Suudi Arabistan Krallığı: Küresel dinamiklerde yükselen orta güç

Gulf Research Center (Körfez Araştırma Merkezi) adlı düşünce kuruluşunun kurucusu ve başkanı Dr. Abdulaziz Sager ve ekibinin Suudi Arabistan'ın son dış politika yönelimlerini analiz eden raporunun tam çevirisini sunuyoruz

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad (Reuters)
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad (Reuters)
TT

Suudi Arabistan Krallığı: Küresel dinamiklerde yükselen orta güç

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad (Reuters)
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad (Reuters)

Dr. Abdulaziz Sager 

Suudi Arabistan'ın Dış Politikası için Stratejik Öncelikler

Suudi Arabistan, ittifakları genişletmeyi ve daha fazla bağımsızlığı benimsemesiyle nitelenen, giderek daha güçlü hale gelen dış politikasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Suudi Arabistan politikasında son dönemde görülen yeniliklerin çoğunu anlamanın bir yolu da Suudi Arabistan'ın 2030 Vizyonu'nun penceresinden bakmak. Krallık, yenilik için daha elverişli bir ortamı teşvik etmek ve çeşitlendirme gündemini tamamlayan işgücü becerilerine yatırım yapmak için devam eden çabalarını sürdürüyor. Krallık, ekonomisini küresel enerji dönüşümüne ayak uydurabilecek şekilde yönlendiriyor ve Riyad'ı bölgesel ve küresel etkisini arttırarak ve dış bağlarını genişleterek çıkarlarını gözeten önemli bir orta güce dönüştürürken daha bağımsız bir dış politika izliyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan'ın küresel düzene ilişkin yapıcı ve gelişen bir bakış açısına sahip olduğu söylenebilir.

Krallığın dış politika öncelikleri arasında ekonomik etki alanını büyütmek, ilişkilerini genişletmek ve hızla çok kutuplu hale gelen dünyada gücünü yansıtmak yer alıyor. Bu hedeflere ulaşmak için çabalayan Riyad, son derece önemli diplomasi ve arabuluculuk girişimlerinde kendisini daha fazla ön plana çıkarıyor. Krallık, hem Suudi Arabistan'ın komşularıyla ilişkilerini geliştirmek hem de Ortadoğu içinde ve ötesinde uzun süredir devam eden çatışmaları çözmek için diplomatik girişimlere ağırlık veren bir dış politika izliyor. Riyad, geleneksel petrol işbirliğinin ötesine geçerek enerji, altyapı, finans ve teknolojiyi de kapsayan kapsamlı stratejik ortaklıklar kurarak küresel diplomasiye aktif bir şekilde katılıyor. Bu, geçmişteki ittifaklardan sapışa işaret ediyor ve Suudi Arabistan'ın dış politikasında daha pragmatik ve uyumlu bir duruşu ortaya koyuyor.

Değişen ittifaklar ve ortaya çıkan zorluklarla dolu bir ortamda Suudi Arabistan'ın stratejik yaklaşımı, küresel sahnede arabulucu ve "tarafsız" bir etki sahibi olarak oynadığı rolde kendini gösteriyor. Bu, Krallığın barış görüşmelerine ev sahipliği yapmasında ve bölgedeki çatışmalara diplomatik çözümler getirmedeki kararlılığında görülebilir. 2023'te Krallık, stratejik hizalanmalar ve küresel sahnede önemli bir diplomatik oyuncu olarak ortaya çıkma yılının bir parçası olarak bir dizi önemli küresel zirveye ev sahipliği yaptı.

Krallığın Bölgesel ve Uluslararası Sahnelerdeki Rolü

Küreselleşme ve birbirine bağlılıkla nitelenen bir çağda, bölgesel ortaklıklar ekonomik büyüme, siyasi istikrar ve kültürel alışverişin önemli itici güçleri olarak ortaya çıkıyor. Güvenliğini korumak ve bölgesel nüfuzunu kullanmak için hareket eden Krallık; Mısır, İran, İsrail ve Türkiye'yi dengeleyerek bölgede hayati bir rol oynuyor. Suudi Arabistan'ın bölgedeki çeşitli uzlaşma çabalarındaki rolü, Arap halkları için ilişkilerin güçlendirilmesi kampanyalarında itici güç görevi görüyor.

Farklılaşan çıkarlar ve çeşitli silahlı çatışmalarla boğuşan bölgede Krallık, yeni bir rota çizmek için yenilenmiş diplomatik beceriler ve incelikler gösterme çabalarını sürdürüyor. Krallık son olarak 9 Şubat 2024'te Mısır, Ürdün, BAE ve Katar dışişleri bakanlarının katılımıyla Arapların Gazze krizine ilişkin tutumunu geliştirmek üzere Riyad'da Bakanlar Toplantısı Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. Krallık için öncelik, Gazze'deki mevcut krizi sona erdirmek, ateşkese odaklanmak, İsrail'in Gazze'den çekilmesi ve Gazze'ye insani erişim. Riyad, İsrail de dahil, bölgede güvenlik ve istikrara giden tek yolun bir Filistin devletinin kurulmasından geçtiğine inanıyor.

Gazze'deki çabalarına ek olarak Suudi Dışişleri Bakanlığı, Kasım 2023'te Gazze'de bir ateşkesi desteklemek üzere uluslararası pozisyonları harekete geçirmek için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerine tur düzenleyen bakanlar komitesine liderlik etti. Krallık ayrıca durumu yatıştırmak ve uluslararası insani yardım çabalarına destek sağlamak amacıyla ileriye dönük yolları tartışmak üzere Arap ve İslam ülkelerindeki ortakları harekete geçirmek için Arap-İslam Olağanüstü Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. Zirve kapsamında Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'la İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ilk kez bir araya geldi.

