Lavrov, Şarku'l Avsat'a konuştu: Çözüme yönelik ilerleme, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşüne işaret ediyor

Sergey Lavrov (Şarku’l Avsat)
Sergey Lavrov (Şarku’l Avsat)
TT

Lavrov, Şarku'l Avsat'a konuştu: Çözüme yönelik ilerleme, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşüne işaret ediyor

Sergey Lavrov (Şarku’l Avsat)
Sergey Lavrov (Şarku’l Avsat)

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ‘Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’den çıkan karara dayanarak’ geçtiğimiz yılın başlarında çalışmalarına başlanan Suriye Anayasa Komisyonu’nun kurulmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Suriye’deki siyasi süreçle ilgili ilerlemenin, Suriye’nin Arap Birliği'ne (AL) geri dönüşüne ilişkin uzun süredir gündemde olan dosyada ilerleme kaydedilmesini sağlayacağına işaret ettiğini belirten Lavrov, AL ülkelerinin çoğunun bölgede söz sahibi olan Suudi Arabistan’ın bu konudaki tutumunu izleyeceğini ifade etti.
Lavrov, Suriye'ye yapılan Rus müdahalesinin ‘rejimi koruma’ maksatlı olup olmadığına ilişkin bir soruyu şöyle cevapladı;
“Rejimi koruma fikriyle ilgili olarak, şunlara dikkat çekmeliyim; dış politikalarımız hiçbir zaman olayları şahıslara bağlamaya yönelik olmadı. Ne belirli kişilere bağlıyız ne de başkasına karşıyız. Moskova, yalnızca Suriyeli yetkililerin talebine cevap vererek, terörle mücadelede onlara yardım etti” şeklinde yanıtladı.
‘Putin, Suudi Arabistan’ı ziyaret edecek’
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suudi Arabistan’a yapacağı ziyareti ilk kez Şarku’l Avsat’a değerlendiren Lavrov, Moskova ve Riyad arasındaki ilişkilerin ikili çıkarlardaki dostluk, eşitlik, karşılıklı saygı ve her iki tarafın çıkarlarının dikkate alınması ilkelerine dayandığını ve bu yaklaşımın Rusya Devlet Başkanı Putin ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz tarafından bizzat kurulduğunu söyledi.
Sürekli temasta kalarak, ilişkilerin temel özelliklerinin oluşturulduğunu ve kararlaştırılmış öncelikli projelerin uygulanmasının takip edildiğini belirten Lavrov, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın bu çabaya büyük bir katkı sağladığının altını çizdi. Putin’in Suudi Arabistan’a yapacağı ziyaretin özel bir önem taşıdığına dikkati çeken Lavrov, “En üst düzeyde yapılacak olan bu görüşmenin, çok yönlü ortaklığımıza destek sağlayacağına, yeni bir seviyeye taşıyacağına ve iki halk arasındaki karşılıklı anlayışı destekleyeceğine eminim” diye konuştu.
İran’ın Suriye’deki varlığı
Diğer yandan İran’ın Suriye’deki varlığına ilişkin bir soruya ise Lavrov, şu şekilde cevap verdi;

“Suriye topraklarındaki dış aktörlerin varlıklarının meşru olabilmesi için bu varlığın, ülkedeki meşru makamların çağrısına veya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına dayanması gerekir. İran, Suriye’de DEAŞ’ın ana unsurlarının yenilgiye uğratılmasının ardından görevi sona eren ABD’nin aksine Şam’ın isteği üzerine Suriye’de bulunuyor. ABD’nin Suriye topraklarındaki varlığını sürdürme amacı ile ilgili soru işaretleri mevcut.  Washington’ın BMGK’nın 2254 sayılı kararını doğrudan ihlal ederek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasını engellediği yönünde güçlü bir his var” yanıtını verdi. Lavrov, ayrıca ABD’nin Başkan Donald Trump’ın Aralık 2018’de verdiği, Amerikan birliklerinin Suriye’den çekilmesi sözünün yerine getirilmesini umduğunu ifade etti.
İsrail’in Suriye’deki bombardımanları
İsrail’in Suriye’deki ‘İran hedeflerine’ yönelik bombardımanlarına ilişkin bir soruyu ise Lavrov, “Durumu daha da dengesizleştirecek, gerginliğin artmasına ve hatta kontrolden çıkmasına neden olabilecek bu tür eylemlere karşı olumsuz bir tutum sergilemekten asla kaçınmadık. Suriye, bir takım planların uygulandığı veya bazı hesapların görüldüğü bir platforma dönüşmemeli. Tüm sorumlu güçlerin temel görevi, Suriye topraklarında barışı yeniden sağlamaya yardımcı olmak olmalı” diye yanıtladı.
Yeni ‘çok kutuplu’ dünya düzenine, ABD ve Batı politikalarına, Washington ile Moskova arasındaki ilişkilere ve Arap dünyası ile Körfez’de yaşanan gelişmelere değinen Lavrov, Rusya’nın Körfez bölgesi için kolektif güvenlik konsepti teklifiyle ilgili olarak, “Teklifin güncellenmiş hali, geçtiğimiz Temmuz ayında Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak sunuldu. Bu girişim, olumlu ve birleştirici bir bölgesel gündem taşıyor. Bununla birlikte zorlukları ve riskleri ele almak için ortak eylem mekanizmaları oluşturuyor. Öte yandan tüm tarafların görüşlerinin dikkate alındığı kademeli bir süreç başlatılması amaçlanıyor. Bu anlamda girişimimiz, ‘bizimle ve bize karşı olanlar arasında yeni ayrım sınırları oluşturulması’ ilkesine dayanıyor” diyerek cevapladı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov röportajının tam metni;
-Birçok kişi bugün güç dengesinin Sovyetler Birliği sonrası döneme göre değiştiğinden ve yeni bir uluslararası düzenin ortaya çıktığından bahsediyor. Buna katılıyor musunuz?

