Suriye Demokratik Konseyi üyeleri ile görüşen Fransa’ya SMDK’dan kınama

Deyrizor'un kuzey kırsalındaki Havice bölgesinde geniş çaplı güvenlik operasyonu düzenleyen SDG, DEAŞ’e bağlı aktif bir hücrenin önde gelen bir üyesini tutukladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv_Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv_Reuters)
TT

Suriye Demokratik Konseyi üyeleri ile görüşen Fransa’ya SMDK’dan kınama

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv_Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (Arşiv_Reuters)

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un PYD’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Konseyi mensuplarıyla görüşmesine tepki gösterdi. SMDK, Ankara'nın "Suriye'nin birliğini hedef alan her türlü hedefi" reddeden tutumuna destek vererek, kuzeydoğu Suriye'deki PYD ve diğer milislere verilen desteğin durdurulmasını istedi. Diğer yandan Şam'daki kaynaklar Fırat'ın doğusunda aşiret çatışmaları yaşandığını bildirdi.
Koalisyon, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un geçen Pazartesi Suriye Demokratik Konseyi'nden bir heyeti kabul etmesiyle ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Fransa Cumhurbaşkanının terörist PYD milislerinin heyetiyle görüşmesi, üzücü ve kaygı vericidir. PYD ile muamele yolunu açmak, terör örgütü PKK ile doğrudan ilişkinin ilanıdır. Bu milislerin PKK ile organik ve köklü bir ilişkisi var. Bu hiç kimsenin inkar etmediği kesin bir ilişki. İki örgütün sloganları, sembolleri ve fikirleri metodolojik, stratejik, ideolojik, politik ve pratik olarak ortaktır ve belgeler, tanıklıklar, toplu mezarlar ve uzun ihlal kayıtları bunu doğrulamaktadır. Suriye halkına kendilerini zorla empoze eden bu milisleri tanımak, Suriye'nin toprak bütünlüğünü ihlal etmektir. Bu adımda ısrar etmek Suriye meselesini karmaşıklaştıracak ve çözüm yolundan uzak tutacaktır.
Ankara da Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un, PKK'nın Suriye uzantısı gördüğü olaraka  PYD'nin  ana omurgasını oluşturduğu "Suriye Demokratik Konseyi" mensupları ile görüşmesini kınadı.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, konuya ilişkin sorulan soruya verdiği yazılı yanıtta, "Fransa'nın Türkiye'nin tüm çağrılarına rağmen bölücü gündeme sahip bu eli kanlı terör örgütü ve uzantılarıyla sürdürmekte olduğu ilişki, Türkiye'nin milli güvenliği, Suriye'nin siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunması ve bölgede istikrarın sağlanması çabalarına zarar veriyor.” ifadelerini kullandı.

SDG, Haseke'nin Aziziye Mahallesi'nde sokağa çıkma yasağı ilan etti
Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Haseke'nin Aziziye Mahallesi'nde sokağa çıkma yasağı uyguladı. Bu yasağa, Salı akşamından bu yana aşiret çatışmalarının patlak vermesiyle tutuklama furyası eşlik etti. Yaşanan aşiret çatışmalarında makineli tüfekler ve el bombaları kullanırken bir kişi öldü, iki çocuk, bir kadın ve bir genç yaralandı ve iki ev yakıldı. SDG tarafından kontrol edilen Haseke kentinde silahların yayılması ve güvensizlik sebebiyle aşiret çatışmaları yaşanıyor.
İlgili bir bağlamda, Suriye'de faaliyet gösteren Rus güçleri, Kurban Bayramı'nın ikinci günü sabahı, Suriye'nin kuzeydoğusunu kontrol eden SDG güçleriyle koordinasyonsuz olarak M4 uluslararası yolunu sivillerin hareketine kapattı. Açık bir sebep olmaksızın Haseke’den Rakka'ya veya tam tersi yönde insanların seyahat etmesi engellendi. Böyle bir adım, bu ay ikinci kez atıldı.
Suriye resmi haber ajansı SANA, Deyrizor'un doğu kırsalındaki Ebu Hamam kasabasında halk grupları tarafından gerçekleştirilen bir saldırıda bir SDG üyesinin öldürüldüğünü bildirdi.