Krallık diğer birçok bölgesel meselede de rolünü genişletti. Bu, Cidde'de Sudan Silahlı Kuvvetleri ve Hızlı Destek Güçleri temsilcilerini bir araya getirerek Sudan'daki çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan birkaç Sudan Barış Görüşmesi'ne ev sahipliği yapan Suudi Arabistan'ın, yabancı uyrukluların tahliyesini ve Sudan'da ateşkes sağlanması için arabuluculuk çabalarına öncülük etmesini de içeriyor. Ayrıca Eylül 2023'te Suudi Arabistan Riyad'da Husilerin liderliğindeki heyetlerle ateşkes görüşmeleri gerçekleştirdi ve Krallık, Yemen'de uzun zamandır süregelen savaşı sona erdirmek için kalıcı bir ateşkes müzakere etme çabalarını sürdürdü. En önemlisi, Krallık 19 Mayıs 2023'te 32. Arap Birliği Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı ve 10 yıldan uzun süredir ilk kez 22 Arap ülkesinin tamamından temsilciler katıldı. Zirve iki açıdan dikkat çekiciydi: Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın katılımı ve Suriye'nin Arap dünyasına yeniden entegrasyonu ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin ziyareti ve onur konuğu olarak katılımı.

Uluslararası düzeyde Suudi Arabistan, birkaç zirveye ve çeşitli uluslararası bloklarla bakanlar toplantısına ev sahipliği yaptı. Buna, iki bölge arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleştirilmesini ele alan 50 Afrikalı liderin katıldığı Suudi-Afrika Zirvesi de dahil. Genel olarak Krallık, Afrika ülkeleriyle ilişkilerini güçlendirmeyi, daha geniş ufuklara yaymayı ve çeşitli siyasi, ekonomik ve kalkınma alanlarında verimli ortaklıklar kurmayı amaçlıyor. Krallık ayrıca, Suudi Arabistan'ın 2030'a kadar sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için Karayip bölgesindeki ülkeler gibi uluslararası ortaklarla birlikte çalışma kararlılığını vurguladığı 2030 Vizyonu'na uygun olarak gelir kaynaklarını çeşitlendirme çabası bağlamında ilk Suudi-Karayip (CARICOM) Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı.

Suudi-Rus Ortak Komitesi, Ekim 2023'te Moskova'da düzenlenen 8. oturumunu gerçekleştirdi. Toplantı sırasında komite, iki ülke arasında enerji, ticaret, ekonomi ve yatırım dahil çeşitli kritik alanlarda işbirliğini geliştirme yolları üzerinde anlaştı. Riyad, Ekim 2023'te Körfez İşbirliği Konseyi (KİK)-Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) Zirvesi'ne ev sahipliği yaparak iki dinamik bölgeyi birbirine bağlama ve bloklar arası bağlantıyı genişletme yönündeki ortak hedefi vurguladı. Dikkat çekecek şekilde Krallık, 7 Ekim'de Gazze'de meydana gelen ve bölgenin değişken güvenlik ortamının bir kez daha altını çizen saldırıların hemen ardından gelmesine rağmen toplantıdan vazgeçmedi. Suudi Arabistan ayrıca Ağustos 2023'te yaklaşık 30 ülkeden ulusal güvenlik danışmanlarının katıldığı Ukrayna Krizi konulu Cidde Toplantısı'na ev sahipliği yaptı. Stratejik ve siyasi diyalogların devamı olarak Cidde, Temmuz 2023'te KİK-Orta Asya (C5) Zirvesi'ne ev sahipliği yaptı. Körfez ülkeleri, Orta Asya'da toplu ve bireysel olarak yeni diplomatik ve ekonomik bağlar kurarken, her iki bölge de enerjiyi, özellikle de yenilenebilir enerji kaynaklarını artan ilişkilerinin merkezine yerleştirdi.

Suudi-İran Yakınlaşması

Hiçbir şey Suudi Arabistan'ın bölgede gerilimi azaltmadaki kararlılığını İran'la yakınlaşması kadar net bir şekilde ortaya koyamaz. Süregelen gerginlikler ve bölgesel rekabet, ilişkilerin ilerletilmesinde dikkatli bir gözetim gerektiriyor ve bu nedenle Krallık ihtiyatla ilerliyor. İran'ın taahhütlerini yerine getirmemesi ve bölgede şiddet içeren davranış ve faaliyetlerde bulunmasına dair geçmişten gelen bir endişe var. Bu endişe, özellikle 7 Ekim'deki gibi son olaylar ve İran'ın Gazze Savaşı'ndaki tutumu ışığında, İran destekli Husi örgütünün Kızıldeniz'deki saldırıları ve gerginliği tırmandırması nedeniyle daha da arttı. Gazze'deki kriz, İran'ın Lübnan'da Hizbullah, Yemen'de Husiler ve Irak'ta İran yanlısı Şii milisler aracılığıyla bölgesel istikrar ve güvenliğe zarar verecek şekilde "direniş eksenini" sürdürme niyetinde olduğu gerçeğinin altını daha da çizdi.

