Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras: Batı insandan vazgeçti

Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
TT

Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras: Batı insandan vazgeçti

Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)
Costa-Gavras’ın Adults In The Room adlı filminin setinden bir kare (Independent Arabia)

Hovik Habashian*
Politik sinemanın öncüsü Costa-Gavras’ın ‘Adults In The Room’ adlı filmi tam bir ustalık eseridir.  Yunan asıllı Fransız yönetmen bu filmle politik sinemayı adeta 1960’lardaki ihtişamlı günlerine geri döndürdü.
Costa-Garvas’ın son filmi Adults In The Room’da 2008 yılından bu yana anavatanı Yunanistan’ı sarsan ekonomik krizin nedenlerini anlamaya yardımcı olan dosyaları gün yüzüne çıkarıyor, suçluyor ve kınıyor.
Ekonomi profesörü olan ve Alexis Çipras hükümetinde Maliye Bakanlığı yapan Yanis Varufakis’in kaleme aldığı ‘Adults in the Room: My Battle With Europe's Deep Establishment’ adlı kitabından uyarlanan film, Varufakis’in bakanlık görevine başlamasının ilk 6 ayında yaşadıklarını konu ediyor.
Varufakis, kitabında bizi, Brüksel'deki zarif ofis kapılarının arkasında şeytanın ayrıntıda gizlendiği müzakerelere götürüyor. Bununla birlikte Varufakis, bir avuç para canavarıyla arasındaki uzun tartışmaların ve derin anlaşmazlıkların insanların kaderini nasıl belirlediğini anlatıyor.
Ekonomiyle ilgili hiçbir fikri olmayan bir izleyici bile Varufakis'in başkanlığındaki Yunan heyeti ile Euro Grup temsilcileri arasındaki görüşmeleri büyük bir ilgiyle izleyebiliyor. Costa-Gavras, filminde basit bir anlatımı tercih ettiği için sıkıcı siyasi konuşmalara yer vermemesi, izleyiciyi adeta büyülüyor. Filmin bir konferans değil sinema yapımı olduğunu unutmayan usta yönetmen, filmdeki ekonomi atmosferini bize bir şov şeklinde sunuyor. Filmin karakterlerini ise insanların zarar görmesi pahasına paraya sımsıkı sarılmalarıyla alay konusu olan figürler oluşturuyor.
İşte politik sinemanın usta yönetmeni Costa-Garvas ile gerçekleştirilen röportajın tamamı;
- Hiç Yunanistan’daki ekonomik krizden bahsetmek için henüz erken olduğunu düşündünüz mü? Daha patlak vermesinin üzerinden uzun bir süre geçmedi.