İki kutuplu çatışmanın yaşandığı 1991 yılı bir milat oldu. Bu, uluslararası toplumun tüm taraflarının çıkarlarını istisnasız karşılayacak şekilde adil, istikrarlı ve işbirliğine dayalı uluslararası bir düzen oluşturmak için gerçek bir fırsattı.
Ne yazık ki, ‘köklü’ Batı ülkeleri bu fırsatı görmezden geldi. Washington ve Batılı bazı başkentler, bunun ‘tarihin sonu’ olduğu konusunda ısrar ederek ve kendisini ‘Soğuk Savaş’ın muzafferi’ olarak niteleyerek, uluslararası ilişkilerde baskın olduklarını ileri sürdüler. ABD ve Batılı müttefikleri, askeri güçlerinin yanı sıra yaptırımlar, haraç kesme, baskı yapma ve gerçekleri çarpıtma gibi politikalarını bu hedeflere ulaşmak için bir araç olarak kullandılar.
Uluslararası hukuku ihlal eden askeri müdahaleler ve savaşlar, tüm bölgeleri istikrarsızlaştırdı. Bu politikaların neden olduğu büyük başarısızlığa ve hasara rağmen ne yazık ki, ‘Batı liderliğindeki bir dünya sistemi’ fikri hala Atlantik’in her iki tarafındaki bazı seçkinlerin kafasında hâkim olmaya devam ediyor.
Fakat tarihin akışını durdurmak mümkün değil. Yeni yüzyılın başından bu yana dünyanın jeopolitik manzarası radikal değişimlere uğradı. Bunun başlıca nedeni, küresel yönetim süreçlerinde başarılı ve etkili bir şekilde yer alan ve bölgelerinde güvenlik ve istikrarı destekleme konusunda sorumluluk üstlenen yeni küresel kutupların ortaya çıkması ve güçlenmesiydi. Örneğin son 30 yılda, dünyanın ekonomisi en büyük yedi ülkesinin (G7) küresel satın alma gücü payı, standartlara göre yüzde 46'dan yüzde 30'a geriledi. Buna karşın, pazarı gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı, sürekli olarak artırıyor. Bu bir tesadüf değil. Artık günümüz dünyasındaki önemli konular özellikle dünyanın en zengin 20 ülkesini içinde barındıran G20 zirvesinde gündeme geliyor. Bu da G20’nin 21. yüzyılın gerçek ihtiyaçlarının en güvenilir ve temsili mekanizması olarak konumunu pekiştiriyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) Örgütü gibi yeni model çok taraflı grupların statüsü ve etkisi de her geçen gün artıyor.
- Çok kutuplu sistem nedir?
Uluslararası sistemin çok kutuplu yapısı, çağdaş dünyanın kültür-medeniyet çeşitliliğini nesnel olarak yansıtıyor. Ayrıca halkların, bağımsız yollardan gelişimlerinin ve mekanizmalarını bağımsız ve geleneksel olarak seçme özlemlerini karşılıyor. Böylece uluslararası sistemin çok kutuplu yapısının gelişimi, daha temsili ve dolayısıyla daha adil hale geliyor. Ancak burada tüm ülkelerin daha istikrarlı, sağlam ve daha rahat olması önemli.
Bu bakımdan diplomasinin rolü hafife alınmamalı.  Sadece uluslararası hukuka BM ilkelerine ve karşılıklı saygıya dayalı diyaloglarla terör, yasadışı silah ticareti, uyuşturucu, düzensiz göç ve iklim değişikliği sorunları gibi küresel düzeydeki birçok sorunun üstesinden gelebilir ve mezhepçi, dini ve ırkçı çatışmaların yayılmasını önleyebiliriz.
BMGK’nın daimi üyelerinden biri olan Rusya, dünyadaki güvenlik ve istikrarın ana garantörlerinden biridir. Bu yüzden söz konusu eğilimlere yönelik her türlü çabayı desteklemeye çalışacaktır.
- Bazıları Rusya’yı Batı’yı ciddi şekilde zayıflatmanın yanı sıra Türkiye ve Ukrayna üzerinden Avrupa’ya nüfuz etmeye çalışmakla suçluyor. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Rusya’yı hedef alan büyük medya savaşı çerçevesinde Avrupa Birliği’ni (AB) bölme girişimlerinde bulunmak veya örneğin ‘Avrupa-Atlantik entegrasyonu’ olarak adlandırılan yapıyı zayıflamaya yönelik birçok ‘günahı’ işlemekle suçlanıyoruz.