Krallık aynı zamanda Tahran'la diyalog kanalını açık tutma ve gerilimin azalmasına önayak olabilecek iletişimi sürdürmekte de kararlı. Zaman içinde Suudi Arabistan, İran'ın Suudi Arabistan'ın bölgedeki güvenlik çıkarlarını güvence altına alan ve bunlarla çelişmeyen istikrarı bozucu çabalardan uzak durma kararlılığını göstermesini isteyecektir. Sürecin gerilimin azaltılmasından normalleşmeye doğru ilerlediğini görmek için Tahran'dan gelen stratejik düşüncede köklü bir değişikliğe ihtiyaç var.

Riyad'ın Pekin ve Washington'la İttifakları

Krallık, güvenlik ortağı olarak ABD'nin yerini hiçbir şeyin tutamayacağının farkında. Buna ek olarak Riyad, diğer güçlerle kurabileceği ittifakların sınırlarının da farkında. Suudi Arabistan'ın ulusal ve bölgesel çıkarlarını politikalarında ön planda tutma ve uluslararası düzeyde herhangi bir kampla özdeşleştirilmeme kararlılığı son yıllarda daha belirgin hale geliyor. Krallık, güvenlik ortağı olarak ABD'yi değiştirmenin bedelinin yüksek olduğunu biliyor ancak aynı zamanda fırsatların ve diğer ortaklarla ilişki kurmamanın, onlarla bağ kurmamanın veya stratejik ilişkileri güçlendirmemenin riskinin daha yüksek olduğunu da biliyor.

Krallık ayrıca ABD ve Çin arasında bir çekişme noktası haline gelmek istemiyor ve bunun kendileri için bir ya o, ya da öteki seçimi olmadığını açıkça belirtti. Pekin ya da Washington'dan biriyle ilişki kurmak bir kazan-kaybet durumu olarak görülmemeli. Krallığın kendi bakış açısından bölgesel güvenliği sağlamak için en iyi olanı yapmak öncelikli olacak. Bu durum İran-Suudi yakınlaşmasında kolaylaştırıcı olarak Çin'in seçilmesinde açıkça ortaya çıkmıştır. İran söz konusu olduğunda ABD'nin gerilimi azaltma cephesinde sonuç alamayacağını bilen Riyad, Suudi ulusal çıkarlarının merkezinde yer alan bir anlaşmayı sağlamak için Pekin'e başvurdu.

Suudi Arabistan'ın diğer güçlerle yakınlaşması, Körfez'de ABD'nin Körfez'e olan bağlılığına dair artan ve süregelen endişelerle de bağlantılı ki bu da Amerika'nın güvenlik rolüne olan güvenin azalmasına ve ABD-Körfez İşbirliği Konseyi ilişkilerinin gücünde giderek büyüyen bir uçuruma yol açıyor. Bu bağlamda Suudi Arabistan, örneğin Rusya ve Çin'le daha iyi bir anlayış geliştirme yönünde adımlar atıyor.

Krallığın ABD'yle ilişkilerine gelince, her iki ülke de 70 yılı aşkın süredir devam eden yakın işbirliğine dayanan köklü güvenlik ilişkilerine sahip. Ancak ABD'nin Krallığın ve Körfez ülkelerinin endişelerini dinlemeyi reddetmeyi sürdürmesi nedeniyle ABD-Suudi ilişkileri zaman zaman gergin bir hal alıyor. Körfez bölgesinde ve tüm Ortadoğu'da yükselen tansiyon göz önüne alındığında, tüm bunlar Krallığın son yıllarda bölgesel gerilimleri azaltma ve ilişkileri daha işbirlikçi bir zemine oturtma çabalarını baltalıyor. Dolayısıyla gerilimin daha da tırmanmasını önlemek için ABD'yle Riyad arasında net bir uyum sağlanması acil bir ihtiyaç. ABD, geniş Ortadoğu'da orta ve uzun vadeli güvenlik ortamı söz konusu olduğunda hâlâ en önemli aktör. Ancak son birkaç on yıldır izlediği tutarsız, dağınık ve kararlı olmayan politikalar bölgenin uzun vadeli istikrarını tehlikeye atıyor. Dahası, şu anda ABD bir kez daha Körfez'deki müttefiklerinin tavsiyelerini dikkate almıyor. Bu durumun değiştirilmesi gerekiyor, aksi takdirde iki taraf arasındaki görüş ayrılığı artmaya devam edecek. Suudi Arabistan ve Arap ülkelerinin çoğunluğu ABD'nin mevcut bölgesel stratejisinin öngörüsüz olduğuna ve istikrarını uzun vadede sürdüremeyeceğine inanıyor.

Çin söz konusu olduğunda, ekonomik işbirliği ve stratejik ortaklıklarda atılan olumlu adımları kabul etmekle birlikte, başta Suudi Arabistan olmak üzere KİK ülkeleri arasında Çin'in bölgesel istikrarda daha da etkili bir rol oynayabileceğine dair ortak bir inanç var. Büyük resme bakıldığında Çin, geleneksel politikasını yeniden şekillendirerek sadece kendi bölgesinde istikrar ve güvenliği dengelemekten çıkıp istikrarlı enerji akışını sağlamaya ve KİK'le yakınlaşma alanlarını genişletmeye çalışıyor. Krallık, Çin'i çatışmaların çözümüne ve bölgesel barışa önemli ölçüde katkıda bulunma potansiyeline sahip önemli bir küresel oyuncu olarak görüyor.

