlere göre yönetim Trump'ın ikinci döneminin sonuna kadar bir anlaşmaya varılabileceği konusunda ihtiyatlı bir iyimserliğe sahip.

Trump'ın bu konudaki güvenine ve defalarca kez bununla ilgili yaptığı açıklamalara rağmen İsrail ile Hamas arasındaki savaşın korkunç görüntüleri insanların zihninde halen taze olduğu ve yıkıma uğrayan Gazze Şeridi'nin yeniden inşasının yıllar alacağı için Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı en azından yakın vadede Abraham Anlaşmalarına katılmaya ikna etmekte zorluklar yaşıyor. Ayrıca, Batı Şeria'daki İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerinin devam etmesi, bölgede Binyamin Netanyahu hükümetine olan güvensizliği artırdı.

Washington’da bulunan İsrail yanlısı bir düşünce kuruluşu olan Demokrasileri Savunma Vakfı'nın yönetici direktörü Jonathan Schanzer'in de belirttiği gibi, Gazze'deki yıkım ve sefalet manzaraları devam ettiği sürece Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin bu yönde herhangi bir adım atması zor.

F-35 savaş uçakları

Veliaht Prens’in Washington ziyareti, geçtiğimiz mayıs ayında Başkan Trump'ın Riyad’a yaptığı ziyaret sırasında açıklanan Suudi Arabistan ile ABD arasındaki 142 milyar dolarlık silah anlaşmasının ilerlemesine yardımcı olacak. Ancak, nihai pakete dünyanın en gelişmiş ve en güçlü savaş uçakları arasında yer alan F-35'ler de dahil edilirse, bu uçaklar ilk kez bir Arap ordusuna satılmış olacak. Bu da ABD savunma sanayisi için önemli bir adım. Bu gelişme, Arap ülkelerinden diğer ortakların da benzer formülasyonları daha kolay elde etmelerinin önünü açabilir.

Fakat F-35 uçaklarının Suudi Arabistan'a teslimatı, özelliklerine bakılmaksızın yıllar sürecek ve satış kısa vadede bölgesel güvenliği etkilemeyecek olsa da ABD'li yetkililer, Trump yönetiminin, özellikle Trump'ın Gazze'deki barış planının başarıya ulaşması için İsrail'in desteğine ihtiyaç duyduğu bir dönemde, İsrail'in komşuları üzerindeki niteliksel askeri üstünlüğünü bozmaktan kaçınmaya devam ettiğini düşünüyor.

sdfr
Veliaht Prens’in ziyareti, ABD'nin Suudi Arabistan ile silah anlaşmasını ilerletmeye yardımcı olacak (Reuters)

Bununla birlikte İsrail, Suudi Arabistan'a F-35 uçaklarının satışı için ABD'nin onayını, İsrail ile ilişkilerin tam normalleşmesi şartına bağlayarak baskı uyguladı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından hazırlanan bir istihbarat raporu, daha önce Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) benzer bir satışın önünü tıkayan başka bir endişeyi, F-35 teknolojisinin çalınabileceği veya BAE ve Suudi Arabistan ile yakın ilişkileri olan Çin'e bir şekilde aktarılabileceği iddiasını gündeme getirdi.

ABD’li yetkililer daha önce, F-35 teknolojisine koruma önlemleri getirme olasılığını tartıştılar. Ancak satış anlaşmasında nelerin korunacağı ve Pentagon'un istihbarat raporunda hangi önerilerin sunulduğu belirsiz kalmaya devam etti.

Savunma ortaklığı

F-35 anlaşmasının sonucu ne olursa olsun, Suudi Arabistan-ABD savunma ortaklığının Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington ziyareti sırasında önemli gelişmeler kaydetmesinin yanında ABD'nin Suudi Arabistan'a yönelik uzun süredir devam eden güvenlik taahhütlerine dayanarak, Trump yönetiminin mevcut siyasi ortamda ve İsrail'i tam olarak tanımadan Senato tarafından onaylanan ortak bir savunma anlaşmasına varamaması nedeniyle, ortaklığı derinleştiren bir yürütme anlaşmasının açıklanması bekleniyor. Ayıca Pentagon’un eski Körfez ve Arap Yarımadası İşleri Direktörü Elizabeth Dent'e göre İsrail'in hava saldırısına uğrayan Katar'ın güvenliğini garanti altına alan Trump'ın son yürütme emrinden daha güçlü bir anlaşmanın imzalanması da bekleniyor.

