Erdoğan: Suriye’deki ABD-YPG devriyeleri kabul edilemez

Erdoğan: Suriye’deki ABD-YPG devriyeleri kabul edilemez
TT

Erdoğan: Suriye’deki ABD-YPG devriyeleri kabul edilemez

Erdoğan: Suriye’deki ABD-YPG devriyeleri kabul edilemez
Donald Trump Başkanlığında Cumhuriyetçi programın referandumu niteliğinde gerçekleşecek Amerikan ara seçim sonuçları merakla bekleniyor.
Gözler seçimin sonucunu etkileyecek bazı vilayetlere çevrilmiş durumda. Zira bu sonuçlar alışık olunmayan Başkan’ın performansına seçmenin ne derece razı olduğunu gösterecek.
Son on yıldır ABD seçimlerde böyle bir siyasi kutuplaşmaya şahit olunmadı. Kongre ve Temsilciler Meclisi seçimleri ülkede hoşnutsuzluk halinin bir takım seçkinlerin kullandıkları basın ve sosyal medya balonu olup olmadığını ortaya çıkaracak. Ya da, Başkan Trump’ın sık sık popülist olarak nitelenen söylemi ve ekonomi politikaları, kamuoyu yoklamaları ve uzman beklentilerini bir kez daha şaşırtacak.
Seçmenler sandık başına gitmeden birkaç gün önce, ABD hükümeti, işsizlik oranının son yirmi yıldaki en düşük seviyesi olan 3,7 puan ile sabit kaldığını açıkladı. Yine ücretlerin iyi bir hızla yükseldiği, tüketici güveninin artarak ekonomik büyümeyi hızlandırdığı ve işverenleri iş alımlarına teşvik edildiği de belirtildi. Bununla birlikte Başkan Trump, miting konuşmalarında ekonomik başarılar yerine DEAŞ üyelerinin içinde olabileceği Ortadoğuluları da kapsayan yasadışı göçmenlik tehdidi üzerinde yoğunlaşmayı tercih etti.
Trump, Cuma gecesi Batı Virginia'daki seçim mitinginde "Neden ekonomi hakkında konuşmuyor, hep göç konvoyu hakkında konuşuyor? diye soruyorlar" dedi. “Ekonomiden bahsedebiliriz, herkes ekonomi performansımızın iyi olduğunu biliyor. Ama ekonomi hakkında konuşmak bazen heyecan verici olmuyor” diyen Başkan, ekonomik büyüme üzerine kurduğu bir önceki seçim stratejisine ara vermiş görünüyor. Washington Post ve ABC tarafından yapılan bir anket, Amerikalıların üçte ikisinin ve kayıtlı seçmenlerin yüzde 71'inin ABD ekonomisini “iyi” veya “mükemmel” olarak değerlendirdiğini gösterdi.
Trump, ekonomi hakkında övgüde bulunmak yerine açık kapı ve yasa dışı göç konularında korkutucu bir üslup kullanmayı tercih ediyor. Trump’ın yapmaya çalıştığı şey Demokratların 2016’da yakaladıkları eyaletlerdeki ilerlemelerini engellemek. Son yapılan anketlere göre Demokratlar Temsilciler Meclisi’ndeki ağırlıklarını sürdürecekler, Cumhuriyetçiler ise Senato üzerindeki egemenliklerini koruyacaklar hatta arttıracaklar. Aşağıda ara seçimlerle ilgili üç senaryo bulunuyor.
1- Demokratlar Temsilciler Meclisi’ni yeniden ele geçirecekler
Seçim sonuçlarında beklenen Cumhuriyetçilerin Senato’daki çoğunluklarını korumaları, Temsilciler Meclisi’nin ise Demokratların elinde kalmasıdır. Bu durumda Demokratlar “Obamacker” adıyla bilinen sağlık sistemini genişletmek, büyük şirketlerden vergi almak ve mali kurumlar hakkında katı düzenlemeler yapmak konusunda çalışacaklardır.