Yunanistan'da tepkilerle karşılaşacağımı önceden biliyordum. Çünkü krizle boğuşan insanların duyguları hala taze. Fakat bu hikayeyi içinde bulunduğumuz zaman dilimine koymak benim için önemliydi. Yunanlar ne olup bittiğine dair birçok şeyi bilmiyorlar. Bu kritik zamanda Avrupa hakkında konuşmak da ilgimi çekiyordu. Bu Avrupa için 15 yıl süren utanç verici bir süreçtir. Bu süreç Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile başladı ve Jean-Claude Juncker ile daha da kötüleşerek devam etti.
- Yunanistan'daki ekonomik krizin nedenlerini açıklamak için komedi türünü seçmenizin sebebi nedir?
Bu filmi oldukça trajik bir komedi olarak niteliyorum. Tabiri caizse bizi trajikomediye iten yaşanan zor şartlardı. Ortada bir trajedi var, çünkü insanlar acı çekiyor. Bazen işin içine komedi girince sorunlarımıza bile gülüyoruz. Filmde bir şov sunuyorum. Bazen olaylara farklı bakış açılarından bakmak gerekiyor.
- Avrupa’da politik sinema 1960’lar ve 70’lerde en parlak dönemini yaşadı. Sonra bu rolü belgesel sineması üstlendi. Hala uzun metrajlı bir filmin politika hakkında konuşacak kadar iyi olduğuna inanıyor musunuz?
Zaman değişti. Hala aynı şeyleri söylüyoruz, ama farklı şekillerde. Yaklaşım da değişti. Artık aşk filmleri ya da dans eden ve şarkı söyleyen komik karakterleri çekmiyoruz. Sinema bu atmosferden uzaklaştı. Artık genç kitleye odaklanan filmler yapılıyor. Ancak burada kısa film ya da belgesel yapmadığımı bir kez daha tekrar edeyim. Sunduğum şey bir şovdu. Bir duygu yaratmayı hedefledim. Ancak bunu yaparken kitabın ana hatlarına sadık kaldım.
- Siz Yunan asıllı bir Fransızsınız. Filmdeki çatışmanın kısmen Fransa ile Yunanistan arasında olması nedeniyle bu iki kimliği içinizde nasıl barındırdınız?
(Gülerek) Kendimi bir Yunandan çok Fransız hissediyorum. Yaklaşık 55 yıldır Fransa'da yaşıyorum. Ailem Fransız. Akıcı bir şekilde Fransızca konuşuyorum. Yunancam çok zayıfladı. Çünkü onu kullanmıyorum. Ayrıca filmlerimi Fransa’da çekiyorum. Ama Yunanistan benim anavatanım, bunu asla unutmam. Böyle bir çatışmada, Yunan tarafıyla uyumluyum. Krizin başlangıcından bu yana olan biteni anlamaya çalıştım ve birçok bilgi topladım.
- Filmde, ağırlıklı olarak siyasetçiler tiye alınıyor. Avrupa siyasetinde övgüye değer bulduğunuz biri var mı?
Filmde haklı bir alay söz konusu. Bununla birlikte hiçbir şekilde bir mağduriyet yok. Fransa'nın Yunanistan ekonomik krizindeki konumu filmde tam olarak yansıtılıyor. Hiçbir eklemede bulunmadım ve sırf eğlence olsun diye mizah koymadım. Fransız bir bakan bize “Yanınızdayız” dedikten sonra bir başkasına bunun tersini söyledi. Tam olarak bunu yaşadık. Bunu ben üretmedim. Böyle ‘oldukça komik’ olarak nitelendirilebilecek durumlar ortaya çıktı. Filmde geçen, “Fransa eskisi gibi değil” repliği ise görüşmeler sırasında söylenmişti. Gerçekten de Fransa’nın bir yandan Almanya’ya yakın kalma çabaları ile diğer yandan Yunanistan'a amansız yardım girişimleri arasında oldukça tuhaf bir konumu vardı. Fransa her zaman Yunanistan’ın yanında bir duruş sergiledi. Bunun nedeni iki ülke arasındaki eski bir hikayeye dayanıyor. Elbette bunu Fransız politikacıların Yunanistan ile olan ilişkisinde göremiyoruz. Fransızlar Yunanistan’a yardım etmek istedi, ama bir yandan da Almanları memnun etmeye de çalıştılar.

Costa-Gavras’ın yeni filminden bir sahne (Independent Arabia)

