Menbiç ve Rasulayn'da çatışmalar sürüyor

Menbiç şerhir merkezindeki Suriyeliler (Reuters)
Menbiç şerhir merkezindeki Suriyeliler (Reuters)
TT

Menbiç ve Rasulayn'da çatışmalar sürüyor

Menbiç şerhir merkezindeki Suriyeliler (Reuters)
Menbiç şerhir merkezindeki Suriyeliler (Reuters)

Türkiye salı günü Rasulayn’daki operasyonunu yoğunlaştırdı. Türkiye ve ona tabi Suriye Milli Ordusu ile Suriye Demokratik Güçleri arasındaki şiddetli çatışmalar devam ediyor. Medyada, Suriye Demokratik Güçleri’nin Rasulayn’ı tamamen ele geçireceğine dair haberler yapılıyor. Menbiç’te karşılıklı bombardıman sürerken Suriye rejim güçleri de daha önce Uluslararası Koalisyon’un DEAŞ’e karşı savaşacağını ilan etmesinin ardından çekildiği şehre yeniden girdi.
Türkiye Milli Savunma Bakanlığı, “Suriye Demokratik Güçleri tarafından atılan roket sonucu Menbiç’te bir askerin şehit olduğunu, sekiz askerin yaralandığını, Suriye Demokratik Güçleri’ne mensup 15 savaşçının da etkisiz hale getirildiğini” açıkladı. Açıklamada ayrıca Fırat’ın doğusuna yönelik başlatılan Barış Pınarı Harekatı'nda 9 Ekim’den bu yana Suriye Demokratik Güçleri’ne mensup 595 savaşçının etkisiz hale getirildiği duyuruldu.
Suriye devlet televizyonu rejim güçlerinin Menbiç’e girdiğini ilan etti. Askeri bir kaynağa dayandırılan haberde rejim güçlerinin Türk ordusuna 10 km uzaklıktaki Rasulayn ve Tel Tamer kasabası arasında olduğu bildirildi. Moskova; Türkiye ile Suriye arasında çıkabilecek olası bir çatışmayı önlemek için temaslarını sürdürdüğünü açıkladı.
Mardin’in Kızıltepe'ye bağlı Taşlıca ve Otluk köyüne Suriye tarafından havan topu ve roket atıldı. Suriye Demokratik Güçleri tarafından yapılan saldırı sonucu 2 sivilin şehit olduğu, 12 kişinin de yaralandığı belirtildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden yapılan açıklamada Suriye Demokratik Güçleri’nin Türkiye ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu ile girdiği çatışmalar sonucunda Türkiye sınırına yakın Rasulayn şehrini Tel Halaf ilçesini de ele geçirdiği öne sürüldü.
Rejim kuvvetleri, Halep şehrinin kuzeydoğu kırsalındaki Menbiç kentine girmeye başlarken diğer yandan Uluslararası Koalisyon güçleri kentten çekilmeye devam ediyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin yaptığı açıklamaya göre Menbiç kırsalında karşılıklı bombardıman devam ediyor. Türk ordusu ve ona bağlı Suriye Milli Ordusu'nun Menbiç civarında operasyonları sürerken Menbiç Askeri Konseyi ve Suriye rejim güçlerinin Türk askerine bağlı Suriye Milli Ordusu’nun bulunduğu köyleri hedef aldığı belirtildi.
Suriye rejimine bağlı medyanın rejim güçlerinin Menbiç’e girdiğini açıklamasının ardından ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon güçleri dün kentten ayrıldığını duyurdu.
ABD öncülüğünde DEAŞ’e karşı kurulan Uluslararası Koalisyon'un Sözcüsü Albay Myles Caggins, Twitter hesabından yaptığı açıklamada ABD kuvvetlerinin Suriye'nin kuzeydoğusundan planlı bir çekilme gerçekleştirdiğini ve an itibariyle Menbiç’in dışında olduklarını söyledi.
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada da Suriye rejim güçlerinin Menbiç’i tamamen ele geçirdiği ve Rus askerlerinin Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ve Suriye ordusu arasındaki bölgede devriye görevi icra ettiği belirtildi.
Türkiye ordusunda bağlı gruplar dün Menbiç savaşına başladıklarını açıkladı. Söz konusu grupların Telegram hesabından yaptıkları açıklamada “Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde Menbiç ve çevresini Suriye Demokratik Güçleri’nden kurtarmak için yeni bir operasyon başlatıldı” ifadelerine yer verildi.
Menbiç şehri Türkiye sınırına 30 km uzaklıkta bulunuyor. Suriye sejim güçleri geçen aralık ayında Türk tarafının olası operasyonunu önlemek için Kürt tarafının talebi üzerine askeri birliklerini Menbiç’e konuşlandırmıştı. Ancak Türkiye’nin söz konusu dönemki varlığı daha çok sembolikti.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden yapılan açıklamada, “Suriye rejim güçlerinin Kobani’ye girmesi bekleniyordu. Ancak ABD kuvvetleri geçişlerine izin vermediği için Menbiç’e döndüler” ifadelerine yer verildi.
Suriye Rejim güçleri, Rakka'nın kuzeyindeki Ayn İsa’ya konuşlandı.
Temaslar sürüyor
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile bir telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonu ile ilgili gelişmeler ve ABD’nin operasyon karşısında benimsediği tutum ele alındı. ABD daha önce yaptığı açıklamada Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirdiği operasyon sebebiyle Savunma Bakanı Hulusi Akar da dahil olmak üzere çok sayıda Türk bakana yaptırım uygulayacağını duyurmuştu.
Pompeo dün NATO’nun Brüksel’deki merkezine ziyarette bulunacağını ve NATO üyelerine Türkiye'nin Suriye'deki eylemlerine karşı önlem almaları konusunda çağrıda bulunacağını söylemişti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı açıklamada ülkesinin Barış Pınarı Harekatı çerçevesinde Menbiç’ten Türkiye’nin Irak sınırına kadar uzanan bölgeyi temizlemeye kararlı olduğunu belirtti.
Erdoğan, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de gerçekleştirilen Türk Konseyi 7. Zirvesi'nde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Kısa bir süre içinde, ilk aşamada bir milyon ikinci aşamada iki milyon Suriyelinin gönüllü olarak geri dönmelerini sağlamak için sınırımızdan 32 kilometre derinlikte, 444 kilometre genişliğinde bir alanı güvenli bölge haline getireceğiz. Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasından salı gününe kadar yaklaşık 970 kilometreyi temizledik.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Wall Street Journal gazetesi için kaleme aldığı makalede şu ifadeleri kullandı:
"Barış Pınarı Harekâtı, Suriye'deki vekalet savaşlarını sonlandırıp bölgede barış ve istikrarı tesis etmek üzere Türkiye'ye yardımcı olmak için ikinci bir şans. Avrupa Birliği ve tüm dünya, Türkiye'ye bu konuda destek olmalı. DEAŞ’lılerin Suriye’nin kuzeydoğusundan ayrılmasına fırsat vermeyeceğiz. Yabancı DEAŞ militanlarının, onların eşlerinin ve çocuklarının rehabilitasyonu için geldikleri ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapmaya hazırız."



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.