ABD-Katar ilişkileri, NATO üyesi olmayan müttefik statüsünden (Eski ABD Başkanı Jo Biden yönetimi tarafından silah ihracatını kolaylaştırmak için verilen bir statü) ABD’nin Katar topraklarına, egemenliğine veya kritik altyapısına yönelik herhangi bir silahlı saldırıyı kendi barışına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak değerlendirdiği bir statüye yükseltilmişse, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin derinliği ve gücü göz önüne alındığında, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın böyle bir başkanlık kararnamesinden daha önemlisini aradığına şüphe yok.

Daha güçlü ABD güvenlik garantileri, Suudi Arabistan'ın gelecekteki olası tehditlere karşı konumunu güçlendirecek. Bu tehditler arasında, sınır ötesi saldırıların yeniden başlaması ve Yemen’deki çatışmalar da yer alıyor. Suudiler bu avantajı, yeni saldırıları önlemek ve çatışmayı sona erdirmek için daha dengeli ve sürdürülebilir bir anlaşma oluşturmak için de kullanabilirler.

Sivil nükleer program

Veliaht Prens Muhammed bin Selman ve yardımcıları, ABD’yi Suudi Arabistan’ın sivil nükleer programını onaylamak için görüşmeleri ilerletmeye çağırdı. Bu girişim, Riyad’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığını garanti etmesine rağmen, ABD yetkililerini Suudi Arabistan’ın bu nükleer teknolojiyi nükleer silah geliştirmeye çalışmak için kullanıp kullanamayacağını tartışmaya itti.

Trump'ın birkaç ay önce Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyareti sırasında Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman Al Suud ve ABD Enerji Bakanı Chris Wright güvenlik, emniyet ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi programları, mesleki eğitim ve işgücü geliştirme, büyük reaktörler ve küçük modüler reaktörler için ileri nesil teknolojiler, uranyum arama ve madenciliği ve nükleer atıkların güvenli bertarafı gibi konuları görüştü. Ancak, önümüzdeki iki gün içinde Trump yönetiminin, Biden yönetiminin yaptığı gibi, Suudi Arabistan'ın nükleer program isteğini İsrail ile normalleşme ve nükleer silahların kontrol sistemi ile ilişkilendirmeye devam edip etmeyeceği henüz bilinmiyor.

afdrg
Suudi Arabistan’ın nükleer projesi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Washington'da Trump ile görüşmesindeki gündem maddelerinin başında yer alıyor (Reuters)

Ancak, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabalarında Suudi Arabistan ile ABD arasında güçlü bir iş birliği kurulmasıyla, Suudiler bir tür yerli zenginleştirme elde edebilir ve bu da diğer birçok ülkenin de nükleer enerjiyi kullanarak enerji sistemlerini çeşitlendirmeyi umduğu bir bölge için güvenli bir emsal teşkil edebilir.

Yapay zeka desteği

Washington, ABD’nin yapay zeka alanındaki hakimiyetini sürdürmeyi Trump yönetiminin en önemli önceliği olarak görüyor. Bu yarış, sadece esnek bir enerji kaynakları karışımı ve güvenli tedarik zincirleri değil, aynı zamanda küresel ortaklıklar da gerektiriyor. Suudi Arabistan da yapay zeka inovasyonunda küresel bir merkez olma konusunda benzer bir hedefe sahip olduğundan, ülkenin bol ve düşük maliyetli enerjisinin veri merkezlerine güç sağlamak ve yatırım çekmek için önemli bir kaynak olacağına kesin gözüyle bakılabilir.

Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı son ziyaret sırasında her iki ülkenin de yetkilileri, ülkelerinin hedeflerine katkıda bulunmak amacıyla yapay zeka ile ilgili anlaşmalar imzaladı. Bu imzaların ardından her iki taraf da Suudi Arabistan pazarının Amerikan teknolojisi için önemli bir arena olmaya devam etmesini sağlamak için çabalarını iki katına çıkarma taahhüdünde bulundu.

Bu hedefleri gerçekleştirmek için Suudi Arabistan’ın enerji altyapısını genişletmesi ve sadece petrole değil, farklı kaynaklardan da yararlanması gerekecek. Ülke, doğal gaz ve güneş enerjisine büyük yatırımlar yapmıştır ve nükleer enerji de gündemde.

Yatırımda yakalanan ivme devam ediyor

Suudi Arabistan'da düzenlenen ve ‘Çöldeki Davos’ olarak bilinen Geleceğe Yatırım Girişimi (FII) konferansından sadece üç hafta sonra, JP Morgan, Goldman Sachs ve BlackRock'un başkanları gibi ABD'nin önde gelen yöneticileri, Washington'daki John F. Kennedy Sahne Sanatları Merkezi yetkilileri tarafından hayati öneme sahip sektörlerdeki yeni yatırım fırsatlarını keşfetmek için düzenlenen bir forumda bir araya gelecek. Bu yatırım fırsatları arasında enerji, teknoloji, finansal hizmetler, altyapı ve sağlık hizmetleri yer alıyor. Forum, şirketleri bir araya getirmek için bir yatırım konferansı kapsamında bir ‘iş eşleştirme’ platformu olacak.

Bu sonuç, ekonomik bağların güçlendirilmesinin her iki ülke ve ekonomileri için faydalı olduğunu göstermeye çalışan her iki lider için de önemli. Aynı zamanda, Suudi Arabistan'ın bu yılın başlarında ABD ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yapma taahhüdünün yerine getirildiğinin de bir göstergesi. Bu hedef Trump'ın görev süresinin geri kalanında gerçekleştirilemese bile, yatırıma yoğun bir şekilde odaklanılması, ekonomik güvenliğin ulusal güvenliğin bir parçası olduğunu teyit ediyor.


Suudi Arabistan, dünyanın en gelişmiş savaş uçağı kulübünün 21. üyesi oldu

 Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
TT

Suudi Arabistan, dünyanın en gelişmiş savaş uçağı kulübünün 21. üyesi oldu

 Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)
Lockheed Martin tarafından Dubai Airshow'da sergilenen F-35 savaş uçağı (Şarku’l Avsat)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'a F-35 savaş uçakları satılmasını onayladığını açıklaması, krallığı dünyanın en gelişmiş savaş uçağına sahip 21. ülke haline getirdi.

Lockheed Martin, F-35 hayalet savaş uçağını ‘dünyanın en gelişmiş savaş uçağı’ olarak pazarlıyor ve uçağın artan kullanımını ve 21. yüzyılda modern hava savunma sistemlerinin bel kemiğini oluşturma yeteneğini gösteren rakamlar ve operasyonel veriler sunuyor.

Bin 255 uçak

Kasım 2025 itibarıyla en son istatistiklere göre, F-35 programı 20 katılımcı ülkeye genişlemiş ve bugüne kadar bin 255'ten fazla savaş uçağı teslim edilmiş.

zxcvf
F-35 savaş uçağının kokpiti (Şarku’l Avsat)

Rakamlar, Şarku’l Avsat'ın Dubai Airshow'da incelediği savaş uçağının yaygın olarak hizmete girdiğini, 50 hava ve deniz üssünün bu uçağı kabul etmek ve işletmek için faaliyete geçtiğini, 11 ülkenin ise kendi topraklarında bu uçağı fiilen kullandığını gösteriyor.

Lockheed Martin, 2035 yılına kadar Avrupa'da 700'den fazla F-35 savaş uçağının faaliyete geçeceğini tahmin ediyor. Aynı dönemde Hint ve Pasifik okyanuslarında ise 300'den fazla uçak faaliyete geçecek. Bu rakamlar, uçağın ABD müttefiklerinin askeri modernizasyon planlarında oynadığı önemli rolü yansıtıyor.

