Hafter güçlerinin Trablus yolunda karşılaştığı fırsatlar ve engeller

BM’nin Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Beni Velid şehrinde Başkanlık Konseyi’nden bir heyetle görüştü (Libya’daki BM misyonunun Twitter hesabı)
BM’nin Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Beni Velid şehrinde Başkanlık Konseyi’nden bir heyetle görüştü (Libya’daki BM misyonunun Twitter hesabı)
TT

Hafter güçlerinin Trablus yolunda karşılaştığı fırsatlar ve engeller

BM’nin Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Beni Velid şehrinde Başkanlık Konseyi’nden bir heyetle görüştü (Libya’daki BM misyonunun Twitter hesabı)
BM’nin Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Beni Velid şehrinde Başkanlık Konseyi’nden bir heyetle görüştü (Libya’daki BM misyonunun Twitter hesabı)

General Halife Hafter komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) liderliği tarafından yapılan açıklamada, ‘Trablus’u Milislerden Kurtarma Operasyonu’nun ikinci aşamasının içeriği hakkında bilgi verilmeden, sona yaklaşıldığı belirtildi.
LUO, 21 Temmuz’da Libya’nın batısında bulunan Ain Zara’nın güney banliyösünde bir Türk insansız hava aracının (İHA) düşürüldüğünü açıkladı.
Libya el-Kerame Operasyon Birimi Medya Merkezi Müdürü Tuğgeneral Halid Mahcub, Hafter önderliğindeki LUO'nun, “final” olarak nitelediği operasyonun ikinci aşamasını başlatmaya hazır olduğunu açıklarken, ancak “askeri sırların açığa çıkarılamayacağı” gerekçesiyle ayrıntıya yer vermedi.
Zafer hayali
Geçmiş dönemde LUO'nun, Geryan şehrini kontrol etmek için uyguladığı kuşatmayı kırmayı başaran Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) imkanları çerçevesinde Mahcub, Independent Arabia’dan Muhammed el-Arabi'ye açıklamada bulundu.
Halid Mahcub, “Milis gruplar, askeri planların gerçekliğini anlamadılar ve organize bir saha çalışmasını bilmiyorlar. Bu nedenle zafer kazanıldığını ve ordunun savaşı kaybettiğini hayal ediyorlar” ifadelerini kullandı.
Mahcub, “Sahadaki durum LUO açısından iyi. Milisler, Trablus’un güneyini kontrol edemedi ve bizi, zayıflıkları açısından bir delil olarak görmedi. Ancak yakında aniden çöküşlerini görecekler” dedi.
Mahcub, hükümet güçlerinin yeni askeri hamleyi alıkoyma yeteneklerini hafife alarak, detaylar ve gelişmeler hakkında daha fazla konuşmak istemedi.
Tedarikleri kesme
UMH güçleri sözcüsü Muhammed Kanunu ise Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Hafter’in bize nasıl saldıracağını ve yeniden nasıl harekete geçeceğini bilmiyorum. Zemindeki ve havadaki tedarik hatları tamamen kesildi. Sadece 21 Temmuz’da (Trablus’un 10 km uzaklığındaki) Giryan’ın güneyindeki mevziilerine başarılı bir hava saldırısı gerçekleştirdik” ifadelerini kullandı. Independent Arabia’nın ulaştığı bilgilere göre, UMH tarafından savaş cephelerine askeri takviyeler yapılmadı. Ancak zaman zaman patlak veren çatışmalar da herhangi bir taraf ilerleme kaydetmeden hala devam ediyor.
Aynı şekilde Libyalı askeri bir uzman olan Naci Harişa, yeni savaşın tarafların ulaştıkları kazanımların ilanını da erteleyeceğini ifade etti. Harişa, “Ordu hareketinin, yalnızca Trablus’un güneyindeki cephede olacağını sanmıyorum. Bu hareketlilik diğer cepheleri de kapsayacak. Hatta öyle görünüyor ki Trablus’ta da hareketlilik devam edecek” dedi.
“Belirleyici olmayacak”
Harişa, bir sonraki savaşın “hız açısından akla gelen anlamda belirleyici olmayacağını, ancak nispeten uzun olacağını” ifade etti. Ordunun Trablus savaşının asıl kaynağı olarak başkentin çevre bölgelerinden gelen destekleyici milisler hususunda karar vermesi gerektiğini belirten Naci Harişa, bu durumun da ordu stratejisini ve hava saldırılarını genişletme yönünü değiştirme anlamına geldiğini vurguladı.
Harişa, “LUO'nun, UMH güçlerini Giryan’da kuşatma altına alma başarısına dikkati çekerken, ancak ordunun amacının, başkent çevresindeki yeni alanlara yönelmek olduğu gibi Giryan’ı yeniden elde etme olduğunu kaydetti.
Naci Harişa, Tarhuna’nın ve Misrata’yı Trablus’tan ayırabilen stratejik konumların önemine dikkati çekerken, siyasi aktivist İzzet Budali de LUO’nun önünde bazı engeller olduğunu belirtti.
UMH Başkanlık Konseyi, güçlerinin Trablus’a yönelik olası herhangi bir saldırıyı engellemeye hazır olduğunu vurguladı. Libya’daki Birleşmiş Milletler (BM) Destek Misyonu da (UNSMIL)  “askeri gerilimin artmasını" kınarken, taraflara “sükunet ve diyalog masasına dönüş” çağrısı yaptı.
Uluslararası tavırlar
Budali, "Trablus kuşatmasının önceki aylarla aynı olmadığını ve henüz belirlenmemiş uluslararası tavırlara rehin olduğunu" ifade etti. İzzet Budali ayrıca, Trablus savaşının çözümünün yalnızca askeri yeteneklere değil, hedefi olan destekleyici uluslararası pozisyonları seferber etme kabiliyetine de bağlı olduğunu belirtti.
Hükümet içerisinde etkisiz isimlerin olduğunu ve bunların, öncelikle farklı milis grupların vesayeti altında olduğunu söyleyen Budali, UMH içerisinde milislerden bağımsız güçlü isimlerin de olduğuna da dikkati çekti. İzzet Budali, bu isimlerin ise uluslararası açıdan tanınan hükümete bağlı olduğunu belirtirken, bu durumun da LUO'nun, dünyanın meşruiyetini tanıdığı ve BM tarafından kabul edilen hükümet ile savaştığı anlamına geldiğini vurguladı.
Budali, “Bazı ülkeler, LUO'yu büyük bir milis güç olarak görüyor. Ordunun destek güçleri, Trablus’un güneyindeki çatışmalar sırasında savaşu hukuku ihlallerinde bulundu. Uluslararası adalet tarafından aranan Mahmud el-Varfili’nin terfisi, LUO’nun provokasyonuydu” dedi.
Budali’ye göre LUO, başkenti ele geçirse bile, LUO'nun hükümeti kontrol etmesi hususunda endişeli olanlar başta olmak üzere dünyanın kendisini tanıması için yapması gereken çok şeyi var. İzzet Budali ayrıca, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin bugüne kadar ulusal birlik hükümetinin kurulması gibi önemli kazanımlar elde etmesinin geciktiğini belirterek, bunun da LUO'nun manevra kabiliyetini ve meşruiyetini sınırlayan engellerden biri olduğunu söyledi.
Budali, böyle bir hükümetin varlığının, LUO'nun ülkede hüküm süreceğinden endişe duyan taraflara güvence vereceğinin altını çizdi.