Bu senaryoya göre Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde bulunduran Demokratlar, Cumhuriyetçilerin “Yeniden Büyük Amerika için” programını engellemeye çalışacaklar. Bunlar arasında çocukların sınırda ebeveynlerinden ayrıldığı göç politikaları, Barack Obama döneminde onaylanan çevre politikalarının iptal edilme talebi yer alıyor. Ancak bunların en önemlisi, Kasım ayında Kongre’nin yeniden toplanmasıyla oylanacak olan kamu bütçesi oylaması olacak. Zira bütçe oylaması Meksika ile sınır duvarının yapılmasını doğrudan ilgilendiriyor.
Ancak diğer tartışmalı konular yıl başından önce Kongre üyeleri yenilenip göreve başlayıncaya kadar gündeme gelmeyecek. Washington’da Körfez Arap Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı Hüseyin Aybiş, “Demokratlar, Senato desteğini alamayacakları için bazı yasaları geçiremeyecekler dolayısıyla öncelikle Trump idaresi için olumsuz bir rol oynayacaklar” dedi. Araştırmacı Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Kongre’nin son iki yıldır, Rusya’ya yaptırımları gibi Trump’ın tutumunu bozan kararlar dışında Beyaz Saray’ın uzantısı gibi çalıştığını söyledi.
Trump bu senaryoya karşı kendini hazırlamaya başladı ve Temsilciler Meclisi’nde kayıp yaşayabileceklerini itiraf etti. Geçtiğimiz hafta Başkan, muhaliflerine gönderilen bombalı paketler ile 11 kişinin hayatını kaybettiği Sinagog saldırısına dikkat çekti. Trump, birkaç gün önce Missouri'deki seçim mitinginde yaptığı açıklamada, "İki çılgın insan büyük bir Cumhuriyetçi ivmeyi durdurdu ve seçim için yedi gün boyunca kimse konuşmadı” dedi.
2- Cumhuriyetçilerin her iki meclisi de ele geçirecekler
Bu senaryo, Cumhuriyetçilerin politik programlarını takip etmelerine ve kazanımlarını yasal ve yargı düzeyinde korumalarına imkan sağlayacaktır. Sonuçların açıklanmasından hemen sonra Trump’ın sonuçları kutlayacağı ve seçim kampanyalarına yoğun olarak katılmasının olumlu sonuçlarından bahsedeceği tweetler atması bekleniyor. Yine Çarşamba sabahı bir basın açıklaması düzenleyerek Cumhuriyetçilerin üzerinde durduğu Obamacker yasasının kaldırılması, Meksika sınırına duvar inşası ve vergi muaflarıyla ilgili düzenlemelerin tamamlanması konusunda açıklamalarda bulunması beklentiler arasında.
Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluklarını korumaları, hatta Demokratlardan kopardıkları sandalyelerle hakimiyetlerini güçlendirmeleri fedaral düzeyde daha fazla yargıcın muhafazakarlardan seçilmesini sağlayacaktır. Bu da Trump’ın en önemli başarılarından biri olacak. Her iki mecliste de Cumhuriyetçilerinin egemenliğinin güçlendirilmesi, son Başkan seçimlerinde Trump kampanyası ve Rus yetkililer arasında iddia edilen bağlantılar hakkında yapılan soruşturmaların çoğuna son verecek. Trump ayrıca tartışmalı icraatlarına karşı olan bazı bakanları görevden almada daha fazla özgür olacak. Bu sonuç, Cumhuriyetçileri önümüzdeki başkanlık seçimlere hazırlayacak bir fırsat tanıyacak ve Ocak ayından itibaren seçmenlerin çoğunu ilgilendiren maaş ve eğitim sisteminin iyileştirilmesi ve sağlık hizmetleri gibi konulara yoğunlaşılacak.
Ülkenin siyasi haritası düzeyinde de bu sonuç, kentlerdeki oy kullanma yaklaşımını değiştirdiği anlamına gelecek. Daha önce seçimlerde rekabet çoğunlukla şehirlilerin oylarındaydı. Trump ve adayları kırsal alanlarda popülerdi. Bu sonuç beyaz milliyetçilik düşüncesini de tetikleyecek. Araştırmacı Aybiş “Şu anda Trump’ın sert dilini (özellikle göçmenlerle ilgili) kullanan Cumhuriyetçilerin popülaritesini kaybettiğini” düşünüyor. Zira seçim kampanyasında Latin göçmenleri kötüleyen ilanlar dağıttılar. Bazı Cumhuriyetçiler kendi çıkarları için bu söylemi kullanmayarak mahalli sorunlara yönelmeyi tercih ettiler.