Aralık 2023'te gerçekleşen Çin-Suudi Arabistan-İran üçlü ortak komitesinin ilk toplantısında Çin, Riyad ve Tahran arasındaki ilişkileri geliştirme sürecini ilerletmek için üç öneri sundu. İlk öneri, Suudi-İran uzlaşma stratejisi kararının sürdürülmesinin ve iletişim ve işbirliği yoluyla karşılıklı güvenin geliştirilmesinin önemini vurguladı. İkinci olarak Pekin, halklar arası etkileşimin aktif bir şekilde araştırılmasında daha fazla ilerleme kaydedilmesini önerdi. Üçüncü olarak Çin, Ortadoğu'da dış müdahalenin reddedilmesi çağrısında bulundu. KİK ülkeleri Çin'in bölgedeki diplomatik rolünü yakından takip ediyor.

Çin'in diplomatik nüfuzuyla olumlu diyaloğun teşvik edilmesi ve istikrarın desteklenmesinde yapıcı bir rol oynayabileceği beklentisi var. Ancak Krallık, Çin'in bölgedeki diplomatik rolünü fazla abartmamalı. Bu aşamada Çin'in "bölgesel istikrar sağlayıcı" olarak hareket etmeye ve bölgede ve daha geniş anlamda Ortadoğu'da daha geniş bir diplomatik rol üstlenmeye gerçekten hazır olup olmadığı henüz belli değil.

BRICS Üyeliği

BRICS'e dahil olma yönündeki adım aynı zamanda Suudi Arabistan'ın bölgenin küresel kalkınmasını ve ekonomik işbirliğini desteklemek üzere güçlü ekonomik ortaklıklar geliştirmek ve inşa etmek için diplomatik çaba sarf etmedeki tutumunu da vurguluyor. Krallık'tan gruba üyeliğinin statüsü konusunda resmi bir teyit gelmemiş olsa da bu genişleme BRICS içinde jeopolitik ve ekonomik gündemlerin giderek daha fazla örtüştüğüne işaret ediyor. Bu, Suudi Arabistan'ın istikrarlı enerji piyasalarını korumak için güvenilir bir enerji ortağı olarak sağlamlaştırılmasını da içeriyor. BRICS'in genişlemesi aynı zamanda dünyayı yönlendirme kuvvetini güçlendirmek için Güney-Güney işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor. Krallık için BRICS üyeliği yeni işbirliği mekanizmaları getirecek, kalkınma amaçlı rolünü daha da güçlendirecek ve Küresel Güney ülkeleriyle siyasi ve ekonomik işbirliğini genişletmek için ek bir platform sağlayacak.

Suudi Arabistan için BRICS üyeliği başka ittifak seçenekleri sunacak olsa da bu, ittifaklarını daha da doğuya kaydırdığını göstermeyecek. BRICS'in BRICS+ formatına genişlemesi, BRICS'i gelişmekte olan dünyada uzlaşma ve diyalog için potansiyel olarak daha cazip bir kurum haline getiriyor. Suudi Arabistan gibi ülkelerin de dahil olmasıyla, küresel düzenin Batı'nın gözünde geleneksel olarak "kabul edilebilir" ortakların ötesine geçmesi mümkün. Jeopolitik fırsatını değerlendiren Suudi Arabistan, BRICS+ ülkeleri gibi, bu ivmeyi yükselen ve gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç ve gereksinimlerini daha iyi temsil edebilecek mekanizmalar yaratma potansiyelini keşfetmek için kullanıyor.

Bu nedenle BRICS'in genişlemesi, son 70 yıldır var olan küresel düzenin çok taraflı sistemini yıkmaya yönelik kasıtlı bir girişimden ziyade daha sembolik görülmeli. Krallık için özellikle ABD'yle güçlü bir ittifakı sürdürmek hâlâ temel dış politika gündem maddesi. Buna ek olarak Krallık, G20 gibi gruplardaki hayati konumunun da farkında ve bunun herhangi bir şekilde etkilenmesini engelleyecek. Küresel Güney'in yeni bir tür şeffaf ve kapsayıcı çok taraflı işbirliği talep ettiğine dair işaretler var. BRICS böyle bir işbirliğinin test edilebileceği bir mekanizma.

Sonuç

21'inci yüzyılın jeopolitik manzarası, geleneksel küresel güçlerin hakimiyetine meydan okuyan yükselen güçlerle birlikte potansiyel bir dönüşümsel değişime tanıklık ediyor. Bu bağlamda Suudi Arabistan Krallığı, yeni bir dünya düzeninin hatlarının şekillenmesine katkı sağlayan ve önemi giderek artan bir oyuncu olarak ortaya çıkıyor. Krallığın daha geniş bölgesel ve uluslararası angajmanının merkezinde ekonomik devletçiliğin önceliği göz ardı edilemeyecek bir husus. Suudi Arabistan geçmişin jeopolitik stratejilerini tekrarlamak yerine, bağlanabilirlik ve daha geniş pazarlara ve ağlara erişim üzerine kurulu yeni jeoekonomik stratejiler geliştiriyor. Genel olarak, Suudi Arabistan kendisini küresel ilişkilere esnek ve pragmatik bir yaklaşımla yaklaşan etkili bir oyuncu olarak görüyor. Krallık, önemli diplomatik ağlarda söz sahibi olma ve gelişen küresel düzende etkili olma arzusunda.

Independent Türkçe



Suudi Dışişleri Bakanı, Gambiya'daki İslam Zirvesi Konferansında Suudi Arabistan heyetine başkanlık ediyor

 Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan (Şarku'l Avsat)
TT

Suudi Dışişleri Bakanı, Gambiya'daki İslam Zirvesi Konferansında Suudi Arabistan heyetine başkanlık ediyor

 Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan (Şarku'l Avsat)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan (Şarku'l Avsat)

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah, İslam Zirvesi Konferansı'nın "Sürdürülebilir Kalkınma İçin Diyalog Sırasında Birlik ve Dayanışmayı Teşvik Etme" başlıklı toplantısına katılmak ve Krallığın on beşinci oturuma katılan heyetine başkanlık etmek üzere bugün (Cumartesi) Gambiya'nın başkenti Banjul'a geldi.

