Elektrik krizinin derinleştiği İran’da halk öfkeli

Uygulamaları hızlandırmak için dört bakanın görevlendirildiği İran’da Ruhani’nin yardımcısı açığı kapatmanın imkansız olduğunu vurguladı.

Fotoğraf  (Mehr)
Fotoğraf (Mehr)
TT

Elektrik krizinin derinleştiği İran’da halk öfkeli

Fotoğraf  (Mehr)
Fotoğraf (Mehr)

İran’da artarak devam eden elektrik krizinin nedenine yönelik  hükümetteki üst düzey yetkililer arasındaki görüş farklılıkları belirginleşiyor. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, sorunun ardında kuraklık, yükselen sıcaklık ve artan talep olduğunu savundu. Ruhani’nin Yardımcısı İshak Cihangiri de açıklamasında sorunun haftalarca sürdüğünü belirterek 11 bin megavatlık açığı telafi etmenin ‘imkânsız bir görev’ olduğunu vurguladı. Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyani ise para madenciliğini suçladı. İletişim Bakanı Cevad Azeri Cehromi ise faaliyetlerin kesinti üzerinde önemli bir etkisi olduğunu yalanladı.
Yetkililerin bu ayın sonuna kadar devam etmesini beklediği bu benzeri görülmemiş elektrik kesintisi, İran sokaklarında yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açtı. Ülkenin çeşitli bölgelerinde koronavirüsün Delta varyantının görülmesiyle ülke kırmızı alarma geçti. Buna paralel olarak yaz sıcağı da zirveye ulaştı.
Günlerce, sosyal medya üzerinden gerçekliği doğrulanamayan videolar yayınlandı. Görüntülerde Tahran, Kerec ve Şiraz da dahil olmak üzere birçok şehirde söz konusu kesintileri protesto eden gösteriler düzenlendiği görüldü. Videoya göre öfkeli vatandaşlar, ‘Hameney’e ölüm’ ve ‘Diktatöre ölüm’ sloganları attı ve Enerji Bakanı’nın istifasını talep etti.
Görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, bu yıl elektrik kesintilerinin son 11 yılda benzeri görülmemiş düzeyde olduğunu söyledi. Bu yıl ülkeyi vuran son elektrik kesintisi dalgası için bir kez daha özür diledi. AFP’ye göre Ruhani, kesintilerin nedenini kuraklık, yüksek sıcaklıklar ve benzeri görülmemiş tüketime bağladı.
Devrim Muhafızları’na bağlı Tesnim haber ajansı, elektrik kesintisinin doğu ve kuzey Tahran’da dört saat sürdüğünü, başkentin güneybatısında ise altı saati aştığını aktardı.
İran medya organları, baharda başlayan elektrik sorununun kötüleşmesinin kötü yönetimden ve hükümetin yetersizliğinden kaynaklandığını savunuyor.
Ruhani, kabine toplantısı sırasında, televizyondan yayınlanan  konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Halkın son günlerde yaşadığı sorunlardan dolayı üzgünüz. Bir yandan hidroelektrik santrallerin durumu, diğer yandan tüketimin artması nedeniyle elektrik üretimimiz azaldı.”
Cumhurbaşkanı, elektrik tüketimindeki artışı ise endüstriyel faaliyetlerin artmasına, yüksek sıcaklığa ve kripto para birimleri için dijital madencilik gibi yüksek elektrik enerjisi gerektiren faaliyetlere bağladı.
Ruhani ayrıca, 2018 yazında eski ABD Başkanı Donald Trump tarafından yeniden uygulanmaya başlayan ABD yaptırımlarına da dikkat çekerken, hükümetin su ve elektriğe 4,5 milyar dolar yatırım yapma planının bozulduğunu vurguladı.
Hasan Ruhani konuşmasında ayrıca İran’ı diğer ülkelerle karşılaştırdı. İran’daki elektrik krizini küçümsemeye çalıştı.