3- Demokratlar, Senato ve Temsilciler Meclisinde hakimiyet sağlayacak
Bu düşük ihtimalli bir senaryo olmasına rağmen Riedelsberger'e göre imkansız da değil. Eğer bu gerçekleşirse halkın memnuniyetsizliğini teyid eden ve Trump ile tüm Cumhuriyetçiler için kabus bir sonuç olacak. Bu senaryonun en önemli yansıması her iki tarafın da kullandığı sert dilin toplumu kutuplaştırması. Ayrıca Demokratların elinde olan Temsilciler Meclisi ve Senato demek Trump’ın seçim kampanyasında Kremlinle olan ilişkilerinin yeni soruşturmalara konu olması demek. Bu bağlamda soruşturmayı yürüten Robert Mueller daha fazla yetkiye sahip olacaktır. Yine Trump’ın konuşmalarında kullandığı bazı ifadeler ve politikaları kapsamlı incelemeye tabi tutulacaktır. Demokratlar Senato’ya basit çoğunlukla bile hakim olsa yargıç seçiminde Trump iki meclisinde onayladığı bir yargıç seçmek zorunda kalacak.
Demokratların Kuzey Dakota, Indiana, Missouri ve Montana'daki Senato adaylarını Cumhuriyetçiler lehine kaybettiği eyaletlere Trump, seçmen tabanını güçlendirmek için defalarca gitti ve Demokratların gelmesi halinde olacaklar konusunda seçmenleri uyardı. Buna karşın, kamuoyu yoklamaları Demokratların, Michigan, Pensilvanya ve Wisconsin de dahil olmak üzere 2016'da sürpriz bir sonuçla Trump tarafından kazanılan koltukları korumayı başardıklarını gösteriyor.
Wall Street Journal'a göre, Demokratlar, Arizona ve Nevada eyaletlerindeki güç dengesini kendi lehine çevirmeyi umuyorlar.


Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
TT

Arap dünyasındaki özgürlük tartışması

Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)
Arap dünyası, Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat rejimlerin çöküşüyle diktatörlüklere darbe vurdu. (Reuters)

Mustafa el-Feki
Eski ve modern Arap tarihini araştıran herhangi biri olayların bağlamından, liderliğin doğasından ve yönetimin kalitesinden özgürlüğün her zaman kritik bir konu olduğunu görecektir. Şiirde ve nesirde, övgüde ve hicivde ağırlığı olan bir konuşma özgürlüğünün mirasçısı olan Arapçanın kökenlerinin özgürlük duygusuna ve savunuculuğuna dayandığını keşfedecektir. Burada, ulusal çıkarların sınırlarını aşmayan, ‘diğerleri arasından sivrilme’ mantığıyla şöhret peşinde koşmayan, başkalarının haklarını ihlal etmeyen ve diğerini rencide etmeyen sorumlu özgürlüğü kastediyoruz. Özgürlük, insanlığın yaradılışından itibaren alışık olduğu açık ve net bir kavramdır. “Hiç elleri kelepçeli doğan bir bebek gördünüz mü?” diyenler haklılar.  Zira insan hür yaratılmıştır. Hür yaşar ve hür ölür. Bunlar tartışmaya kapalı konulardır. Ama bizi ilgilendiren, insan hakları arasında öne çıkan özgürlük hakkını, modern dünyamızın içinde bulunduğu mevcut koşulları çerçevesinde Araplara ve Arap dünyasında olan bitenlere özel bir uygulamayla nasıl kullanacağımızdır. Bu yüzden Arap ülkelerindeki özgürlük tartışması ve halkların bu tartışmaya karşı tutumu ile ilgili olarak şu maddeleri ele aldık:
1 - Arap dünyası, son on yıl içinde Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi'nin yok olmasının yanı sıra Tunus ve Mısır'da otokrat (buyurgan) rejimlerin çöküşüyle ​​diktatörlüklere darbe vurdu. Bu gelişmelerin ardından bölgedeki siyasi harita, olduğu gibi değişti. ‘Arap Baharı’ olayları, Arap dünyasında daha önce var olmayan bir özgürlüğe kapıyı araladığını kabul etmemize rağmen tartışma konusu olmaya devam ediyor. Ancak tartışmanın koşulları, konunun netleşmediğini anlamamızı sağlıyor. Arap Baharı olaylarının, büyük güçlerin bazı Arap ülkelerinin içinde bulundukları şartlar üzerinden bölgeyi şekillendirmek istedikleri stratejik bir planın ve bu ülkelerde yaygın olan yolsuzluk, ihmalkârlık ve zayıflığın bir parçası olduğunu düşünenlerdenim. Aynı şekilde bu olayların, halkların çektiği acılardan ve yaygın işsizlik oranlarından yararlanılarak değişim sloganlarıyla bu ülkelerin tek bir sisteme dönüştürülmeleri için kullanıldığını da düşünüyorum. Bunu bir kenara bırakalım. Zira bu sistemlerin ömrü, ya devrim niteliğindeki teklifler ya sloganlar sonucunda ya da bazılarının gevşemesi ve kendilerine biçilen ömrün sona ermesiyle bitmiştir.