SDG, El-Hol kampından DEAŞ ailelerini kaçıran bir şebekenin liderini tutukladı
Diğer yandan SDG, Amerikan askerlerinin katılımı ve uluslararası koalisyon güçlerinin hava desteğiyle Suriye'nin doğusundaki El-Hol kampından DEAŞ ailelerini kaçıran bir şebekenin liderini güvenlik operasyonuyla tutuklandığını duyurdu. SDG'nin medya merkezi direktörü Ferhad Şami, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte şunları söyledi: “El-Hol kampından DEAŞ ailelerinin kaçırılmasına son vermek, bölgedeki terörist operasyonları ve faaliyetleri engellemek ve güvenlik ve istikrarı sağlamak için son zamanlarda çaba yürütülüyor. DEAŞ liderlerinin ve kamptaki üyelerinin ailelerine yönelik kaçakçılık şebekesinden sorumlu bir numaralı kişiyi tutukladık.”
Aynı zamanda, Deyrizor'un kuzey kırsalındaki Havice bölgesinde geniş çaplı güvenlik operasyonu düzenleyen SDG, DEAŞ’e bağlı aktif bir hücrenin önde gelen bir üyesini tutukladı. SDG, Geçen Perşembe günü, Deyrizor'un yaklaşık 35 km doğusundaki Er-Raz kasabasında, uluslararası koalisyonun desteğiyle, DEAŞ hücrelerine yönelik bir güvenlik operasyonu başlatıldığını ve örgütün önde gelen iki üyesinin tutuklandığını duyurdu. SDG’den bir askeri kaynak, tutuklanan DEAŞ liderinin Ebu Sümeyye el-Iraki takma adlı adının Hadi el-Kazbir olduğunu söyledi. Öte yandan Haseke'nin güneyinde ve Haseke ile Deyrizor arasındaki çöl bölgesinde aktif uyuyan hücrelere liderlik eden bir DEAŞ üyesi de tutuklandı.



Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
TT

Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)

Sudan'daki ordu yanlısı ittifakın İsrail ve İran arasındaki savaşa ilişkin tutumu ‘sessiz ve gürültülü’ arasında değişti. Dışişleri Bakanlığı kısa bir tepki göstererek, saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanımladı ve derhal durdurulması için acil önlemler alınması çağrısında bulundu. Bu, bazılarının ‘dengeli’ olarak nitelendirdiği diplomatik bir tutumdu.

Ancak Müslüman Kardeşler'in Sudan kolu olan İslami Hareket, İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İsrail'i caydırmak için ‘direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘İslami bir cephe’ kurma çağrısında bulundu.

Genel Sekreter Ali Ahmed Karti tarafından imzalanan resmî açıklamaya göre İslami Hareket, İsrail karşısında İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İslam dünyasındaki İslami hareketleri ‘sessizliklerini bozmaya, seslerini yükseltmeye ve tabanlarını bu Siyonist zorbalığa karşı birleşmek üzere harekete geçirmeye’ çağırdı.

‘Direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘birleşik bir İslami cephe’ oluşturma çağrısında bulunan Karti, “Siyonist varlık sadece güç dilinden anlar ve onun projesi ancak ulusun birliği ve sadık evlatlarının silahlarıyla yenilgiye uğratılacaktır” dedi.

csdfvg
Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yaser el-Ata'nın yanında duruyor. (Facebook)

İslamcı aktivistler, başta Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşta ordunun yanında savaşan Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha olmak üzere bu çağrıya hızla yanıt vererek İran'ın yanında savaşmaya hazır olduklarını duyurdular.

Sudan Dışişleri Bakanlığı yaptığı kısa açıklamada, İran'a yönelik saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak kınadı ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni İsrail saldırganlığını derhal durdurmak için acil önlemler almaya çağırdı. Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Egemenlik Konseyi ise alışılmadık bir şekilde sessiz kaldı.

Bu tutumlar, orduya sadık aktivistler, savaşın durdurulmasını savunanlar ve HDK destekçileri arasında bir tartışmaya yol açtı. Bazıları Dışişleri Bakanlığı'nın tutumunu ‘dengeli’ olarak nitelendirirken diğerleri ise İslami Hareket'in tutumunu bir ‘cihat’ ilanı olarak tanımladı.

fgbhjukı
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, devrilmesinin ardından yargılandığı duruşma sırasında (Facebook)

Aktivist Dr. Azzam Abdullah, Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının ‘nispeten keskin olsa da dengeli’ olduğunu söyledi. Abdullah, “Yetkili ben olsaydım, sessiz kalır ve iç meselelerimle ilgilenirdim. Şayet bir açıklama yapmak zorunda kalsaydım, kendimi kınama ve itidal çağrısıyla sınırlardım” ifadelerini kullandı.

Dr. Abdullah, İhvan ve cihatçı örgütlerin tutumlarının ülkedeki durum üzerindeki etkisi konusunda uyarıda bulunarak, “Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumu Sudan'ın aleyhine olacak” dedi.

Sosyal medya fenomeni Muhammed Halife, İslamcıların ve Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumunu ve ‘İran'a tam destek beyanlarını’ eleştirdi.

adfgth
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, ülkeyi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen'i kabul etti. (Arşiv - SUNA)

Sudanlı İslamcılarla İran arasındaki ilişkiler, 1970’li yılların sonlarında gerçekleşen İran Devrimi’ne kadar uzanır. Her ne kadar iki İslami oluşum arasında itikadi farklılıklar bulunsa da, 1989 Haziran’ında İslamcıların bir darbeyle iktidara gelmesinden sonra bu ilişki bir ‘ittifaka’ dönüşmüştür. Bu dönemde İran, Ömer Hasan el-Beşir başkanlığındaki İslamcı rejime siyasi ve askerî destek sağlamıştır.

