Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Rima bint Bender Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, ABD'nin bölgedeki en güvenilir ortağıdır

Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
TT

Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Rima bint Bender Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan, ABD'nin bölgedeki en güvenilir ortağıdır

Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare
Prenses Rima bint Bender’in Şarku’l Avsat’la röportajından bir kare

Suudi Arabistan Washington Büyükelçisi Prenses Rima Bint Bender bin Sultan bin Abdulaziz, Suudi Arabistan’ın ABD’nin bölgedeki ‘en güvenilir ortağı’ olduğunu söyledi. İki ülke arasındaki ortaklığın ‘temelleri sağlam ve dayanıklı’ olduğunu vurgulayan Prenses Rima, ABD yönetimlerinin, Cumhuriyetçi ve Demokrat eğilimli olmasının bu konuda herhangi bir etkisinin olmadığını kaydetti.
Suudi Arabistan’ı Washington’da temsil etme sorumluluğunu üstlenmesinden bu yana ilk kez bir Arap gazetesine röportaj veren Prenses Rima, Şarku’l Avsat’a önemli açıklamalarda bulundu. İki ülke arasında kurulan stratejik ortaklığın üzerinden 75 yılın geçtiğini söyleyen Prenses Rima, bu ortaklığın, küresel düzenin Sovyetler Birliği’nin gel-gitleriyle mücadelede yaşadığı büyük zorluklar ve dalgalanmalardan, Körfez Savaşı'nın yanı sıra tekrarlanan petrol krizlerinden, terör örgütlerinin artan tehditlerinden geçtiğini ve tüm bu zorluklara karşı dayanıklılığını kanıtlayıp sürekli geliştiğini söyledi.
Prenses Rima bir soru üzerine, Suudi Arabistan’ın ABD’de karşılaştığı en büyük engelin 'klişeler ve ön yargılar’ olduğunu,  fakat yine de iki ülke arasındaki ilişkiyi korumak için herkese hitap edebildiğini ve iletişim kurabildiğini vurguladı. Öte yandan Prenses Rima, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilişkiye şöyle bir göz atmak isteyenlerin çoğunun Suudi Arabistan’ın sarf ettiği çabaları görmediğini düşündüğünü ifade etti.
İşte Şarku’l Avsat’ın Prenses Rima ile gerçekleştirdiği röportajın tamamı;
- Suudi Arabistan Krallığı'nın kurucusu Abdulaziz bin Abdurrahman bin Faysal Al Suud ile ABD’nin 32. Başkanı Franklin D. Roosevelt arasındaki tarihi görüşme, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki güçlü siyasi, ekonomik, ticari ve kültürel ortaklığın ilk adımıydı. Bölgeyi etkileyen değişiklikler ışığında bu ortaklığın bugünkü durumu nedir?