2 – Araplar bir yanda siyasi bağımsızlık, diğer yanda özgürlükler arasında kemikleşmiş ve yaygın bir kafa karışıklığı yaşıyorlar. Değerler ve fikirlerin kaybolduğu ve özellikle özgürlük tek başına yeterli olmadığından, buna ekonomik özgürlüğün elde edildiği, en kalabalık ve en yoksul sınıfları hesaba katan, çağın ruhuna ve modern teknolojiye ayak uyduran, arzulanan toplumsal dönüşüme de kapıları ardına kadar açan bir reform programının eşlik etmesi gerektiğinden dolayı rahatlığı çağrıştırmayan sahnelerle karşı karşıyayız. Aynı şekilde günümüz dünyasında, gelişmiş ülkelerin geçtiği ve yükselen ulusların her zaman yöneldiği vizyona doğru değişim ve ilerleme yoluyla reform yapabilmemizi zorunlu kılan bazı büyük değişimlerle de karşı karşıyayız. Arapların zamanın medeniyetine çok sınırlı bir yaklaşıma sahip olmaları ve zenginliklerimizin büyük bir bölümünün Arap olmayanlar tarafından kullanılması bizim çıkarımıza değil. Bu yüzden kalıcı bir zihinsel ve entelektüel olgunlaştırma süreci başlatmak da bize düşüyor. Akıl, davranışların belirleyicisidir. Geri kalmışlığın entelektüel bir durgunluk olması gibi değişim de zihinsel bir karardır.
3 – Araplar olarak özellikle büyük bir mirasın gölgesinde yaşadığımız için siyaset ve din arasında bir ayrım yapmamızın zamanı geldi. Memleketimiz semavi mesajların diyarıdır. Bu yüzden dinlerin ve medeniyetlerin döndüğü noktadır. Bu yüzden dinin derinliklerimize kök salması doğal bir durum ve bu iyi bir şey. Fakat asıl sorun, dinin siyasetle iç içe geçmesinden kaynaklanıyor. Bu yüzden taraflar kendi amaçlarına hizmet etmesi için dini kullanmalarına imkan doğar. Bize din adına farklı bir yaşam tarzı dayatmak isterler. Oysa din tüm bunlardan uzaktır. Özgürlük tartışması, semavi mesajları uzaklaşmadan ya da abartmadan anlamak adına dini ılımlılıkla bağlantılı olmalı. Böylece gerçek din, makasidu'ş-şeriat (dini kuralların amaçları) ile tutarlı olarak hayatımızdaki baskın maneviyat kavramı haline gelir. İslam dünyasında dini siyasete alet etme girişiminin ilk etapta dine zarar verdiğini bile düşünüyorum. Siyasete gelince; siyaset petrol gibidir. Yapışkan ve kirlidir. Sonuç, manevraya, ertelemeye, ilerlemeye ve geciktirmeye başvuran siyasi oyunlar ile dini değerler arasında bariz çelişkinin varlığıyla onu takip edenler ve takipçilerinden nefret edenler karşısında dinin yüce çehresini çarpıtır! Siyaset, ahlak nedir bilmezken din, manevi değerlerin damarı ve bizi daha iyiye götüren inancın kaynağıdır.