Dışişleri Bakanı, ülke liderleri ve İslam İşbirliği Teşkilatı ülkelerinin temsilcileriyle, Filistin meselesi ile Gazze Şeridi ve çevresindeki gelişmeler başta olmak üzere İslam ülkelerini ilgilendiren pek çok konuyu görüşecek. Dışişleri Bakanı, Krallığın 14. oturum başkanlığının ardından, zirvenin gerçekleştirilecek 15. oturumunun başkanlığını Gambiya'ya devredecek.


Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, Kıdemli Âlimler Konseyi'nin izin almadan hacca gitmenin caiz olmadığına ilişkin bildirisini takdirle karşıladı

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, Kıdemli Âlimler Konseyi'nin izin almadan hacca gitmenin caiz olmadığına ilişkin bildirisini takdirle karşıladı
TT

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, Kıdemli Âlimler Konseyi'nin izin almadan hacca gitmenin caiz olmadığına ilişkin bildirisini takdirle karşıladı

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, Kıdemli Âlimler Konseyi'nin izin almadan hacca gitmenin caiz olmadığına ilişkin bildirisini takdirle karşıladı

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, Suudi Arabistan’daki Kıdemli Âlimler Konseyi'nin izin almadan hacca gitmenin caiz olmadığına ilişkin bildirisini takdirle karşıladı.

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi Genel Sekreteri Dr. Kutub Mustafa Sano yaptığı açıklamada, söz konusu bildirinin, şer'i hukukun genel ilkeleri çerçevesinde ele alınan evrensel içtihat kurallarıyla desteklendiğini ifade etti. Sano bildirinin, zararı oluşmadan önce ve oluştuktan sonra defetmenin gerekliliğini öngören, zararı önlemeyi menfaat sağlamaya önceleyen, genel zararı önlemek için özel zarara katlanmayı öngören ve bundan kaynaklanan sonuçları dikkate alan hikmetli ve hukuki bir bildiri olduğunu ifade etti. Söz konusu bildirinin aynı zamanda doğru olan hususta yöneticiye itaat etmenin gerekliliğine, ona karşı gelmenin haramlığına, yüce şeriatın korumak ve tesis etmek için geldiği beş zorunlu menfaati (din, nesil, can, mal ve akıl) dikkate aldığına işaret eden Sano, bunları ihlal eden ya da bozan her şeyi ortadan kaldırmanın zorunluluğunu dile getirdi. Sano, “Bu çağda hac izini alınmamasından kaynaklanan ciddi zararlar ve çoklu riskler söz konusudur” dedi.

SPA'da yer alan habere göre Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi, üyeleri ve uzmanlarıyla birlikte bu bildiriyi tamamen desteklediğini ve tüm Müslümanları burada yer alan hükme, yani ilgili makamlardan izin almadan hacca gitmenin kabul edilemezliğine uymaya çağırdıklarını vurguladı. İslam dünyasında önde gelen alimlerin, imamların ve vaizlerin bu bildiriyi yayması gerektiğini dile getiren Akademi, elden ele dolaştırarak Müslümanların bu bildiriye uymaya teşvik edilmesinin herkesin üzerine düşen bir görev olduğunu kaydetti. Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi aynı zamanda, bu bildiriyi ihlal etmenin hukuki sonuçlarından ve failinin günahından da söz edilmesini istedi.

Uluslararası İslam Fıkıh Akademisi ayrıca, Suudi Arabistan'a, hükümetine ve halkına; İki Kutsal Cami’ye gösterdikleri büyük özen, itina ve hizmetlerin yanı sıra, hacılar, umreciler ve ziyaretçiler de dahil olmak üzere İki Kutsal Cami’ye giden misafirlere sağladığı büyük olanaklar için en içten teşekkürlerini sundu.


Suudi Arabistan Filistin halkının haklarını elde etmesine verdiği desteği yineledi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
TT

Suudi Arabistan Filistin halkının haklarını elde etmesine verdiği desteği yineledi

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)
Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Riyad'da kabul etti. (SPA)

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Muhammed bin Selman bin Abdulaziz, dün (Pazartesi) Riyad'da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) özel toplantısı çerçevesinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı kabul etti.

Görüşmede iki taraf Gazze ve çevresinde artan askeri gerilimi, sivillerin hayatını ve bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden kötüleşen durumu ele aldı. Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın devam eden gerilimi durdurmak ve bölgede yayılmasını önlemek için tüm uluslararası ve bölgesel taraflarla iletişim kurma çabalarını ve Filistin halkının zorla yerinden edilmesine yönelik çağrıları kategorik olarak reddettiğini vurguladı.

Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın Filistin halkının onurlu bir yaşam için meşru haklarını elde etmesi, umut ve özlemlerini gerçekleştirmesi, adil ve kalıcı bir barışa ulaşması için sürekli desteğini yineledi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA’nın bildirdiğine göre Abbas görüşme sırasında Suudi Arabistan'a ‘Filistin halkının haklarına, özellikle de başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurulmasına verdiği destek ve tüm uluslararası forumlarda Filistin davasını destekleme çabaları ile ister Gazze Şeridi'nden ister Batı Şeria'dan olsun, herhangi bir Filistin vatandaşının yerinden edilmesini kategorik olarak reddettiğini’ vurgulayan kararlı tutumundan dolayı büyük takdir duyduğunu ifade etti.

