Tunus’ta anayasal kriz çözülemiyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
TT

Tunus’ta anayasal kriz çözülemiyor

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said. (Reuters)

Tunus'u derinden sarsan anayasal krizde üçüncü haftaya girildi. Ancak tarafların kendi siyasi seçimine bağlı kalması ve geri adım atmaması nedeniyle Cumhurbaşkanı Kays Said ve Başbakan Hişam el-Meşişi arasındaki farklılıkları çözecek herhangi bir adım atılmadı. Başbakan Meşişi, yolsuzluk davalarına karıştıklarından şüphelenilen dört bakanı muaf tutmayı kabul etmeyerek söz konusu suçlamalarda belirleyici faktörün yargı olduğunu savundu. Cumhurbaşkanı Said ise adı geçen bakanların haklarında herhangi bir şüphe bulunmayan isimlerle değiştirilmesi gerektiği konusunda ısrar ediyor.
 Başbakan Meşişi, mevcut hükümetin istifasını reddeden ve Cumhurbaşkanı Said’in bakanlık değişikliğini kabul etmemesini eleştiren Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi başkanlığındaki Tunus Parlamentosu’ndan güçlü bir siyasi destek alıyor. Bu da krizin çözülme ihtimalini azaltıyor. Tunus'un Kalbi Partisi’nden bir lider ise, "anayasaya mani olmak ve devlet kurumlarının çalışmalarını tehdit etmek" gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Said'in muafiyetini talep edecek kadar ileri gitti. Bu durum, krizin her iki tarafın da siyasi müttefiklerine güvenmeye devam ettiği anlamına geliyor. 
 Cumhurbaşkanı Said ise başta Demokratik Akım ile Halk Hareketi’nin yer aldığı Demokratik Blok olmak üzere muhalefetteki partilerden aldığı desteğe güveniyor. İki partiyi temsil eden Demokratik Blok Başkanı Muhammed Ammar, Cumhurbaşkanı Said'in Anayasa Mahkemesi’nin yokluğunda anayasayı yorumlama yetkisine sahip olan kişi olduğunu savunuyor. Cumhurbaşkanı, iki gün önce görüştüğü milletvekillerine, Başbakan’dan haklarında yolsuzluk şüphesi bulunan bakanlardan vazgeçmesini veya istifa edip görevini iade etmesini isteyeceğini bildirdi.
 Nahda Hareketi milletvekillerinden Semir Dilo, Cumhurbaşkanı'nın haklarında söz konusu şüphelerin olduğu bakanların isimlerini açıklamadığını belirterek bazı milletvekillerinin anayasal krizde çözüme ulaşılamadığı takdirde yeni bir hükümet kurulmasını önerdiklerini aktardı. 
 Tunus’un eski Cumhurbaşkanı Munsif el-Merzuki, anayasal yetkiler çerçevesindeki mücadeleyi durduracak siyasi bir ateşkes çağrısında bulunarak yaşananları “faydası olmayan çekişmeler” olarak değerlendirdi. Merzuki açıklamasında, Cumhurbaşkanı, Tunus Parlamentosu Başkanı ve Başbakan’a çağrıda bulunarak "devletin ve halkın çıkarlarına öncelik vermelerini ve her şeyden önce bunu amaçlamalarını” talep etti. Merzuki açıklamasını şu sözlerle sürdürdü:
 "Ülkenin yaşadığı hassas durum çerçevesinde, siyasetçilerin ve medyanın görevi, başta seçilmiş bir Cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir Parlamento Başkanı’’nı görevden alma tehdidi olmak üzere, tüm siyasi ve medyadaki gerilim kampanyalarını durdurarak mevcut krizi azaltmaktır.”
 Diğer yandan siyasi parti ve derneklerin finansman kaynaklarını inceleyen Sayıştay, Tunuslu STK'ların yararlandığı yabancı fon hacminin 2017 yılında yaklaşık 68 milyon Tunus dinarı (yaklaşık 25 milyon dolar) olduğunu açıkladı. Bu meblağın 2018'de ise 78 milyon Tunus dinarı (yaklaşık 28,5 milyon dolar) olduğunun tahmin edildiğini bildirdi. Ayrıca 566 yerel STK’nın hükümete yabancı fon aldıklarına dair bilgilendirme yazısı göndermediklerini vurguladı.
 Tunuslu siyasi partilerin bir kısmı seçim kampanyalarında yabancı fonlardan yararlanmakla suçlanıyor. Bu da, 2019 seçimleri öncesinde bazı partilerin düzenlediği seçim kampanyalarının büyüklüğünü açıklıyor. Sayıştay'ın hazırladığı raporda, Cumhurbaşkanlığı'nın bu bağlamda işlenen tüm ihlalleri izlemek ve gerekli cezaları uygulamak için gerekli mekanizmalara sahip olmadığına dikkat çekilerek hükümetin, derneklerin 31,8 milyon Tunus dinarı (yaklaşık 11 milyon dolar) tutarındaki fonlarından haberdar olmadığı vurgulandı.
Raporda, Dışişleri Bakanlığı ile Uluslararası İşbirliğinden Sorumlu Bakanlık tarafından uluslararası iş birliği programlarının takip edilmemesi ve aralarındaki sınırlı koordinasyonun, yabancı fon miktarlarının belirlenememesine yol açtığı sonucuna varıldı. Raporda ayrıca Dışişleri Bakanlığı'nın bu derneklerin iş birliği çerçevesinde elde ettikleri fonlara ilişkin herhangi bir verisi bulunmadığı kaydedildi.



Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
TT

Sudanlı bir kadın, Tunus'tan çöl bölgesine sürüldüklerinde yaşadığı zorlu süreci anlattı

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)
Sudanlı hemşire Tefaul Ömer (Reuters)

Sudanlı hemşire Tefaul Ömer, Tunuslu yetkililer tarafından tutuklandıklarını ve Libya sınır bölgesine atıldıklarını söyleyen diğer 14 göçmenle birlikte kavurucu çöl güneşinin altında bitkin bir şekilde otuyordu. 

Bebek bekleyen Tefaul, Libya sınır devriyesi tarafından bulunmadan ve kendilerine su ve yiyecek verilmeden önce Sudan, Senegal, Gana ve Mali'den bir grup kadın ve erkeğin dört saat yürüdüğünü söylüyor. Reuters’a konuşan Tefaul, çölde yaşadığı sıkıntıların doğmamış çocuğunu etkilemesinden ücra bölgelerde oldukları sırada oldukça korktuğuna değiniyor. 

Göçmenler, Libya sınır muhafızları ve insan hakları grupları Tunus makamlarını, göçmenleri yazın en sıcak döneminde sınırdan kasaba ve köylerden uzaktaki çorak vahşi doğaya göndermekle suçluyor. Libyalı yetkililer, çölde ölen göçmenlerin cesetlerini bulduklarını açıklarken, Tunus İçişleri Bakanlığı, göçmenlerin çöle yollandığı iddialarını reddediyor. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ise bu yöndeki verileri, ülkesini itibarsızlaştırmayı amaçlayan yanıltıcı bilgiler olarak nitelendiriyor.

Reuters'ın sorularını yanıtlayan Tunus İçişleri Bakanlığı sözcüsü Fâkir Buziğaye, Tunus'un Afrikalı göçmenleri sınır dışı ettiği yönündeki suçlamaları reddettiğini söyledi. Çölde mahsur kalanların buraya nasıl geldiği sorusuna ise “Yasal koşulları sağlayanların Tunus'a girişine izin verilecek. Tunus, sınırları dışında olanlardan sorumlu değildir” dedi.