Sudan Başbakanı, el Faşir'deki şiddet faillerinin uluslararası alanda yargılanması çağrısında bulundu

El Faşir'den kaçan yaralı Sudanlı kadın, Sudan'ın Tawila bölgesinde bir çadırda oturuyor (AP).
El Faşir'den kaçan yaralı Sudanlı kadın, Sudan'ın Tawila bölgesinde bir çadırda oturuyor (AP).
TT

Sudan Başbakanı, el Faşir'deki şiddet faillerinin uluslararası alanda yargılanması çağrısında bulundu

El Faşir'den kaçan yaralı Sudanlı kadın, Sudan'ın Tawila bölgesinde bir çadırda oturuyor (AP).
El Faşir'den kaçan yaralı Sudanlı kadın, Sudan'ın Tawila bölgesinde bir çadırda oturuyor (AP).

Sudan Başbakanı Kamil İdris, dün yayınlanan bir röportajda, Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından bir hafta önce ele geçirilen el Faşir kentindeki ölümcül şiddetin ardından uluslararası kovuşturma çağrısında bulundu, ancak yabancı birliklerin konuşlandırılmasına karşı çıktı.

İsviçre gazetesi Blick'e konuşan İdris, "Uluslararası toplum yeterince çaba göstermiyor," dedi. Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre "Söze değil, eyleme ihtiyacımız var. Tüm suç failleri, uluslararası düzey de dahil olmak üzere adalete teslim edilmeli" ifadelerini kullandı.