Bu durum gerçekleri yansıtmıyor. Biz böyle düşünmüyoruz. Ortaklarımızın bileğini bükmek, ilkelerimiz arasında yer almıyor. Biz onlara ‘ya bizimlesiniz ya da karşımızda’ şeklinde bir seçim sunuyoruz. İç işlerine müdahale etme girişimlerinden söz etmiyorum bile. İşte tam da burada bu gibi uygulamaları neredeyse normal davranışlar olarak gören Washington ve bazı Avrupa başkentleri ile aramızdaki temel fark ortaya çıkıyor.
Irak’ın işgali, ‘Arap Baharı’ olaylarına yönelik dış müdahale ya da iki kardeş halk arasındaki anlaşmazlığı ve Rusya sınırında bir gerginliği artırmayı hedefleyen Ukrayna’da 2014 yılında yaşanan askeri darbeyi hatırlattığımızda, daha fazla örnek vermeye gerek yok. Bugün, Venezuela’nın egemenliğinin nasıl istikrarsızlaştırılmaya çalışıldığını görüyoruz.
Bu yüzden bize bir takım suçlamalarda bulunanlar ‘jeopolitik oyunlar’ oynamayı ve bölgeleri etki alanlarına bölmeyi bırakmalı, BM ilkelerinde belirtilen hükümetler arası etkileşim mekanizmaları ve kurallarına uymaya başlamalılar. Rusya, istisnasız tüm ülkeler ve federal yapılarla tüm tarafların çıkarlarına dayalı adil ve eşit işbirliğine açıktır ve öyle de kalacaktır.
Biz tüm ortaklarımıza önem veriyoruz. Bu, yakın ticari ve ekonomik ilişkilerimizin olduğu komşumuz AB için de geçerli.
- Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Suudi Arabistan ziyaretinden beklentileriniz nelerdir?  Terörle mücadelede işbirliği, Yemen ve Suriye'deki krizin çözümü ve Filistin-İsrail anlaşmazlığı açısından Rusya-Suudi Arabistan ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
Rusya-Suudi Arabistan ilişkileri ikili çıkarlardaki dostluk, eşitlik, karşılıklı saygı ve her iki tarafın çıkarlarının dikkate alınması ilkelerine dayanıyor. Bu yaklaşım, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz tarafından bizzat kuruldu. Sürekli temasta kalarak, ilişkilerin temel özellikleri geliştirilirken, bunu daha önce kararlaştırılmış öncelikli projelerin uygulanması takip ediyor. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da bu çabalara büyük katkılar sağlıyor.
İki ülke de işbirliğini daha da genişletirken, aralarında aktif siyasi görüşmeleri ve geniş çaplı heyet ziyaretleri gerçekleşiyor. Hükümetlerarası ticaret ve ekonomik işbirliği ile bilimsel ve teknik işbirliği komisyonları başarılı çalışmalar yürütüyor. İki ülkenin iş dünyası ve finans toplulukları arasında da Rusya-Suudi Arabistan İş Konseyi düzeyinde doğrudan temaslar geliştiriliyor.
Yatırımlar açısından ilişkilerin gelişimine dikkat çekmekte fayda var. Bununla birlikte hükümetlerarası yatırım fonları çerçevesinde yaklaşık 10 milyar dolarlık potansiyel projelere yönelik anlaşmalar yapma çalışmaları devam ediyor.
Bununla birlikte sanayi, enerji, tarım, altyapı, ulaştırma, doğal kaynaklar ve ileri teknolojiler gibi alanlar da işbirliği için umut vaat ediyor. Ayrıca dünya petrol piyasalarının dengesini sağlamak üzere yakın koordinasyon oluşturmak için ortak bir çalışmamız var.
Öte yandan Suudi dostlarımıza hac mevsimlerinde kutsal yerleri ziyaret eden Rus hacılarına gösterdikleri geleneksel ve meşhur misafirperverlikleri için teşekkür ediyoruz.
Moskova ve Riyad, bugün uluslararası gündemde yer alan çeşitli hayati konularda ortak bir pozisyon sergiliyor. Birlikte, Suriye ve Yemen dahil olmak üzere Ortadoğu’daki krizlere diplomatik ve politik mekanizmalar yoluyla çözümler arıyoruz.
Burada Suudi Arabistan'ın Filistin sorununun iki devletli çözüm ilkesine dayalı çabalar çerçevesindeki rolüne özellikle dikkat çekmek istiyorum. Merhum Kral Abdullah bin Abdulaziz’in 2002 yılında uluslararası olarak tanınmış en önemli bildirilerden biri olan Arap Barış Girişimi'nin başlatıcılarından olduğunu hatırlıyorum.