“Çin, son on yılda benzeri görülmemiş elektrik sorunlarıyla karşı karşıya kaldı” diyen Ruhani, ABD’nin de birçok eyalete elektrik sağlamada benzeri görülmemiş sıkıntılarla mücadele ettiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri de dünkü kabine toplantısının oturum aralarında tüm elektrik santrallerinin 53 bin megawatt tam kapasitede üretim yaptığını ve ülkenin 64 megawatta ihtiyacı olduğunu söyledi.
İran’ın elektrik eksikliğini telafi etmek için 11 bin megawatta ihtiyacı bulunuyor. Ancak Cihangiri, gazetecilere elektrik üretimini artırmanın ‘neredeyse imkansız’ olduğunu itiraf etti. Cihangiri ayrıca büyük endüstrilerin faaliyetlerine ara vererek ve devlet dairelerindeki işleri azaltarak ev içi kullanım için elektrik kesintilerini azaltma sözü verdi. Hükümetin ihmali olduğuna kısmen de olsa karşı çıkan Cihangiri, elektrik tüketim hacminin arttığına dikkat çekti.
Enerji Bakanı Rıza Erdekaniyan ise hükümet toplantısının oturum aralarında gazetecilere yaptığı açıklamada, İran’ın elektrik açısından iki ila üç zor haftayla karşı karşıya olduğunu söyledi. Erdekaniyan, prosedürleri hızlandırmak ve elektrik kesintileriyle mücadele etmek için İran anayasasının 138’inci maddesi uyarınca Petrol, Enerji, Sanayi ve İçişleri bakanlarına özel yetkiler verildiğini kaydetti.
Bakan, krizin yansımalarını ele almak amacıyla İran Parlamentosu Enerji Komitesi ile düzenlenen acil bir toplantıya katıldı. İran devlet televizyonuna göre Bakan, milletvekillerine ülkede 3 bin 600 kripto madeni olduğu bilgisini verdi.  Erdekaniyan, söz konusu merkezlerin kaçak tüketiminin 570 megavat, resmi tüketiminin ise 521 megavata ulaştığını söyledi.
Erdekaniyan, ayrıca enerji tasarrufu için perşembe gününe kadar tüm merkezlerin kapalı olacağını aktardı.
İletişim ve Teknoloji Bakanı Muhammed Azeri Cehremi, kripto çiftliklerinin elektrik kesintileri üzerindeki etkisini küçümsedi. “Elektrik kesintisinin küçük bir kısmı kripto para madenciliğinden kaynaklanıyor” dedi. Cehremi, Haberleşme Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı’ndan gelen verilerin analizi sonrasında ülkede 13 bin büyük ve küçük bitcoin madeni tespit edildiği bilgisini verdi. İletişim ve Teknoloji Bakanı Muhammed Azeri Cehremi ayrıca güvenlik organlarının 580 megavat elektrik tüketen 300 çiftliği takip ettiği bilgisini paylaştı.
Resmi IRNA ajansının haberine göre ülkedeki bitcoin madenlerinin elektrik tüketimi 2 bin megavat.
Bu konudaki anlaşmazlık, Ruhani’nin mayıs ayı başlarında, kripto para madenciliğini yaz sonuna kadar yasakladığını açıklamasının ardından derinleşti.
Elektrik kesintisi, başta başkent Tahran olmak üzere İran’ın birçok ilinde internet hizmetini de kesintiye uğrattı. Enerji Bakanı bir kez daha vericilerin bataryalarının iki saat elektriksiz çalıştığını hatırlattı.“Elektrik kesintileri arasındaki aralık, bataryaları yeniden şarj edebilmemize yetecek kadar uzun değil” dedi.  Erdekaniyan ayrıca bazı bölgelerde bataryaların hasar gördüğüne ve çalındığına dikkat çekerek bu durumun elektrik kesintisinden hemen sonra internet hizmetinin kesilmesine neden olduğunu vurguladı.



İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.