- Filmde Almanya Maliye Bakanı karakteri, Peter Sellers’in canlandırdığı Dr. Strangelove’u (Dr. Garipaşk) hatırlatıyor. Bu hiç aklınıza geldi mi?
(Gülerek) Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, ülkesinin çıkarlarını savunmaktan asla vazgeçmedi. Aynı zamanda ülkesinin yanında olduğu için Avrupa Birliği'ni (AB) de savundu. Başta Yunanistan olmak üzere dünyanın geri kalanında olan biteni umursamadı bile. Ancak buna karşın çok da dürüst biri. Yalan söylemiyor. Dürüst bir adam. Onu fazla sevmesem de takdir ediyorum. Ama bize göre bir felaketi temsil ediyor.
- Sizin eğilip bükülmeden söylemek istediklerinize kestirmeden ulaştıran film dinamiğini çok beğeniyorum…
Amacım her zaman bu oldu. Bunun için hızı benimsedim. Ancak bu hedefime ulaşmam, anlattığım hikayeye de bağlı. Ancak bazı hikayeler, karakterlerin anlaşılması için bir miktar yavaş olmayı gerektiriyor. Bu hikayede ise işlerin olabildiğince hızlı ilerlemesi gerekiyordu.
- Hikayenin en kötü tarafı, insanların hayatlarını ve hayallerini vuran trajedinin bazı adamların ofislerinde oturup tartışmalarıydı…
Hayatımızı nasıl idame ederiz? Parayla. Bankalar para işlemlerimizi yönetmekle yükümlüdür. Peki çaresi ne? Paranızın olmaması. Ben bir yönetmen olarak sadece ortaya bir soru atıyorum.
- Filmde birçok sinematik özellik var. Ancak maalesef, tüm diyaloglar politika ve ekonomi etrafında dönecek…
Doğru. Filmim Yunanistan’ın ekonomik krizine ilişkin akademik bir söylem değil. Kimin ‘Siyaset, ekonomi ve ekonomik bir trajedidir’ dediğini hatırlamıyorum ama bu lafı unutmuyorum. Ne yazık ki Batı her şeyi ekonomi terazisine koydu ve insandan vazgeçti.
- Politikacıların gözünden ekonomik krizi ele alıyorsunuz. Bu konu kurbanlar, yani sıradan insanlar açısından da ele alınabilir mi?
Tabii ki, ama tuzağa düşenlerle tuzağı kuranlar arasında seçim yapmak zorunda kaldım ve ikincisini seçtim. Tuzağa düşenler aynı sorunla ilgili başka bir hikayede ele alınmalı.
- Avrupa'nın Yunanistan'ı aşağıladığını düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. İnsanların fakirleşmesine katkıda bulundu. Asgari ücret aylık 600 doların altına düştüğünde bu bir aşağılamadır. Krizin başlarında işsizlik oranı yüzde 28’di. Birçok genç, yeniden ailelerinin evine dönmek zorunda kaldı. Buna karşın bazı insanların lüks Mercedes arabalarına bindiklerini görüyorsunuz...
- Avrupa sisteminin bugün yaşadığı sorunu teşhis edebildiniz mi?
Her şeyden önce sorunlardan biri, Avrupa Komisyonu'nun Barroso ve Juncker gibi oldukça kötü insanlara emanet edilmesidir. İkisi de sürekli en kötüyü seçtiler. Sadece ekonomiyi düşünerek Avrupa’yı darmaduman ettiler. Başta Barraso olmak üzere ikisi de son derece kültürsüz adamlar. Juncker, ülkesi Lüksemburg’u Orta Avrupa'nın vergi cennetine dönüştürdü. Lüksemburg'da vergi ödemekten kaçan yaklaşık 340 dev şirket bulunuyor. Bu kabul edilemez bir durum!
- Amerikan ‘birleşik devletler’ modelinin Avrupa için çözüm olabileceğini düşünüyor musunuz?
Bir kere Avrupa ülkeleri olarak aynı dili konuşmuyoruz. Bu büyük bir engel. Sonra diller dışında düşünceler de farklı. Çeşitli Avrupa ülkelerinde ayrı ayrı düşünceler var.
- Yakın gelecekte gündeme getirmek istediğiniz önemli siyasi meseleler var mı?
Şu an gezegenin nasıl korunabileceğiyle ilgileniyorum. Tüm dünyayı mahvettik. Bu konuda makaleler yayınlanıyor. Okuyoruz ve sonra hayatımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu alanda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. İnsanların bu konuyla nasıl etkileşime girdiğini görmek istiyorum. Bu bağ beni müthiş büyülüyor. Felaket her geçen gün bize daha da yaklaşıyor.
- Yanis Varufakis, filmi izledi mi? Alexis Çipras hakkında ne düşünüyorsunuz?
Varufakis filmi izledi, ama henüz filmin müzikleri yapılmadı. Beğendi ve çok heyecanlandı. Çok mutlu oldu. (Gülerek) Çipras’a gelince bilet parasını ödemesini istiyorum.
- Her şeye rağmen iyimser olmayı tercih ettiğinizi düşünüyorum. Siz ne dersiniz?
Evet. Biraz mantıkla birlikte iyimser olmayı tercih ederim.
*Bu röportaj Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.