Rusya ve Suudi Arabistan, terörle mücadelenin devam etmesini şiddetle destekliyor. Radikalizm düşüncesinin verdiği zararın kapsamına ilişkin aynı tutumu sergiliyoruz. Ülkelerimiz, bu tehlikenin farkında ve bunu doğrudan tecrübe etmek zorunda kalıyorlar. Bu yüzden tutumlarımız aynı. Çünkü radikalizm yanlıları ‘ya bizimlesin ya da bize karşı’ şeklinde bir ayrıma gidemez veya bunu amaçlarına ulaşmak için kullanamazlar.
- Devlet Başkanı Putin'in Suudi Arabistan ziyaretinden beklentileriniz nelerdir?
Devlet Başkanı Putin’in Suudi Arabistan’a yakında yapacağı ziyarete özel bir önem veriliyor. En üst düzeyde yapılacak olan bu görüşmenin, çok yönlü ortaklığımıza destek sağlayacağına, yeni bir seviyeye taşıyacağına ve iki halk arasındaki karşılıklı anlayışı destekleyeceğine eminim.
- Rusya’nın Körfez bölgesi için kolektif güvenlik konsepti teklifine ne gibi tepkiler geldi? Burada ABD’nin önerileri ve planlarına yönelik bir rekabet var mı? Bazıları, ABD’nin İran’a yaptırım uygulamasının bölgede silahlı çatışmalara yol açabileceğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Körfez bölgesindeki gelişmeler tehlikeli seviyelere ulaştı. Bölgede saatli bombaya benzeyen atmosfer, temelde Washington'ın BMGK’nın 2231 sayılı kararı uyarınca kabul edilen Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) içerisindeki yükümlülüklerini reddetmekle kalmayıp,  gerginliğin artmasına neden olan kışkırtıcı eylemler gerçekleştirdiği sorumsuz politikalarının bir sonucudur. Nihayetinde de büyük bir askeri çatışma tehlikesi ortaya çıktı. Bu tehlikeli senaryo, bizi ciddi şekilde endişelendiriyor. Bölgenin yıkıcı bir askeri çatışmaya girmesine izin verilmesinin sadece Körfez ülkeleri için değil tüm dünya için yıkıcı etkileri olabilir.
Rusya’nın Körfez bölgesine yönelik kolektif güvenlik konsepti teklifinin güncellenmiş hali, geçtiğimiz Temmuz ayında Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından resmi olarak sunuldu. Girişim olumlu ve birleştirici bir bölgesel gündem taşıyor. Bununla birlikte zorlukları ve riskleri ele almak için ortak eylem mekanizmaları oluşturuyor. Öte yandan tüm tarafların görüşlerinin dikkate alındığı kademeli bir süreç başlatılması amaçlanıyor. Bu anlamda girişimimiz, ‘bizimle ve bize karşı olanlar arasında yeni ayrım çizgileri oluşturulması’ ilkesine dayanıyor.
Fikirlerimizi detaylandıracak nitel çalışmaları ilerletmek için 18-19 Eylül tarihlerinde Moskova’da bulunan Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimi Enstitüsü’nde uzmanlar düzeyinde bir konferans düzenledik. Rusya, İran, Arap ülkeleri, Çin, Fransa, Hindistan ve İngiltere'den yaklaşık 30 uzmanın katılımıyla gerçekleşen konferansın ilerleyen dönemde daha fazla katılımcıyla yenilerinin yapılmasını umuyoruz.
- Suriye ile ilgili neler söyleyeceksiniz? Siyasi bir çözüme yönelik umutları nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye için yeni bir anayasa oluşturulmasını mı yoksa 2012 tarihli Suriye Anayasa’nın sürdürülmesini mi destekliyorsunuz?
Rusya, kesin bir şekilde Suriye halkının çeşitli kesimleri arasındaki anlaşmazlığın kapsamlı bir diyalog yoluyla diplomatik bir siyasi çözüme ulaşmasını destekliyor.
Terörist yapılara yönelik operasyonların ardından şimdi siyasi süreci hızlandırmaya yönelik adımlar atılmaya başlandı. Son zamanlarda, Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’nden çıkan karara dayanarak, Anayasa Komisyonu oluşturma sürecinin tamamlanmasıyla bu yönde önemli bir adım atılmış oldu. Astana Süreci garantör ülkelerinden biri olarak Rusya, Suriye hükümeti ve muhaliflerle yapılan aktif temaslar da dahil olmak üzere bu sonuca ulaşmak için çok çalıştı.
Cenevre’de başlatılan Anayasa Komisyonu çalışmaları, Suriye’deki siyasi sürecin tüm evrelerine destek sağlayacaktır. Önemli olan, Suriyelilerin müdahale veya dış baskı olmadan, ülkelerinin geleceğini belirlemeleridir. BMGK’nın 2254 sayılı kararına dayanan bu anayasa çalışması ‘Astana Üçlüsü’ tarafından desteklenecektir.