Suudi Arabistan ile ABD arasındaki sağlam ortaklık, kurucu Kral döneminden Kral Selman bin Abdulaziz’in mevcut krallığı dönemine devam etmektedir.  İki ülke arasında stratejik çıkarlara ve hedeflere dayanan bir ortaklık bulunuyor. Bu hedefler arasında, bölgede barış ve istikrarın sağlanması ve ekonomik işbirliğinin ilerletilmesi yer alıyor. Bu konuda ortak bir çaba söz konusu.
Tüm değişimlere rağmen ortak hedefler hala mevcut ve bölgedeki değişimlerle daha da önem kazanıyorlar. Bu stratejik ortaklığın karşı karşıya kaldığı bir takım zorluklara rağmen, bu zorlukların üstesinden gelebildik ve iki dost ülke arasındaki bu ortaklığın etkilenmesine izin vermedik. Çünkü hayati öneme sahip ortak hedeflerimiz var. Ayrıca bu hedefler sadece iki ülke için geçerli değil, bilakis bölgenin ve tüm dünyanın güvenliği ve istikrarı için de önemli.
- Çin'in ekonomik yükselişinden, Rusya’nın bariz bir şekilde ABD’ye rakip olup Ortadoğu arenasına geri dönüşüne ve Avrupa Birliği’nin (AB) rolünün azalmasına kadar küresel düzende yaşanan değişikler ışığında ortaklığın geleceğini nasıl okuyorsunuz?
Öncelikle iki ülke arasındaki stratejik ortaklık, küresel düzenin Sovyetler Birliği’nin gel-gitleriyle mücadelede yaşadığı büyük zorluklar ve dalgalanmalardan, Körfez Savaşı'nın yanı sıra tekrarlanan petrol krizlerinden, terör örgütlerinin artan tehditlerinden geçti ve tüm bu zorluklara karşı dayanıklılığını kanıtlayıp, gelişmeye devam etti. Aynı zamanda küresel düzenin karşı karşıya olduğu birçok farklı uluslararası meseleye ilişkin görüşlerin yakın olduğunu da ortaya koydu.
İkinci olarak ortak güvenlik, siyasi ve ekonomik hedeflere öncelik verilse de iki ülke arasındaki ortaklık bunun ötesinde çok daha büyük boyutlara uzanıyor. Bugün, iki ülke arasında kültürel farka ve toprakları aralarındaki mesafeye rağmen halklarının kültürel ve sosyal olarak daha da yakınlaştıklarını görüyoruz. İki halk arasında gelişen bu bağ, ortak stratejik hedeflere ve çıkarlara ulaşmak için yeni bir kaldıraç görevi görüyor.
Üçüncü olarak ise küresel düzendeki değişimlere rağmen tarihi gerçekler, Suudi Arabistan’ın bölgede ABD'nin en güvenilir ortağı olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca iki ülke arasındaki mevcut ortaklık olumsuz ya da soyutlayıcı bir ortaklık değildir. Bu, iki ülkeden birinin başka bir ülkeyle ilişki kurmasının doğru olmadığı anlamından ziyade diğer bölgesel ve uluslararası güçlerle olan pozitif ilişkiler ve ittifaklarla ortaklıklarını güçlendirmeyi destekleyen bir ortaklıktır. Suudi Arabistan, ‘2030 Vizyonu’nu uygulamaya başladığında, tüm ülkelere bu vizyonunun bir parçası olmaları için kapılarını açsa da ABD, bu konuda en büyük payın sahibi olmaya devam ediyor.
- Suudi Arabistan yöneticilerinin vizyonu, ABD Kongresi üyelerinin bazılarının muhalefetine ve eleştirileriyle karşı karşıya kalan birçok bölgesel dosyada ABD yönetimiyle tutarlılık göstermektedir. İki ülkenin vizyonlarını daha da yaklaştırmak için ne gibi çalışmalarda bulunuyorsunuz?
Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ortaklık, iki ülkenin tüm kurumlarının günlük olarak birbirleriyle yaptığı işbirliğine dayanan kurumsal bir ortaklıktır. Ancak ABD yönetimi ile Kongresi ve Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında ABD dış politikasına ilişkin görüş ayrılıklarının olması oldukça doğaldır. Suudi Arabistan ile ABD arasındaki bu kurumsal ilişki, ABD yönetimine Cumhuriyetçilerin veya Demokratların gelmesinden etkilenmez. Çünkü bu ilişki Demokrat Partili Başkan Roosevelt döneminde başlarken Cumhuriyet Partili Başkan Trump ile büyük bir işbirliğiyle devam etmektedir.
Büyükelçi olarak rolüm, ABD yönetiminde ya da Kongre'de çeşitli konumlardaki tüm taraflarla ve yetkililerle ait oldukları partiye bakılmaksızın iletişim kurmak, Suudi Arabistan’ın vizyonun iletmek, iki ülke arasındaki ilişkiyi geliştirmek ve ortak hedeflere ulaşmak için mümkün olan tüm yollarla çalışmaktır.
- Suudi Arabistan son zamanlarda medya ve siyaset üzerinden çok sayıda saldırıyla karşı karşıya kaldı. Bu saldırıların bazıları Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin önemini azaltmaya ve gözden geçirilmesini talep etmeye yönelikti. Bu saldırılara nasıl karşılık veriyorsunuz?