Yeraltı dünyasının karanlık yüzü: MobLand'i sevenlerin beğeneceği 10 dizi

MTV Entertainment ve 101 Studios ortak yapımı MobLand, birer saatlik 10 bölümden oluşuyor (Paramount+)
MTV Entertainment ve 101 Studios ortak yapımı MobLand, birer saatlik 10 bölümden oluşuyor (Paramount+)
TT

Yeraltı dünyasının karanlık yüzü: MobLand'i sevenlerin beğeneceği 10 dizi

MTV Entertainment ve 101 Studios ortak yapımı MobLand, birer saatlik 10 bölümden oluşuyor (Paramount+)
MTV Entertainment ve 101 Studios ortak yapımı MobLand, birer saatlik 10 bölümden oluşuyor (Paramount+)

Londra'nın yeraltı dünyasında geçen MobLand, ilk bakışta alışıldık bir suç dizisi gibi görünebilir. Ancak Tom Hardy, Helen Mirren ve Pierce Brosnan gibi dev isimlerin yer aldığı kadrosu ve Top Boy'un yaratıcısı Ronan Bennett’in kalemi sayesinde çok daha fazlasını sunuyor. Pierce Brosnan, Harrigan ailesinin sert ve karizmatik lideri Conrad rolüyle öylesine güçlü bir performans sergiliyor ki, izleyiciyi adeta koltuğa mıhlıyor.

Dizi Harrigan ve Stevenson aileleri arasındaki amansız güç savaşını işlerken, izleyiciyi sadakat, yozlaşma ve şiddet üçgenine çekiyor. Hardy'nin canlandırdığı Harry Da Souza karakteri, bu savaşın tam ortasında, karmaşık ve tehlikeli bir rol üstleniyor.

Bu iddialı yapım, klasik suç anlatılarına farklı bir enerji getiriyor. Sokakların dili, güç sahiplerinin dünyası ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan adamların hikayesi çarpıcı bir şekilde ekrana taşınıyor. Bu yüzden MobLand, sadece bir suç hikayesi değil; aynı zamanda aile, güç ve intikam üzerine bir karakter draması.

Dizinin açılış müziği ise İstanbul konserine gün saydığımız Fontaines D.C.'nin Starburster adlı parçası. Kaotik, tehditkâr ve karanlık sözleriyle bu şarkı, dizinin hem atmosferini hem de karakterlerinin iç dünyasını fazlasıyla yansıtıyor; bir yandan içsel çöküşü anlatırken, bir yandan da dış dünyanın şiddetini fısıldıyor.

İlk sezonuyla büyük ilgi gören yapım, şimdiden ikinci sezon için beklenti yaratmış durumda. Yeni bölümler gelene kadar MobLand’in evrenine benzeyen başka dünyalara dalmak isteyenler için seçenek çok. Yeraltı imparatorlukları, acımasız hesaplaşmalar, çelişkilerle dolu anti-kahramanlar...

Peşinen uyaralım, bu listede The Sopranos ve Peaky Blinders gibi kült dizilere yer vermedik çünkü onların bu türün mihenk taşları olduğu tartışılmaz. Ama bu, onların yok sayıldığı anlamına gelmiyor, aksine bu listeyi onların açtığı yolda ilerleyen yapımlarla genişletiyoruz.

Yani MobLand sizi içine çektiyse, şimdi bahsedeceğimiz diziler de sizi kolay kolay bırakmayacak. Yaşamlarını yasalara aldırış etmeden sürdüren hatta kendi kanunlarını yazan karakterleri, kırılma anlarını ve kirli ittifakları sevenlere özel, kan revan içinde bir liste bu.

Biz yeni sezon onayının bir an önce çıkmasını umut ederken, MobLand'in yokluğunu en aza indirecek 10 diziyle karşınızdayız.

Power

50 Cent'in hem ilham verdiği hem de yapımcısı olduğu Power, New York'un karanlık yüzünü anlatırken bir yandan da meşru bir hayat kurma çabasının gerilimli rotasını çiziyor. Başroldeki James St. Patrick, namı diğer Ghost, hem gece kulübü sahibi hem de yeraltı dünyasının kilit figürlerinden biri. Ancak Ghost'un hayali, suç dünyasını geride bırakıp düzgün bir hayat kurmak. Ne var ki karşısına çıkan her engel, onu daha da derine çekiyor. 

sdfgthy
Fotoğraf: Starz

Dizideki çift yaşam teması, karakterlerin sadakat sınavları ve sürekli artan tehditlerle birleşince ortaya nefes kesen bir anlatı çıkıyor. Özellikle Ghost'un eşi Tasha, suç ortağı Tommy ve hem aşkı hem düşmanı olan savcı Angela Valdes, anlatıya dinamik bir derinlik katıyor. 

6 sezonluk hikayenin her bölümü, yeni bir tehlike ve ihanetle örülmüş. Sürükleyici senaryosuyla Power, suç dizileri arasında kendine özel bir yer açıyor. Üstelik bu başarının, 4 ayrı yan diziyle büyüyen bir evrene dönüşmesini sağladığını hatırlatalım. 

