Salgın nedeniyle mahalleler karantina altına alınırken, Sana’ya korku hakim

Sana bir sokakta yürüyen kız çocuğu (EPA)
Sana bir sokakta yürüyen kız çocuğu (EPA)
TT

Salgın nedeniyle mahalleler karantina altına alınırken, Sana’ya korku hakim

Sana bir sokakta yürüyen kız çocuğu (EPA)
Sana bir sokakta yürüyen kız çocuğu (EPA)

Yemen’de Husilerin denetim altındaki bölgelerde koranavirüs kaynaklı ölümlerin artması Husi makamlarını endişelendiriyor. Kovid-19 ölümlerine  tanık olan vatandaşların yaşadığı korku atmosferi ortasında, Sana’daki 3 mahalleyi giriş çıkışlara kapatıldı.  Husi yetkililer, İran’da koronavirüse yakalanmış onlarca unsurun Yemen’e getirmekle suçlanıyor.
Bağımsız en-Nida gazetesi genel yayın yönetmeni, İran’dan gelen onlarca milisin, Umman Sultanlığı ile olan sınır aracılığıyla ülkeye girmesi sonrasında geçen Mart ayının son günlerinde işgal altındaki başkent Sana’da koronavirüsün kaydedildiğini açıkladı. Yetkili, milis liderliğin bu vakaları tespit ettiğini, ancak gizlediklerini, bunlara ilişkin herhangi bir sağlık tedbiri uygulamadığını ve kısıtlama olmaksızın faaliyetlerine izin verdiğini vurguladı.
Yemen hükümetinden bir yetkili de Şarku’l Avsat’a benzer bir açıklamada bulundu. Hükümetin, sınır kapılarının kapatılmasından günler önce milisilerin İran’dan gelen 20 unsuru gizledikleri hususunda uyarı yaptığını hatırlatan yetkili, bunların Husilerin yandaşlarından birinin sahibi olduğu, Sana’daki el-Mutavakel Hastanesi’ne giriş yaptıklarını belirtti.
Yemenli yetkili, İran’dan gelen Husi unsurların koronavirüse yakalandığı gerçeğinin gizlenmesi nedeniyle ülkenin gerçek bir felaketle karşı karşıya kaldığı uyarısı yapan hükümetin açıklamalarını hatırlatarak, “Durum, dünyanın ciddiye almadığı hükümetin tavrının doğruluğunu gösteriyor. Husi kontrolü altındaki bölgelerden yapılan haberleri doğrulamak zor. Ancak Yemenliler, Husi hükümetindeki sağlık bakanı Taha el-Mutavakel’in, bazı sektörlerden yetkililer de dahil yaklaşık 20 bakanın virüse yakalandığını belirtti” dedi. Sana’da Husi karşıtı kaynaklar da Şarku’l Avsat’a, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin de evinin bulunduğu el-Senine mahallesindeki sağlık kompleksinin direktörü Munir el-Kaiş’in de koronavirüs nedeniyle geçen çarşamba gecesi hayatını kaybettiğini ifade etti. Kaynaklar ayrıca, 5 kadın öğretmenin, Sevra Hastanesi’nden 3 doktorun ve çok sayıda sağlık çalışanının da öldüğünü belirtti.
Husiler, gerçek vaka ve ölü sayını gizlemekte ısrarlarını sürdürürken, darbeci makamlar salgının yayılması ve günlük ölü sayısının artış göstermesinden sonra Sana’daki 3 mahallenin giriş çıkışlarını kapattı. Bu çerçevede vatandaşlara, koronavirüs dolayısıyla bir hafta boyunca evlerinden dışarı çıkmama uyarıları da yapıldı. Sana’nın batısındaki ez-Zibe mahallesinde de benzer uygulamalar ortaya koyuldu.
Bir bölge sakini olan Ali Abdurrahman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, durumun korkutucu olduğunu söyledi. Abdurrahman, cenazelerin bitmediğini, vatandaşların çoğunun koronavirüsün semptomlarına benzer rahatsızlıklardan şikayetçi olduğunu söylerken, “Kırk yıldır Sana’da yaşıyorum. Uzun süredir bu kadar ölü görmedim. Bu felaketin yok olması için Allah’tan başka umudumuz yok” dedi.
Ali Abdurrahman’a göre araçlar, Husi milisler eşliğinde insanlara evlerinde kalmalarını isteyen uyarılar yaparak sokakları dolaştı.