Söz konusu ilişki zamanla güvenlik, silahlanma ve askerî iş birliğine evrildi. Bu çerçevede İran, savunma sanayisini Sudan’a aktardı. Başkent Hartum’da, 1990’ların ortalarında kurulan Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi bu iş birliğinin zirvesini temsil eder. O dönemde, bu fabrikanın İranlı uzmanlar tarafından yönetildiği ileri sürüldü. Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi, uzun süre gizli tutulmuş, ancak Ekim 2012’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği saldırıyla tahrip edilmesinin ardından varlığı kamuoyuna yansımıştır.

Güvenlik alanındaki iş birliği kapsamında, İran’ın Sudan istihbarat teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadığı belirtilmiştir. O dönemki raporlara göre, teşkilat mensubu subay ve görevliler, İran güvenlik birimleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından eğitilmiştir. Bu yapıya o dönemde birçok ‘vahşet’ ve geniş çaplı insan hakları ihlalleri atfedilmiştir.

Hem Hartum hem de Tahran’a yönelik bölgesel ve uluslararası muhalif tutumlar ile üzerlerine uygulanan boykot, her iki tarafı da 1990’larda basının ‘Sürgünler İttifakı’ olarak adlandırdığı bir birlikteliğe yöneltti. Bu ittifak, uluslararası terörü desteklemekle suçlandı. Sonrasında iki ülke arasındaki ilişkiler daha da derinleşti ve Hartum, İran’ın açık desteğiyle radikal İslamcı örgütlerin merkezi hâline geldi.

scdfgthy
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Şubat 2020'de Uganda'da bir araya geldi. (Facebook)

O dönemde İsrail basınında yer alan haberlere göre Hartum yönetimi, İran silahlarını Hamas’a ulaştırıyordu. Bu nedenle Tel Aviv, Hartum’u azılı bir düşman olarak sınıflandırdı. İsrail savaş uçakları 2009 yılında Gazze Şeridi’ne silah sevkiyatı yapıldığı gerekçesiyle Sudan’ın doğusunda bazı araç ve şahısları hedef aldı. Bu olay, Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi’nin imhasından önce yaşanmıştı.

İki ülke arasındaki ilişkiler güçlü ve sağlam biçimde sürüyordu. Bu durum, Ocak 2016’da Ömer el-Beşir’in, herhangi bir ön işaret vermeden ve aniden Şiî mezhebinin yayılması iddiasıyla bu ilişkiyi kesmesine kadar devam etti. Oysa hakikatte, bazı Sünni İslamcılar Şiîliğe geçmiş olsalar da İslamî Hareket’e olan sadakatlerini korumaktaydılar.

Sudan, İran ve İsrail arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık bir hâl aldı. Burhan, Şubat 2020’de Uganda’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşerek İsrailli bir yetkiliyle görüşen ilk Sudanlı lider oldu. Bu görüşmenin ardından Sudan, İbrahim Anlaşmalarını imzaladı ve İsrail’i boykot yasasını yürürlükten kaldırdı.

İran ile ilişkiler ise kesintisiz olarak kopuk kaldı. Ta ki, Ekim 2021’deki darbeyle ülke yönetimini tek başına ele alan Burhan’ın, Nisan 2023’te, yani ordu ile HDK arasında patlak veren savaşın ardından bu ilişkiyi yeniden tesis etmesine kadar. Bu adım, İran silahlarına geri dönüş anlamına geliyordu.

Burhan, silah ve mühimmat temini için İran’la ilişkiyi yeniden kurmak zorunda kaldı. İran da hızlı bir şekilde ona ihtiyaç duyduğu silahları ve mühimmatı sağladı. Bu destek, insansız hava araçlarını (İHA) da kapsıyordu. Burhan halen bu İHA’ları HDK'ye karşı kullanıyor.

İsrail ile İran arasında savaşın patlak vermesi, Sudan’ı derin bir ikilemin içine soktu. Çünkü Burhan, İsrail’in müttefiki olarak İbrahim Anlaşmalarına imza atmış, İsrail’i tanımış ve diplomatik ilişkiler kurmuştu. Ancak öte yandan, İran’dan İHA’lar ve çeşitli mühimmat temin ederek silah desteği aldı. Dahası, Burhan’ın yanında HDK'ye karşı savaşan İslamcı müttefikleri, İran’a açık destek veriyor ve İsrail’e karşı cihad ilan etmiş bulunuyor. Bu durum, Burhan’ın İsrail’le olan ilişkisiyle, sahadaki fiilî ittifakları arasında ciddi bir çelişki oluşturuyor. Öte yandan, Burhan’ın rakibi olan HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) da İsrail’le ilişki kurmuş durumda. Hatta yardımcısı Abdurrahim Daklu’nun yakın zamanda Tel Aviv’e bir ziyaret gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in geçici başkent olarak kullanılan Port Sudan’daki hükümete –yani Burhan yönetimine– nasıl bir karşılık vereceği sorusunu gündeme getiriyor.