Suudi Arabistan’ın tutumları ve politikası her zaman karşı karşıya kaldığı konulara yönelik tutarlı, sağlam ve dengeli olmuştur. Suudi Arabistan’ın tutumları ve rolü herkes tarafından biliniyor. Çeşitli alanlardaki çabaları orada burada konuşulanlardan daha büyüktür. Suudi Arabistan’ın terörle mücadele gibi çeşitli alanlarda yaptıklarının yanı sıra bölgedeki istikrarı destekleme ya da petrol piyasalarının dengesini koruma çabalarını bilen gözlemciler ve eleştirmenler, onun uluslararası arenadaki rolünün öneminin ve Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin her iki ülke için de merkezi olduğunun farkındalar.
Ancak ne yazık ki, bazen bazı kişilerin iki ülke arasında ilişkinin gözden geçirilmesi talebinde bulunduğunu duyarız. Ancak çoğu, Suudi Arabistan’ın çabalarını görmüyorlar. Ben her zaman bu mesajı vermek için ABD’deki çeşitli kesimlerle bir araya gelmeye çalışıyorum. Seçim dönemlerinde çeşitli nedenlerle bu gibi açıklamaların çoğaldığının farkındayız. Ancak Suudi Arabistan’ın bölgesel ve uluslararası çabaları hakkında yeterli bilgiye sahip olan herkesin Riyad’ın rolünün ve Washington’la olan ilişkisinin önemini anlayacağından eminiz.
- Önümüzdeki süreçle ilgili ne gibi hedefleriniz var?
ABD ile olan ilişkimize sadece siyasi ve güvenlik ilişkisi ile ilgili değil, bunun ötesinde tüm alanlarda işbirliğine uzanan daha geniş bir perspektiften bakıyoruz. Özellikle Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından başlatılan geleceğe yönelik iddialı bir vizyonun varlığı bu perspektifi genişletirken Suudi Arabistan 2030 Vizyonu hedeflerine ulaşmak için ekonomi, eğitim ve kültür alanlarında ABD ile işbirliği için birçok fırsat olduğunu görüyoruz.
ABD, en iyi üniversitelere, araştırma ve teknik merkezlere ve önde gelen şirketlere sahip. Benim de ABD’deki tüm kesimlerle ilişkileri geliştirerek Suudi Arabistan’ın vizyonuna ulaşmaya katkıda bulunmak ve iki ülke arasında her alanda daha fazla işbirliğine katkıda bulunmak istiyorum.
- Önünüze çıkan engeller neler?
Suudi Arabistan’ın bugün ABD’de karşı karşıya kaldığı en büyük zorluğun ne yazık ki klişeler ve ön yargılardır. Ancak bugün Suudi Arabistan imajını, yöneticilerinin gerçekleştirdiği vizyonla ABD ve dünyanın dört bir yanında olumlu bir şekilde gelişme gösteriyor. Örneğin turizm amaçlı vizelerin verilmeye başlamasından bu yana Suudi Arabistan çeşitli ülkelerden 200 bin fazla kişiye vize verdi. Suudi Arabistan’ı yakından tanıma fırsatı bulanların ülkemize bakış açıklarının değiştiğine tanık olduk. Buradan herkesi, şahit olunan ilerlemeyi görmek ve şerefli Suudi halkıyla doğrudan ve engelsiz olarak tanışmak için Suudi Arabistan’a davet ediyorum.
- 75. yılını tamamlayan Suudi Arabistan-ABD ilişkisinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
İki ülke arasında süregelen ilişki, stratejik hedeflere ulaşmaya ve iki ülkenin ortak çıkarlarına hizmet etmeye devam edecektir. Suudi Arabistan Krallığı’nın kurucusu ile Başkan Roosevelt arasındaki tarihi görüşme buluşmayı incelediğimizde, iki ülkenin o tarihten bu yana, aralarındaki mesafeye ve gerek kültürel gerek yaşam tarzlarındaki farklılıklara rağmen ortak ilkelerde buluştuğunu görüyoruz.  
Bu nedenle, söz konusu tarihi buluşmayla başlayan ortaklık, komünizmden, terörle mücadeleye, G20 zirvesinin gündeminden, dünya için daha iyi bir gelecek için yapılan çabalara, küresel, çevresel ve ekonomik zorlukları ele alma gayretine kadar iki ülke arasındaki işbirliğiyle devam etmektedir.
- ABD’de yaşayan Suudi kadınların güçlendirilmesi için neler yapıyorsunuz? Suudi Arabistan’da kadın haklarında ilerleme kaydedilmesine ilişkin yükselen şüpheci seslerle ilgili düşünceleriniz neler?
Suudi kadınların uzun zamandır bekledikleri birçok hayal sonunda gerçekleşti. Birçok hak elde ettiler. Kral Selman bin Abdulaziz ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın gerçekleştirdiği reformlar ışığında kadınların değişimi ve güçlendirilmesi çabaları devam edecek. Burada, Suudi kadınların, erkeklerle aynı maaşı alması gibi birçok gelişmiş ülkede mevkidaşlarının elde edemediği hakları elde ettikleri dikkat çekiyor.
Bugün Suudi Arabistan’da kadınların güçlendirilmesine ilişkin atılan adımlardan gurur duyuyorum. Bu ortamın Suudi Arabistan 2030 Vizyonu kapsamında oluştuğundan eminim. Suudi kadınları dünya sahnesindeki mevkidaşlarıyla kıyaslanabilir bir konuma sahip olacaklar. Herkese göndermek istediğim mesaj da bu. Çünkü kadınlar olmadan ilerleme olmaz. Suudi Arabistan’da son yıllarda atılan adımları inceleyenler, önümüzdeki yıllardaki rotasını da anlayabilirler. Suudi Arabistan’ın 2020 yılında kadınlar, iş dünyası ve hukukla ilgili olarak 190 ülke arasında en çok reform yapan ülkeler listesinin başında yer alması, onun bu alandaki ilerleyişinin en önemli göstergesidir.



Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
TT

Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)

Abbas Şerife

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportajda Halep Valisi Azzam el-Garib, ‘Kürtlerle ilişkilerin olumlu olduğunu ve bu ilişkilerin köklü bir arada yaşama temeline dayandığını’ söyledi. Vali Garib, 10 Mart'ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmanın Halep'teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsadığını ve ‘bu mahallelerin tamamen devletin egemenliğine geri dönmesinin ve Halep Şehir Konseyi'nin yönetimi altında hizmetlerin yeniden sağlanmasının öngörüldüğünü belirtti.

Şehrin DEAŞ’a bağlı hücreler de dahil olmak üzere ‘karmaşık güvenlik sorunları’ ile karşı karşıya olduğunu belirten Vali Garib, güvenlik güçlerinin ‘Hayderiya, el-Halk ve es-Safira mahallelerinde terörist faaliyetlere karışan kişileri yakalamak amacıyla özel operasyonlar düzenlediğini’ açıkladı. Suriye'nin ikinci büyük şehri olan Halep'te silahların kontrol altına alınamamasının büyük bir sorun olduğunu ve gönüllü silah teslim programları aracılığıyla yasadışı silahları topladıklarını ifade eden Vali Garib, yetkililerin güvenliği artırmak için 2 bin güvenlik kamerasının kurulması çalışmasına başladığını belirtti. Vali Garib, istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacağını söyledi.

Türkiye'nin Halep'in istikrarında ‘merkezi’ bir rol oynadığını ve ‘stratejik bir ortak’ olduğunu vurgulayan Vali Garib, “Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu düşünmüyorum” diye devam etti.

İşte Halep Valisi Azzam el-Garib ile gerçekleştirilen röportajın tam metni:

*Bu geçiş döneminde özellikle Halep rejim ordusu tarafından savaş ve yıkımdan çok fazla zarar gördüğünden karşılaştığınız zorluklar neler? Birkaç gün önce başlatılan “Senin için ey Halep” girişimi ne anlama geliyor?

Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Halep, güvenlik istikrarını güçlendirme, idari performansı iyileştirme, enerji krizlerini çözme ve devlet kurumlarını yeniden kurma ve kamu hayatının düzenini sağlama konusunda ulusal uzlaşıları uygulama çabalarını sürdürüyor.

Birkaç gün önce, ‘Senin için ey Halep’ adlı bir girişim başlattık. Bu girişim altyapıyı iyileştirmek, güvenlik durumunu düzeltmek, parkları ve sokakları güzelleştirmek, sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü hızlandırmak amacıyla valiliğin desteğiyle başlatılan bir sivil girişimdir.

İstikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacak.