Power, sokakların gücüyle sistemin içindeki gizli oyunları ve entrikaları aynı potada eriten, karanlık ama fazlasıyla cazip bir dünya sunuyor.

Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 8.1

Banshee

MobLand'in organize suç dünyasını sevdiyseniz ama daha küçük ölçekli, çarpık ve karakter odaklı bir hikayeye hazırsanız, Banshee tam size göre. Başroldeki isimsiz eski mahkum, Pennsylvania'nın Banshee adlı küçük kasabasına gelip sığınıp ölü bir şerifin kimliğine bürünüyor. Böylece hem kendi geçmişiyle yüzleştiği hem de kasabanın karanlık güçleriyle mücadele ettiği bambaşka bir hayata adım atıyor.

zxcvdfgh
Fotoğraf: Cinemax

Dizi, yalnızca dövüş sahneleri ya da çete savaşlarıyla değil, karakterlerinin iç çatışmaları ve aidiyet duygusuyla da dikkat çekiyor. Amiş mafyasından beyaz üstünlükçülere kadar her kesimden tehlikenin kol gezdiği Banshee kasabası, bir suç hikayesi için ideal zemin.

Ana karakter Lucas Hood, tıpkı MobLand'in Harry'si gibi, olayların dışında kalmak istese de sevdiklerini korumak için çizgiyi aşmak zorunda kalıyor. Şiddetin dozu kimi zaman çizgi roman estetiğine kaçsa da Banshee'nin asıl gücü, noir ve western etkilerini başarıyla harmanlamasında yatıyor.

Kimi zaman delice, kimi zaman şaşırtıcı şekilde duygusal olan Banshee, suç dizilerine başka bir pencereden bakmak isteyenler için keşfedilmeyi bekleyen gizli bir hazine.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.4

Londra Çeteleri (Gangs of London)

Eğer MobLand'in dünyası hoşunuza gittiyse, bir sonraki durağınız Londra Çeteleri olmalı. Londra Çeteleri, gerçek bir hikayeye ya da romana dayanmıyor, ilginç şekilde bir video oyunundan uyarlanmış. Ama bu sizi yanıltmasın çünkü karşında ekranlardaki en acımasız ve stilize suç dizilerinden biri var. 

Dizinin Baskın (The Raid) serisiyle tanınan ortak yaratıcısı Gareth Evans sayesinde Londra Çeteleri, organize suçun şiddet dolu gerçeklerine yaptığı vurguyu tamamlayan bolca aksiyona sahip.

sdfrgt
Fotoğraf: Sky Atlantic / AMC+

Dizi, Londra'nın yeraltı dünyasındaki güç savaşlarını şiddetin filtresiz haliyle anlatıyor. Açılış sahnesiyle birlikte şehirdeki en güçlü mafya babasının öldürülmesiyle taşlar yerinden oynuyor. Dizi, sadece sürükleyici kurgusuyla değil, Evans imzasını taşıyan etkileyici dövüş sahneleriyle de dikkat çekiyor.

İzlerken zaman zaman nefesini tutmak zorunda kalıyorsun çünkü her sahne, bir başka patlamaya dönüşebiliyor. Londra Çeteleri, uluslararası suç ağlarını da işin içine katarak kapsamını genişletiyor ve MobLand'in gidebileceği yöne dair ipuçları da veriyor. Joe Cole, Colm Meaney ve Michelle Fairley gibi isimlerle oyuncu kadrosu da göz kamaştırıyor. Üçüncü sezonu Mart 2025'te izleyiciyle buluşan dizinin 4. sezonu da yolda.