Öte yandan siyasi süreçteki ilerleme, uzun süredir gündemde olan Suriye’nin AL’ye geri dönmesinin gerektiğine dair dosyaya işaret ediyor. Bu konuda AL ülkelerinin çoğu, bölgede söz sahibi olan Suudi Arabistan’ın bu konudaki tutumunu izleyecektir.
- Müdahalesi sonrası Suriye rejimini içinde bulunduğu zor durumdan kurtaran Rusya’nın siyasi çözüme yönelik baskısı olacak mı?
Rejimi koruma fikriyle ilgili olarak şunlara dikkat çekmeliyim; dış politikalarımız hiçbir zaman olayları şahıslara bağlamaya yönelik olmadı. Ne belirli kişilere bağlıyız ne de başkasına karşıyız.
Moskova, yalnızca Suriyeli yetkililerin talebine cevap vererek, terörle mücadelede onlara yardım etti. Bilindiği üzere Suriye’de terörist yapıların yanı sıra gelecekte terör saldırıları gerçekleştirmek ve yıkıcı faaliyetlerde bulunmak üzere ülkemize geri dönebilecek Rus ve federasyonun özerk bölgelerinden binlerce savaşçı bulunuyor.
Başka bir deyişle bu durum, geleceğe ilişkin öngörülerin ufkunu açmak ve bununla birlikte Ortadoğu'nun büyük bir bölümünde hilafet devleti benzeri bir yapı oluşturmayı amaçlayan aşırılık yanlılarını yok etmekle ilgili. Açıkçası, böyle bir senaryonun hayata geçmesi, yalnızca Ortadoğu ve Kuzey Afrika için değil, aynı zamanda tüm dünya için bir felaket olur.
- Rusya İran’ı Suriye’den uzaklaştırabilir veya etkisini azaltabilir mi? Suriye neden Rusya ve ABD'nin birlikte çalışabildiği tek bölge?
Suriye topraklarındaki dış aktörlerin varlıklarının meşru olabilmesi için bu varlığın, ülkedeki meşru makamların çağrısına veya BMGK kararına dayanması gerekir. İran, Suriye’de DEAŞ’ın ana unsurlarının yenilgiye uğratılmasının ardından görevi sona eren ABD’nin aksine Şam’ın isteği üzerine Suriye’de bulunuyor. ABD’nin Suriye topraklarındaki varlığını sürdürme amacı ile ilgili soru işaretleri mevcut. Burada özellikle 7 Nisan 2017 ve 14 Nisan 2018 tarihlerinde gerçekleşen saldırıları hatırlatmak istiyorum.
ABD’nin BMGK’nın 2254 sayılı kararını doğrudan ihlal ederek, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasını engellediği yönünde güçlü bir his var. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Aralık 2018’de verdiği, Amerikan birliklerinin Suriye’den çekilmesi sözünün yerine getirilmesini umuyoruz.
Fakat mevcut tüm görüş ayrılıklarına rağmen Rusya ve ABD, Suriye dosyasında işbirliği yapabileceklerini göstermişlerdir. Rusya ve ABD arasında 2013’te yapılan Suriye’nin silahsızlaştırılması konusundaki anlaşma unutulmamalı. Yine ilk kez 2016 yılında Moskova ve Washington’ın aldığı ortak kararla Suriye'deki düşmanca davranışlar sona erdirildi.
Ordumuz, Suriye'de uçuş güvenliğini sağlamak, kriz durumlarında yardımlaşmak için özel bir mekanizma oluşturmak ve havacılık ekiplerinin çalışmalarıyla ilgili kuralları tanımak için iyi bir koordinasyon kurmayı başardı. Bu sayede Rus ve Amerikan ordusunun güvenliğini tehdit edebilecek olayların önüne geçildi.
- İsrail’in Suriye’deki İran askeri tesislerine ve bölgelerine yönelik bombardımanlarına devam etmesi halinde İran ile İsrail arasında büyük çatışmalar yaşanabileceğini düşünüyor musunuz?
İsrail’in Suriye topraklarında gerçekleştirdiği; durumu daha da dengesizleştirecek, gerginliğin artmasına ve hatta kontrolden çıkmasına neden olabilecek keyfi hava saldırılarıyla ilgili olumsuz bir tutum sergilemekten asla kaçınmadık. Suriye, bir takım planların uygulandığı veya bazı hesapların görüldüğü bir platforma dönüşmemeli. Tüm sorumlu güçlerin temel görevi, Suriye topraklarında barışı yeniden sağlamaya yardımcı olmak olmalı.



Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
TT

Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)

Abbas Şerife

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportajda Halep Valisi Azzam el-Garib, ‘Kürtlerle ilişkilerin olumlu olduğunu ve bu ilişkilerin köklü bir arada yaşama temeline dayandığını’ söyledi. Vali Garib, 10 Mart'ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmanın Halep'teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsadığını ve ‘bu mahallelerin tamamen devletin egemenliğine geri dönmesinin ve Halep Şehir Konseyi'nin yönetimi altında hizmetlerin yeniden sağlanmasının öngörüldüğünü belirtti.

Şehrin DEAŞ’a bağlı hücreler de dahil olmak üzere ‘karmaşık güvenlik sorunları’ ile karşı karşıya olduğunu belirten Vali Garib, güvenlik güçlerinin ‘Hayderiya, el-Halk ve es-Safira mahallelerinde terörist faaliyetlere karışan kişileri yakalamak amacıyla özel operasyonlar düzenlediğini’ açıkladı. Suriye'nin ikinci büyük şehri olan Halep'te silahların kontrol altına alınamamasının büyük bir sorun olduğunu ve gönüllü silah teslim programları aracılığıyla yasadışı silahları topladıklarını ifade eden Vali Garib, yetkililerin güvenliği artırmak için 2 bin güvenlik kamerasının kurulması çalışmasına başladığını belirtti. Vali Garib, istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacağını söyledi.

Türkiye'nin Halep'in istikrarında ‘merkezi’ bir rol oynadığını ve ‘stratejik bir ortak’ olduğunu vurgulayan Vali Garib, “Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu düşünmüyorum” diye devam etti.

İşte Halep Valisi Azzam el-Garib ile gerçekleştirilen röportajın tam metni:

*Bu geçiş döneminde özellikle Halep rejim ordusu tarafından savaş ve yıkımdan çok fazla zarar gördüğünden karşılaştığınız zorluklar neler? Birkaç gün önce başlatılan “Senin için ey Halep” girişimi ne anlama geliyor?

Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Halep, güvenlik istikrarını güçlendirme, idari performansı iyileştirme, enerji krizlerini çözme ve devlet kurumlarını yeniden kurma ve kamu hayatının düzenini sağlama konusunda ulusal uzlaşıları uygulama çabalarını sürdürüyor.

Birkaç gün önce, ‘Senin için ey Halep’ adlı bir girişim başlattık. Bu girişim altyapıyı iyileştirmek, güvenlik durumunu düzeltmek, parkları ve sokakları güzelleştirmek, sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü hızlandırmak amacıyla valiliğin desteğiyle başlatılan bir sivil girişimdir.

İstikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacak.

*Halep vilayetinin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunları nelerdir? Özellikle güvenlik, kalkınmanın iyileştirilmesi ve yatırımcıların çekilmesi için en önemli faktör olduğu bilindiği üzere, güvenlik istikrarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Halep, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra karmaşık güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, özellikle SDG ile yapılan ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kapsayan anlaşmanın ardından, güvenlik tehditlerinde önemli bir azalma görüldü. Bununla birlikte, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok sorun halen devam ediyor:

1- DEAŞ’a bağlı hücreler: Güvenlik güçlerinin Hayderiya, Helek ve Safira mahallelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda terör faaliyetlerine karışan unsurlar yakalandı.

2- Eski rejimin kalıntıları: Güvenlik operasyonları kapsamında ihlallere karışan kaçak kişilerle sert bir şekilde mücadele edilirken, geçiş dönemi adalet komisyonları da faaliyete geçirildi.

3- Kaçak silahlar: Gönüllü teslim programları aracılığıyla yasadışı silahların toplanması.

4- Daha fazla istikrar sağlamak için, güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması, birleşik yerel güçlerin eğitilmesi ve toplumsal diyalog ve girişimler yoluyla güvenin güçlendirilmesi.

5- Senin için ey Halep Girişimi kapsamında güvenlik kameraları yerleştirmek üzere ‘Güvenliğimiz Geleceğimiz’ projesi başlatıldı. Fiber optik kabloların döşenmesinin yüzde 80'ini tamamladık ve ikinci aşamada güvenliği artırmak için 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin kamera kurmayı hedefleniyor.

df
Başkent Şam'ın Duveylia bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının yol açtığı hasar ve kan, 22 Haziran 2025 (AFP)

*Halep, ulusal üretime büyük katkı sağlayan Suriye'nin ekonomik başkenti olduğu biliniyor. Yerel ekonomiyi canlandırmak ve yatırımı teşvik etmek için ne gibi planlarınız var? Halep yeniden Suriye’nin ekonomik başkenti olacak mı?

Halep muazzam bir ekonomik potansiyele sahip. Ancak önceki rejimin mirası olan kurumsal gevşeklik, idari yolsuzluk, verimsizlik ve dengesiz vergi sistemi gibi sorunlarla boğuşuyor. Planımız şunları içeriyor:

İlk olarak, vergi sistemini reform etmek ve büyümeyi teşvik etmek için hükümetle koordinasyon içinde vergileri yeniden düzenlenmesi.

İkincisi, geleneksel sektörlerin canlandırılması ve Şeyh Neccar gibi sanayi bölgelerinin yeniden yapılandırılması, vergi kolaylıkları ve enerji desteği sağlanması. Ayrıca Halep’teki turizm sektörünü destekleyecek çeşitli atölye çalışmaları düzenledik.