Çok rollü

Şirket, uçağını çok düşük radar izine sahip çok rollü bir savaş uçağı olarak tanıtıyor. Sunulan verilere göre, F-35'in gizlilik yetenekleri, simetrik kenarlara sahip aerodinamik tasarım, motorunun termal izinin azaltılması ve silah ve yakıtın gövde içinde ‘gizli’ bir konumda taşınmasıyla geleneksel sistemler tarafından tespit edilebilirliğini sınırlamasına dayanıyor.

gfg
F-35 savaş uçağı hakkında bilgi paneli (Şarku’l Avsat)

Teknik açıdan, savaş uçağı aktif elektronik taramalı dizi (AESA) radarı, dağıtılmış açıklık sistemi (DAS), elektro-optik hedef belirleme sistemi (EOTS) ve gelişmiş elektronik savaş yetenekleri dahil olmak üzere gelişmiş bir sensör setine sahip. ‘Veri füzyonu’ veya ‘sensör füzyonu’ özelliği, pilotun uçaktaki çeşitli sensörlerden gelen bilgileri tek bir entegre savaş alanı görüntüsünde toplamasına olanak tanıyarak karar verme hızını ve angajman etkinliğini artırıyor.

Kapsamlı savaş ağı

Lockheed Martin, F-35'in geniş bir savaş ağı içinde çalışmak üzere tasarlandığını ve diğer hava, kara ve deniz platformlarıyla eşzamanlı olarak görüntü ve veri alışverişi yapan güvenli bir iletişim ve bilgi platformu olarak işlev gördüğünü, böylece modern savaş alanlarında ‘ağ bağlantılı operasyonlar’ kavramını oluşturduğunu vurguluyor.

Uçağın güç kaynağı olan Pratt & Whitney F135 motoru, şirket tarafından ‘dünyanın en güçlü savaş uçağı motoru’ olarak tanımlanıyor ve 40 bin poundu aşan bir itiş gücü sağlıyor. Bu da uçağın ses hızını aşan bir süratte uçmasına imkân tanıyor; F-35, iç bölmelerinde tam silah ve yakıt yüküyle dahi Mach 1,6’ya yakın bir hıza ve uzun bir operasyonel menzile ulaşabiliyor.

Çeşitlendirilmiş cephanelik

Silahlandırma konusunda, F-35 hem gizlilik konfigürasyonunu korumak için iki iç bölmede hem de uygun operasyonel koşulların bulunduğu ortamlarda harici askı noktalarında çeşitli mühimmatları taşıyabiliyor. Toplamda 18 bin poundu aşan bir mühimmat kapasitesine sahip.

Veriler, uçağın artık dünya genelinde 16 hava kuvveti ve askeri hizmetin filolarının sabit bir parçası haline geldiğini gösteriyor. Hizmete girişinden bu yana 691 binden fazla sorti gerçekleştirdi ve birçok büyük uluslararası tatbikata katıldı. Bu veriler ışığında Lockheed Martin, F-35 programını ‘21. yüzyıl güvenliğinin en önemli dayanaklarından biri’ olarak sunuyor; programın kullanıcı tabanı Avrupa ile Hint-Pasifik bölgesinde genişlemeye devam ediyor.

Üç model

F-35, silahlı kuvvetlerin farklı ihtiyaçlarını karşılayan üç ana modelde üretiliyor: F-35A, geleneksel kalkış ve iniş kabiliyetine sahip olup esas olarak hava kuvvetleri için tasarlanmıştır. F-35B, kısa kalkış ve dikey iniş kabiliyetine sahiptir; kısa ileri üslerden, çıkarma gemilerinden ve helikopter taşıyan gemilerden operasyon için uygundur. F-35C, deniz kuvvetleri için uçak gemilerinden operasyon yapacak şekilde tasarlanmıştır ve daha büyük bir kanada, daha uzun menzile ve mancınıkla kalkış ile iniş halatlarına uygun iniş kabiliyetine sahiptir.