4 - Ülkemizde özgürlük tartışması, kimi zaman dinle kimi zaman rejimlerle olmak üzere her defasında geçmişten miras kalan değerlerle kesişiyor. Dolayısıyla özgürlüğün insanların ödediği ve milletlerin uğruna çabaladığı bir bedeli vardır. Bu zorlu denklem, bir yanda özgürlükleri, diğer yanda dini duyguları, diğer yanda ise yönetim sistemlerini uzlaştırmaya başlar. Buna sınıflar arasındaki eşitsizliğinin etkisini ve ekonomik durumun bu mesele üzerindeki etkisini eklediğimizde ortaya bir ikilem çıkar. Eskiler, seçim özgürlüğünün bir somun ekmekle bağlantılı olduğunu söylerler. Bunun siyasi anlamı, özgürlük, ekonominin doğal bir ürünü demektir. Bazıları insanların özgürlük ile arayış içerisinde oldukları ufuklara doğru yola çıkmak arasındaki bağı koparmak için halkların öne atıldığı bir tür diktatörlükten bahsedebilirler.
5 – Özgürlük, doğası gereği göreceli bir meseledir. Mutlak özgürlük, gerçeklikten ziyade kurguya daha yakındır. Özgürlüğün önündeki engeller genellikle eğitim, medya ve dini kurumun rolü gibi diğer faktörlerle ilgilidir. Bu yüzden özgürlükler geniş bir cephede ilerliyor. Toplumun bileşenlerini ve halkın mirasını, geleneklerini ve göreneklerini bir araya getiriyor. Bir ülkede belirli bir zamanda kabul edilebilir olan, başka bir ülkede ve farklı bir zamanda kabul edilemeyebilir. Özgürlük, insan hakları sorunlarının en başında geliyor. Bu yüzden imzalanan farklı sözleşmelerde insan hakları ile karakterize edilen aynı ölçülere sahip olması doğaldır. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü ortak unsurları olduğundan bu konuda büyük bir eşitsizlik yoktur. Aynı durum, ikamet ve hareket özgürlüğü gibi sınırları başkalarının özgürlüğüyle biten kişisel özgürlükler için de geçerli. Burada ‘özgürlük kültürü’ olarak adlandırılabilecek duruma dikkati çekmeliyim. Özgürlük kültürü, eğitimin kalitesine ve her bireyin kendi birikmiş deneyimlerine bağlı olarak oluşan kültürel bir kalıptır. Eskilerin bir sözü vardır: Senin adına ne suçlar işleniyor ey özgürlük!
Bu söz kültürün, insan davranışı ve sosyal düzeyi olduğuna işaret eder. Özgürlüğün anlamı, her döneme ve mevcut koşullara göre şekillenir ve doğasını anlamada önemli bir faktör oluşturur.
Tüm bu maddelerle Arap dünyasındaki özgürlükler tartışmasını aktarmaya çalıştık. Herkesin ülkelerinin günümüz dünyasında modern toplumların çabaladığı amaç ve hedeflerine ulaşmadaki sorunlarına bağlı olarak özgürlüğün anlamıyla ilgili ortak bir formül ve tek bir kavram belirlemeleri için bir uyarıda bulunmayı istedik. Zaman faktörü her zaman siyasi ve toplumsal hareketle bağlantılı olduğundan, görmezden gelinmesi zor bir dönüm noktasından geçtiğimizi anlamalıyız. Dünya bugün çelişkili akımlarla dalgalanan ve sonuçları halkların çıkarları uğruna bazı özgürlüklerin geçici olarak askıya alınması olan bir salgınla karşı karşıya. Burada, özgürlüğün mutlak hakim olmadığını, zaman ve mekan şartlarının yanı sıra eğitim, kültür ve çağdaş dünyamızdaki diğer gelişim tezahürleri gibi bir takım faktörlere bağlı olduğunu bir kez daha vurgulamalıyız.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.