Yalnızlık, Suriyeliler için iki kez ölmek demek

Yaşlıların tecrit ve yalnızlık tehlikeleri ile karşı karşlıya olduğu uyarısı yapıldı. (Independent Arabia)
Yaşlıların tecrit ve yalnızlık tehlikeleri ile karşı karşlıya olduğu uyarısı yapıldı. (Independent Arabia)
TT

Yalnızlık, Suriyeliler için iki kez ölmek demek

Yaşlıların tecrit ve yalnızlık tehlikeleri ile karşı karşlıya olduğu uyarısı yapıldı. (Independent Arabia)
Yaşlıların tecrit ve yalnızlık tehlikeleri ile karşı karşlıya olduğu uyarısı yapıldı. (Independent Arabia)

Mustafa Rüstem
Suriyeli sanatçı Amine Şaban’ın cenazesi başkentteki mütevazı evinden çıkarılırken Şam mahallesi sakinleri de şaşkınlık dolu anlar yaşıyordu. Evinde yalnız başına can veren Şaban’ın kaçınılmaz sonunu haber veren, cesedin çürümesi nedeniyle yayılan kokuydu. Ceset bulunduğunda ölümünün üzerinden iki gün geçmişti.
Başta ‘Ülkem Benim’ ve ‘Suriyeli Olduğum İçin Gurur Duyuyorum’ olmak üzere birçok vatansever şarkıyı seslendirmesiyle tanınan ve çok sayıda tiyatro oyununda rol alan ünlü şarkıcının ölüm haberi Suriye halkında şok etkisi yarattı. Benzer şekilde çok sayıda yaşlı vatandaşın evlerinde sessizce can verdiği ve cesetlerinin ‘tesadüfen’ bulunduğu ülkede ünlü şarkıcının ölümü üzüntüye neden oldu.

Hayatsız hayat
Sanatçılar Sendikası tarafından 12 Mart’ta merhum sanatçı için bir taziye mesajı yayınladı. Sendikanın Şam Şubesi Başkanı Tamader Ganim, Şaban’ın hayatıyla ilgili çok sayıda ayrıntıya değindi. Emeklilik maaşını almak içim her ay sendika merkezine gittiğini ifade eden Ganim ancak sanatçının bu ay gelmemesi üzerine sendika çalışanlarının sağlık durumunu kontrol etmek için harekete geçtiğini söyledi. Ganim, sanatçının naaşının sendika çalışanları tarafından bulunduğunu kaydetti.
Sanatçı Sendikası’nın Şam Şubesi Başkanı, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada sendika yetkililerinin polis memurları eşliğinde Abid sokağındaki evine gittiğinde ünlü sanatçının yaşamını yitirdiğinin anlaşıldığını söyledi. Şaban’nın cesedi üzerinde yapılan inceleme sonucunda iki gün önce vefat ettiğinin anlaşıldığını aktardı. Ganim, ömrünün son döneminde Alzheimer hastalığından muzdarip olan 80 yaşındaki sanatçının 50 yaşında bir oğlu olduğu bilgisini paylaştı.

Endişe verici bir olgu
Suriye Adli Tıp Kurumu Genel Müdürü Zahir Hacco, Suriyeli sanatçının ölümüne benzer vakaların çoğalması ve kısa süre içinde birçok defa tekrarlanmasının olayı bireysel bir durumdan toplumsal bir olguya dönüştürdüğünü söyledi. Zaman zaman bununla karşılaştıklarını ifade eden Hacco, endişe verici bir olguya dönüşen konuyu ele almak gerektiğine işaret etti.
Hacco konuya dair şu değerlendirmede bulundu:
“Bu olgu, genellikle kalp krizlerinin neden olduğu doğal bir ölüm gibi görünüyor olabilir. Ancak gerçeğe gelince, arka planı araştırıldığında ailesinin göç etmesi ve onun memleketinde kalma konusunda diretmesi nedeniyle yalnız bırakılan bu yaşlıya karşı işlenen bir suçla karşılaşıyoruz. Öyle ki, kalbi kederle dolup kriz geçiriyor.” 
Çalışmaları sırasında son yıllarda bu tür durumlarla sıkça karşılaştıklarını belirten Hacco, söz konusu ölümlerin en çok yaşlı hastalarda gözlemlendiğine dikkat çekti:
“Kendi sağlıklarını ihmal edebiliyor, gereken önemi vermeyebiliyorlar. Bazıları Alzheimer hastası olabiliyor. Unutkanlık yaşıyor ve zamanında alması gereken ilacı almayı unutabiliyor. Böylece hayatlarını tehlikeye atmış oluyorlar.”