Abbas, İsrail'in Kudüs de dahil olmak üzere Batı Şeria'daki tehlikeli hamlelerine değinerek, “İsrail'in Refah'ı işgal etme tehlikesinin Filistin halkı için bir felakete yol açacağı” uyarısında bulundu. Şarku’l Avsat’ın WAFA'dan aktardığı habere göre Abbas, iki milyonu Gazze'de olmak üzere yaklaşık 6,4 milyon mülteciye yardım ve destek sağlayan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nı (UNRWA) desteklemeye devam etmenin önemini vurguladı.

Muhammed bin Selman ayrıca Pakistan Başbakanı Muhammed Şahbaz Şerif, Malezya Başbakanı Enver İbrahim, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron'ı ayrı ayrı kabul etti.

Görüşmelerde ikili ilişkilerin boyutları, Suudi Arabistan ile dört ülke arasındaki iş birliği alanları ve bunları geliştirmek için umut verici fırsatlar gözden geçirildi. Ayrıca ortak çıkarları ilgilendiren son bölgesel ve uluslararası durumlar ele alındı.

Muhammed bin Selman, Blinken ve Cameron ile Gazze Şeridi ve çevresindeki gelişmeleri ve askeri operasyonları durdurma ve bunların güvenlik ve insani yansımalarıyla başa çıkma çabalarını ele aldı.


Blinken Ortadoğu turunun ilk durağı Suudi Arabistan'da

Blinken, Riyad Uluslararası Havalimanı'nda (AFP)
Blinken, Riyad Uluslararası Havalimanı'nda (AFP)
TT

Blinken Ortadoğu turunun ilk durağı Suudi Arabistan'da

Blinken, Riyad Uluslararası Havalimanı'nda (AFP)
Blinken, Riyad Uluslararası Havalimanı'nda (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Arap ortaklarıyla savaş sonrası Gazze'deki durumu görüşmeyi amaçlayan geniş bir Ortadoğu turunun ilk durağı olarak bugün (Pazartesi) Suudi Arabistan'a geldi.

Reuters'in haberine göre ziyaret aynı zamanda, Gazze'de kötüleşen insani durumun iyileştirilmesi için ABD Başkanı Joe Biden'ın talep ettiği somut adımları atması konusunda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya baskı yapmayı da amaçlıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığından üst düzey bir yetkili, Blinken'in üst düzey Suudi yetkililerle Riyad'da görüşmesinin beklendiğini belirtti. Blinken ayrıca savaş sonrası Gazze Şeridi'nin yönetim şekli hakkında daha fazla müzakerelerde bulunmak üzere Katar, Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün dışişleri bakanları ile kapsamlı bir toplantı gerçekleştirecek.


Kıdemli Âlimler Konseyi: İzin almadan hacca gitmek caiz değildir

Kıdemli Âlimler Konseyi: İzin almadan hacca gitmek caiz değildir
TT

Kıdemli Âlimler Konseyi: İzin almadan hacca gitmek caiz değildir

Kıdemli Âlimler Konseyi: İzin almadan hacca gitmek caiz değildir

Suudi Arabistan'daki Kıdemli Âlimler Konseyi, Hac vizesi alma zorunluluğunun ve kutsal beldelere gidenlerin bunu yerine getirme taahhüdünün şeriatın gerektirdiği maslahata uygun olduğunu açıkladı. Konsey, şeriatın, maslahatları iyileştirmek, çoğaltmak, kötülükleri önlemek ve azaltmak için geldiğini teyit etti. Vize almadan hacca gitmenin caiz olmadığını belirten Konsey, bunu yapanın günahkâr olduğunu, vize almaya gücü yetmeyenin de hacca güç yetiremeyen kimse kategorisinde değerlendirileceğini ifade etti.

Kıdemli Âlimler Konseyi tarafından dün (Cuma) yapılan açıklamada, İçişleri Bakanlığı, Hac ve Umre Bakanlığı, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi İşlerinden Sorumlu Genel Başkanlığı temsilcilerinin vizenin olmaması durumunda karşılaşılacak zorluklar ve risklerle ilgili olarak sundukları bilgilere yer verildi.

Konsey, Hac vizesi alma zorunluluğunun, İslam şeriatının insanların ibadetlerini yerine getirmelerini kolaylaştırmak ve onları zorluklardan kurtarmak için öngördüğü şeylere dayandığını belirtti. Hac izni alma zorunluluğunun, hacılardan oluşan bu büyük kalabalığın huzur ve güven içinde ibadetlerini yerine getirmesini sağlayacak şekilde düzenlenmesi amacıyla getirildiğini ifade eden Konsey, bunun Şer'i delil ve kurallarla belirlenen geçerli bir yasal amaç olduğunu belirtti.

Kıdemli Âlimler Konseyi, Hac vizesi alma zorunluluğu ve kutsal mekanları ziyaret edenlerin bunu yapma taahhüdünün şeriatın gerektirdiği maslahata uygun olduğunu belirtti. Zira Hac organizasyonuyla ilgilenen devlet kurumları, izin verilen hacı sayısına göre güvenlik, sağlık, konaklama, iaşe ve diğer hizmetler de dahil olmak üzere çeşitli yönleriyle hac sezonunun planını yapıyor. Hacıların sayısı izin verilene uygun olduğunda, hacılara sağlanan hizmetlerin kalitesinin de artacağını ifade eden Konsey, böylece hacıların büyük zarar görmelerinin önleneceği, ölüme yol açan kalabalık ve izdiham risklerinin azalacağını belirtti.