Senin için ey Halep girişimi kapsamında, ‘Işılda ey Halep’ projesi Halep'in doğu ve batı sokaklarını aydınlatmaya devam ediyor. 2,3 milyon dolarlık bir bütçeyle 11 bölgede 3544 aydınlatma ünitesi kurmayı hedefledik. Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde ilk aşamayı (45 km için 932 aydınlatma ünitesi) tamamladık ve ikinci ve üçüncü aşamaları Halep kırsalını da kapsayacak şekilde tamamlayarak ticari faaliyetleri güçlendirdik.

Halep'in yeniden ekonomik başkent olmasına gelince istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla, 5-10 yıl içinde eski konumunu geri kazanma adaylığı için uygun olacak.

Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum, özellikle de Türkiye her zaman Suriye topraklarının bütünlüğünü desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiştir.

Kürt sorunu, Suriye genelinde zorlu bir sorun oluşturuyor. Ancak Halep düzeyinde sorarsak, Eşrefiye ve Şeyh Maksud'daki Kürt nüfusla ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Kürt bileşenle ilişkiler olumlu ve tarihsel bir arada yaşama üzerine kuruludur. SDG ile yapılan anlaşma, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsıyor. Dolayısıyla bu mahallelerin kaderi, devletin egemenliğine tamamen geri dönmek ve Halep Belediye Meclisi'nin yönetimi altında hizmetlerin geri gelmesidir.

Yerel temsil konusunda, yerel meclislerde ve yönetim kurumlarında Kürtleri dahil ediyor ve adil temsilini sağlıyoruz.

u7ı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (sağda) ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

*Türkiye, geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin kuzeyinde açık bir nüfuza sahipti, ancak şimdi (Beşşar Esed rejiminden) kurtarılmasından sonra Türkiye'nin Halep'teki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu stratejik bir ortaklık mı yoksa geçici bir iş birliği mi?

Türkiye, altyapı ve hizmetleri destekleyerek Halep'in istikrarında merkezi bir rol oynuyor.

Rolün değerlendirilmesine gelince, şu anda stratejik bir ortaklık var, ancak bu ortaklık bölgesel dengelerle ilgili bazı koşullu yönler içeriyor. İş birliği örnekleri arasında Gaziantep ile imzalanan kardeş şehir anlaşması, mültecilerin geri dönüşünü destekleyen projeler ve Türkiye'nin eğitim ve sağlık alanındaki projeleri sayılabilir. İş birliğinin Halep’in çıkarlarına uygun olmasını ve Halep'in egemenliğini ve önceliklerini saygı duyulmasını önemsiyoruz.

*Türkiye’nin Halep'te stratejik çıkarları olduğuna şüphe yok. Bazıları bu hedefleri Suriye'nin kuzeyindeki hırslar olarak tanımlamaya çalışsa da sizin bakış açınızdan Halep Türkiye için stratejik olarak ne kadar önemli?

Türkiye'nin Suriye topraklarında özellikle de Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiş olması nedeniyle herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum. Ancak Halep'in Türkiye için birçok nedenden dolayı büyük önemi olduğu söylenebilir:

1- Coğrafi konumu. Halep, Suriye'nin kuzey kapısıdır ve bu da onu ticari bir merkez ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin destekçisi haline getiriyor.

2- Mülteci akınını sınırlayan ve (DEAŞ, kontrolsüz silahlı gruplar gibi) güvenlik tehditlerini azaltan istikrar.

3- Ekonomik çıkarlar: Halep tarihi bir ticaret merkezidir ve Türkiye ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Halep'in çıkarları, dengeli ortaklıklar aracılığıyla bu ilişkinin bir parçası olacaktır.

Eğitim ve sağlık alanlarında, ‘İzini Bırak’ girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okul ve hastanelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz.

*Halep Valisi olduğunuzda bir vizyonunuz ve çalışma planınız olduğuna şüphe yok. Bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Önümüzdeki beş yıl içinde Halep'in Suriye haritasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halep, konumu ve geçmişi sayesinde hayati bir merkez olmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep'e yaptığı son ziyaretinde, şehrin en büyük ekonomik fener olacağını vurguladı ve kalenin kalbinden, zorbalarla savaşımızın sona erdiğini ve yoksullukla mücadelemizin başladığını açıkladı.

Ekonomik olarak, sanayi bölgelerinin yeniden inşası ve altyapının iyileştirilmesi ile sanayi ve ticaret merkezi olarak rolünü geri kazanacak. İdari olarak, siyasi gidişata bağlı olarak, ademi merkeziyetçilik kapsamında daha bağımsız bir idari merkez haline gelebilir. Mevcut zorluklar arasında güvenlik ve finansman eksikliği de yer alıyor. Ancak vizyonumuz ve hedeflerimiz Halep'i hızlı toparlanmanın bir örneği haline getiriyor.

cdy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep’teki Hristiyan mezhebinden bir heyeti kabul etti, 28 Mayıs 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

*Karşılaştığınız zorlukların büyük ve çetin olduğuna şüphe yok. Ancak önümüzdeki dönemde önceliklerinizi belirlediğinizi düşünüyorum. Vali olarak acil ve başlıca öncelikleriniz neler?