HDK, 26 Ekim'de 18 aylık bir kuşatmanın ardından Darfur'da kontrolü dışındaki son büyük şehir olan el Faşir'i ele geçirdi. Bu durum, katliam ve kötü muamele haberlerinin artması üzerine binlerce sivilin kaçmasına neden oldu.

Sudan Başbakanı, tüm BM üye ülkelerini HDK’yı terör örgütü olarak ilan etmeye ve buna göre mücadele etmeye çağırdı. Ancak, BM Barış Gücü misyonlarının BM Şartı'nın tarihsel çerçevesi dahilinde Sudan'da konuşlandırılmasının istenmeyen bir durum olduğunu ifade etti.

İdris, "Uluslararası güçlerin varlığı, Sudan'ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal edecektir. Bu yasa dışıdır, istikrarsızlığı artıracak ve ters etki yaratacaktır. Sudan ordusu ve halkı, el Faşir'i kurtarmaya ve özgürleştirmeye kararlıdır" dedi.

Bu savaş, iki eski müttefik arasındaki güç mücadelesinin bir sonucu olarak, 2021'den beri Sudan'ın fiili lideri ve ordu komutanı General Abdülfettah el-Burhan ile HDK’ya liderlik eden eski yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo (Hemedti ) arasında Nisan 2023'te patlak verdi.

Birleşmiş Milletler'e göre Sudan'daki savaş on binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerinden edilmesine ve zamanımızın en kötü insani krizine yol açtı.

HDK’nin el Faşir'i kontrol etmesi, onlara Darfur bölgesinin beş başkenti üzerinde tam kontrol sağlayacak ve Sudan'ı fiilen doğu-batı eksenine bölecek, ordu ise ülkenin kuzeyini, doğusunu ve merkezini kontrol edecek.


Suriye hükümeti Amerika ile stratejik ortaklık kurmayı hedefliyor

Trump ile eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)
Trump ile eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)
TT

Suriye hükümeti Amerika ile stratejik ortaklık kurmayı hedefliyor

Trump ile eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)
Trump ile eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın bu ayın sonlarında Washington'a yapacağı ziyarette ülkesinin ABD ile "çok güçlü bir ortaklık" kurmayı hedeflediğini duyurdu.

Eş-Şeybani, Şam'ın "yaptırımların kaldırılması ve iki ülke arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere" görüşebileceği birçok konu olduğunu, çünkü "yaptırımların devam etmesi için artık hiçbir gerekçe olmadığını" belirtti.

Şam kaynakları, Şarku'l Avsat'a yaptığı açıklamada, ziyaretin daha önce üzerinde mutabık kalınan bir "yükümlülüğü" yerine getirmeyi amaçladığını ve durumun artık birçok konuda olumlu etki yaratacak bir "stratejik ortaklık" ilan etmek için olgunlaştığını ifade etti.


Nijerya'da gerçekten mezhepçi şiddet var mı?

Nijerya ordusu ormanlarda teröristlerin peşine düştü (yerel basın)
Nijerya ordusu ormanlarda teröristlerin peşine düştü (yerel basın)
TT

Nijerya'da gerçekten mezhepçi şiddet var mı?

Nijerya ordusu ormanlarda teröristlerin peşine düştü (yerel basın)
Nijerya ordusu ormanlarda teröristlerin peşine düştü (yerel basın)

ABD Başkanı Donald Trump'ın, Hıristiyanları mezhep çatışmalarından korumak bahanesiyle Nijerya'ya askeri müdahale tehdidinde bulunması, Batı Afrika’daki bu ülkenin 15 yılı aşkın süredir artan terör sorunuyla boğuştuğu göz önüne alındığında, ülkedeki güvenlik durumunun gerçekliği ve Hıristiyanların gerçekten zulüm görüp görmediği konusunda soru işaretleri yarattı.

Trump cumartesi günü sosyal medya platformu Truth Social'da yaptığı bir paylaşımda şunları yazdı:

“Nijerya hükümeti Hıristiyanların öldürülmesine izin vermeye devam ederse ABD, Nijerya'ya tüm yardımları derhal durdurabilir ve bu korkunç zulmü işleyen İslamcı teröristleri ortadan kaldırmak için ağır silahlarla bu ülkeye girebilir.”