Hac için vize alma zorunluluğunun yöneticiye itaat etmek olduğunu belirten Kıdemli Âlimler Konseyi, vize alma zorunluluğuna uyulmaması durumunda hacıların güvenliğini ve sağlığını etkileyen büyük zararlar ve çoklu riskler hakkında bilgilendirildiğini belirtti. Konsey’e göre bu durum şu hususu açıklığa kavuşturuyor: İzinsiz hac yapmak, sadece bundan kaynaklanan zararla sınırlı değildir. Hacı kendisi de zarar görse, bu zarar sisteme bağlı kalan diğer hacıları da kapsar. İhmalkârlıkla verilen zararın küçük günahtan daha büyük günah olduğu şeriatta belirtilmiştir.

Bu noktada Konsey, vize almadan hacca gitmenin caiz olmadığını, bunu yapanların günahkâr sayıldığını, çünkü sadece kamu yararını sağlamak için verilen yöneticinin emrini ihlal ettiğini yineledi.

Kıdemli Âlimler Konseyi tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Tüm Müslümanlara Yüce Allah'tan korkmalarını söylüyoruz. Özellikle Allah'ın evini haccetmek isteyenlere, bu büyük ibadeti yerine getirirken Allah'tan korkmalarını, haclarını korumalarını, bu ibadeti güvenlik, kolaylık ve huzur içinde yerine getirmelerini sağlamak için çıkarılan yönetmelik ve talimatlara uymalarını tavsiye ediyoruz.”


Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı sahte hac şirketlerine karşı uyardı: Hac vizesi olmadan hac ibadeti yapılamaz

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı sahte hac şirketlerine karşı uyardı: Hac vizesi olmadan hac ibadeti yapılamaz
TT

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı sahte hac şirketlerine karşı uyardı: Hac vizesi olmadan hac ibadeti yapılamaz

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı sahte hac şirketlerine karşı uyardı: Hac vizesi olmadan hac ibadeti yapılamaz

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı'ndan resmi bir kaynak, Hac ibadetini yerine getirmek isteyenleri, 2024 yılı için bazı ülkelerde sosyal medya siteleri aracılığıyla reklamını yapan sahte Hac kampanyalarına kanmamaları konusunda uyardı. Kaynak, Hac ibadetini yerine getirmek için Suudi Arabistan’a gelmenin ancak Suudi Arabistan'daki ilgili makamlar tarafından verilen veya Hac işleri ofisleri aracılığıyla diğer ülkelerle koordineli olarak verilen Hac vizesi almakla mümkün olduğunu açıkladı. Kaynak ayrıca, resmi Hac ofisleri olmayan ülkeler için Nusuk platformu aracılığıyla bu vizenin alınabileceğini ifade etti.

Kaynak, Hac ve Umre Bakanlığı’nın sosyal ağlarda cazip fiyatlarla hac organize ettiğini iddia eden sahte hesapların yanı sıra, şirket ve kampanya reklamlarını da izlediğini belirtti. Bu tür kampanya ve şirketlerle karşı dikkatli olunması çağrısında bulundu.

Bu bağlamda Hac ve Umre Bakanlığı, Irak Hac ve Umre Bakanlığı'nın Irak makamlarıyla iş birliği içerisinde ticari hac turu düzenleyen 25'ten fazla sahte şirketin faaliyetlerinin durdurulması için gösterdiği çabaları takdirle karşıladı. Ayrıca bu yasadışı olguyla mücadelede tüm ülkeler tarafından sarf edilen çabaları da övdü.

Daha önce yaptığı açıklamada Umre, turizm, çalışma, aile ziyareti, transit geçiş ve diğer vize türlerinin sahibine Hac ibadetini yerine getirme niteliği kazandırmadığını belirten Bakanlık, herkesi Hac ibadetini organize eden resmi makamlar tarafından yürütülen yönetmelik ve kanunlara uymaya, hayali şirket ve ofislere kanmamaya çağırdı.

Bakanlık söz konusu sahte şirket ve kampanyaların reklamlarını sürekli olarak takip ediyor. Bunlarla mücadele etmek, raporlamaya katkıda bulunmak ve izinsiz hac olgusunu azaltmak için çalışmak üzere herkesten iş birliği yapmasını bekleyen Bakanlık, internet sitesi ve çeşitli sosyal ağlardaki kanalları aracılığıyla herkesi resmi bilgi edinmeye davet ediyor.


20'nci Suudi yardım uçağı Ukrayna halkına ulaştı

Suudi yardımı Ukrayna sınırı yakınındaki Polonya havaalanına akmaya devam ediyor (SPA)
Suudi yardımı Ukrayna sınırı yakınındaki Polonya havaalanına akmaya devam ediyor (SPA)
TT

20'nci Suudi yardım uçağı Ukrayna halkına ulaştı

Suudi yardımı Ukrayna sınırı yakınındaki Polonya havaalanına akmaya devam ediyor (SPA)
Suudi yardımı Ukrayna sınırı yakınındaki Polonya havaalanına akmaya devam ediyor (SPA)

Polonya'nın Ukrayna sınırına yakın Rzeszow Havalimanı'na gönderilen Suudi yardımı, Polonya sınırından Ukrayna'ya gönderiliyor.

Kral Salman Yardım Merkezi (KSRelief) tarafından gönderilen 20'nci Suudi yardım uçağı, Krallığın Ukrayna halkına yaptığı yardım kapsamında elektrikli aletlerin de bulunduğu toplam 50 ton yük taşıyan 20'nci Suudi yardım uçağı dün (Salı) havalimanına ulaştı.