Önceliklerimiz; güvenlik, yani kaçak silahların toplanması ve ihlallerin kontrol altına alınması, Güvenliğimiz Geleceğimiz Girişimi kapsamında 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin adet güvenlik kamerasının kurulması gibi birçok alanı kapsıyor.

Altyapı konusunda ise elektrik ve su şebekelerinin onarımına devam ediyoruz. Hükümet, 5 bin megavat kapasiteli elektrik santralleri kurmak üzere Katarlı bir şirketle sözleşme imzaladı. Bu sayede üç yıl içinde elektrik kapsama oranı yüzde 70-85'e çıkacak. Yerel düzeyde Deyr Hafir santralini faaliyete geçiriyor, iç şebekeyi onarıyor, endüstriyel şebekeyi ev şebekesinden ayırıyor ve kablo hırsızlığıyla mücadele ediyoruz.

Eğitim ve sağlık alanında, İzini Bırak Girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okulları ve hastaneleri yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Bu planlar arasında okulların onarımı, model okulların kurulması ve üniversite hastanesi için endoskopi gibi gelişmiş cihazlarla hastanelerin geliştirilmesi yer alıyor. Ekonomi alanında ise bürokrasiyi reform ederken, yatırımı teşvik etmek ve fabrikaları çalıştırmak için çalışıyoruz.

*Hiç şüphesiz yükler ağır ve devlet ile valilik tek başına tüm bu yükleri kaldıramaz. Peki, yerel topluma alan açmayı düşünüyor musunuz? Yerel toplum ve yerel konseylerin Halep'in istikrarında rolü nedir?

Yerel toplum ve yerel konseyler temel bir dayanak noktası. Toplumun rolüne gelince biz sivil girişimleri teşvik ediyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Halep, geçtiğimiz aylarda bu türden birçok girişime sahne oldu ve bunların şehrin gerçekliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gördük.

Ayrıca, idari ademi merkeziyetçiliği destekliyoruz. Yerel konseylerin hizmet ve kalkınma kararlarını almalarını sağlarken, tüm bileşenlerin temsil edilmesini garanti ediyoruz.

Şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk, geçiş dönemi ve geçiş aşaması nedeniyle mevcut merkeziyetçilik, ancak yerel temsilciliği desteklemek için yasal bir çerçeve üzerinde çalışıyoruz.

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.

*Biliyorsunuz, Halep’in doğusu rejim ordusu tarafından büyük bir yıkıma uğradı. Bu durum bir göç ve sığınma dalgasına neden oldu. Halep’in doğu mahallelerini yeniden inşa etmek ve mültecilerin geri dönüşünü hızlandırmak için nasıl bir planınız var?

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilitasyonunu içeren bir planımız var.

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilite edilmesini içeren bir planımız var. Senin için ey Halep Girişimi kapsamındaki Işılda Ey Halep Projesi, ilk aşamada doğu mahallelerine 45 kilometre karelik bir alana aydınlatma desteği sağlıyor ve şehirdeki kavşakları ve girişleri güzelleştiriyor. 

Karşılaştığımız zorluklar ise finansman eksikliği ve mülkiyet haklarının karmaşıklığıdır. Eski rejimin milisleri, birçok vatandaşın mülklerini yasadışı yollarla ele geçirmiştir. Ancak, daha önce el konulan tüm mülklerin mülkiyet haklarını incelemek ve gözden geçirmek üzere ‘Zorla El Koyma Komitesi’ni kurduk.

yh
Halep’te hasar görmüş bir binanın önünden motosikletle geçenler, 14 Mayıs 2025 (Reuters)

*Halep'in yurtdışındaki evlatlarına, Halep'li tüccarların ve Arap yatırımcıların sermayedarlarına ne söylemek istersiniz?

Mülteci olunan ülkelerde ve mülteci kamplarında yaşayan Halep halkına mesajım şu: “Halep sizi bekliyor, size çok ihtiyacı var ve yaralarını sarmanız ve ona yeniden hayat vermeniz için size sesleniyor. Eskisi gibi ona sadık kalın!” Ayrıca Suriyeli ve Arap yatırımcıları, Suriye'nin kalbi ve ekonomik başkenti olan Halep'e yatırım yapma fırsatını kaçırmamaya davet ediyorum. 

Şu anda, lojistik kolaylıklar ve desteklerle birlikte, endüstri (tekstil, gıda), ticaret ve hizmetler (turizm, lojistik) alanlarında büyük yatırım fırsatları bulunuyor. Altyapı ve güvenlik iyileştiriliyor.

Yatırımcılara mesajım: “Halep'in yeniden canlanmasına yaptığınız yatırım ve katkınız, sadece ekonomik bir kazanç değil, şehrin geleceğini inşa etmek anlamına da geliyor. Bu, kâr elde etme çabasından önce ahlaki ve vatansever bir tutum olacaktır.

*Peki Halep’in geleceği için ne söyleyeceksiniz?

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.