Nereden izlenir: Amazon Prime Video
IMDb: 8.0

The Penguin

Süper kahraman maskesini çıkarıp doğrudan yeraltı dünyasına inen The Penguin, Gotham'ın gölgelerinde yükselen karanlık bir mafya anlatısı sunuyor. Matt Reeves'in The Batman evreninde geçen dizi, çizgi roman kökenlerini unutup daha çok bir suç dramasına dönüşüyor. Colin Farrell, Oswald "Oz" Cobblepot rolünde sadece karizmatik değil, aynı zamanda ürkütücü bir yükseliş öyküsünün merkezinde yer alıyor. Şehirdeki güç boşluğunu doldurmak için sokağa inen Oz, her adımda daha tehlikeli, daha acımasız biri haline geliyor. Özellikle Falcone'un kızı Sofia'yla kurduğu dengesiz ittifak ve genç Victor'ı himayesine alışı, dizinin dramatik gerilimini artırıyor. 

dfgrt
Fotoğraf: HBO

The Penguin, kanlı hesaplaşmalarla örülü, sadakat ve ihaneti sınayan klasik bir "zirveye tırmanma" öyküsü. Gotham belki çizgi romanların şehri ama bu anlatı, gerçek bir suç hikayesi. Farrell'ın sessiz ama yoğun performansı, onu bir Emmy yarışçısına dönüştürmekle kalmıyor, diziye sinema kalitesinde bir derinlik de katıyor. 

Şiddet, entrika ve güç oyunlarını seven Mobland izleyicileri için The Penguin, karanlığın içinden gelen güçlü bir alternatif. Mafya dizilerini sevenlerin kaçırmaması gereken, atmosferi yoğun, karanlık bir yapım.

Nereden izlenir: Max
IMDb: 8.6

Top Boy

Top Boy, Londra'nın doğusundaki Hackney sokaklarında geçen, yalnızca suçun değil, sistemin içindeki adaletsizliğin de başrol oynadığı bir dizi. MobLand'in yaratıcısı Ronan Bennett imzası taşıyan bu yapım, uyuşturucu ticaretiyle hayatta kalmaya çalışan Dushane ve Sully'nin hikayesini anlatıyor. Ancak dizi yalnızca sokak çatışmalarına odaklanmıyor; eşitsizlik, gentrifikasyon ve sistematik adaletsizlik gibi derin meseleleri de ele alıyor. 

dfrgty
Fotoğraf: Netflix

Karakterlerin kişisel çatışmaları, hayatta kalma çabaları ve aile ilişkileri hikayeye duygusal bir katman kazandırıyor. Dizinin başrolündeki Ashley Walters ve Kane Robinson kadar, etkileyici yardımcı oyuncu kadrosu da diziyi güçlü kılıyor. 

Dizinin 2011-2013'te ekranlara gelen iki sezonunun ardından iptal edilmesi hayranlarını üzse de Kanadalı rap yıldızı Drake'in projeye sahip çıkması Top Boy'u küresel bir fenomene dönüştürdü. Netflix'e geçişle birlikte üç sezon daha kazanan yapım, etkisini katlayarak devam ettirdi. Yeni sezonlar, hikayeyi daha da derinleştirdi ve Top Boy'u sadece bir suç dizisi olmaktan çıkarıp dönemin ruhunu yansıtan politik bir anlatıya dönüştürdü. Gündelik hayattaki travmalar, aile bağları ve güç oyunları arasında sıkışan karakterlerin portresi rahatsız edici derecede gerçekçi. 

Top Boy, sadece "tepeye çıkmak" için verilen bir mücadele değil, aynı zamanda bir toplumun aynası. Mobland'in karanlığını sevenler için bu dizi, son derece derin bir anlatı vaat ediyor. Sokakların diliyle yazılmış ama vicdanla izlenmesi gereken bir hikaye.

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.4

Love/Hate

İrlanda'nın karanlık suç dünyasına içeriden bir bakış sunan Love/Hate, yıllar içinde sessiz sedasız bir efsaneye dönüştü. Başlangıçta hak ettiği ilgiyi göremese de üçüncü sezonuyla birlikte bir milyona yakın izleyiciye ulaşarak İrlanda televizyonunun en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi. Dizi, Dublin'in yeraltı dünyasında hayatta kalmaya çalışan üç eski arkadaşın yükselişini ve kaçınılmaz çöküşünü anlatıyor.

yuı
Fotoğraf: RTÉ One

MobLand'de olduğu gibi burada da dostluk, ihanet, güç savaşları ve suça bulaşan hayatların psikolojik yıkımı ön planda. Harrigan ailesi gibi Love/Hate'in suç örgütü de yalnızca dış tehditlerle değil, içten içe parçalanmayla mücadele ediyor. Darren, Nidge ve John Boy'un etrafında örülen hikayede, sokakların şiddetiyle baş etmeye çalışan gençlerin nasıl karanlığa çekildiğine tanık oluyoruz.