Bu yardım, dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi ve yaşadıkları çeşitli kriz ve sıkıntılardan etkilenen insanların, yanında olduğu bilinen Suudi Arabistan'ın tarihi rolü çerçevesinde gerçekleşiyor.


Kral Selman: Bayram şefkat, sevgi ve hoşgörünün anlamlarını bünyesinde barındırır

Kral Selman bin Abdülaziz (Şarku'l Avsat)
Kral Selman bin Abdülaziz (Şarku'l Avsat)
TT

Kral Selman: Bayram şefkat, sevgi ve hoşgörünün anlamlarını bünyesinde barındırır

Kral Selman bin Abdülaziz (Şarku'l Avsat)
Kral Selman bin Abdülaziz (Şarku'l Avsat)

İki Kutsal Caminin Bekçisi Kral Salman bin Abdülaziz, "karşılıklı sevgi, şefkat, sevgi ve hoşgörü anlamlarının somutlaştığı" Ramazan Bayramı münasebetiyle vatandaşları, sakinleri ve dünyanın her yerindeki Müslümanları tebrik etti.

Kral Selman, Ramazan Bayramı vesileyle yaptığı konuşmada, Allah'ın Suudi Arabistan'a, söz birliği bereketi, safların birliği, İki Kutsal Camiye ve onların hacılarına, Umre yapanlara ve ziyaretçilerine hizmet etme şerefi de dahil olmak üzere birçok nimet bahşettiğini söyledi. Kurucu Kral Abdulaziz bin Abdul Rahman'ın Allah ona rahmet etsin- yoluna devam eden oğulları, kendisinden sonra bu mübarek ülkenin hükümdarlarıdır.

Mübarek Ramazan ayında milyonlarca hacıya kolaylık ve rahatlıkla umre ibadetlerini yapabilme imkanını veren Allah'a hamdolsun. Onun sayesinde ve daha sonra devlet kurumlarının Allah'ın misafirlerine hizmet etmek, ibadetlerini yerine getirmelerini kolaylaştırmak için gösterdikleri sürekli çabalarla, Allah'tan bizden ve onlardan hayırlı amelleri kabul etmesini niyaz ediyoruz.

İki Kutsal Caminin Sorumlusu konuşmasına şöyle devam etti: "Bu yıl Ramazan Bayramı'nı karşılarken, Filistin halkına yönelik saldırıların durdurulmasının, güvenli insani yardım koridorlarının sağlanmasının ve tüm ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayarak acılarına son verilmesinin, bağımsız devletlerini kurmak ve güvenlik içinde yaşamak da dahil olmak üzere meşru haklarının verilmesi gerekliliğini teyit ediyoruz.”


Suudi Arabistan Veliaht Prens'in bağlılık sözünün 7’nci yıldönümünü kutluyor

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (SPA)
TT

Suudi Arabistan Veliaht Prens'in bağlılık sözünün 7’nci yıldönümünü kutluyor

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (SPA)
Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman (SPA)

Bender bin Abdurrahman bin Mamer

Biatın yedinci yıldönümü, izlenmesi zor olan hızlı dönüşümlerin eşlik ettiği bir dizi başarının ardından geldi. Ancak bunların hepsi Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından ortaya konan Vizyon 2030 kapsamında ‘geleceğin devletini inşa etmeye’ katkıda bulunuyor. Kuşkusuz onun arkasında Suudi halkının liderliğin vizyonuna olan inancı ve belirlenmiş hedefler, net yöntemlerle düzenlemeler, yasalar ve yapısal reformlarla kalkınma çarkını döndürmek için çalışması var.

Muhammed bin Selman veliaht prens olduktan birkaç ay sonra Suudi halkına yönelik duygularını şu sözlerle ifade etmişti: “Ben 20 milyon insandan biriyim. Onlar olmadan ben bir hiçim ve hepsinin en düşük ve en zayıf örneğiyim. Beni motive eden ve ileriye iten onlar...” Muhammed bin Selman bu cümleleri kurarken sanki dedesi Kral Abdulaziz'in şu sözünü hatırlatıyordu: “Ben önce Allah'la güçlüyüm, sonra imanımla, sonra da halkımla… Onlarla tek bir birey olarak yürürüm. Kendimi onlara tercih etmem ve sadece onlar için iyi olanı takip ederim...”

Üç asır önceki kuruluşundan bu yana Suudi devleti, başka güçlerden ithal edilmiş, klonlanmış veya dayatılmış bir sistem olmayan siyasi sisteminin özgünlüğü ile karakterize edilmiştir. Dahası, bir boşluktan fırlamamış veya farklı bir ortamda ortaya çıkmamış, aksine tarihi köklerden, İslami derinlikten ve saf Arap mirasından ve ortamından kaynaklanmıştır.


Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Singapurlu mevkidaşı ile iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan (SPA)
TT

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Singapurlu mevkidaşı ile iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesini görüştü

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan (SPA)
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan (SPA)

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan bin Abdullah, bugün bakanlığın Riyad’daki genel merkezinde Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan ile görüştü.

Görüşmede, iki dost ülke arasındaki ilişkilerin her alanda desteklenme ve geliştirilmesine yönelik yollar gözden geçirildi.

Bakanlar, tüm bölgesel ve uluslararası ortak çıkar konularının yanı sıra, her iki ülkenin çıkarlarına hizmet edecek şekilde ikili koordinasyonu yoğunlaştırma yollarını da tartıştı.

dfeb
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Singapur Dışişleri Bakanı Dr. Vivian Balakrishnan (SPA)