*Halep vilayetinin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunları nelerdir? Özellikle güvenlik, kalkınmanın iyileştirilmesi ve yatırımcıların çekilmesi için en önemli faktör olduğu bilindiği üzere, güvenlik istikrarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Halep, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra karmaşık güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, özellikle SDG ile yapılan ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kapsayan anlaşmanın ardından, güvenlik tehditlerinde önemli bir azalma görüldü. Bununla birlikte, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok sorun halen devam ediyor:

1- DEAŞ’a bağlı hücreler: Güvenlik güçlerinin Hayderiya, Helek ve Safira mahallelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda terör faaliyetlerine karışan unsurlar yakalandı.

2- Eski rejimin kalıntıları: Güvenlik operasyonları kapsamında ihlallere karışan kaçak kişilerle sert bir şekilde mücadele edilirken, geçiş dönemi adalet komisyonları da faaliyete geçirildi.

3- Kaçak silahlar: Gönüllü teslim programları aracılığıyla yasadışı silahların toplanması.

4- Daha fazla istikrar sağlamak için, güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması, birleşik yerel güçlerin eğitilmesi ve toplumsal diyalog ve girişimler yoluyla güvenin güçlendirilmesi.

5- Senin için ey Halep Girişimi kapsamında güvenlik kameraları yerleştirmek üzere ‘Güvenliğimiz Geleceğimiz’ projesi başlatıldı. Fiber optik kabloların döşenmesinin yüzde 80'ini tamamladık ve ikinci aşamada güvenliği artırmak için 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin kamera kurmayı hedefleniyor.

df
Başkent Şam'ın Duveylia bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının yol açtığı hasar ve kan, 22 Haziran 2025 (AFP)

*Halep, ulusal üretime büyük katkı sağlayan Suriye'nin ekonomik başkenti olduğu biliniyor. Yerel ekonomiyi canlandırmak ve yatırımı teşvik etmek için ne gibi planlarınız var? Halep yeniden Suriye’nin ekonomik başkenti olacak mı?

Halep muazzam bir ekonomik potansiyele sahip. Ancak önceki rejimin mirası olan kurumsal gevşeklik, idari yolsuzluk, verimsizlik ve dengesiz vergi sistemi gibi sorunlarla boğuşuyor. Planımız şunları içeriyor:

İlk olarak, vergi sistemini reform etmek ve büyümeyi teşvik etmek için hükümetle koordinasyon içinde vergileri yeniden düzenlenmesi.

İkincisi, geleneksel sektörlerin canlandırılması ve Şeyh Neccar gibi sanayi bölgelerinin yeniden yapılandırılması, vergi kolaylıkları ve enerji desteği sağlanması. Ayrıca Halep’teki turizm sektörünü destekleyecek çeşitli atölye çalışmaları düzenledik.

Senin için ey Halep girişimi kapsamında, ‘Işılda ey Halep’ projesi Halep'in doğu ve batı sokaklarını aydınlatmaya devam ediyor. 2,3 milyon dolarlık bir bütçeyle 11 bölgede 3544 aydınlatma ünitesi kurmayı hedefledik. Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde ilk aşamayı (45 km için 932 aydınlatma ünitesi) tamamladık ve ikinci ve üçüncü aşamaları Halep kırsalını da kapsayacak şekilde tamamlayarak ticari faaliyetleri güçlendirdik.

Halep'in yeniden ekonomik başkent olmasına gelince istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla, 5-10 yıl içinde eski konumunu geri kazanma adaylığı için uygun olacak.

Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum, özellikle de Türkiye her zaman Suriye topraklarının bütünlüğünü desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiştir.

Kürt sorunu, Suriye genelinde zorlu bir sorun oluşturuyor. Ancak Halep düzeyinde sorarsak, Eşrefiye ve Şeyh Maksud'daki Kürt nüfusla ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Kürt bileşenle ilişkiler olumlu ve tarihsel bir arada yaşama üzerine kuruludur. SDG ile yapılan anlaşma, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsıyor. Dolayısıyla bu mahallelerin kaderi, devletin egemenliğine tamamen geri dönmek ve Halep Belediye Meclisi'nin yönetimi altında hizmetlerin geri gelmesidir.