Dublin'de geçen dizi, gerçekçi çekimleri ve etkileyici performanslarıyla sadece bir suç draması değil, aynı zamanda bir şehir portresi. 19 İrlanda Film ve Televizyon Ödülü kazanan Love/Hate, 2013'teki 12 adaylıkla da rekor kırmıştı. Oyuncu kadrosunda Aidan Gillen, Robert Sheehan ve Tom Vaughan-Lawlor gibi isimlerin yer alması da yapımı unutulmaz kılan unsurlardan.

İrlanda suç dizilerinin en iyilerinden biri olarak kabul edilen Love/Hate, hem atmosferi hem de anlatımıyla MobLand sonrası izlemeniz gereken yapımların başında geliyor.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.5

Gomorrah

Eğer MobLand’deki aile içi savaş, iktidar oyunları ve sokakların acımasızlığı sizi etkilediyse, Gomorrah'ya bayılacaksınız. İtalyan mafyasının gerçekçi ve cilasız bir portresini çizen dizi, Napoli'nin suçla örülü atmosferinde geçiyor. Gerçek olaylardan esinlenen ve Roberto Saviano'nun aynı adlı kitabından uyarlanan Gomorrah, Savastano ailesinin yavaş yavaş çözülen iktidar düzenini ve bu çöküşün etrafında dönen kanlı hesaplaşmaları anlatıyor.

frgty6
Fotoğraf: Sky Atlantic

Tıpkı MobLand'de olduğu gibi, burada da çatışmanın tam ortasında kalan karakterler sadece hayatta kalmakla kalmıyor, aynı zamanda ailelerini ayakta tutmaya çalışıyor. Ciro ve Gennaro'nun arasındaki sürükleyici ilişki, Harry ve Kevin arasında gelişen gerilimi andırıyor. Her iki dizide de dışarıdan gelen tehditler kadar içeriden gelen ihanete karşı verilen savaş ön planda.

Gomorrah, mafya dizilerinde alışık olduğumuz "karizmatik suçlular" kalıbını yıkıyor ve çamura batmış, sert gerçeklikte yaşayan karakterlerle karşımıza çıkıyor. Eleştirmenler tarafından "İtalya'nın Breaking Bad'i" yakıştırması yapılan dizi "The Sopranos'un daha karanlık ve olgun bir versiyonu" diye tanımlanıyor. Birleşik Krallık'ın Guardian gazetesiyse diziyi anti-kahraman hikayeleri arasında "mükemmel bir örnek" olarak öne çıkarıyor.

Gerilimi, atmosferi, oyunculukları ve yazımıyla övgü toplayan Gomorrah, 5 sezon boyunca gücünü hiç kaybetmeyen ender yapımlardan biri. Eğer MobLand sonrası boşluğa düştüyseniz, Napoli sokaklarına adım atmanın tam sırası.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.6

Ray Donovan

MobLand'in The Donovans ismiyle Ray Donovan'ın yan dizisi olarak planlandığını biliyor muydunuz? Bu bilgi, iki dizi arasındaki bağı daha da anlamlı kılıyor. Ray Donovan, Hollywood'un perde arkasında skandalları temizleyen profesyonel bir iş bitiricinin öyküsünü anlatıyor. Ray, işinde son derece başarılı olsa da aile ilişkileri darmadağın. Geçmiş travmaları ve babası Mickey'nin gelişiyle her şey daha da sarpa sarıyor.

fgrthyu
Fotoğraf: Showtime

Tıpkı MobLand'deki Harry Da Souza gibi Ray de suç dünyasında sessizce ipleri elinde tutan bir gölge kahraman. Ancak Harry sorunlarını bastırıp işine devam edebilirken, Ray'in iç dünyası dışarı taşıyor ve tüm dengeler sarsılıyor. Her iki karakter de sistemin çarklarını döndürürken kendi hayatlarında parçalanıyor.

Liev Schreiber'ın Ray'e kattığı ağırlık ve Jon Voight'un çarpıcı Mickey performansı, diziyi klasik bir suç hikayesinin ötesine taşıyor. Showtime tarihinin en çok izlenen ilk bölümüyle başlayan dizi, 7 sezon boyunca sadık bir izleyici kitlesi oluşturdu. 2022'de yayımlanan filmle veda eden Ray Donovan, eleştirmenlerden de yüksek not aldı.