Eşi Yasin Adam ile birlikte Tunus’un Zarzis beldesinde yaşayan 26 yaşındaki Tefaul Ömer, kendilerini İtalya'ya götürmeleri için kaçakçılara vermek üzere para biriktiriyor. Geçtiğimiz hafta polisin diğer göçmenlerle birlikte kendilerini tutuklayıp sınıra götürdüğünü ifade eden Ömer, polisin erkekleri darp ettiğini, gruptaki herkesin telefonlarını aldığını ve onları çölde bıraktığını anlattı.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), örgütün diğer kurumları ile birlikte bulundukları yerin yakınlarında Libya'nın el-Assa şehrinde bir hükümet tesisinde yaklaşık 300 kişiye gıda ve tıbbi yardım sağladığını bildirdi. Libya’daki IOM’da görevli Giacomo Terenzi, sınırdaki durumun çok karmaşık olduğunu söyledi. Assa'ya yaklaşık 35 kilometre uzaklıktaki bir kıyı bölgesi olan Ras Cedir'de hala yaklaşık 350 göçmenin mahsur kaldığı öngörülüyor.

Geçtiğimiz ay IOM ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Tunus'ta uzak ve ıssız sınır bölgelerine veya sınırın ötesine itilen yüzlerce göçmen, mülteci ve sığınmacının güvenliğinden derin endişe duyduklarını bildirdi. Çöl sınırlarından sınır dışı edilme haberleri ilk olarak temmuz ayı başlarında bildirildi. Öncesinde ise küçük teknelerle İtalya'ya yasadışı yolculukların ana hareket noktası olan kıyı kenti Safakes’te (Tunus) bölge halkı ve göçmenler arasında çatışmalar kaydedildi.

Tunus'ta yaşayan binlerce göçmen bu yıl Avrupa'ya gitmeye çalıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Kays Said, göçmenlerin varlıklarının Tunus'un demografik yapısını değiştirme planının bir parçası olduğunu iddia etmiş, şubat ayında göçmen karşıtı bir kampanya başlatmıştı. Afrika Birliği (AfB) tarafından kınanan ve ırkçı olarak adlandırılan bu kampanya, Sahra Altı Afrika ülkelerinden gelen göçmenlere yönelik bir saldırı dalgasına yol açtı.

Tunus'un yaklaşımına yönelik eleştirilere rağmen, Avrupa Birliği (AB) geçen ay yaptığı açıklamada, ülkeye insan kaçakçılığıyla mücadeleye yardımcı olması ve sınır yönetimini iyileştirmesi için en az 100 milyon euro verileceğini açıkladı.

İnsan hakları grupları ise AB’yi Libya'daki göçmen uygulamalarına verdiği destek nedeniyle eleştiriyor. Nitekim göçmenlerin barındığı merkezleri silahlı gruplar kontrol ediyor. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü bu yönde işkence suçlarını belgelemişti. Ancak Libya hükümeti bu merkezlerde işkence yapıldığını reddediyor. Tefaul, kendisi ve beraberindekilerin Trablus hükümeti Savunma Bakanlığı’nın 19. Tugay’ına bağlı Libya sınır muhafızlarından su ve yiyecek aldığını söyledi. Devriye ekiplerinin kendilerini bulduğunda yerde yattıklarını, dudaklarının uçukladığını, ten renklerinin griye döndüğünü ekleyen Tefaul, kavurucu güneşi ve kum yüklü kuvvetli rüzgarlardan korunmak için başlarını eşarplarla örttüklerini belirtti.

23 yaşındaki Kufi Musa ve 20 yaşındaki eşi Blessing David de Tefaul’un grubundaydı. Şarku'l Avsat'a konuşan ikili, üç ay önce Cezayir üzerinden Tunus'a geldiklerini, Avrupa'ya seyahat etmeyi umduklarını ancak seyahat edecek parayı bulamadıklarını söylüyor. Musa, üzgün bir halde, “Kendimi hayal kırıklığına uğramış, umudunu kaybetmiş hissediyorum. Şu an sadece Gana'ya dönmek istiyorum. Beni ve eşimi kovdular, korkunç koşullar altında çölde yürümemize izin verdiler” ifadelerini kullandı.