Yerel temsil konusunda, yerel meclislerde ve yönetim kurumlarında Kürtleri dahil ediyor ve adil temsilini sağlıyoruz.

u7ı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (sağda) ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

*Türkiye, geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin kuzeyinde açık bir nüfuza sahipti, ancak şimdi (Beşşar Esed rejiminden) kurtarılmasından sonra Türkiye'nin Halep'teki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu stratejik bir ortaklık mı yoksa geçici bir iş birliği mi?

Türkiye, altyapı ve hizmetleri destekleyerek Halep'in istikrarında merkezi bir rol oynuyor.

Rolün değerlendirilmesine gelince, şu anda stratejik bir ortaklık var, ancak bu ortaklık bölgesel dengelerle ilgili bazı koşullu yönler içeriyor. İş birliği örnekleri arasında Gaziantep ile imzalanan kardeş şehir anlaşması, mültecilerin geri dönüşünü destekleyen projeler ve Türkiye'nin eğitim ve sağlık alanındaki projeleri sayılabilir. İş birliğinin Halep’in çıkarlarına uygun olmasını ve Halep'in egemenliğini ve önceliklerini saygı duyulmasını önemsiyoruz.

*Türkiye’nin Halep'te stratejik çıkarları olduğuna şüphe yok. Bazıları bu hedefleri Suriye'nin kuzeyindeki hırslar olarak tanımlamaya çalışsa da sizin bakış açınızdan Halep Türkiye için stratejik olarak ne kadar önemli?

Türkiye'nin Suriye topraklarında özellikle de Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiş olması nedeniyle herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum. Ancak Halep'in Türkiye için birçok nedenden dolayı büyük önemi olduğu söylenebilir:

1- Coğrafi konumu. Halep, Suriye'nin kuzey kapısıdır ve bu da onu ticari bir merkez ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin destekçisi haline getiriyor.

2- Mülteci akınını sınırlayan ve (DEAŞ, kontrolsüz silahlı gruplar gibi) güvenlik tehditlerini azaltan istikrar.

3- Ekonomik çıkarlar: Halep tarihi bir ticaret merkezidir ve Türkiye ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Halep'in çıkarları, dengeli ortaklıklar aracılığıyla bu ilişkinin bir parçası olacaktır.

Eğitim ve sağlık alanlarında, ‘İzini Bırak’ girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okul ve hastanelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz.

*Halep Valisi olduğunuzda bir vizyonunuz ve çalışma planınız olduğuna şüphe yok. Bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Önümüzdeki beş yıl içinde Halep'in Suriye haritasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halep, konumu ve geçmişi sayesinde hayati bir merkez olmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep'e yaptığı son ziyaretinde, şehrin en büyük ekonomik fener olacağını vurguladı ve kalenin kalbinden, zorbalarla savaşımızın sona erdiğini ve yoksullukla mücadelemizin başladığını açıkladı.

Ekonomik olarak, sanayi bölgelerinin yeniden inşası ve altyapının iyileştirilmesi ile sanayi ve ticaret merkezi olarak rolünü geri kazanacak. İdari olarak, siyasi gidişata bağlı olarak, ademi merkeziyetçilik kapsamında daha bağımsız bir idari merkez haline gelebilir. Mevcut zorluklar arasında güvenlik ve finansman eksikliği de yer alıyor. Ancak vizyonumuz ve hedeflerimiz Halep'i hızlı toparlanmanın bir örneği haline getiriyor.

cdy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep’teki Hristiyan mezhebinden bir heyeti kabul etti, 28 Mayıs 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

*Karşılaştığınız zorlukların büyük ve çetin olduğuna şüphe yok. Ancak önümüzdeki dönemde önceliklerinizi belirlediğinizi düşünüyorum. Vali olarak acil ve başlıca öncelikleriniz neler?

Önceliklerimiz; güvenlik, yani kaçak silahların toplanması ve ihlallerin kontrol altına alınması, Güvenliğimiz Geleceğimiz Girişimi kapsamında 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin adet güvenlik kamerasının kurulması gibi birçok alanı kapsıyor.

Altyapı konusunda ise elektrik ve su şebekelerinin onarımına devam ediyoruz. Hükümet, 5 bin megavat kapasiteli elektrik santralleri kurmak üzere Katarlı bir şirketle sözleşme imzaladı. Bu sayede üç yıl içinde elektrik kapsama oranı yüzde 70-85'e çıkacak. Yerel düzeyde Deyr Hafir santralini faaliyete geçiriyor, iç şebekeyi onarıyor, endüstriyel şebekeyi ev şebekesinden ayırıyor ve kablo hırsızlığıyla mücadele ediyoruz.