Tempolu anlatımı, karanlık atmosferi ve güçlü karakter çalışmalarıyla Ray Donovan, MobLand'deki suç ve güç eksenli evreni, daha derinlikli duygusal çatışmalarla keşfetmek isteyen izleyiciler için biçilmiş kaftan.

Nereden izlenir: Türkiye'de bir platformda yer almıyor
IMDb: 8.3

The Gentlemen

The Gentlemen, Guy Ritchie imzasını taşıyan o tanıdık, keskin suç mizahını Netflix'e taşıyor. Dizi, 2019 tarihli aynı adlı filmin evreninde geçiyor ama yepyeni karakterlerle, başlı başına ayakta duran bir hikaye sunuyor. Theo James'in canlandırdığı Eddie Horniman, babasından görkemli bir malikaneyle birlikte gizli bir uyuşturucu imparatorluğu da devralıyor. Üst sınıf görgüsünün arkasında dönen kirli işler, MobLand'deki Harrigan ailesini hatırlatacak kadar vahşi ve kurnazca. Tıpkı Harry Da Souza gibi Eddie de kendini suç dünyasında istemeden bulan ama kısa sürede bu oyunun kurallarını öğrenen biri.

sadfrgt
Fotoğraf: Netflix

İki yapım da aile, miras, sadakat ve gücün karanlık yüzünü incelikle işlerken, kara mizahı da eksik etmiyor. Özellikle Guy Ritchie'nin klasik stiline aşina olanlar için The Gentlemen, zekice yazılmış diyalogları, bol entrikalı öyküsü ve tempolu yapısıyla cezbedici. Dizi, Ateşten Kalbe Akıldan Dumana (Lock, Stock and Two Smoking Barrels) ve Snatch gibi kült işlerden aşina olduğumuz Vinnie Jones'u da kadrosuna katarak hayranlarını memnun etmeyi başarıyor. Giancarlo Esposito ise her zamanki gibi karizmatik ve tehditkar.

The Gentlemen, ilk sezonuyla son derece iyi eleştiriler aldı ve yeni bölümler için yeşil ışık çoktan yakıldı. Suçun incelikle işlenmiş hallerine, stilize şiddete ve incelikli karakter çatışmalarına ilgi duyanlar için The Gentlemen tam bir ziyafet. 

Nereden izlenir: Netflix
IMDb: 8.0

Mayor of Kingstown

Mayor of Kingstown, yozlaşmış bir sistemin tam ortasında kalmış, karanlık bir arabulucunun hikayesi. Jeremy Renner'ın hayat verdiği Mike McLusky, tıpkı MobLand'deki Harry gibi düzenle suç arasındaki ince çizgide yürüyen, güç dengelerini yönetmeye çalışan bir bir iş bitirici. Hapishanelerle çevrili, Kingstown adındaki bu hayali kasaba, suçun kol gezdiği bir başka paralel evren gibi.

sdfrgty
Fotoğraf: Paramount+

Tıpkı Harry gibi Mike da sadece profesyonel görevlerle değil, kişisel travmaları ve ailesinin mirasıyla da mücadele ediyor. Her iki karakterin de amacı benzer: Patlamak üzere olan bir barutu kontrol altında tutmak. Ancak zamanla bu görev, onları da içten içe yutan bir şiddet sarmalına dönüşüyor.

Taylor Sheridan ve Hugh Dillon imzalı dizi, sistemin iç yüzünü acımasızca gösteriyor; ırkçılık, adaletsizlik ve gücün yozlaştırıcı etkisi üzerine cesur şeyler söylüyor. MobLand'in sokakları nasıl tehdit ve entrikayla örülüyse, Mayor of Kingstown da hapishane duvarlarının içinde ve dışında benzer bir gerilim kuruyor.

Eleştirmenlerden hem olumlu hem de olumsuz yorumlar alsa da dizi, izleyicisini her sezonda daha fazla içine çekiyor. Eğer MobLand'in gergin atmosferini sevdiyseniz, Mayor of Kingstown da sizi benzer şekilde kendine bağlayacak. Zira bu iki yapım, yasaların ötesinde adalet arayan adamların iç dünyasına aynı karanlık ışıkla bakıyor.

Nereden izlenir: TV+
IMDb: 8.2

Independent Türkçe