Karanlığın kıyısında bir ölüm
Bir evde evlat ve torunlardan oluşan birden çok bireyden oluşan ailelerin yaşadığı bu toplum, Suriye’nin çeşitli şehirlerinde tekrarlanan söz konusu olaylara henüz alışamadı. İnsanları uykusuz bırakan savaş yükü dışında hiçbir şey bu toplumun aile bağlarını koparamamıştı. Ancak gençler savaşa girme korkusu, eğitimlerini tamamlama ve iş arama gibi gerekçelerle gönüllü ya da zorunlu olarak göç etmeye mecbur kaldı.
Buna karşılık, Suriye sokaklarında gençlere pek sık rastlanmazken yaşlıların sayısı gözle görülür oranda arttı. Diğer yandan uzun yıllardır devam eden savaşın dayattığı göç nedeniyle üniversitelerdeki kadınların sayısı da erkeklerin sayısından fazla bir hal aldı. Sosyolog Ensaf Hayr Bek, bunun yaşlıların evlerinde yalnız ölmesinin arkasındaki faktörlerden biri olduğunu söyledi.
Sosyolog, yaşlıların sevdiklerinden, evlatları, torunları ve akrabalarından ayrılma ihtimalleri kaçınılmaz olsa da yalnızlığın beraberinde getirdiği depresyon ve neden olabileceği psikolojik rahatsızlıklar nedeniyle ölümcül olduğunu söylüyor. Yalnızlık ve toplumdan soyutlanmanın sorunlara yol açtığını belirterek, insanın doğası gereği sosyal bir varlık olduğuna işaret ediyor. Beki sosyal çevresi ile etkileşim içinde bulunanlara kıyasla yalnızlığın sağlık sorunları yaşama riskini artırdığını vurguluyor.

Görüş yetersizliği ve basiret
Benzer vakalar araştırılırken karşılaşılan ve daha önce devletin üst kademelerinde görev yapmış olan Ebu Alaa eşinin vefatından sonra kimsesi kalmadığını söylüyor.
Yalnızlık duygusu yıllar önce emekli olan bu adamı tedirgin ediyor. Özellikle de savaş ve çatışmalar nedeniyle memleketini terk etmesi ve ne bir evladı ne de bir akrabasının bulunmadığı yeni bir çevreye adapte olmak zorunda kalması bu tedirginliğini artırıyor.
Ebu Alaa duruma dair şunları söylüyor:
“Ölümün beni bulmasından korkmuyorum. Ancak gelmeden önce çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği şehre dönmek istiyorum. Tek korkum, kimsenin haberi olmadan ölmek ve cesedimin çıkan koku nedeniyle bulunması.”
Diğer yandan Hollanda’da ikamet eden bir kadın, bazıları ABD, bazıları Türkiye, bazıları da İskandinav ülkelerinde yaşayan Ümm Yusuf’un çocuklarının yaşlı kadını huzur evine yerleştirme tekliflerini reddettiğini bilirdi. Yolculuk ya da göç esnasında ölmektense evinde can vermeyi tercih ettiğini söyledi. “Defalarca bizimle seyahat etmesini istedik. Ancak tekliflerimizi reddedip ülkesinden ayrılmak istemediğini söyledi. Ülkemin toprağında ölmek ve orada gömülmek istiyorum diyor” açıklamasında bulundu.

Yeniden düşünüp harekete geçmeli
Sosyolog Hayr Bek, izolasyonun sonuçları konusunda da uyarılarda bulunarak söz konusu yaş grubunu sosyal aktivitelere katılmaya çağırıyor. Yalnız yaşayanlara da sosyalleşme çağrısında bulunuyor.
Hayr Bek, gönüllü çalışmalara katılma veya topluma olumlu yansıyacak şekilde beceri ve deneyimleri kullanmanın yararlı faaliyetlerden sayılabileceğini söylüyor. Ayrıca bunların, hobilerini gerçekleştirmeyi sağlarken yalnız yaşayan yaşlıların psikolojik durumunda iyileşmeye yol açacağına işaret ediyor.
Sosyolog Bek, zihinsel anlamda faydaları bakımından sürekli eğitim programlarını önerirken zindelikleriyle ilgilenen yaşlılar için de özel egzersizler tavsiye ediyor. Ayrıca yaşlıların yalnızlıktan kurtulmaları için çeşitli ilgi alanları oluşturup teşvik etmenin gerekliliğine vurgu yapıyor.

 


Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.