Öte yandan bazı camilerin imamları, vatandaşlara koronavirüs salgını dolayısıyla namazlarını evlerinde kılma çağrısı yaptı.
Başbakanlık binasının yakınlarındaki 45’inci bölgenin giriş çıkışları da Husiler tarafından tamamen kapatıldı. Milisler, virüsün kaydedilmesi sonrasında bölge sakinlerini evlerinde kalmaya zorladı.
Kovid-19 önlemleri, ed-Dali vilayetine bağlı Damt şehrine kadar uzanırken, tıbbi kaynaklar da Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, milislerin şehrin sokaklarına silahlılar ve güvenlik personelleri konuşlandırdıklarını belirtti. Bölgedeki şehir hastanesinde çalışan 2 doktorun ölmesinin ardından şehirde kapsamlı bir hareket yasağı getirildi.
Bu felaketin ortasında milisler, askeri tırmanışını sürdürüyor. Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in ‘on binlerce Yemenlinin ölmesine ve en az 16 milyon vatandaşın virüse yakalanma riski altında oluğunu belirterek, salgınla mücadele etmek için savaşı durdurma ve çabaları birleştirme’ planını milisler engellemeye devam ediyor.
Husiler, Suudi Arabistan topraklarını insansız hava araçlarıyla hedef almaya, cephelere takviyelerde bulunmaya, el-Cevf, Nihm, Hudeyde, ed-Dali ve el-Beyda’da Yemen ordusunun pozisyonlarına saldırmaya yeniden başladı.
Yemenliler, Husi liderliğinden BM Temsilcisinin önerilerine ve meşruiyeti destekleyen koalisyonun ateşkes çağrılarına olumlu bir yanıt vermesini beklerken, Husi milisler ise Suudi Arabistan’ın güneyindeki Necran şehrine saldırıda bulundu. Saldırının, koalisyon güçlerinin mevziilerine ulaşmadan geri püskürtüldüğü belirtildi.
Koalisyon tarafından yayınlanan bildiriye göre koalisyon güçleri sözcüsü Albay Turki el-Maliki, saldırıda sivillerin hedef alınmak istendiğini söylerken, “Koalisyon, Husi milislerin yeteneklerini etkisiz hale getirmek için caydırıcı önlemler almaya devam edecek” dedi. Maliki ayrıca, koalisyon tarafından bir buçuk ay önce ilan edilen tek taraflı ateşkesten bu yana milislerin 4 bin 400’ten fazla saldırı gerçekleştirdiğini ifade etti.
Öte yandan hükümet, Aden’de Acil Durum Komitesi’nin koronavirüs salgınıyla mücadele çabalarını desteklemek amacıyla bölgesel ve uluslararası desteği seferber etmeye çalışıyor.
Acil Durum Komitesi sözcüsü Dr. İşrak es-Sabei, acil sağlık hizmetleri alanında faaliyet gösteren Aspen Medical şirketinden bir heyetle bir araya gelerek, yoğun bakım ünitesi de dahil olmak üzere koronavirüs vakalarının tedavisi için entegre tıbbi üniteyi başlatmak üzere sözleşme imzaladı. Sabei, Yemen Sağlık Bakanlığı’nın sağlık ekibine görevlerini yerine getirebilmesi için gerekli tüm imkânları sağlayacağını söylerken, “Bakanlık, uluslararası ve bölgesel kuruluşlara koronavirüsle mücadelede kapsamında Yemen’deki programlarını ve faaliyetlerini uygulamak için destek sağlama taahhüdünde bulundu” dedi. Sözcü ayrıca, özellikle de bazı vilayetlerde koronavirüsün yayılması nedeniyle oluşan mevcut istisnai koşullar ortasında Sağlık Bakanlığı, bağışçılar ve kuruluşlar arasındaki koordinasyonun, sağlık hizmetlerinin sunulmasına destek sağlayacağını söyledi.
Ekibin, ‘korona’ salgınıyla mücadele için Aden şehrinde 100 yatak kapasiteli entegre bir tıbbi birim kurmak amacıyla Yemen sağlık yetkilileri ile işbirliği dahilinde çalışacağı belirtildi.



Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
TT

Suriye'nin Humus kentindeki bir camide patlama: 8 ölü, saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlendi

Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)
Patlama sonucu Suriye’nin orta kesimindeki Humus kentinde bulunan bir caminin içinde meydana gelen yıkım (SANA)

Suriye’nin orta kesimindeki Humus’ta, Alevi çoğunluğun yaşadığı bir mahallede bulunan camide cuma namazı sırasında meydana gelen patlamada en az sekiz kişi hayatını kaybetti. Saldırıyı Saraya Ensar el-Sünne üstlenirken, yetkililer faillerin hesap vereceğini bildirdi.

Bu saldırı, geçiş yönetiminin yaklaşık bir yıl önce iktidara gelmesinden bu yana bir ibadethaneyi hedef alan ikinci saldırı oldu. Haziran ayında Şam’da bir kilisede düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi yaşamını yitirmiş, o saldırıyı da yine aşırıcı Saraya Ensar el-Sünne üstlenmişti.

Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab, Humus’taki patlamanın arkasındaki tarafın “kim olursa olsun” adalet önüne çıkarılacağını belirterek, saldırının Suriye’de güvenlik ve istikrarı sarsmayı hedeflediğini söyledi. İbadethanelerin hedef alınmasını “alçakça ve korkakça bir eylem” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Resmi Suriye Haber Ajansı SANA’dan aktardığı habere göre ülkenin üçüncü büyük kenti Humus’ta Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nde meydana gelen patlamada sekiz kişi hayatını kaybederken 18 kişi yaralandı.

Patlamada başı ve sırtı şarapnel parçalarıyla yaralanan ve Humus’taki Karam el-Luz Hastanesi’nde tedavi gören 47 yaşındaki Usame İbrahim, AFP’ye, “Cuma namazındaydım; yalnızca güçlü bir patlama ve yoğun bir basınç duydum” dedi. Başındaki bandajları işaret eden İbrahim, “Her yer gözümde kıpkırmızı oldu… Yere düştüm, başımdan kan aktığını gördüm… O an ne olduğunu anlayamadım” diye konuştu. Kan izleri arasında caminin kapısına doğru ilerlediğini, cemaatten yükselen çığlıklar ve inlemeler eşliğinde gençler tarafından hastaneye götürüldüğünü anlattı.

İçişleri Bakanlığı, “terör saldırısının” namaz sırasında gerçekleştiğini belirterek, “ilgili birimlerin failleri yakalamak üzere soruşturma ve delil toplama çalışmalarına başladığını” açıkladı.

Saraya Ensar el-Sünne, Telegram’da yayımladığı mesajda, “Sarayâ Ensar el-Sünne mücahitleri, başka bir gruptan mücahitlerle birlikte, Nusayrilere ait Ali bin Ebu Talib içinde bir dizi patlayıcıyı infilak ettirdi” ifadelerini kullandı. Beşar Esad yönetiminin 2024 sonunda devrilmesinin ardından kurulduğunu belirten grup, “Saldırılarımız artarak sürecek ve tüm kâfirler ile mürtedleri hedef alacak” dedi.

SANA’nın bir güvenlik kaynağına dayandırdığı habere göre, ilk bulgular patlamanın cami içine yerleştirilen patlayıcı düzeneklerden kaynaklandığını gösteriyor. Olay yerinden yayımlanan görüntülerde, caminin bir köşesindeki duvarın alt kısmında bir gedik, duvarın bir bölümünü kaplayan siyah duman izleri, etrafa saçılmış halı parçaları ve kitaplar ile kırılmış pencere camları görüldü. Güvenlik güçleri caminin çevresini kordon altına aldı; içerideki ekipler, patlamanın olduğu alanı kırmızı şeritle çevreledi.

“Etrafımda şarapnel parçaları”

Ayağından yaralanan ve hastanede tedavi gören seyyar kitap satıcısı 38 yaşındaki Gadi Maruf da AFP’ye, patlamanın imamın hutbe için minbere çıkmasıyla meydana geldiğini söyledi. Maruf, “Çok büyük bir patlamaydı; etrafımda şarapnel parçalarının uçuştuğunu gördüm” dedi.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı açıklamada “korkakça suç eylemini” kınayarak, bunun “güvenliği ve istikrarı bozma, Suriye halkı arasında kaos yayma girişimlerinin bir parçası” olduğunu vurguladı. Açıklamada, “terörle her tür ve biçimde mücadele” konusundaki kararlılık yinelenirken, “bu tür suçların devletin güvenliği tesis etme, vatandaşları koruma ve failleri hesap verme çabalarını durduramayacağı” ifade edildi.