Eğitim ve sağlık alanında, İzini Bırak Girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okulları ve hastaneleri yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Bu planlar arasında okulların onarımı, model okulların kurulması ve üniversite hastanesi için endoskopi gibi gelişmiş cihazlarla hastanelerin geliştirilmesi yer alıyor. Ekonomi alanında ise bürokrasiyi reform ederken, yatırımı teşvik etmek ve fabrikaları çalıştırmak için çalışıyoruz.

*Hiç şüphesiz yükler ağır ve devlet ile valilik tek başına tüm bu yükleri kaldıramaz. Peki, yerel topluma alan açmayı düşünüyor musunuz? Yerel toplum ve yerel konseylerin Halep'in istikrarında rolü nedir?

Yerel toplum ve yerel konseyler temel bir dayanak noktası. Toplumun rolüne gelince biz sivil girişimleri teşvik ediyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Halep, geçtiğimiz aylarda bu türden birçok girişime sahne oldu ve bunların şehrin gerçekliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gördük.

Ayrıca, idari ademi merkeziyetçiliği destekliyoruz. Yerel konseylerin hizmet ve kalkınma kararlarını almalarını sağlarken, tüm bileşenlerin temsil edilmesini garanti ediyoruz.

Şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk, geçiş dönemi ve geçiş aşaması nedeniyle mevcut merkeziyetçilik, ancak yerel temsilciliği desteklemek için yasal bir çerçeve üzerinde çalışıyoruz.

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.

*Biliyorsunuz, Halep’in doğusu rejim ordusu tarafından büyük bir yıkıma uğradı. Bu durum bir göç ve sığınma dalgasına neden oldu. Halep’in doğu mahallelerini yeniden inşa etmek ve mültecilerin geri dönüşünü hızlandırmak için nasıl bir planınız var?

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilite edilmesini içeren bir planımız var. Senin için ey Halep Girişimi kapsamındaki Işılda Ey Halep Projesi, ilk aşamada doğu mahallelerine 45 kilometre karelik bir alana aydınlatma desteği sağlıyor ve şehirdeki kavşakları ve girişleri güzelleştiriyor. 

Karşılaştığımız zorluklar ise finansman eksikliği ve mülkiyet haklarının karmaşıklığıdır. Eski rejimin milisleri, birçok vatandaşın mülklerini yasadışı yollarla ele geçirmiştir. Ancak, daha önce el konulan tüm mülklerin mülkiyet haklarını incelemek ve gözden geçirmek üzere ‘Zorla El Koyma Komitesi’ni kurduk.

yh
Halep’te hasar görmüş bir binanın önünden motosikletle geçenler, 14 Mayıs 2025 (Reuters)

*Halep'in yurtdışındaki evlatlarına, Halep'li tüccarların ve Arap yatırımcıların sermayedarlarına ne söylemek istersiniz?

Mülteci olunan ülkelerde ve mülteci kamplarında yaşayan Halep halkına mesajım şu: “Halep sizi bekliyor, size çok ihtiyacı var ve yaralarını sarmanız ve ona yeniden hayat vermeniz için size sesleniyor. Eskisi gibi ona sadık kalın!” Ayrıca Suriyeli ve Arap yatırımcıları, Suriye'nin kalbi ve ekonomik başkenti olan Halep'e yatırım yapma fırsatını kaçırmamaya davet ediyorum. 

Şu anda, lojistik kolaylıklar ve desteklerle birlikte, endüstri (tekstil, gıda), ticaret ve hizmetler (turizm, lojistik) alanlarında büyük yatırım fırsatları bulunuyor. Altyapı ve güvenlik iyileştiriliyor.

Yatırımcılara mesajım: “Halep'in yeniden canlanmasına yaptığınız yatırım ve katkınız, sadece ekonomik bir kazanç değil, şehrin geleceğini inşa etmek anlamına da geliyor. Bu, kâr elde etme çabasından önce ahlaki ve vatansever bir tutum olacaktır.

*Peki Halep’in geleceği için ne söyleyeceksiniz?

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.