6y5
Lagos’un dış mahallelerindeki sakinler, bölgelerinde meydana gelen terör olayının ardından (Getty)

Nijerya dün ABD'nin tehdidini reddederek yanıt verdi. Nijerya Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, ABD'nin Nijerya’da Hıristiyanlara zulüm yapıldığı iddialarına dayanarak ülke içinde tek taraflı olarak herhangi bir askeri operasyon gerçekleştiremeyeceğini söyledi.

Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Tinubu'nun Sözcüsü Daniel Bwala, Associated Press'e (AP) yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın askeri tehdidinin yanıltıcı haberlere dayandığını belirterek “Bu, Trump'ın insanları masaya oturup görüşmelere başlamaya zorlamak için güç kullanma yaklaşımının bir parçası gibi görünüyor” dedi.

Nijerya Cumhurbaşkanı Bola Ahmed Tinubu cumartesi günü yaptığı açıklamada, “Nijerya'yı dini açıdan hoşgörüsüz olarak tanımlamak ulusal gerçekliğimize aykırı” dedi. Nijerya Cumhurbaşkanlığı tarafından dün yapılan başka bir açıklamada ise ABD’nin ‘terörle mücadele’ konusunda sağladığı yardımı memnuniyetle karşıladığını duyurdu.

Afrika meseleleri üzerine araştırma yapan Nijeryalı araştırmacı Snoussi Hamid, ‘ABD’nin Nijerya'daki din kökenli şiddet olaylarına ilişkin iddiaları’ karşısında şaşkınlığını dile getirdi. ABD’nin Nijerya’nın komşu Nijer’de yaşanan ve Nijerya’yı da etkileyen olayların, yaklaşık 15 yıl önce başlayan çok uluslu terörist grupların saldırıları olduğunu ve kurbanların çoğunun Müslüman ve Hıristiyan siviller olduğunu göz ardı ettiğini söyleyen Hamid, “Tarım arazileri veya anlaşmazlıklar üzerine diğer çatışmalar da var, ancak bazı insanlar bunları mezhepsel olaylar olarak öne çıkarıyor” ifadelerini kullandı. Nijerya'nın ‘federal bir devlet olduğunu, yani her bölgenin kendi kendini yönettiğini ve Hıristiyanların, devlet başkanının da ait olduğu güney bölgesinde nüfusun çoğunluğunu oluşturduğunu’ belirtti.

xscdfgt
Nijerya Hava Kuvvetleri'nin yaklaşık iki ay önce terörle mücadele kapsamında düzenlediği tatbikatlardan bir kare (Nijerya Ordusu)

Hamid, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Trump'ın açıklamalarının Nijerya'daki Hristiyanları Nijerya vatandaşları değil, ABD vatandaşlarıymış gibi ele aldığını, bunun Nijerya'nın egemenliğini ihlal ettiğini ve bu bahaneyle ülkenin iç işlerine müdahale etme ve egemenliğini ihlal etme niyetini yansıttığını söyledi. Nijeryalı araştırmacı ülkesinin Afrika'nın en büyük petrol üreticilerinden biri olarak ekonomik önemine dikkati çekti.

Afrika meseleleri araştırmacısı Hamid’e göre Boko Haram ve DEAŞ önderliğinde birçok terör örgütü Nijerya'ya, özellikle kuzey eyaletlerine ve hatta Nijer ve Çad'a sızıyor.

Nijerya tarafından dün yapılan açıklamada ‘terörle mücadele’ sınırları içinde kalması şartıyla ABD'nin yardımı memnuniyetle karşılandı. Reuters'a göre Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Daniel Bwala, “ABD'nin, topraklarımızın bütünlüğünü tanıdığı sürece yardımını memnuniyetle karşılıyoruz” dedi. Bwala, Cumhurbaşkanı Tinubu ve Başkan Trump, bir araya gelip görüşmeye başladığında, terörle mücadele konusundaki ortak kararlılığımızdan daha iyi sonuçlar alınacağını belirtti.

Trump, ABD’nin cuma günü Nijerya'yı ‘özel endişe duyulan ülkeler’ listesine yeniden eklemesinden bir gün sonra Nijerya’yı tehdit ederken bu liste, Washington’ın dini özgürlüklerin ihlaline karıştığını sınıflandırdığı ülkeleri içeriyor. Çin, Myanmar, Kuzey Kore, Rusya ve Pakistan gibi ülkeleri kapsıyor.

ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF) geçtiğimiz nisan ayında yayınlanan raporunda, ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu, “Nijeryalı Hristiyanlar sistematik, sürekli ve ağır inanç özgürlüğü ihlallerine maruz kalıyor” diyerek Nijerya'nın bu listeye eklenmesini tavsiye etti. ABD, 2020 yılında Nijerya'yı bu listeye eklemiş, ancak ertesi yıl listeden çıkarmıştı.

Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü'nden Nijeryalı araştırmacı Taiwo Hassan Adebayo, ülkesinin terörle mücadeleye yönelik resmi politikalarının başarısızlığını eleştirdi. Bu başarısızlığın ABD’nin tehdidine yol açtığını söyleyen Adebayo, terörün ülkede hem Müslümanları hem de Hıristiyanları etkilediğini belirtti. Adebayo, pazar günü Facebook sayfasında, Trump'ın Nijerya'ya yönelik eleştirilerinin boşuna olmadığını, ancak Nijerya'daki ardışık yönetimlerin vatandaşları korumadaki başarısızlığının ve Müslümanları ve Hıristiyanları, erkekleri ve kadınları her yerde etkileyen devam eden toplu katliamlar karşısında gerçek liderlik gösterememesinin doğrudan bir sonucu olduğunu söyledi.

ABD Kongresi üyeleri, sivil toplum kuruluşları gibi, Nijerya'da Hıristiyanlara yönelik mezhepçi şiddete ilişkin iddiaları destekledi. Nijerya'daki Hristiyanlara yönelik mezhepçi şiddeti izleyen ve Hristiyanların çoğunlukta olduğu güneyde bulunan Uluslararası Sivil Özgürlükler Örgütleri Ağı’nın (INCLO) geçtiğimiz ağustos ayında yayınladığı bir rapora göre 2025 yılında her gün yaklaşık 32 Nijeryalı Hristiyanın öldürüldüğü tahmin ediliyor.

Nijeryalı araştırmacı, silahlı ve terörist grupların, çetelerin, aşırılıkçıların ve diğer suçluların Nijerya'da masum vatandaşlara karşı katliamlar gerçekleştirdiğini ve hükümetin genellikle sessiz kaldığını veya yumuşak açıklamalar yaptığını söyleyerek bu iddiaları yalanlıyor. Bu ihlallerin sadece Hıristiyanlarla sınırlı olmadığını, ancak Orta Kuşak bölgesinde başlıca kurbanların Hıristiyanlar olduğunu belirtti. Buradaki motivasyonun mutlaka dini olmadığını ifade eden Adebayo aynı zamanda Müslümanlar, tüccarlar, çocuklar ve kadınların da katledildiğinin altını çizdi.

Aynı noktaya, ABD merkezli Silahlı Çatışma Konumu ve Olay Verileri Projesi (ACLED) Afrika meseleleri uzmanı olan Lad Serwat da değindi. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan Serwat, “Nijerya'da cihatçı gruplar tarafından işlenen şiddet eylemleri ayrım gözetmiyor” dedi. ACLED’in verileri, Müslüman kurbanların bazen Hıristiyan kurbanlardan daha fazla olduğunu gösterdi. 2009 yılından bu yana, Müslümanlar ve Hıristiyanlar dahil olmak üzere 52 bin 915 sivil, hedefli siyasi suikastlarda öldürüldü. Veriler, 2020 ile 2025 yılları arasında Hristiyanları hedef alan en az 389 şiddet olayı yaşandığını ve bu olaylarda en az 318 kişinin öldüğünü gösteriyor. AFP’ye göre aynı dönemde Müslümanları hedef alan 197 saldırı yaşandı ve bu saldırılarda en az 418 kişi öldü.

Sudanlı Afrika meseleleri araştırmacısı Muhammed Turshin ise iki ülke arasındaki gerginlikler göz önüne alındığında, ABD'nin ‘mezhepçilik’ kartını oynama tehdidinin Nijerya hükümetine baskı yapma girişimi olduğunu düşünüyor.

Turshin, Şarku’l Avsat’a yaptğı değerlendirmede Nijerya-ABD ilişkilerinin eski Cumhurbaşkanı Muhammadu Buhari döneminden beri istikrarsız olduğunu, ABD'nin ona terörle mücadele için gerekli askeri teçhizatı sağlamayı reddettiğini söyledi. Nijerya'nın önceki ve mevcut hükümetlerinin silah anlaşmaları için Çin ve Rusya'ya yönelmesinin ABD'yi öfkelendirdiğini ve ilişkilerin daha da kötüleştiğini belirten Turshin, “ABD şimdi bu tehditlerle Nijerya'ya baskı uygulamaya çalışıyor” diye ekledi.