Riyad, Beyrut ve Amman başta olmak üzere birçok başkent saldırıyı kınadı. Saldırı, son aylarda yaşanan şiddet olaylarının ardından Suriye’deki azınlıkların endişelerini artırdı.

sx scx
Patlama sonucu Humus’un Vadi ez-Zeheb Mahallesi’ndeki İmam Ali bin Ebu Talib Camii’nin içinde meydana gelen yıkım görülüyor (SANA)

Sünni çoğunluğa sahip Humus’ta Alevi çoğunluklu mahalleler de bulunuyor. 2011’de başlayan Suriye iç savaşının ilk yıllarında şiddetli çatışmalara sahne olan kentte, geçen ay kırsaldaki bir köyde bir çiftin öldürülmesinin ardından mezhepsel gerginlik ve çatışmalar yaşanmış; çiftin aşireti suçu Alevilere atfetmişti. Ancak İçişleri Bakanlığı daha sonra olayın adli saiklerle işlendiğini açıklamıştı.

Bu cinayetin ardından Lazkiye kıyı kentinde ve Alevi çoğunluklu diğer bölgelerde binlerce Alevi, Humus ve başka yerlerde azınlıklara yönelik saldırıları protesto etmişti. Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana, Esad’ın mensubu olduğu Alevi topluluğuna yönelik saldırıların arttığı belirtiliyor.

Mart ayında Suriye kıyı kesiminde mezhepsel arka planlı şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre çoğu Alevi olmak üzere yaklaşık 1700 kişi hayatını kaybetti. Yetkililerce görevlendirilen bir soruşturma komisyonu, Temmuz ayında, şiddet olaylarına karıştığı şüphesi bulunan 298 kişinin kimliğinin belirlendiğini; isimleriyle birlikte 1426 Alevinin yanı sıra 238 güvenlik ve ordu mensubunun öldürüldüğünü açıkladı.

Gözaltındakilerin serbest bırakılması

Şiddet olaylarından önce ve sonra, eski yönetimle bağlantı iddiasıyla Alevi çoğunluklu bölgelerde geniş çaplı gözaltılar yapılmıştı. Resmî Suriye televizyonu, cuma günü Lazkiye’de “savaş suçlarına karışmadıkları tespit edilen” 70 kişilik ilk grubun serbest bırakıldığını, devamının geleceğini duyurdu.

Temmuz ayında, güneydeki Süveyda vilayetinde Dürzi azınlığa yönelik mezhepsel şiddet olaylarında, Suriye medyasına göre 789’u Dürzi sivil olmak üzere iki binden fazla kişi hayatını kaybetti. Haziran ayında ise Şam’ın Duveyla semtindeki Mar İlyas Kilisesi’nde namaz sırasında düzenlenen intihar saldırısında 25 kişi ölmüştü. Yetkililer, ülkede birlikte yaşamı ve tüm bileşenlerin korunmasını vurgulamayı sürdürüyor.

Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Esad’ın devrilmesinin birinci yıl dönümünde yaptığı konuşmada, “güçlü bir Suriye” inşa etmek için Suriyelilerin çabalarını birleştirmesinin önemine dikkat çekti ve halkın fedakârlıklarına “yakışır” bir gelecek çağrısı yaptı. İktidardaki ilk yılını geride bırakan Şara, yönetimini pekiştirmek için çeşitli adımlar atsa da, ülkenin birliğini koruma ve güvenliği tüm topraklarda tesis etme konusunda ciddi bir sınavla karşı karşıya bulunuyor.


İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
TT

İsrail polisi: Filistinlilerin saldırısında iki kişi öldü

İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)
İsrail polis araçları, Batı Şeria'da düzenlenen bir baskın sırasında (Arşiv-Reuters)

İsrail yetkilileri bugün, kuzey İsrail'de bir Filistinli tarafından gerçekleştirilen bıçaklı ve araçla saldırıda iki kişinin öldüğünü açıkladı.

 İşgal altındaki Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)Batı Şeria'da İsrail polisi (Reuters)

İsrail acil servisleri, yaklaşık 68 yaşında bir adamın araç çarpması sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

İsrail kamu yayın kuruluşu Kan ise yaklaşık 20 yaşında bir kadının bıçaklanarak öldürüldüğünü duyurdu.

 Ayrıca, iki kişinin de hafif yaralandığı belirtildi.

İsrail polisi, şüpheli saldırganın işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan bir Filistinli olduğunu açıkladı.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, orduya saldırganın memleketi olan Batı Şeria'daki Kabatiye kasabasında operasyon başlatma emri verdi.

Ofisinden yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: "Savunma Bakanı Yisrael Katz, cani teröristin geldiği Kabatiye’ye karşı İsrail ordusuna güçlü ve derhal harekete geçme talimatı verdi. Amaç, tüm teröristleri tespit edip etkisiz hale getirmek ve kasabadaki terörist altyapıyı çökertmektir."


Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
TT

Suriye Dışişleri Bakanlığı: SDG ile yapılan görüşmeler somut sonuç vermedi

Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)
Kamışlı şehrinde düzenlenen askeri geçit töreninde SDG mensupları, (Arşiv- Reuters)

Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzey bir yetkili bugün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan görüşmelerin henüz somut sonuç vermediğini belirterek, ülkenin kuzeydoğusundaki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesi konusundaki söylemlerin, icraat adımları atılmadan teorik ifadelerden ibaret kaldığını kaydetti.

Suriye Haber Ajansı'na (SANA) konuşan kaynak, Suriye'nin birliğine yapılan tekrarlanan vurgunun, ülkenin kuzeydoğusundaki gerçeklikle çeliştiğini, burada devlet çerçevesinin dışında ayrı ayrı yönetilen idari, güvenlik ve askeri kurumların bulunduğunu ve bunun da sorunu çözmek yerine "bölünmeyi sürdürdüğünü" söyledi.

 SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)SDG mensupları, Suriye'nin kuzeydoğusunda (AFP)

Sözlerine şöyle devam etti: "SDG liderliğinin Suriye devletiyle diyaloğun devam edeceğine dair sürekli işaretlerine rağmen, bu görüşmeler somut sonuçlar vermedi. Bu söylemin, gerçek bir durgunluk ve uygulamaya geçme konusunda gerçek bir irade eksikliği ışığında, medya amaçlı ve siyasi baskıları absorbe etmek için kullanıldığı görülüyor."

Sözlerine şöyle sürdürdü: “Kuzeydoğu Suriye'deki kurumların devlet kurumlarına entegre edilmesiyle ilgili konuşmalar, somut adımlar veya net zaman çizelgelerinden yoksun, teorik ifadeler alanında kalmıştır. Bu durum, SDG ile imzalanan 10 Mart anlaşmasına olan bağlılığın ciddiyeti konusunda şüpheler uyandırıyor.”

Petrol dosyasına gelince, Dışişleri Bakanlığı'ndaki resmi kaynak, SDG liderliğinin petrolün tüm Suriyelilere ait olduğu yönündeki tekrarlanan iddialarının, “devlet kurumları içinde yönetilmediği ve gelirleri genel bütçeye dahil edilmediği sürece” güvenilirliğini kaybettiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın SANA’dan aktardığına göre kaynak, görüşlerin yakınlaşmasından bahsetmenin, “zaman sınırlı uygulama mekanizmalarına sahip net, resmi anlaşmalara dönüştürülmedikçe anlamsız kaldığını” vurguladı.

Ayrıca, askeri dosyadaki anlaşmalardan bahsetmenin, "Suriye ordusu çerçevesinin dışında, bağımsız liderliğe ve yabancı bağlara sahip silahlı grupların varlığının devam etmesiyle bağdaşmadığını, bunun egemenliği zayıflattığını ve istikrarı engellediğini" ifade etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı kaynağı, aynı durumun "sınır geçişlerinin tek taraflı kontrolü ve bunların pazarlık kozu olarak kullanılması için de geçerli olduğunu, bunun da ulusal egemenlik ilkelerine aykırı olduğunu" belirtti.